Mürefte
MİRYOFİTO-MİRYEFTON-(Kokular Diyarı,Küçük İstanbul) Ve... MÜREFTE
Müreftenin jeolojik yapısı üçüncü zamanda oluşmuştur.Bütün dünyanın sular altında olduğu zamanda Rumeli bir ada şeklindeydi.İkinci ve üçüncü zamanda (Misser)devrine ait oluşumlara sadece bölgemizde rastlanmaktadır.Bu devirde ALP kıvrımlarından TEKİRDAĞ ları oluşup bir ucu GELİBOLU ve RUSYAYA,öbür ucu VİYANA ve ARALDA olan az tuzlu bir iç deniz olarak SARMATLAR denizi meydana gelmiştir.Birçok jeolojik olaylar sonucunda SARMATLAR denizi çekilip TRAKYA ve ANADOLU bitişik bir ülke haline gelmiştir.
İkinci zamanda oluşan Filişterle örtülü bir taş yapısı vardı.Bu taşların aşınmasıyla dolan Mürefte vadilerindeki killi toprak;dünyanın en büyük tuğla ve kiremit sanayiinin oluşmasına sebeptir.Yine üçüncü zamanın volkanik olaylarına Müreftenin Mursallı köyü çevresinde sönmüş bir yanardağ olarak rastlanmaktadır.
Güneyinde Marmara denizi,batısında Tepeköy ve Aşağıkalamış,doğusunda Hoşköy,kuzeyinde Çınarlı Köyü ile çevrilmiştir.Haritalarda 27.boylam 16.km doğusunda,40-41.parelerlerinin ortasında bulunur.Ova deniz seviyesindedir.Dağların denize bakan yüzlerinde dünyanın en eski ve güzel bağcılığı yapılmaktadır.TEKİRDAĞLARININ bölgeye meyilli inmesi Ergene ve Çorlu ovalarından gelen sert rüzgarlara karşı bir kalkan vazifesi görür.Bu sebeple bölgede karakteristik Akdeniz iklimi yaşanmaktadır.
Erozyonu engellemek için halk teraslama sistemini uygulamaktadır.Sıcaklı genelde sıfırın altına düşmez.Yıllık ortalama sıcaklık 14 derece olup Temmuz ayı ortalaması 24 – Ocak ayı ortalaması 5 derecedir.En yüksek ısı 17.7.1941 tarihinde 57.6 derece,düşük ısı 3.1.1942 tarihinde 0 altında 13.5 derece olmuştur.Sürekli rüzgarı Poyrazdır.İkinci önemli rüzgarı Lodos tur.Lodos alçak basınçla geldiğinden genelde yağış bırakır.Müreftenin havası yazı az nemli kışın çok nemli geçer.
Mürefte yer altı suları bakımından zengin olmasına rağmen yer üstü su kaynakları yetersizdir.Birinci derece deprem bölgesinde bulunan Mürefte 9 Ağustos 1912 tarihinde,tarihinin en büyük deprem felaketini atlatmış olup bölgede yaşayan halk devamlı bu korku ile yaşamaktadır.Yer altı doğal kaynakları içersinde çok miktarda Petrol ve Hava Gazına rastlanmasına rağmen aynı Şarköy gibi şehir su üzerinde bulunmasından dolayı bu doğal kaynaklarını kullanamamaktadır.1920 yılına kadar şehrin doğusunda bulunan Hoşköy deresinden halkın maşrapalarla gazyağı alıp idare lambalarından kullandıkları görülmekteydi.
Mürefte de deniz birden derinleşmesi ve Ganoz eteklerinde bulunan Uçmak dere burnundan kopan taşların dalgalarla bölgeye kadar sürüklenmesi sonucu kıyı şeridinin,kum ve çakıllık olması sebep teşkil etmektedir.
Mürefte birinci derecede bağcılık bölgesi olduğundan çevrede çok geniş üzüm bağları mevcuttur.YAPINCAK,ŞENSU,SEMİLYON,ÇAVUŞ,HAFIZALİ,K ARALAHANA,ALFONOZ,KARDİNAL ve son zamanlarda GAMEY üzüm çeşidi yetiştirilmektedir.1650-1900 yılları arasında dünyanın sayılı şarap sanayiine sahip FRANSA ve İTALYA ya Mürefteden şarap ihracatı gemilerle yapılmıştır.Ayrıca bu tarihlerde Müreftenin Dibek rakısının imal edildiğini ve Osmanlı İmparatorluğunda revaçta olan bir içki çeşidi olması nedeniyle Makedonya ve Anadolu’ya gönderildiğini bilmekteyiz.
