|
Kayıt ol | Yardım | Üye Listesi | Ajanda | Bugünki Mesajlar | Arama |
Türk Şairlerin Şiirleri Ünlü Türk Şairlerinin şiirleri... |
| LinkBack | Seçenekler |
31.08.08, 08:52 | #2 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Layya - bir Layya - bir bir karanlıklarda çok az kalmışsa zaman aşk için konuşmaya kaybolup gitmişse canan ve vakit yoksa ağlamaya onun aranan bakışlarından şiirlere can damarıma kan gibi bir alev dolanmıyorsa ben bu karanlıklarda susmaya dayanamam ırmak olmuş bakışlar akıyor akıyor böyle duramam aşk yarılmak üzere bir gökyüzüdür şimdi ki varolmak adına kanıyor kanıyor artık susamam ilk sezgi ilk rüya ilk kelimeler ben tutkunu oldum hıçkırıkların konuşan ve susan o inlemeler akar denizine tüm çığlıkların gül ay ilk sevgiler ve bilmemeler fakülte önünde bir rüzgar esse ne faytonlar geçer ne çocukluğum çırpınan halimi bilmiyor kimse yanağımda deniz ayağımda kum boğuldum boğuldum artık gülümse gülümse gülümse gülden yumuşak bir deniz gözlerin uçsuz bucaksız olsa da ufukta kanlı bir şafak gel anla bu aşkı mavi gözlü kız gülümse gülümse ateşten sıcak ürperir tüm dünya ağlar çocuklar aşk yanar dayanmaz yakar baharı sendedir mevsimler rüzgâr sonbahar altın saçlarında renklerin sırrı ürperir göz kırpar beyaz bulutlar lambalar sönüyor yağmur yağacak artık bir kelebek intihar eder söyleyin layyaya neler olacak yüzümü yalayan mesut kediler lambalar söndükçe artıyor sağnak atma çiçekleri küller üstüne dağlarda bir nevruz olup ağlama çocuklar oynuyor bak döne döne inceden bir sızı düşmüş yarama atma çiçekleri seller üstüne yağmur çağırıyor o toprak damlar yağmur çağırıyor o müthiş mavi gölgeyle savaşan çirkin adamlar öpüyor durmadan bir küçük devi yağmur çağırıyor buğulu camlar ben bu şehre artık veda edemem açmışsa gül olup göğsünde ölüm bu aşkı bu halle sana diyemem yürüyen dehşeti ben öldürürüm sen aşkın annesi sen çılgın matem bir dünya uzuyor boş odalarda sönmüşse yıldızlar ne arıyorum çığlıklar canverir gece ardarda sana ben sislerden yalvarıyorum ben yeryüzünde ben sevdalarda kül edip bırakma yanan başımı bir hal gelir sonra ben yaşayamam gel bir ses boğmadan şu genç yaşımı tükenir sözcükler süreler tamam bir resim eylersin ağlayışımı sönüyor gözlerim boş odalarda yalnızım boşluğu yumrukluyorum aşk ve ten bir yalan aşka dalar da sonra ölür diye çok korkuyorum gezginler koşuyor tüm adalarda sessizdir yeryüzü ve koşar cinler dünyanın cebinde bir delikanlı ses verir geceye ve şehri dinler uyur gencecik kız gözleri kanlı etsek de biz aşka nice yeminler ey görkemli kusmuk üniversitem kara kitaplara damlıyor kanlar sevda perde perde bir yüce matem biz bir evren gizi bizi kim anlar layyada çığlıklar ve bende sitem ıslakmış gözleri sevmişim diye nazlanır kahkaha atarmış sonra bir bulut etseydim ona hediye göklere karışır yatarmış sonra tutarmış saçını ibrişim diye tutarmış ırmağı ve gözyaşımı onun düşlerinde olup bitenler getirse yağmurdan arkadaşımı karışır yağmura karanlık tenler yeryüzü dizinden atar başımı tenimde ceylanlar bir yarış gece gözleri gözleri layyanın deniz geçiyor ruhumdan eşsiz bilmece ağlamak ki uçsuz bucaksız bir iz giriyor trenler son dönemece dünya tren tren akar yollardan bir adam savrulup gurbet oluyor anneler bakıyor tüm balkonlardan ve annem eriyip hasret