|
Kayıt ol | Yardım | Üye Listesi | Ajanda | Bugünki Mesajlar | Arama |
Türk Şairlerin Şiirleri Ünlü Türk Şairlerinin şiirleri... |
| LinkBack | Seçenekler |
31.08.08, 22:26 | #2 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Sıfır Tam Yüzde Beş (Arifler Gecesi) Sıfır Tam Yüzde Beş (Arifler Gecesi) - Alo... Mecit sen misin? - Evet Can. - Haydi buluşuyoruz. - Nerde? - Aynı yerde. - Tamam Buluştular. Yavaşça konuştular. - Cakko çağırmış bizi... Beraber ikimizi. Arkadaşlar ordadır. Geç mi kaldık acaba? Ama zannetmem, işte; Şu binaya girişte. Cakko da başlamıştır. Anlatması çok güzel Örgüte çok faydalı. Sen etrafı kes Mecit. - Tamam tamam önden git. İki-üç saat sonra, İyice karanlıktı; İkisi birden çıktı. - Sigara ver yakalım. - Çabuk ol da işimize bakalım. - Bugün bana iki paket yetmedi. - Sen etrafı dikizle de hiç hoşuma gitmedi. Poşet iyi ki siyah. Bekçi mi o eyvah! Bırak poşeti yere! - Korkma, korkma bekçi değil, adam olmuş teyyare. - Bana korkak Mecit. Ben tedbiri severim. Hem düşün ki bak kaç sene, yakalanmadık gene. Bize güveniyorlar. İş bitirir diyorlar. Öyle değil mi yoldaş? - Doğru dedin arkadaş. Bir vazife uğruna... Yanyana, yürüdüler. Mecit dedi: - Şu duvara, yazalım. Şu duvar da müsait Biri poşetten çıkardı boya ile fırçayı Biri dedi: - Erkete dur, saatlerce gezdiler; Yazdılar, çizdiler, saatlerce gezdiler; Cami duvarına dahi, kelimeler dizdiler. Bir başka gün yine düştü bir jeton; Aynı ses ve aynı ton. - Alo... Mecit sen misin? - Evet Can. - Haydi buluşuyoruz. - Nerde? - Aynı yerde. - Tamam Akşamdı buluştular. - Selam - Selam. Toplantı erken bitti. Dışarıya çıktılar. İlk konuşan Mecit’ti: - Gericiler, camiden boşaliyor. - Ne kadar kalabalik! - Bu geceyi bilmiyorsun galiba? - "Arifler Gecesi" mi? - "Arefe" diyorlar. - Enterese etmiyor. ... - Ben var ya Can; Bazen düşünüyorum da... Acaba şu durumda... Onlar mi gerici, yoksa biz miyiz? Bir soru şuurumda. - Bak yoldaşim bunu kaç kez söyledim... Hem bilgimi aşiyor; Hem aklim karişiyor. Artik boşver, işimize bakalim. Ver sigara yakalim. Başladilar afişe. Duvarlara peşpeşe. Çok bildiri astilar; Çok da geç kalmiştilar, Ayrildilar. Anahtari çevirdi. Mecit evine girdi Ailesi yatmişti. Sessiz ve karanlikti. Küçük şamdani yakti. Peşinden de sigara; Koltuguna oturdu. Biraz düşüne durdu. "Yaratici var mi? Yok mu?" kendi kendine sordu. Ve nasil bulunurdu? Yine sordu... Yine sordu... Düşünüyordu. ... Yan odada uyuyordu annesiyle babasi. Kulagina gelen bu ses, babanin horlamasi. Işte dedi. "Benim bunlardan türeyişim nasildir?" Bunlar sebep, benim için Yaratici asildir. Sevgi denen cazibeyle, tutuşmuşlar elele Bedenlere sevgi ve zevk, yerleştiren kim hele? Hem de bak ki cinsiyetler, bir erkek bir dişidir. Birbirine uygunlugu, bir bilenin işidir. Bu aletler nasil bulmuş annemi ve pederi? Elbette ki bir sanat ve bir