tualimforum.com  

Geri git   tualimforum.com > KÜLTÜR VE SANAT > Biyografiler > Siyasetçilerin Hayatı ( Biyografisi )
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Bugünki Mesajlar

Siyasetçilerin Hayatı ( Biyografisi ) Türk ve yabancı siyasetçilerin hayatları ( Biyografileri )


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Bülent Ecevit Hayatı(Biyografisi)
Konudaki Cevap Sayısı
1
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
2430

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 31.03.08, 17:12   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Moderator
 
Başak - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 7.449
Konular: 6324
Puan Grafiği
Rep Puanı:14360
Rep Gücü:167
RD:Başak has a reputation beyond reputeBaşak has a reputation beyond reputeBaşak has a reputation beyond reputeBaşak has a reputation beyond reputeBaşak has a reputation beyond reputeBaşak has a reputation beyond reputeBaşak has a reputation beyond reputeBaşak has a reputation beyond reputeBaşak has a reputation beyond reputeBaşak has a reputation beyond reputeBaşak has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 53
719 Mesajına 1.316 Kere Teşekkür Edlidi
:
Smile Bülent Ecevit Hayatı(Biyografisi)

Bülent Ecevit

1925'te İstanbul'da doğdu. 1944 yılında İstanbul Amerikan Koleji'ni bitirdi. 1944'te çalışma yaşamına girdikten sonra, işten ayırabildiği zamanlarda Ankara Üniversitesi'nde İngiliz dil ve edebiyatı, Londra Üniversitesi'nde Sanskrit, Bengalce, sanat tarihi bölümlerine devam etti. 1957'de de ABD' de Harvard Üniversitesi'nde sekiz ay incelemelerde bulundu. 1944'te Ankara'da Basın-Yayın Genel Müdürlüğü'ne İngilizce çevirmeni olarak girdi. 1946-50 arasında Londra'da Türk Basın Ateşeliği'nde çalıştı. 1950-60 arasında "Ulus" gazetesinde, ve "Ulus"un kapatıldığı yıllarda "Yeni Ulus" ve "Halkçı" gazetelerinde, yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1954 sonu ile 1955 başlarında ABD"de, Kuzey Carolina'da yayınlanan "Winston-Salem" gazetesinde konuk gazeteci olarak görev yaptı. 1965'de "Milliyet" gazetesinde günlük yazılar yazdı. 1950'lerde "Forum" dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı. 1972'de aylık "Özgür İnsan", 1981'de haftalık "Arayış", 1988'de aylık "Güvercin" dergilerini çıkarttı. 1957-1980 arasında, önce Ankara, sonra Zonguldak'tan Cumhuriyet Halk Partisi'nin Milletvekili oldu. 1960-61'de Kurucu Meclis üyeliği yaptı. 1961-65 yılları arasında Çalışma Bakanlığı yaptı. 1966'da, CHP Genel Sekreterliğine getirildi. 1971'de Partisinin askeri yönetimce oluşturulan hükümete katkıda bulunmasına karşı çıkarak bu görevinden ayrıldı. 1972 Mayısında CHP Genel Başkanlığına seçildi. 1974 yılında kurulan CHP-MSP koalisyonunun başbakanı oldu. Bu dönemde Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleşti. 1977'de bir azınlık hükümeti kurdu fakat güvenoyu alamadı. 1978'de, Partisinin TBMM'de çoğunluğu bulunmamakla beraber, bazı bağımsız üyelerin ve küçük partilerin katkısıyla bir hükümet kurdu. Bu Başbakanlık dönemi 21 ay sürdü. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra, askeri yönetime karşı çıkışları nedeniyle üç kez hapse mahkum oldu.

Bülent Ecevit, yasaklı döneminde, eşi Rahşan Ecevit başkanlığında kurulan Demokratik Sol Partinin kuruluşuna katkıda bulundu. 1987'deki halkoylamasıyla, siyasal haklarına yeniden kavuşunca, DSP Genel Başkanlığına Bülent Ecevit seçildi. Kısa bir süre sonra yapılan genel seçimlerde Partisi iyi sonuç alamayınca bu görevden ayrıldı. Fakat 1989 başlarında, yerel yönetim seçimlerinin yaklaştığı bir sırada Genel Başkanlık boşalınca toplanan Olağanüstü Kurultay'da yeniden Genel Başkan seçildi. 1991 seçimlerinde de Zonguldak'tan milletvekili seçildi. 28 Şubat sürecinden sonra oluşan siyasal kaosta azınlık hükümeti kurma görevi verildi ve 70 milletvekili ile başbakan oldu. 18 Nisan 1999 yılında yapılan genel seçimlerde partisini birinci parti yaparken, MHP ve ANAP ile ortak hükümet kurdu ve bu hükümetin başbakanı oldu.