1980 yılı şarap tüketimi kişi başına 100 Lt,1984 yılında 130 litre olarak tespit edilmiştir.Mürefte halkını %70 bu içkiyi tüketmektedir.Yetiştirilen üzümler Şehir içinde faaliyet gösteren şaraphanelere teslim edilmektedir.
Bölgede nehir,ırmak,göl,ve kaynaklar yoktur.iki adet önemsiz deresi vardır.Bunlardan biri şehrin batısında olup kasabanın ortasından geçen Küllük deresi.Her iki derenin derinliği az oluşu,sularının yaz aylarında olmaması sebebiyle kullanım olarak şehre bir faydası yoktur.
Marmara denizinin bol ve bereketli balıklarının tüm çeşitleri yakalanmasına rağmen ulaşım zorluğu ve pazarlamanın yapılmaması bölge balıkçılarını zor durumda bırakmaktadır.Mevsime göre PALAMUT,LÜFER,USKUMRU,ZARGANA ve daha bir çok balık çeşidine rastlanmaktadır. Mürefte Cumhuriyetin ilanından sonra Tekirdağ iline bağlı ilçe merkezi olup nüfusun fazlalığını Rumların teşkil ettiği kozmopolit bir bölge olarak karşımıza çıkmaktadır.1920 yıllarında 1000 Rum,200 Türk ve 3 Hane Ermeni Yaşamaktaydı.1926 yılında hiç ekalliyet kalmamış olup 1936 Montrö antlaşması ile de tamamen bölgeden ayrılmıştır.1925 yılında Şarköy Gelibolu Sancağından Tekirdağ vilayetine dahil edilince Şarköy veya Müreftenin Kaza olma durumu çok ilginçtir.Çünkü bu tarihte Mürefte ilçe merkeziydi,T.B.M.M. mürefte’yi ilçe merkezi olarak kabul ettiğine dahil telgrafın mürefteye gelmesi üzerine eşraftan KARA ALİ ve ENVER AĞANIN birlikte hazırladıkları bir demet lahana ve pırasayı allayıp pullayıp üzerine ‘MÜREFTE ALDI KAZAYI,ŞARKÖY ALDI PIRASAYI ’şeklinde taciz edici şekilde Şarköy göndermişlerdi.Şarköyün o tarihte ileri gelenlerinden BULGURLU AHMET ve MEHMET AĞALARDA bu durumu hazmedemeyip bu çirkin olayı Ankara hükümetine iletmiştir.T.B.M.M de yeniden oylama yapmış ve zamanın Kırklareli Milletvekili Merhum Şevket Kaltak kıran desteğiyle ilçe merkezliği Mürefteden alınmış Şarköy’e verilmiştir o tarihten itibaren Mürefte Şarköye bağlı Bucak merkezidir.1946 yılında Behçet Mutuk’un çabaları neticesi Mürefte’de yeniden belediye teşkilatı kurulmuştur.
Bugünkü Mürefte’nin bu hale gelmesinin esas mimarları Kazım Dirik Paşa ile 1936 yılında bucak müdürü olan merhum Kemal Karol bey dir.Müreftenin şehircilik planı Kazım Dirik Paşa tarafından bizzat yaptırılmıştır olup şehir içersindeki tüm yollar doksanar derece ile kesiştirilmiştir.
Lale devrinde ‘KÜÇÜK İSTANBUL’ OLARAK adlandırılan ve Lale devrinin tüm ihtişamını yaşayan bu bölge,büyük Lale ve Gül bahçelerinin bulunduğu,her türlü eğlence aleminin yapıldığı,büyük bir ticaret merkezi olarak,tarihin içinde erimiş bulunan Mürefte,Eriklice,Tepe köy ve Hoş köy.
650 yıllık taş kalıntılarının bulunduğu,anforaların denizden çıkartılarak evlerde testi olarak kullanıldığı,Manastır ve Kiliselerinden, tarihi eserlerin bulunulduğu; saklı kalmış bir Mürefte.
