İmam Yahya Biyografisi,İmam Yahya Hayatı,İmam Yahya Kimdir?İmamMalik İmam Yahya Biyografisi,İmam Yahya Hayatı,İmam Yahya Kimdir?İmam Malik Kimdir? Hem hadis hem de fıkıh ilminde önemli yeri olan ve Müslümanlar arasında en çok yayılan dört fıkıh mezhebinden de birinin imamı olarak bilinen İmam Malik’in tam adı Malik ibnu Enes ibni Malik ibni Ebi Amir el-Asbahi’dir. Künyesi Ebu Abdillah’tır. Medi-ne’de dünyaya gelmiştir. Doğum tarihi hakkında farklı rivayetler bulunmaktadır. Ancak yaygın olan rivayete göre H. 93 (M. 711 - 712) yılında doğmuştur. Ailesi Yemen asıllıdır. Dedesi Malik ibnu Ebi A-mir’in Yemen valisinden zulüm görmesi sebebiyle Medine’ye hicret ettiği rivayet edilir. İbnu Hacer el-Askalani el-İsabe adlı eserinde dedesinin babası olan Ebu Amir’in sahabeden olduğunu dile getirir. Daha başka kaynaklarda da onun ashabdan olduğu ve Bedir savaşı hariç Resulullah (s.a.s.)’ın birçok ileri gelen sa-vaşına katıldığı bildirilmiştir. Malik ibnu Enes çocukluk yaşlarında Kur’an-ı Kerim’i ezberleyerek hafız oldu. Kur’an-ı Kerim’i ez-berledikten sonra Resulullah (s.a.s.)’ın hadislerini ez-berlemeye ve bu alanda ilim tahsil etmeye başladı. İlmi tahsiline Medine’nin ileri gelen alimlerinden ders alarak başladı. Bunların başında da uzun süre kendi-sinden ders almış olduğu Abdurrahman ibnu Hurmuz gelmektedir. Onun yanı sıra Rabia ibnu Abdirrahman İbnu Şihab ez-Zuhri Ebu Zinad Yahya ibnu Said el-Ensari başta olmak üzere yüz kadar ilim adamından ders almıştır. Medine Resulullah (s.a.s.)’ın İslam devletini kurduğu şehir olduğundan ve İslam ahkamının uygulanışına beşiklik ettiğinden ilmi yönden de son derece zengin bir beldeydi. Bu yüzden Malik ibnu Enes de orada ilim tahsilinde kendilerinden istifade edebileceği birçok değerli ilim adamı bulabilmiştir. Dolayısıyla Medine dışına pek çıkmamış ilim öğrenimini de öğretimini de orada sürdürmüştür. Hatta bazı rivayetlerde hacc haricinde Medine dışına çıkmadığı bildirilir. Hadis Aldığı Kişiler İmam Malik ilim tahsilinde hadis öğrenimine bü-yük önem vermiştir. Bu amaçla birçok kişiden hadis dinlemiştir.Hadis dinlediği kişilerin başta gelenleri i-se şunlardır: Abdullah ibnu Ömer’in kölesi Nafi Mu-hammed ibnu’l-Munkedir Ebu’z-Zubeyr İbnu Şihab ez-Zuhri Amir ibnu Abdillah Abdullah ibnu Dinar. Bunlardan Nafi ibnu’l-Muktedir’den aynı zamanda Hz. Ömer (r.a.)’in ve Abdullah ibnu Ömer’in fetvalarını öğrenmiştir. Malik ibnu Enes ilim hayatında Medine dışına pek çıkmadığından ve diğer bazı muhaddisler gibi i-lim seyahatlerinde bulunmadığından kendilerinden hadis aldığı kişiler genellikle Medineliydiler. Kendilerinden hadis naklettiği kişilerin sika (gü-venilir) zühd ve takva sahibi olmalarına dikkat ettiği gibi aynı zamanda hadis ehlinden olmalarına da dikkat ederdi. Bu konudaki hassasiyetini şu sözleriyle dile getirmiştir: “(Mescidi Nebevi’nin sütunlarını gös-tererek) Şu sütunların dibinde “Peygamber (s.a.s.) şöyle dedi” diyen yetmiş kişiye rastladım. Bunların hiçbirinden bir şey almadım. Bunlar belki beytulmal kendilerine emanet edilecek kadar güvenilir kişilerdi. Fakat onların hiçbiri buna (kendilerinden hadis alın-maya) ehil değillerdi.” İlimdeki Metodu ve Yeri İmam Malik hocalarından İbnu Şihab ez-Zuhri ve Rabia ibnu Abdirrahman’a ders verip veremeyeceğini sormuş ve onların olumlu cevap