düşünce eseri. Bir damla su ve içinde bir hücresi ben idim. Milyonlarca hücreden ben, rahime giden idim. Ve kirkalti kromozom bir hücrede birleşti. Bir aralik benim boyum, sifir tam yüzde beşti. * Ve bir zaman ihtimamla korunmada kalmişim. Bir çignem et, sonra kemik, sonra beden almişim. Ruh diyorlar... Evet öyle... Başucuma dikilmiş. Öyle candan arkadaş ki, sonsuza dek vekilmiş. Dört aylikken kim demiş de parmagimi emmişim? Daha anne karnindayken, emmeyi ögrenmişim. Elim, agzim, hiç bir uzvum, beni beslemez şimdi. Göbegimden bir hortumla beni besleyen kimdi? O alemde yaşamakla, orda kalmayacaktim. Bu dünyadan söz etseler, kâle almayacaktim. Takilmiş çok organimi, lüzum eder sanmazdim. "Gidecegin yerde lazim." Deseler, inanmazdim. Ahirette lazim denen aynen ibâdet gibi; Şimdi gördüm âzâlarim biri bin devlet gibi. Nasil oldu anlamadim, birden işler degişti Iktidarim olmaksizin bu âleme gelişti. Bu âleme geliş var ya, akil ederse meyil... Demek yine bir âleme gelmemiz işten degil. Göbegimde baglanmişti, nasil beslenecektim? Hazir terkip gida var mi? Kime seslenecektim Vâlidemde süt mü vardı? Demek Biri düşünmüş! Bütün bunlar başlangıçta mutlak bir görüşünmüş. Emmem için uçları var, hem de delik delinmiş. Bu işlerin ustalıgı bir muazzam el’inmiş. Bir şey dikkatimi çekti, tam bitmişken işlerim... Âzâlarim tastamamdı, yalniz yoktu dişlerim! Memesini isirirdim, çünkü çenem kuvvetli. Demek Biri annem için benden çok merhametli. Hatta yedi yaşimdayken, agzim hep çürük dişti... Kiymetini bilmezdim, onlari kim degişti? Tüm bunlari okullarda, bize bir bir dediler... Imzalari kime ait, niçin söylemediler? Kim bunlari örtüyorsa, insanliga kalleştir. Hiç aklimdan çikmayan şu, sifir tam yüzde beştir! Şu ellerim... Hodri meydan, kim zerre hata bulur? Daha güzel el düşünsek, akilsizlik bulunur. Parmaklarin mafsallari, nasil yerli yerince. Mafsal kendi olamaz ki, düşünürsem derince. Lâzim diye uçlarina, tirnagi kim takiyor? Bir Allah’ı işaretle, her an bana bakıyor! Damda gezen olmadıkça, kar yağsa da iz olmaz. Bunca kudret, bunca kalem... "Bir harf kâtipsiz olmaz." ** Seven dahi sevdiğine, eliyle dokunuyor. Beş parmakta, Allah ismi, çok rahat okunuyor. *** Kıvrılması olmasaydı, dirseklerin, dizlerin; Hiç mümkün mü görmemesi, kör de olsa gözlerin? İskelet ki ayrı ayrı kemiklerden değil mi? Yüzden artık kilo taşır, bu kudret kimin ilmi? Aynı hücre, aynı tarla, üç ekin var uzanır... Aynı başta kaş ve kirpik, ne uzar ne budanır. Biri bize murâd etmiş, şu sakal-bıyık var da... Onlar insan, biz de insan; fakat yoktur kızlarda. Mâdem ki var hoş kokular, hoş sedâ, hoş lezzetler; Demek bana Biri takmış, algılayan aletler. Kokuları tefrik eden burnu bana kim takmış? Kokmuş şeyi farketmeye, ağzım geç kalacakmış. İnsan ilmî îzahlara ülfet etmiş uyuyor; Kulak et, zar, kıkırdak da, kim demiş