tualimforum.com  

Geri git   tualimforum.com > KÜLTÜR VE SANAT > Dini Konular > Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri
Kayıt ol Yardım Üye Listesi Ajanda Bugünki Mesajlar

Sahabeler - Evliyalar - İslam Alimleri Sahabeler Hakkında Bilgiler.Evliyalar Hakkında Bilgiler.İslam Alimleri Hakkında Bilgiler.Sahabelerin Hayatı.Evliyaların Hayatı.İslam Alimlerinin Hayatı


Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Süleyman Hilmi Tunahan - Süleyman Hilmi Tunahan Hayatı - Süleyman Hilmi Tunahan Kimdi
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
 
Görüntülenme Sayısı
1490

Yeni Konu aç  Cevapla
 
LinkBack Seçenekler
Alt 13.08.11, 15:06   #1 (permalink)
Kullanıcı Profili
Moderator
 
Tuna - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Jan 2008
Nerden: Konya
Mesajlar: 1.788
Konular: 1135
Puan Grafiği
Rep Puanı:3960
Rep Gücü:57
RD:Tuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond reputeTuna has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 174
122 Mesajına 291 Kere Teşekkür Edlidi
:
Post Süleyman Hilmi Tunahan - Süleyman Hilmi Tunahan Hayatı - Süleyman Hilmi Tunahan Kimdi

Süleyman Hilmi Tunahan - Süleyman Hilmi Tunahan Hayatı - Süleyman Hilmi Tunahan Kimdir

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, 1888 (h. 1304) yılında Silistre’nin Hezargrad kasabasının Ferhatlar köyünde doğmuştur. Tuna Nehri’nin güney kıyısında bulunan Silistre, önceleri Rumeli Eyaleti’nin önemli sancakları arasındayken Kanuni devrinin son dönemlerinden itibaren Özi Eyaleti’nin Paşa Sancağı haline getirilmiştir. Hezargrad ise, önceleri Silistre Sancağı’nın kaza merkezedir ve Tanzimat’tan sonra sancak merkezi bir kasaba haline gelmiştir. Asıl adı, Bulgarca’da “virane” demek olan“Razgrad”dır. Kuzeydoğusunda Silistre yer almaktadır. Bu yer şu anda Bulgaristan sınırları içerisindedir.

Süleyman Efendinin soyu Fatih Sultan Mehmet zamanında yaşayan İdris Bey’e kadar dayanmaktadır. Fatih, İdris Bey’i Tuna Han’ı tayin etmiş ve ayrıca kendisine kız kardeşini vermiştir. Dedeleri ise Kaymak Hafız ismiyle tanınan bir zattır. Babası Hocazade Osman Efendi, tahsil hayatını İstanbul’da tamamladıktan sonra memleketi Silistre’ye dönmüş ve buradaki Satırlı Medresesi’nde yıllarca müderrislik yapmış meşhur bir alimdir. Annesinin ismi ise Hatice’dir.

Osman Efendi ilmiyle mil, takva sahibi bir insandır. Bu zat, tahsil hayatını geçirdiği İstanbul’da bir gece rüyasında vücudundan kopan bir parçanın gökyüzüne çıktığını ve etrafa ışıklar saçtığını görür. Osman Efendi daha sonra bu rüyayı kendisinden gelecek olan ve dünyayı manen aydınlatacak hayırlı bir evlada yorumlar. Osman Efendi tahsilini tamamladıktan sonra memleketi Silistre’ye gelir, evlenmek için saliha bir kız araştırır ve neticede Hatice isminde bir hanımla evlenir. Bu evliliğineticesinde Fehim, Süleyman Hilmi, İbrahim ve Halil isimlerinde dört erkek evladı olur.

Osman Efendi Silistre Satırlı Medresesi’nde müderris olduğu için çocuklarının ilk tahsillerini kendisi vermektedir. Bu arada o, rüyasında kendisine işaret edilen çocuğunun hangisi olduğunu anlayabilmek için merak ve ilgiyle onların hal ve tavırlarını izlemektedir. Bu ilk tahsil sırasında Süleyman Hilmi, zeka, anlayış, öğrenme kabiliyeti ve bilhassa kılı kırk yararcasına bir İslmî hayat yaşamasıyla günden güne tebarüz etmekte ve diğer kardeşlerinden farklı olduğunu hissettirmektedir.

Bu gelişmeler üzerine Osman Efendi rüyasında kendisine işaret edilen evladının Süleyman Hilmi olduğunu anlar ve daha sonra gelecekte önemli bir misyon yüklenecek olan oğlunamaddi-manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak ayrı bir ilgi ve alaka göstererek onu yetiştirir.

Tahsil Hayatı

Süleyman Efendi, ilk tahsilini kendi memleketindeki Rüştiye Mektebinde yaptıktan sonra bir müddet babasının da müderrislik yaptığı Satırlı Medresesinde ilim tahsil etmiştir. Daha sonra babası Osman Efendi, oğlunu yüksek tahsil yapması için İstanbul’a göndermiş ve ona şu nasihatlerde bulunmuştur:

- İstanbul’da parasız kalmak, ahirette imansız kalmak gibi zordur. Onun için iktisatlı ol, on kuruşa alacağın bir şeyi beş kuruşa almaya gayret et.

