I. Konstantin Biyografisi,1.Konstantin Hayatı,Büyük Konstantin I. Konstantin Biyografisi,1.Konstantin Hayatı,Büyük Konstantin I. Konstantin veya Büyük Konstantin (Latince tüm ismi: Gaius Flavius Valerius Aurelius Constantinus), Roma İmparatoru ve Doğu Roma/(Bizans) İmparatorlarının birincisi (M.S. 22 Şubat 272 - 22 Mayıs 337). Hayatı Doğumu ve “Tetrarşi Dönemi” Günümüzde Sırbistan Cumhuriyeti içinde yer alan Naissus’da (Niş) doğan I. Konstantin, sonradan imparatorluğa kadar yükselecek olan Romalı general Konstantius Chlorus’un oğlu olarak dünyaya geldi. 19 yaşında Nicomedia’da (İzmit) imparator Diokletian’un maiyetine giren Konstantin’in önü, babasının tetrarşiye (Dörtlü yönetim) girmesiyle açıldı. M.S. 305 yılında tetrarklardan Maximian’un çekilmesiyle I. Konstantin onun yerine geçti. Ertesi yıl babasının ölümü ve kendisine bağlı orduların desteği ile Augustus unvanını alarak yönetimini ilan etti. I. Konstantin’in tüm Roma İmparatorluğu’nun tek hâkimi olması için tam 18 yıl geçmesi gerekecekti. İmparatorluk iddiasında bulunan tetrarklardan Maximian’un 320 yılında boğdurularak öldürülmesi, Galerius’un ise 310 yılında doğal nedenlerden ölümüyle birlikte, geriye bir tek Maxentius kalmıştı. 28 Ekim 312 tarihinde Roma kentinin hemen dışındaki Ponte Milvio Savaşı’nda Maxentius’un ordusunu bozguna uğrattı. Maxentius kaçmaya çalışırken Tiber Nehri’nde boğularak öldü. I. Constantinus artık Batı Roma’nın Augustus’u, Doğu’da güçsüz bir yönetim sergileyen Licinius ile birlikte iki imparatordan biridir. Augustus’luktan mutlak hakimiyete (312-324) İmparatorluğun doğu kısmında yönetimini sürdüren Licinius, artık Batı Roma’nın imparatoru olan I. Konstantin’in kızkardeşi Flavia Julia Constantia ile evlenerek I. Konstantin ile kardeşlik bağı kurdu. Bu akrabalık ilişkisi bir yandan kendisine bir koruma sağlarken, öte yandan her iki imparatora diğerinin bölgesi üzerinde hak iddia etme şansını tanıyordu. İlk hamleyi yapan Licinius oldu. Licinius’un I. Konstantin’a yönelik bir komploya karıştığının anlaşılmasıyla (314), iç savaş çıktı. Konstantin’in orduları karşısında peşpeşe yenilgiler alan Licinius, son ve en ağır darbeyi Adrianapolis Savaşı’nda (Edirne) aldı. Byzantium (İstanbul) kentinin surları arkasına çekilen Licinius, donanmasıyla kuşatmayı yarmaya çalışsa da başarılı olmadı. Chrysopolis (Üsküdar) civarında yapılan savaşta (18 Eylül 324) I. Konstantin’e esir düşerek mücadeleyi kaybetti. Çok iyi bir savaş taktisyeni olan I. Konstantin, acımasızlığıyla da ünlüydü. Licinius’un canını bağışlayacağı sözüne rağmen altı ay sonra en büyük rakibini boğdurarak ortadan kaldırdı. 324 yılında Licinius’un yenilgiye uğramasıyla birlikte, I. Konstantin için Roma İmparatorluğu’nun mutlak hâkimi olma yolu da açılmıştı. Ayasofya mozaik I. Konstantin portresi Konstantinopolis’in kuruluşu (330) Licinius’un yenilmesiyle birlikte, I. Konstantin İskoçya’dan Kızıldeniz’e, Fas’tan Dicle Irmağı’na kadar uzanan büyük bir imparatorluğun tek hâkimi olmuştu. Ancak IV. yüzyıla gelindiğinde zenginliğin kaynağı Doğu’dan, Mısır ve Küçük Asya üzerinden yapılan ticaretten geliyordu. Efsanelere göre Megaralı Byzas tarafından M.