tualimforum.com
>
EĞİTİM ve ÖĞRETİM
>
Dersler/Ödevler
>
Türkçe-Edebiyat-Dil Bilgisi
Göktürk (Bozkurt) Destanı
Kullanıcı ismi
Beni hatırla
Şifreniz
Kayıt ol
Yardım
Üye Listesi
Ajanda
Bugünki Mesajlar
Arama
Türkçe-Edebiyat-Dil Bilgisi
Türkçe ödevleri,Edebiyat ödevleri,Dil Bilgisi ödevleri...
Forumları ara
Konu gösterimi
Mesaj gösterimi
Gelişmiş arama yap
Seçilene git...
Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Göktürk (Bozkurt) Destanı
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
Görüntülenme Sayısı
1783
LinkBack
Seçenekler
18.03.08, 21:57
#
1
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
Burçak
Epsilon Üye
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 438
Konular: 256
Puan Grafiği
Rep Puanı:1185
Rep Gücü:0
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 18
7 Mesajına 12 Kere Teşekkür Edlidi
:
Göktürk (Bozkurt) Destanı
Göktürk (Bozkurt) Destanı
Gök Türk destanının da bugün birbirinden farklı üç şeklini birliyoruz. İlk ikisinde bize Çin tarihlerini bildiriyor. Üçüncü şekil ise Ergene Kon adını taşımaktadır ve Kun - Oğuz destanının son kısmı olarak 13′üncü asırda tesbit edilmiş bulunmaktadır. Bu üç şekil şunlardır:
1- Kunlarla aynı soydan olana Türkler Kun ülkesininin şimalindeki So ülkesinden çıkmışlardır. Başbuğları ‘Kapangu’nun on altı kardeşi vardı ki bunlardan birsinin anası bir kurttu. Kurttan doğmuş olan ‘I-uhe-ni-şuay-tu’ rüzgarlara ve yağmurlara hükmediyordu. Düşmanları kardeşlerini yok ettiler. Fakat o,harikuladelik sayesinde ölümden kurtuldu. İki zevcesi vardı. Biri yaz Tanrısının,biri Kış Tanrısının kızı idi. Bunlardan ikişer oğlu olmuştu. Millet bu çocukların en büyüğü olan ‘No-tu-lu-şe’yi hükümdar yaptı. O zaman ‘Türk’ adını aldı. Bunun on zevcesi vardı. Çocuklarından her biri analarının adını almıştı. ‘A-hien-şe’ bu çocuklardan biri olup anasının adı olan ‘Kurt=Asena’adını almıştı.
2- Türkler ilk önce batı denizinin (ihtimal ki Hazar denizinin) batı kıyılarında oturuyorlardı. Komşu bir millet bunların hepsini yok etti. Yalnız bir genç sağ kaldı. Onu öldürmeye kıyışamayarak ellerini ayaklarını kesip büyük bir bataklığa bıraktılar. Burada bir dişi kurt ona baktı. Yiyecek getirdi. Bu sırada dişi kurt ondan gebe kaldı. Komşu milletin hükümdarı bu son
kalan genci de öldürmek için bir asker yolladı. Asker gittiği zaman kurtu gencin yanında gördü. Kurt,bir Tanrı kendisine yardım ediyorum gibi,genci alarak denizin tarafına geçirip bir daha üstüne indi. Bu dağ Kau-çang ülkesinin şimal batısında idi. Dağın eteğinde bir mağara vardı. Kurt oraya girdi. Orada yeşilliklerle dolu ve iki yüzlü(1) genişliğinde bir yer buldu. Orada on oğlan doğurdu. Bunlardan biri aile adı olan A-se-na adını aldı. Öteki kardeşlerin en akıllısı olduğu için biraz biraz sonra hükümdar oldu. Milletini oradan çıkararak Cücenlerin(yani Arapların) tabiiyesine girdi.