oluyor layya dönüp dönüp bakar yollardan gözler ıslak gözler ceylan ak gözler turnalar yağmura kapanır şimdi akıyor akıyor bir ırmak gözler çarpar da ruhuma utanır şimdi ölünce toprağa akacak gözler zakkum çiçekleri kurşuna dönmüş titriyor arzuyla kızın elleri kalbimde içiçe çöller bölünmüş bir rüzgâr tutuyor bütün selleri rüyalar karanlık lambalar sönmüs evinin içinde ruhum dolaşır yağmur hafif hafif vurur camlara her güzel kalbinde bir hançer taşır ve bir aşk yerleşir loş akşamlara ruhunun içinde ruhum dolaşır artık ölüm benim içime konmuş umut etmem artık öleceğimi kar yağar dizlerim yatağım donmuş bilmezdim ürperip güleceğimi neylersin yüreğim güle dokunmuş can gülüm hülyalar ve seni sevmek ve söyliyememek ağlatır beni konuşma dillerin alevlenecek kar dolu bir göğe al yatır beni kar altında aşklar karınca böcek ışıktan da aydın kaçak bakışın önüne kendimi koysam duramam beni bir renk yakar kumral sarışın güneşin sırrını böyle bulamam ışıktan kapısı sonsuz bir kışın ve suskun aşkların gözbebekleri içiçe gölgeler tanrı ve kadın öpüyor bir kara sevdalı yeri ben yalan bir varlık sen bir rüyaydın uçurdun ruhunda kelebekleri merhamet pınarı dağda bir peri bir masal içinde unutulmuştur ben seni sevdiğim o günden beri kalbim mahkum gibi ve tutulmuştur kalbine ki kalbin sevgi mahşeri gönüle işkence bir azap taşı bir mendil bırakıp ve gidiyorsun sigara ve küller aşk haritası bırak boş hedefe katiller vursun karanlık karanlık bir aşk hatası şehir bunalıyor intihar kadar gözlerin yok gibi dönmüş kurbana kim kime ve nasıl canını adar dilin mi tutuldu kalk anlat bana ruhunda ruhumu uçuran rüzgar anlasana gece kara dert kara bembeyaz bir kader ve sessiz günah kalbimi açtım ben sert rüzgarlara yenik isyanlara parça parça ah anlasana gece yara aşk yara koşup peşinden ben nefes nefese yıllar yılı seni arayacağım kavuşsam sonunda büyük hevese sevinçten diz çöküp ağlayacağım el edip sırrımı soran herkese düş gördüm sen yoktun çok uzaklarda yusuf ile kenan görünüyordu bir çocuğun gözü ak bayraklarda durmadan züleyha ölmez diyordu sen kendi göğünde ben sokaklarda boynu bükük bükük açıyor şafak günler zor geçiyor viranelerde ben daha ölmeden şu evrene bak yakma ellerini al perdelerde herkes pişman herkes deli olacak şafaklara vurur körpe çağrılar çoğalır sancısı dudaklarımın bir sırrı yakar bu yolunan saçlar inler arasında parmaklarımın şafaklara vurur sessiz ağrılar gecelerde mini kediler uyur sessiz sessiz ağlar küçük bebekler layya bu şiiri dünyaya duyur yine de sırrımı bilmeyecekler bir sofra kur göğe aşkını doyur o güzel kalbini nasıl vururum sürgünden sürgüne atsa da beni layya seni anar anar dururum gemiler arzuyla açar yelkeni korkular çağırır hain gururum bir gemi yelkeni kanlara açar ben sürgün anları anıp ağlarım kurtlar gezer dağda kuzular kaçar kalbimi elime alıp dağlarım ne gökler alçalır ne kuşlar uçar içimde bir hiç var inanmadığım savaştan savaşa gelirmiş veba bir neşe içinde ben bir çığlığım dost kardeş sevgili anne ve baba ne kaldı dünyada tanımadığım bir mavi ışığın elleri değmiş dışımda içimde hep çizgi çizgi ve layyam başını önüne eğmiş tutturmuş kendince bir garip ezgi rüyası göklerden düşen bir çığmış mahzun boş ellerim ah gülüm layya gözlerim gerçek mi yeşil gözlerim bir daha dönmedi bülbülüm