|
Kayıt ol | Yardım | Üye Listesi | Ajanda | Bugünki Mesajlar | Arama |
Galatasaray Galatasaray taraftarının köşesi,galatasaray spor kulübü hakkında genel bilgiler... |
| LinkBack | Seçenekler |
06.08.08, 23:52 | #2 (permalink) |
Epsilon Üye Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145 Rep Puanı:1332 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 0 4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi : | nasıl kuruldu Galatasaray Spor Kulübü, Türk Spor Tarihi'ndeki öncü olma özelliğini hiç kuşkusuz içinden doğduğu ve gene öncü bir kurum olan Galatasaray Lisesi'nden (Mektebi Sultani) almıştır. Okul ile kulüp arasındaki koparılmaz bağ, yadsınamayacak bir gerçeklik ve övünç kaynağıdır. Devlet adamı yetiştirmek amacıyla II. Beyazıt tarafından 1482'de kurulan mektep, adını kurulduğu bölgeden alır ve "Galata Sarayı" olarak anılmaya başlar. Okul modern konumuna 1 Eylül 1868'de Sultan Abdülaziz döneminde kavuşur. Okul' un yeniden yapılanmasıyla birlikte, Türkiye'de de gerçek anlamıyla ilk sportif çalışmalar başlamış olur ve okulda Beden Eğitimi dersi jimnastikçi 'Monsieur Curel' tarafından eğitim programına konur. Bu atılımlar gerçekten bir devrim niteliği taşımaktadırlar. Curel, modern aletler eşliğinde çalıştırdığı öğrencileri sportif açıdan geliştirirken, onlar için Kağıthane'de bir idman Bayramı düzenler. Yıl 1870'tir. Bu etkinlikte başarı gösteren sporcular değişik ödül ve madalyalar kazanır ve yarışmaların sonunda öğrencilere "kuzulu pilav" verilir. Bu da, sonraki yıllarda bir başka geleneğin başlangıcını oluşturur. Curel'den sonra görevi devralan yabancı spor hocaları (M. Moiroux, Signor Martinetti, Stangali gibi), jimnastik ve atletizmin yanı sıra, değişik branşlara da eğilerek (yüzme, kürek, aletli jimnastik), bir ilki daha başlatmış olurlar. Bu çalışmaların ürünü çok geçmeden alınmaya başlanır ve adı Türk Spor Tarihi'ne altın harflerle yazılan Faik Üstünidman'ın yanı sıra, Binbaşı Mazhar Kazancı, Abdurrahman ve Ahmet Robenson kardeşler GSL'nde görev alıp, izcilik, tenis, hokey gibi spor dallarının öğrenciler arasında yaygınlaşmasını sağlarlar. Özellikle Üstünidman'ın ön ayak olmasıyla, öğrenciler futbolla tanışırlar. Ama oynanan futbol, bir kör dövüşünden farklı olmayan ve kural tanımayan bir koşuşturmayı andırmaktadır. Ama futbol GSL' nin Tören Kapısı'ndan adımını atmış ve tam bir salgına dönüşmüştür. 1901 yılında İstanbul'da yaşayan iki İngiliz, James Lafontaine ve Horace Armitage, Rum ve İngiliz oyunculardan oluşan Kadıköy Futbol Kulübü'nü kurmuşlar ama 1903'te takımdaki İngilizler bir anlaşmazlık sonucu ayrılarak Moda Kulübü'nü oluşturmuşlardır. 1904 yılında ise bu kulüpler, Imogen, Elpis, Strugglers takımlarıyla anlaşarak, İstanbul Futbol Birliği'ni hayata geçirmişler ve bugünkü Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı'nın yerinde bulunan "Union Club-İttihat Spor" sahasında düzenli karşılaşmalar yapmaya başlamışlardır. Görüldüğü gibi bu takımlar yabancı ya da azınlık takımlarıdır. Türk olmayan ekiplerin gerçekleştirdikleri bu ilk futbol karşılaşmaları, GSL öğrencilerini hem ilgilendirir hem de çok üzer. Artık onların amacı, kendi futbol kulüplerini kurmak, ölesiye sevdikleri bu oyunun kurallarını "hatmetmek" ve yabancılarla boy ölçüşmektir. Türk olmayan takımları yenmek Galatasaray Spor Kulübü'nün kurucusu Ali Sami Yen, "Ellinci Yıl" kitabında kuruluş öyküsünü şöyle anlatır: "1 Teşrin 1905'te mektebin beşinci sınıfında edebiyat muallimimiz merhum Mehmet Ata beyin dersi esnasında birkaç arkadaş baş başa vererek Galatasaray'da bir futbol kulübü kurmaya karar verdik. İlk müteşebbisler oyuna ve mücadeleye meyyal arkadaşlardan Asım Tevfik Sonumut, Reşat Şirvani, Cevdet Kalpakçıoğlu, Abidin Daver, Kamil...gibi gençlerdi. Mektepde tahsilde bulunan Bulgar ve Sırp talebesinden çevik ve kuvvetli olanlar da bize iltihak etmişlerdi. Asım'ı muhasebeciliğe, Cevdet'i ikinci reisliğe seçmiş, kendim de Reis olmuştum. Asım her hafta arkadaşlardan birer kuruş toplamakda mahir olduğu için kendisini muhasebeci yapmıştık. Ben Reisliği topu yağlayıp şişirmekle almıştım. Topumuza