SELÇUKLU DÖNEMİ EL YAZMALARI Kültür ile sanatın ince ve zevkli konularından birisi de kitap sanatlarıdır. Cilt, tezhip, hat, minyatür belli başlı kitap sanatları arasındadır. Selçuklu dönemi yazma eserleri ve kütüphaneleri konusunda bugüne kadar kapsamalı bir araştırma yapılmamıştır, yapılan araştırmalar ya ek***Sansür* ya da yapılan tespitlerde yanlışlıklar vardır. Dolayısıyla bu dönem tam olarak bilinmemektedir. Bu dönem ile ilgili Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver Hoca’nın şu tespitleri dikkate değerdir; “Kitapların kaplarında ve içindeki süslerin İslâm memleketlerinin hangisinde yapıldığını anlamak maksadıyla sanata meraklı olanların yalnız resimleri doğru, lakin bunlar hakkındaki kanaatleri çok defa bilgisizlikle ortaya konmuş ve yanlış mütalaalarla dolu eserlerini karıştırınca zihnimiz büsbütün karışır. Verdikleri örnekler, Mısır’da yapılmıştır, Memluk eseridir, Arap işidir. Süsleri arabesktir. Acem işidir. Hint eseridir, diye yazarlar. Bu indi görüşleri bir hakikat sanan ve yalnız bunlara malik olmakla kalem yürütenler o zaman hep bu yanlış bibliyografilere saplanıp kalırlar. Bunların içinde Anadolu’da Selçuklar zamanında yapılmış olanlarından bahis bile yoktur. Çünkü bunları arayıp bulmak ve görebilmek lazımdır. Biz bu gün Selçuk tezhibi, Anadolu tezhibi diyorsak sanat kitaplarına geçmeyen bu tabiri kulaklarımızın ilk defa duyduğuna emin olmalıyız. Anadolu’da Selçuk eserleri üzerin de meşgul olanlar taş ve tuğla ve tahta üzerinde o güzel süsleri ve yanlışsız güzellikleri görünce hayretler içinde kalıyor, acaba bu kadar süslü binalar içinde veya onları görerek dışında oturanların okudukları kitaplarda hiç süs yok mu idi? Bu süsleme yalnız taşa, tuğlaya ve tahtalara mı mahsustu? Onları benimsediğimiz kadar size kısaca mahiyetlerinden bahsettiğim kitaplar da karıştırılırsa diyarlarımızda ve binalarımızda yaşayan o milli süslerimizin Anadolu Selçukları zamanında daha önce Orta Asya’da, Büyük Selçuk imparatorluğu içinde yazılan kitaplarda da aynı yolda ve aynı stilde görüleceğine şüphe edilmemelidir. O halde bu nakışlarımız, yalnız binalarımızda değil, kitaplarımızda da vardır. Elverir ki onları görmek ve tanımak kabil olsun, O zaman İslam dünyasında yapılan süslemelerin soylu ve soysuz olanları vardır. İnanmak lazımdır ki İslamiyet kaidelerinde, İslam ilimlerinde ve sanat eserlerinde en mükemmelini ve yanlışsızını ve soylusunu yani notalı olan en ince ve zarif numuneleri Selçuklar, bilhassa Anadolu Selçukları yapmıştır diyebiliriz. Ve bunların en mükemmel örnekleri İstanbul kütüphanelerindedir. Türkiye’mizin bitmez tükenmez ilim ve sanat hazineleri olan kütüphanelerimizde mevcut bu güzel ve şimdiye kadar görebildiklerimizin ön seçmelerinden aldığımız örnekler de elimizdedir. Bir Selçuk stili ve bunun Anadolu’ya has karakterleri vardır. Bu nereden geliyor? Çok uzağa gitmeye lüzum yok, bilhassa konumuz kitap süsleri olduğu için bunu mukayese edecek elimizde birçok kaynaklar vardır. Şark süsleme eserlerinde civar tesirler olduğu gibi mahalli sanatkârların sanat asaletinden gelen hususiyetleri de çoktur. İşte bu hususiyetleri tanımak zordur. Bunun için çok eser görmek ve bunların mahalli hususiyetlerini ayırmak lazımdır. O zaman memleketimize has hususiyetler ve farklar bulunacak ve bunlar standardize edeceğimiz tipler halinde emsalini tanımaya yarayacaktır. Biz bunu şimdi bol bol dini kitaplardan ayırt edebiliriz. O zaman Anadolu’nun vaktiyle incelenmeye değer ruh karakterinin süsler üzerinde yaptığı değişmez mükemmel formülleri anlayabileceğiz. Diğer memleketlerle olan farkları burada henüz formüle etmek güçtür.”