layya ondandır yanıyor karda dizlerim yanıyor her yerim ah gülüm layya şaşkın şaşkın düşen kara bakma sen uzanır göklerin kaderi bize dönüşsüz yollarda gidip bekleşen verirler söylenmez haberi bize ruhunu bırakıp böyle çıkma sen gölgesi dünyanın nerelerdedir geceden geceye dönermiş geri aşktan mı hülyama serilen sedir döner durur aşkla göğün dipleri ve uzaklar döne döne delirtir ey dudaklarımda zamanın pası çıldırma belası gibi aramak kana boyanan bir gelin yazması ağıtlar içinde ölüme durmak ölümler ölümler hiçliğin yası cennet ve cehennem ve gülüm suna incecik ruhumun şarkısı ağır yer ve gök yer ve gök dönmüş efsuna bin kapı ardından bir melek çağır ve çağır cinleri aşk uykusuna çağır gelsin hayat sonra intikam sevdalar düşümün salıncağında aşklar yarım yarım garip bir akşam kederden bir nehir varlık dağında gelsin gözyaşlarım gelsin ihtişam dışarda insanlar vahşi ve yamyam ve aşklar değişmiş aşklar kudurmuş içerde bu garip bu yalnız babam bir geyik postunda kıyama durmuş belki sevmem daha belki uyanmam onlar ki dünyanın gariplikleri bu yoksul dünyada ben onlardanım onlar ki sevdanın son iplikleri bir rüya uğrunda yananlardanım yanmak ki dünyanın delilikleri ufukta bir şehir ve gülüm layya elleri elleri asılı göğe sırtımda bir hançer bir ölüm layya gel çıkar dönmeden kanlı çiçeğe bak kendini boğan bir gölum layya istanbul ve bursa arası yollar gözlerin yolları aşıyor gibi ve ölüm aşkına açılan kollar kolların içinde yaşıyor gibi kalbimle kalbinin yarası yollar ezmeden ezmeden kaldırımları bu şehrin kalbini diri isterim bir kurşun çağırır tüm rüyaları ben o an en güzel yeri isterim denizi masmavi kuşları sarı nisan yağmurları ne zaman gelir kurak aşkımıza bir pınar gibi bizi anneler ve çocuklar bilir ne zaman görünür denizin dibi denizi ne zaman bırakır nehir gözlerini layya yukarı çevir birşey sallanıyor uçsuz bucaksız umutlar devrilir aşklar devrilir yaz biter mevsim kış ağaç yapraksız beyaz pencereden karanlık gelir delilik ve cinnet içinde suna toprağa bir tohum bırakıyorum ağıtlar düşüyor dudaklarına ben uzanıp göğe gül takıyorum yakacak günüm yok artık yarına ölümün alnından öpmek için mi bu telaş bu koşu boş anonslara ve hülya kurmayı bilmek için mi sinema bileti son seanslara hayatı hayata bölmek için mi gökler ki yerlerde arar yıldızı gündüzden de ışık gece tüm yollar ey şehrin kaybolmuş efsane kızı gökler seni anar sabaha kadar gökler ki ruhunda sarar yıldızı dondurma yiyen kız hani dondurman dindirir mi artık ızdırabını boşuna düşleri hep hayra yorman rüzgârlar dolanır arar rabbini bir eşarp bir yıldız ateş ve orman küskün bir hatıra bir alkış layya ben ki şehir şehir arar dururum toprağa karışan yakarış layya seni şiir şiir arar bulurum titriyor istanbul bu son kış layya karanlık yalnızlık içre karanlık bakışın geceme damlarken benim sonra kalabalık sonra ıssızlık ruhunda ruhumu ararken benim kara kara akan deli yalnızlık bir gelin rüyası ateşten duvak içinde aklıma sen geliyorsun az sonra geceden resmin çıkacak yaptığım resimde hıçkırıyorsun sende bir deniz var beni boğacak aşk nedir aşk nedir diye sorana bir mahşer içinde yalnızlık dedim sevda ateş gibi girince kana uğuldayan şehre ıssızlık dedim yıkadım andımı geldim kapına gökyüzü uzakta değilse seni fırat köPage Rankingüsüne götüreceğim bulmak için gelen kara treni her gece bir türkü bekleyeceğim tanrıdan esinti yağmurdan ninni bir gelin rüyası bir yalın duvak içinde aklıma sen geliyorsun sende bir deniz var beni boğacak bir gülüşün kalmış bir düş olmuşsun herşey çığlık çığlık herşey yalnayak kapılar kapanmış hıçkırıyorsun ve maviyi geri istiyor kuşlar aydınlık aydınlık ama sen yoksun bir resim yanıyor sonra susuşlar söyleyin öyleyse beni kim vursun... Sıtkı Caney |
