Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 53
719 Mesajına 1.316 Kere Teşekkür Edlidi
:
Dil Sınavları İçin En önemli 1000 Kelime Dil Sinavlari Için En önemli 1000 Kelime DİL SINAVLARI İÇİN EN ÖNEMLİ 1000 KELİME 1 abandon = (1) (birini) terk etmek (= leave) (2) bir şeyden vazgeçmek (= give up) 2 abbreviate = (1) kısaltmak, özetlemek (2) (matematikte) sadeleştirmek 3 abolish = (toplumdaki tabuları) yıkmak, sona erdirmek (= do away with) 4 absorb = içine çekmek, emmek 5 abstain from = (alkol, ilaç vb ) --- den sakınmak/ uzak durmak (=avoid from) ! 6 abundance = bolluk, bereket 7 abundant = bol, bereketli 8 accelerate = hızlandırmak, ivme kazandırmak *** accelerator = gaz pedalı 9 accept = kabul etmek, razı olmak 10 access = erişmek, ulaşmak 11 accessible to = ulaşılabilir, erişilebilir 12 accommodate = (misafir, konuk vb ) ağırlamak (= put up) 13 accompany = (1) eşlik etmek, arkadaşlık etmek (= escort) (2) beraber bulunmak ya da bir arada gözükmek (* Pain and fever accompany inflammatory diseases) 14 accomplish = başarmak (= achieve) 15 accumulate = (1) birikmek, çoğaltmak (2) biriktirmek, yığmak 16 accuracy = doğruluk, kesinlik 17 accurate = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precise, correct) 18 accurately = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precisely, correctly) 19 accuse (of) = birini bir şeyle suçlamak, itham etmek 20 achieve = başarmak, yerine getirmek 21 acknowledge as = (1) kabul etmek, --- olarak tanımak (2) (mektup, mesaj vb ) aldığını gönderen kişiye bildirmek 22 acquainted with = aşina olmak, haberdar olmak (= familiar with) 23 acquire = (dil, miras, huy vb ) edinmek, kazanmak (= obtain, attain) (*She acquired a huge fortune) (* I acquired Turkish but I learned English in school) 24 acquisition = edinim 25 activity = faaliyet, aktivite *** activist = bir fikrin aktif destekçisi (= supporter) 26 adapt = bir şeye uyarlamak, uydurmak ( = adjust) 27 addict = bağımlı, tiryaki *** drug addict = eroin bağımlısı 28 addiction to = bağımlılık, tiryakilik 29 addition = ilave, ek 30 additionally = ayrıca, bunun yanı sıra, buna ilaveten (= furthermore, moreover) 31 adequately = yeterli bir şekilde (= sufficiently) 32 adjust = (1) uyarlamak (= adapt) (2) alışmak (= get used to) 33 adjustment = düzeltme,intibak, uyma 34 administer = (1) idare etmek, yönetmek (2) (damardan ilaç vb ) vermek, sağlamak 35 admire = hayran olmak 36 admit = kabullenmek, itiraf etmek 37 adopt = (1) evlat edinmek (= take up) (2) (önlem, tedbir vb ) almak (adopt measure) (3) (başkasına ait bir şeyi) benimsemek (dil, din vb ) 38 adore = çok sevmek, tapmak 39 adverse = zıt, kötü 40 advocate = (1) savunmak (= defend) (2) desteklemek (= support) 41 affect = etkilemek (= influence) 42 aggravate = gittikçe kötüye gitmek, fenalaşmak (= deteriorate, worsen) 43 aggressive = saldırgan 44 aid = yardım etmek (= help) 45 alien (to) = yabancı 46 alongside = yanında, bitişiğinde (beside, next to) 47 alter = değiştirmek (= change) 48 alteration = değişiklik 49 amazing = şaşırtıcı, hayran bırakıcı (= astonishing) 50 amend = değişiklik yapmak (kanunda düzenleme yapmak anlamındaki gibi) 51 amendment = değişiklik, (kanun vb ) üzerinde değişiklik yapmak (= alteration) 52 amusing = eğlenceli, zevkli 53 announce = anons etmek, ilan etmek (= give out, declare) 54 anticipate = ummak, beklemek 55 apologize = özür