3- Moğol eline ‘İl Han’ padişah olmuştu. Tatar ülkesinde de Tatar hanlarının dokuzuncusu olan Sevinç Han birçok hediyelerle Kırgız hanına adamlar gönderip türlü adaklar adayarak onu kendi tarafına çekti. O zaman oradaki uruklar arasınfa en kalabalığı Moğollar olduğundan her savaşta düşmanlarını yenerlerdi. Türk ellerinde Moğolun oku ötmeyen,kolu yetmeyen bir yer yoktu. Bundan dolayı bütün boylar Moğolu kötülerlerdi. Hepsi birlerşip Moğollardan öç almak için üzerlerine yürürdüler. Moğollar çadır ve sürülerini bir yere yığıp çevresine hendek kazdılar,beklediler. Sevinç Han geldi. Vuruş başladı. On gün savaş oldu. On günde de Moğollar üstün geldi. Bunun üzerine Sevinç Han bütün han ve beğleri toplayıp gizlice konuşup danıştı. ‘Biz bunlara hile yapmazsak işimiz bitiktir’ dedi. Ertesi gün tanla çadırlarını kaldırıp,kötü malların,bir takım ağırlıklarını bırakıp kaçtı. Moğollar bunları güçsüz kaldırlar da onun için kaçıyorlar sanarak arkalarına düştüler. Tatarlar dönüp çarpıştılar. Bu yol Moğollar yenildiler. Ordugâhları gelinceye kadar onları kestiler. Malları ile birlikte ordugâhı da zaptettiler. Moğolların çadırlarının hepsi orada olduğundan Moğollardan bir aile bile kurtulmadı. Büyüklerini kılıçtan geçirdiler. Küçüklerin her birini bir kişi tutsak olarak aldı.
Sevinç Han, Moğolu yağma ettikten sonra ülkesine dönmüştü. İl Hanın oğulları bu savaşta ölmüşlerdi. Ancak en küçüğü olan Kayan=(Kıyan) kalmıştı. O yıl evlenmişti. Bunların ikisi aynı bölükten olan iki kişinin tutsağı olmuşlardı. Savaştan önce ordu kurdukları yere geldiler. Düşmandan kaçıp gelen deve,at,öküz ve koyunları buldular. Konuşup dediler ki:Burada kalsak ,bir gün olur,düşmanlarımız bizi bulur. Bir boy’a gitsek çevremiz hep düşman boylardır. En iyiysi dağlar arasındaki kimsenin daha yolu düşmemiş olan bir yere gidip oturalım’. Sürülerinin sürüp dağlara doğru yürüdüler. Yabani koyunların yürüdüğü bir yolu tutup tırmanarak yüksek bir dağın boğazına vardılar. Oradan tepeye çıkıp öte yanına indiler. Oraları iyice gizden geçirdiler. Gördüler ki geldikleri yoldan başka yol yoktur.yolda öyle bir yol ki bir deve,bir keçi bin güçlükle yürüyebilir,ayağı biraz sürçse düşüp parçalanır. Vardıkları yer geniş bir ülke idi. İçinde akar sular,kaynaklar,türlü otlar,çayırlar,meyvalı ağaçlar,türlü türlü avlar vardı. Bunu göründe Tanrıya şükürler kıldılar. Kışın mal(at,koyun,deve,sığır)ların etini yer,derisini giyer;yazın sütünü içelerdi.
Oraya Ergenekon adını verdiler. Burada Kayan ve Nüküz’ün oğulları çoğaldı. Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar çoğaldı ki artık oralara sığmadılar. Bunu üzerine konuştular. Dediler ki:’Atalarımızdan işitirdik ki Ergenekon dışında geniş ve güzeş bir ülke varmış. Atalarınız orada otururlarmış. Tatarlar baş olup başka boylar bizim uruğumuzu kırıp yurdumuzu almışlar. Artık Tanrıya şükür düşmandan korkup dağda kapanarak kalacak halde değiliz. Bir yol bularak bu dağdan göçüp çıkalım. Bize dost olanla görüşüdüşman olanla güreşiriz’. Herkes bu düşünceyi beğenip yollar aradılar. Bir türlü bir yol bulamadılar. Bir demiri:’Ben bir yer gördüm. Orada demir madeni var. Onu eriterek yol buluruz’dedi. Millete odun ve kömür vergisi saldılar. Herkes vergisini getirdi. Bir sıra odun,bir sıra kömür olmak üzere dağın böğüründeki çatlağa dizdiler. Dağın tepesine ve öteki yanlarına da odun,kömür yığdıktan sonra deriden yetmiş körük yapıp yetmiş yere kurdular. Ateşleyip hepsini birden körüklediler.
Tanrının gücü ile demir eriyip bir deve geçecek kadar bir yol açıldı. O ayı, o günü,o saati belleyip dışarı çıktılar. İşte o gün Moğollarca bayram sayıldı. Ergenekondan çıktıkları zaman Moğolların padişahı Kayan (Kıyan) neslinden Börte Çine idi. Bütün boylara elçiler göndererek Ergenekondan çıkıp geldiğini bildirdi. Boyların kimi sevindi,kimi yerindi. Hele Tatarlar bunların üzerine yürüdler. Saf bağlanıp savaşıldı. Moğollar yenip Tatarların büyüklerini kılıçtan geçirdiler. Küçükleri tutsak ettiler. Dört yüz yıl sonra böylece kanlarını aldılar. Mallarını zaptedip ana yurtlarında oturdular. O zamandan beri Ergenekondan çıktıkları kurtuluş gününü bayram yaptılar. O gün bir demiri ateşte kızdırdılar. Önce han bu demiri örsün üstüne koyarak çekiçle vurur. Sonra beğler de öyle yaparlar.
