|
Kayıt ol | Yardım | Üye Listesi | Ajanda | Bugünki Mesajlar | Arama |
İçinizden Geldigi Gibi Karalama Tahtası,Hikayeler,makaleler,köşe yazıları,size ait yazılar,duygularınız,İçinizden geldiği gibi... |
| LinkBack | Seçenekler |
15.11.08, 12:38 | #2 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | CD-Tavuk Suyuna Çorba Hikayeler ''CD'' 19-20 yaşlarında bir delikanlı amansız bir hastalığa yakalanmış. Doktorlar birkaç ay içinde öleceğini söylemişler. Bu haber üzerine delikanlı kendini hayattan soyutlayıp, amaçsızca dolaşmaya başlamış. Bir gün, kaset, CD, kitap satan bir mağazaya girmiş. Rafların arasında bakınırken, bir kenarda duran tezgahtar kızı görmüş ve ondan çok hoşlanmış. Hatta, orada daha uzun kalmak ve kızla konuşabilmek için bir CD almış. Aralarındaki muhabbet sadece alışveriş için olsa da, bu, oğlanı çok mutlu etmiş. Ertesi gün tekrar aynı yere gidip bir CD daha almış. Bu vesileyle kızla yine sohbet etmiş. Artık her gün mağazaya uğrayıp, sırf kızla birkaç kelime edebilmek için CD alıp duruyormuş. Derdi müzik değil, kızla konuşmakmış ya, bu yüzden her seferinde kıza, "Ne önerirsiniz?" diye sorup, onun söylediği CD'yi alıyor ama eve gidince bir kenara atıyormuş. Dolayısıyla hiçbirini açmayıp odasında bi yere fırlatmış. Kızla araları her geçen gün daha iyi olmuş. Ancak konuşmaya cesaret edemediği için, bir kağıda, "Senden çok hoşlandım, lütfen görüşelim" yazmış, altına da adres ve telefonunu eklemiş. Bu küçük notu kızın tezgahının altına gizlice koymuş. Kız maalesef bu yazıyı günler sonra farketmiş ve gördüğünde çok mutlu olmuş. Çünkü o da çocuktan hoşlanıyormuş. Kızcağız o kadar heyecanlanmış ki, delikanlıyı telefonla aramaktansa , notu da geç gördüğü için yüzyüze görüşmek için evine gitmiş. Kapıyı üzüntülü olduğu her halinden belli olan orta yaşlı bir kadın açmış. Kadın, oğlunu soran bu tatlı kıza ağlayarak sarılmış ve çocuğun birkaç gün önce öldüğünü söylemiş. Dünyası yıkılan kız ağlayarak oradan uzaklaşmış. Bir süre sonra delikanlının annesi oğlunun eşyalarını toplarken dolabında açılmamış bir sürü CD bulmuş. Bunların ne olduğunu anlayamayıp birini ambalajından çıkarmış. İlkinde gördüğü not üzerine hüngür hüngür ağlamaya başlamış ve hepsini açmış. Her CD'nin içinde, tezgahtar kızın el yazısıyla aynı not varmış: "Senden çok hoşlandım, lütfen görüşelim". |
15.11.08, 12:40 | #3 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | Siyah Duvar-Tavuk Suyuna Çorba Hikayeler Siyah Duvar Ayni kalp rahatsizligindan ayni kaderi paylasan iki yasli adam ayni odayi da paylasiyorlardi. Tek fark biri cam kenarinda biri duvar dibinde yatiyordu. Cam kenarindaki yasli adam her gun camdan bakarak arkadasina disarisini anlatirdi. -"Bu gun deniz sakin, yine hafif ruzgar var sanirim cunku uzaktaki teknenin yelkenleri ruzgarla doluyor. Park bu sabah sakin, iki salincak dolu iki salincak bos, dunku sevgililer yine geldi, ayni yere oturup konusmaya basladilar. el ele tutustular, ne kadar da yakisiyorlar birbirlerine. Erguvan agaclari ne guzel acmis her yer mor bir renk almis, erik agaclarida beyaz cicekleriyle onlara eslik ediyor. Denizin uzerindeki martilar bu gunku yemlerini ariyorlar, ne guzel de daliyorlar suya" Gunler boyle gecip gidiyordu ta ki cam kenarindaki yasli adam kalp krizi gecirene kadar, iste o anda duvar kenarindaki adam dusmeye bassa kurtaracakti arkadasini ama seytana uydu, bunca zamandir sadece dinleyebiliyordu, artik gorebilirdi de, iste iste bunun icin dugmeye basmadi ve hemsireyi cagirmadi. Ayni kaderi paylastigi kisiyi olume gonderdi, ama o bunu hakli bir savunma oldugunu dusunuyordu. Ertesi gun hasta bakicilar olen yasli adamin yerine kendisini koymaya gelmislerdi. Hemen yataginin yerini degistidiler. Iste o gunlerdir bakmak istedigi manzarayi nihayet gorebilicekti. Basini kaldirdi ve bakti... Gordugu sey simsiyah bir duvardi... |