evladım gibi bakardım. Zaten varımız yoğumuz da toptu. Mektebe gelirken, domuz sokağından geçer, domuz yağı alırdım. Topu onunla yağlar, şişirirdim; yamasını yeni pabucumdan kesmiştim. Bunu gören arkadaşlar, bana hepimizden fazla paye vermişlerdi. Yani o zaman Reisliğe ve diğer vazifelere payeyi, en çok çalışan kazanırdı. Cevdet de ikinci Reisliği formaları yıkadığı için almıştı. "Maksadımız İngilizler gibi toplu bir halde oynamak, bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek." Kulübün adının Gloria (Zafer) ya da Audace (Cesaret) konulması yolunda görüşler ortaya atılmışsa da, sonuçta Galatasaray olmasında anlaşmaya varılmıştır. Araştırmacı Cem Atabeyoğlu, Galatasaray adının, bu takımın yaptığı ilk maçta Rum ekibini 2-0 yenerken, seyircilerin onlardan "Galata Sarayı efendileri"diye söz etmelerinden doğduğunu yazar. Bunun üzerine kurucular da ismi benimserler ve "Adımız Galata Sarayı olsun" derler. Kurucu Listeler 1905'ten 1919'a kadar Galatasaray Spor Kulübü'ne Başkanlık yapan, mektebin 889 numaralı öğrencisi Ali Sami Yen, inci gibi elyazısıyla tuttuğu Galatasaray Terbiye-i Bedeniye Kulübü ıhsaiyet Defteri'nin (Sayım-İstatistik Defteri) 181 ve 182. sayfalarında kurucu 13 üyeyi şöyle sıralar: 1-Ali Sami Yen 2-Asım Sonumut 3-Emin Bülend Serdaroğlu 4-Celal İbrahim 5-B. Nikolof 6-Milo Bakiş 7-Pol Bakiş 8-Bekir Sıtkı Bircan 9-Tahsin Nahit 10-Reşat Şirvanizade 11-Hüseyin Hüsnü 12-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu 13-Abidin Daver 1905'te Osmanlı İmparatorluğu'nda bir dernekler yasası bulunmadığından, Galatasaray Spor Kulübü yasal olarak tescil edilme olanağını bulamamıştır. 1912 yılında Cemiyetler Kanunu çıkarıldıktan sonra, kulüp yasal bir kimlik kazandı. Yetkili makamlara kulüplerin tüzükleriyle birlikte, kurucu üyelerin ad ve adreslerinin de bildirilmesi zorunlu tutulduğundan, istifa eden ya da eğitimlerini tamamlayarak ülkelerine dönen üyeler ilk listeden çıkarılmış ve 1 Eylül 1913'te kurucu liste yeniden düzenlenmiştir. Kurucu üyelerin yeni sıralaması şöyle gerçekleşmiştir: 1-Ali Sami Yen 2-Asım Sonumut 3-Emin Bülend Serdaroğlu 4-Celal İbrahim 5-Bekir Sıtkı Bircan 6-Reşat Şirvanizade 7-Refik Cevdet Kalpakçıoğlu 8-Abidin Daver. Renklerin öyküsü Galatasaray Spor Kulübü'nün ilk renkleri kırmızı-beyaz'dır. Bayrağımızın renklerinden esinlenerek seçilen bu renkler, dönemin baskıcı ve paranoyak yönetimi tarafından kuşkuyla karşılanmış ve futbolcular sıkı bir takibe alınmışlardır. Bu nedenle, sarı-siyah renkler gündeme gelmiş ama bunlar da kalıcı olmamış ve Galatasaray bugünkü renklerine kavuşmuştur. Bu renklerin öyküsünü Ali Sami Yen'den dinleyelim: "Birçok yerleri dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı'daki Şişman Yanko'nun dükkanına gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf ettik. Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı. Tezgahtar, mahirane bir el hareketi ile kumaşların dalgalarını birleştirdi. Bir saka kuşunun başı ile kanadının yarattığı renk güzelliğine benzer bir parlaklık hasıl oldu. Ateşin içindeki renk oyunlarını görür gibi olmuştuk. Sarı-Kırmızı alevinin takımımız üstünde parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal galibiyetten galibiyete götüreceğini tahayyül ediyorduk. Nitekim de öyle oldu." Buna karşılık kuruculardan Bekir Sıtkı, söz konusu renklerin Gül Baba'nın II.Beyazıt'a verdiği sarı ve kırmızı güllerden esinlendiğini ileri sürer. www.galatasaray.org den alınmıştır |
06.08.08, 23:54 | #3 (permalink) |
