Portal Portal Orange Box’ın şu ana kadar piyasaya çıkmış en iyi ve en hesaplı oyun paketlerinden biri olduğunu artık herkes kabul etti. İçeriğinin bu kadar iyi olacağını tahmin etmemiştik en başta tabii ki. Ama o bizi Half-Life Episode 2’yle Gordon’ın hâlâ bitmemiş bir öyküsü olduğunu, Team Fortress 2 ile de Source motorunun ne kadar da değişik konseptlere uyum sağlayıp bunu başka bir multiplayer klasiği olan Counter-Strike’tan kat kat eğlenceli yapabileceğini kanıtladı. Ama bir şeyi es geçmiştik hepimiz. Onun için yaratıcılık kokan küçük bir mod diye düşünmüştük. Ancak Portal bize çok daha fazlası olduğunu olabilecek en şiddetli şok etkisiyle fark ettirdi (evet çok ama çok etkilendim oyundan). Portal’ın konusu etik kuralları çiğneyen bir organizasyonun hikâyesi aslında. Aperture Scince denen bu şirket son teknolojiyi kullanarak çeşitli silahlar ve icatlar üretiyor. Ancak etiğe aykırı olan şey bu silahların deneylerinde gerçek insanları kullanmaları ve bunu yaparken de onları psikolojik olarak çökertmeleri. İşte bu amcalar bir portal silahı keşfediyorlar, bu silah biri turuncu diğeri mavi olmak üzere iki portal açıp aralarından geçiş yapabilmemizi sağlıyor. Ancak güvenliğinden ve kullanım yollarından emin değiller, bu yüzden insanlar üzerinde denemek istiyorlar. Ve oyunda biz bu denek insanlardan birini yönetiyoruz. Oyun boyunca bize yol gösterecek (!) olan GlaDOS adlı yapay zekâyla da burada tanışıyoruz. Bu yapay zekâ bizi her deney odasında kameralar sayesinde izliyor ve bize sözüm ona yardım ediyor. Deneylerin hepsi kapalı bir mekândan çıkışa ulaşmak üzerine kurulu ancak bu her zaman oraya bir portal aç buradan zıpla ve bitti şeklinde olmuyor. GlaDOS sürekli moral bozacak konuşmalar ve giderek zorlaşan deneylerle zekâmızı zorlamaya başlıyor. İşte oyun zekâmızı yoklamaya başladığında asıl eğlence başlıyor. Oyunun deha bir yapımcı ekibinin elinden çıktığı her yerinden belli oluyor. Çünkü oyun wormhole teorisinin (hemen hemen portal’ın işleyişiyle aynı işleyen karadelik benzeri sistemler) temelleri üzerine kurulmuş ki bu teoriyi dünyada tam anlamıyla anlayan tek kişinin Stephan Hawking olduğu düşünülürse oyunu yapmanın zorluğu anlaşılıyor. Mesela bir odanın köşesine gidip bir sağınıza bir de solunuza portal açtığınızda birinden bakarken kendinizi diğerinden bakar şekilde görebiliyorsunuz. Ya da bir tane önünüze bir tane de arkanıza açtığınızda aynı eskiden berberlerde yaşayıp da “Ehe ehe şahane bir şey lan bu!” dediğimiz sonsuz yansıma olayı yaşanıyor ki bunu bir oyun motorunun nasıl hesapladığını merak ediyorum. Bence bu muhteşem bir yenilik ve düşünürseniz son zamanlarda çok az oyunda böyle yenilikçi düşüncelere rastlıyoruz. Oyunun sesleri de oynanıştan sonra bir başka mucize olarak nitelendirilebilir. Özellikle GlaDOS’un konuşmaları, sizi görünce saldıran taretlere kadar her şeyin, herkesin sesleri mükemmel olmuş. Grafikler için de aynı şeyi söyleyebiliriz. O deney ortamının fazlasıyla steril ve fazlasıyla mükemmel havası sizi boğacak kadar gerçekçi olmuş. Özellikle oyunun sonlarında göreceğiniz tam anlamıyla tezat grafikler ve GlaDOS’un harika modeli sizi gerçekten etkileyecek. Hikâye konusunda detaya girip kimsenin zevkinden çalmak istemiyorum, bu yüzden sadece oyunda tüm hayatımızı denek olarak geçirmeyeceğimizi ve oyunun açık uçlu olduğunu söyleyeyim; ancak kesinlikle görüp görebileceğiniz en iyi senaryo ve en iyi oyun sonuna sahip oyunlardan biri Portal. Hâtta benim gördüğüm en iyisi bile diyebilirim. Kısacası Portal, üstünde fazla konuşarak sadece zevkini çalacağımız türden bir oyun; bu yüzden sadece oynayarak tadını tam alabilirsiniz. Ayrıca oyundan sıkılsanız bile internetten yüzlerce yeni bulmaca bulup oyuna devam edebilir ya da oyunu bitirince açılan zorlaştırılmış ya da kısıtlanmış (adım sayısı, zaman ve portal sayısı olarak) haritalardan oynayarak oyunun ömrüne ömür ekleyebilirsiniz. Tek tavsiyem Orange Box’ı alır almaz bu oyunu tek oturuşta ve tam çözümlerini okumadan bitirmeniz. |