Karaciğer Kanseri Hakkında Bilgiler
Karaciğer kanseri, çok erken dönemde teşhis edilmesini sağlayacak özel bulgulara sahip değildir. Bu nedenle de, teşhis ya da tanı konulduğunda kanserin evresi ileri bir düzeye ulaşmış olmaktadır. Daha ziyade sarılık, iştahsızlık, kilo kaybı, çabuk yorulma, halsizlik, karnın içinde sıvı birikmesi şeklinde belirtileri vardır. Bazı durumlarda karnın sağ üst bölümünde kronikleşen ağrılar olabilmektedir.
Bugüne kadar yapılmış olan araştırmalara ve incelemelere göre karaciğer kanserinin başlıca nedenlerinden birinin Hepatit B denilen B tipi sarılık olduğu düşünülmektedir. Mevcut istatistiklere göre, B tipi sarılık hastalarının karaciğer kanserine yakalanma oranları, bu hastalığı taşımayanlara oranla 200 kat gibi müthiş bir oranda daha çoktur. Karaciğer kanserinin oluşmasında başlıca nedenler Hepatit B ve C hastalığı, genetik faktörler, siroz, karaciğer dokusunda solvent tarzı kimyasalların oluşturduğu enfeksiyonlar, glikojen depolanması hastalığı ve Hepatit D virüsü enfeksiyonlarıdır.
Hepatit B, yani B tipi sarılık karaciğer kanserinin oluşmasındaki en büyük faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Karaciğer kanseriyle ilgili belirtiler görülmeye başladığında ya da hissedilmeye başladığında hemen doktora gidilse bile, genellikle karaciğer kanseri ileri bir seviyeye gelmiş olmaktadır. Erken teşhis edilememesinin sebebi, ilk evresinde belirti göstermemesidir.
Karaciğer kanseri primer ve sekonder olarak ikiye ayrılmaktadır. Doğrudan doğruya karaciğerde oluşan ve buradan tüm vücuda yayılan kanser türü primer karaciğer kanseri türüdür. İnsan vücudunda başka bir organda oluşan ve buradan karaciğere sıçraması şeklinde gelişen kanser türüne de sekonder karaciğer kanseri denmektedir. Karaciğer kanserleri her iki tipte de, ölümcül olan kanser türleridir.
Karaciğer kanseri tedavilerinde öncelikli uygulama cerrahi müdahaledir. Karaciğerde bulunan tümör ya da tümörler bu yöntemle alınmakta, kemoterapi, radyoterapi veya alkol enjeksiyonu gibi tedaviler uygulanmaktadır. Bazı durumlarda, karaciğerdeki tümörlere müdahale edilmesi mümkün olmamaktadır. Bu durumdaki hastalara radyo frekansı sistemiyle, mevcut tümörlerin küçültülmesine çalışılmaktadır.
alıntı