![]() |
|
Kayıt ol | Yardım | Üye Listesi | Ajanda | Bugünki Mesajlar | Arama |
Yabancı Şairlerin Şiirleri Ünlü yabancı şairlerin şiirleri... |
![]() | ||
![]() ![]() |
| LinkBack | Seçenekler |
![]() | #2 (permalink) |
Beta Üye ![]() Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | ![]() Akşamın Ninnisi Ninni söylüyor akşam, portakallara. Kız kardeşim şarkı söylüyor: Dünya bir portakaldır. Ay ağlıyarak diyor: Bir portakal olmak istiyorum. Olamaz kızım, pembeleşsen de. Olamaz dönsen bile küçücük bir limona. Yazık! Frederico Garcia Lorca |
![]() | ![]() |
![]() | #3 (permalink) |
Beta Üye ![]() Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | ![]() Ayağı Karıncalı Yalnız bir kadın sanmıştım önce Oysa kocasını aldatan biri Irmağın orda buluştuk Gece Santiago gecesi Işıklar sönüp birer birer Yanmaya durunca ateşböcekleri, Son birikintisinde şehrin Dokundum uykulu memelerine Türkülü çiçeklerin dalları gibi Göğsü gözlerime açılıverdi Ve oniki hançerin bir kerede Yırttığı ipek gibi sinirli Hışırtısı kulaklarımda Kolalanmış eteklerinin. Işıksız tepeleri ağaçların Yollar boyunca kocaman kocaman Ve ufuk köpeklerin ufku Irmaktan ötelere havlıyordu. Ne varsa üstünden atlayıp geçtik Böğürtlenler, dikenler, karaçalılar. Saçındaki topuzun yere yatınca Yumuşak toprakta açtığı çukur, Ben boyunbağımı attığım zaman Çözüşü onun da düğmelerini Sıra silahlı kemerime gelince Sıyrılışı giysilerinden art arda, Sümbüllerin mi kurbağaların mı Olamaz hiçbirinin böyle bir teni, Ne de billurun ayışığında Sunabildiği var bu ışıltıyı Kalçaları altımda kaçışıyordu Hani ürkmüş balıklar gibi Bir yanı tutuşmuş ateş çemberi Bir yanı buza kesmiş, sepserin, O gece dörtnala gördüm kendimi Sedeften küçük bir taya binmişim Gördüm, ne dizgin ne de üzengi At koşturuşlarımın en güzelini. Neler anlattı sevişirken Ama söyleyemem erkeğim ben Hem böyle ağzı sıkı görünmemi Aydınlık akıl da istiyor zaten... Frederico Garcia Lorca |
![]() | ![]() |
![]() | #4 (permalink) |
Beta Üye ![]() Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | ![]() Deniz Suyu Türküsü Deniz gülümsüyor uzaktan. Dişleri köpükten, dudakları gök. 'Ne satarsın, deli kız rüzgarda memelerin? ' 'Suyunu denizlerin, yiğit, suyunu denizlerin.' 'Ne taşırırsın kara oğlan, kanınla karıştırıp? ' 'Suyunu denizlerin, yiğit, suyunu denizlerin.' 'Bu tuzlu gözyaşları, ana, nerden gelirler? ' 'Ağlarım suyunu denizlerin, yiğit, suyunu denizlerin.' 'Bu derin sızı, gönül, nerden doğdu oy? ' 'Ne acıymış, ne acı suları denizlerin'' Deniz gülümsüyor uzaktan. Dişleri köpükten, dudakları gök... Frederico Garcia Lorca |
![]() | ![]() |
![]() | #5 (permalink) |