Yasaklı yıllar 12 Eylül müdahalesinin ardından Ecevit de Demirel gibi 10 yıllık siyasi yasaklı bir politikacıydı. 1987’de Özal ile Demirel arasında sert polemiklere yol açan referandumda siyasi yasaklar kaldırılınca, 1985’te kurulan DSP’nin liderliğini Ecevit devraldı. 1987 Kasım’ında yapılan milletvekili seçimlerinde Demokratik Sol Parti barajı aşamayınca Ecevit politikayı bıraktı. Ancak 1989’da yapılan DSP kongresinde yeniden partinin başına geçti. 1991 seçimlerinde Demokratik Sol Parti hem barajı aştı hem de Ecevit ve 6 arkadaşı Meclis’e girdi. 1991 seçimlerinden sonda Demirel liderliğindeki Doğruyol Partisi ile Erdal İnönü liderliğindeki SHP koalisyon hükümeti kurdu. Demirel ve İnönü önemli bir projeye el atarak CHP ve Adalet Partisi’ni yeniden açıp, Hazine’ye devredilen mal varlıklarını yeniden elde etmek için adım attılar. Aydın Menderes’in, Demokrat Parti ve DYP’yi Adalet Parti’sinin çatısı altında bir araya getirme girişimi başarısız oldu, Demirel’in ağırlığını koymasıyla AP kendisini feshetti. Ancak özellikle Deniz Baykal ve arkadaşlarının girişimleriyle CHP kendisini feshetmedi ve yeniden siyaset kulvarına katıldı. Bu hareket solda parçalanmaya neden oldu. CHP ve DSP’yi buluşturma girişimlerine DSP lideri Ecevit, Baykal’la uyuşmayan siyaset tarzı sebebiyle hep soğuk yaklaştı. Sonuçta 24 Aralık 1994 seçimlerinde Ecevit DSP’yi yeniden solun birinci partisi olarak çıkardı. DSP yüzde 14’e varan oy oranıyla 75 milletvekili çıkarırken CHP yüzde 10’luk barajı kılpayı aşabildi. 1994 seçimlerinin ardından kurulan Anayol ve Refahyol hükümetlerinden sonra ANAP ve DSP ortaklığında Anasol-D hükümeti kurulunca Ecevit, Yılmaz başkanlığındaki hükümetin başbakan yardımcısı oldu. Bu hükümetin Meclis’te düşürülmesinden sonra başlayan hükümet arayışları, DYP ve ANAP destekli Ecevit azınlık hükümeti ile noktalandı. Böylece Ecevit 19 yıl aradan sonra yeniden başbakan oldu. Ve 18 Nisan 1998’de yapılan seçimlerle DSP’yi birinci parti yaptı ve başbakan oldu... (13 Ocak 1999-Fuat Akyol/Zaman)


GATA’da 18 Mayıs 2006’dan bu yana tedavi gören eski Başbakan Bülent Ecevit, 05 Kasım 2006 günü saat 22.40’da hayata veda etti. 28 Mayıs 1925’te İstanbul’da doğan Bülent Ecevit 81 yaşındaydı. Ecevit’in solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybettiği açıklandı. Ecevit’in vefatı ilk kez özel Doktoru Mücahit Pehlivan tarafından kamuoyuna duyurulurken, GATA’dan yapılan açıklamada eski başbakanın solunum yetmezliği nedeniyle hayatını kaybettiği bildirildi.

--------------Tualimforum İmzam--------------
Yeniden gülmem için
Beni baştan sevmen lazım.......
Başak isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Alt 01.07.09, 17:05   #2 (permalink)
Kullanıcı Profili
Gamma Üye
 
İpek - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2008
Nerden: Mersin
Mesajlar: 1.271
Konular: 1076
Puan Grafiği
Rep Puanı:3790
Rep Gücü:0
RD:İpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond reputeİpek has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 71
210 Mesajına 272 Kere Teşekkür Edlidi
:
Arrow Bülent Ecevit Biyografisi,Bülent Ecevit Hayatı,Bülent Ecevit Kimdir?

Bülent Ecevit Biyografisi,Bülent Ecevit Hayatı,Bülent Ecevit Kimdir?

Bülent Ecevit, (D. 28 Mayıs 1925 İstanbul - Ö. 5 Kasım 2006, Ankara), Türk siyasetçi, gazeteci, şair, yazar, siyasi parti başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti eski başbakanlarındandır.

Beş kez Türkiye Cumhuriyeti başbakanlığı yapan Bülent Ecevit, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 21., Türkiye Cumhuriyeti’nin 18. başbakanıdır. Ecevit, düşünceleri ve uygulamalarıyla, 20. yüzyıl Türk siyasal yaşamının en önemli isimlerden biri olmuştur.

1944`te çalışma yaşamına girdikten sonra, işten ayırabildiği zamanlarda Ankara Üniversitesi`nde İngiliz dil ve edebiyatı, Londra Üniversitesi`nde Sanskrit, Bengalce, sanat tarihi bölümlerine devam etti. 1957`de de ABD` de Harvard Üniversitesi`nde sekiz ay incelemelerde bulundu.

1944`te Ankara`da Basın-Yayın Genel Müdürlüğü`ne İngilizce çevirmeni olarak girdi. 1946-50 arasında Londra`da Türk Basın Ateşeliği`nde çalıştı. 1950-60 arasında `Ulus` gazetesinde, ve `Ulus`un kapatıldığı yıllarda `Yeni Ulus` ve `Halkçı` gazetelerinde, yazar ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. 1954 sonu ile 1955 başlarında ABD`de, Kuzey Carolina`da yayınlanan `Winston-Salem` gazetesinde konuk gazeteci olarak görev yaptı. 1965`de `Milliyet` gazetesinde günlük yazılar yazdı. 1950`lerde `Forum` dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı. 1972`de aylık `Özgür İnsan`, 1981`de haftalık Arayış`, 1988`de aylık `Güvercin` dergilerini çıkarttı.

