Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 174
122 Mesajına 291 Kere Teşekkür Edlidi
:
Mevlana Celâleddîn-i Rûmî - Mevlana Celaleddini Rumi Hayatı -Mevlana Celaleddini Rumi Mevlana Celâleddîn-i Rûmî - Mevlana Celaleddini Rumi Hayatı - Mevlana Celaleddini Rumi Kimdir Tanınmış büyük evliyâdan. Asıl adı Muhammed, lakabı Celâleddîn, ünvânı Mevlânâ'dır. Hüdâvendigâr, Sultân-ül-Âşıkîn, Sultân-ül-Mahbûbîn, Molla-yı Rûm ve Molla Hünkâr gibi lakapları da vardır. Babası, Sultân-ül-Ulemâ (Âlimlerin Sultânı) ismiyle meşhûr Muhammed Behâeddîn Veled hazretleridir. Soyu hazret-i Ebû Bekr'e ulaşır. Annesi sâlihâ ve evliyâ bir hanım olan Mü'mine Hâtun, İbrâhim Edhem hazretlerinin neslindendir. 1207 (H.604) senesi Rebîulevvel ayının altıncı günü Horasan'ın Belh şehrinde doğdu. 1273 (H.672) senesi Cemâziyelâhir ayının beşinci günü Konya'da vefât etti. Kabr-i şerîfi Konya'nın en meşhur ziyâret yerlerindendir. Mevlânâ Celâleddîn, küçük yaşta ilim tahsîline başladı. Âlim ve evliyâ bir zât olan babasının terbiye ve himâyesinde yetişti. Mânevî olgunluklara kavuştu. Henüz beş yaşında iken kendisinden bir takım hârikulâde ve olağanüstü hâller görüldü. Kirâmen kâtibîn meleklerini görür, evliyânın ruhlarıyla konuşurdu. Melekler ve Allahü teâlânın ricâl-i gayb ismi verilen velî kullarının rûhları kendisini ziyâret ederlerdi. Zâhiren tanımadığı bu kimselerin böyle sık sık görünmelerinden dolayı, mübârek benizleri sararıp solardı. Babası Sultân-ül-Ulemâ, ondaki bu hâlin, meleklerin ve velîlerin oğlunu ziyâreti sebebiyle olduğunu bildiği için memnûn kalırdı. Ancak, aklına bir noksanlık gelmesin diye, talebelerinden birkaçını oğluyla meşgûl olmaları için vazîfelendirip; -Oğlum Muhammed'e görünenler, Allahü teâlânın çok sevdiği velî kullarıdır. Şefkat ve merhâmetleri sebebiyle oğluma görünüp, onunla sohbet ediyorlar. Kendi hâllerini ona öğretiyorlar, melekler âlemini gezdirip gösteriyorlar. Her ne kadar bunlar iyi şeyler ise de, o daha küçüktür. Kendisini zaptedemeyip, aklına bir ârıza gelmesinden korkarım. Bunun için sizler, onun heyecanlanmasına engel olun, derdi. Nitekim hazret-i Mevlânâ'yı, sözlerini, yolunu anlamanın anahtarını, kendisi bir rubâisinde şöyle dile getirmektedir: Ben sağ olduğum müddetçe Kur'ân'ın kölesiyim. Ben Muhammed Muhtâr'ın yolunun tozuyum. Benim sözümden bundan başkasını kim naklederse, Ben ondan da bîzârım, o sözlerden de bîzârım. Ney çalmak, ilâhi okumak, oynamak, zıplamak şöyle dursun, Celâleddîn-i Rûmî (kuddise sirruh), yüksek sesle zikr bile yapmazdı. Nitekim Mesnevî'sinde; Pes zi cân kün, vasl-ı cânânrâ taleb, Bî leb-ü bî gâm mîgû, nâm-ı Rab! buyuruyor. EVLİYÂ ŞEFKATİ Mevlânâ hazretleri, merhamet sâhibiydi, Hayvanlara bile o, gâyet şefkatli idi. Bir gün sevdiklerinden, para verip birine, Bir ekmek aldırarak, aldı onu eline. Sonra bir virâneye, gidiverip o saat, Yedirdi bir köpeğe, eliyle onu bizzat. Tâkib etti o kimse, nereye gittiğini, Ve gördü bir köpeğe, ekmek yedirdiğini. Mevlânâ ona gelip, buyurdu ki: "Ey filân, Bilirim, yedi gündür, aç duruyor bu hayvan. Yeni yavrulamıştır, hem de şu virânede, Onları bırakıp da, ayrılmıyor yine de. Bir anne şefkatiyle, yavrulara bakıyor, Yanlarında bekleyip, bir yere ayrılmıyor. Resûlullah hadîste, buyuruyor ki zîrâ; "Allah da rahmet eder, merhametli kullara. Ey Eshâbım, siz dahi olun ki merhametli, Merhamet eylesinler size de semâ ehli." O kişi ağlayarak, dedi ki Mevlânâ'ya: "Efendim, hamd olsun ki, Allahü teâlâya, Sizleri tanımakla, şereflendirdi bizi, Himâye edersiniz, dünyâda hepimizi. Âhiret için dahi, ümitliyim şimdiden, Bizi kurtarırsınız, Cehennem ateşinden." Buyurdu: "Velîlerin, pek fazladır şefkati, Kurtarır dostlarını onların şefâati." HEPSİ ÎMÂN ETTİLER Mevlânâ, tahsil için, Konya'dan bir gün yine, Şam'a gidiyordu ki, uğradı Nusaybin'e. Hıristiyan papazlar, bir yere gelmişlerdi, Acâyip istidraçlar, halka gösterirlerdi. Gösteriş yapmak için, hazret-i Mevlânâ'ya, Bir oğlan çocuğunu, uçurdular havaya. Celâleddîn-i Rûmî, bir duâ etti o an, Havada kala kalıp, düşmedi yere oğlan. Feryâd ediyordu ki, korkusundan o çocuk; "Düşüp de öleceğim, indirin beni çabuk! Çok uğraştılarsa da, papazların birçoğu, Hiç indiremediler, havadan o çocuğu. Oğlan bağırdı ki: "Sizin yanınızdaki, O zâtın duâsıyla, işbu hâl oldu vâki. Ancak onun duâsı, kurtarır beni bundan, Yoksa helâk olurum, yere düşüp buradan." Papazlar bil-mecbûri, ona gelip bu kere, Dediler: "Duâ et de, o çocuk düşsün yere." Buyurdu ki: "Hiçbir şey kurtarmaz o çocuğu, Kelime-i şehâdet, kurtarır yalnız onu." Oğlan bunu duyunca, sevinip bu habere, Kelime-i şehâdet, söyleyip indi yere. Papazlar bunu görüp, hayrette kaldı hepsi Ve insâfa gelerek, îmân etti cümlesi. --------------Tualimforum İmzam-------------- Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol. MEVLANA CELALEDDİN RUMİ Tuna