Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 47
464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi
:
Pargalı Damat İbrahim Paşa Biyografisi - Pargalı Damat İbrahim Paşa Hayatı - Pargalı Pargalı Damat İbrahim Paşa Biyografisi - Pargalı Damat İbrahim Paşa Hayatı - Pargalı İbrahim Kimdir? Pargalı Damat İbrahim Paşa Pargalı Damat İbrahim Paşa (1493, Parga, Osmanlı İmparatorluğu - 15 Mart 1536, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu) Kanuni Sultan Süleyman saltanatı döneminde 1523?-1536 yılları arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Bugün Yunanistan'da kalan Parga yakınlarındaki bir köyde doğdu. Değişik kaynaklarda doğumunda Rum ya da İtalyan kökenli olduğu belirtilmektedir. Babası bir balıkçıydı (İbrahim Paşa'nın anne ve babasını sadrazamlığı sırasında İstanbul'a getirttiği kayıtlara geçmiştir). 6 yaşında korsanlar tarafından kaçırılarak Manisa'da satıldı. Kanuni şehzadeliği sırasında Manisa'da karşılaştığı ve arkadaşlık kurduğu İbrahim'i maiyetine aldı. Lâtîfî’nin sunduğu bilgilere bakılırsa, Şehzade Süleyman Manisa Sancak Beyi iken,çıktığı kır gezisinde bir kemençe sesi duyar, kemençeyi kimin çaldığını merak eder ve kemençeyi çalan kişi ile tanışmak ister. Karşısına getirilen kişi köle İbrahim’dir. Şehzade Süleyman, İbrahim’den son derece hoşlanmıştır ve zaman içerisinde meclisinin ayrılmaz bir parçası olarak gördüğü İbrahim’i, sarayına sık sık davet etmeye başlamıştır. Bunun üzerine, İbrahim’i yetiştiren dul hanım, kölesini azad etmiştir. Böylelikle İbrahim, Şehzade Süleyman’ın maiyetine girmiştir. Prof.Dr.M.Tayyip Gökbilgin ise İslam Ansiklopedisinde verdiği bilgi de Kanuni Sultan Süleyman, İbrahim Paşa ile Küfe sancakbeyi iken tanıştığı tezini öne sürmüştür. İbrahim Paşa’nın, Kanûnî Sultan Süleyman ile olan ilişkisi, onun yaşamının her yönünü belirlemiştir. Bunda, gerek askerî, gerek siyasi ve sanatçı kişiliği olsun, sultanın etki ve desteğinin büyük ölçüde belirleyici olduğunu görmek mümkündür. İncelenen kaynaklardan anlaşıldığı üzere, son derece hırslı bir kişiliği olan İbrahim’in, sultanla ilişkisinin, içsel bir boyutu olduğu kadar çıkara dayalı bir boyutu olduğu da gözardı edilmemelidir. Hammer, Osmanlı Devleti Tarihi’nde, “İbrahim’in etrafındakilere üstünlüğü, gençliği, seçkin terbiyesi, Padişah’ın kendisine olan teveccühü, her türlü rekabeti imkansız bıraktığını” belirtmektedir . Hammer’e göre, İbrahim’in üstün özellikleri nedeniyle Sultan Süleyman, onu kendisine ayrılmaz bir dost bellemiştir. İsmail Hâmi Danişmend ise, İbrahim Paşa’nın Kanûnî Sultan Süleyman’la olan yakınlığının nedenini doğrudan irdelememektedir. Danişmend, İbrahim Paşa’nın bu hızla yükselişini onun özelliklerine değil, zekâsına, entrikacı oluşuna ve dalkavukluğuna bağlamaktadır. İbrahim Paşa’nın hızlı yükşelişi, Koçi Bey Risalesi’nde de eleştirilmekte ve uygunsuz karşılanmakta hatta, o dönemde “âlemin ihtilaline” gösterilen nedenlerin başında sayılmaktadır Kanuni'nin maiyetinde idamına kadar geçirdiği yıllar boyunca onun yakın arkadaşı ve danışmanı oldu. Kanuni padişah olduktan sonra onunla birlikte İstanbul'a geldi ve Osmanlı Devleti'nde Sadrazamlık, Anadolu ve Rumeli Beylerbeylikleri ve Seraskerlik (1528?29-1536) dahil olmak üzere en üst düzeylerdeki görevlerde bulundu. Kanuni'nin Padişah olması ile birlikte ilk önce Hasodabaşılık görevine atanarak bu noktadan sonra kendi yetenekleri ve Kanuni ile aralarındaki sıradışı güven ilişkisi sayesinde hızla yükseldi. 1521'de Belgrad'ın Fethinde görev aldı. 1522'de Rodos seferine katıldı. Bu durum,1523'te (Çeşitli kaynaklarda 1522 ve 1524 olarak da tarihlenmektedir. E.J. Brill's first encyclopaedia of Islam, 1913-1936, Volume 2 By Martijn Theodoor Houtsma'a göre 27 Haziran 1524) sadrazamlığa getirildi. 