1957-1980 arasında, önce Ankara, sonra Zonguldak`tan Cumhuriyet Halk Partisi`nin Milletvekili oldu. 1960-61`de Kurucu Meclis üyeliği yaptı. 1961-65 yılları arasında Çalışma Bakanlığı yaptı. 1966`da, CHP Genel Sekreterliğine getirildi. 1971`de Partisinin askeri yönetimce oluşturulan hükümete katkıda bulunmasına karşı çıkarak bu görevinden ayrıldı.

1972 Mayısında CHP Genel Başkanlığına seçildi. 1974 yılında kurulan CHP-MSP koalisyonunun başbakanı oldu. Bu dönemde Kıbrıs Barış Harekatı gerçekleşti.

1977`de bir azınlık hükümeti kurdu fakat güvenoyu alamadı. 1978`de, Partisinin TBMM`de çoğunluğu bulunmamakla beraber, bazı bağımsız üyelerin ve küçük partilerin katkısıyla bir hükümet kurdu. Bu Başbakanlık dönemi 21 ay sürdü. 12 Eylül 1980 askeri müdahalesinden sonra, askeri yönetime karşı çıkışları nedeniyle üç kez hapse mahkum oldu.

Bülent Ecevit, yasaklı döneminde, eşi Rahşan Ecevit başkanlığında kurulan Demokratik Sol Partinin kuruluşuna katkıda bulundu. 1987`deki halkoylamasıyla, siyasal haklarına yeniden kavuşunca, DSP Genel Başkanlığına Bülent Ecevit seçildi. Kısa bir süre sonra yapılan genel seçimlerde Partisi iyi sonuç alamayınca bu görevden ayrıldı. Fakat 1989 başlarında, yerel yönetim seçimlerinin yaklaştığı bir sırada Genel Başkanlık boşalınca toplanan Olağanüstü Kurultay`da yeniden Genel Başkan seçildi. 1991 seçimlerinde de Zonguldak`tan milletvekili seçildi. 28 Şubat sürecinden sonra oluşan siyasal kaosta azınlık hükümeti kurma görevi verildi ve 70 milletvekili ile başbakan oldu. 18 Nisan 1999 yılında yapılan genel seçimlerde partisini birinci parti yaparken, MHP ve ANAP ile ortak hükümet kurdu ve bu hükümetin başbakanı oldu.
Yakın tarihimizin büyük bir çınarı devrildi; Ecevit artık aramızda değil.

5 Kasım gecesi televizyonlar önce altı yazı, sonra da haber olarak Bülent Ecevit’in saat 22.40’da yaşamını yitirdiğini bildiriyordu. Bu ölüm toplumun birçok kesiminde şok etkisi yarattı. Oysa Ecevit 5,5 ay önce, beyin ameliyatı sonrası yoğun bakım ünitesinde yaşam destek bakım cihazına bağlandığında yaşamını yitirmişti. Yaşaması mucizelere bağlı idi. Bu süre içerisinde yalnızca 172 gün tıbbın son imkânlarıyla biraz daha yaşatılmaya çalışıldı. Sonunda solunum ve dolaşım yetmezliğinden ötürü seksen bir yaşında beklenen gerçekleşti.

Bülent Ecevit’in toplumda, siyasetimizde seveni de sevmeyeni de vardı. Onun ardından söylemediklerini bırakmayanların, kurduğu hükümetleri devirmek için ellerinden geleni ardına koymayanların ölümünden sonra yüzlerine üzüntülü bir ifadeler vererek demeçler vermelerini gerçekten çok yadırgadım. Sevilmeyen bir kişinin cenaze namazında imamın “Merhumu nasıl bilirsiniz “ sözüne istemeye istemeye “İyi bilirdik” yanıtını verenlere benzettim onları...

Bülent Ecevit, Büyük Atatürk ve İsmet İnönü’den sonra Türk siyasetine girmiş en dürüst ve kültürlü siyasetçilerden birisi idi. Elli iki yıllık siyasi yaşamında altı kez hükümet kurmuş, demokrasiye inanmış, bu düşüncesinden hiçbir zaman taviz vermemişti. Nitekim beyin kanaması geçirmesi de demokrasiden yana olduğunu gösterme çabasından kaynaklanmıştı. Danıştay’a yönelik gerici bir akımın saldırışında yaşamını yitiren 2.Daire Başkanı Mustafa Yücel Özbilgin’in 17 Mayıs’taki cenaze törenine katılmış ve aşırı yorgunluktan, o gece beyin kanaması geçirerek hastaneye kaldırılmıştır.