Gök Türk destanının üç rivayetinde göze çarpan müşterek motif ‘Kurt’ tur. Ergenekon rivayetinde kurt doğrudan gözükmüyorsa da hikimdarlarının adının Bört Çin’e yani Bok Kurt olması,kurt fikrinin islâmiyetten sonra bile unutulmadığını gösterir. Çünkü Ergenekon rivayeti islâmiyetteb yani 13′üncü asroda tesbit olunan Gök Türk destanıdır.
İkinci rivayette ise Ergenelon yani Kapalı Yurt açıkça gözükmektedir. Kurt,Gök Türklerde bir ongun sayılıyordu. Yani Gök Türkler kurt neslinden geldiklerine inanıyorlardı. Bu rivayetlerin tarihle olan ilgisini şöylece hulâsa edebiliriz: Kunlar Şimalî ve cenubî olarak ayrıldıktan sonra 93 yılında şimalî Kunlar,cenûp Kunların müttefikleri olan Çinlilerin başka boyların müşterek hücumu karşısında mahvoldular. Bir kısmı Cenup Kunlarına koşuldu. Bir bölümü batıya çekilerek sonradan Atilla’nın kumandasında Avrupayı zartetti. Bir bölümü de Altay dağların civarında saklandılar.
İşte Gök Türkleri teşkil eden boylardan bazıları bu Altay dağlarında kalan Kunların neslindendir. Miladi 93′ten sonra Gök Türklerin kurtuluş tarihi olan 552′ye kadar 459 yıl geçmiştir. Ergenekonda geçtiği söylenen dört üz yıl bu 459 yılın destandaki aksinden başka şey değildir. Gök Türklerin bir kısmı doğrudan doğruya Sakaların neslinden geldiği için onlar Ergenekonda yaşamamışlardır. Nitekim Gök Türk destanının birinci rivayetinde kapalı Vatandan söz geçmiyor. Sonra demilerin erimesi,demir dağın yol vermesi ise Gök Türklerin,Aparlara silah yaptıkları zamanların bir hatırasıdır.
Tags
bozkurt
,
destani
,
gokturk
«
önceki Konu
|
sonraki Konu
»
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor.
(0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
Seçenekler
Yazdırılabilir şekli göster
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Yetkileriniz
You
may not
post new threads
You
may not
post replies
You
may not
post attachments
You
may not
edit your posts
BB code
is
Açık
Smileler
Açık
[IMG]
Kodları
Açık
HTML-Kodları
Kapalı
Trackbacks
are
Açık
Pingbacks
are
Açık
Refbacks
are
Açık
Forum Rules
Benzer Konular
Konu
Konuyu Başlatan
Forum
Cevaplar
son Mesaj
Naşide Göktürk Biyografisi,Naşide Göktürk Hayatı
İpek
Pop Müzigi Şarkıcılarının Hayatları ( Biyografileri )
1
30.08.16
18:32
Göktürk İsminin Anlamı ve Açıklaması - Göktürk Adının Anlamı ve Açıklaması - Göktürk
Kartal
Erkek Bebek İsimleri ( Erkek Bebek Adları )
0
02.12.12
18:38
Akşit Göktürk Biyografisi - Akşit Göktürk Hayatı - Akşit Göktürk Kimdir?
Başak
Türk Edebiyatçıların Hayatı ( Biyografisi )
0
29.10.12
23:36
Bozkurt Destanı
Başak
Efsaneler ve Yöresel Halk Hikayeleri
0
15.05.11
21:17
Göktürk İlköğretim Okulu Küçükçekmece İstanbul - Küçükçekmece Göktürk İlköğretimOkulu
Pelince
Anaokulu - İlköğretim
0
25.08.10
02:42
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat:
05:14
.
-- English (US)
-- Tr
İletişim
-
www.tualimforum.com
-
Arşiv
-
Kullanım sözleşmesi
-
Yukarı git
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
LinkBack
LinkBack URL
About LinkBacks
Bookmark & Share
Digg this Thread!
Add Thread to del.icio.us
Bookmark in Technorati
Tweet this thread