15.11.08, 12:55 | #4 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | Misafir öğrenci MİSAFİR ÖĞRENCİ Andrea ve diğer öğrencileri ülkelerinden getiren otobüsü karşılamaya gittik. Bunlar Slovakya'dan gelen misafir öğrencilerdi. Andrea, İngilizce konuşuyordu, ama oldukça heyecanlıydı. Onun ürperdiğini hissedebiliyordum. Biz, beş çocuklu bir aileyiz. Çocuklarım misafir öğrencilere o kadar alışıklar ki ona rahatça yaklaştılar. Andrea'yı kucaklamak istediler. Sonradan öğrendiğimiz üzere Andrea böyle sarılmalara pek alışık değildi. Biz ailece birbirimize çok sarılırız. Gün boyunca binlerce kere birbirimizi kucaklarız. Andrea dikkatle bizi gözlüyordu. Bizi sarılırken her gördüğünde yüzünde mutlu bir ifade beliriyordu. Hoşuna gidiyordu. O da sarılmak istiyordu. Bana Avrupa'da geçirdiği çocukluk yıllarını anlattı. Annesi çok sevecenmiş; Andrea'nın deyişiyle Avrupa tarzında sevgi dolu bir ilişkileri varmış. Oysa küçüklüğünden bu yana annesi onu hiç kucaklamamış. 1992yazını bizimle geçiren Andrea ailemizin bir parçası olmuştu. Her geçen gün birbirimize karşı sevgimiz artmıştı. Birbirimizi sürekli kucaklıyorduk. Andrea sarılmanın tadına varmıştı. En önemlisi bu duygusal deneyimi annesiyle paylaşma ihtiyacı duyduğunu öğrenmişti. Ağustos sonunda Andrea Slovakya'ya geri döndü. Uçakla Münih'e uçtu, annesi onu havaalanında karşılayacaktı. Annesi onu her zamanki sevecen gülüşü ve sevecen konuşmalarıyla karşılamış ve valizleri taşımasına yardımcı olmuş. Andrea tüm sevecenliğiyle annesinin koluna asılmış ve "Anne, ben sana sarılmak istiyorum." demiş, Andrea'nın ilettiğine göre annesi bir müddet ne yapması gerektiğini bilememiş. Andrea annesinin gözlerinin içine bakmış, her ikisinin gözleri yaş dolmuş. Andrea, "Anneciğim ben sana sarılma ihtiyacı duyuyorum. Senin de bana sarılmam çok istiyorum." demiş. Birbirlerini kucaklamışlar. Havaalanının karşılama salonunda bir milim bile ilerleyememişler. Andrea üç saat boyunca aynı noktada kaldıklarım söyledi. Ağlamışlar ve birbirlerine sarılmışlar. Konuşmuşlar. Yine ağlamışlar, yine sarılmışlar ve daha fazla konuşmuşlar. Andrea çocuklarım sarılarak yetiştireceğim söylüyor. Annesinin de bundan oldukça memnun olduğunu belirtiyor. Mary Jane West-Delgado |
15.11.08, 12:56 | #5 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | Evrensel Ilaç EVRENSEL İLAÇ Ne yedek parçası var, ne pili Ne peşinat gerekiyor, ne aylık taksit Enflasyona karşı dayanıklı, vergiden muaf Gerçekten dinlendirici Çalınmaz, etrafı kirletmez Herkese uyar, katıksızdır Çok az enerji harcar Ama çok iyi sonuçlar verir Tansiyonunuzu düşürür, stresinizi azaltır Mutluluğunuza mutluluk katar Depresyona karşı savaşır, yüzünüzü güldürür Öz-güveninizi arttırır Dolaşım sisteminizi çalıştırır Yan etkileri yoktur Sanırım en kusursuz ilaç odur: Dostlarım reçetesini yazıyorum... bu kucaklamaktır! (Şüphesiz karşılıklı olanı!) Henry Matthew Ward |
