|
Kayıt ol | Yardım | Üye Listesi | Ajanda | Bugünki Mesajlar | Arama |
Yabancı Şairlerin Şiirleri Ünlü yabancı şairlerin şiirleri... |
| LinkBack | Seçenekler |
23.08.08, 06:50 | #2 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Amerika Amerika Amerika her şeyimi verdim sana, şimdi bir hiçim 17 Ocak 1956 ve iki dolar yirmi-yedi sent. Kendi kafam bile destek değil bana. İnsanlarla savaşı ne zaman sona erdireceğiz Amerika? Al şu atom bombanı kıçına sok. Kafam bozuk, Amerika, bir de sen üstüme varma, Kafam yerine gelene dek şiir miir de yazmayacağım. Söyle bana Amerika ne zaman melekleşeceksin sen? Ne zaman anadan doğma olacaksın Ne zaman bakacaksın mezarlıktan Amerika? Ne zaman milyonlarca troçkistine yakışır olacaksın? Amerika, kitaplıkların niçin gözyaşı ile dolu? Amerika, Hindistan'a yumurtaları ne zaman yollayacaksın? Amerika bu senin kılı kırk yarmalarından bıktım artık. Ne zaman süpermarket'e gidip, şu güzel gözlerim için gerekenleri alabileceğim? Amerika, her şeyin bir yana, eksiksiz olan bir sen varsın bir de ben, öbür dünya değil. Şu makinalarına da dayanasım kalmadı Amerika, bil. Bende bir ermiş olma isteği uyandırdın. Bu tartışmayı çözmek için bir başka yol olmalı. Burroughs şimdi Tanca'da, sanmıyorum ki geri dönsün Korkunç bir şey olurdu bu. Sen de korkunç musun Amerika yoksa bir oyun mu bu? Saplantımdan döneceğimi sanıyorsan aldanıyorsun. Öyle üstüme varma Amerika, ne yaptığımı biliyorum ben. Amerika, erikler çiçek döküyor. Aylardır gazete okuduğum yok, her gün cinayetten birisi Kodesi boyluyor. Amerika, Wobblie'lere tutkunum ben. Küçükken komünisttim Amerika, özür mözür de dilemiyorum şimdi her fırsatta esrar çekiyorum. Günlerce evde oturup iş olsun diye kilerdeki gülleri seyrediyorum. Chinatown'a gittiğimde kafayı çekiyorum ölesiye, ama hiç kimselerle yatamıyorum. Bu işin içinde bir şamata olduğunu sanıyorum. Ah! Sen beni Marx okurken görmeliydin Amerika. Ruh doktorum hiçbir şeyin yok diyor. Hiçbir şeyim yok gerçekten, Tanrı' ya yakarma dahil. Mistik görünümlerim ve kozmik titreşimlerim var yalnız. Amerika, daha sana Max Amcam Rusya'dan döndükten sonra ona yaptıklarından söz açmadım. Sana sesleniyorum Amerika. Heyecanlarının daha Time eliyle yönetilmesine göz yumacak mısın? Ben Time'a tutkunum Amerika Her hafta bir tane alıp okuyorum Köşebaşındaki şekercinin yanından geçerken kapağı beni gözlüyor Onu Berkeley Halk Kitaplığı'nın bodrum katında okuyorum. Sana hep sorumluluktan söz ediyor. İş adamları ciddi. Film yapımcıları ciddi. Herkes ciddi, ben hariç. Zaman zaman Amerika ben değil miyim diye düşündüğüm oluyor. Yeniden kendi kendimle konuşmaya başladım işte. Asya bana karşı ayaklanıyor Amerika. Bir metelik talihim yok. En iyisi ulusal kaynakları inceleyip, onlara dönmek. Ulusal kaynaklarım, biliyorum, iki parça esrar, binlerce cinsiyet organı, saatde 1400 mil hızla giden bir özel basılmaz edebiyat ve yirmibeşbin tımarhane. Cezaevlerinden ve beşbin güneş ışığı altında saksılarda Yaşayan fakir fukaradan