|
Kayıt ol | Yardım | Üye Listesi | Ajanda | Bugünki Mesajlar | Arama |
Coğrafya Coğrafya dersi ödevleri,Coğrafya ödevleri... |
| LinkBack | Seçenekler |
09.09.09, 06:42 | #2 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | --->: Türkiyenin Jeopolitik Konumu ve Türkiyenin Jeopolitik Konumunun Önemi Türkiye'nin Jeopolitik Konumu 1.Türkiye’nin Jeopolitik Önemi Türkiye, Kuzey yarım kürede ekvator ile Kuzey kutbu arasında eski dünya kıtaları adını verdiğimiz (Asya, Avrupa, Afrika) topluluğunun hemen hemen tam ortasında yer alır.Ülkemiz, üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada (Anadolu) üzerinde bulunur. 814.578 km2 alan kaplayan ülkenin 23.764 km2 si (yaklaşık %3) Avrupa Kıtası üzerinde yer alırken, diğer büyük parçası Asya’dadır. 36-420 kuzey paralelleri ve 26-450 doğu meridyenleri arasında yer alan ülkemizin en kuzey ucu Sinop ilinde İnce Burun; en güney ucu Hatay’da Beysun koyu güneyi olurken, en batı ucu Gökçeada’daki Avlakaburnu, en doğu ucu ise Iğdır ilimizde Aras Irmağı dil kesiminde yer alır. Geometrik şekil olarak kabaca yatay bir dikdörtgeni andıran ülkemizin batı-doğu yönündeki uzunluğu 1.600 km’ yi bulurken, kuzey-güney yönünde genişliği ise 650km’ dir. Bu bakımdan ülkemizin doğusu ile batısı arasında 19 boylam, diğer bir deyişle 76 dakikalık bir zaman farkı vardır.Türkiye kuzeybatıda Bulgaristan ve Yunanistan; kuzeydoğuda Gürcistan, Ermenistan, doğuda Nahcivan, İran, güneydoğuda Irak ve Suriye ile sınır komşusudur. Bu komşular içinde en uzun kara sınırına 877 km ile Suriye sahiptir.Jeopolitik açıdan önemli bir konumda bulunan Türkiye, Anadolu yarımadası elverişli iklim koşulları nedeniyle tarihi çağlardan itibaren büyük ölçüde yerleşmelere sahne olmuş, bunun neticesinde de çeşitli uygarlıkların kurulduğu ve geliştiği bir alan haline gelmiştir. Bu bakımdan Türkiye Doğu ile Batı medeniyetlerine köprü olmuştur. Ülkemiz coğrafi açıdan birbirinden farklı özellikler gösteren yedi bölgeye ayrılır. Bunlar Marmara, Karadeniz, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri olarak adlandırılır. Jeopolitik demek bir ülkenin dış politikasını doğal konumunun belirlediğini öne süren siyasal bilgi kuramı demektir. Özellikle iki dünya savaşı arasındaki dönemde Almanya’da ele alınıp geliştirilmiştir. 1924 yılında general Haushofer tarafından Münih’te bir jeopolitik enstitüsü kuruldu ve bir de jeopolitik dergisi yayımlanmaya başlandı. Yaşam alanı bulma gereksiniminin toplumların doğal yönsemesi olduğunu öne süren ve buna dayanarak yayılma politikası güden Nazi yöneticileri jeopolitik kuramcılarını kendilerine danışman edindiler ve bu yeni modern bilim dalından daha teknik ve bilinçli bir şekilde yararlanmaya başladılar. Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkedir. Asya ve Avrupa kıtaları arasında ulaşım ve ticaret gibi birçok alanda köprü görevi görmektedir. Dünyada çok az ülkeye nasip olmuş derecede önemli “İstanbul ve Çanakkale Boğazlar” ına sahiptir. Bu boğazlara sahip olması ve dolayısıyla da böylesine önemli bir ulaşım merkezi olması Türkiye’nin en önemli özelliklerindendir. Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler sıcak denizlere en kısa ve ekonomik yoldan ulaşabilmek için İstanbul ve Çanakkale Boğazları’ndan geçmek zorundadırlar. Özellikle Sovyet Rusya’nın dağılmasından sonra kurulan yeni cumhuriyetler büyüme ve gelişme umuduyla deniz ticaretine büyük önem vermektedirler. Bu yolla ülkemize daha çok döviz girişi sağlanır ve ekonomimiz gelişir.Zengin petrol yataklarına sahip doğu ve Ortadoğu ülkelerine yakın olmamız da diğer bir jeopolitik avantajdır. Orta Doğu’ da petrol çıkaran ülkeler ürünlerini tüm dünya pazarına en kısa ve en karlı yoldan sunabilmek için ya bizim topraklarımızdan petrol hattı geçirmek; yada limanlarımızdan dağıtım ve satış yapmak zorundadırlar. Yurdumuz dünya coğrafyasında ılıman iklim kuşağında yer alır. Bunun sayesinde aynı anda ülkemizde 4 mevsim birden yaşanabilir. Böylece ülkemiz turizm değerleri bakımından da değerli bir konuma gelmiştir. Kış turizmi yurdumuzun kuzey, doğu ve kuzeydoğu kesimlerinde yapılmaktadır. Asıl önemli olan yaz turizmi ise Akdeniz ve Ege bölgeleri ağırlıklı olmak üzere yurdumuzun deniz kıyısındaki birçok yöresinde yapılır. Ülkemize yılda yaklaşık 9 milyon yabancı turist gelmektedir. Bu turizmden elde ettiğimiz gelirde yurdumuzun onlara göre ucuz olması nedeniyle sayıya göre biraz düşüktür(yaklaşık 13 milyar dolar). Eşsiz kültürü, geçmişten beri kurduğu ve yücelttiği devletleri, gelenek ve görenekleri ve binlerce yıllık tarihi ile Türk Milleti dünyada tarihe damgasını vuran ender milletlerden biridir ve şu andaki varlığını Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti’nde sürdürmektedir. Yurdumuz Türkiye, dünya üzerinde birçok çatışmaların, sıcak ve soğuk savaşların yaşandığı Balkanlar ve Orta Doğu arasında yer almaktadır. Bu nedenle Türkiye tarihi boyunca hiç önemini kaybetmesine izin vermediği savunma ve askeri güç düzenini daima büyük bir dikkat ve kararlılıkla korumak zorundadır. Konumu nedeniyle birçok ülkeye hakim ve hükmedebilecek bir yerde bulunması ülkemizin stratejik bakımda ne kadar önemli olduğunun bir göstergesidir. Dünyadaki en güçlü devletlerden biri olarak kabul edilen A.B.D, ülkemizi Orta Doğu’ daki barışı sağlamak ve kendine güçlü bir ortak edinebilmek için müttefiki ilan etmiştir. Ülkemiz Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’ e 24 Ekim 1945; NATO’ya da 1951’de katılmasıyla dünyada ki gücünü kabul ettirme fırsatı bulmuştur. Kısacası yurdumuz çok büyük bir jeopolitik güç potansiyeline sahiptir ve bunun da büyük bir bölümünden gerek askeri, gerek ekonomik, gerek de siyasal alanlarda yararlanmaktadır. 2.Yabancı Ülkelerin Ülkemiz Üzerindeki Emelleri Dünyada ülkeler daima bulundukları konumdan daha iyi bir konuma gelebilmek için uğraş verirler. Daima çalışarak kendilerini rakipleri karşısında daha güçlü duruma getirmeye çalışırlar. Bir devletin sadece kendini güçlendirmesi o devletin dünyada söz sahibi olmasını sağlamaz. Bir yandan kendi güçlenirken rakipleri de zayıflamalıdır. Bu istek ve arzularını gerçeğe dönüştürebilmek için dünyada soğuk savaş içerisinde olan devletlerin sayıları oldukça fazladır. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti sahip olduğu değerleri, jeopolitik konumu, tarihi ve gücü bakımından tüm dünya devletlerinin gözünü ayırmadığı ve tüm tarihi boyunca almayı istemekten vazgeçemediği çok büyük bir devlettir. Büyük devletlerin sorunları büyük olur, ama çok büyük devletlerin sorunları fazla büyümemelidir. Aksi takdirde büyük devletler karşılarındaki büyük karşı güçler karşısında yenik düşebilirler. Tüm tarihiyle dünyaya nam salan Türk Milleti bu büyük sorunların üstesinden gelmeyi her zaman bilmiştir. Ama gün geçmiyor ki başka yeni sorunlar çıkmasın... Bu güzel vatanımızı elimizden almak için yabancı ülkeler adeta çok gizli bir şebekede çalışıyormuş gibi ülkemizle uzun yıllardır soğuk savaş içerisindedirler. Ülkemiz tam bir sorunun üstesinden gelmişken diğer bir yenisi çok farklı bir konumda oluşmaktadır. 80’lerin ortasına doğru ülkemiz tam gelişmek için yüksek bir hıza kavuşmak üzereyken *** terörü denilen bir canavar grup yurdumuzun güneydoğusunda baş göstermiştir. GAP’ iyle canlanacak ve kalkınacak olan bölgeye terör damgası vurulmuş yurdumuzun o bölgesi adeta diğer Türkiye olarak adlandırılmıştır. Bu kötü günler fazla sürmemiştir. Kahraman Türk askeri üstün bilgi ve tecrübesiyle terör örgütüne her geçen gün ağır darbeler indirmiş ve yeni binyıla girmeden örgütü ortadan kaldırmıştır. Çok büyük kayıplar verdiğimiz terörün kaynağını nereden aldığı yıllarca konuşulmuş ve tartışılmıştır. Ve de en sonunda çoğu otoriter çevrelerce bu terörizmin ülkemizin ilerlemesini yavaşlatmak amacıyla oluşturulmuş yabancı ülkelerin ülkemiz üzerindeki kötü emellerinden biri olduğu anlaşılmıştır. Diğer ülkelerin yaptıkları bunlarla da sınırlı kalmamıştır. Ortaya attıkları yalan yanlış iddialarla yurdumuzun yurt dışındaki otoritesini sarsmayı hedef belirlemişlerdir. Osmanlı Devleti’nin tarihte hiç yapmadığı bir olay nedeniyle bugün Avrupa devletleri ve Ermenistan tarafında “Ermeni Soykırımı” yla suçlanmaktayız. Bunda bizim de suçumuz yok değil. Kendi tarihimizi onlar araştıracağına biz araştırırsak gerçeğin resmi bir şekilde ortaya çıkacağı şüphesizdir. Dünya tarihine baktığınız zaman en çok savaş yapmış, en çok şehit vermiş ve en çok üzerinde haince planlar yapılmış millet Türk Milleti dolayısıyla da Osmanlı’nın varisi olan Türkiye’dir. Bunun en öz nedeni dünyada çok değerli topraklar üzerinde bulunuyor olmamız ve bulunduğumuz yere hükmediyor olmamızdır. Kısacası Türkiye tarihi boyunca birçok devlet tarafından alınmak, yıkılmak ve çökertilmek istenmiştir ama yüce Türk Milleti buna izin vermemiştir ve bundan sonra da vermeyecektir... |
09.09.09, 06:45 | #3 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Jan 2008
Mesajlar: 9.373
Konular: 7149 Rep Puanı:16317 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 54 889 Mesajına 1.404 Kere Teşekkür Edlidi : | --->: Türkiyenin Jeopolitik Konumu ve Türkiyenin Jeopolitik Konumunun Önemi Türkiye'nin Yeni Jeopolitik Konumu Soğuk savaş döneminin iki kutuplu yapısında Türkiye kutuplardan birine komşu olmasından gelen psikolojik baskıyı her an hissetmiştir. Özellikle,Stalin’in Türkiye üzerindeki toprak iddiaları,Türkiye’yi Batı İttifakına iterek NATO güvenlik şemsiyesi altına girilmiştir.bunun anlamı artık Türkiye’nin jeopolitik konumu itibarı ile,dünya adasının kilit noktası haline gelerek Sovyetlerin güneye inmesini engelleyen bir