15.11.08, 12:58 | #6 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | Sevgi üzerine SEVGİ ÜZERİNE ÖNEMLİ BİR İŞ Seattle'dan Dallas'a giden uçağa en son bir kadın ve üç çocuk bindiler. "Ne olur benim yanıma oturmayın" diye geçirdim İçimden. "Yapacak bir sürü önemli işim var." Birkaç dakika sonra, on bir yaşındaki kız çocuğuyla dokuz yaşındaki erkek çocuğu neredeyse tepeme tırmanmışlardı. Kadın ve dört yaşındaki kız çocuğuysa arkamda oturuyorlardı. Büyük çocuklar itişip dururken, dört yaşındaki ufaklık koltuğumu tekmeliyordu. Erkek çocuğu her beş dakikada bir ablasına "Şimdi neredeyiz?" diye soruyordu. Kız, "Kapa çeneni" dedikten sonra aynı itişip kakışma ve sorgu sual yeniden yaşanıyordu. "Şu çocukların önemli işten anladıkları yok" diyerek kendi kendime hayıflanıyordum. Sonra birdenbire İçimden bir ses bana onları sev dedi. Bir yandan da kendi kendime "Bu çocuklar tam sopalık. Benim yapacak Önemli İşlerim var." diyordum, içimden gelen ses sorgulamalarımı yanıtladı, onları kendi çocuklarınmış gibi sev. İçindekilere dön Onlara uçuş rotamızı anlattım, uçuşumuzu çeyreklere böldüm ve Dallas'a ne zaman varacağımız konusunda tahminde bulundum. Birazdan bana hastanedeki babalarım görmeye gittikleri Seattle seyahatlerin! anlatmaya koyuldular. Konu konuyu açtı; uçma, havacılık, bilim ve yetişkinlerin hayat görüşleriyle ilgili sorular sordular. Zaman çarçabuk geçti ve benim önemli işler de kaldı. Uçak inişe hazırlanırken, babalarının nasıl olduğunu sordum. Sessizleştiler, erkek çocuk "Öldü" yanıtını verdi. "Oh, çok üzüldüm." "Ben de öyle. Ama beni küçük erkek kardeşim daha fazla tasalandırıyor. O bununla zor başedeceğe benziyor." O anda konuştuklarımızın esasında hayatta karşı karşıya kaldığımız en önemli işler olduklarım fark ettim; yaşamak, sevmek ve kalp kınklığına rağmen büyümeye devam etmek. Dallas'ta birbirimizle vedalaştığımızda, erkek çocuk elimi sıktı ve uçakta ona öğretmenlik yaptığım için bana teşekkür etti. Ben de bana öğrettiklerini düşünerek ona teşekkür ettim. Dan S. Bagley |
15.11.08, 12:58 | #7 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | Yolumdan Bir Melek Geçti YOLUMDAN BİR MELEK GEÇTİ Yirmi yıldan beri çocuk fotoğrafları çekiyorum. Şükran Günüydü. Bir çocuktan oldukça özel bir hediye aldım. Emily bembeyaz elbiseler içinde karşımda oturuyordu. Altı aylık bu minik kız oturduğu yere adeta sarmalanmıştı. Annesi, "Emily bugün kendini pek iyi hissetmiyor" dedi. Minik kızın yüzü kıpkırmızıydı; dik oturmaya çalışırken başı bir o yana, bir bu yana düşüyordu. Birkaç poz denemesinde bulundum, ama bir türlü başarılı olamadık. Sonunda, Emily'ye yaklaştım ve onunla konuşmaya başladım. "Aynen bir meleğe benziyorsun" dedim. Minik kız o anda poz verdi, fakat bir o yana, bir bu yana sallanan başı daha fazla dikkat çekti. Bana, benim bir şeyim yok sadece bu gün kötü bir gün geçirdim dercesine bakıyordu. Emily meleğe benziyor, o zaman fotoğrafını buna uygun çekeyim diye düşündüm. Stüdyomda, yumuşacık, bembeyaz, gerçek ördek kanatlarından yapılmış melek kanatları vardı. Ayrıca, başına da çiçeklerle bezenmiş bir taç kondurdum. Oturağına sarmalanmış, bulutların üstünde gezinen meleği fotoğraflamaya çalıştım. Farkında değildim, ama annesi sessiz sessiz ağlıyordu. "O bir melek. Dün beyninde doğuştan bir özür olduğunu öğrendik. Bu birlikte ilk ve son Şükran Günümüz olacak" dedi. "Bir seneden fazla yaşamıyorlarmış. Onu karnımda taşırken, doktorların söylediklerine harfi