de duyuyor? Demek Allah her varlığa, ilim ve kanun yazmış. Eğer böyle olmasaydı, zaten ilim olmazmış. Dil ne küçük... Hem ne büyük labaratuvar böyle? Binbir çeşit lezzetleri, nasıl biliyor öyle! Şu gördüğüm her şey göz’e, göz kendine hüccettir. Göz dediğin su’dur, et’tir, görmesi kerâmettir. Hiç bir uzvun eksiği yok, en mükemmel yeri var. Mâdem hata yok, demek ki hata yapmaz Biri var! Şu uykuyu kimden aldık? Sanki ölüm ötesi. Her gün ölüp diriliriz, inanmamak da nesi? Şu sindirim sisteminin, hangi haline şaşma? Lîsanıyla bana der ki: Ağzına at, karışma. İçimdeki organların mâhiyeti, et ve su... Bir sanatkâr kurmasaydı, nasıl çalışır ya Hu? Kimin işi her hücreye kan taşıyan borular? Bir Kâdir’e vermeyince, boşta kalir sorular. Diken, sinir sistemiyle aci verir gezilmez. Sinirleri kopmuş uzuv, alev alsa sezilmez. Şu hafiza, şu beyin, kim vermiş de almiştik? Dört yaşimda, yaşitimla kirk yumurta çalmiştik. Ve şu gönül... Hayret di mi? Yüzler duygu doluşmuş. Şu et, şu kan, şu kemikte, gönül nasil oluşmuş??? Demek Allah sistem kurmuş, ete, kemige bak ki. Bu Sanatkâr, O degilse kim sahip çikacak ki? Maddecide iz’an olsa, işi maddeye yikmaz. Maddeden ruh, maddeden us, maddeden gönül çikmaz! Akli, ruhu, gönlü takan, gaz mi? Toz mu? Duman mi? Şol gerici inanan mi? Bunlara kalp yuman mi? Şu varligi kim yaratti? Dersek; "tabiat" der de... Her varligi tek tek sorsak, yapan tabiat nerde? Varsayimlar, teoriler... Ne gördüm, ne tanirim. Varligini farkettigim, Allah’a inanırım. Bir zi-şuur, ne hücredir, ne de hâdiselerdir. Allah vardır! Allah birdir! Bu hayat bir kaderdir! ... Vakit hayli geçmişti. Çok sigara içmişti. Bir an sessizce durdu. Alnını oğuşturdu Kendi kendine sordu; Okuldan bir arkadaş, Sokulup yavaş yavaş, Bir şey demişti bana. Yüce Kur’an’dan yana. Hep dinden söz ederdi. Elim O’nu iterdi. O demişti bir âyet. Şöyle idi nihâyet: ... "Sen Rahman’ın yaratmasında bir düzensizlik bulamazsın. Gözünü çevir de bak... Bir aksaklık görebilir misin? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir. Fakat göz; Umduğunu bulamayıp; Zelîl ve hakir olarak dönecektir." Aman ya Rabbi! Ne müthiş söz bu böyle!? Fakat gerçekten öyle. Bir meydan okumak ki: Bilimlere, kâşiflere İyilere, kötülere Diplomalı kâfirlere Bizi ifsâd edenlere Hemi çağdaş cahillere Kıyâmete dek tâ ki. Bütün bunlar gösterir ki ahiret de hazırdır. İlk varoluş, ikinciye, perdesi açık sırdır. Hiç mümkün mü hiçe insin şu kâinat, hem de biz? "Biz neciyiz? Nerden geldik? Nereye gidiciyiz?" ** Hiç mümkün mü nevbaharlar, bir gün olup solmasın? Hiç mümkün mü soldu diye, tekrar bahar olmasın? Yüzde bir de ölüm varsa, insan bahse katılmaz. Ahiret bu... Mahvolmaya yazı-tura atılmaz! İnanmışa, cennet de var, cehennem de, af da var Îmansıza, ebediyyen cehennemlik yafta var! ... Evet bunlar gerçekti Birden içini çekti