Akyatan Lagünü Nedir - Akyatan Lagünü Hakkında - Adana Akyatan Lagünü Coğrafi Koordinatları : 36o 37’ Kuzey 35o 16’ Doğu
Rakım : Deniz Seviyesi
Yüzölçümü : 4900 hektar
İdari olarak Adana ilinin Karataş ilçesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Adana’ya 48 km. mesafededir.
Deltadaki göl ve lagünler, Akdeniz’in su düzeylerinin değişmeye başladığı 4. dönemin sonunda (10.000 yıl önce)oluşmaya başlamıştır. Akyatan gölünün bulunduğu yerde, deltayı oluşturan nehirlerin yataklarından taşmasıyla geniş bir bataklık oluşmuştu. Bataklık, daha sonra dalgaların taşıdığı kumların zamanla kıyıda oluşturduğu kordonla denizden ayrılmış ve bugünkü görünümünü almıştır. Tipik bir alüvyal baraj gölüdür.
Akyatan gölü, Türkiye’nin en büyük lagün gölüdür. Ortalama su seviyesindeki alanı 4.900 hektardır. Yaz boyunca gölü besleyen suların azalması ve yüksek buharlaşma nedeniyle göl alanı çok küçülmektedir. Suyun çekildiği alanlarda geniş çamur düzlükleri oluşmakta ve yaz sonuna doğru tamamen kurumaktadır.
Çamur düzlükleri özellikle gölün batı ve kuzeydoğu kesimlerinde oluşmakta, Kapıköy yakınlarındaki bazı adalar ise karayla birleşmektedir.
Göl, güneybatıdan çıkan 2 km.lik dar bir kanalla denize bağlanmaktadır. Göl sularının yüksek olduğu dönemlerde kanal vasıtasıyla gölden denize, düşük olduğu dönemlerde ise denizden göle doğru su akışı olmaktadır. Bu nedenle göl suyundaki tuzluluk mevsimlere göre değişiklik göstermektedir.
Kışın ve ilkbaharda, drenaj kanalları ile taşınan sular ve yağışların etkisi ile göl suyu tatlılaşmakta, yazın ise yüksek buharlaşma ve denizden göle olan su girişi nedeniyle tuzluluk artmaktadır. Ayrıca, tuzluluk denize bağlantının olduğu kesimde daha yüksek, sızıntı ve drenaj sularının etkili olduğu kuzey kesimlerde ise daha düşüktür.
Göl ile deniz arasında yer yer genişliği birkaç km’yi, yüksekliği ise 20 m’yi bulan Türkiye’nin en büyük kumulları yer almaktadır. Yer yer birkaç sıra halinde olan kumul tepeleri arasında deniz seviyesinin altında oluklar (çukurlar) bulunmaktadır. Bunlar yağışlı dönemlerde suyla dolarlar. Ayrıca, kumulların kuzeydoğusunda hiç kurumayan ve ekolojik açıdan önemli tatlısu birikintileri ve bataklıkları vardır.
Göl kıyılarında genişlikleri tatlısu sızıntılarına bağlı olarak farklılıklar gösteren bataklık ve sazlık alanlar bulunmaktadır. Gölün kuzeyi geniş tarım alanları ile çevrilidir.
İŞLEV VE DEĞERLERİ
Deltalar, mikro ve makro floranın yüksek bir üretim düzeyine ulaştığı, dünyanın en verimli doğal alanlarıdır. Bu yüksek verimin oluşturduğu yiyecek ağı, başta su kuşları olmak üzere, değişik türden zengin bir yaban hayatının barınmasına ve beslenmesine imkan sağlamaktadır.
Deltalar, balıkların yumurta döktüğü, özellikle yavru balıkların beslendiği ve korunduğu alanlardır. Yapılan araştırmalar, yediğimiz balıkların üçte ikisinin hayatlarının tamamını yada belirli bir devresini sulak alanlarda geçirdiğini göstermiştir. Bu nedenle sulak alanlar, özellikle deltalar balıkçılığın devamlılığı yönünden hayati öneme sahiptirler.