Türk siyasetine Karaoğlan olarak damgasını vurmuş, mavi gömleği, başındaki kasketi ile solun simgesi olmuştu. Tüm çabalarına rağmen Türk siyasetinin kısır çekişmeler içerisinde, milliyetçi düşünceye sahip olmasına karşılık, Türk solunu gerçekleştirememişti. Siyasi arena da seveni kadar sevmeyeni olduğunu da söylemiştim. Hükümet ettiği yıllarda doğru verdiği kararları olduğu yanlışları da vardı. Kuşkusuz, önümüzdeki günlerde ve yıllarda onunla ilgili belgeseller yeniden yapılacak, araştırmacılar konu üzerine eğileceklerdir. Doğrusu ile yanlışı ile bir yığın söz söylenecek ve yazılacaktır.

Batılı bir gazetenin yazdığı gibi Türk siyaseti içersinde örnek alınacak, ibret gösterilecek bir siyasi devdi. Nitekim dünyanın önde gelen gazetelerinden Financial Times “Yirminci yüzyılın sonlarındaki Türk siyasetinde pigmelerin arasındaki az sayıda devden biri” demekten kaçınmamıştı.

Bülent Ecevit’in biyografisi günlerdir yazılı ve görsel basında yer alıyor. Bununla beraber yine de birkaç satırla de olsa aynı konuya biraz değinmek isterim Bülent Ecevit, Prof. Dr. Dr. Fahri Ecevit ile Ressam Nazlı Ecevit’in oğludur. Robert Koleji’ni bitirmiş, Hint felsefesi ile ilgilenmiş, şiirler yazmış entelektüel bir kişi idi. Ankara Hukuk Fakültesine 3 ay devam ettikten sonra Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisine kaydolmuştur. Bu arada Basın Yayın Genel Müdürlüğünde tercümen olarak çalışmış ve sonra İngiltere Büyükelçiliği Basın Ataşeliği kâtibi olmuştur. Ailesinin isteği ile 1950’de Türkiye’ye dönmüş CHP yayın organı Ulus ta çalışmaya başlamış, ardından CHP Çankaya Ocağına 1954’de kaydını yaptırarak fiilen siyasi yaşamına başlamıştır. Kusursuz yabancı dili vardı. Erken yaşta basına girmesinden ötürü üniversite diplomasını alamamıştı. Nitekim bazıları Onun ilk başbakanlığı döneminde “Lise mezunu Başbakanımız” gibi kendilerince alaycı ifadeler kullanmışlardı. Acaba bugün elinde helvacı kâğıdı olup da ortaya çıkanlarla Ecevit’in engin kültürü, karşılaştırılabilir mi? Bunu söyleyenler sonraki siyasetçiler gördüklerinde acaba o sözleri söyledikleri için hiç mi utanmadılar?

Ecevit siyasete erken mi girdi diye düşünenler olabilir? Tartışılır...

Bülent Ecevit, 1953 yılında CHP Gençlik Kolları Başkanı DR. Suphi Baykam’ın seçimi ve 1957 de Kasım Gülek’in ısrarı ile CHP milletvekili listesine alınmış ve milletvekili olmuştur. Oysa o günleri yakından bilenler gazetecilikten siyasete girmesi için zor ikna edildiğini söylüyorlar. Ardından 1960 ihtilalinden sonra 1961’de İsmet İnönü Hükümetinde Çalışma Bakanı olarak hükümetin en genç bakanıydı. Toplu sözleşme, Grev ve Lokavt Kanununun çıkmasında sarf ettiği emeğinden ötürü işçi dostu olarak tanınmıştır. 1965’den sonra CHP kurultayında genel sekreterliğe seçilmiş ve partide yeni bir kimlik arayışı içerisinde İsmet İnönü’nün 1965’den sonra ortaya attığı ortanın solu sloganını benimsemişti. Nedense bu söz sonradan Ecevit’e mal edilmiştir. CHP’nin Nihat Erim hükümetini desteklemesi üzerine genel sekreterlikten ayrılmış ve İsmet İnönü ile yol ayrımına gelmiştir. CHP 1972 kurultayında İsmet İnönü’nün “Ya ben ya Bülent” demesiyle fikir ayrılığının ne boyutlara geldiği anlaşılmaktadır. Kurultayda İnönü seçimi yitirmiş ve siyasetten çekilmiştir. Bence Bülent Ecevit’in siyasetteki ilk yanlışı da belki de çevresinin etkisiyle yaptığı bu erken çıkışıdır.

İlk kez 1974’te Başbakan olan Bülent Ecevit’i siyası yaşamında doğruları ve yanlışları vardır. İsmet İnönü gibi Cumhuriyet tarihimizin Atatürk’ten sonra ikinci büyük devini siyasetten saf dışı bırakması en büyük yanlışıdır. Demokrasi uğruna veya Milliyetçi Cephe Hükümetini devirmek için siyasi tarihe” Güneş Motel olayı” olarak geçen Adalet Partisinden ayrılan on bir milletvekili ile hükümet kurması ve bunlardan onuna bakanlık vermesi büyük bir yanlıştı. Necmettin Erbakan’ın başında bulunduğu Milli Selamet Partisi ile koalisyon kurması da bir başka yanlışıdır. Necmeddin Erbakan’ın koalisyon günlerinde “Kadayıfın altı kızardı, üstüne bakacağız” gibi siyasete yakışmayan sözlerini sineye çekmemeliydi.