31.08.08, 08:53 | #3 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Layya - iki Layya - iki iki leylaklar yas tutuyor bu şehrin ötesinde zindanlarda gül açmış bu gece duyuyorum kaybolup gitmiş sesim senin tatlı sesinde bu gece bir kartalı öldürmek istiyorum rüyamda bir mezarın son defa yanan mumu ve zakkum ağaçları tırmalıyor ruhumu sana bu gece benim artık kaybolduğumu söylenmemiş sözlerle bildirmek istiyorum kimi uyur ve kimi dansa başlar delice biri bu dansa bakıp matem tutar gizlice bense burda yapyalnız tam bu saat bu gece bu şehri baştanbaşa yürümek istiyorum gülüm layya istersen hançer daya göğsüme kimse şahit olmadı sevdaya küstüğüme gecelerden bu gece bu soğukta üstüme seni yalnızca seni örtünmek istiyorum evrende paramparça güzelliğin aynası kıvrım kıvrım bir sevda uzun bir yılan dansı ve insanlar hep aşkı inkara hazırlanan bu inkarla delirip hep bu inkarla yanan uzaktaysa durmadan yağan doğu karları dağlarda saklı duran keklik yumurtaları ve mecnunun çölünde karıncalar böcekler bulunca o şarkıyı artık ölmeyecekler ve o şarkı dilimle dilinin arasında o şarkı kanar durur bir ceylan yarasında ceylanlar yaylalara mecnun gibi koşarlar uzanır mecnun mecnun sinemizde şavkırlar inler durur şarkılar ki o bensiz ben onsuz bu duygu yakar beni o şarkı kadar sonsuz sonsuz bir ağıt iner gerçek kara habere gülüm layya kendini atar harabelere harabelerde izler silinir sessiz sessiz ben layyadan uzakta olur muyum habersiz kara haber tez bulur bekleyen yürekleri doldurur birileri boşalan tüfekleri çekilince kurşunlar her ses kendine döner bir hayat yanar yalnız bütün hayatlar söner her gece insan kendi kendini yakmakta ufuklar ağlamakta ve bir tren kalkmakta bir tren midir yırtan geceyi baştan başa vurma be gülüm vurma başını taştan taşa durma gülümse layya bak horozlar ötmekte bu şiir bitmemekte bu şiir bitmemekte bak tedirgin ceylanlar aralıyor zamanı gülüm layya gülüşün yaralıyor zamanı ve sen benim sunamsın ama ben gidiyorum çaresiz ellerini kaldırsan da göklere bu aşkın inancına yeminler ediyorum ayrılık dua olsun kuşlara böceklere layya seni bulduğum anda kaybediyorum ne kadar benziyorsun renkli kelebeklere doğmamış bebeklere intikam diliyorum güneşlerin ufkunda tutamayınca seni aradım hep aradım bir mumun ışığında ve mumlar alevlerde tüketince gölgeni kaybettim ben kendimi cinlerle kafdağında bir mezara gömülen hatıralar treni saklıyor seni beni bir mahşer toprağında güneş gibi kendime katamayınca seni ey uyku zalimliği hızla eriyen zaman dansediyor yumulan gözlerimde yılanlar yanakları dünyanın layya senin ağlaman efsane haber taşır artık baylar bayanlar savurur şapkasını suya bir yavru ceylan vurulur ceylan gibi canandan ayrılanlar vurulur ağlamanın ince parmaklarından bir yudum çay içerek kahvelerde oturmak seni düşünmek için bahane olmuş bana ve