vermelerinden sonra ders ve fetva vermeye başlamıştır. Onun bu hareketi bir tür icazet alma niteliği taşıyordu. Malik ibnu Enes bir hadis alimi olmasının yanı sıra aynı zamanda ünlü bir fıkıh alimi ve mezhep imamıy-dı. Kitap ve sünnetten hüküm çıkarmada ün kazanmıştı. Bunun yanı sıra cerh ve ta’dil ilminde yani ravilerin rivayetlerinde ne derece güvenilir olduklarının belirlenmesinde kimlerin rivayetlerinin delil olup kimlerininkinin olamayacağının tespitinde de maharetli ve geniş bilgi sahibiydi. Hatta cerh ve tadil ilminin birçok kuralının onun tarafından konulduğu nakledilir. İlmi çalışmalarını genellikle Medine’de yürüttü-ğünden İmamu Dari’l-Hicre (Hicret Yurdunun İmamı) diye anılır. Hadisleri ve sahabilerden nakledilen söz ve fiilleri (eserleri) tasnifatının yanı sıra fıkhi konu-larda fetva vermekle de meşgul oldu. Fetva verirken yavaş ve dikkatli hareket eder mesele üzerinde etraflıca düşünürdü. Bazen soru soran kişiyi geri gönderir konu üzerinde araştırma yaparak bir neticeye vardıktan sonra görüş bildirirdi. Resulullah (s.a.s.)’ın sünnetinden sapacağı veya farazi meseleleri gündeme getirmede bir aşırılığın kapısını açabileceği korkusuyla vukua gelmemiş farazi meseleler hakkında görüş bildirmekten kaçınırdı. Nitekim sonraki dönemlerde ilim adamları bazen farazi meselelerle ilgili görüşler beyan etmekten vukua gelmiş konularla ilgilenmeye vakit bulamayacak kadar bu konuda ileri gitmişlerdir. Kendi Medine’den çıkmadıysa da hacc için Hicaz’a giden ve bu vesileyle Medine’yi ziyaret eden pek çok ilim adamıyla görüşmüş onlarla ilmi meselelerde sohbetler yapmıştır. Bu çerçevede İmamı Azam Ebu Hanife’yle de görüşmeleri olmuştur. Onun dışında da çağının ileri gelen pek çok ilim adamıyla görüşme ve fikir alış verişinde bulunma fırsatı elde etmiştir. Sünnete Bağlılığı ve Hz. Peygamber (s.a.s.)’e Saygısı İmam Malik sünnete son derece bağlı biriydi. Hz. Peygamber (s.a.s.)’e de ileri derecede saygılıydı. Yaşlandığı zamanlarda bile Medine’de herhangi bir hayvana binmez ve: “Allah’ın peygamberinin medfun olduğu bu şehirde ben hayvana binmem” derdi. Hadis rivayet edeceği zaman önce abdest alır temiz ve yeni elbiseler giyer güzel kokular sürünür sonra büyük bir saygı ve vakar içinde hadisi naklederdi. Şemaili ve Kişiliği İmam Malik heybetli biriydi. Takva ve vakarı bu heybetine manevi bir hava da katıyordu. Hafızası çok güçlüydü. Çoğu zaman dinlediklerini bir dinlemede ezberleyebiliyordu. Zühd ve takvasıyla ün kazanmış biriydi. İlmi öğrenme ve öğretme işinde herhangi bir maddi çıkar gözetmemiş sadece Allah’ın rızasını aramıştı. İlmin bir nur olduğunu ancak bu nurun sadece kalbini takva ve ihlasla doldurmuş kimselerin gönüllerine yerleşebileceğini söylerdi. İhtilaflı mevzularda insanlarla tartışmaya girmekten kaçınır ve bu tür tartışmaların kin ve nefret sebebi olacağını söylerdi. O-nun döneminde yaşamış pek çok ilim adamı kendisinden övgüyle söz etmişlerdir. Vefatı İmam Malik ibnu Enes h. 179 (m. 795) yılında 85 yaşındayken Medine’de vefat etti ve oraya defnedildi. el-Muvatta İmam Malik’in el-Muvatta adlı hadis kitabı bu alanda yazılmış temel kaynaklardan biri olduğu gibi aynı zamanda günümüze kadar gelen hadis kaynakları arasında ilk tedvin edileni niteliği taşımaktadır. Ondan önce tedvin edilen hadis eserleri de