Bülent Ecevit 1980 darbesi ile diğer liderlerle beraber Hamzaköy’e götürüldü. Siyasi partilerin kapatılmasıyla birlikte 30 Ekim 1980 de CHP başkanlığından istifa etti.1983’de “CHP misyonunun tamamladı, ben artık yokum” diyerek yıllarını verdiğini partisinden ayrıldı. Siyası yasaklar 1987’de kalkınca da DSP Genel Başkanı oldu. DSP, 18 Nisan 1999 seçimlerinde birinci parti olarak çıkınca da DSP-MHP-ANAP hükümetinin başbakanı oldu. Yıllar sonra Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Kemal Derviş’i ekonominin başına getirilmesinde etkisiz kalması bir diğer yanlışı idi. Erken seçime gidişi ile AKP’nin yönetime gelmesine bilmeden, belki de yanlış yönlendirilme ile neden oldu. Bu arada yanlışlar birbirini izledi, Fethullah Gülen ile yakınlaşan tutumu, Müttefik güçlere zül derecesinde boyun eğen son padişah Vahdettin’e sahip çıkmaya çalışması ise hayretle karşılanmıştır.

Bülent Ecevit’in sağlığının bozulduğu son günlerde Başbakanlıktan ayrılması vereceği en doğru karar olacaktı ama bunu belki de eşinin ve yakın kurmaylarını etkisiyle yapamadı. Yapamayınca da yanlışlar peş peşe birbirini doğurdu...

Bülent Ecevit’ Türk siyasi tarihinde büyük yeri olan olumlu davranışları vardır. Bunların başında tutarlı bir devlet politikası gütmüş, batıya taviz vermemiştir. ABD başta olmak üzere bütün batıyı karşısına alan, 20 Temmuz 1974’de Kıbrıs harekâtını büyük azim ile başlatmıştır. ABD’nin haşhaş ekim yasağına karşı çıkış siyasetindeki başlı başına bir olaydır. Atatürk devrimlerine son derece bağlı olduğunu Fazilet Partisi’nin türbanlı milletvekili Merve Kavakçı’nın yemin töreninde bir kez daha göstermiştir. Kavakçı’nın Nazlı Ilıcak’ın eşliğinde türbanıyla oturum salonuna gelmesi üzerine ayağa kalkarak tepki göstermesi belki de yaptığı en doğru hareketlerinin başında gelmiştir. O gün ayağa kalkarak:

“Türkiye’de hanımların giyim kuşamına, başörtüsüne, özel yaşamlarına da hiç kimse karışmıyor. Ancak burası, hiç kimsenin özel yaşam mekânı değildir. Devletin en yüce kurumudur. Burada görev yapanlar, devletin kurallarına, geleneklerine uymak zorundadır. Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Lütfen bu hanıma haddini bildiriniz” demiştir.

Bülent Ecevit’i haddi olan da olmayan da eleştirebilir. Ancak doğruluğuna, dürüstlüğüne hiç kimsenin bir tek söz söylemeye haddi yoktur. Politikamızda ismi şaibeye, yolsuzluğa karışmamış bir kişidir. Bir tek haram lokma ne kendisinin ne de ailesinin boğazından geçmiştir. Pek az kişinin bildiği bir olayı sırası gelmişken söylemek isterim; Başbakanlığı döneminde annesi Nazlı Ecevit Moda’da iki küçük oda ve bir salonlu dairesinde yaşamını sürdürmüş, bir trafik kazasında yaşamın yitiren teyzesi öğretmen maaşı ile geçinmiştir. Sıkıntılı günlerinde Nazlı Ecevit, Çelik Gülersoy’un düzenlediği köşklerine antika topladığı günlerde aileden kalan feracesini yanılmıyorsam elli liraya satmak zorunda kalmıştır.

Ecevit, duygusaldı, dürüsttü, avantadan, hortumdan uzaktı; bence ne üçüncü adam olarak tanımlanmalı ne de haksız olarak yerilmelidir...

Ecevit’e tanrıdan rahmet, eşine ve sevenlerine başsağlığı dilerim.

Edebî kişiliği
Bülent Ecevit’in Türkiye Cumhuriyeti Devlet Mezarlığı’ndaki kabriBülent Ecevit, siyasi yaşamının yanı sıra yazarlık ve şairliği de birlikte yürütmüş ender siyasetçilerden birisidir. Sanskrit, Bengal ve İngilizce dillerinde çalışmalar yapmış olan Ecevit, Rabindranath Tagore, Ezra Pound, T. S. Eliot, ve Bernard Lewis’in yapıtlarını Türkçeye çevirmiş, kendi şiirlerini de kitap halinde yayımlamıştır.