Akyatan Lagünü, yaşama ortamlarının çeşitliliği, barındırdığı hayvan ve bitki türleri ile çok sayıda uluslararası öneme sahip sulak alan kriterine sahip bir sulak alan ekosistemidir. Kışın Orta Anadolu’daki sulak alanların donması sonucu pek çok sukuşu güneydeki sulak alanlarımızda kışı geçirmektedir. Ayrıca, göç yolu üzerinde bulunmasından dolayı göç sırasında değişik türden çok kalabalık kuş gruplarına beslenme ev konaklama imkanı sağlamaktadır. Bu durum Akyatan lagününün önemini daha da artırmaktadır.
Değişik habitatları, zengin bitki ve hayvan varlığı ile bilimsel çalışmalar için birer açık hava laboratuvarıdır. Taban suyunu dengeleme, denizden tuzlu su girişini önleme gibi işlevleriyle bölgenin su rejiminin düzenlenmesine katkı sağlarlar
Tüm bunların yanı sıra, Akyatan lagünü, su ürünleri üretimi ve turizm faaliyetleri gibi imkanlarıyla yöre ekonomisine önemli katkılar sağlayan çok yönlü bir sulak alan ekosistemidir.
Güzel manzarası ve barındırdığı yaban hayatı ile kuş gözleme, balık tutma ve avcılık gibi rekreasyonel faaliyetler için de ideal bir ortamdır.
FLORA VE VEJETASYON
Yörede, Türk-İran ve Akdeniz bitki coğrafyasının etkisi hakimdir. Yaşam ortamlarının çeşitliliği, farklı ekolojik istekleri olan bitki türlerini gelişmesine imkan sağlamıştır. Bitkiler açısından en ilginç kesimi, denizle lagünler arasında yer alan kumullar oluşturmaktadır. Lagünlerden kumullara çıkıldıkça hakim tür zakkum ve kirpi dikeni görülmektedir. Daha içerilerde canavar otu, fare kulağı, fiğ ve yonca yaygındır. Çalılık alanlar ise mersin, böğürtlen ve Smilax türlerinden oluşmaktadır. Kumul vadiler ise Ophyrus sphegodes, Serapias sp. ve Orchis sp. ile kaplıdır.
1955 yılında kumul stabilizasyonu amacıyla ağaçlandırma çalışmaları başlatılmış ve bugüne kadar yaklaşık 3687 hektar kumul alanı ağaçlandırılmıştır. Ağaçlandırmada, okaliptüs, kıbrıs akasyası, yalancı akasya, fıstık çamı, kızıl çam ile selvi kullanılmıştır.
Tatlı suyun etkili olduğu alanlarda saz, kamış ile nilüfer ve sarısüsen bulunmaktadır. Tuzul su bataklıklarında ılgınlar ile Salicornia sp. ve Sueda sp. yaygındır. Kapıköyü yakınlarındaki adalar Daffodilis narcisusu ile kaplıdır. Köylerin çevrelerindeki çayırlarda ise süsen ile akyıldız görülmektedir.
FAUNA VE ORNİTOLOJİK ÖNEMİ
Açık su yüzeyleri, sazlıklar, tatlı ve tuzlu bataklıklar, tatlısu birikintileri, gölcükler, geniş kumul ekosistemleri, kumsallar gibi farklı ekolojik karakterlerdeki yaşam ortamları, başta sukuşları olmak üzere değişik türlerden çok zengin bir yaban hayatının barınmasına olanak sağlamaktadır.
Göl ile deniz arasındaki geniş kumullar, çalılık alanlar etoburlar takımından birçok memeli için çok uygun yaşama ortamlarıdır. Alanda en yaygın görünen tür çakaldır. Alanda görünen diğer türler; tilki, yaban kedisi, tavşan ve kirpidir.
Göl kıyılarında ve eski nehir kollarının oluşturduğu küçük göllerin bulunduğu yerlerde yaygın olarak kuyruk süren görülmektedir. Bölge, türün Asya’daki dağılımının en batı kesimidir. Ayrıca, bölgede su samurunun da görüldüğüne dair kayıtlar vardır.
Sulak alan habitatları bakımından zengin çeşitlilik gösteren bölge, bol miktarda ağaç kurbağası, ova kurbağası ve gece kurbağası bulunmaktadır.