dilemek (apologize to someone for something) 56 appalling = korkunç (= dreadful, horrendous) 57 appointment = (1) atama, tayin (2) randevu (= rendezvous) 58 appreciate = (1) takdir etmek, değerini bilmek (2) anlamak, farkına varmak 59 approach = (1) (zaman/ mesafe bakımından birine/bir şeye) yaklaşmak (* Do not approach with fire! (2) (bankaya/yüksek bir mevkiye vb ) müracaatta bulunmak, ricada bulunmak (* She approached the bank for a loan) 60 appropriately = uygun olarak (= suitably) 61 approve of = onaylamak, uygun bulmak, tasvip etmek 62 arrange = düzenlemek, ayarlamak (toplantı, randevu vb ) 63 artefact = insan eliyle yapılmış (sanat) 64 ascend = yukarı çıkmak, yükselmek, tırmanmak (= go up / climb up) 65 ask for = ricada bulunmak, bir şey istemek 66 aspire = şiddetle arzu etmek, çok istemek (* I’ve always aspired to be a singer) 67 assemble = (1) bir araya getirmek, toplamak (= gather) (2) monte etmek (= put up) 68 assess = değerlendirmek (= evaluate) 69 assign = atamak, tayin etmek, görevlendirmek (= appoint) 70 assist somebody in something = birine bir konuda yardım etmek 71 associate = (zihninde insanlar/eşyalar arasında) çağrışım yapmak, çağrıştırmak (* I always associate the smell of baking with my childhood) (2) (kötü yolda olan veya kötü alışkanlıkları olan insanlarla) arkadaşlık yapmak, düşüp kalkmak (* Don’t associate with those glue-sniffers) 72 assume = (1) elinde delil olmadan bir şeyin doğru olduğunu düşünmek veya kabul etmek, farz etmek (= conclude) (2) (sorumluluk/vebal vb ) üstlenmek, üzerine almak (= take on) (* I temporarily assumed the responsibility for her) 73 assure = birine teminat vermek, emin kılmak, garanti vermek 74 astonishment = şaşırtmak, şaşırmak (= amazement, bewilderment) 75 attach = iliştirmek, eklemek (= enclose) 76 attack = saldırmak, saldırı 77 attain = elde etmek, erişmek (= gain, obtain) 78 attainment = ulaşmak, erişmek 79 attend = iştirak etmek, katılmak 80 attribute = (bir sebebe/nedene) dayandırmak (= base on/upon) 81 auditorium = dinlenme/izleme salonu, seyircilerin oturduğu bölüm 82 available = mevcut, var olan 83 avert = (1) olmasını önlemek (2) başka yöne çevirmek (trafik akışını vb ) 84 avoidable = kaçınılabilir, engellenebilir 85 award = ödül 86 backward = geri kalmış, geriye doğru 87 badly in need of = bir şeye/birine çok muhtaç olmak 88 barely = (1) hemen hemen hiç, neredeyse hiç (2) güçlükle (= hardly, scarcely) 89 bargain = (1) pazarlık, anlaşma (2) pazarlık etmek (3) kelepir, ucuz eşya 90 barren = kurak, verimsiz (= infertile, arid) 91 basic = temel (= essential, fundamental) 92 bazaar = pazar, alışveriş yeri 93 behave = davranmak 94 believe = inanmak 95 belongings = birinin kişisel eşyaları (= possessions) 96 beloved = sevgili, hazret 97 bitingly satirical = aşırı alaycı, insafsızca eleştirme 98 bizarre = tuhaf, acayip (= strange, weird) 99 blanket = battaniye 100 blaze = (1) ateş, alev, yangın (2) parlamak 101 bolt = fırlayıp kaçmak, tabanları yağlamak 102 branch = dal, branş 103 break off = (nişan, nikah vb ) bozmak, ayrılmak 104 breed = (1) (hayvan için) doğurmak, yavrulamak (2) hayvan yetiştirmek 105 bribery = rüşvet *** offer bribes = rüşvet teklif etmek 106 bride = gelin 107 brief = kısa, öz *** in brief = kısaca, öz olarak 108 bring up = (1) çocuk büyütmek (2) kusmak (3) ortaya (konu vb ) atmak 109 broadcast = (radyo, televizyon, hava