harfine uydum. Sigara içmedim. Diyetimi yaptım, ama beyni doğduktan sonra gelişmezmiş. Bu oldukça nadir rastlanan bir durummuş, böyle 435 vaka varmış." "Siz Emily'yi gerçek haliyle gördünüz. O bir melek. Onu böyle seviyoruz. Yeryüzüne Tanrının sahip olduklarımıza şükretmemiz gerektiğini söylediğini iletmek üzere gelmiş. Siz bunu yakaladınız. Bazen onunla konuştuğunuzda sakinleştiğini ve huzur içinde olduğunu hissediyorsunuz. Bebek diliyle bir şeyler gevelemeye başlıyor ve neredeyse söylediklerim anlıyorsunuz. Sanki size gerçekten birşeyler söylemeye çalışıyormuş gibi. Bu fotoğraflar gerçekten çok önemli. Daha ne kadar bizimle olacağını bilmiyoruz. Siz bizim minik meleğimizi ölümsüzleştirdiniz." Boğazımda bir düğüm, "Meleğinizi benimle paylaştığınız için teşekkür ederim. Ne mutlu bana ki benim yolumdan da geçti!" dedim. Larry Miller |
15.11.08, 12:59 | #8 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | Kaçırılan Fırsatlar KAÇIRILAN FIRSATLAR Eşime, 3 yaşındaki kızım Ramanda'ya göz kulak olmayı önerdim. Böylelikle, o da bir arkadaşıyla dışarıya çıkabilecekti. Ramanda, öteki odada oyuncaklarıyla oynarken, ben de kendi işlerimi yapacaktım. ilk önce sorun yoktu. Biraz sonra sessizlik dikkatimi çekti, "Ramanda, ne yapıyorsun?" diye seslendim. Yanıt alamadım. Sorumu tekrarladım. "Hiçbir şey" dediğini duydum. Hiçbir şey? Hiçbir şey de ne demekti. Masamdan kalktım ve oturma odasına koştum. Ramanda o anda hole doğru fırladı. Merdivenlerden çıkarken arkasından gittim. Hemen yatak odasına girdi. Aradaki mesafeyi kapatmıştım. Oradan banyoya geçti. Onu köşede yakaladım. Yanıma gelmesini söyledim. Reddetti. Otoriter baba sesimi takındım, "Küçük bayan, sana buraya gelmeni söylüyorum." Yavaş yavaş yanıma doğru geldi. Elinde eşimin yeni rujundan kalanlar vardı. Yüzünün her karesi parlak kırmızı renge boyanmıştı (dudakları hariç)! O korku dolu gözler, titreyen dudaklarla bana bakarken, benim ku-lağımda çocukken bana söylenenler çınlıyordu; "Bunu nasıl yaparsın? Böyle yapmaman gerektiğini biliyordun. Bu ne kötü davranış. Sana kaç kere böyle yapmaman söylendi..." O anda bütün mesele o eski mesajlardan birini seçmekti. Böylece ne kötü bir kız olduğunu anlayacaktı. Ne yapacağıma karar vermeden önce eşimin Ramanda'ya bir saat önce giydirdiği "bluz" dikkatimi çekti. Üzerinde, "BEN KUSURSUZ BİRmeleğim!" yazılıydı. Bir kez daha korku dolu gözlerine baktım. Karşımda anne babasını dinlemeyen kötü bir kız değil de, Tanrının bize bahşettiği bir çocuk... değerli mi değerli, küçücük kusursuz bir melek, neredeyse suçlamak üzere olduğum bir mükemmellik, bir değer duruyordu. "Bir tanem, çok güzel görünüyorsun! Hadi bir fotoğrafım çekelim de annen bu özel halini görebilsin." Fotoğrafım çektim ve Tanrıya bize kusursuz küçük bir melek verdiği için şükretme fırsatını kaçırmadım. Nick Lazaris Sevmeyi ancak severek öğrenebiliriz. Iris Murdoch |
15.11.08, 12:59 | #9 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | Mavi Gül MAVİ GÜL Yıllarımı duygusallıktan uzak ve bağlanmaktan korkan erkeklere aşık olarak tükettim, ilişkilerim acı doluydu. Evlenmek istiyordum. Radikal bir değişikliğe gitmem gerektiğinin farkındaydım. Bir gün dua etmeye karar verdim. "Tanrım, doğru birini nasıl bulacağımı bilmiyorum. Yalvarırım, kutsal sevgilimi benim için sen seç ve ikimizi de bu birlikteliğe hazırla. Ve Tanrım, onu benim için seçenin sen olduğunu anlayabilmem