Sürgünler bakımından da oldukça zengin olan bölgedeki, önemli türler yeşil kaplumbağa ve adi deniz kaplumbağasıdır. Bölgedeki kumsallar, Chelonia mydas’ın Akdeniz’deki önemli birkaç üreme alanından birisidir.
Tatlısu birikintileri ve kanallarda çizgili kaplumbağa ile bataklık kaplumbağasına; kumullarda ise kara kaplumbağasına sıkça rastlanır. Çukurbaşlı yılan, ok yılanı, yılangöz kertenkele, tıknaz kertenkele, bukalemun, Crytodactylus kotschyii ile Agama stellio kumullarda görülen diğer sürüngen türleridir.
Akyatan gölü Akdeniz’deki önemli dalyanlardan birisidir. Denizle olan bağlantısından göle beslenmek amacıyla bolca balık girmektedir. Göldeki diğer önemli tür mavi yengeçtir.
Ornitolojik Önemi:
Alınan en önemli fauna elemanlarını sukuşları oluşturmaktadır.
Akyatan gölü, uluslararası ölçütlere göre, ülkemizdeki uluslararası öneme sahip sulak alanlardan birisidir. Göç yolu üzerinde bulunması, yaşama ortamlarının çeşitliliği ve uygun iklim koşulları alanı kuş varlığı yönünden zengin ve önemli kılmıştır.
1990 yılı Mart, Nisan ve Mayıs aylarında yapılan bir araştırmada, alanda 250 kuş türü tespit edilmiştir. Göç sırasında binlerce kıyı kuşu gölde konaklamaktadır. Göl çevresindeki çamur düzlükleri kıyı kuşları için ideal ortamlardır. Göç sırasında kalabalık gruplar oluşturan kıyı kuşları; kılıçgaga küçük cılıbıt, küçük kumkuşu, döğüşkenkuş ve batak çulluğudur.
Böcekler bakımından son derece zengin olan gölün sazlık kıyıları ve çalılıklarla kaplı kumulları, ibibik, gök kuzgun ve kırlangıç gibi kuşlar için ideal beslenme ve barınma alanlarıdır.
Akyatan gölü kışlama alanı olarak son derece önemlidir. Özellikle şiddetli soğukların Anadolu’ya egemen olduğu dönemlerde, Anadolu yaylasındaki göllerin donmasıyla birlikte alandaki kuş varlığı büyük sayılara ulaşmaktadır. Her yıl 70.000 ile 80.000 arasında sukuşu kışı alanda geçirmektedir.
Alanda nesli tehlikede olan dikkuyruk ördeğin yanısıra, elmabaş patka, fiyu,suna ve sakarmeke kalabalık gruplar oluşturur. Göldeki kışlayan önemli türlerden biri de flamingodur. Her yıl önemli kir kısım İran’ın Urumiye Gölü’nden gelen 10.000’i aşkın flamingo kışı gölde geçirmektedir.
Göl, nesli tehlikede olan türlerden yaz ördeğinin ve yine ülkemizde nadir olarak görülen saz horozu ile turaç’ın önemli üreme alanlarından birisidir. Macar ördeği, yeşilbaş ve pasbaş gölde üreyen diğer ördek türleridir. Bölgede üreyen diğer önemli kuş türleri, kocagöz, akça cılıbıt mahmuzlu kızkuşu ve küçük sumrudur. Kuluçkaya yatan kuşlar hakkında ayrıntılı bir çalışmaya ihtiyaç vardır.
TARİHİ VE KÜLTÜREL DEĞERLER
Yöredeki ilk yerleşim Neolitik Çağın (İ.Ö. 800-5500 yılları) sonlarına kadar uzanmaktadır. Gölün doğusunda yer alan Karataş kasabasının yakınlarında ilk çağda antik Mallos kenti bulunmaktaydı. Mallos kentinin güney batısında ise Çukurova’nın ilk liman kenti olan Magarsos kenti kurulmuştur, Kuzey kesimi surlarla çevrili olan kentin liman tarafında kale, tiyatro, Athena Tapınağı, kilise, hamam, lahit, ve sarnıç kalıntıları bulunmaktadır. Ortaçağda yıkılan kale Abbasiler tarafından onarılmıştır. Osmanlı döneminde yapılan Karataş Hanı ise büyük ölçüde yıkılmıştır. İ.Ö.17.yüzyılda Hititlerin egemenliğinde olan bölgeye, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar, Asurlar, Yunanlılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar egemen olmuşlardır.