Epsilon Üye Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145 Rep Puanı:1332 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 0 4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi : | müzesi Galatasaray Spor Kulübü'nün 50. yılı dolayısıyla 1955 yılında yayımlanan kitabın müze ile ilgili bölümünde müzenin kuruluşu bizzat Ali Sami Yen’in anılarından şu şekilde aktarılır. “Vaktiyle donanma cemiyetinin yaptığı teftişlerde birinciliği kazanmak için bütün kudretimzle çalışır, bütün şahsi vasıtalarımızı da bu uğurda kullanırdık. O sırada kotra eksiklerinin tamamlanması için kalafat yerinde sık sık dolaştığımdan bir gün ihtiyar bir gemicinin sattığı bir derin su iskandilini 15 kuruşa almaya muvaffak olmuştum. Çok eski modası geçmiş bir alet idi. Fakat temizleyip parlattıkça gemicilik odamızın masasının üzerinde kendisini gösterdi. Yanına ikinci bir alet getirme hevesi yavaş yavaş denizcilik müzemizin ortaya çıkmasına yol açtı. Kendi vasıtalarımızla almaya muvaffak olamadığımız aletleri de, bizi teşvik etmek isteyen o zamanki Bahriye Nazırı Cemal Paşa’dan almıştık. O tarihte kulüp merkezini Beyoğlu’ndan Kalamış koyuna taşımıştık. Evde kendim için toplamış olduğum spor resimlerini de kulübe getirdim. Mevcut kupalarımıza üç camekan temin etmiştik. Deniz ve kara sporlarına ait hatıralar bir araya gelince cazibesi büyüdü ve bu suretle yavaş yavaş Galatasaray Müzesi ortaya çıktı” Ali Sami Yen’in Birinci Dünya Savaşı yıllarında Kalamış’taki kulüp lokalinde oluşturduğu bu ilk müzede o zamana kadar kazanılan kupalar ile denizcilik malzemeleri sergilenmekteydi. Ancak savaş sonrasında bu müze binasına İngilizler tarafından el konulması üzerine Ali Sami Yen, bu ilk müzedeki tüm malzemeyi o zamanki lise müdürü Salih Arif Bey’e teslim eder. Karar 15 Mayıs 1919 tarihli Genel Kurul kararıyla alınır. Böylece Galatasaray Müzesi bugün de halen içinde yer almakta olduğu lisedeki yerine gelmiş olur. Şimdilerde ise müze, lisenin karşısındaki tarihi Postane Binası'na taşınmanın hazırlıkları içerisinde. Türkiye’deki ilk kulüp müzesini neredeyse bundan 100 yıl önce kurmuş olmanın onuruna sahip olan Galatasaray, şimdi de çağdaş bir spor kulübü müzesini halka sunmanın gururunu yaşamaya hazırlanıyor. Yakın bir zamanda Galatasaray, yeni ve modern bir müzeye kavuşuyor. Hem de, Avrupa Şampiyonu olmuş ve dünya markası haline gelmiş bir kulübe yaraşacak tarzdaki bir müzeye. Halizhazırdaki müzede Galatasaray Spor Kulübü’nün kuruluşundan bu yana kazanılan ve sayıları 4000'e aşmış bulunan kupalar, şilt ve formaların yanı sıra Birinci Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılan 200 lise öğrencisinin kılıç, karabina silahları da bulunmaktadır. Ayrıca müzemizde kulüp arşivi, 97 yıllık resim koleksiyonu, başta Atatürk olmak üzere Türk ve Yabancı Devlet Başkanlarının imzalı fotoğrafları ve 2000 yılında kazanılan UEFA Kupası ve Süper Kupa ile birlikte 3000 adet kupa bulunmaktadır. Müze her Çarşamba saat 13:00-17:00 arasında ziyaret açılıyor. Ulaşım Bilgileri: Galatasaray Müzesi Galatasaray Lisesi Beyoğlu-İstanbul Tel: 0 212 249 11 00 www.galatasaray.org den alıntı |
06.08.08, 23:56 | #4 (permalink) |
Epsilon Üye Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145 Rep Puanı:1332 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 0 4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi : | Galatasaray Logosunun DoĞuŞu Galatasaray' ın ilk amblemi, 333 Şevki Ege tarafından çizildi. Bu, ağzında futbol topu olan kanatları gerili bir kartaldı. "Kartal", Galatasaray'lıların üzerinde durduğu bir amblem örneğiydi. Ancak, kartal adı benimsenmeyince, Şevki Ege'nin kompozisyonu bir kenara itildi. Sonraları , GS amblemi doğdu ve benimsendi. Suat Başar,Galatasaray ambleminin nasıl doğduğunu şöyle anlatıyor: Yıl 1923… O yıl biz "cinquieme" da, yani lise 1'deydik. Arkadaşlarımızdan 74 Ayetullah Emin, sıra arkadaşı Şinasi (Şahingiray), ile birlikte her hafta "Kara kedi" %90 nispetinde Ayet'in inci gibi el yazısı ile yazılmıştır. Ayet, bir taraftan mecmuasının yazılarını temize çekerken, bir yandan da sahifelerini ve bilhassa kapak vazifesi gören ilk sahifesini süslerdi. Bir defasında bu kapakta hepimiz basit fakat zarif çizilmiş bir "Gayin -Sin" gördük. Kırmızı Gayin' ın içine sarı bir "Sin" oturtulmuştu. Hendesi çizgilerle ve muayyen ölçülerle resmedilmiş olan bu şekil , kulübümüzün, yalnız kulübün değil, bütün Galatasaray ' lılığın remzi olacaktı. Ama, her şeyden evvel bu şekli kulübün kongresine teklif etmek lazımdı. Bu teklifi kim yapacaktı? Tasarladığımız arkadaş çekingendi ve kongre günü yaklaşıyordu. Nihayet o gün geldi. 