- Usul-ü fıkıh ilmine iyi çalışırsan dininde kuvvetli olursun.

- Mantık ilminde iyi çalışırsan ilminde kuvvetli olursun...

Süleyman Efendi evvela Fatih Camii dersiamlarından Bafralı Ahmed Hamdi Efendinin yanında “ulûm-u aliye” olarak isimlendirilen sarf, nahiv, belağat, mantık ve münazara gibi ilimleri ve “ulûm-u liye” denilen tefsir, hadis, fıkıh ve bu ilimlerin usullerini tahsil ederek birincilikle hocasından iczetnamesini (diploma) almıştır. (1916) Süleyman Efendi derslere olan iştiyakı ve üstün zekasıyla hemen dikkatleri üzerine çekmiş ve medrese muhitlerinde kendi hakkında “yetişirse iyi bir lim olacak” görüşü yaygınlaşmıştır.

Süleyman Efendi, Ahmed Hamdi Efendi’den icazet aldıktan sonra Darü’l-Hilafeti’l-Aliyye Medresesi kısm-ı âli (İlahiyat Fakültesi) bölümüne kayıt yaptırmış, daha önce yapmış olduğu medrese tahsilinden dolayı buraya üçüncü sınıftan başlamış ve iki yıl sonra da mezun olmuştur.

Üstün başarı ile üniversite tahsilini bitiren Süleyman Efendi günümüz ifadesiyle akademik kariyer yapmak için Süleymaniye Medresesi’ne bağlı “Medrestü’l-Mütehassisîn”e (yüksek lisans-doktora) kaydolmuştur. Bu okulun tefsir ve hadis, fıkıh, kelam ve hikmet, edebiyat olmak üzere dört bölümü vardır. O bu bölümlerden tefsir ve hadisi seçmiştir. Süleyman Efendiburadaki tahsilinin ilk iki yılını tamamladıktan sonra “İstanbul Müderrisliği Ruusu” unvanını almıştır. (1918) 27 Mayıs 1919 yılında ise Medrestü’l-Mütehassisîn’in tefsir ve hadis bölümünü birincilikle bitirmiştir.

Süleyman Efendinin Medrestü’l-Mütehassisîn’de okuduğu dersler ve aldığı notlar şunlardır:

- Tefsir-i Şerif 10
- Usűl-i Hadis ve Nakd-i Rical 10
- Hadis-i Şerif 10
- Tabakat-ı Kurra ve Müfessirîn 10
- Risale (tez) 9.2

Ayrıca Süleyman Efendi Tanzimat’tan sonra ilk defa açılan ve bugün Hukuk Fakültesi karşılığında olan “Medresetü’l-Kuzat”ı birincilikle kazanmış ve burada Roma Hukuku, Sakk-ı Şer’î, Ticaret-i Berriyye Hukuku, Ticaret-i Bahriye Hukuku, Hukuk-u Düvel gibi dersleri başarıyla okuyarak mezun olmuştur. Hatta o bu okulu birincilikle kazandığını telgrafla babasına bildirmiş ancak babası hüküm verme konumundaki insanların büyük bir mesuliyet altında olduklarını ve adaleti gerçekleştiremeyenlerin ise cehennemlik olacaklarını bildiren hadisler ışığında oğluna şu cevabı göndermiştir: “Süleyman! Ben seni cehenneme göndermek için İstanbul’a yollamadım.” Bunun üzerine Süleyman Efendi babasına bir mektup yazmış ve mektubunda kendi maksadının hakimlik yapmayıp zamanının bütün din ilimlerinde en zirve noktaya çıkmak istediğini dile getirmiştir. Nitekim daha sonraki hayatına bakıldığında da onun hakimlik yapmadığı görülecekti.

Bu şekilde Süleyman Efendi, yüksek tahsilini ve akademik kariyerini de üstün bir başarıyla tamamlayarak devrinin seçkin alimleri arasına girmiştir.

Eserleri

Süleyman Efendi fazlaca kitap telif etmemiştir. Kendisine neden kitap yazmıyorsun diyenlere ise şu cevabı vermiştir:

“Selefin mum ışığında yazdığı baha biçilmez hazine misali eserlerin toprağa gömülerek çürüdüğünü, bakkallara satılarak çöplüklerde çiğnendiğini, bir kısmının da kütüphane raflarında tozlanmış ve çürümeye terk edilmiş olduğunu gördüm. Medreseleri kapanmış, yazısı değiştirilmiş, din ilimleri yok olmaya yüz tutmuş olan bir zamanda, kitap yazmaktansa, yazılan ilmî eserleri anlayarak anlatacak ve ilmi satırdan sadra intikal ettirip yaşatacak talebe yani canlı kitap yetiştirmeyi daha lüzumlu buldum.”

