Sanat Nedir?
Sanat üzerine farklı tanımlar yapılmaktadır. Akademik çevrelerce yapılan tanımlar üzerinde durmak gerekir. “Bir duygunun, tasarının veya güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılıktır.” Sanat, en kaba anlamıyla, yaratıcılığın ve hayal gücünün ifadesi olarak anlaşılır. Tarih boyunca neyin sanat olarak adlandırılacağına dair fikirler sürekli değişmiş, bu geniş anlama zaman içinde değişik kısıtlamalar getirilip yeni tanımlar yaratılmıştır. Bugün sanat terimi birçok kişi tarafından çok basit ve net gözüken bir kavram olarak kullanılabildiği gibi akademik çevrelerde sanatın ne şekilde tanımlanabileceği, hatta tanımlanabilir olup olmadığı bile hararetli bir tartışma konusudur. Açık olan nokta ise sanatın insanlığın evrensel bir değeri olduğu, kısıtlı veya değişik şekillerde bile olsa her kültürde görüldüğüdür.
Sanat kavramı üzerine yapılan yorumlardan önce sanat hakkında biraz bilgi vermek gerekir. İnsanoğlu yazılı anlatıma başlayamadığı çağlarda kendisini ifade edebilmek için, kendine ve çevresine göre iletişim adına aradığı anlamı bulabilmek için görsel anlatım yollarını yani sanatı kullanmıştır. Böylece anlattıkları ile kişiliğini oluşturmaya başlamıştır. Sanatın tanımını verirken farklı açılardan bakmamız gerekir. Bu durumda da farklı tanımlarda bulunabiliriz. Sanat; “yaratıcının ve alıcının duygularında varolan biçim ve ahenk birliği bağlantılarını harekete geçirip güzeli ortaya koyabilecek, hoşa giden yaratma çabasıdır, bir sanatçının ürün verebilmesindeki amaç, duymakta olduğu his ve heyecanları başkalarına da aktarmaktır ve bu aktarma işini nesnel olarak üstlenen de sanat ürünüdür.” Sanat güzel olandır, estetik olandır, insanlığın varlığı ile kendini var edendir. “Sanat görsel ve duygusal iletişim aracıdır. Sınırları ve boyutları verici ile alıcının kapasitesine ve kültürel birikimine bağlı olarak gelişir.”
Sanat, insanlık tarihinin her döneminde var olan bir olgudur. İnsanlığın geçirdiği evrimler yaşama biçimlerini, yaşama bakışlarını, sanat biçimlerini ve sanata bakışlarını değiştirmiş, her dönemde ve her toplumda, sanat farklı görünümlerde ortaya çıkmıştır.
Bugün sanatın “duygusal ve düşünsel etkileme gücü”’ne sahip oluşu daha belirleyicidir. Bu anlayışa en uygun tanımı yapan Thomas Munro’ya göre; “sanat doyurucu estetik yaşantılar oluşturmak amacıyla dürtüler yaratma becerisidir”. Sanat, güzel ile uğraşır. Güzel göreceli bir kavramdır. Kendi içinde tutarlı bir bütünlüğü taşıyan şey çirkin, acı verici, iğrendirici bile olsa estetik açıdan güzeldir.
“Sanat, nesnel ve öznel yaklaşımlara göre farklı açıklanır. Nesnel yaklaşımda sanat, toplumsal etkilerle, öznel yaklaşımda ise salt bir bireysellikle yaratılır”.
Kant’a göre; sanatın kendi dışında, hiçbir amacı yoktur. Onun tek amacı kendisidir. Güzel sanatı ancak deha yaratabilir.
Hegel’e göre; sanattaki güzellik doğadaki güzellikten üstündür. Sanat, insan aklının ürünüdür. Kendisine doğanın taklidinden başka amaç bulmalıdır.
Marks’a göre; yaratıcı eylem, insanın ve doğanın karşılıklı etkileşiminin bir aşamasıdır. Bu, toplumsal bir karakter taşır. Sanat, yaşamı insanileştiren bir olgudur. Araştırıcı, yaratıcı, çok yönlü tümel insana ulaşma çabası içinde sanatlar gelişebilir.
B. Croce; güzelliğin yerine anlatımı öne çıkarır. Sanat, sezginin ve anlatımın birliğidir. Bireysel ve teorik bir etkinliktir. Doğa, sanatçının yorumu ile güzel olabilir.
Sanat, deha düzeyindeki zekanın, var olana karşı tepkisinin, tutarlı bir bütünlük içerisinde somutlaştığı bir alandır. Sanatçı, zekası ve sezgileriyle çağının önünde giden insan olduğu için, gerçek sanatın anlayanı azdır. Onu anlamak için çaba gerekir.
Sanat, felsefenin en büyük açıklanamamış sorularından biridir. Sanat duyguyla tasarlanmış, içine emek sarf edilmiş bir eserdir.