1524'te Kanuni'nin kızkardeşi Hatice Sultan ile evlendi. Mısır'da asayişi sağlamakla görevlendirildi ve kendisine Mısır Beylerbeyi unvanı verildi. Macaristan seferine katıldı ve Mohaç Savaşının kazanılmasında önemli rol oynadı. Daha sonra Anadolu'daki Alevi-Türkmen isyanlarını bastırmakla görevlendirildi. Anadolu'da aldığı kanlı tedbirlerle isyanları sona erdirdi. I. Viyana Kuşatması ile sonuçlanan 2. Macaristan seferine katıldı. Avusturya İmparatorunu Osmanlı Sadrazamına eşit sayan 1533 tarihli İstanbul Antlaşması'nın müzakerelerini yürüttü. Safevilere karşı düzenlenen Irakeyn seferine katıldı. Tebriz'i aldıktan sonra Kanuni'nin kuvvetleri ile birleşti ve Bağdat'ın fethinde görev aldı. İbrahim Paşa'nın dönemindeki gücünü ortaya koyacak en önemli veri; Kanuni tarafından Seraskerlik makamına (Osmanlılarda önceleri seferdeki orduya kumanda eden vezir, sonraları da milli savunma bakanına verilen ad.) getirildiğinde İmparatorluğun o güne dek dört tuğa simgelenen gücünün yedi tuğa çıkarılması ve İbrahim Paşa'nın da altı tuğ taşımaya yetkili kılınmış olmasıdır. Kanuni'den eksiği sadece Hilafet tuğudur. Osmanlı imparatorluğunun o dönemde bilinen dünyayı şekillendiren dominant dış politikasının kontrolü tamamen İbrahim Paşa'nın elindedir. Ayrıca Avusturya İmparatoru Ferdinand da Avusturya - Osmanlı barış anlaşması sırasında İbrahim Paşa'yı eşiti tanımış ve Osmanlı İmparatorluğu nezdinde temsilcisi olmasını istemiştir.Venedik diplomatlarının İbrahim Paşa'ya Kanuni'ye atıfla "Muhteşem İbrahim" dedikleri kayda geçmiştir. Fransa ile yürütülen işbirliğinde önemli rolü vardır. Kimi kaynaklarda, İbrahim Paşa’nın elde ettiği ayrıcalıklar sonucunda, pek çok kararı kendi başına buyruk verdiği savında bulunulmaktadır. İbrahim Paşa’nın çöküşüne ortam hazırlayacak dört temel unsurdan söz etmek mümkündür. Bunların ilki Paşa’nın iktidar hırsıdır ki, yabancı elçilerin İbrahim Paşa’yla görüşmelerine ilişkin hazırladıkları raporlarda bu açıkça bellidir 2. Hürrem Sultan’ın İbrahim Paşa’yı kendisine bir tehdit olarak görmesi, 3. Defterdar İskender Çelebi’nin idam edimesi, 4. ise İbrahim Paşa’nın Bağdat’ta görevi esnasında Serasker Sultan sıfatıyla ferman imzalamasıdır. İbrahim Paşa’nın iktidar sarhoşluğuna ilişkin pek çok örnek sunmak mümkündür. Kendisini sonsuz bir yetkiyle donatan padişahın adına yaptığı görüşmelerde İbrahim Paşa, bu iktidar hırsını açıkça ortaya koymaktadır. Farklı yabancı elçilerin raporlarında bu duruma pek çok örnek bulunmaktadır. Buna en çarpıcı örnek, İbrahim Paşa’nın Ferdinand’ın elçilerine söyledikleridir ” Bu büyük devleti idare eden benim; her ne yaparsam yapılmış olarak kalır; zira bütün kudret benim elimdedir: Memuriyetleri ben veririm; eyaletleri ben tevzî ederim; verdiğim verilmiş ve reddettiğim reddedilmiştir. Büyük pâdişah bir şey ihsan etmek istediği veya ettiği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmiyecek olursam gayr-i vâki gibi kılınır; çünkü her şey harb, sulh, servet ve kuvvet benim elimdedir. (Uzunçarşılı) Bu aktarımından anlaşıldığı üzere, genel kanı; Paşa’nın yönetimde çok etkin olduğu ve karar aşamasında tam bir yetkiyle donatıldığı yönündedir. Ancak İbrahim Paşa’nın kendisine, resmen sahip olduğu yetkilerin ötesinde bir konum biçtiği ortadadır İbrahim Paşa’nın idamı bile ayrıcalıklıdır: Kanuni’yle birlikte akşam yemeği yedikten sonra Paşa, kendisi için sarayın harem dairesinde hazırlatılmış olan odada, âdet olduğu üzere başı vurularak değil, padişah soyundan olanlara -kanı akmasın gerekçesiyle- uygulanan biçimde boğularak öldürülmüştür. Galata’daki Canfeda Zaviyesine defnedilmiştir… 13 sene sadrazamlık yapan ve Farsça, Rumca, Sırpça ve İtalyanca bilen İbrahim Paşa, bugün Türk ve İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılan İbrahim Paşa Sarayından başka, İstanbul, Mekke, Selanik, Hezergrad (Razgrad) İbrahim Paşa Camii ve Kavala'da Cami, Mescid, Mektep, Medrese Zaviye, Hamam ve Çeşme gibi eserler inşa ettirmiş ve bunlara vakıflar tahsis ettirmiştir. Önemli bir sanat ve özellikle edebiyat hamisidir.