13.08.08, 09:42 | #82 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Sığınak Sığınak Sözün yine hep aşktan yanaysa sevgilim sen sakla bir kaçağı belki yorgun ve yaralıdır hâlâ ölüm basmıştır son sığınağı Sus ve sadece dinle sessizliği perdeleri çek ışıkları söndür bir selam bir haber gönderir belki sesleri hiç duyulmayan dostlar Bir cigara sar bitlis tütününden bir çay demle sonra, anısı kalsın bekle başında onun sabahadek Belki benim sana böyle sığınan yapayalnız ve öylesine yorgun kimliği duvarlarda kalan bir kaçak... Ahmet Telli |
13.08.08, 09:43 | #83 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Sıyrılıp Gelen Sıyrılıp Gelen Soluk bir ay dolanıyor kentin üstünde her gece Her gece bilge bir gezgin tavrıyla adımlıyor yolunu Güz yanığı bir durgun sessizlikle örtülü her şey ve yırtılmış bir tül gibi savrulup duruyor zaman Suların sesini dinle şimdi ormanın fısıldayışlarını usulca yarılıyor dağların göğsü bir aşkı dinlendirmek için Ve gözleri uzak yamaçlarda aranıp dururken bir şeyleri sessiz ve sakin beklemekte bekledikçe bileylenen yürek Belli ki dağların, denizlerin ve göllerin üzerinden sıyrılıp gelmektedir seher Belli ki yakındır doğayı ve hayatı sarsacak saat... Kaynak: Su Çürüdü Ahmet Telli |
13.08.08, 09:44 | #84 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Sizi Sevmiyorum Sizi Sevmiyorum Sesimden arındım ve ufku Bir harmani gibi giyindim Kahraman bir korkaktım Kavmimin kadim tarihinde Ki onlar için umutsuzluk Kendim için haramiydim Böyle bilindiydi bu hikâye Yarından bugüne kaldıydı Tersine akan bir ırmaktım Sözün şaşkın serinliğinde Kendi deltasında boğulandım Ve sizi sevmiyorum ey kavmim Yakın beni rüzgârın ıslığa Islığın hükme döndüğü yerde Derim ki ey kavmim, zulmünüz Payidar, yurdunuz çığlığımdı Ki hükmümü kendim veriyorum Yakın beni sesim sorulara dönmeden Küllerimin altında kalacak Mutluluk sandığınız ne varsa Böyle yaşandıydı bir ömür ve söz Giyotindi sözün belleğinde... Kaynak: Çocuksun Sen Ahmet Telli |
13.08.08, 09:45 | #85 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Soluk Soluğa - II Soluk Soluğa - II Büyük aşklar yolculuklarla başlar ve serüvenciler düşer bu yollara ancak Onlar ki dünyanın son umudu soyları tükenen birer çılgındırlar Ama yaşarlar dünyanın dört bir yanında Ölümle alay ederler sanki Nerde beklenirse ordaydılar bir kez bile gecikmediler ömür boyu Neydi onları ordan oraya savurup duran şey Onları daima yalnız kılan neydi bu yaşam denilen gürültüde Her dilden bir adları vardı onların ama hiçbir ülkenin kimliğini taşımadılar Sarışındılar belki de esmer yani birçok yüzün bileşkesi Ne altın arayıcısıydılar ne de aylak bir gezgin Vurulup düşseler de her kuşatmada serüvencidir onlar ve hiç ölmezler Ki onlar hep yalnızdır ve her nasılsa Bulurlar heder olmanın bir yolunu Onlar ki bu dünyada kahraman olmaya mahkumdurlar Sislenen anılar kaldı bize onlardan renkleri bozlulup duran solgun anılar Nasıl yazmalı ki silinip gitmesin bulutlar gibi çekilmesin gök boşluğuna Bileği güçlü ve gözüpek avcılar mıydı onları kuşatıp yeryüzü cennetinden atan Yoksa kendini tüketen hüzünler miydi vurulup düştükçe ışığını karartan O serüvenlerin günlüğü tutulmadı yazılmadı o insanların destan şiiri Parça parça ettirilseler bir kartala (ki sanırım böyle oldu sonları) Fışkırır yüreklerinden başarısız ihtilallerin yangınları... Kaynak: Su Çürüdü Ahmet Telli |
