Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 48
121 Mesajına 160 Kere Teşekkür Edlidi
:
İlhan Berk Hayatı(Biyografisi) Hayatı : 1918 yılında Manisa’da dogdu. Balikesir Necatibey Ilkögretmen Okulu’nu ve Ankara Gazi Egitim Enstitüsü Fransızca Bölümü’nü bitirdi. Bir süre ögretmenlik yaptı (1945-55). Ankara’da Ziraat Bankası Yayın Bürosu’nda çevirmen olarak çalıştı (1956-1969) ve emekliye ayrıldı. Kendini şiire ve yazılara verdi Başlangıcından bugüne, yazdıgı şiirlerle hep "günümüzün en ilginç ve en genç" şairlerinden biridir. İlk yazıları, ilk şiir kitabı Güneşi Yakanların Selamı (1935)’ de yayımlayan Manisa Halkevi Dergisi’nde çıktı Destansı yönünün agır bastıgı, adeta bir Türk Walt Whitman’ı olarak adlandırıldıgı dönemde İstanbul 1939-47 (1947), Günaydın Yeryüzü (1952), Türkiye Şarkısı (1953) ve Köroglu (1955)’nu yayımlamıştı. Sonrası, İkinci Yeni’den eski şiirimize, kendi Atlası’nı kurmaktan düzyazı şiirlere, aforizmalarından harfleri, nesneleri ve semtleri sevmeye dek genişleyen çok kollu bir şiir ırmagı ******************************** İlhan Berk 1916 yılında Manisa’da doğdu, ilk ve ortaokulu Manisa’da bitirdi. Ardından Balıkesir Necatibey İlköğretim Okulu’ndan mezun oldu, Espiye’de iki yıl ilkokul öğretmenliği yaptıktan sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’ne girdi. Enstitü’nün Fransızca bölümünü bitiren (1944) İlhan Berk, Zonguldak, Samsun ve Kırşehir ortaokul ve liselerinde Fransızca öğretmenliği yaptı (1945-1955). Ardından 1956′da Ankara’da T.C. Ziraat Bankası’nın Yayın Bürosu’na çevirmen olarak girdi, on üç yıl burada çalıştıktan sonra emekli oldu(1969). İlhan Berk, bu tarihten sonra kendini tamamıyla yazmaya verdi, bir anlatı kitabı dışında, yalnız şiir ve şiire ilişkin yazılar yazmıştır Berk, modern şiirin iki büyük şairi kabul edilen Arthur Rimbaud ve Ezra Pound’un kimi şiirlerini de Türkçeye çevirerek kitaplaştırmıştır. Kül isimli kitabıyla 1979 yılında Türk Dil Kurumu ve İstanbul kitabı ile de 1980 yılında Behçet Necatigil Şiir Ödüllerini kazandı. İlhan Berk 1983′te Deniz Eskisi isimli kitabıyla ,Yedi Tepe şiir Armağını’nın 1988′de de Güzel Irmak isimli kitabıyla Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü (F. Edgü ile) aldı. Yazın Hayatı İlhan Berk, ilk şiirlerini 1935′te Manisa Halkevi’nin dergisi Uyanış’ta yayımladı. Berk, 19 yaşında Güneşi Yakanların Selâmı ismiyle kitaplaştırdığı bu şiirlerinde “hece vezni” kullanmakta ve o dönemin şiir anlayışına özgü bir karamsarlık taşımaktadır. “Sonsuzluk”, “kızıl”, “hulya”, “ateş” en sevdiği kelimeler olarak görünmektedir. Sembolist şiirden etkilenmiş izlenimi veren imgeler yapmayı sevmektedir: “Bir karanlık gecenin masmavi seherinde / Kızıl başörtünle gül yüzlü bahçede görün”. Dil anlayışı da daha döneminden kopamamıştır ki, bunu da 19 yaşındaki bir şair adayı için doğal karşılamak gerekmektedir: “Kıpkızıl hülyalı bir renge yükselmeden gün / Bir devrin neşesini taşımakta yüzün”. Berk’in ilk kitabına ismini veren şiirinin son kıtası da şöyledir: “Neler, neler beklenmez nihayetsiz bir yerden / Güneşi içelim mor şafaklar gecesinden / Selâm! Sonsuzluklara, hasret gönüllerden / Selâm, güneşe, göğü yakanlar bahçesinden!” İlhan Berk, ardından 1940′lara doğru Yeni Edebiyat anlayışı içinde yer almış, Servet-i Fünun (Uyanış), Ses, Yığın, Yeryüzü, Kaynak gibi dergilerde yazmıştır. Türk şiirinin en deneyci şairlerinden biri olan İlhan Berk, durmadan yatak değiştirerek, fakat bazı sorunlara hep bağlı kalarak şiirini günümüze kadar eskitmeden getirmeyi başarmıştır Eserleri: Şiir: Güneşi Yakanların Selâmı (1935), İstanbul (1947), Günaydın Yeryüzü (1952), Türkiye Şarkısı (1953), Köroğlu (1955), Galile Denizi (1958), Çivi Yazısı (1960), Otağ (1961), Mısırkalyoniğne (1962), Aşıkane (1968), Şenlikname (1972), Taş Baskısı (1975), Atlas (1975), Kül (1978), İstanbul Kitabı (1979), Kitaplar Kitabı (1981- Seçilmiş Şiirler), Deniz Eskisi (1982- Şiirin Gizli Tarihi’ni de içererek), Delta ve Çocuk (1984), Galata (1985), Güzel Irmak (1988- Şairin Kanı’nı da içererek), Pera (1990), Anlatı: Uzun Bir Adam (1982), Diğer Eserleri: Başlangıcından Bugüne Beyit Mısra Antolojisi (1960), Aşk Elçisi (1965-antoloji), A. Rimbaud : Seçme Şiirler (1962), Dünya Edebiyatında Aşk Şiirleri (1968), Dünya Şiiri (1969), Şifalı Otlar Kitabı (1982), El Yazılarına Vuruyor Güneş (1983), E. Pound : Seçme Kantolar (1983), Şairin Toprağı (1992). İŞTE KURŞUN KUBBELER ŞEHRİ İSTANBUL’DASIN İşte kurşun kubbeler şehri İstanbul’dasın Havada kaçan bulutların hışırtısı Karaköy çarşısından geçen tramvayların camlarına yağmur yağıyor Yeni cami Süleymaniye arkalarını kirli bir göğe vermişler Hiç kımıldamıyorlar Ayasofya elleriyle yüzünü kapamış bütün iştahı ile ağlıyor İnsanlar sokak sokak çarşı çarşı ev ev İnsanlar sırt sırta omuz omuza verip durmuşlar Boyunları bükük Yorgun kinli kederli durgun Yığın yığın olmuşlar hepsi köPage Rankingünün açılmasını bekliyor Bir anda şehrin dört bucağına akacaklar Bir anda iki ayrı kıtadaki insanlar gibi Fatihliyle Beşiktaşlı sarmaş-dolaş olacak Benim onları birer birer çalıştıkları yerlere götürüp bıraktığım olmuştur Hepsi dar kapanık yerlerde sıkıntılı işlerde çalışırlar Hepsi deli gibi severler yaşamayı Bu en önde gidenler Tophane’de Dikimevinde çalışır Sekiz kızdır ancak üçü evlenmiştir Bu saçları darmadağın asık suratlı delikanlılar Kömür işçisidir Bu üç kız Beyoğlu’nda büyük bir mağazada tezgâhtar Bunlar yol amelesidir Bunlar vapur işçisidir Öbürleri duvarcı, hamal, ırgat, kayıkçı Hepsi bu gök altında sarmaş- dolaş olmuş yürüyorlar (Dünyada işlerine giden insanları görmek kadar güzel bir şey yoktur) Durduğun yerden İstanbul KöPage Rankingüsü tramvayları mavnalarıyla sanki yürüyor Bu sislerin ve bulutların arasından