Yukarıda Cami in karşısında bulunan hamam,halen Müreftelilere zengin bir yaşlının hovarda oğluna baktığı gibi bakmakta,ve tarihi değeri olan büyük bakır kazanını adeta yalvararak geri istemektedir.Bu hamamın karşısında rumlardan kalma ve şarap deposu olarak kullanılan halen faal yapının köşesindeki demir kapının üzerinde hicri 1299 yazısı tarihi binanın yaşını ortaya koymaktadır.sahip leri tarafından kullanılmayan bu bine(son 2 yıl içinde düzensiz ve eskisini tamamen harap edip yerine çok sıradan bir bina görüntüsü verildi)gördükleri depremleri,yangını ve hovardaca kullanıldığını Müreftelilere haykırmaktaydı.Bu binanın ikinci katında bulunan deniz manzaralı oda tavanında adeta Leonardo Da Vinci nin fırçasından çıkmış gibi bugün değeri ölçülemeyecek şekilde renk armonisiaks eden,mitolojik bir resim mevcuttur.
1910 lu yıllara kadar Kirazlı sırtlarında bir yerdeğirmeninin bulunduğu yine aynı yıllarda Lisenin yanındaki yolun SARRAFLAR Çarşısı olarak kullanıldığı gizemli ve hayranlık duyulacak Mürefte..Bir çok sarnıçlı Rum evleri vardır..
Bilmeceleri:
Karşıdan bir ay doğmuş,onu görenler olmuş,anası kundaktayken kızının kızı olmuş...
(KOZA)
Karşıdan baktım dal,yanına vardım al,ağzıma attım bal..
(KİRAZ)
Atasözleri:
Gemisini kurtaran kaptandır,
Ağustos’ta başı pişenin aşı pişer,
Bağa gir izin olsun,üzüm yemeğe yüzün olsun,
Taşıma su ile değirmen dönmez,
Değimler:
Mürefte halkı arasında genelde(mari,açan,mori,kızan,oğlan)deyimleri kullanılır.
Tekerlemeler:
Sini sini şekerler
İçine gül ekerler
Beni sana vermezler
Günahımı çekerler.
Ninniler:
Dandini dandini dasdana
Danalar girmiş bostana
Kov bostancı danayı.....
Yemesin lahanayı
Dandini dandini danayı
Evleri yüksek hanayı
Benim kızım saraylı.
YUNAN İŞGALİNDE MÜREFTE
Ve Anılar....
Mahmure Özkan-Mürefte
Yunan askerleri bir gecede TEKİRDAĞ’I almışlar ve orada büyük bir katliam girişiminde bulundukları haberi hemen Mürefteye gelmişti.Tekirdağ’ın istilasından iki gün sonra Yunan ordusu büyük bir ihtişam ve gösterişle o gün tahta olan iskeleden Mürefteye ayak bastılar.Bizlerin bulunduğu yerli halktan bazıları Avşaya,Karabigaya ve Bandırmaya hemen kaçmıştır.Bizler Balkan Harbinde yapmış olduğumuz bu ricadınacı sonuçlarını gördüğümüzden kaçmayı denemedik bile.Çünkü büyüklerimiz Çanakkale’de ve Yemende şehit olmuşlar şehirde eli silah tutan kimse kalmamıştı,eli silah tutanlarda ya Cafer TAYYAR PAŞA ordusuna veya Anadolu’da Atatürk ordularının saflarında düşmanla savaşıyordu.Yani anlayacağınız şehirde kadın ve çocuklardan başka kimse yoktu.Rumlar ise Mürefte’de bayram yapıyorlar bağrışmalar,şarkılar yani Mürefte bir panayır alanını andırıyordu.Biz yerli halk suskun ve ürkek,evlerimizde olacakları bekliyorduk.Allaha dua ediyor ve ordumuzun muzaffer olması için adeta yalvarıyorduk.