doğranan yudumdan tatlı vakitler kurmak girmiş hırsızlık gibi ruhumun arasına beni beklermiş deniz akıp gidermiş ırmak katarmış beni kızlar yurdundaki yasına bir yudum gökyüzüyle ötelerde oturmak kalmadı lugatımda bu halin kelimesi nazlı taze günlerden isyana koşuyorum bir kız gülümsemesi uzak bir bomba sesi ben bu müphem dünyada acılarla sarhoşum olmadı hiç rüyamda bir güvercin kafesi dünyada olamadı benim bir sai kuşum kalmadı ceblerimde günlerin kelimesi layya yenikapıda ruhunu aramasın aramasın ruhumu çağdaş harabelerde onu sonsuzluklara bu tek şiirle asın ceylanlar avcıları düşürsün yine derde layyalar doğmaz diye anneler ağlamasın gülümseyecek layya her kızdaki kederde hayat bende kaybolan huyunu aramasın ararsa beni layya başlarsa ağlamaya parlar mı gökkuşağı boynunda mevsim mevsim koynunda yalnızlığın şehir kapalı aya tenimin mendilinde dilim dilim bir isim ben ki minnacık acun güller fışkıran kaya alıp gitsem ruhumu tanınmasa cesedim başlarsa ağlamaya ararsa beni layya ben yeni bir inanca göçerken tek başına dehşet gözyaşlarıyla bir gece örüyorum geceler ki yürüyen sınırsızlık taşına tozlu yollar boyunca hep seni görüyorum bir cinnet öpüşüyüm çığlığa gözyaşına bakış ince bir resim durmadan yürüyorum gök yeni bir intikam biçerken tek başına alıp dola boynuna kimsesiz odalarda ta kalbinde kıvranan kıvranan ellerimi ayrılık ılık evren limansiz adalarda koşturur şafaklara yalnayak seherimi güneşini al da gel konuş karanlıklarda kesmesin şu ellerim burada kaderimi alıp dola boynuna en sessiz adalarda yorulmam çilelerden çilelerle uyusam bir ninni şırıl şırıl yatsam su kenarında bir evren tütsülenir senden bir nefes duysam ve yıkanır ölüler bengisu pınarında kandan ve gözyaşından seni damıtıp yazsam canlanırsın dünyanın en derin duvarında yokluğunda öteden gölgelerle uyusam birgün sona erince bu dünya cehennemi sen de anlarsın artık aynalar yalan söyler ölüm erken olmasın çok özledim annemi o yağmurlu turküyü şimdi ancak can söyler hatırlanmaz sularda neyle sevişir gemi bir de böyle türküyü yardan ayrılan söyler eriyince ufukta bu rüya cehennemi çobanlar kavalları damardan üfleyecek bakıp bakıp ruhumda kurduğun saltanata bir buluşma baharı bir gelincik bir çiçek ağlıyor ötelerden hazan olmuş hayata her hazan kıvrımında bin bahar dirilecek baharlar uzar nile ve diceleye fırata çobanlar kavalları bahardan üfleyecek uzanır sereserpe parka fakir adamlar kuşdilini konuşur uzakta bir yabancı günahkâr yüreğime taze korkular damlar her yanda dilenciler kaderime duacı ne bu aşk unutulur ne de o genç idamlar ne hoca anlar halden ne de çingene falcı uzanır sereserpe göğe cesur adamlar ki gökyüzü yeryüzü arasında bu sevda nasıl yolsun anneler saçını nasıl yolsun öncesiz ve sonrasız bir açlık ağlamada sana ey yalan rüya kara yılanlar dolsun bendedir zalimlikler ve ak gözler layyada beyaz düşü karartan kara eller kahrolsun kahrolsun gökyüzüne sıçramayan her sevda gökkuşağı altında geleceğin koşusu yıldızlar kanat olsun ve merhamet merhamet tükensin istiyorum yalan ölüm korkusu bir gelin bir bebeğe bir genç bir gence hasret açar artık sırrını çölde saklı kalan su günahsız bir sevdaya açılır kutlu cennet ve layyanın alnında geleceğin kokusu artık veda edemem bavullarımı yaktım artık veda edemem yandı fırat