en sonra harekete geçen Kız kulesidir Kayıkların direklerin insanların üzerine Büyük bir bulut gelip durmuştur İşte karın karına vermiş motorlardaki balıkların üstlerine yağmur yağıyor Bir defa olsun akıllarına gelmemiştir Gözleri pırıl pırıl balıkların Bir İstanbul göğü altında ağlamak Hepsi denizde geçen hayatlarını düşünüyorlar Dokunsanız ağlayacaklardır İstanbul açları tokları hastalarıyla aynı kıta üzerinde bulunuyor Bu saatte dünyada sabahtır Bu sabahta yeryüzünün bir çok limanlarına gemiler girip çıkar Bir çok insanlar balıktan dönerler İstanbul bin göz bin dudak halinde ayakta İşte sırayla kalkan kepenklerin gürültülerini duyuyorum. Camlar siliniyor Tramvayların havayı yarıp geçtiklerini görüyorum Tünelde vagonların ışıkları yandı Gülhane parkına güneş vurdu Fatih’teki “Garipler Mahallesi”nde şimdi sade çocuklar kalmıştır Edirnekapı tramvaylarında iğne atsan yere düşmez Sanki bir can pazarı kurulmuştur Uyuyan şehirleri evlerini Allah’ı satıyorlar Bu saatte İstanbul deli eder Bu saatte yeryüzü çalışan insanların elindedir Kapanık sokaklarda kunduracılar Bazıları elektrik bazıları gaz lambası altında çalışıyor İki yana açılmış kollarıyla havalanmak üzere olan kuşlara benziyorlar Hepsinin başları önlerinde Hepimiz ayaklarımızın rahatlığını ellerine bırakmışız Kıvançlıyız Demirci kızgın ateş önünde su veriyor Bakkal ayakta ellerini kavuşturup durmuş Yorgancı bir sıra kırmızı güller sıraya koydu dikecek Eski elbiseciler kapılarının önlerine çıkıp oturdular Kapalı çarşının küçük esnafları el kadar dükkânlarını açtı Mercan yokuşu tıklım tıklım Sabahla işe giden o insanların hepsi ayakta Ben bu sokağın öğle paydosundaki halini bilirim Ellerinde ekmekleriyle işçiler Yan sokaklara çöküvermişlerdir Kadınlı erkekli Biran makinelerden yağlardan kurtulmuşlardır Gelip geçenlere garip bir şekilde bakarlar (Bu işten ve dünyadan uzak saatlerde Onların akıllarından geçenleri bilmek isterdim) Bütün bu fukara sokaklarda kalabalık halk mahallelerinde Durgun ve düşünceli yüzleriyle onlar vardır Marangoz hem tahtayı ölçüyor hem şarkı söylüyor Kitapçı bize yeryüzünü unutturan kitapların tozunu alıyor Tekrar yerine koyuyor Havada Çalışan insanların sesleri Manav çamurların ve yağmurun arasından karpuzlarını kurtarıp sıraya koydu Bakırcı ip gibi ince kırmızı ve halis bakırdan kıvançlı İki eliyle bir kulp yapıyor sonra bozuyor Berber aynalarını aletlerini koltuklarını temizlemiş makası elinde bekliyor Terzi ütüsünü almış omuzlarımıza yuvarlaklık veriyor sonra iğneyi alıyor Mürettip daima yanı başında duran büyük adam isimlerini bozmadan bağlayıp makineye veriyor Eskici bir kadın kundurasının bir tekini bitirdi Öbürüne başlayacak Kahveci herkesin arzusu üzerine eski çayı döktü yenisini demledi Trafik memuru yerinde Gözünden hiçbir şey kaçmıyor İlhan Berk Şiirleri --------------Tualimforum İmzam-------------- Deniz