Beta Üye ![]() Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | ![]() Giden Can Ne boğa tanır seni ne incir ağacı, Ne evindeki atlar ne karıncalar Ne çocuk tanır seni ne de ikindi Ölüsün çünkü, dirileceğin de yok Taşın sırtı da seni tanımaz artık, İçinde düşündüğün kara atlas da. Dilsiz anıların da tanımaz seni, Ölüsün çünkü, dirileceğin de yok. Deniz kabuklarıyla geldiğinde güz, Sis üzümleriyle, dağ öbekleriyle, Gözlerine hiç kimse bakmak istemez, Ölüsün çünkü, dirileceğin de yok. Ölüsün çünkü, dirileceğin de yok. Yeryüzünün bütün ölüleri gibi, Unutulmuş bütün ölüler gibi Sönmüş bir köpekler yığını içinde. Yok tanıyan seni.Yok.Seni söylüyorum bense. Yüzünü inceliğini söylüyorum sonraya. Anlayışının o yüce, yetkin üstünlüğünü İştahını ölüme, ağzındaki tada onun. Senin o yiğitçe sevincini saran kederi Doğmasına çok zaman ister, gün olur doğarsa, Öyle zengin serüvenli, parlak Endülüslü'nün. İnleyen sözlerle söylüyorum inceliğini Anarak acı bir yeli zeytin ağaçlarında... Çev: Said Maden Frederico Garcia Lorca |
![]() | ![]() |
![]() | #6 (permalink) |
Beta Üye ![]() Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | ![]() Issızlık Dinle çocuğum ıssızlığı. Dalgalanan ıssızlığı, vadilerin kaydığı ıssızlığı, yankıların olduğu ıssızlığı, alınları toprağa eğilten ıssızlığı... Frederico Garcia Lorca |
![]() | ![]() |
![]() | #7 (permalink) |
Beta Üye ![]() Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | ![]() Ozan ve Ölüm (Şiir 'Cinayet Gırnata'da işlendi' üçlemesinin 2. şiiridir) Ölümle başbaşa yürürken görüldü o Korkmadan tırpanından -Gene de kuleden kuleye güneş Çekiçler örsde. örsde, demirci ocaklarının örsünde. Konuşuyordu Federico Okşayarak, ölümle.Ölüm dinliyordu onu. 'Daha dün mısralarımda canyoldaşım, Kuru avuçların şaklıyordu senin Daha dün mısralarımda, Daha dün kırağını verdin şarkıma Ve ağlatı'ma gümüş tırpanının keskinliğini, Seni şakıyacağım, sende artık kalmayan eti, olmayan gözlerini, Rüzgarın dağıttığı saçlarını şakıyacağım O öpülen kırmızı dudaklarını.. Ölüm, güzel çingenem, ölümümsün dün de bu gün de, Ah! Ne kadar rahatım seninle başbaşa, İçime çekerken Gırnata'nın havasını, Benim Gırnata'mın! ' Frederico Garcia Lorca |
![]() | ![]() |
![]() | #8 (permalink) |
Beta Üye ![]() Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | ![]() Serüven Düştüğün Bir Salyangozun Başına Gelenler Bir çocuksu tatlılık almış sakin sabahı Ağaçlar da geriyor toprağa kollarını. Bir titrek buğu örtüyor ekinleri, ve örümcekler geriyor ipekten yollarını, -sarıyor yol izleri göğün parlak camını- Kavaklı yolda bir pınar durmuş şarkıya şarkısı otların arasında. Ve patikanın sakin efendisi salyangoz saf ve kendi halinde çevresini süzmede. Değerbilir ve yiğit kıldı onu doğallık içindeki bu ilahi sessizlik, unutup dertlerini bir gün babaocağının istedi görmek sonunu patikanın. Yola revan olur menzile doğru ısırganlı, sarmaşıklı bir ormanda.Derken yaşlı mı yaşlı iki dişi kurbağaya rastgelir; hanımlar güneşlenmektedir ortalık yerde sıkıntılı, hastalıklı. Şu yeni şarkılar da... diye biri homurdanmakta, bi şeye benzemezler. Boş geç hepsini, der yaralı ve handiyse körleşmiş öbür kurbağa doğrulayıp berikini: Ben gençken sanırdım ki, eninde sonunda Tanrı duyacak şarkımızı ve eriyecek yüreği. Ya benim görmüş geçirmişliğim, öyle ya bunca yaşadım ben, inancım sarsıldı bir kere, şarkı söylemiyorum nice... Kurbağalar sızlanıp dileniyorlardı bir sadakacık otları yara yara burnu havada geçen bir kurbağa gençten