13.08.08, 09:45 | #86 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Sormuyorum Artık Sormuyorum Artık Sesim soğuk bir sis Gittikçe grileşen dalgınlıklar oluyor Sormuyorum bir yolculuğa kimle çıkılır Ve kim yırtıp atabilir elindeki son dönüş biletini de Tüm yalnızlıkları mümkün kılan birileri olmalı Ya da kalbini kederle onaran bir göçebe Özlemek o zaman bir çığlık olabilir belki, bir çığlık Sormuyorum artık biliciye de, bilgine de Aşkın darası nedir Ve mutsuzluk mümkün müdür ki o, Bir kırlangıç ikindisiydi belki de, gümüşte ve hüzne gizlenen Ödünç sevişlerden bize kalan sonsuz grilikler oluyor yalnız Ve bir çocuğun hüznüne kazınıyor, gülüşlerimizin paramparçalığı Sesimin sislenmesi bundandır Karşılığı yok hiçbir acının Herşey gölgesi kadar ağır Sormuyorum artık sormuyorum Hergün yeniden kodlanan umutlarla kirletiliyor dünya... Ahmet Telli |
13.08.08, 09:46 | #87 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Söz / De Sararır Söz / De Sararır Olur, aramam seni ve kimseyi Anıları pas tadında bırakırım Konuşacak ne kaldıysa kalsın Susmaktır birşeylere saygılı kılan Ayrılık da bir olanaktır bilirsin İnce bir sis, bir hüzün örtüsü Dumanlı bir ıslık yakışır şimdi Dudaklarıma, bırakıp giderim Söz / de sararır biterken bir aşk Kediye iyi bak, çiçekleri sula Diyorsam da aldırma sözlerime Alışkanlık işte başka birşey değil Söz / de sararır biterken bir aşk... Kaynak: Çocuksun Sen Ahmet Telli |
13.08.08, 09:47 | #88 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Su Çürüdü Su Çürüdü 1 Yetmiş iki gündür bir dolapta kilitliyim. Yalnızca anahtar deliğinden hava giriyor ve ölü bir ışık sızıyor içeri. Yalnızlık hiç de tanrısal değil, görkemli değil. O yalnızca geçmişle gelecek, ölümle yaşam arasında kocaman bir karanlık nokta. Geçmişi ve geleceği olmayan, ölümle yaşam arasında irinli bir leke yalnızlık denilen. Şimdi ne varsa, anahtar deliğinden sızan havayla ışıkta... (Farkına varsalar, kapatırlar mıydı onu da?) Bütün belleğimdekileri yokettim. Elektrikli bir aygıyla yaktım, jiletle kazıdım. Çığlıkların aralığından uçurdum hepsini, kül edip savurdum. Adımdan gayrısını bilmiyorum. 2 Zamanı yiyip bitirdi karanlık. Gece yoktu. Güneş çoktan kömürleşmiş ve yeryüzü yapışkan bir karanlıkla örtülmüştü. Yabanıl sesler geliyordu derinlerden ve karanlığı ince bir bıçak gibi yırtıyordu. Saklayan kırbaç gibi... Acı duvarını aşan bu sesler, madeni bir gürültüye dönüyor ve yerkabuğunu zorluyordu artık. Sesim yoktu. Karanlığın karnında yitirdim sesimi. Kör bir kuyuda unutulan Yusuf'tum belki. Ama durmadan soruyorlardı. Tanrılar bilmiyordu sordukları şeyleri, peygamberler büsbütün hain çıkmıştı. Ama yine de soruyorlar, soruyorlar, soruyorlar... Adımdan gayrısını bilmiyorum. 3 Iki şeyi bilmek istiyorum. (Belki aynı şeyi iki kere bilmek istiyordum.) Duvarların rengi neydi? Derimin rengi neydi? Dokunuyorum duvarlara; parmak uçlarımla, avuçlarımla, dilimle dokunuyorum. Duvarların bir rengi olmalı. Ama hiçbir duvarcının, hiçbir ressamın bu rengi bildiğini sanmam. Adı yoktu bu rengin, kimyası yoktu. Belki renksizliğin rengiydi bu. Çürüyen bir bedenin kokusuydu duvarların rengi... Adımdan gayrısını bilmiyorum. 4 Bir böcek gibi antenlerimi gezdiriyorum bedenimde. Anahtar deliğinden sızan ölü ışıkta ellerime bakıyorum. Ellerim... Sanki bir kadının memelerini hiç okşamamış, sicaklığını duymamış. Ellerim... Her dizesi çığlık olan şiirleri hiç yaratmamış sanki. Ne beyaz tenliyim artık, ne esmer, ne de kara... Cüzzamlının, vebalının bir rengi vardır. Irinin bir rengi... Ölünün bile bir rengi vardır ama derimin rengi yoktu. Belki çürüyen bir kentin rengiydi bu. Çürüyen bir dünyanın... Adımdan gayrısını bilmiyorum. 