1923 yılında, bir gün mektebin resim sınıfında kalabalık bir kongre toplandı. Ne ateşli, ne heyecanlı bir kongreydi o. Kimler yoktu ki? Belli ki Galatasaray yeni hamlelere hazırlanıyor, spor sahasında yeni inkılaplar yapacak, memlekette yeni çığırlar açacak. Teklifler ve kararlar birbirini kovalıyor. Şinasi arkadaşımız Ayet'den "Gayin-Sin" resmini almış, kongreye teklif edecek, ama o da çekingen, arka sıralarda oturmuş bekliyor. Nihayet Şinasi'nin yanında oturan Dr. Namık (Canko) merhum, söz alıp ortaya çıktı ve: Arkadaşlar, genç kardeşlerimizden Şinasi Reşit, kongremize bir rozet şekli getirmiş, kulübümüzün remzi ven rozetimizin şekli olarak kabul edilmesini teklif ederim, dedi. Büyük bir resim kağıdına çizilmiş ve renklerimizle boyanmış "Gayin-Sin" i ortaya çıkardı. Teklif alkışlar arasında ittifakla kabul olundu. Ayet, yalnız eski harflerle "Gayin-Sin" çizmekle kalmamış, aynı uslupla bir de "GS" yaratmıştı. Bunların asılları Ayet'in Şinasi'nin yardım ile çıkardığı haftalık el yazısı "Kara Kedi" mecmuasındadır. "Gayın-Sin" ilk defa 1925 de kurulan Galatasaray talebe sandığının hazırladığı mektup, kağıt ve zarflarına basıldı. Yine, 1925 de kabul edilen lise kasketine ve daha sonra lise ceketlerine işlendi. Bazı imkansızlıklar, rozetin yapılmasını geciktiriyordu. Nihayet bunu da sıra gelince, şekiller o zaman eski İpek sinemasının kapısındaki dükkanlardan birinde Besim Koşalay ile birlikte tuhafiye mağazası açan Nihat Bekdik'e verildi. Bir aksilik eseri bunlar kayboldu. O zamanki İdare Heyetinin bastırdığı matbualarda ve yaptırdığı rozetlerde Ayet'in eseri biraz şekil değiştirdi. GS nin yaratıcısı Ayet Emin'i 29 Eylül 1931 de toprağa verdik. Dr. Namık ağabeyimiz 1933 yılında aramızdan ayrıldı. Allah Şinasi Şahingiray arkadaşımıza uzun ömürler versin. GS yi gördükçe, her üçünü hatırlar, ebediyete tevdi ettiklerimizi rahmetle yadederim. Not: Maalesef, şu tatlı anıyı bize nakleden 550 Suat Başar ağabeyimiz de aramızdan ayrıldı. Nur içinde yatsın... |
06.08.08, 23:57 | #5 (permalink) |
Epsilon Üye Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145 Rep Puanı:1332 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 0 4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi : | AtatÜrk Ve Galatasaray Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ü "bir takım taraftarı" yapmak çabaları, tarihin gerçekleri karşısında her zaman hüsrana uğruyor.Ulusların yaşamında çok az sayıda kişi önder niteliğini kazanmış ve tüm ulusa mal olmuştur. Bu nitelikteki kişilerin kayıtlı belgeler olmadan sözel tanıklıklara dayanarak birtakım alanlarda tüm ulusun aidiyetinden koparılıp bazı camialara mal edilmesi yanlış bir tutumdur. Bu kişiler tarihsel özellikleriyle, kişiler, topluluklar, gruplar ve camialar üstüdür. Bunun tersini savunmak kişi ve camialara bir öncelik kazandırmayacağı gibi, toplumsal boyutta da onarılmaz yaralar açar. Bunun bilincinde olan gerçek önderler de, toplumun tümünü kucaklamayan ve kurucusu olmadıkları ya da arasında yer almadıkları oluşumlara katılma konusunda büyük hassasiyet gösterirler. Mustafa Kemal Atatürk bu özeni göstermemiz gereken kişilerin başında gelir. Atatürk'ün Galatasaray camiasıyla olan ilişkisi, Galatasaray Lisesi'ni 2 Aralık 1930, 28 Ocak 1932 ve 1 Temmuz 1933 tarihlerindeki ziyaretleriyle somutlaşmıştır. Çok yakın bir tarihte yitirdiğimiz ve bugün örneğine pek rastlanmayan "duayen" gazeteci Metin Toker' in sözleriyle, "Hiçbir lise Atatürk'ten böyle bir ilgi görmemiştir...Galatasaray, sadece 'Türkiye'nin' Batı' ya açılan penceresi' değil, Atatürk devrimlerinin en önemlilerinden, belki de en önemlisi laisizmin kilometre taşlarından biri olmuştur. Nasıl Harp Akademisi, Harbiye ve Mülkiye sıradan eğitim müesseseleri sayılmazsa Galatasaray da sıradan bir lise sayılamaz." Evrensel bir sevgi Galatasaray camiasının Atatürk'e karşı duyduğu sevginin evrenselliği 956 okul numaralı Celalettin Som' un satırlarında çarpıcı bir biçimde dile gelir: "Galatasaray Lisesi 7. sınıftaydım. Sınıf, müdür merdiveni karşısında, ön avluya bakan, müdür odasından sonraki ilk sınıftı. Beyoğlu Caddesi'nin bütün gürültüsü duyulurdu. İlk dersimiz Fransızcaydı. Hocamız Monsieur