durumu için) yayın 110 Broadly speaking = Genel konuşmak gerekirse (= generally, mostly) 111 broil = ızgara yapmak, kavurmak 112 bullfight = boğa güreşi 113 bully = (1) kabadayı, zorba (2) kabadayılık yapmak, zorbalık yapmak 114 burial = gömü, gömme 115 burn = (1) yakmak (2) yanmak 116 button = düğme 117 calculator = hesap makinesi 118 call for = talep etmek, istemek (= demand) 119 calm = sakin 120 can’t take one’s eyes off = gözlerini birinden veya bir şeyden alamamak 121 cancel = iptal etmek (= call off) 122 captivating = büyüleyici (= enchanting, fascinating) 123 captive = tutsak, esir 124 captivity = tutsaklık, esaret 125 capture = yakalamak, ele geçirmek, tutsak etmek (= apprehend) 126 careless = dikkatsiz 127 carry out = (çalışma, deney, anket vb ) yürütmek, icra etmek (= fulfil, conduct) 128 carve = (1) (tahta vb ) oymak (2) (et vb ) kesmek 129 casually = günlük, sıradan, havadan sudan 130 caution = uyarı, dikkat 131 cease = sona erdirmek, durdurmak ( cease-fire= ateşkes) 132 ceaseless = aralıksız, durmadan (= non-stop) 133 celebration = kutlama 134 celebrity = ünlü 135 census = nüfus sayımı 136 ceremony = tören 137 charge (with) = --- ile yargılamak (mahkemede) (= try) 138 circulate = dolaşmak, dolaştırmak, deveran etmek (vücuttaki kan vb ) 139 circulation = (1) dolaşım (2) gazete tirajı, günlük satış oranı 140 cite = örneklemek, adından bahsetmek, değinmek (= refer to, mention) 141 citizen = vatandaş *** Citizenship = Vatandaşlık 142 clarify = açıklamak (= explain) 143 claw = pençe, hayvan pençesindeki kıvrık tırnak 144 clearance = (1) mağazayı boşaltma, malları elden çıkarma, tasfiye (2) izin, yeşil ışık 145 close = (sıfat) yakın 146 closed = kapalı 147 closure = (1) kapanış (2) iflas 148 coincide with = aynı zamana denk gelmek/tesadüf etmek (= fall on the same date) 149 collapse = (1) (bina vb için) çökmek (2) bayılmak 150 collapsible = katlanabilir (kanepe vb ) 151 collar = (1) yaka (2) tasma 152 colleague = iş arkadaşı 153 collide with = çarpışmak (= crash into) 154 commence = başlamak (= start) *** commencement speech = açılış konuşması 155 comment on = yorum yapmak (= interpret) 156 commercial = ticari 157 commit = (1) (intihara vb ) kalkışmak, yeltenmek (2) (suç, cürüm) işelemek (3) (kendini işine, ailesine vb ) adamak (= devote) 158 commit = kalkışmak, yeltenmek *** commit suicide = intihar etmek 159 common = (1) ortak (2) sıradan, yaygın *** in common with = --- ile ortak nokta 160 commonplace = yaygın, sıradan (= ordinary, usual) 161 commuter = ev ile iş arasında mekik dokuyan/gidip gelen 162 companion = dost, arkadaş 163 company = (1) arkadaşlık, dostluk (2) şirket 164 compel = zorlamak, mecbur bırakmak (= force, oblige) 165 compensation for = (1) tazminat ödemek (2) telafi etmek 166 compete = rekabet etmek, yarışmak ***competition = müsbaka, yarış 167 compete against = başkasıyla yarışmak, rekabet etmek 168 compete with = başkasıyla aynı yerden beslenmek/geçim sağlamak (kangurular koyunların otlaklarından otlanan rakip hayvanlar olması gibi) 169 competition = (1) rekabet (2) müsabaka, yarış 170 compile = derlemek, bir araya getirmek (bilgi, delil vb ) 171 complain to somebody about something = şikayet etmek 172 completely = tamamen, bütünüyle (= entirely) 173 comply (with) = --- e uymak,--- e itaat etmek (= abide by) 174 compose = oluşturmak, meydana getirmek *** be composed of = --- den