Gölgeli orman önünde bizim ürkek salyangoz, haykırmak ister, nafile. Kurbağalarsa iki adım ötede... Bu bir kelebek mi? der handiyse kör olanı.. İki boynuzcuğu var, diye yanıtlar öbürü. Salyangoz bu.Nerden, a salyangoz, hangi diyardan? Evden geliyorum, ama çabucak dönsem iyi. İşte sana ödlek bir böcek, diye tıslar kör kurbağa. Hiç şarkı söylemez misin sen? Söylemem der salyangoz.Ya dua? Hiç mi hiç öğrenmedim. İnanmaz mısın sonsuz yaşama peki? O da nedir ki? O, en duru suda yaşamaktır hep, yakınında çiçeklenmiş kıyının ve bol yemli bir otlağın Ben küçükken, zavallı ninem demişti bir gün, ölünce gidermişim en yüksek dallardaki en körpe yapraklara. Ne zındıkmış şu ninen de. İşin aslını bizlerden dinle. İnanacaksın doğruluğuna, der kurbağa kızarak. Yolu görmek niye? diye inler salyangoz.Evet inanıyorum vaaz ettiğiniz o sonsuz yaşama... Kurbağalar, pek dalgın, çekilirler, salyangoz da yiter gider ormanda ürkek ürkek, Dilenci kurbağalar put gibi kalalalırlar. İçlerinden biri sorar: İnanır mısın sen sonsuz yaşama? Ben...hayır der üzgün üzgün yaralı ve kör kurbağa. Niçin attık ortaya bu lafı, hı, salyangoza inandırmacasına? Çünkü... Ne bileyim, niçin, der kurbağa. Kıvanç doluyum duydukları inançla seslenirken çocuklarım ark içinden tanrı'ya... Geri döner zavallı salyangoz.Yolda efil efil bir sessizlik fışkırır kavaklardan. Bir de bakar sokulmakta bir öbek kırmızı karınca. Giderler karışık kuruşuk sürükleyerek aralarında duyargaları kopuk başka bir karıncayı. Salyangoz haykırır: Karıncalarım, az durun, nedir bu ettiğiniz kendi yoldaşınıza? Olanı deyiverin bana, Sen, anlat bakayım, küçük. Ahı gitmiş vahı kalmış karınca başlar üzgün üzgün: Yıldızları gördüm ben. Yıldızlar da neymiş? der karıncalar usulca. Salyangoz da düşünceli, sorar: Ne yıldızları? Evet, der karınca tekrardan, gördüm yıldızları. Tırmandım da en yüksek ağaca karanlıkta Gördüm binlerce gözü şu kararan dünyamda. Salyangoz sorar; Anladım da, ne yıldızları? Onları söylüyorum, başımızın üstünde taşıdığımız ışıkları. Biz görmeyiz ama, der karıncalar devamla... Bense bir otları görürüm sereserpe, der salyangoz da. Duyargalar sallayıp çağrışır karıncalar: Öldüreceğiz seni, tenbelsin, baştan çıkmışsın sen, görevin çalışmakken, Yıldızları gördüm ben, der yaralı karınca. Salyangoz kestirip atar: Bırakın şunu gitsin, işinize bakın siz. baksanıza şimdiden çıktı çıkıyor canı. Derken bir arı geçer yumuşacık havadan. Can çekişen karınca dem alır sonsuz akşamdan. Götürmeğe geliyor beni bir yıldıza, der. Görünce üldüğünü, kaçışır öbürleri. İçini çeke çeke karmakarışık zihinle alır başını gider salyangoz; dert olmuştur içine sonsuzluk meselesi. Yok, diye sızlanır, bu yoldan nihayeti Yıldızlara varılır m'ola buralardan kalkınca. Ne desem, bu yavaşlık belası engel olur varmama. Boş şimdi düşünmek bunları. Her şey sis içindeydi, ölgün güneş ve bulut. Çağırırdı kliseye uzak çanlar herkesi. Ve patikanın bilge efendisi salyangoz, kafası karmakarışık, dinelmiş seyrederdi çevreyi... Frederico Garcia Lorca |
![]() | ![]() |
![]() | #9 (permalink) |