M. Journé anlatıyordu...Birden bütün sesler sustu...Koyu sessizlikte mektebin önünde virajı alan tramvayın acı çığlık sesine benzeyen demir tekerleklerin raylara sürtünmesinden çıkan ses kulaklarımızda çınladı...M. Journé ders anlatmayı kesmiş, başını elleri arasına almış ağlıyordu!..Tarih 10 Kasım 1938 saat 9'u 5 geçiyordu...ATATÜRK vefat etmişti." İşte o günlerde evrensel ve toplumlar üstü bir devlet adamına karşı duyulan evrensel sevgi budur. Galatasaray Lisesi'ni İlk Ziyareti 1930 yılında dünyanın ve Türkiye'nin, siyasal ve toplumsal konjonktürü oldukça hareketlidir. Atatürk 18 Kasım'da bir yurt gezisine çıkar ve İstanbul'a döndükten sonra bazı okulları ziyaret ve teftiş eder. Devletin resmi yayın organı Ayın Tarihi mecmuası bu olayı şöyle anlatır (cilt 23-24, sayı 79-81, sayfa 6630-6631): "3.12.1930; Reisicumhur Gazi Hz. saat ikide otomobille saraydan hareket ederek sıra ile Harp Akademisi, Mülkiye ve Harbiye Mekteplerini...buradan Galatasaray Lisesi'ni teşrif ettiler.(...) Galatasaray Lisesi'nde kütüphanenin hatıra defterini imzaladılar. Daha sonra müdür odasında bir müddet oturarak mektebin vaziyeti umumiyesi ve talebenin durumu hakkında konuştular. İmla, resim ve lisan derslerinde bulundular, mektep müdüründen uzun uzadıya izahat aldılar..." Şimdi devlet arşivlerinden edinilen bu kuru ve nesnel bilgilerin yanına çağdaş yazınımızın öykücülüğünün ve tiyatro yazarlığının bir klasiği olan, benzersiz kurgu işçiliğinin yanı sıra edebiyatımıza 'humour' denilen ince alayı ve gözlem gücünü de kazandıran ve bir Galatasaraylı olan ustanın kalemine, Haldun Taner'in gözlemlerine başvuralım ve bu ziyareti bir kez de onun anlatısından dinleyelim: Şarklıların Efsaneye Düşkünlüğü "Ya sekizde ya dokuzda idik. Demek ki otuz, otuz bire rastlıyor. Mektepte bir telaş, bir kıyamet. Taş tablolar boyanıyor, yıkık yerler sıvanıyor. Meğer Gazi Paşa gelecekmiş. İdare her sınıfa Afet Hanımın, baskısı henüz bitmemiş Yurt Bilgisi kitabından üçer nüsha dağıttı. Talebeler kımlanıyor: 'Ah bir bizim sınıfa girse.' Hocalar başka gûna: 'Allah vere bizimkine girmese.' (...) Atatürk'e bakıyorum, resimlerinde sık sık gördüğümüz pozlarından birinde: Sol elinin iki parmağını üst yelek cebine takmış, başı hafif öne eğik, çatık kaşları ve o meşhur bakışıyla gözünün üstünden müdüre bakarak anlattıklarını dinliyor. Biz Şarklılar neden ille her şeyi büyütüp efsaneleştiririz. Aklı başında insanlardan duymuştum: 'Bakılamıyor efendim,' diyorlardı. 'İmkânı yok gözlerine bakılamıyor. Çenesine kadar hadi neyse ne ama, başınızı daha yukarı kaldırdınız mı, gözleriniz iki kuvvetli projektörle karşılaşmış gibi kamaşıyor, çarpılıp sersemliyor, bir şeyler oluyorsunuz.' Ben bunu duydum ya, şimdi korkudan başımı kaldırıp da yüzüne bakamıyorum. Bütün görebildiğim: Saatinin kösteği, yeleği, sol elinin yelek cebine dalmış iki parmağı, kolalı devrik yakası, hadi bilemediniz biraz da çenesinin ucu...Hepsi bu kadar. Ama çocukluk işte, şeytan dürttü. Ya herrü ya merrü deyip birden daha yukarı bakıverdim. A, ne kamaşma ne çarpılma, işte pekala bakılabiliyordu. Hatta müdür de bakabiliyordu. Hoca da bakabiliyordu. Bu Gözlerden Hiçbir Şey Kaçmaz Gerçi projektör, şimşek filan edebiyat ama, şunu söylemeli ki, bu bakış pek öyle herkesin bakışına da benzemiyordu. Bu gözler bir yere bakıyor ama baktığı şeyden çok daha gerileri çok daha derinleri görüyor gibi idiler. O gün, orada, onun karşısında çocuk kafamın koyduğu ilk teşhis şu oldu: Bu gözlerden hiçbir şey kaçmaz arkadaşlar. Bu adam kandırılamaz, aldatılamaz. Bu adam mugalataya, laf cambazlığına pabuç bırakmaz. Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır(...) Atatürk mektepten ayrılmak üzere iken paydos trampeti çaldığından hepimiz bahçeye boşandık. Rahmetli, maiyetindeki mutat zevata bir şeyler söyledikten sonra talebe kalabalığının ortasına dalıverdi. O, tek başına, ortamızda, maiyetindeki zevat ise geride, çok geride, mektebin iki kanadı da açılmış cümle kapısına doğru yürümeğe başladık. Atatürk, yüzünü daha iyi görebilmek için yengeç gibi yampiri yampiri hatta gerisin geri yürüyen bir sürü çocuğun arasında, iki eli ceketinin iki yan cebinde, gururlu ve gülümser ilerliyordu. Büyük kapının önüne binlerce meraklı birikmişti. El ele vermiş polisler kaldırımlardan taşan halk kitlesini zor zaptediyorlardı. Karşı apartmanların her bir penceresinde ben diyeyim, on, siz deyin yirmi baş. Atatürk görününce bir alkış koptu. Aklımıza gelmiş gibi biz de onlara uyduk. Atatürk bu alkışlar arasında otomobiline bindi (...) Akşam, etütte yoklama yapılınca, o kargaşalıkta iki açıkgöz arkadaşımızın neharilere karışıp mektepten kaçtıkları anlaşıldı. Geçmiş zaman, kendilerine idarece bir ceza verildi mi idi, pek hatırlamıyorum. Galiba, bu tarihi günün yüzüsuyu hürmetine, Beyoğlu'nda sürtüp durdukları yanlarına kâr kaldı idi. E, artık o kadar da olmasın mı?" İkinci Ziyaret Mustafa Kemal, 28 Ocak 1932 Perşembe günü Beyoğlu'nda otomobille çıktığı bir gezinti sırasında saat 16'da Galatasaray Lisesi'ni ikinci kez ziyaret ederek onurlandırmıştır. Lisedeki tarihi Tevfik Fikret salonunda verilen bir müsamereyi izlemiş ve oyunda rol alan öğrencilere övgüler yöneltmiştir. Niyazi Ahmet Banoğlu'nun "Atatürk'ün İstanbul'daki Hayatı" adlı yapıtında bu ziyaret hakkında bilgi verilmektedir. Üçüncü Ziyaret Atatürk'ün Galatasaray Lisesi'ne üçüncü gelişinin tarihi 1 Temmuz 1933'tür. Gazi bu gelişinde öğrencilerin Tarih-Coğrafya-Yurt Bilgisi grubundan geçirdikleri orta mektep bakalorya sınavlarına bizzat katılmış ve çeşitli sorular sormuştur. Maiyetiyle (Riyaseticümhur Katibi Hikmet (Bayur), Başyaver Celal, Yaver Şükrü ve Cevdet Beyler ve Muallim Afet Hanım) Lise'ye gelen Atatürk talebenin alkışları arasında Müdürlük odasına çıkmış, burada müdür Tevfik Bey ve öğretmenlerle okul hakkında görüştükten sonra doğruca imtahan odasına girmiştir. İlhan E. Postacıoğlu'nun anılarından Gazi'nin imtahan odasına girdiğinde sınavdaki öğrencinin Bandırmalı Ahmet olduğunu öğreniyoruz. Ardından Serbest Fırka'nın kurucusu Fethi Okyar'ın oğlu Osman (Okyar) sınav odasına alınır. Sınavdan çıkan Osman Okyar'a Atatürk tarafından babasına selam söylendiği öğrenciler arasında hızla yayılır ve büyük bir memnuniyet uyandırır. Atatürk'ün Galatasaray Lisesi öğrencilerine yönelttiği bazı sorular şunlardır: Atilla'nın Romalılar'la ilk harbi; Sevr muahedesiyle, Lozan muahedesi arasında ne gibi farklar vardır?; Eti medeniyeti; Devletçiliğin ve fertçiliğin mukayesesi; Şimendifer siyasetimiz; Malazgirt Meydan Muharebesi; Din ve laiklik üzerine sorular; İspanya yarımadası; Mudanya Mütarekesi; Bizanslılarla Türklerin ilk temasları; Referandum ve halk oylaması vb. Sınavlar gecenin ilerleyen saatlerine kadar sürmüş ve Atatürk Galatasaray Lisesi'nden memnun kalarak ayrılmıştır. Dönemin okul müdürü olan Tevfik Ararat o günün izlenimlerini şu sözlerle anlatır: "1 Temmuz 1933, Galatasaray Lisesi'nin yaşadığı en büyük gündür; o gün Gazi Hazretleri, müessemizde beş saat bir çeyrek saat kalmışlar, ve birinci devre Tarih-Coğrafya-Yurtbilgisi mezuniyet imtahanlarına giren talebemizden dokuzunu imtahan etmek lütfunda bulunmuşlardır. Galatasaray Lisesi, bundan sonra, o unutulmaz günü her sene anmak ve tekrar yaşamak için aynı devrenin aynı imtihanlarını daima aynı güne koyacaktır." Bu yazı, "Dünden Bugüne Galatasaray" (Hazırlayanlar: Vefa O. Semenderoğlu-Osman Tamburacı), "Atatürk Önünde Tarih Bakaloryası" (İlhan E. Postacıoğlu), "Şişhaneye Yağmur Yağıyordu; Ayışığında Çalışkur" (Haldun Taner), "Atatürk ve Galatasaray" (Galatasaray'ın 500. Yıldönümünü Kutlama Komitesi), "Galatasaray Tarihine Ait Belgeler:I (1868-1933) (Orhan Koloğlu) başlıklı kitap ve belgelerden Metin Pınar tarafından derlenmiştir. Galatasaray Dergisi`ne teşekkür ederiz. www.galatasaray.org den alıntıdır |
06.08.08, 23:58 | #6 (permalink) |