oluşmak 175 compound = bir sürü binanın bulunduğu etrafı çevrili mekan 176 comprise = içermek (= include) 177 compute = hesap yapmak, bir notu bilgisayara girmek(= calculate ) 178 conceal = gizlemek, saklamak (= hide) 179 conceive as = (1) --- olarak algılamak/düşünmek (2) conceive of = bir şeyi ilk kendisi akıl etmek (= senaryonun konusu vb ) (3) gebe kalmak 180 conclude = sonuç çıkarmak (= assume) 181 conclusion = sonuç, netice, yargı 182 condition = durum, hal / koşul,şart 183 conditionally = şartlı olarak, belli şartlara bağlı 184 conduct = (1) (deney, anket vb ) idare etmek, yürütmek (= carry out) (2) (isim hali) davranış (= behaviour) 185 conduct = (1) (deney,çalışma vb ) yürütmek,icra etmek (2) davranış (= behaviour) 186 confess = itiraf etmek (= speak out) 187 confident (of) = emin 188 confine to = (1) sınırlamak, bir yere mahkum etmek (2) hapse atmak (= imprison) 189 confirm = (1) onaylamak, doğrulamak (= verify) (2) (bir iddiayı, davayı vb ) güçlendirmek, pekiştirmek (= strengthen) 190 conflict = (1) çatışma, savaş (2) anlaşamama, tartışma 191 conflict with = çatışmak, çarpışmak, savaşmak 192 conform to = uymak, uyuşmak (= obey the rules) 193 confront = (1) karşılaşmak, yüz yüze gelmek (2) confront about = yüzleştirmek 194 confuse = karıştırmak, şaşırmak 195 conquer = (1) fethetmek (2) yenmek, galip gelmek 196 consent = (1) razı olmak (2) izin,rıza (= permission) 197 consent to = razı olmak 198 consequence = sonuç, netice (= result) 199 conserve = korumak, muhafaza etmek 200 considerable = büyük ölçüde, önemli miktarda, azımsanamaz X negligible(=neglicıbıl) 201 considerably = önemli ölçüde, oldukça 202 considerately = düşünceli/nazik bir şekilde 203 consideration = göz önünde bulundurma/düşünme 204 consist of = ibaret olmak, meydana gelmek 205 conspire against = birine komplo kurmak (= plot against) 206 constantly = 1-sürekli 2- aralıksız 207 constantly = sürekli 208 constitute = oluşturmak, meydana getirmek (= make up) 209 constrain = zorlamak (= restrain, force) 210 construct =inşa etmek, yapmak (= build) 211 consult = danışmak (= check with) 212 consume = tüketmek (= use up) 213 contact with = birisi ile kontak/temas kurmak, irtibata geçmek 214 contemporary = çağdaş, aynı çağda yaşayan 215 content with = --- den memnun 216 contest = yarışma, müsabaka *** beauty contest = güzellik yarışması 217 continent = kıta 218 contract = (1) sözleşme yapmak (2) küçülmek, büzülmek (= shrink) (3) hastalık kapmak 219 contradict = çelişmek 220 contradictory = çelişkili, tutarsız, kendini yalancı çıkaran (= inconsistent) 221 contribute to = katkıda bulunmak 222 controversial = tartışmalı, fikir ayrılığına sebep olan (= disputable, debatable) 223 controversy = anlaşmazlık, fikir ayrılığı 224 conventional = geleneksel, alışılagelen 225 converse = (1) karşıt, zıt (2) konuşmak 226 convert into = dönüştürmek (= change) 227 convict = mahkum, tutuklu 228 convince = ikna etmek 229 correctly = doğru bir şekilde, düzgünce (= accurately, precisely) 230 correspond to = bir şeyle uymak, uygun düşmek, tekabül etmek (= agree, match) 231 correspond with = birisi ile yazışmak 232 counterpart = karşılığı, dengi (“Sultan” kelimesinin counterpart’ı “Kral” dır) 233 couple = çift 234 course = (1) gidişat, ilerleme (zaman/mekan içinde) *** in the course of = ---nın esnasında (2) (nehir için) akış yönü (3) öğrenim, kurs 235 