Beta Üye ![]() Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | ![]() Sezilmemiş Aşka Gazel Karnındaki karanlık manolyanın Kimseler anlamadı kokusunu, Acıttığını kimseler bilemedi Dişlerinle sıktığın aşk kuşunu Binlerce Acem tayı uykuya yattı Alnının ay vurmuş alanında, O senin kar düşmanı göğsünü Kucaklarken dört gece kollarımla. Bakışın tohumların solgun dalıydı Alçılar,yaseminler arasından. Aradım vermek için yüreğimde O fildişi mektupları her zaman diyen. Her zaman:acımın bahçesi benim Gövden her zaman, her zaman şaşırtıcı Damarlarının kanıyla dolu ağzım, Ağzın ölümüm için söndürdü ışığını... (ispanyolca'dan çeviren: Ülkü Tamer) Frederico Garcia Lorca |
![]() | ![]() |
![]() | #10 (permalink) |
Beta Üye ![]() Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | ![]() Süsme Ve Ölüm Saat beşte akşamlayın Tam saat beşte akşamlayın Ak çarşaflar getirdi çocuk Saat beşte akşamlayın Hazırdı bir sepet kireç Saat beşte akşamlayın Kalanı ölüm.Yalnız ölüm. Saat beşte akşamlayın Rüzgar savurdu pamukları Saat beşte akşamlayın Kristal, nikel serpti oksit. Saat beşte akşamlayın Kumru parsla savaşır şimdi Saat beşte akşamlayın Bir kalça, bir ıssız boynuz Saat beşte akşamlayın Sessler başladı, uğultular Saat beşte akşamlayın Duman, arsenik çanları Saat beşte akşamlayın Sessiz insanlar köşelerde Saat beşte akşamlayın Yalnız boğanın yüreği şendi Saat beşte akşamlayın Geliyor kar teri işte Saat beşte akşamlayın Tentürdiyot kokusu alanda Saat beşte akşamlayın Ölüm yaraya yumurtasını koydu Saat beşte akşamlayın Akşamlayın saat beşte Tam saat beşte akşamlayın Tekerlekli bir tabut yatağı Saat beşte akşamlayın Kemikler, flütler kulağında Saat beşte akşamlayın Boğa böğürdü alnına doğru Saat beşte akşamlayın Can çekişmeyle ışılar oda Saat beşte akşamlayın Kangren yaklaştı uzaktan Saat beşte akşamlayın Zambak bir boru yeşil kasığında Saat beşte akşamlayın Güneş gibi yanar yaraları Saat beşte akşamlayın Pencereleri kırıyor kalabalık Saat beşte akşamlayın Ah! New korkunç saat beşi akşamın! Saat beşti bütün saatlerde! Akşamın gölgelerinde saat beşti! Çeviri: Sabri Altınel Not: ( Ignazio Sanchez Mejia için Ağıt'ın 1. Bölümüdür. ) Frederico Garcia Lorca |
![]() | ![]() |
![]() |
Tags |
frederico, frederico garcia lorca, frederico garcia lorca şiirleri, garcia, lorca, siirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Stephen Garcia Biyografisi - Stephen Garcia Kimdir - Stephen Garcia Hayatı | Kartal | Diger Sporcuların Hayatı ( Biyografileri ) | 2 | 16.08.23 15:04 |
Andy Garcia Biyografisi - Andy Garcia Kimdir - Andy Garcia Hayatı - Andy Garcia Yaşam | Kartal | Yabancı Sinema Sanatçılarının Hayatı ( Biyografileri ) | 0 | 04.09.14 10:10 |
Jorge Garcia Biyografisi - Jorge Garcia Hayatı - Jorge Garcia Kimdir - Jorge Garcia | Eylül | Yabancı Sinema Sanatçılarının Hayatı ( Biyografileri ) | 0 | 01.12.11 19:17 |
Frederico Chaves Guedes Hayatı ( Biyografisi ) | Metrix | Futbolcuların Hayatı ( Biyografileri ) | 0 | 26.12.08 19:42 |
Garcia Lorca Şiirleri | Sevda | Yabancı Şairlerin Şiirleri | 10 | 27.02.08 17:50 |