sözetmiyorum. Fransa'daki kerhaneleri kaldırdım, şimdi sıra Tanca'da. Katolik olmasına katoliğim ama gene de Başkan olmak istiyorum. Amerika senin bu alık ve çılgın havanda nasıl kutsal bir yakarma yazabilirim? Dörtlüklerime Henry Ford gibi devam edeceğim, yazdıklarım onun çıkardığı otomobiller kadar kişisel, üstelik her biri değişik cinsiyetten. Amerika dörtlüklerimi peşin para 2500 dolardan satarım sana, eski dörtlüklerimi de 500 eksiğine alırım. Amerika Tom Mooney'i serbest bırak. Amerika İspanyol cumhuriyetçilerini kurtar. America Sacco ve Vanzetti ölmemeli. Amerika ben Scottsboro çocuklarıyım. Amerika, yedi yaşımdayken anam hücre toplantılarında götürürdü beni, orda bize leblebi satarlardı, bir karneye bir avuç leblebi beş sent ve söylev beleşti herkes bir melekti orda Amerika ve işçiler karşı iyi duygularla doluydu herkes içtendi Amerika ve bilemezsin parti 1833'de nasıl iyiydi ve Scott Nearing ne hoş bir ihtiyardı Bloor Ana bir seferinde nasıl da ağlatmıştı beni bir kez İsrael Amter'i görmüştüm orda. Her biri birer casus olmalıydı onların. Amerika biliyorum gerçekten savaşmak istemiyorsun. Amerika onlar rus haydutları biliyorum. Ruslar onlar Ruslar ve Çinliler. Ve Ruslar. Ve Ruslar. Rusya bizi canlı canlı gövdeye indirmek istiyor. Lüpletmek istiyor. Gücünde çılgına dönmüş Moskof. Elimizden arabalarımızı ve garajlarımızı almak istiyor. Chicago'yu ele geçirmek istiyor. Onun kızıl Reader Digest'a İhtiyacı var. Bizim otomobil fabrikalarımızı Sibirya'ya taşımak istiyor. Benzin istasyonlarımızı o büyük iğrenç bürokrasi yönetsin istiyor. İyi bir şey değil bu. O kızılderililere okuma yazma öğretmek istiyor. Onun güçlü kuvvetli zencilere ihtiyacı var. Bizi günde on-altı saat çalıştırmak istiyor. İmdat. Amerika bu iş ciddi. Amerika ben bunları televizyona bakarak çıkarıyorum. Amerika doğru mu bunlar ? Hemen çalışmaya başlasam iyi olacak, öyle görülüyor. Ama orduya yazılmak istemiyorum, ne de fabrikalarda tasviye tekerleği çevirmek, miyobun biriyim, üstelik kafadan çatlak. Amerika dönsün çark. Nasılı masılı yok. Şu oğlan omuzlarımızla dönsün. Çeviri: Ferit Edgü ve Orhan Duru Allen Ginsberg |
23.08.08, 06:51 | #3 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Kaliforniya'da Bir Süpermarket Kaliforniya'da Bir Süpermarket Seninle ilgili neler geçiyor aklımdan, Walt Whitman, başağrısıyla yürürken kenar mahallerde ağaçların altından, ürkekçe seyrederek dolunayı. Açgözlü bitkinliğimle satın alacak imgeler aranırken neon meyve süpermarketine uğradım, senin siparişlerini düşleyerek! Şu şeftalilere bir bak ya da şu alacakaranlıklar! Aileler tam takım alışverişte: Koridorlar, kocalarla dolup taşıyor! Avakadoların içinde kadınlar, domateslerin içinde bebekleri! ya sen, Garcia Lorca, senin ne işin vardı karpuzların orada! Gördüm seni, Walt Whitman, çocuksuz, yalnız, koca obur, dolaptaki etlerin arasında dolanırken ve dikizlerken tezgahtar çocukları. İşittim seni birşeyler sorarken: Kim katletti bu domuz pirzolalarını? Muzlar kaça? Sen, Meleğim