Şiir kitapları
Bir Şeyler Olacak Yarın (Tüm şiirleri), Doğan Kitapçılık (2005)
El Ele Büyüttük Sevgiyi, Tekin Yayınevi (1997)
Işığı Taştan Oydum (1978)
Şiirler (1976)

Siyasi kitapları
Ortanın Solu (1966)
Bu Düzen Değişmelidir (1968)
Atatürk ve Devrimcilik (1970)
Kurultaylar ve Sonrası (1972)
Demokratik Sol ve Hükümet Bunalımı (1974)
Demokratik Solda Temel Kavramlar ve Sorunlar (1975)
Dış Politika (1975)
Dünya-Türkiye-Milliyetçilik (1975)
Toplum-Siyaset-Yönetim (1975)
İşçi-Köylü Elele (1976)
Türkiye / 1965-1975 (1976)
Umut Yılı: 1977 (1977)

Dil ve Şiir

“Dil”in ortak gözlemleri, duyuları, duyguları, izlenimleri nesnel olarak belirleyip tanımlayan sözcüklerden oluştuğunu, bu sözcüklerin art arda dizilişinin belli kurallara göre olduğuna, bunun da insanı düşüncede büyük ölçüde bağımlı kılacağını işaret eden Ecevit, bu bağımlılıktan bir ölçüde kurtulabilme olanağının en çok şiirde bulunduğunu belirtiyor ve ekliyordu:

“Anlatma özgürlüğünden ve sorumluluğundan kurtulması dilde özgürlük kazandırır ozana... Dilde özgürlükse düşünmede özgürlüğü arttırır.
Kuşkusuz kesin bir özgürlük değildir bu... Kesin özgürlük yoktur aslında.
Göreceli bir özgürlüktür bu... Fakat göreceli de olsa önemli bir özgürlüktür.

Şiir dışı amaçla yazılan şiir topluma bildiride bulunmak için için yazılan şiir bu özgürlüğü kullanamaz. Çünkü öyle bir şiir iletişim aracıdır.” “Bu anlamda şiir kendiniz için yazmak demektir”, Ecevit’e göre... “Ama kendiniz için yazarken de insan için yazmış olursunuz. Şiirle kendinizde bulduğunuzu tüm insanlık için bulmuşunuzdur. Bir gerçeği veya doğruyu kendinizde duyamazsanız bulamazsanız dışınızda hiç duyamaz bulamazsınız. O nedenle bencillek değildir şiiri kendisi için yazmak...” Ecevit, bu temellendirmeden sonra kendi şiiriyle ilgili olarak, “Ben de gazeteciliğe hele siyasete girdikten sonra kendim için yazar oldum şiiri. Çünkü artık bir iletişim aracı olarak şiiri kullanmama gerek kalmamıştı” değerlendirmesinde bulunuyordu.

-Toplum ve Şiir

“İnsanlık şiirin sağladığı özgürlüğü bir ölçüde olsun kullanmazsa dil insanın aracı olmaktan çıkar insan dilin aracı olur” Bülent Ecevit’e göre...
Böyle bir durumda insan özne olmaktan çıkar nesne olur.
Alman düşünür Hamann’ın “şiir insanlığın ana dilidir” sözüne gönderme yapan Ecevit, şiirsiz kalan toplum bu nedenle insanlığın ana dilinden kopmuş sayar. Öyle bir toplum dile yabancılaşır; o yüzden kendine de yabancılaşır.

Ecevit’e göre, “Dille düşüncenin ilişkisi gözönünde tutulursa öyle bir toplumda düşünce de giderek bundan etkilenir ve öznelliğini yitirip kişiye yabancılaşır.

Öyle bir toplumun insanları sloganlarla konuşur artık. Daha kötüsü sloganlarla düşünürler. Daha da doğrusu pek düşünmez olurlar.”

Türk Toplumu ve Şiir

Ecevit’e göre, “Türk toplumu Türk halkı -dünyanın her yerinde- basmakalıp düşünür olmaktan ve baskılar altında suskunlaşıp veya nesnelleşip benliğini yitirmekten şiirle kurtulmuştur.” Şiir, Ecevit’e göre, Türk halkının, özellikle Türk köylüsünün “düşünceye konulan yasakların erişemediği bir özgürlük alanı olagelmiştir.”

Ozan ve Şiir

Ecevit’e göre, ozan bulmak istediğinin ardından koşmasının geçersizliğini bilir; “kafasının duyularının kapılarını camlarını açabildiğince açar ve bekler.” Felsefe bilimden, şiir de felsefeden önce gelir “buluculuk”ta; çünkü filozof bilim adamından ozan da filozoftan özgür düşünebilir; çünkü ozan dilde de hepsinden özgürdür, Ecevit’in anlayışına göre...

Virgül ve Şiir

Şiirlerinde virgül kullanmayan Ecevit, bu duruma açıklık getirirken, “halk şiirinde virgül de nokta da satır da başlarında büyük harf de yoktur ama her dize kolayca anlaşılır ben bunu şiirde kolayca başarabildim. Kolay olmamakla birlikte düz yazıda da uygulamaya başladım” açıklamasına, örneğine yer veriyordu.

Aytmatov’un Sözleri

Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov, Ecevit’in Rusça olarak yayımlanan şiir kitabına yazdığı “Sonsöz”de, “Ecevit’in şiirlerinde ulaşılan entellektüel kültür, felsefi düşünme düzeyi, genel Türk şiir yazınının olanaklarını ve dolayısıyla Türk dilinin kaynaklarını yüksek bir soyutlama düzeyine, dünya çapında önemli bir düzeye yükseltiyor; onların kendi emeğiyle kazanılmış yeni kıvraklığını ve teknolojikliğini kanıtlıyor” saptamasını yapıyor.

