Guatr ve Diyabet Hastalarında Depresyon Guatr ve Diyabet Hastalarında Depresyon Diyabet Hastalarında depresyon görülür diye bilinir. Doğru mudur? Diyabetli hastalarda görülen en sık psikiyatrik bozukluktur. Diyabetin direkt depresyon oluşumuna etki ettiği söylenemez ancak dolaylı yollardan depresyona sebep olabilir. Diyabet neticesinde ortaya çıkan duygusal tepkiler, komplikasyonlar, şeker yüksekliğine bağlı beyin metabolizmasının bozulması ve fiziksel gücün azalması depresyona yatkınlığı artırabilir. Ancak daha mühim olan konu ise depresyonu olan diyabet hastalarının karşılaştığı tehlikelerdir. Depresyonun %50'sinde kortizol hormonu yüksek bulunmuş. Bu hormon yükseldiği zaman kan şekerini artırmakta ve alınan anti-diyabetiklerin ve insülinin etkinliğine direnç oluşumuna sebep olmaktadır. Şekeri bir türlü düşmeyen hastalarda bu durumun olması kuvvetle muhtemeldir. Biyolojik etkisinin yanında depresyon kişinin yaşama isteğini azalttığı için hastanın tedaviye ve iyi olmaya karşı motivasyonunu azaltmaktadır. Aman bundan sonra yaşasam ne olur, yaşamasam ne olur gibi bir mantık gelişir. Sonuçta kişide tedaviye uyumsuzluk ve hastalıkta gitgide kötüye gitme söz konusu olur. Diyabette Depresyonun Belirtileri nelerdir? Neredeyse her gün, gün boyunca kendini boş ve üzgün hissetme. Diyet yapmıyorken belirgin kilo kaybı veya kilo alma (Vücut ağırlığının %5'inden çoğunun bir ay içinde artması ya da uzaması.) Geceleri uyuma güçlüğü çekmek ya da çok fazla uyumak. Endişeli, heyecanlı, içi içine sığmama durumu olarak tanımlanan "ajitasyon" içinde olmak ya da fiziksel olarak yorgun, dermansız hissetmek.Belirgin olarak, yapılan aktivitelerde ilginin ya da tatminin kaybolması. (Hiç bir şeyden zevk almamak, yapmak istememek.) Kendini haddinden fazla, yersiz olarak suçlamak ve kendini değersiz bulmak. Düşünme ve konsantrasyon yeteneklerinde azalma, kararsızlık. Sık sık ölümü düşünmek (sadece ölüm korkusu değil), intiharı planlamak veya intihara kalkışmak. Diyabetli hastaların depresyonunda nasıl bir tedavi uygulanır? Öncelikle diyabet tedavisini veren doktorla depresyon tedavisini veren doktor ortak hastalarıyla ilgili konsültasyon yapmalıdırlar. Şeker hastalığı tedavisi ve depresyon tedavisi bu konsültasyonla başarılı sonuçlar verir. İlaçlar ve ilaç saatlerinin çakışması ve etkileri, ilaç dozlarının belirlenmesi uzmanların işidir. Diyabet hastasına psikoterapi uygulanması da etkili sonuçlar verir. Tiroid Hormonu, Guatr Hastalığı ve Depresyon ilişkisini anlatır mısınız? Halk tarafından guatr diye bilinen hastalık tiroid bezinin büyümesidir. Tiroid bezi büyümeksizin hormon salgısı artabilir. Buna "hipertiroidi" denir. Tiroid bezi büyümüş ya da normal olabilmektedir fakat hormon salgısında bir azalma vardır. Buna "hipotiroidi" denir. Hipotiroidi ve hipertiroidi her ikisi birden ruhsal belirtilerle kendini gösterebilir. Tarihte İlk hipertiroidi vakası bir psikiyatri kliniğinde bulunmuştur. Hipotiroidi de hipertiroidi de depresyona yol açabilmektedirler. Ya