genellikle ha-dis sahifesi niteliği taşıyan küçük çaplı eserlerdi. el-Muvatta Kutubi Tis’a (dokuz temel hadis kaynağı) arasında yer almaktadır. (Kutubi Tis’a Kutubi Sitte’ye ek olarak İmam Ahmed’in Müsned’ini Darimi’nin Sünen’ini ve İmam Malik’in Muvatta’ını içerir.) Daha önceki yazılarımızda hadis kitaplarının tedvin şekillerine göre tasnif edildiğini söylemiştik. İmam Malik’in Muvatta’ı konulara göre (ale’l-ebvab) tasnif edilmiş hadis kaynakları arasında yer almakta-dır. Ancak cami’ler grubuna girecek kadar kapsamlı değildir. Sünen’ler gibi sadece fıkhi konulara da münhasır kılınmamıştır. Rivayete göre İmam Malik önce on bin hadis ihtiva eden bir kitap oluşturdu. Ancak her yıl kitabını ye-niden gözden geçirerek bazı hadisleri çıkarıyordu. Sonuçta elimizdeki 1720 hadis ihtiva eden eser kaldı. Kitapta Resulullah (s.a.s.)’dan nakledilen merfu ha-dislerin yanı sıra sahabe ve tabiinden nakledilen mursel maktu ve mevkuf eserler de yer almaktadır. Muvatta şarihi Zürkani’nin tespitlerine göre bu eserde yer alan rivayetlerin 600′ü merfu 222’si mursel 613′ü mevkuf 285′i maktu’dur. Ancak bunların 4′ü dışında hepsi muttasıldır. (Bu terimlerin açıklaması hakkında dergimizin 24. sayısının 39. sayfasına bakabilirsiniz.) İmam Malik’in senedlerini tam olarak vermediği 61 rivayetin 4′ü dışında kalanlarının senedlerini İbnu Abdilberr ortaya çıkarmıştır. İbnu Abdilberr Muvatta’nın mursel ve munkatı hadislerinin muttasıl rivayetleriyle ilgili bir kitap da yazmıştır. Bu yüzden Muvatta en sahih hadis kaynakları arasında zikredilmiştir. Muvatta’nın en meşhur ravisi Yahya ibnu Yahya’dır. Ancak onun dışında 15 kişi daha Muvatta’yı İmam Malik’ten rivayet etmiştir. Bu yüzden Muvatta’nın 16 ayrı rivayeti bulunmaktadır. Ancak bugün yay-gın olan nüsha Yahya ibnu Yahya’nın rivayet etmiş olduğu nüshadır. Muvatta’ya birçok şerh yazılmıştır. Bunların başında İmam Zurkani’nin yazdığı şerh gelir. İmam Suyuti de Tenviru’l-Hevalik adlı bir şerh yazmıştır. Ebu’l-Velid Süleyman ibnu Halef el-Baci de el-Munteka adıyla bir şerh yazmıştır. Hakkında Yazılanlar 1. Milli Mücadele Dönemi’nde Yemen-Türkiye İlişkileri İmam Yahya-Mustafa Kemal Paşa Yazışmaları Mim Kemal Öke, M.Lütfullah Karaman Arba Yayınları / Tarih-Anı Dizisi Bu kitapta, belgelerin diliyle, aktaracağımız öykü Yemen’de geçiyor. Hemen Birinci Dünya Savaşının ertesinde... Mütareke ile başlayan barışın, hatta yeni bir dünya düzeninin kurulduğu yıllar içinde. Ama, bu dönem bazıları için tarih daha doğrusu genel trendlerin ekseni dışında sapa kalmış bir konjoktürdür. Açıkçası kayda geçirilen tarihin yanında kronolojinin unutulan cebidir! Oysa ki, resmi yazışmalarda izleyeceğiniz Türkiye-Yemen ilişkileri bir zamanlar aynı sınırlar ve anayasal başlık altında yaşanmış merkezle çevrenin, vasi ile mahminin keza savaş düşünülürse iki müttefiğin birbirlerinden kopuşunun hikayesidir. Daha da önemlisi Türkiye açısından bırakılan sadece mahalli sahibine tevdi edilen “emanet” toprak değildir. O toprakları savunmaya gönderilen anavatan çocuklarıdır. Mütareke’den sonra ülkesine dönemeyen, ortada kalmış gazilerin “yarını” üzerine yazılanlar, bu kitabın ana temalarından birini oluşturuyor. Aslında arşiv vesikalarıyla ortaya çıkan, kıtalar arası çok uluslu imparatorluğun çözülüşünde yaşanan dramın bir parçasıydı. |