Ö. 667 yılında kurulan Byzantium’un eşsiz konumu, I. Konstantin’in dikkatinden kaçmamıştı. Burası, Pontus Euxinus (Karadeniz) ve Asya’dan geçen ticaret yollarının büyük kısmını kontrol edebilecek bir noktaydı. İmparatorluğun köhneleşmiş kurumları ve alışkanlıklarıyla Roma’dan yönetilmeye devam edemeyeceğini gören I. Konstantin, Byzantion’u imparatorluğun yeni başkenti olarak ilan etti (13 Mayıs 330). Kente “Yeni Roma” anlamına gelen Nova Roma adını veren I. Konstantin, Senato ve diğer tüm kurumları buraya taşıttı. I. Konstantin’un ölümünden sonra (337) “ikinci kurucusunun” adıyla anılmaya başlanan ve Konstantinopolis adını alan kent; Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının yaklaşık 16 asır boyunca başkenti olma işlevini aralıksız sürdürdü. İmar çalışmaları Roma İmparatorluğu’nun başkentini Byzantium kentine taşıtan I. Konstantin, tarihin en büyük kentsel gelişim planlarından birini hazırladı. M.S 330 yılından 337′ye kadar olan yedi yıllık süreç içinde tam bir şantiye alanına dönen kentte; çok sayıda dini bina, yeni yol ve su kemeri inşa edildi. Sultanahmet’te bugün “At Meydanı” olarak yerde bulunan Hippodromos, I. Konstantin döneminde genişletilerek bugünkü boyutlarına ulaştı. 100.000 kişinin oturabileceği boyutlarda inşa edilen Hippodromos’un tribünlerine ait parçalar İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde korunuyor olup, Spina’sında yer alan sütunlardan üçü (Tutmosis Sütunu, Yılanlı Sütun ve Örme Dikilitaş) hâlâ ayaktadır. Kenti çevreleyen Septimius Severus surlarını yıktırarak kendi adıyla anılacak yeni bir sur ve kuleler sistemini inşa ettiren I. Konstantin, yeni başkentin planını bizzat çizdi. Bugün bile İstanbul kentinin Suriçi’nde kalan kısmı, büyük ölçüde bu plana sadık bir şekilde şekillenmiş durumdadır. Reformları İmparatorluğun Hıristiyanlığa geçişi I. Konstantin dönemi sikke. Paranın arka yüzünde, Grek alfabesindeki Chi (X) ve Rho (P) harflerinin içiçe geçmesiyle oluşturulan ve erken dönem Hıristiyanlığın sembollerinden biri olan Labarum dikkat çekiyor.Doğu Roma İmparatorluğu’nun kurucusu olarak bilinen I. Konstantin, imparatorluk sınırları içinde yaşayan Hıristiyanlara din özgürlüğü tanıması ve tüm imparatorluğun pagan inanç sistemini bu tek tanrılı yeni dine geçirmeye başlamasıyla tanınır. Bu tavrı nedeniyle Ortodoks kiliseleri tarafından “azizlik” mertebesine yükseltilerek kutsanan I. Konstantin’in aslında, imparatorluğun dört bir yanında yayılan bu dine karşı karşı durmanın yaratacağı gerginlikleri engellemek için bu yolu izlediği düşünülmektedir. Dönemi boyunca hem Roma’nın çok tanrılı inanç sistemine hem de yeni Hıristiyan dinine saygı gösteren I. Konstantin, sikkelerinde Apollon gibi Roma tanrılarına yer vermekten hatta kimi zaman kendisini “Güneş Tanrı” Sol Invictus şeklinde resmetmekten de kaçınmamıştır. Aynı dönemde paraların üzerinde Grek alfabesindeki Chi (X) ve Rho (P) harfleri ile erken dönem Hıristiyanlığın sembollerinden biri olan Labarum’a da yer vermiştir. Roma kaynaklarında, I. Konstantin’un hayatı boyunca Hıristiyan olmadığını, ölüm döşeğindeyken vaftiz edildiği söylenmektedir. |