da depresyonun tedavisini geçiktirici etki yaparlar. Tiroid'te bir hastalık olmadan da tedaviye dirençli bazı depresyonlarda tiroid hormonu vererek direnç aşılmaya çalışılır. Bu kişinin tiroid hastası olduğu anlamına gelmez. Psikiyatrist depresyon hastasına tiroid hormonlarının tahlilini yaptırarak sonuca varır. Bu durumda ilaç tedavisi başlar. Tiroidin depresyona etkisi nörokimyasal bir etkidir. Tiroid hormonlarının en sık rastlanan yan etkileri ishal, terleme, taşikardi, titreme, baş ağrısı ve uykusuzluktur. Tiroid hormonunun kalp yetmezliği ve hipertansiyon hastalarında kullanılması sakıncalı olabilir. Depresyon ve İntihar İntihar ve Depresyon ilişkisini intiharın ne olduğundan da bahsederek yanıtlayabilir misiniz? İntihar istemli olarak kendini öldürme eylemidir. Zor durumdaki bireyin çok boyutlu huzursuzlukla bir çıkış yolu olarak tanımladığı eylemi en iyi anlatan bilinçli olarak kendine yönelen yok etme eylemidir. İntihar rastgele ve ya amaçsız bir eylem değildir. Aksine devamlı yoğun bir acıya neden olan bir sorun ve ya krizden çıkış yolu olarak görülür. İntihar engel olunmuş veya yerine getirilmemiş gereksinimler, umutsuzluk ve çaresizlik hisleri, üstesinden gelinir veya gelinemez stresler arasındaki çatışmalar, algılanan seçeneklerin kısıtlılığı ve kaçma gereksinimi ile ilişkilidir. İntihara eğilimli kişiler sıkıntı belirtisi gösterirler. Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl 30.000 ölüm intiharla olur. Erkekler kadınlardan 3 kat fazla oranda intihar ederler. Bu oran bütün yaş grupları için sabittir. Bununla birlikte kadınlar erkeklerden 4 kat daha fazla oranda intihara teşebbüs ederler. İntihar oranları yaş ile doğru orantılı olarak artmaktadır. Erkekler arasında 45 yaşından sonra, kadınlar arsında 55 yaşından sonra intihar oranları en yüksek oranda görünür. Madde kullanımı, depresif Bozukluklar, şizofreni ve diğer ruhsal bozukluklar gibi psikiyatrik hastalıklar intihar konusunda çok etkili sebeplerdir. İntihar gerçekleştirmiş ya da intihara girişen tüm hastaların %95'i psikiyatrik bozukluk teşhisi almıştır. Bu sayının %80'i ise depresif bozukluklara yani depresyona dayanmaktadır. Depresyon hastalarının intihar riski hasta olmayanlara göre 8 kat daha fazladır. Tedavi edilmeyen depresyon vakalarının %15'i intiharla sonuçlanmaktadır. Depresyon hastalığı intihar ile doğrudan ilişkili bir psikiyatrik hastalıktır. Son 15 yıldaki psikofarmakolojik devrimler ve ilaç endüstrisindeki gelişmeler Depresyonda intihar vakalarını azaltmıştır. İşte bu sebepten dolayı özellikle bu can sıkıcı intihar konusunu bu kadar ayrıntılı anlattım. Lütfen Depresyonu önemseyin. Tedavisi mümkün bir beyin hastalığıdır. Kendi kendinize iyileşebileceğini düşünmeyin. Mutlaka Psikiyatristten yardım alın.
Kaynak: Prof. Dr. Arif Verimli, Psikiyatrist UYARI:Bu sayfadaki metin sadece bilgilendirme içindir. Hiçbir zaman kendikendine tanı ve tedavi amacını taşımaz. Herhangibir sağlık probleminiz varsa mutlaka Doktorunuza danışmanız gereklidir. |