köPage Rankingüsü bütün günahlarımı artık sana bıraktım giriyor günahına bir kuş bir aşk ölüsü çocuklar olmasaydı inan ağlayacaktım sonkez söyleyecektim bir buluşma türküsü bense hain saçlara kanlı çiçekler taktım görünmez bir yerden öptüm dilini dilini dilini gizli dilini aşk şimdi bir yalan yalandır layya ve bahar ve başak talandır layya sen sıcak bir yarım düşün gelini gelini gelini aşkın gelini bulandır denizi bulandır layya başını başımla dolandır layya bir sözcük olsa da tutsam elini elini elini nettin elini kandır bu inceden yanandır layya ve candır sevdadır canandır layya nasıl savurdun oy sain telini telini telini altın telini aşktır duramayan akandır layya derinden derine yakandır layya aşk ki yakar birgün senin belini belini belini sıcak belini bir gül ki kalbime dolandır layya düşün ki bu son ses son andır layya yitirmiş dilini aşkın gelini gelini gelini aşkın gelini... Sıtkı Caney |
31.08.08, 08:54 | #4 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Layya - ilk Layya - ilk ilk gülhane parkında uçurduğum kuş ürktü de konmadı dalına layya lâl oldum görmedin bak olan olmuş aç ruhunu bir bak falına layya yağmurun farkında uçurduğum kuş çıldırma salına salına layya atarım kendimi kapanmaz kuyu yazılar yazılır alına layya efsanem sonunda böler uykuyu gizlenir gözyaşın salına layya istanbul göğünde bir hayal layya limanda kimsesiz öyle kal layya... Sıtkı Caney |
31.08.08, 08:55 | #5 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Layya - son Layya - son son ben var mıydım o var mıydı bu şehrin kalbini yakan ateş miydi kar mıydı ve bir de gözleri vardı layyanın her gece kalbimi yardı gözlerin sırrı söylenmemiş sözler kadardı ben var mıydım o var mıydı sonra saçları yayıldı layyanın dönüp dönüp evreni sardı ben var mıydım o var mıydı adı ne sunaydı ne de layyaydı ben var mıydım o var mıydı her gece bu şehirde bir insan sevmeyi bilemediğinden kendini asardı aşklar ağlardı ağlamak bir mahşer kadardı ben var mıydım o var mıydı şahan olan bu canda leylak bir güneş ve gül ay mıydı ben var mıydım o var mıydı adımız bir damarda durmadan doğar mıydı yeşil gözlerim yeşil gözlerim öyle durmadan maviye maviye durmadan akar mıydı böyle mi bitsin bu öykü bitmeyen inleyen inildeyen bu öykü bitmiyor ağlıyor uyku ağlıyor sessiz eriyor eriyor sırrımız mavi deniz eriyor güller aylar çizgisiz gönül yapraklarında gönül yapraklarında bilmem bu öykü bu kadar mıydı ben var mıydım o var mıydı söylenmez söylenmez geriye kalan aşkın dudaklarında aşkın dudaklarında varamam varamam varıp bulsaydım onu bu şiir beni hiç bu kadar yakar mıydı ah ben var mıydım o var mıydı unutmak sözcükten olmasın ey sevgili açılır evrenin yüce kitabı zamanın arkaları görünmez bir seste görünür tanrı gül ay ve bahar ve gece hep bana bakar mıydı ben var mıydım o var mıydı ben var mıydım o var mıydı? Sıtkı Caney |