Epsilon Üye Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145 Rep Puanı:1332 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 0 4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi : | Galatasaray BaŞkanlari Ali Sami YEN (1905-1918) (1925) Refik Cevdet KALPAKCIOĞLU (1919-1922) (1934) Yusuf Ziya ÖNİŞ (1922-1924) (1950-1952) Ali Haydar ŞEKİP (1925) Ahmet ROBENSON (1926) Adnan İbrahim PİRİOĞLU (1927) Necmettin SADAK (1928-1929) Abidin DAVER (1929-1930) Ahmet KARA (1930-1931) (1933) Tahir KEVKEP (1931-1932) Ali Haydar BARŞAL (1932-1933) (1933-1934) Fethi İSFENDİYAROĞLU (1933) Ethem MENEMENCİOĞLU (1934-1936) Saim GOGEN (1936-1937) Sedat Ziya KANTOĞLU (1937-1939) (1944) Nizan NURİ (1939) Adnan AKISKA (1939) Tevfik Ali ÇINAR (1940-1942) Osman DARDAĞAN (1942-1943) Muslihittin PEYKOĞLU (1944-1946) Suphi BATUR (1946-1950) (1965-1968) Ulvi YENAL (1953) (1962-1964) Refik SELİMOĞLU (1954-1956) (1960-1962) Sadık GİZ (1957-1959) Selahattin BEYAZIT (1969-1973) (1975-1979) Prof.Dr.Mustafa PEKİN (1973-1975) Prof.Dr.Ali URAS (1979-1984) (1984-1986) Dr.Ali TANRIYAR (1986-1988) (1988-1990) Alp YALMAN (1990-1992) (1992-1996) Faruk SÜREN (1996-2001) H.Mehmet CANSUN (2001-2002) Özhan CANAYDIN (2002-2008) Adnan POLAT (2008-...) |
06.08.08, 23:59 | #7 (permalink) |
Epsilon Üye Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145 Rep Puanı:1332 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 0 4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi : | BaŞkanlar Ve Kupalar .text {font-family: tahoma; font-size: 11px; color: #000; text-align: left;}ALİ SAMİ YEN 1905-1918 4 Kupa (Pazar Ligi 3, Cuma Ligi 1) 1925 1 kupa (İstanbul Ligi Şampiyonluğu)R. CEVDET KALPAKÇIOĞLU 19191 kupa (Cuma Ligi Şampiyonluğu)AHMET ROBENSON 1926 1 kupa (İstanbul Ligi Şampiyonluğu)A. İBRAHİM PİRİOĞLU 1927-1928: 1 kupa (İstanbul Ligi Şampiyonluğu)NECMETTİN SADAK 1928-1929: 1 kupa (İstanbul Ligi Şampiyonluğu)M. TAHİR KEVKEP 1931-1932: 1 kupa (İstanbul Ligi Şampiyonluğu)SEDAT ZİYA KANTOĞLU 1937-1939: 1 kupa (Milli Küme Şampiyonluğu)TEVFİK ALİ ÇINAR 1940-1942: 1 kupa (İstanbul Kupası Şampiyonluğu)OSMAN DARDOĞAN 1942-1943: 1 kupa (İstanbul Kupası Şampiyonluğu)SUPHİ BATUR 1946-1950: 6 kupa (Pazar Ligi 3, Cuma Ligi 1) 1965-1968: - Federasyon Kupası (2), TSYD Kupası (2), Cumhurbaşkanlığı KupasıREFİK SELİMOĞLU 1954-1956: 2 kupa (İstanbul Profesyonel Ligi Şampiyonluğu)SADIK GİZ 1957-1959: 1 kupa (İstanbul Profesyonel Ligi Şampiyonluğu)ULVİ YENAL 1962-1964: 5 kupa (Lig Şampiyonluğu-2, Federasyon Kupası-2, TSYD Kupası Şampiyonluğu)SELAHATTİN BEYAZIT 1969-1973: 9 kupa (Lig Şampiyonluğu-3, TSYD Kupası-2) 1975-1977: (Federasyon Kupası-2, Cumhurbaşkanlığı Kupası-2)MUSTAFA PEKİN 1973-1975: 2 kupa (Lig Şampiyonluğu, Başkanlık Kupası)PROF. DR. ALİ URAS 1977-1986: 5 kupa (TSYD Kupası, Federasyon Kupası-2, Cumhurbaşkanlığı Kupası, Başbakanlık Kupası Şampiyonluğu)DR. ALİ TANRIYAR 1986-1990: 6 kupa (Lig Şampiyonluğu-2, TSYD Kupası, Cumhurbaşkalığı Kupası-2, Başbakanlık Kupası Şampiyonluğu)ALP YALMAN 1990-1996: 10 kupa (Lig Şampiyonluğu-2, TSYD Kupası-2, Başbakanlık Kupası-2, Türkiye Kupası-2, Cumhurbaşkanlığı Kupası Şamp.-2)FARUK E. SÜREN 1996-2001: 14 kupa (Lig Şampiyonluğu-4, Türkiye Kupası-3, TSYD Kupası-3, Cumhurbaşkanlığı Kupası-2, UEFA Kupası, Süper Kupa Şampiyonluğu)H. MEHMET CANSUN 2001-2002 (8 ay): - ÖZHAN CANAYDIN 2002-2004: 1 kupa (Türkiye 1. Süper Ligi Şampiyonluğu) 2004-2006: 2 kupa (Süper Lig Türkiye Şampiyonluğu ve Türkiye Kupası) www.galatasaray.org den alıntı |
07.08.08, 00:03 | #8 (permalink) |
Epsilon Üye Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145 Rep Puanı:1332 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 0 4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi : | unutulmayanlar ALİ SAMİ YEN (1886-1951)NİHAT BEKDİK (1902-1972)ULVİ ZİYA YENAL (1908-1993)MEHMET LEBLEBİ (1908-1972) BODURİ (1921-1942)NACİ ÖZKAYA (1923-2007)EŞFAK AYKAÇ (1918-2004)GÜNDÜZ KILIÇ (1919-1980)BÜLENT EKEN (1923- )REHA EKEN (1925- )İSFENDİYAR AÇIKSÖZ (1929-2006)SUAT MAMAT (1930- )COŞKUN ÖZARI (1931- )TURGAY ŞEREN (1932- )METİN OKTAY (1936-1991)FATİH TERİM (1953- )ZORAN SİMOVİÇ (1954- )CÜNEYT TANMAN (1956- )CEVAD PREKAZİ (1957- )TANJU ÇOLAK (1963- )ANDRE CLAUDİO TAFFAREL (1966- )GHEORGHE HAGİ (1965- )GHEORGHE POPESCU (1967- )BÜLENT KORKMAZ (1968- )JUPP DERWALL (1927 - 2007) |
07.08.08, 00:05 | #9 (permalink) |
Epsilon Üye Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 291