“Sanattaki estetik, doğadaki güzelliklerin insan ruhunda oluşturduğu düzenli bir olgudur. Sanat; inanç, felsefe, bilim ve teknik becerisi içinde yaklaşmaya özen göstermektedir.” Sanatçının bilimsel ve sanatsal veriler doğrultusunda kendisini çizgi, renk ve sözcüklerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştır. Sanat, önceleri biçim bakımından özgürlük ararken; bugün, anlam, konu, ruh ve estetik bakımından özgürlük aramaktadır.
“Sanat öyle bir kişilik ifadesidir ki, bir dile bir zümreye hitap etmez, o bütün insanlara hitap edecek boyutlarda engin ve bütün insanları etkileyecek çapta güçlü, evrensel bir ifade tarzıdır.”
Günümüzde, insanların karşı karşıya kaldığı psiko-sosyal sorunlara çözüm olabilecek alanlardan biri de sanattır. İnsan duyarlığının karmaşık ürünleri olan ve daima insan özgürlüğünün hakkını arayan sanat eserleri, bazı kalıpları sürekli olarak zorlayıp aşar, onların nitelik olarak daha üstün ve yoğun yeni seviyelere ulaşmasını sağlar.
Tolstoy, “İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu, kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme ihtiyacından sanat ortaya çıkmıştı” demektedir. İnsan, nasıl duymaya, düşünmeye başladığı andan itibaren kelimenin gerçek anlamıyla hayata girmiş olursa, insanlık da duygularını ve düşüncelerini sesler, çizgiler ve renklerle canlı ve cansız simgeler halinde şekillendirmeye başladığı andan itibaren, gerçekten tarih sahnesine çıkmış olur. Sanat; din ve felsefe gibi, insanı günlük hayatın dar kalıplarından kurtaran bir teneffüs anı gibidir. Sanatta güzeli, bilimde doğruyu arayan insan ruhu ve zekâsı, aslında kendini aramaktadır. Din, felsefe, bilim, sanat ve hatta teknik gibi alanlar, birbirine sıkı sıkıya bağlıdırlar. Her sanat eseri, var olan bir şey ile, bir nesne ile ilgilidir; belli bir varlığı anlatır, ondan bir kesit ortaya koyar. Bir resim, belli bir tabiat parçasının resmidir veya bir insan görüntüsüdür. Bir tiyatro oyunu, belli olayların simgelenmesidir. Bir şiir yada müzik parçası, ya tabiattan yada insan ruhundan, insan duygularından bir anlatımdır. Sanatçının gördüğü, kavradığı ve gerçeklik olarak belirlediği varlığın bilgisi, sanatın öz konusunu oluşturur.
Sanatı farklı bir biçimde de tarif etmek mümkündür. “İnsan aklının eşya üzerindeki pırıltısı”. İnsanların, tabiat karşısındaki duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi unsurlarla güzel ve etkili bir biçimde ve kişisel bir üslûpla ifade etme çabasından doğan ruhsal bir faaliyettir. Sanat, “insanlar arasında anlaşmayı sağlayan bir araç” olarak kabul edebilir. Sanatın ayırıcı özelliklerinden biri, onun günlük, basit ve sıradan şeylerin üstünde olmasıdır.
Sanata ilişkin en önemli özellik anlatımdır. Kişinin çok özel iç dünyası, imgeleri, düşünüleri ve duyguları sanat ile görselleşir. Bu çok özel dünyanın dışa aktarılması, bir başka deyişle anlatımı, başkalarının anlatımının anlaşılması, insan için bir ihtiyaçtır. Hangi sanat formu olursa olsun yaratma eylemi anlatılmak isteneni izleyiciye iletme amacını güder.
“Sanatı en yalın biçimde tanımlamak gerekirse; sanat bir görüş yada seziştir. Sanatçı bir imge yada resim üretir. Sanattan tad alan biriyse yüzünü sanatçının ona gösterdiği yöne çevirir ve kendisi için açılmış olan pencereden bakarak, kendinde sanatçının imgesini oluşturur”.
[1] Serap BUYURGAN, Ufuk BUYURGAN, Sanat Eğitimi ve Öğretimi, Ankara,2001
[2] Sıtkı M. ERİNÇ, Sanat Psikolojisine Giriş, Ankara,1998
[3] Prof.Dr. Hasan PEKMEZCİ
[4] Metin SÖZEN,Uğur TANYELİ, Sanat Kavram ve Terimler Sözlüğü, İstanbul,2003
[5] Cemil SENA,Estetik Sanat ve Güzelliğin Felsefesi,İstanbul,1972
[6] Afşar TİMUÇİN,Estetik,1993
[7] Ali Rıza KIRKAN
[8] Öğr.Gör.Birgül ÖZÇELİKÇİ,Hayat Ağacı Dergisi,Sivas,2005
[9] Benedetto CROCE,Sanatın Felsefesi Felsefenin Sanatı,