için de bana mavi bir gülle gelmesini sağla." Beş ay boyunca her gün kutsal sevgilimin bana o gün geleceği umuduyla yaşadım. Hep o günün doğru gün olduğunu düşündüm. Her gün kontrolü elimden biraz daha bıraktım ve beni seven Tanrıya kendimi biraz daha açtım. Her gün etrafta mavi bir gül aradım. Beni kullandığım düşündüğüm son erkek arkadaşımı terk ettikten on iki gün sonra Alan Cohen'in konuşma yaptığı bir iletişim ağının yemeğine katıldım, Cohen, insanları etkimiz altına alabilme gücümüzden söz etti. Bu beni öyle etkiledi ki, katılımcıları bu tür bir egzersiz yapmaya davet ettiğinde hiç düşünmeden atladım. O anda yüzden fazla insan bir partner bulabilmek için birbirine karıştı. Herkes sessizdi. Genç ve mavi gözlü bir adam karşımda durdu. Elele tutuştuk ve birbirimizin gözlerine bakmaya başladık. Egzersiz gereğince, "Beni etkin altına alabilir misin?" diye sordum. Birkaç dakika boyunca sessizce bana koşulsuz sevgi verdi. Sonra o bana "Beni etkin altına alabilir misin?" diye sordu ve ben de ona sevgi verdim. Birbirimize başka hiçbir şey söylemedik. Egzersiz bitti ve yerlerimize oturduk. Şaşkınlık içindeydim. Birkaç dakika sonra genç adam yanıma geldi ve kendini tanıttı. Adının David Rose (Rose Türkçe'de gül anlamına gelmektedir) olduğunu söyledi. O anda Tanrının bana mavi gözlü gülümü gönderdiğim anladım. Bir yıl sonra da evlendik. Brenda Rose |
15.11.08, 13:00 | #10 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | Ufacık Bir Not UFACIK BİR NOT Canlı çiçek güzelliğin en büyük simgesidir. Ara sıra bir buket gül toplar veya kusursuz bir gül bulur, bir komşuma, arkadaşıma veya akrabama veririm. Bir sabah erkenden kendim için çok güzel kokan dayanıklı güllerden bir buket derledim. Güllere sadece göz zevkim için saatlerce bakabilirdim. Benim için ne kadar hoş olduklarım düşünürken, içimden gelen sakin ve kibar bir ses onları bir arkadaşıma vermemi söyledi. Doğru eve girdim ve çiçekleri bir vazoya yerleştirdim. Sonra da üzerine ufacık bir not yazdım: Arkadaşıma. Yolun karşısına geçtim ve buketi en yakın arkadaşlarımdan biri olan komşunun kapısının önüne bıraktım. Daha sonra arkadaşım beni arayıp teşekkür ettiğini söyledi. Çiçeklerin onu çok mutlu ettiğini belirtti. Benim çiçeği bırakmamdan önceki gece çocuklarından biriyle kavga ettiğini ve çocuğun ergenlik çağındaki bir çocuğun acımasızlığıyla ona "Senin hiç arkadaşın yok" dediğini söyledi. Şaşırtıcı olan o sabah işe gitmek için evden çıkarken bir buket mutluluk kapısında belirmişti ve üzerinde "Arkadaşıma" yazılı ufacık bir not vardı. Roberta Tremblay Hayattaki en yüce mutluluk sevildiğimize inanmaktır. Victor Hugo |
Tags |
corbahikayeler, suyuna, tavuk, tavuk suyuna çorba, tavuk suyuna çorba hikayeler |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Rüyada Tavuk Görmek - Rüyada Tavuk Açıklaması ve Yorumu - Tavuk Rüya Tabiri | Tarot | T-U-Ü-V-Y-Z ile Başlayan Rüya Tabirleri | 1 | 13.09.17 08:43 |
Doğu ve Batı Mitolojisinde Tavuk - Mitolojide Tavuk - Mitolojilerde Tavuk | Kartal | Genel Kültür | 0 | 05.08.14 16:49 |
Rüyada Çorba Görmek - Rüyada Çorba Görmek Açıklaması ve Yorumu - Çorba Rüya Tabiri | Tarot | A-B-C-D-E-F-G ile Başlayan Rüya Tabirleri | 0 | 06.03.13 22:04 |
Seni Seviyorum - MİRAS - Tavuk Suyuna Çorba Hikayeler | Okyanus | İçinizden Geldigi Gibi | 0 | 11.01.12 23:59 |
Tavuk Suyu Çorba | ASYA | Ramazan Yemekleri-Tatlıları | 0 | 14.08.08 15:14 |