Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 71
210 Mesajına 272 Kere Teşekkür Edlidi
:
Naşide Göktürk Biyografisi,Naşide Göktürk Hayatı Naşide Göktürk Biyografisi,Naşide Göktürk Hayatı Karanfil kanı var mısralarında Hızır Tüzel Radikal 13 Şubat 2000 Söz yazarı, besteci ve yorumcu Naşide Göktürk, ikinci şiir kitabını yayımladı. Yükselen değerlere yüz vermediği için televizyon programlarında görünmeyen, klipleri oynatılmayan, çıplak resimleri yayımlanmayan Naşide, ‘Sesimi, şarkı sözlerimi satıyorum, başka satılık hiçbir şeyim yok’ diyor İstanbul- Yeniköy’de Passion Cafe’deyim. Naşide Göktürk karşımda. Kendisini pek tanımam. Ama duydum ki, farklı biriymiş. Sezen Aksu’ya yazdığı şarkı sözüyle ün kazanmış. Sonra da piyasada ne kadar şarkıcı varsa neredeyse hepsine söz yazmış, arkasından kendi albümlerini çıkarmış. İki tane de şiir kitabı var karşımdaki hoş bayanın. Konuşmaya başladıktan sonra bu kadının bana çok güzel baktığını fark ediyorum. Gözlerinde derin bir ifade söz konusu. Bana özel mi bu bakışlar diye düşünmeden edemiyorum. ‘Olabilir’ diyorum içimden, neyim eksik ki, bir pop sanatçısı neden benden hoşlanmasın? Naşide Göktürk, gerçekten de o tanıdığımız popçular, türkücülerden çok ayrı bir portre çiziyor. En azından şarkılarını zorla ezberlettirmiyor çünkü, klibi yayınlanmıyor. Zırt pırt televizyona çıkmıyor, çünkü çıkınca çenesini tutamıyor. Dergilerde bikinili pozlarını göremiyoruz çünkü, öyle fotoğraflar çektirmiyor. Naşide az ama güzel gülüyor. Kendi bu özelliklerini pek beğenmiyor ama nazik ve dürüst birine benziyor. Benim için en güzel yanı ise artık nesli tükenmeye başlayan ‘net insanlar’ sınıfından olması. Bu arada garson geliyor ve Naşide ona da bana baktığı gibi derin derin bakıyor. Şaşırıyorum, dikkat ediyorum foto muhabiri arkadaşım Muhsin’e de aynı derinlikte bakışları. İşte o zaman bu kadının bakışlarının bana özel olmadığını anlıyorum, bir kerizlik duygusu sarıyor bedenimi. Onun tüm bir yaşama böyle baktığının farkındayım artık. Denizin berraklığına, durgunluğuna, maviliğine bakar gibi. Bazı kadınlar böyle bakar, Atıf Yılmaz, Türkan Şoray’ın da erkeklere, “sıcak bir yaz günü soğuk bir CocaCola şişesine bakar gibi” baktığını yazmıştı. Naşide sonradan söylüyor, denizi çok severmiş, arabasını Salacak’a park edip saatlerce denizi seyredermiş. Çünkü çocukluğu ve gençlik yılları hep Büyükada’da geçmiş. Ailesinin desteğiyle hem okumuş, hem de yazmış. Büyüyünce bir süre muhasebecilik yapmış. Sonra Ankara’da bir cafe işletmiş. Bir yandan da durmadan şiir yazmış. Naşide’nin ikinci şiir kitabı ‘Mavi Mavi Sevdim Seni’ insanı acıtan, yüreğini buran şiirlerle dolu. Kekilli’ye kızıyorlar ama Naşide’nin şiirlerindeki ölüm temasının fazlalığı ülke nüfusunda ciddi azalmalara yol açacak ölçüde. Bu şiirler sizi anlatıyor diyebilir miyiz? Aşkı hangi sınırlarda yaşayabileceğimi, ihaneti ne kadar kaldırıp kaldıramayacağımı anlatıyor. Şiirlerinizden bunu hiç kaldıramayacağınız anlaşılıyor. Ben ihaneti, dostluktan, komşuluktan, ahpaplıktan gelen ihanet olarak anlatmak istedim. Her şeyi kapsayan bir ihanet bu. Ayrılık, acı, ihanet ve çokça ölüm var şiirlerinizde. Hüznü seviyorum. Ama ölüm pek geçmez şiirlerimde. Aman Naşidanım tam tersi, ölüm ‘bazı’ şiirlerinizde geçmiyor. Bir yanlışlık yapmayın, ortalarda ikinci bir Kekilli olmak istemem. Ama siz söyleyince benim de dikkatimi çekti. Belki de bende bir ölüm korkusu var bilmiyorum. Sonuçta oraya gideceğimi biliyorum. Belli bir yaştan sonra kadınlarda böyle bir korku başlıyor. ‘Ben gidince’ isimli şiirinizde “söz yazarı besteci ve yorumcu / köşesinden biraz da şair naşide göktürk / bugün hayatını kaybetti” gibi dizeler var. Allah gecinden versin ölüm ilanı gibi. Ne yapayım o da bir gerçek. Hiç öldükten sonra ne olacak diye düşünmeyen insan var mıdır? Bizim yaptığımız işin içinde sanatçılara yapılan en güzel promosyon, ya hapishaneye girersin ya da ölürsün. Peki neden ihanet teması da fazla diye sorsak ayıp olur mu? Bir kere ihanete uğradım, bir kere terk edildim. Fakat bu size acı koymuş galiba. Evet o benden çok şey alan ama bana da çok şey kazandıran bir ilişkiydi. Hâlâ saygı duyuyorum. Bitmesini hiç istemediğim, ve ayrılığa hiç hazırlıklı olmadığım bir dönemde bitti. Elbette izlerini taşıyorum. Dört yıl önce biten bir ilişkiydi. Artık her şey yolunda ama bir şiirde de yazdığım gibi ‘İnsanın kalbi yüz kere vurur/ Bir kere de durur!’ Aşkın kolay bulunacağına, yakalanacağına inananlardan değilim. Ama seksen yaşına kadar da âşık olabilirim umudunu kendi içimde yaşayan bir insanım. Çevremize baktığımız zaman gerçek aşkı yaşayanların sayısı çok fazla değil. Ama gazete ve dergilerde insanların durmadan aşk yaşadığını okuyoruz bu ne çelişkidir Naşidanım? Şimdi herkes birtakım yıkıntılar yaşıyor. Ben bunu, şiirlerle, şarkılarla dile getirenlerdenim. Bazıları da yeni birtakım aşklar yaşayarak üzüntülerini öyle dile getiriyor. Bir dejenerasyon da olabilir. Ben kendi adıma bir ilişkiyi içimde bitirmeden yeni bir ilişkiye giremem. Zaten artık sevgili bulmak da çok zor. Neden, kapmışlar mı tüm adamları? Hayır o değil, öyle düşünmüyorum. Kapılanlar ve tutulanlar farklı ilişkiler bence. Ben yürek, sevgi, düşünce birliği istiyorum. Her şey o kadar çok tüketiliyor ki, onun için insanlar alternatifler üretiyorlar. Ama yine de her şey ayni, televizyondaki programlar aynı, şarkılar aynı, kadınlar erkekler o kadar aynılaşmaya başladı ki. İşin kötüsü duyguları da tüketiyorlar. Sonuçta sevgili bulmak, sevgili olmak zorlaştı. Neden böyle oldu sizce? İnançlarımızla oynadılar, duygularımızla oynadılar. Hayatı daha iyi standartlarda yaşamak için, daha seri üreten insanlar var. Her ne kadar kirlenmemek istiyorsak da bazen onlara küçük tavizler vermek zorunda kalıyoruz. Ama en azından ben bu işlere girdiğimden beri hiçbir şekilde ödün vermedim. Peki ödün vermeyince olumsuzluklar oluyor mu, mesela daha mı az para kazanıyorsunuz? Evet maalesef... Şarkıcılıksa benim yaptığım, ben sesimi, şarkı sözlerimi satıyorum bu karıştırımamalı. Başka satılık hiçbir şeyim yok. Başka nelerinizi satın almak istiyorlar ki? Bikinili fotoğraf çekmek istiyorlar mesela. Yok benim hayatımda böyle şeyler. Kasetim daha fazla satsın diye bir havuzun başında poz vermek yerine, o işi bırakıp, yazdığım şiir kitaplarını alıp Ortaköy’de satarak da hayatımı devam ettirebilirim. Bu beni çok incitmez. Yoksa bilmediğimiz bir yerden geliriniz mi var? Ben kendimi ekonomik olarak güvenceye alıp da sloganlar atan biri değilim. On sekiz yaşından beri kendi paramı kendim kazanıyorum. Sevgililer Günü (yarın) ne yapmayı düşünüyorsunuz? Kendime daha özenli ve biraz daha romantik olabilirim. Kutlamalara annemden başlarım, en büyük sevgilim annemdir. Sonra arkadaşlarımı kutlarım. Bugün sadece sevgiliyle paylaşılacak diye bir şey yok. Sevgilisi olmayan ölsün mü yani? Herkesin Sevgililer Günü kutlu olsun. O gece belki içki içersem erken sarhoş olurum diye hissediyorum. Bu yalnızlık işareti gibi geldi bana. Yok canım İstanbul Aşkı aldatan bir şehrin sancısındayım Denizinde bir terkediş bir hüzün Maviye nasıl kıydıysa yüreğin, nasıl kıydıysa Yapma nolur Topla kendini şehr-i İstanbul Vururum seni İstanbul Vururum boynundaki gerdanlıktan Vururum seni en sarı sonbaharından Topla kendini Sana yalvaran kaçıncı şair Kaçıncı şiir bu Yarım kalan sevişmelerden geldik sana Şiirimiz öksüz kalsın diye mi Dilim yetmiyorsa kalbimi dinle Sevda de buna Ekmek parası de Aşk de Ar namus de Töre de Cefa de, vefa de Topla kendini topla Vururum seni İstanbul Vururum en yeşil baharından Kız kulen’den, Aşiyan’dan, Bebek’den Denizinden vururum seni masmavi kanarsın Masmavi ağlarım sana Kendimi vurdurma bana Topla kendini Topla kendini şehr-i İstanbul Naşide Göktürk