Bununla birlikte Süleyman Efendinin kaleme aldığı eserleri şunlardır:

1) Yepyeni Usul ve Tertiple Kur’an Harf ve Harekeleri: Süleyman Efendi Kur’an’ın öğretilmesi amacıyla tertip bu eserinde yeni ve kolay bir usulle Kur’an-ı Kerim’i öğretmeyi hedeflemektedir. Ve bunda da başarılı olmuş bu eser sayesinde pek çok kişi Kur’an’ı okumayı öğrenmiştir.

2) Mektuplar ve Bazı Mesil-i Mühimme: Bu eserde Süleyman Efendi’ye ait mektup ve bazı yazıları toplanmıştır. Bu eserde tarikat erbabanın hallerinden, sohbet ve adabından ve tarikat ehlinin kaçınması gerekli olan şeylerden bahsedilmektedir.

3) Risale-i Kibrît-i Ahmer: Bu eserde kelam ve tasavvufla alakalı değişik mevzular işlenmektedir.Ayrıca bu eserlerinden başka “Risale-i İksîr-i Ulûm ve Ma’rifet” isimli bir eserinin daha olduğu bilinmektedir.

Vefatı

Süleyman Efendi, yüksek derecede şekerden dolayı 16 Eylül 1959 tarihde 71 yaşında iken dr-i bekaya irtihal eylemişlerdir.

Hastalığının ağırlaştığı demlerde zamanın hükümetinin de izniyle Fatih Camiinde Fatih türbesinin yanına defnedilmesi kararlaştırılır. Ancak daha sonra bizzat içişleri bakanı Namık Gedik’in emriyle Karaca Ahmet mezarlığında açtırılan mezara gömülmesi için yakınları zorlanmıştır. Altunizade’den büyük bircemaatle yola çıkan cenaze, yolu kesilerek Karaca Ahmet istikametine döndürülmüştür. Cenaze sahipleri feraset ve dirayetle hadise çıkarmadan bu karara rıza göstermişler ve Süleyman Efendi’yi Karaca Ahmet mezarlığına defnetmişlerdir.

Bugün Karaca Ahmet’teki kabri her gün binlerce talebesi tarafından ziyaret edilip Fatiha okunurken; cenazelerini engelleyen Namık Gedik’in öldükten sonra cesedi bilinmiyen bir çukura atılmıştır. Burada Düzceli Hafız Hilmi Ak’ın anlattığı ve aynı zamanda Süleyman Efendinin açık bir kerameti olan şu hadiseyi zikretmekte fayda mülahaza ediyorum:

“Ben İstanbul’da okurken Süleyman Efendi Hazretleri zaman zaman beni yanına alırlar, sohbet meclislerinde bana Kur’an-ı Kerim okutturur ve “aferin küçük hafız” diyerek iltifat ederlerdi. 1938 yılında yine böyle bir sohbet meclisinde Efendi Hazretleri başını göğsüne eğerek bir müddet tefekküre daldı ve daha sonra başını kaldırıp şunları söyledi

“Öyle devlet adamları, öyle hükümetler gelecek ki, bizim için kazdırılan mezarımıza bile bizi koymayacaklar.”

Ancak ben bu sözlerin manasını ancak 16 Eylül 1959 günü anlayabildim...”
--------------Tualimforum İmzam--------------
Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.

Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.

Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.

Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.

Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.

Hoşgörülülükte deniz gibi ol.

Ya olduğun gibi görün,ya göründüğün gibi ol.

MEVLANA CELALEDDİN RUMİ

Tuna
Tuna isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Tags
hayati, hilmi, kimdi, suleyman, süleyman hilmi tunahan, süleyman hilmi tunahan hakkında genel bilgi, süleyman hilmi tunahan hayatı, süleyman hilmi tunahan kimdir, süleyman hilmi tunahan yaşamı, tunahan


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Benzer Konular
Konu Konuyu Başlatan Forum Cevaplar son Mesaj
Hilmi Yarayıcı Biyografisi - Hilmi Yarayıcı Kimdir - Hilmi Yarayıcı Hayatı Kartal Türk Halk Müzigi Şarkıcılarının Hayatları ( Biyografileri ) 1 17.05.19 16:03
Hilmi Erdem Biyografisi - Hilmi Erdem Kimdir - Hilmi Erdem Hayatı - Hilmi Erdem Yaşam Kartal Tiyatrocuların Hayatı ( Biyografisi ) 0 25.09.14 17:23
Hilmi Fırat Biyografisi - Hilmi Fırat Kimdir - Oramiral Hilmi Fırat Hayatı Kartal Diger Ünlülerin Biyografileri 0 15.02.13 21:27
Hilmi Ok Biyografisi - Hilmi Ok Kimdir - Hilmi Ok Hayatı Kartal Futbolcuların Hayatı ( Biyografileri ) 0 10.10.12 17:29
Hilmi Özçelik Biyografisi - Hilmi Özçelik Hayatı - Hilmi Özçelik Kimdir? Başak Tiyatrocuların Hayatı ( Biyografisi ) 0 24.05.11 17:28


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 03:22 .


Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2