[11] Metinden anlaşıldığı üzere Süheyl Hoca, yazma kitap cilt ve tezhiplerinin bilgisizlik ve araştırma eksikliği sebebiyle, Memlûk, Acem, Hint ve Mısır işi şeklinde sınıflandırılarak Selçuklu Dönemi’nin göz ardı edildiğini ifade etmektedir. Ayrıca, Selçuklu dönemi eserlerinin yalnızca, taş, ağaç, mermer vb. malzeme işçiliğine hasredilmemesi gerektiğini vurgulayan Süheyl Ünver, bu husustaki tespitlerine şu şekilde devam etmektedir. “Bu tayin ettiğimiz ve üzerinde duracağımız 3 asrın da ilerleyen bir karakterini ve asırlar ilerledikçe daha olgunlaştığını da anlıyoruz. XIII. asır karakteri XIV. asırda yaşıyor. Lakin daha çeşitli ve daha olgun bir vasfa bürünüyor. XV. asırda bu Selçuk yolu daha bol çeşitli ve daha incelerek güzelleşiyor. Bizde her üç asırdaki eserlerde şekiller, münhaniler, çerçeveler, kitabelerde bir ve bazen değişik örnekler görüyorsak süslerde boyuna taklit edilmiş ve birbirine benzeyen motiflere az rastlıyoruz. Hatta çok muvaffakiyetle ve itina ile Anadolu’da ayrı bir muvaffakıyet ve hususiyetle yapılan Selçuk geçmelerinde hatır ve hayale gelmeyen çeşitlere rastlıyoruz. Gerek süslerde ve gerek bunlarda esaslar bozulmamakla beraber bir yapılan örneğin bir daha klişe haline sokularak yapılmamasına Anadolu’da çok itina olunmuştur. Suriye, Mısır ve Irak’ın birbirine benzeyen motiflerine ve şekillerine Anadolu’da pek az rastlanır. Anadolu sanatkârının süslemede dikkat ettiği bir nokta da bir yaptığı şekli bir daha yapmamaktır. Bunu Anadolu’muzun Selçuk eserlerin- de çok görüyoruz. Vakıa onlarda biraz izah edeceğimiz rûmiler, geçmeler, münhaniler, hatâilerde esaslar bir olmakla beraber yeni yapılan tezhip ve bedîaların asla birbirlerine benzerliği yoktur. Anadolu’da yani bir kalıbın iki defa kullanıldığını ne el yapması kaplarda ve ile de tezhiplerde göremediğimizi söyleyebiliriz.”[12] Evet, Selçuklu her yönüyle özgün olup, ruha dokunacak nitelikte eserler vermiştir. Selçuklu dönemi kitap ciltlerini bilim dünyasına tanıtılmasında büyük emeği olan, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ahmet Saim ARITAN Hoca, bu dönem kitap ciltlerini gün yüzüne çıkararak, Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’in yaptığı tespitlere büyük katkı sağlamıştır. Bu dönem kitap sanatları her yönüyle özgün form ve kompozisyonda olup, esaslar aynı olmakla beraber sanatkârlar, gerek cilt yapımında, gerekse süslemelerde, yapılan motifleri klişe haline getirmeden vücuda getirmişlerdir. 2.1.Selçuklu Cilt Sanatı Cilt, deri ve kap manasına gelen, Arapça kökenli bir kelimedir. Bir mecmua veya kitabın yapraklarını dağılmaktan korumak ve bir arada toplu olarak korumak için deriden veya üzerine kâğıt deri bez gibi şeyler kaplanarak mukavvadan yapılan kaplara denilir.[13] İslamiyet’in getirdiği ihtiyaçla gelişen cilt sanatı, İslam sanatlarına paralel bir tekâmül gösteren, incelik, güzellik ve zarafete ulaşmıştır. Orta Asya'dan İran, Arap Kıtası ve Anadolu'ya geçmiş olan cilt sanatı, sanatkârların yetiştikleri bölgelerin motifleri ile bezenmiş, Arabesk, Herat, Hataî, Rumî Selçuk, Memlûk, Osmanlı ve Mağribî motiflerle çeşitli cilt üsluplarını doğurmuştur. Selçuklu ve Beylikler döneminde daha çok Arabesk desenler, Osmanlı Türkleri ise 14 ve 15. yüzyıllardan itibaren cilt kalıpları kullanarak pek çok cilt çeşidi meydana getirmişlerdir. Fatih devrinde Saray cilthanesi'nde yapılmış olan ciltler, klasik Türk cilt sanatının tam zirveye ulaştığı dönemdir. Bu döneme ait ciltlerde, Hatâi, Rûmi ve Bulut motiflerinin kullanıldığını görmekteyiz. Ciltlerin içlerinde, aynı şemaya uygun süslemeler yapılmıştır. Ciltlerin altınla süslendiği gibi, katı’ tekniği ile derinin oyularak, farklı renkteki zemin üzerine yapıştırıldığı da görülmektedir. Yazma eser ciltlerini 9 parçada incelemek mümkündür. Deffe: Sayfaları içine alan