tampon bölge haline gelmesi idi. Soğuk Savaşın bitimi ile birlikte Türkiye’nin jeopolitik değerinin azaldığına dair yorumlar yapıldı ve bu tedirginlik hali dolayısı ile,ilerleyen yıllarda Türk siyasetçiler Türkiye etrafında dönen en küçük politik hareketliliğin dahi,batıya karşı Türkiye Jeopolitiğinin hala ne kadar kilit önemde olduğunu ispat için kullandılar. Oysa Türkiye’nin jeopolitik öneminin azalması bir yana çevresinde ortaya çıkan yeni otoriteye boşlukları ile mevcut bulunan coğrafi ve tarihi bağlar,Türkiye’yi baştan kurulan bölgesel denklemlere gayri ihtiyari eklemişti bile. Balkanlar ve Kafkaslarda beliren siyasi boşluğu kendi lehine doldurmayı hedefleyen büyük aktörler,Sovyet Yönetimi altında unutulan etnik ve dini çatışma noktalarının yeniden gündeme gelmesine sebep olmuş ve bu iki bölge iki büyük savaş meydanına dönmüştür. Bu savaş alanı arasında ise her iki bölge ile derin tarihi ve kültürel bağları olan Türkiye vardır. Bu derin bağlar bölge halklarının yüzleştiği problemlerde Türkiye’yi bir kurtarıcı olarak görmelerine sebep olmuş Türkiye’nin omuzlarına yüklenen bu yeni misyonlar,ülkeye,bulunduğu jeopolitik konumu,tarihi, sosyal yapısı ve büyüklüğü dolayısı ile edilgen bir bölgesel güç politikası izleyemeyeceğini fark ettirmiştir. Almanya’nın bir anlamda “Drang nach Osten” politikasına devam ederek etki alanını Balkanlara yayma çabası,Sovyet yönetimi boyunca uyuyan “etnik çatışma canavarı”nı diriltmiştir. Almanya destekli Hırvatlar ve Rus destekli Sırplar arasında kalan Boşnaklar insanlık dışı saldırılara uğramış ve boyunlarındaki soykırım kılıcını hissettiklerinde Türkiye dışında hiçbir ülkeden aktif destek görmemişlerdi. “Uluslar Hapishanesi” olarak nitelendirilen Sovyetlerin yıkılması ile kazandıkları bağımsızlıklar bu ulusların bazılarına daha çok esaret daha çok baskı dışında yeni bir şey getirememiş ve bu haklar için tek umut ve haklarını aktif olarak uluslararası arenada savunabilecek tek dost Türkiye görülmüştür.Balkanlarda Boşnaklardan Gagavuzlara,Kafkaslarda Çeçenlerden Azerilere ve hatta Abhazlara kadar tüm halklar ,Türkiye’yi varlıklarının devam edebilmesi için vazgeçilmez bir dost bilmektedirler ve siyasal manevralarında Türkiye’den destek ummaktadırlar. “Balkanlar,Karadeniz,Kafkaslar,Orta Doğu ve Orta Asya olmak üzere başlıca beş ayrı bölgedeki bağımsız devletlerin hemen hemen büyük çoğunluğu Türkiye’ye komşu veya akraba bir konuma sahiptir.Bu nedenle ,bu devletlerin ortaya çıkışları olduğu kadar varlıklarını sürdürmeleri ve gelecek yüzyılda bağımsız bir yapılanma içinde olmaları Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceği açısından son derece önem taşımaktadır.” Bu bölgelerdeki ülkelerin diğer büyük güçlerin etki alanına girmesi ve bu etki alanının Türkiye aleyhine genişlemesi,doğal olarak Türkiye’nin dış politikadaki manevra alanını daraltacaktır. Bu tehdidin asgariye indirilmesi için,Türkiye yakın çevresindeki ülkeleri ve Hazar Havzasının doğusunda kalan akraba ülkelerin bağımsızlığını güçlendirmek ve garanti altına alabilmek adına,söz konusu ülkeleri ekonomik,siyasi ve askeri entegrasyonlar konusunda teşvik etmek mecburiyetindedir. Bu konunun önemi, ABD’nin Körfez Harekatı