misin benim? İzleyerek seni dolandım parlak konserve yığınları arasında ve dükkan dedektifi takip etti hayalimde. Beraberce adımladık koridorları bu ıssız düşümüzde, enginarları tadarak, dondurulmuş lezzetlerin her birinden aşırıp kasaya hiç uğramadan. Nereye gidiyoruz, Walt Whitman? Bir saate kalmadan kapanacak kapılar. Sakalın hangi yönünü gösteriyor gece? (Dokunuyorum kitabına ve süpermarket serüvenimizi düşlüyorum, bir garip hissediyorum kendimi.) Issız sokaklarda mı yürüyeceğiz bütün gece? Gölgeler gölgeler ekliyor ağaçlar, tek ışık yok evlerde, bir başımıza kalacağız ikimiz de. Mavi arabalar geçerken yanımızdan sesiz klübelerimize doğru yol alacak mıyız dersin, yitik sevgi Amerikasını düşleyerek? Ah, sevgili atam benim, kır sakallı, aylnız ve yaşlı cesaret hocası, nasıl bir yerdi senin Amerikan, küreklere asılıp terk ettiğinde buraları Charon ve sen dumanlar içindeki sahile çıkıp izlediğinde geminin kayboluşunu karanlık sularında Lethe'nin? Allen Ginsberg |
23.08.08, 06:53 | #4 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Lsd 25 Lsd 25 Milyon kere milyon gözlü bir canavardır o. Tüm fiilleri ve kendi kendi içinde gizlenmiştir o. Elektrikli yazı makinalarında mırıldanır Kendine bağlı bir elektrik gücüdür o, kendi telleri Olduğu zaman Geniş bir örümcek ağıdır Ve ben örümcek ağının son milyonuncu sonsuz uzantısı üstünde bir tasalı kişi Yitik, ayrık, bir solucan düşünce, bir kendi kendisi Çin'in milyonlarca iskeletinden biri Özel yanlışlıklardan biri Ben allen ginsberg bir ayrık bilinç Tanrı olmak isteyen ben Sonsuz Uyum'um en küçük titreşimini duymak isteyen ben Titreyerek ateşteki uçucu müzik tarafından yokedilmesini bekleyen ben Tanrı'dan tiksinen ve ona bir ad veren ben Sonsuzluk yazı makinasından yanlışlar yapan ben Ben, mahvolmuş ben Ama evrenin öbür ucundan milyon gözlü adsız bir örümcek Sonu olmayan bir ağ örüyor kendinden Canavar olmayan canavar elmalarla, kokularla, Demir yollarıyla, televizyonlar, kafataslarıyla yaklaşıyor Bir evren ki kendi kendini yiyor, bir evren ki kendi kendini içiyor. Kafatasının kanı Göğsü kıllı tibetli yaratık ve karnının üstündeki Zodyak Eğlenmesini bilmeyen bu adaklık kurban Aynadaki yüzüm, ipek saçlar, gözlerimin altında çizgiler halinde Birikmiş kan, emici, bir kokuşuk, bir kokuşkan uçarılık Bir hırıltı, bir zırıltı, sonsuzluk içinde bir bilinti ki Tüm Evrenlerin gözünde bir sürüngen Varlığımdan kurtulmaya çalışarak, Göz'e girmeyi beceremeden Kusuyorum, trans halindeyim, gövdem çırpınıyor, miğdem Buruluyor ağzımdan sular geliyor, burda Cehennem'deyim Örümcek ağları üstündeki çıplak yaşamsız mumyaların sayısız Kurumuş kemikleri, Hayaletler, bir Hayaletim ben Müzikte bağırıyorum durumumu, odaya, yakınımda kim varsa ona, Bağırıyorum, siz, Tanrı mısınız siz? Hayır, Tanrı olma mı istersiniz? Cevap yok mu? Her zaman bir Cevabın olması mı gerek? Cevap verin, Sanki benim elimde Evet ya da Hayır demek Tanrıya şükürler tanrı değilim! Tanrı'ya şükürler Tanrı değilim! Ama girebilmek için