Genç Yaşta Başlayan Şiir Yolculuğu ve Edebiyat

Ecevit’in ilk şiirleri, Vedat Nedim Tör’ün isteğiyle ve “Bu şiirleri, bu toprağın onyedi yaşında bir genci yazdı” tanıtımıyla 1942’de “Hep Bu Topraktan” adlı dergide yayımlandı. 1970’li yıllarda yayımlanan iki şiir kitabında gençlik yıllarında yazdığı şiirlere yer vermeyen Ecevit, Doğan Kitap’tan 2005’te çıkan “Bir Şeyler Olacak Yarın”a bu şiirleri de aldı.
“Özgür İnsan” (1972-78) ve “Arayış” (1981) dergilerinin başyazarlığını yapan Ecevit, edebiyat çalışmalarına 1941’de Tagore’un “Gitanjali” adlı şiir kitabının çevirisiyle başladı; 1963’te de T.S. Eliot’ın ” Kokteyl Parti” adlı oyununu Türkçeye kazandırdı.

Bazı şiirleri bestelenen Ecevit’in Londra’da basın ataşeliğinde görevliyken yazdığı “Türk-Yunan Şiiri”, Muammer Sun tarafından şarkı sözü olarak kullanılarak “Mavi Büyü” adıyla bestelendi. Orkestra eşliğinde soprano ve tenor için yazılan eserin ilk olarak Bursa’daki Türk-Yunan Dostluk Konseri’nde seslendirildi.

Köylü Kadınları

Köylü kadınlar
Fistanları güllü kadınlar

Topraktan doğup da toprağı yoğurandır onlar
Veresiye canlarını doğurandır onlar

Köylü kadınlar
Fistanları güllü kadınlar

Yüzleri güneştir onların yanık
Ayakları topraktır onların yarık

Doyulmadan güzelliğine
Tarlalarda solandırlar

Köylü kadınlar
Fistanları güllü kadınlar.

Taka

Takalar geçiyor allı yeşilli
Takalar geçiyor dümenleri lazlı
Takalar geçiyor en nazlı
Yelkenlilerden de güzel
Güvenli sularda işsiz dönenen
Gezi yelkenlilerinden çok duyarak denizi
Takalar geçiyor enginlere
Yamalı göğsünü gere gere
Takalar geçiyor yükle yürekle
Takalar geçiyor emekle dolu
Günlük güneşlik
Kıyılardan kopmuş denizlerde
Anadolu kıyılar kadın olmuş
Açılır gider erkeği
Takalar takalar toprağın
Denizde çarpan yüreği (1970)

Yarın

Birşeyler olacak yarın
Duruşundan belli
Kırdaki atların
Bulutların koşusundan belli
Kazışından köstebeklerin toprağı
Karıncaların telaşından belli
Birşeyler olacak yarın
Belki bir tomurcuk
Beİki bir ağacın düşen yaprağı
Belki de bir çocuk
Pek o kadar göremesek de uzağı
Kuşların uçuşundan belli
Birşeyler olacak yarin
Öbürgünden önemsiz
Bugünden önemli (1975)

Jeolog

Avucumda bir buhurdan bu dünya
Çağlar tüter insansız
Sarar beni benden uzağa
Yokolmuş dağlar
Yankılar beni yapayalnız
Toprağın basamaklarından iner
Derin dağlara yükselirim
Eski ırmak izlerinde
Akar yiterim kumlarla
Görmez olur beni gözlerim (1976)

Soru

Kimbilir
İnsanda son kalan gözler
Görür mü dünyayı uzaktan
Kimbilir
Küçülür mü dünya
Büyür mü uzaktan
Kimbilir
Küllenir mi dünya özlenir mi yoksa uzaktan (1975)

Mağara

Mağaranın duvarına
Hayvanları taştan oydum
Kükrediler karanlıkta
Türkülerle karşı koydum
Karanlıktı mağara
Işığı taştan oydum
Üşüyordum
Bir de güneş koydum
Aşk oydum mağaranın duvarına
Aşk oydum
Ağrıdı taşlar
Yarıldı mağara
Ben doğdum (1970)

İnsan

Elbette senden güzel olacaktı
Çizdiğin resim
Yaptığın heykel
Senden büyük olacaktı
Senden yakışıklı
Elbette senden çok duyacaktı
Söylediğin türkü
Sen olduğundan büyüksün
Sen olduğundan iyisin
Sen olduğundan güzel (1954)

Ben misin?

Dirilten misin beni gövdem
Öldüren misin bilmem
Gördüren misin beni
Gözüm körleten misin bilmem
Bildiren misin bana başım
Gizleyen misin bilmem
Bir ben varım benden öte
Ben misin bilmem (1971)

Trensiz

Trenler geçmez oldu gözlerinden artık
Sallanmaz oldu ak mendili
Rayların sonu belli
En uzak yerler bile tanıdık
Trenler geçmez oldu gözlerinden artık
Ayrılan ayrıldı kavuştu kavuşan
Duman tütmez oldu yolcu gelmez
Bir tren sesi kalmış kulağında uzaktan
Trenler geçmez oldu gözlerinden artık
Kampana çalmaz oldu saati
İstasyonda artık o bir başına
Elinde bileti (19)

Promete Kentte

Promete şimdi kentte
Kayalara bağlı değil
Beton duvarlarla çevrilidir
Kartalların giremiyeceği bir semtte
Kendi kendini kemirir (1976)