Sigara içecekti. Vazgeçti Biraz da terlemişti Bu ses de ne uzaktan? Mevce mevce geliyor. Allah’u Ekber, Allah’u Ekber. Lâilâhe illallah. Demek olmuştu sabah! Mecit’in hali neydi? Başini öne egdi. O ne o? Aglamak mi? Yoksa mutlu sabah mi? Hayret! Mecit yerinden kalkti, Ve abdest alacakti. Aldi evinden çikti. Hem bayramdi, sabahti. Yürüyordu. Câmiyi görüyordu. Ve neler söylüyordu: Rabbim! Işte geliyorum, mahcûbum ve kederli. Cenneti mi? Düşünmedim; sevgin bana yeterli. Her ne kadar geç kaldiysam elimden tut ne olur. Merhameti Sen yarattin, en çok Sen’den umulur. Altı saat evvel astım, duvarlara afişi Şimdi murâd ediyorum, Sana secde edişi. Şu kalp gözüm seni gördü, başkasıyla bakışmaz Günâhımın hepsini sil, Sana az şey yakışmaz. Senin yolun her ne olsa ölmek bile sezâdır. Kişilerin çizdiği yol, yarın bana ezâdır. Hayatımda olmayışın, o gün bana ateştir. O gün Sen’den başka herkes, sifir tam yüzde beştir! Ifsatçilar yere batsin, dini yanliş tanitmiş Adiniysa gizlemişler, her şey Sana kanitmiş. Canlilari inceledik, her santim ve her milim. Imzani da farketmiştim, fakat ben de câhilim. Ne Güneş’i, ne Kamer’i adına vermediler - Oraya kim koymuş? Dedim; doğa moğa dediler. Adından ziyâde adlar bellettirdi hocalar Sen’den ziyâde sevildi, adı batasıcalar. Yazdıkları; Sen’den uzak mutluluk reçetesi... Dine karşi şu çagdaşlik, özgürlük demek nesi? Kelimeler kazma olmuş, kafalari eşmişler... Bir ahiret bir de Sen’i, nelere değişmişler! İçimdeki boşluğu, asla benimsemedim Sen’i bulmak istemezken, sevmeden edemedim. Ne yapayım? Anladım ki, kırık dökük her yerim, Hazır gözüm yaşarmışken, affediver ey Kerim. Meğer sensiz sahte imiş, her mutluluk be ilim Reçetende öyle demiş, Peygamberim, Sevgilim. Şu halimden haber versen, ya Rab Peygamberime Benim yüzüm tutmuyor da, selâm söyle yerime. Yollarına ekeceğim iman kokulu güller... Ölmemişse hayat bulsun, ifsât olmuş gönüller. Ya Rab benim işim bitti, dinden uzak cepheyle Onlar seni bilmiyorlar, onları da affeyle... * 1mm/20 = 0,05 ** B.Z. *** Kur’an harfleriyle Şehit Namzeti |
Tags |
namzeti, sehit, siirleri, şehit namzeti, şehit namzeti şiir, şehit namzeti şiirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Rüyada Şehit Görmek - Rüyada Şehit Görmek Açıklaması ve Yorumu - Şehit Rüya Tabiri | Tarot | N-O-Ö-P-R-S-Ş ile Başlayan Rüya Tabirleri | 0 | 22.07.12 20:58 |
Gözlerime İşledin Sen, Media Player Sevgililer Günü Şiirleri, Sevgi Şiirleri, Sevgili | Okyanus | Aşk ve Sevgi Şiirleri | 0 | 27.01.12 23:21 |
Po Chu Şiirleri - Şair Po Chu Şiirleri - Po Chu Şiir | Josephine | Yabancı Şairlerin Şiirleri | 0 | 04.10.10 03:41 |
Ebeler Haftası Şiirleri-Ebe Şiirleri | Nokia | Belirli Gün ve Haftalar Şiirleri | 4 | 26.08.09 21:31 |
Tarım Şiirleri-Çiftçi Şiirleri-Toprak Şiirleri | Nokia | Belirli Gün ve Haftalar Şiirleri | 5 | 26.08.09 15:39 |