Bizans Fahişesi Dünya tarihine damgasını vurmuş gelmiş geçmiş en güçlü imparatoriçelerden sayılan Theodora’nın kırk sekiz yıllık yaşamöyküsü
Şu Bizim Bizans kitabıyla Bizans İmparatorluğu’nun tarihini yazan Radi Dikici, bu serisinin ikinci kitabı olan Theodora’yı, bu kez belgesel yerine, roman türünde kaleme almış. İyi de yapmış. Ve ortaya gayet akıcı bir üslupla yazılmış, nefis bir Bizans romanı çıkmış. Dünya tarihine damgasını vurmuş gelmiş geçmiş en güçlü imparatoriçelerden sayılan Theodora’nın kırk sekiz yıllık yaşamöyküsünün anlatıldığı kitap, günümüze ulaşan belgelerden de geniş şekilde yararlanılarak yazılmış.
Kitabın kapağını açtığınızda hoş bir sürprizle karşılaşıyorsunuz. Yüzyıllar öncesinin İstanbul’unu bulutların arasından kuş bakışı görüyorsunuz. Tarihi yarımada üzerinde kurulmuş eski İstanbul’da, yani Jüstinyen’in Konstantinople’unda Hipodrom, Büyük Saray, Sampson Hastanesi, Ayasofya, Aya İrini, Julianus Limanı gibi Bizans’ın önemli mimari eserleri tüm heybeti ve muhteşem görüntüsüyle karşınıza çıkıyor. Ayrıca kitabın başında gerek Theodora’nın ve gerekse Jüstinyen’in soyağacı da verilmiş. Böylece isimlere ve tarihlere bakarak, kitap daha rahat okunuyor.
Radi Dikici, yazarın notu bölümünde, “Yarı belgesel nitelikteki bu romanda, Theodora’nın zaaflarını ve yeteneklerini, seks arzularıyla dolu bir kadınken son derece sadık bir eş oluşunu, zor durumdaki insanlara merhamet gösterirken, ‘Taç isteyen baş koparılmalıdır!’ diyerek, en önemli kişileri bile gözünü kırpmadan idama göndermesini, Jüstinyen üzerindeki mutlak hakimiyetini, onun zayıflık gösterdiği noktalarda demir gibi iradesiyle devleti çeşitli badirelerden atlatışını okuyacaksınız” diyor. Gerçekten de yazar, kendisinin de belirttiği gibi, tüm bu ayrıntıları romanına bir dantel gibi işlemiş.
Theodora cinselliğine düşkün güzel bir kadın. Ama asla fahişe değil. Erkeklerle kendi istediği için birlikte oluyor. Yakışıklı erkekleri seviyor. Dans ederek geçimini sağlıyor. Geleceğini de düşünerek garanti altına almak, iyi bir evlilik yapmak da en büyük arzusu. Ve günün birinde karşısına bu fırsat çıkıyor. Hem de ne fırsat. Onu imparatoriçeliğe götürecek bir fırsat. Nefes kesen güzelliği ve büyüleyici bir dans gösterisiyle Jüstinyen’in kalbini anında fethediyor. İmparatoriçe olduktan sonra ise geçmişini tamamen geride bırakıyor.
Kocasına sadakatle bağlanıyor. Ailesini de hiçbir zaman ihmal etmiyor. İmparatora her konuda yardımcı oluyor. Kıvrak zekâsıyla devleti içinde bulunduğu birçok çıkmazdan kurtarmayı başarıyor. İsyanların bastırılmasında, taht peşinde koşanların saf dışı bırakılmasında, imparatorluğun gelişmesinde ve daha pek konuda, Theodora’nın izlerini görmek mümkün. Tabii böyle bir imparatoriçenin desteğiyle de İmparator Jüstinyen, başarıdan başarıya koşuyor. Özetle Theodora’nın İmparator Jüstinyen’le evliliği onu dünya tarihinde önemli bir yere taşıyor.
Gerçekten de bir romana konu olabilecek bir yaşamöyküsü var Theodora’nın. Romanda ayrıca İmparator Jüstin ve Jüstinyen ile birlikte dönemin ünlü komutanı Belisarius’u da yakından tanıma olanağı buluyoruz. Böyle bir konuyu bir roman olarak işlemek büyük bir cesaret ister. Yazar bu cesareti göstererek çok başarılı bir çalışma gerçekleştirmiş.
(Önay Yılmaz) kaynak