Birlik'in Evet'ini özlüyorum Dalabilmek için evrenin her köşesine, hangi koşullar altında olursa olsun Bir Evet, var... bir Evet varım, yaşıyorum... bir evet siz Varsınız yaşıyorsunuz.... bir Biz Bir biz Ve bir Şu olmalı, ve bir Onlar, ve bir Cevapsız Şey Borulardır o, Multiple Scelorosis'dir o, Umudum değildir o Sonsuzluktaki ölüm değildir Sözüme dikkat Bir Hayalet Tuzağı, Sıkkım ya da Tibet'te bir rahibin dokuduğu renk renk binlerce ipliğin bir birleşik biçimi Örülmüş, gerilmiş, ruhsal bir tenis raketi Bakınca, uçucu ışık dalgalarının yayıldığını görüyorum Milyarlarca yıl gibi teller üstünden akıyor parlak enerji Tellerin kumaşı tılsımla değiştiriyor renklerini biri öbürüne Doğru tıpkı, sanki Hayalet Tuzağı Evren'in küçük bir örneğiymiş gibi Bilinç birbirine bağlayan makinanın algılayan parçası Dışarda, Zaman içinde Gören'e doğru dalgalarını salıyor Kendi görünümünü küçük bir örnekte sunuyor bir kez - ama her zaman için Dikkatlice yenileyerek aşağı doğru sonsuz değişiklerle Ve bu her parçada aynı her yerde aynı Gerçek Başlangıç'tan bu yana uzayın derinliklerinde kendi kendini Çoğaltan bu enerji - ya da görünüm Bir 'O' ya da bir 'Aum' olabilir Kendi öz Görünümü'nün modeli üstünde kendi kendini kuşatmış bu bir tek Sözcük'ün çeşitlemelerini çekerek En uzak Nebula ve en geniş Astrolojilerin dalgalarında dışa doğru dönüyor Yüklü, kendi kendine sadık kalması için, bir Fil derisi üstüne Çizili Mandala'da Ya da gülümseyen bir düşsel Fil'in böğründeki resmin fotoğrafında Fil'in görünüşü her ne kadar yersiz bir şakaysa da- Bir Ateş Şeytanınca tutulmuş bir İşaret olabilir bu. ya da bir geçicililik canavarı Ya da boşluktaki karnımın fotoğrafında Ya gözümde Ya da haç çıkaran rahibin gözünde Ya da kendisine kendi gözünde bakan ve ölen Ve gerçi bir göz ölse de Ve gerçi benim gözüm ölse de Milyon gözlü canavar, Adsız, Cevapsız, Benden-saklanan, sonsuz varlık Kendi kendisini doğuran Yaratık En küçük bir davranışıyla titreten, bütün gözleri aynı anda ayrı ayrı yerlere bakan Tek ve Tek-Olmayan kendi yönünde kıpırdanan Daha sonrasını bilemem Ve ben bu canavarın betimlemesini yaptım Ve bir gün bir başkasını göstereceğim Bir Cryptozoid duyganlığı bu Sürünüyor ve dalgalanıyor denizin dibinde Kenti teslim almaya geliyor Her bilinci yok ediyor Evren kadar ince, karışık Kusturuyor beni Çünkü göze görünmesini kaçıracağımdan korkuyorum Nasıl olsa beliriyor Nasıl olsa beliriyor aynada Deniz gibi aynadan da yıkanıp geçiyor Sonsuz dalgalanmalar bu Aynayı temizleyince çekiliyor ve Bakan'ı boğuyor. Yeryüzünü boğuyor yeryüzünü boğduğunda da Kendi kendi içinde boğuluyor Müzikle dolu bir ceset gibi açıklara doğru yüzüyor Kafasında bir çocuk gülüşü Karanlık denizde bir ölüm çığlığı Kör bir heykelin dudaklarında bir gülümseme O orda Benim değil Kendim için kullanmak isterdim onu Kahraman olmak için Ama bu bilince satılık değil o Her zaman kendi yolunda ilerliyor Tüm yaratıkları bitirecek Geleceğin radyosu olacak Zaman içinde kendi kendini duyacak Dinlenmek istiyor