sonrası görülen gelişmelerle de tescil edilmiştir. Zamanla azalan Irak’ın merkezi otoritesi, Irak’ın işgaliyle ortadan kalktı ve Irak’ın kuzeyinde inşa edilen kürt devleti,Türkiye’nin bölgesel menfaatlerine tezat teşkil ettiği gibi, ülke içinde kürt nüfusunun çoğunlukta olduğu bölgelerde faaliyet gösteren ayrılıkçı hareketler için en azından manevi destek oluşturdu. Türkiye’nin jeopolitik yönden en büyük zaafı,bilhassa Soğuk Savaş’ın bitimi ile güç kazanan ayrılıkçı kürt hareketedir. Bu zayıflık, tüm bölgesel ve küresel güç konumundaki hasımları tarafından kullanılmaya açıktır. Örneğin, Dugin “günah keçisi” ilan ettiği “Türkiye’de ki kürt ayrılıkçılığını desteklemek ve aynı zamanda İran’a etnik olarak yakın olan halkları laik-Atlantikçilik kontrolünden çıkarmak niyeti ile ön plana sürmek gerekliliğini” vurgulamaktadır. İşbu gerçekten hareketle,Türkiye’nin bağımsız ve iddialı bir dış politika stratejisi uygulayabilmesinin ilk şartı,iç politikada,devlet otoritesinin ve sivillerin otoriteye saygısının arttırılabilmesidir. Teritoryal bütünlüğünü koruyamayan bir Türkiye’nin kendi teritoryası dışındaki menfaatlerini savunması ve bağımsız ittifaklar oluşturma yetisi sıfıra iner. Yeni Dünya Düzeninin,felsefi temeli olarak kabul edilen “globalleşme” akımının sac ayaklarından biri de ulus-devletlerin merkezi otoritelerinin,ülke içi bölgesel farklılıkları gündeme getirip destekleyerek,zayıflatmasıdır. Bu strateji “globalleşme” olarak tanılanmaktadır. Globalleşme stratejisi ulus-devletin örgütsel yapısını ve gücünü yıpratarak ülke içinde devleti mekanizmalarının kontrol edemeyeceği büyüklükte dışa bağımlı bir Pazar oluşturmaktadır. Aslında Globalleşme,tarih boyunca büyüklerin küçükleri sindirme politikası olan “parçala-yönet”in günümüze uyarlanmış,modern versiyonudur. Ülkemizdeki kürt ayrılıkçı hareketleri de bu politikanın tipik örneği olması,merkeziyetçi devlet yapısının ne denli vazgeçilmez olduğunu gösterir. Türkiye,emperyalizmin panzehiri olan ulus-devlet yapısını muhafaza etmekle kalmamalı,komşuları ile de birbirlerinin bölünmez bütünlüğüne karşı hassasiyetleri çerçevesinde ilişkiler yürütülmesini sağlamalıdır. Bütünlüğünün herhangi bir sebeple zarar görmesiyle doğacak otorite boşlukları bu ülkeleri karşı karşıya getirebilecektir. Bölgesel gelişmelerde,Türkiye’nin menfaatlerinin sağlanması diğer ülkelerin menfaatleri ile ne kadar örtüştürülebileceğine bağlıdır. Türkiye,dış orjinli bölgesel değişmelere karşı diğer bölge ülkeleri ile blok halinde kararlar alıp uygulamaya sokmalıdır. ordan burdan derlemedir kaynak yazmıyordu. --------------Tualimforum İmzam-------------- |
Tags |
jeopolitik, konumu, konumunun, onemi, turkiyenin, ve |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Türkiyenin Matematik Konumunun Sonuçları | SERDEM | Kpss Sınavı Ders Notları | 0 | 30.04.12 19:18 |
Türkiye'nin Jeostratejik ve Ekostratejik Önemi Ve Jeopolitik Konumu | Okyanus | Coğrafya | 0 | 09.09.09 06:52 |
Türkiye’nin Jeopolitik Durumu ve Önemi | Okyanus | Coğrafya | 0 | 29.02.08 23:00 |
Türkiye’nin Jeopolitik Durumu ve Önemi | Okyanus | Coğrafya | 0 | 29.02.08 22:53 |
Türkiyenin Coğrafi Konumu | Okyanus | Coğrafya | 0 | 29.02.08 22:38 |