Bizim evimiz o tarihlerde bugünkü yeni cami sokağındaydı.Yuna ordusu Caminin yanında bugünkü sağlık ocağına doğru yürüyordu.Caminin karşısında o tarihlerde bir kahvehane vardı.İşte Yunanlılar bu kahvenin yanından geçerken ismini sonradan öğrendiğimiz biri kahveden fırlayıp ordunun ve Rumların arasına karışıp yukarı doğru gitmeye başladı.Biz bunu o tarihte kahveci Arif olarak gördük.Sağlık ocağı ozamanlar Hükümet Konağı olan iki katlı bina; önüne geldiler ve ‘KATA TÜRKİYE-ZİTO VENİZELOS’ bağrışmaları,haykırımları altında merasimle kendi bayraklarını çektiler.İşte ne olduysa o an oldu.Biraz evvel kahveden çıkıp ordunun arasına karışan sonradan namının GAVUR olacağı kahveci ARİF,TÜRK BAYRAĞINI Hükümet binasından kendi elleriyle indirdi.Yunan bayrağı göNdere çekilmeye hazır,bizim TÜRK Bayrağı ise göndere sarılmış hüzünlü bir şekilde kendisini bırakmaması için adeta göndere yalvarıyordu.İnanın ki o günkü manzarayı hatırladıkça ilahi bir kuvvetin bayrağımızı bırakmadığına bugün bile inanırım.Gavur Arif sayesinde gönderden indirildi.Yunan bayrağı adeta toptop olmuş açılmıyordu.o zamanlar samimi arkadaşım Leman Cambaz yanıma gelip’Mahmure ordumuz muzaffer olacak,bak bu kafirlerin bayrağı bile açılmıyor’dedi Gönderden indirilen bayrağımız kahveci tarafından KOCA NİKOLOPTAN’a verildi.Bu subay müsveddesinde buruşturarak bayrağı askerlere verdi.
Yunan askerleri başta bize eziyet yapmadılar.bunun sebebi de yaşayan Rumlarla uzun zaman beraber olmamız ve komşu olmamızdı.Ne varki çeşmeye su almaya gittiğimizde bizlerin testilerini kenara atıyorlar veya tükürüyorlar ve bizlere bu şekilde eziyet ediyorlardı.Bu yapmış oldukları eziyetleri yavaş yavaş artırmaya başladılar.Bir gece Mürefte’de yaşayan 10-12 kişi kadra genci ve benim dayımın çocuğunu evlerden topladılar.Dayımın çocuğu bir yolunu bulup karanlıktan istifade ederek kaçmış,yalnız götürdükleri delikanlıları PELAHURDA kurşuna dizmişler.Üzerlerini toprakla örtmüşler.Kısa bir süre geçtikten sonra bazı evlerin bahçeleri insan kafaları ve kemikleri bulunmaya başlayınca olayın vahametini kavradık.Biz evlerden çıkmaz olduk.
Aradan kısa zaman geç tiki sahilde İngiliz ve Yunan gemileri tur atmaya başladı.Rumlar eşyalarını topluyor ve gemilere bindirilerek götürülüyordu.Ordumuz savaşı kazanmış ve Atatürk bu vatanı kurtarmıştı.Ozaman faaliyette olan kilisenin papazı ile Koca Nikoloptan’da papaz eviden kalıyordu.Koca bir sandık mücevheratı alıp birlikte bir gemiye binip Mürefteyi terk ettiler.Koca şehirde kadın,kızanlardan başka kimse kalmamış,sokaklar başı boş hayvanların adeta gezinti yeri olmuş7 KASIM 1922 günü sahilde bir sandalın içersinde sayıları 20-25 olan bir sandal içersinde ki Türk Askerleri tahta iskeleye yanaştı.Denizde mevsim kış olması sebebiy ile fazlaca fırtına vardı.Kayık tahta iskeleye çarptı ve parçalandı.Askerlerimiz ıslanmalarına rağmen meydana çıktılar.Bizler ağlıyorduk.Bayrağımızda ıslandığından püskül gibi sarkıyordu.Bugünkü ATATÜRK heykelinin bulunduğu yere merasim duruşu olarak yayıldılar.Ozaman RIZA BEYİN annesi yanımıza gelip yüzlerimizi açtırdı ve halkla beraber marşlar söyleyerek askerlerimizi coşkuyla karşıladık. MÜREFTEDE OLAN 1912 DEPREMİ HAKKIN DAKISA BİLGİ:
9 Ağustos 1912 tarihinde tarihinin en büyük deprem felaketini yaşamıştır.Deprem felaketi olduğu zaman Müreftede 800 adet ev ve mağazanın yıkıldığı 2000 kişinin deprem ve yangında öldüğü bir tarihi gerçektir,O tarihlerde ayakta duran kiliseden Müreftenin Şarköy girişine kadar hiçbir yapı ayakta kalmamış olup evlerde yağ lambalarının yanması sebebi ile yangının başlamadan ayrı bir felaket getirmiştir.Deprem felaketinden sonra duvarları çatlamış vaziyette ve sağlam yapı olarak toplam 5-6 bina ayakta kalmıştır.Ailelerin büyük fertleri ve çocuklarından büyük bir kısmı hayatlarını kaybetmişlerdi