cramped = hijyenik olmayan 236 crash = (1) kaza, şiddetli ses, iflas (2) yere düşme , çarpma 237 crawl = emeklemek 238 create = yaratmak 239 credibly = inanılır bir şekilde (= believably) 240 criminal = ciddi bir suç/cürüm işlemiş,suçlu 241 crippled = felçli, kötürüm (= paralysed) (2) engellenmiş, gerilemiş (ekonomi vb ) 242 crocodile = timsah (= alligator) 243 cross out = üstünü çizmek, silmek (= delete) 244 crumble = ufalanmak, parçalanmak (= disintegrate, fall apart) 245 cultivate = tarım yapmak, tarlayı vb sürüp ekmek 246 curator = sanat galerisi/müze/kütüphane görevlisi 247 currency = döviz 248 curve = eğim, eğmek 249 custom = gelenek, görenek *** customs = gümrük 250 customary = geleneksel (= traditional) 251 debate = tartışmak 252 debt = borç 253 deceit = kandırmak *** deceitful = hilekar, hileci 254 deceive = kandırmak, kafaya almak (= take in) 255 decipher = şifresini çözmek 256 decipher = şifresini çözmek, anlamını meydana çıkarmak 257 declare = ilan etmek, beyan etmek 258 decline = (1) azalmak, gerilemek (2) kibarca reddetmek (= turn down) 259 dedicate = kendini adamak (= devote to, commit oneself to) 260 dedicate to = kendini adamak (= devote to) 261 deduce = sonuç çıkarmak (= conclude, assume) 262 deduction = tümevarım, sonuç (= conclusion) 263 deepen = derinleştirmek, derinleşmek 264 defeat = yenmek, bozguna uğratmak (= beat) 265 defect = bozukluk, kusur, hata, sakatlık *** speech defect = konuşma özrü 266 defend = savunmak 267 define = tanımlamak 268 degeneration = yozlaşma, aslını kaybetme 269 delay = geciktirmek 270 delightful = zevkli, hoş 271 deliver = (1) siparişi teslim dağıtmak/teslim etmek (= distribute) (2) doğurmak vermek (3) deliver speech = konuşma yapmak 272 demand = (1) talep, istek (2) talep etmek, istemek ***in demand = revaçta 273 demobilize = askerden terhis etmek 274 demolish = yıkmak, parçalamak (= do away with) 275 demonstrate = (1) uygulamalı bir şekilde göstermek (= show) (2) gösteri yapmak, protesto düzenlemek 276 deny = (1) inkar etmek (2) yapmasını yasaklamak (deny somebody to do something) 277 depress = (1) üzmek (= sadden, upset) (2) bastırmak (= press down) 278 derive from = çıkarmak, gelmek 279 descend = inmek, azalmak 280 desert = çöl 281 deserve = hak etmek 282 design = plan çizmek, tasarlamak 283 design = tasarlamak, dizayn etmek 284 desire = (1) istek, arzu (2) istemek, arzu etmek (= wish) 285 desolate = mutsuz, kederli (= depressed) (2) terkedilmiş (= deserted) 286 dessert = tatlı 287 destination = hedef, varılacak yer 288 destiny = kader, kısmet 289 destroy = yıkmak, yok etmek (= damage, ruin) 290 detain = alıkoymak, göz altında tutmak (= take into custody) 291 detect = meydana çıkarmak, işin aslını ortaya çıkarmak (= discover, notice) 292 detection = teşhis etmek, belirlemek 293 deter (someone) from = caydırmak, engel olmak (= discourage) 294 deteriorate = kötüleşmek, kötüye gitmek (= aggravate, worsen) 295 determination = (1) azim, kararlılık (= ambition) (2) inat (= stubbornness, obstinacy) 296 devastate = yıkmak, tahrip etmek (= destroy) 297 develop = (1) geliş(tir)mek, genişle(t)mek, ortaya atmak (teori, fakir vb ) (2) (foto) film banyo ettirmek (3) (vücudun ürettiği bir hastalığa) yakalanmak “develop cancer” 298 deviate = sapmak, yönünü değiştirmek (= diverge, stray) 299 devote = adamak 300 diagnose as = teşhis etmek 301 differentiate = ayırmak (= distinguish) 302 diminish = azalmak (= decline) 303 direct = (1) yönetmek (2) (turiste vb ) yol göstermek (guide) 304 disappearance = ortadan/gözden kaybolmak (= vanish) 305 disclose = açığa çıkarmak, gün ışığına çıkarmak (= reveal, display) 306 discover = keşfetmek 307 discriminate (against) = (ırk, yaş, cinsiyet vb ) ayrımcılık yapmak 308 discriminate against = ayrımcılık yapmak 309 discuss about = tartışmak (= argue) 310 disease = hastalık, maraz (= illness, ailment) 311 dismiss = kovmak (işten), kafasından çıkarmak 312 dismissal = kovma, başından savma 313 dispatch = göndermek, yollamak (= send, submit) 314 display = göstermek, sergi *** on display = sergide 315 displeased = hoşnut kalmamış, memnun olmayan (= discontented, unsatisfied) 316 dispose of = başından atmak, --- den kurtulmak (= get rid of) 317 dispute = (1) tartışmak, anlaşamamak (= disagree) (2) anlaşmazlık (= controversy) 318 disqualify = diskalifiye etmek, elemek, yetersiz görmek 319 disseminate = (bilgi, fakir vb ) yaymak, dağıtmak 320 distinct = (1) farklı, ayrı, bağımsız (= different) (2) açık seçik, net (= clear) 321 distinguish = ayırmak, farkını söylemek (= differentiate) 322 distort = (1) (olayın aslını) çarpıtmak, farklı bir anlam yüklemek (= misrepresent) (2) (şeklini/biçimini vb ) bozmak, tahrif etmek (= disfigure) 323 distress = (1) tehlike (2) acı, ıstırap 324 distribute = dağıtmak (= deliver, hand out) 325 divert = (trafik yönünü vb ) saptırmak, başka yöne çevirmek 326 dizzy = başı dönen, kendini bayılacak gibi hisseden (= giddy) 327 docile (dosayl) = uysal, evcil 328 dominate = egemen/baskın olmak, hakim olmak, idaresi altına almak 329 donate = (para, kan vb ) bağış yapmak (= contribute) 330 donation = (para, kan vb ) bağış yapmak (= contribution) 331 dowry = çeyiz 332 dramatic = (1) tiyatro ile ilgili (= theatrical) (2) önemli, kayda değer (= drastic) (3) ani, çok hızlı (fiyatlarda ani ve hızlı artış gibi) 333 draw = (1) (resim vb ) çizmek (2) (perde vb ) çekmek, kenara almak (3) (sonuç) çıkarmak (***draw a conclusion) (4) bir maçın berabere bitmesi 334 dress code = (bir işyerinde veya okulda) kıyafet genelgesi 335 drug addict = eroin bağımlısı 336 drug dealer = eroin ticareti yapan kişi 337 dustbin = çöp kutusu (= trash can) 338 earth***** = deprem 339 edit = bir kitabı basılabilir hale getirmek, editörlük yapmak 340 edition = (kitap için) basım, baskı, yayın 341 educate = eğitmek (= train) 342 effect = etki (= influence, impact) *have an effect on = üzerinde etkisi olmak 343 elect = seçmek (= vote for) 344 eliminate = elemek, den kurtulmak (= get rid of) (2) yok etmek, yıkmak (= destroy) 345 elimination = (1) ortadan kaldırma, yok etme, bertaraf etme (2) hesaba katmama 346 embarrass = utandırma (= humiliate) 347 embrace = (1) kucaklamak (= hug, cuddle) (2) (fikir, din vb ) benimsemek 348 emerge = ortaya çıkmak (= come out) 349 emphasize = vurgulamak 350 employ = (1) işe almak (2) (metot, yöntem vb ) uygulamak 351 empty = (1) boşaltmak (2) boş 352 emulate = taklit etmek,(= imitate, copy) 353 enable = olanaklı kılmak 354 enclose = çevresini sarmak 355 encounter = karşılaşmak ( to face) 356 encourage = teşvik etmek 357 endure = dayanmak 358 enhance = büyülemek 359 enhancement = yükseltme, artırma, çoğaltma (= improvement, enrichment) 360 enlarge = büyütmek, genişletmek 361 enquire = soruşturmak 362 enslave = köleleştirmek, esir