Konular: 145 Rep Puanı:1332 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 0 4 Mesajına 9 Kere Teşekkür Edlidi : | "en" ve "ilk" leri GERÇEKLERİ TARİH YAZAR, TARİHİ DE GALATASARAY! Avrupa'da, yarıştığı Tüm Kupaları alan İLK ve TEK takım GALATASARAY ; Türkiye'nin İLK futbol takımı Galatasaray- (1905) Dünya sıralamasında İLK On' da 1.sıraya giren İLK Türk takımı. Devlet üstün hizmet madalyası alan İLK takım UEFA Kupası'nı hiç yenilgi almadan kazanan İLK ve TEK Türk takımı Üç yıldızı alan İLK takım Türkiye Süper Ligi'nin İLK Şampiyonu Dünya Kulüpler Şampiyonası'nda Avrupa Kıtasını temsil eden İLK ve TEK Türk takımı Şampiyonlar Ligi'nde Çeyrek Final'e çıkan İLK Türk takımı Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Yarı Final oynayan ilk ve TEK Türk takımı İstanbul Şampiyonluğu'nu kazanan İLK futbol takımı - (1907-1908) Yurt dışında İLK galibiyet alan Türk futbol Takımı - (1911) Yurt dışında Türkiye'yi temsil eden İLK futbol takımı - (1911) Şampiyonlar Ligi'ne katılan İLK Türk takımı Avrupa'da, UEFA Kupası'nı hiç yenilgi almadan kazanan İLK takım Balkanlarda UEFA Kupasını kazanan İLK ve TEK takım Uluslararası maçlarda kendi sahasında ardarda EN çok galibiyet alan TEK Türk takımı - 20 kez UEFA kupasını kazanan İLK ve TEK Türk takımı - (1 kez) Avrupa Şampiyonu olan İLK ve TEK Türk takımı Süper Kupa'yı kazanan İLK ve TEK Türk takımı - (1 kez) İnternet Sitesine sahip İLK Türk takımı İspanyolları deplasmanda yenen İLK Türk takımı. İspanyolları eleyen İLK Türk takımı. Bir sezonda 2 İtalyan takımını eleyen İLK Türk takımı (Milan-Bologna) Bir sezonda 2 İngiliz takımını eleyen İLK Türk takımı (Leeds-Arsenal) Türkiye 1. Ligi'ni na-mağlup bitiren İLK takım (1985-86) EN fazla aralıksız şampiyon olan takım. - 4 kez üst üste Yerli hocayla EN çok şampiyon olan takım. GALATASARAY - 9 kez EN fazla şampiyonluk yaşayan futbolcular Hakan Şükür (8 Kez), Bülent Korkmaz (8 Kez)- Suat Kaya, Arif Erdem ( 7 Kez ) Bir sezonda EN fazla Avrupa Kupa maçı oynayan takım.- 18 kez (Süper kupa dahil) Avrupa'da Şampiyonlar Ligi'ne EN fazla katılan takım GALATASARAY - 10 kez Türkiye Spor yazarları Kupası'nı EN fazla kazanan takım Türkiye Kupası'nı EN fazla kazanan takım -14 kez Cumhurbaşkanlığı Kupasını EN fazla kazanan takım - 10 kez Avrupa kupalarında 1 sezonda EN fazla puan toplayan takım. - 17 maç 34 puan Avrupa'da, bir sezonda Avrupa kupalarında EN fazla galibiyet alan takım. - 11 kez (Süper kupa dahil) Bir sezonda Avrupa kupalarında EN fazla gol atan takım.- 35 gol (Süper kupa dahil) Deplasmanda aralıksız EN fazla yenilmeyen takım.- 40 kez Bir sezonda EN fazla maç yapan takım. GALATASARAY - 59 kez (Süper kupa dahil) Avrupa Kupaları'nda EN çok tur geçen Türk takımı. Bir sezonda EN fazla maç yapan futbolcu HAKAN ŞÜKÜR - 54 maç 4697 dakika Avrupa Kupalarında EN fazla maç yapan Türk takımı. Türkiye liglerinde bir sezonda EN fazla gol atan takım. - 62-63 sezonu 105 gol Türkiye liglerinde EN çok resmi kupa kazanan takım -56 kupa Avrupa Kupalarındaki İLK Goller 1.GOL: Metin Oktay - 27.08.1956 (Galatasaray-Dinamo Bükreş:1-3) 100.GOL: Uğur Köken - 1.10.1969 (Galatasaray-Vatford:2-3) 200.GOL: Mirsad Seydiç- 20.10.1982 (Galatasaray - Avusturya Wien:2-4) 300.GOL: Uğur Tütüneker - 4.11.1992(Galatasaray - E.Frankfurt:1-0) 500.GOL: Tugay Kerimoğlu 5.11.1997 (Galatasaray - Sparta Prag:2-0) Teşekkürler GALATASARAY ! Teşekkürler; Bu gurur veren tablonun yaratılmasında emeği geçen herkese.. Eminiz daha birçok EN'ler ve İLK'ler vardır. Teşekkürler Gözden kaçırdığımız bütün EN ve İLK'ler için.... |
Tags |
1905, bugune, den, futbol, galataray, kulubu |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Bugüne Kadar Seçilen Cumhurbaşkanlarımız | ASYA | Kpss Sınavı Ders Notları | 0 | 22.04.14 16:05 |
Geçmişten Bugüne Gelinlikler | ASYA | Gelinlik-Damatlık Modelleri&Aksesuarları | 0 | 01.02.10 09:00 |
Geçmişten Bugüne Elektrik Tarihi | Mavi Lord | Fizik | 0 | 20.11.09 00:23 |
Dünden Bugüne-Yıldız Tilbe | Ceren | Türkçe Müzik Hit ( En Sevilen ) Şarkı Sözleri | 0 | 15.04.09 17:01 |
Jean - Paul Sartre (1905 -?) | blue | Genel Kültür | 0 | 30.09.08 02:34 |