Izmir ekonomisi İZMİR EKONOMİSİ Kentimiz; dört mevsimin yaşandığı yumuşak iklimi, geniş bir körfeze sahip bir kıyı kenti olması, verimli toprakları gibi sebeplerle tarihten bugüne pek çok toplumun uğrak yeri olmuş ve zengin bir kültür oluşturmuştur. Nitelikli işgücü, ham ve ara mamul madde kaynakları ile iç ve dış pazarlara yakınlığı, kişi başına düşen nispi gelirin yüksek olması v.b. özellikleri ile yerli ve yabancı pek çok yatırımcıyı kendisine çekmiş ve çekmeye devam etmektedir. Anadolu, Uzak ve Ortadoğu’dan gelen ürünlerin ticaretini yapan İzmir; 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa’nın yeni gelişen sanayi nüfusu ve şehirlerince talep edilen ve Gediz, Küçük ve Büyük Menderes Havzalarında üretilen tarım ürünlerini pazarlar duruma gelmiştir. Yoğun ticari faaliyetler sonucunda bankacılık, sigortacılık, nakliyecilik, postacılık, konsolosluk gibi hizmetler oluşurken; Manisa (Saruhan) Sancağına bağlı olarak İzmir, Osmanlı’nın en fazla gelir elde ettiği sancakların başında gelmekteydi. Liman kenti olması nedeni ile daha çok dış ticaret merkezi olma niteliği taşıyan İzmir’de sınai faaliyetler de yerini bulmaktadır. Avrupa’nın gerçekleştirdiği sanayi devrimi karşısında gerekli devinimi sağlayamayan Osmanlı İmparatorluğu’nda öncelikle İzmir’in bir takım çabalara girmekte olduğu görülmektedir. I. Türkiye İktisat Kongresi ile birlikte İzmir’de yatırımlara hız verilmiş ve kamu desteği ile bölgesel kalkınma yolunda önemli adımlar atılmıştır. Kentin ekonomik dinamizminin farkında olan Atatürk, ilk İktisat Kongresini İzmir’de düzenleyerek, hem ülkenin ekonomi politikalarını kentimizde belirlemiş, hem de İzmir için bir rota çizmiştir. Böylelikle İzmir, Cumhuriyetle birlikte pek çok sanayi kuruluşuna ev sahipliği yapan bir kent konumuna bürünmüştür. Ancak İzmir’in 1980’li yıllarda gerçekleşemeyen bir takım yatırımlar neticesinde bir durgunluk dönemine girdiğini görüyoruz. Halen liman, şehirlerarası ulaşım, enerji gibi temel sorunları giderilmeyen kentimiz, küresel ve ulusal çaptaki rakipleriyle uğraş vermeye devam etmektedir. Yine de, değişim rüzgârlarının çok sert estiği ve rekabetin alabildiğine güçleştiği bu ortamda İzmir; tarihinden gelen misyonu, sahip olduğu potansiyeli, rekabetçi ve girişimci ruhu ile bir dünya kenti olma iddiasını sürdürmektedir. İzmir’in ülke ekonomisindeki yerini anlayabilmek için kent ile ilgili bazı makro ekonomik rakamlara bir göz atmamız yararlı olacaktır. İzmir, 2001 GSYİH cari rakamlarına göre 13.4 Katrilyon TL. değer ve % 7.6 oran ile Türkiye içinde 3. konumdadır. TÜİK 2000 nüfus sayımına göre 3.387.908 nüfusa sahip bir kent olan İzmir’de 2001 GSYİH rakamlarına göre hesaplanan kişi başına milli gelir 3.215 dolardır. İzmir bu rakam ile Türkiye’de 6. sırada bulunmaktadır. İzmir; 2005 yılında 10 Milyar YTL vergi ödeyerek, ülke vergi gelirinin % 9.3’ünü karşılamıştır. 2005 yılı rakamlarına göre ülke ihracatının % 17.4’ünü, ithalatının % 12.5’ini gerçekleştirmiştir. 4 adet limanı, 1 havaalanı, gerek şehir içindeki hatları gerekse Türkiye’nin dört bir yanına bağlantıları olan tren yolları sayesinde dünyanın istenilen bölgesine ulaşım ve taşıma imkânları mevcuttur. Tarihi eserleri ile kültür ve inanç turizmine, günden güne gelişen tesisleri ile dinlenme, eğlenme ve spor turizmine ev sahipliği yapan bir konumdadır. Termal enerji, güneş ve rüzgar enerjisi gibi doğa ile dost enerji kaynakları yönünden de kayda değer bir potansiyele sahiptir. İzmir’de Ege, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü olmak üzere üç devlet üniversitesi bulunmaktadır. Odamızın öncülüğünde kurulan İzmir Ekonomi Üniversitesi ve Yaşar Üniversitesi ile birlikte üniversite sayısı beşi bulmaktadır. Bu genel bilgilerden sonra kentimiz ile ilgili olarak öne çıkan bazı unsurları daha detaylı olarak irdeleyelim. --------------Tualimforum İmzam-------------- Boşverdim |