etmek 363 ensure = birini temin etmek/emin kılmak, birine garanti vermek 364 entertain = eğlendirmek 365 entirely = tamamen (= completely) 366 entrance = giriş 367 envy = kıskanmak, imrenmek 368 epic = destan 369 epic = destansı (şiir vb ) 370 equal = eşit, adil 371 equality = eşitlik (= parity, fairness) 372 equate = eşitlemek 373 equip = donatmak 374 equip = donatmak ***equipment = donanım, teçhizat 375 erode = yıpratmak, aşınmak 376 erupt = patlamak 377 establish = kurmak, doğruluğunu kanıtlamak, kabul etttirmek 378 estimate = tahmini bir şey/rakam söylemek, tahminde bulunmak (= guess) 379 eternal = kalıcı, ebedi 380 evaluate = değerlendirmek (= assess) 381 evaluation = değerlendirme (= assessment) 382 evidently = açık ve şüphe ***ürmez bir şekilde, delillere dayanarak (= obviously) 383 evolve = (1) geliş(tir)mek (= develop) (2) (Biyolojide) evrim geçirmek 384 evolve = değişmek, evrim geçirmek 385 exaggerated = abartılı, mübalağalı 386 excavate = kazı yapmak 387 exceed = aşmak 388 excessive = aşırı, abartılı (sayıda, miktarda) 389 exchange = takas etmek, değiş tokuş etmek (= swap) 390 exclude = çıkarmak 391 exclusive to = herkese açık olmayan, özel (otel, tatil yeri vb ) 392 exclusively = sadece, yalnızca 393 excursion = keşif gezisi 394 exhibit = sergilemek 395 exist = var olmak, mevcut hale gelmek 396 existence = var oluş, mevcut olma 397 expand = genişlemek, büyümek, nüfuz olarak artmak 398 expect = ummak, beklemek 399 expectation = umut, beklenti 400 expense = masraf 401 experience = (1) tecrübe (2) tecrübe etmek, yaşamak (3) olay, vukuat 402 expire = (yiyecek, ilaç vb için) son kullanma tarihi gelmek, miadı dolmak 403 expire = süresi dolmak 404 Expiry Date = Son Kullanma Tarihi 405 explode = patlamak 406 exploit = patlatmak, sömürmek 407 explore = keşfetmek,araştırmak 408 export = ithal etmek 409 expose = (1) açıklamak, arz etmek (= reveal) (2) (tehlikeye vb ) maruz bırakmak 410 express = (1) ifade etmek, iletmek (2) çabuk, hızlı (= fast) 411 extend = (1) (tatilin, ödevin vb ) süresini uzatmak (= prolong) (2) ekleme yapmak (eve birkat daha çıkmak veya balkon eklemek gibi) (= make bigger) ***extension 412 extract = elde etmek, çekip çıkarmak (üzümden sirke elde etmek gibi) 413 extraordinary = (1) fevkalade, olağanüstü (= exceptional) (2) tuhaf, alışılmadık 414 fabricate = (1) uydurmak (= make up) (2) (raf vb ) monte etmek (= put up) 415 facilitate = kolaylaştırmak 416 fade = (1) solmak (2) solgun 417 failure = başarısızlık 418 faint = (1) bayılmak (= pass out) (2) solgun (ses, renk vb ) 419 fairly = oldukça (= quite, rather) 420 falsify = (1) hesaplar üzerinde oynamak (2) sahtekarlık yapmak (= fake) 421 familiar (with) = aşina, tanıdık 422 famish = aç kalmak, açlıktan ölmek (= starve) 423 fare = (otobüs, uçak vb için) fiyat 424 fatal = ölümcül ***fatally injured = ağır yaralı, ölümcül yarası olan 425 favourable = olumlu, yapıcı (= positive, constructive) (2) uğurlu (= auspicious) 426 fearful for = --- için korkan/endişelenen 427 fertilize = (toprağı vb ) verimli hale getirmek, verimli kılmak 428 fetch = gidip getirmek 429 fiancé = (erkek) nişanlı 430 fiancée = (kız) nişanlı 431 field trip = kır gezisi, arazi gezisi 432 fierce = (1) şiddetli, kıyasıya, çetin (rekabet vb ) (2) azgın, azmış (köpek vb ) 433 figure = (1) şekil, figür (2) rakam, sayı (3) figure out = anlamak (= make out) 434 