Kendi kendisini görmekten, kendi kendisini duymaktan yorgun Başka bir içim istiyor bir başka kurban Beni istiyor Bana akıl veriyor Bana varoluş nedenini veriyor Bana sonsuz cevaplar veriyor Ayrık olmak için bir bilinç ve görmek için bir bilinç Ya bir olacağım ya da bir Başkası, alın yazım bu, Hem ikisiyim hem de hiçbir değilim demek Ben olmasam da kendi kendiyle uğraşabilir o Cevapsız bir Çift'tir o Elektrikli yazı makinalarının üstünde vınlıyor o Parçalı bir sözcük yazıyor Yazdığı parçalı bir sözcük Allen Ginsberg |
23.08.08, 06:54 | #5 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Mandala Mandala Tanrılar kendi gövdeleri üstünde hora tepiyorlar Yeni çiçekler açıyor Ölüm'ü unutarak Göksel gözler kuruntunun yürekvuruğu ötesinde Şen şakrak Yaratıcı'yı görüyorum Bandolar dünyalara marşlar çalmak için kalkıyor Bayraklar ve flamalar aşkınlık içinde dalgalanıyor Sonsuzluk içinde en sonunda çok gözlü bir görünüm kalkıyor Yapıttır bu! Bilgidir bu! İnsanoğlunun sonudur bu! Allen Ginsberg |
23.08.08, 06:55 | #6 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Şarkı Şarkı Dünyanın ağırlığı aşktır. Yalnızlığın yükü altında, Hoşnutsuzluğun yükü altında, o ağırlık taşıdımız o ağırlık aşktır. Kim öyle değil diyebilir? Düşlerde o ağrılık sürtünür bedene, düşüncelerde bir mucize yaratır, hayalinde kıvranır insan olup doğuncaya dek saydamlıkla yanıp tutuşan yüreğinden bakınır çünkü yaşamın yükü aşktır, ama biz taşırız onu yorgun argın, dinlenmek zorundayız artık aşkın kucağında, dinlenmeliyiz kolları arasında aşkın. Dinlenmek olmaz aşk olmadan; uyku yoktur görülmezse aşk rüyaları çıldırsan da, üşüsen de kafandan çıkmasa da meleklerle makineler, son dilek aşktır -acı olamaz o, inkar edemez kendini tutamaz inkar edilirse: Öyle ağırdır ki yükü. -vermek zorundadır çünkü düşünceler gibi geri çevrilemez de verilir yalnızlıkta ölçüsüzlüğünün mükemmelliğinde. Sımsıcak gövdeler birlikte ışıldılar karanlığın içinde, el uzanır bedenin tam ortasına, ten ürperir mutlulukla ve can sevinçle belirir göze evet, evet işte buydu beni istediğim, hep isterdim bunu, hep istedim bunu, dönmek istedim içinde doğduğum bedene. Allen Ginsberg |
Tags |
allen, allen ginsberg, allen ginsberg şiirleri, ginsberg, siirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Yasemin Allen Biyografisi - Yasemin Allen Hayatı - Yasemin Allen Kimdir? | Başak | Diger Ünlülerin Biyografileri | 1 | 31.05.13 23:54 |
Lily Allen Biyografisi - Lily Allen Hayatı - Lily Allen Kimdir - Lily Rose Beatrice | Eylül | Yabancı Şarkıcıların Hayatları ( Biyografileri ) | 0 | 11.12.11 02:06 |
Lily Allen Resimleri-Lily Allen Fotoğrafları-Lily Allen Resim-Lily Allen Fotograf | Kartal | Ünlülerin Resimleri | 1 | 11.12.11 01:56 |
Yasemin Allen Resimleri - Yasemin Allen Fotografları | Okyanus | Ünlülerin Resimleri | 0 | 21.08.11 21:42 |
Woody Allen Biyografisi,Woody Allen Hayatı,Woody Allen Yaşamı,Woody Allen Kimdir? | Esra | Yabancı Sinema Sanatçılarının Hayatı ( Biyografileri ) | 0 | 10.07.09 16:15 |