İNSAN AKTİVİTELERİ
Tarım
Çukurova nitelikli toprakları ve uygun iklim koşullarıyla ülkemizin en verimli, aynı zamanda en büyük delta ovasıdır. Deltanın çok büyük kısmı tarımsal amaçlarla kullanılmaktadır. Ovadaki ana ürün pamuktur. Diğer önemli ürünler çeltik, karpuz, kavun, çilek, hububat ve turunçgillerdir. Deltanın tamamı dikkate alındığında göl ve civardaki nüfus yoğunluğu ve tarımsal verimin üst kesimlere nazaran daha düşük olduğu görülmektedir. Ancak, üst kesimlerdeki tarım alanlarının yerleşme ve sanayiye açılması, hızlı nüfus artışı ve yoğun göç deltadaki doğal alanlar üzerindeki baskının artmasına neden olmuş; göl çevresindeki geçici sulak alanların tamamına yakını direne edilerek tarıma açılmıştır. Yine, göl çevresindeki kumullar düzeltilerek kavun, karpuz ve çilek alanlarına dönüştürülmüştür.
Hayvancılık
Ağaçlandırılmış kumul alanlarında otlatma yasaktır. Ancak, Kapı ve İnaplıhüyük Köyü yakınlarındaki kumul alanlarda aşırı otlatmanın etkileri görülmektedir.
Balıkçılık
Akyatan gölü, Doğu Akdeniz’in en zengin dalyanlarından birisidir. Denizle olan bağlantısından göle beslenmek ve üremek amacıyla bolca balık girmektedir. Gölün denize açılan bölümünde geleneksel bir dalyan inşa edilmiştir. Dalyan Karataş’lı balıkçılar tarafından işletilmektedir. Gölde avlanan balık türleri; kefal, çipura, levrek, yılanbalığı, yayın, karabalık, bıyıklı balık, sazan, aynalı sazan, gökkuşağı alası ve sırazdır.
Gölde avlanan balıkların bir bölümü ihraç edilmektedir. Gölün doğru kesimlerinde mavi yengeç avlanmaktadır. Usulsüz ve yasa dışı avlanma, yavru balık toplanması ve tarım alanlarından gelen kirlilik göldeki balık populasyonlarının zarar görmesine neden olmuştur.
Turizm
Akyatan gölünde turizm faaliyetleri yok denecek kadar azdır. Sadece gölü denize bağlayan kanalın doğusunda tatil konutları inşaa edilmiştir.
Tuzla Gölü civarında yazlık konutlar mevcut olup, turizm amaçlı tesislerin inşası için yoğun talepler sözkonusudur.
Avcılık
Alanın tamamı Orman Bakanlığınca 1987 yılında Yaban Hayatı Koruma Sahası ilan edilerek avcılık yasaklanmıştır. Ancak, denetimlerin yetersizliği nedeniyle sınırlı da olsa avcılık yapılmaktadır.
KORUMA VE YÖNETİM
Gölün tamamını ve ağaçlandırma alanını kapsayan 11.244 hektarlık alan 1987 yılında Orman Bakanlığınca Yaban Hayatı Koruma Sahası ilan edilmiştir.
1996 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Çevre Bakanlığı’nın işbirliğiyle deltadaki tüm doğal alanları kapsayacak şekilde hazırlanan çevre düzeni planında, sulak alan ekosistemi ve sistemle ilişkili habitatlar dikkate alınarak, mutlak koruma, ekolojik etkilenme ve tampon bölgeler belirlenmiş; her bir bölge için koruma ve kullanım esaslarını düzenleyen özel plan kararları geliştirilmiştir.
Alan için geliştirilmiş bir yönetim planı mevcut değildir. Değişik etkinlikler için farklı kuruluşların yetkili olması ve kuruluşlar arasında yeterli koordinasyon ve işbirliğinin olmayışı korumada sıkıntılara neden olmaktadır.