filthy = (1) pis, kirli (2) dayanıksız, sağlam olmayan 435 finance = finanse etmek, paraca desteklemek 436 fine = (1) ince ince/küçük doğranmış (et, patates vb ) (2) iyi, güzel (3) para cezası 437 firework = havai fişek 438 fit = (1) sağlıklı, zinde, sıhhati yerinde (= robust, healthy) (2) (bir kıyafetin şıklık bakımından değil de bedene oturması anlamında) yakışmak (3) sara nöbeti (= seizure) 439 flatmate = ev arkadaşı 440 flattery = birine yağ çekme 441 flee = kaçmak (= escape) 442 fleece = koyun postu (yünlü) *** hide = yünsüz post 443 flight = (1) uçuş (2) uçak (= airplane = aeroplane) 444 flow = (nehir vb için) akmak *** overflow = taşmak 445 fluctuate = dalgalanmak, istikrarlı gitmemek, bir artmak bir azalmak 446 fluctuate = dalgalanmak 447 focus on = odaklanmak, yoğunlaşmak (= concentrate on, centre on) 448 fold = (1) katlamak, kıvırmak, bükmek (2) bir şeyin --- katı, --- misli (twofold, tenfold = iki katı/misli, on katı/misli) 449 force = zorlamak 450 forceful = (1) güçlü, zorlu (2) etkili, ikna edici 451 forecast = önceden tahmin etmek (= predict) 452 forge = taklidini yapmak, sahtesini çıkarmak 453 forgery = sahtekarlık (= counterfeit, fake) 454 forgery = sahtekarlık, kalpazanlık 455 former = önceki (iki şeyden bahsederken ilk söylenen kişi veya şey) 456 formerly = evvelki, önceki 457 formulate = formülleştirmek, formüle dökmek 458 forthcoming = yakınlaşmakta olan, gelmekte olan ( Christmas vb ) 459 fortify = takviye etmek, sağlamlaştırmak, kuvvetlendirmek (= strengthen, enrich) 460 fracture = kırılmak, çatlamak ( kemik, kolon vb ) 461 frail = zayıf, cılız (= feeble) 462 frame = çerçeve 463 freed = serbest kalmış, özgür (= at liberty, at large) 464 fulfil = (görev, sorumluluk vb ) yerine getirmek, icra etmek (= carry out) 465 fundamental = esas, temel, zorunlu (= essential) 466 funeral = cenaze töreni 467 fussy = aşırı titiz (= fastidious, meticulous, diligent) 468 fuzzy = tüylü 469 gather = (1) toplamak, bir araya getirmek (2) bir araya gelmek 470 gender = cinsiyet (= ***) 471 generate = (1) (ısı, elektrik vb ) üretmek (2) (tartışma vb ) ortaya atmak 472 genre (= canr) = tür, çeşit, nevi (= type, sort) 473 get rid of = başından atmak, defetmek 474 giant = dev X dwarf 475 give up = vazgeçmek, bırakmak (= abandon, abort) 476 glance = göz atmak 477 gloom = karanlık ***gloomy = üzüntülü, hüzünlü 478 glorify = yüceltmek, övmek (= praise) 479 goal = amaç, gaye (= aim) 480 govern = yönetmek 481 government = hükümet 482 grab = kapmak, el koymak (= snatch) 483 gradually = yavaş yavaş, kademeli olarak 484 grant = vermek, bahşetmek (burs, bağış vb ) 485 grasp = (1) (bir nesneyi) kavramak (2) (bir konuyu) kavramak, anlamak 486 graveyard = mezarlık (= cemetery) 487 groom = damat 488 grow tired of = --- den yorulmak 489 growl = köpek ve benzeri hayvanların çıkardığı hırlama sesi 490 guide = rehber, rehberlik etmek 491 harass = saldırmak, taciz etmek ******ual harassment = cinsel taciz 492 harbour = (1) liman (2) barındırmak, sağlamak 493 hardship = zorluk 494 harshly = (1) sert bir şekilde (2) kabaca 495 hasten = acele etmek 496 havoc = hasar, yıkım (= destruction) 497 hazard = tehlike 498 hazardous = tehlikeli (= perilous) 499 hectic = heyecanlı, telaşlı, hareketli (program, ofis vb ) 500 hesitate = duraklamak --------------Tualimforum İmzam-------------- Yeniden gülmem için Beni baştan sevmen lazım.......