Av

Ormanın kuytusunda vurulan geyik
Hayvanlar acınla suskun
Dallar yasınla eğik
Boynuzlarında çizgilerinde gözlerinde
Avcının söndüremediği iyilik (1971)

Pülümür'ün Yaşsız Kadını

Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu
Yaşını sordum bir giz gibi güldü
Kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz
Yüzüne baktım bir giz gibi güldü
Bir asa vardı elinde
Bir solmuş kırallığın
Kadifeden harmanisi üzerinde
Bir hititliydi o bir Selçukluydu
Bir ermeniydi bir kürttü
Bir türk
Yaşını sordum bir giz gibi güldü
Koluma girdi bir soylu kadınca
Tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini
Beni tek gözlü sarayına götürdü
Köy yapısı kulübesinin
Zamanı onda yitirdim ben
Yitik zamanlara onda eriştim
En soylu yoksulluğun
Toprak döşeli sarayında
Bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim (1969)

Bir Ozan Bir Devlet Adamını Sorguluyor

Yıldızlı bir gecede
Göğe bakmıyalı
Kaç ay geçti
Anımsar mısın
Yıldızlı bir gecede
Ya da güpegündüz
Canevinde duymadan
Sonsuzluğunu göğün
Ya da bir sabah
Çiçek açtığını ansızın
Fark etmeden
Bahçendeki ağacın
Hele bir de işitmeden
İşine giderken
Bilmeden ezdiğin
Karıncanın sesini
Nasıl bilesin
Evrendeki yerini de
Nasıl yönetesin
Ülkeni (1994)

Elele Büyüttük Sevgiyi

Rahşan’a,
Birlikte öğrendik seninle
Avcumuzda yüreği çarpan
Kuşa sevgiyi
Elele duyduk kumsalda denizin
Milyon yılda yonttuğu
Taşa sevgiyi
Tırtılları tanıdık seninle baharda
Tırtılken daha sevmeyi öğrendik
Sevgiden
Üreyen kelebeği
Toprağı evimiz gibi sevdik seninle
Birlikte sevdik kuru toprakta
Ev küren köstebeği
Köstebeğinden toprağına taşına
Tırtılından kelebeğine kuşuna
Elele sevdik bu dünyayı
Acısıyla sevinciyle sevdik
Yazıyla kışıyla sevdik
Köy-köy ülke-ülke
Gökler gibi sardı dünyayı
Yağmur gibi sızdı dünyaya
Dünya kadar oldu sevgimiz

Elele büyütüp elele derdik
Elele derip insana verdik
Verdikçe çoğala
Sevgimizi (1980)

Göçmen

Sevdiklerimin başında bir bilmediğim
Görmediğim özlemediğim özlediklerimin başında

Yurdum olmadan sıladayım
Kimsem ölmeden yasta
Yollarda gözlediğim ne
Mektuplarda beklediğim ne

Nereden sürmüşler beni buralar nere
buralar nere, buralar nere

Bir bildiğim olmalı, bilmez olmuşum
Bir derdim olmalı, gülmez olmuşum
Buralara konmuş göçmen olmuşum
Bir derdim olmalı, gülmez olmuşum...

Şiir

Ormanın kuytusunda vurulan geyik
Hayvanlar acınla suskun
Dallar yasınla eğik
Boynuzlarında çizgilerinde gözlerinde
Avcının söndüremediği iyilik
Ne ben sorayım seni
Ne sen beni sor
Soyunmuş seslerimiz tenden
Boşlukta bir aşk örüyor...

Bach Sonatı

Ses olmuş duygular
Yaklaşır dalga dalga zamansız
Kavuşsa da seslerimiz birbirine
Biz kavuşamayız

Ne kollarımız var saracak
Ne öpecek dudaklar
Ne görülecek yüzümüz var
Ne görecek göz

Biz aşk örüyoruz boşlukta
Çizgiden soyut
Zerreden öz...

Not: İnternetten alıntıdır.
İpek isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
bulent, bülent ecevit, bülent ecevit biyografi, bülent ecevit biyografisi, bülent ecevit hakkında, bülent ecevit hakkında bilgi, bülent ecevit hayatı, bülent ecevit kim, bülent ecevit kimdir, bülent ecevit özgeçmişi, bülent ecevit yaşamı, ecevit, hayatibiyografisi


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar son Mesaj
Afife Ecevit Biyografisi - Afife Ecevit Hayatı - Afife Ecevit Kimdir? Renklerin Dansı Türk Ressamların Biyografileri ve Eserleri 1 13.06.23 17:50
Bülent Oran Biyografisi - Bülent Oran Kimdir - Bülent Oran Hayatı - Bülent Oran Yaşam Serap Türk Sinema Sanatçılarının Hayatı ( Biyografileri ) 0 12.09.14 09:49
Bülent Ecevit İlköğretim Okulu Bahçelievler İstanbul Pelince Anaokulu - İlköğretim 0 17.08.10 01:43
Bülent Ecevit Şiirleri Sevda Türk Şairlerin Şiirleri 21 01.07.09 17:26
Bülent Tanör Biyografisi,Bülent Tanör Hayatı,Prof.Dr.Bülent Tanör Kimdir? İpek Diger Ünlülerin Biyografileri 0 25.06.09 19:02


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:02 .


Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2