5 Killi, ayakları üzerinde duramayan bir yaratıktım artık. Soyumun neye benzediğini unuttum. "Insana benziyorlardi" diye duymuştum bir vakitler. Demek ki şimdi maymun halkasında insanlık... Adımdan gayrısını bilmiyorum. 6 Ağzımı anahtar deliğine dayayıp havayı emiyorum. Böcek sokması gibi bir yanma duyuyorum boğazımda. Oysa kuru bir yaprağı bile dalından düşürecek gibi değil bu esinti. Belki çöle dönmüş toprağa tek yağmur damlasının düşüşü yalnızca. Çamur gibi bir yağmur damlası... Ama toprak, bu damlayla çatlatacak bağrındaki tohumu. Çöl, bütün vahalarını bu damlayla yeşertecek... Genzim yanıyor. Ince bir kan şeridi sızıyor dudaklarımdan. Kirli, sıcak ve simsiyah... Adımdan gayrısını bilmiyorum. 7 Suyum, bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür sakındığım ve hergün ancak bir kere dudaklarımı değdirdiğim... Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim. (Dilin suya dokunuşu... Bir süngerin denizi yutuşu yani. Bir çölün seraba kesilmesi bir an için.) Her gün ancak bir kere değdiriyorum dudaklarımı suya. Dilimi kaçırıyorum artık. Sünger, bütün vantuzlarını birden uzatmasın diye... Bataklıktaki suyun da bir su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir kokusuna. Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi artık. Küstü, öldürdü kendini su... Su çürüdü... Adımdan gayrısını bilmiyorum… Kaynak: Kalbim Unut Bu Şiiri Ahmet Telli |
13.08.08, 09:48 | #89 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Suçlama Beni Suçlama Beni Suçlama beni böyle bırakıp gidiyorum diye bağrımı yakan bir yaradır bu ayrılık şimdi Bil ki kanımdadır sevişmelerin yangını öylece girerken gecenin bağrına taşıyorum sımsıcak gülümşeyişini Yaşanan günler hayatı oyarak gedikler açıyor durulur mu artık durgun sularda bekleyerek seheri Talan ediliyor bahar ve aşk öyle bir soyun ki duracak gibi değil vurmazsak eğer kendimizi yola Yaşamak zorunlu kurtarılırsa eğer bahar ve aşk ve şimdi hayat acı yeşil bir kader renginde Hayatın ve sevincin kaderinin altettiği yer kavganın ortasıdır ki umudun çiçeklenişi aşkın yengisidir bu Söylenecek bütün sözler sevincin ve sevdanın savunulmasına dairdir ve şimdi onlar yaralarını saracak birilerini beklemektedirler Ey anısıyla kalbimi yakan kederlenme hemen ve suçlama beni böyle bırakıp gidiyorum diye... Kaynak: Sakli Kalan, Yazko Yay., Ist. 1981 s.41 Ahmet Telli |
13.08.08, 09:49 | #90 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Sunu Sunu Filler mezarlığında fil ölüleri Ve belki birkaç da şiir bulursunuz Ki o şiirler kendi ölümlerini sezen Birer kuğuydular kuytu sularda... Ahmet Telli |
Tags |
ahmet, ahmet telli, ahmet telli şiirleri, siirleri, telli |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Nisa Melis Telli Biyografisi - Nisa Melis Telli Hayatı - Nisa Melis Telli Kimdir? | Okyanus | Diger Ünlülerin Biyografileri | 0 | 05.09.12 00:01 |
Yamaç Telli Biyografisi - Yamaç Telli Hayatı - Yamaç Telli Kimdir? | Başak | Diger Ünlülerin Biyografileri | 0 | 27.08.12 01:17 |
Şehit Ahmet Telli İlköğretim Okulu Amasra Bartın - Bartın Amasra Şehit Ahmet Telli | Pelince | Anaokulu - İlköğretim | 0 | 11.02.12 22:36 |
Telli Turna (Anthropoides Virgo) - Telli Turna Hakkında Genel Bilgiler | Fenci | Kuşlar | 0 | 13.07.10 23:13 |
Ahmet Telli Hayatı ( Biyografisi ) | SERDEM | Şairlerin Hayatı ( Biyografileri ) | 0 | 30.07.08 00:15 |