31.08.08, 08:56 | #6 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Layya - üç Layya - üç şehir yorulmuş bir kırık testi sulara veda yolumu kesti ağlayan bir kuş dağlara veda sıla kül olmuş bir rüzgâr esti in cin elveda sevda bir sisti kaldı arkada leylak yok olmuş nevrûz dağlarda güzel bir histi şimdi kurumuş deme hevesti bir aşktı layya içime konmuş istanbul bir gece ve bir garip düş ölüler mezardan kalkmış gibiydi yürüyüş yürüyüş yine yürüyüş yaklaşan mahşerin sırlı eliydi unutmam geceydi ve tam bu saat bir kadın köPage Rankingüde öksürüyordu şahlandı içimde saklı duran at kadın suna olmuş ve yürüyordu ne bir rüyaydı bu ne hayaletti gördüm bizzat gördüm ve koşuyordum kaba sığmaz bir ruh bir tutam etti ruhuyla layyanın konuşuyordum varınca köPage Rankingünün tam ortasına kaybolmuştu layya öylece durdum kurşunlar doldurdum azap taşına işte tam orada kendimi vurdum bir çift göz ve deniz kana bulandı depremler içinde şiir ocağım uykudaymış meğer bu ölüm andı uyandım büsbütün kayıp yatağım vurulur tutkular birgün arkadan tükenir gençliğin kara sevdası kahpeler çekilsin artık aradan kana bulanmasın aşkın duası bir mektup çığlığı her gece veda uzakta uzakta köy bülbülleri kaçmak gibi belki ağlamak ya da minnacık gencecik kızın gülleri kararan yanıma bir dünya düştü aç bana ey şiir ilk yüzlerini kalbe dilim dilim bir rüya düştü diyemem diyemem ilk sözlerini aşklar ki azaptan ve demet demet bir azap için mi öter bülbüller yaklaşan seslerin içinde hasret açıyor bu hasret içinde güller beni ey tanrım de aşklardan yarat bir bengisu gönder çıldırıyor aşk dünya bir kahkaha inliyor saat korkular içinde yemyeşil başak sonsuz çığlıklarla derdi dinmeyen gençlerin ruhunu ben hançerledim o coşan gönlüne hükmedemiyen bir kızın sesine kendimi verdim bakıp durdum sana çılgın ve şaşkın ve düştüm o meşhur belalı derde sesler sırrı gibi sendeki aşkın kaynıyor kaynıyor bilinmez yerde aşk ver ey can gülüm bize bir aşk ver bu aşk parça parça cinnet ve neşe yağmurlar yağar da caddeler titrer ben bir şey ararım hep köşe köşe sen aşkı çıldırtan bir garip kızdın ne sunaydı adın ne de canandı eridin eridin içime sızdın benim yalnızlıkta hafızam yandı soldu menekşeler kokular bitti ve kelimelerim bitecek gibi aşk bizi bırakıp ilk ana gitti ellerim evreni itecek gibi zaman bir an gibi birden biterken ben son kelimeyi seçemiyorum aşklar için çok geç ya da çok erken şiire bir kefen biçemiyorum bir şiir yazılmış eksik ve yarım şafaklarsa henüz kurşunlanmamış layyanın uykusu ve rüyalarım alevler içinde henüz yanmamış bu şiir ne diye sormadın layya bilseydin yeni bir mevsim olurdu sonunda kendini vurmadın layya göründü kayboldu sevdanın yurdu çengelkoy kıyısı bekârderesi sokağında yoksul bir evde şimdi kaybolur sesimde layyanın sesi kimdim ben bilinmez ve layya kimdi kapanır senin de gözlerin layya fakülte kapısı yerinde durur beni deli etti bir garip rüya seni de perişan bir garip gurur... Sıtkı Caney |
Tags |
caney, siirleri, sitki, sıtkı caney, sıtkı caney seçme şiirler, sıtkı caney seçme şiirleri, sıtkı caney şiir, sıtkı caney şiirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Sıtkı İsminin Anlamı ve Açıklaması - Sıtkı Adının Anlamı ve Açıklaması - Sıtkı İsmini | Kartal | Erkek Bebek İsimleri ( Erkek Bebek Adları ) | 0 | 06.12.12 21:35 |
İhsan Sıtkı Yener Biyografisi,İhsan Sıtkı Yener Hayatı,İhsan Sıtkı Yener Kimdir? | İpek | Diger Ünlülerin Biyografileri | 0 | 26.06.09 16:02 |
Sivaslı Sıtkı Şiirleri | Josephine | Türk Şairlerin Şiirleri | 3 | 31.08.08 08:59 |
Bekir Sıtkı Erdoğan Şiirleri | Josephine | Türk Şairlerin Şiirleri | 11 | 15.08.08 07:15 |
Cahit Sıtkı Tarancı Şiirleri | Deniz | Türk Şairlerin Şiirleri | 54 | 18.03.08 05:44 |