kapaklar deffe diye isimlendirilmekte olup, sağ kapak sağ defe, sol kapak ise sol deffe’dir. Genel olarak kapağın üstü ve bazen de içi süslemeler ihtiva eder. Sırt: Formaların bağlandığı bölümü örten kısımdır. Klasik Türk ciltlerinde ve genellikle İslami ciltlerin hepsinde bu kısım Batı ciltlerinde olduğu gibi bombeli olmayıp, düzdür. Mıklep: Kitabın ön tarafını örten sertabın ucunda genellikle üç köşeli, okunmakta olan yere konan kısımdır. Mıklep üstünde de kapaktaki desenler küçültülerek veya bir kısım şemse de bulunur. İç kapakta oyma sanatı varsa mıklepte de görülür. Sertab: Mıklebi kitaba bağlayan ve kitabın ön kısmını muhafaza eden, mıklebe hareket kabiliyeti sağlayan bölümdür. Zencirek veya motifler hatta kitap ismi veya Kur'an-ı Kerim ise -abdestsiz dokunulmaz- ayeti yazılı olarak işlenmiştir. Şemse: Kelime Arapça’da güneş anlamına gelmekte olup, ciltlerin üzerindeki motif güneşe benzediği için bu şekilde isimlendirilmiştir. Şemselerde genellikle Rûmi ve Hatâi motifler ile geometrik biçimler kullanılmıştır. Köşebent: Cilt kapağının dört köşesine yapılan süslemeye verilen isimdir. Zencirek: Ciltlerin kenar kısımlarında bulunan ve genellikle altın yaldızla yapılan zincire benzeyen süslemelere denir. Salbek: Şemsenin iki ucundaki uzantı süslemeye verilen isimdir. Şiraze: Kitabın yapraklarını düzgün tutan bağ ve örgüye verilen isimdir. Selçuklu dönemi el yazması kitap ciltleri Osmanlı dönemi’nden oldukça farklıdır. Anadolu Selçuklu’larına ait en erken cilt örneği 549(1154) tarihli “Kitabu’l- Garibeyn fi’l Kur’an ve’l Hadis” isimli eserin kapağında görülmüştür.[14] Anadolu Selçuklu cildi kendinden önceki ve sonraki Türk ciltleri ve diğer İslam ciltleri ile bölümleri itibariyle aynıdır. Ancak, uygulama ve tezyinattaki farklılık kayda değerdir. 2.1.1 Kapak Bir kısım Anadolu Selçuklu cildinde alt ve üst kapak ayrı karakterde yapılmıştır. Mesela ön kapak geometrik zeminli iken, arka kapak yuvarlak şemseli; ön kapak rûmi zeminli iken arka kapak yuvarlak şemseli; ön kapak geometrik zeminli iken arka kapak nebati ve ovalimsi olarak yapılırken yuvarlak şemseler içinde ön ve arka kapak farklı tezyinatlı; ön kapak yuvarlak arka kapak ovalimsi şemseli ön kapak dilimli yuvarlak arka kapak 8 kollu yıldızlı şemseli ciltler vardır. 2.1.2 Mıklep Ciltteki görevi, kitabın yapraklarını korumak olan mıklep, bazen ait olduğu kapakların zencirek köşebent ve şemsesi tarzında yapılmıştır 2.1.3 Sırt Bu kısım diğer Türk-İslam ciltlerinde olduğu gibi düz ve yumuşak olup çok fazla farklılık arz etmez. 2.1.4 Sertâb Mıkleple arka kapak arasında bulunan ve yine kitabın ön kısmını muhafaza için yapılan bu kısımda ilk dönemlerde tezyinat pek yoktur. Daha sonra süslenmiş sertâb’lar yapılmıştır. 2.1.5 İç Kapaklar Selçuklu cilt kapaklarının iç kısımlarında Isıtılmış kalıp ve kabartma desenlerle süslenmiş Apayrı bir tezyinat zenginliğiyle karşılaşmaktayız. İç kapaklarda ağırlığı rûmi olmak üzere, nebâti ve hendesî motifler kullanılmıştır. 2.1.4 Ciltlerin Tezyinatı Selçuklu ciltlerinde, Türk-İslam sanatının bütün şubelerinde kullanılan motiflerin hepsi görülmektedir. Selçuklu üslubunu taşıyan ciltlerin yapıldığı XII. asırdan XV. asrın ikinci yarısı başlarına kadar, farklı oranlarda da olsa daima görülmüştür. Ciltlerde kullanılan tezyinatı, Hendesî, Rûmî, Nebâtî(Hatâi), Hattî ( yazılı) geçme ve girift örgüler ve muhtelif ara dolgusu gibi kısımlara ayırmaktayız. Selçuklu dönemi cilt sanatı hakkında kesin sonuçlar ortaya koyabilmek için gerek ülkemizdeki gerekse dünyadaki diğer yazma eser kütüphanelerinde bulunan tüm Selçuklu Dönemi yazmalarının incelenmesi gerekir. Ancak böyle bir çalışmayı yapabilmek için ekip, zaman ve finansal kaynağa ihtiyaç vardır. Bekir ŞAHİN