tualimforum.com
>
ÇOCUK DÜNYASI
>
Masallar ve Hikayeler
>
Çocuk Masalları/Çocuk Hikayeleri
Ot Yiyen Kaplan
Kullanıcı ismi
Beni hatırla
Şifreniz
Kayıt ol
Yardım
Üye Listesi
Ajanda
Bugünki Mesajlar
Arama
Çocuk Masalları/Çocuk Hikayeleri
Çocuk masalları,Türk ve Dünya edebiyatından çocuk masalları,Çocuklar için masallar...
Forumları ara
Konu gösterimi
Mesaj gösterimi
Gelişmiş arama yap
Seçilene git...
Konu Bilgileri
Konu Başlığı
Ot Yiyen Kaplan
Konudaki Cevap Sayısı
0
Şuan Bu Konuyu Görüntüleyenler
Görüntülenme Sayısı
1200
LinkBack
Seçenekler
04.10.10, 19:13
#
1
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
Serdar Yıldırım
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Feb 2010
Mesajlar: 12
Konular: 4
Puan Grafiği
Rep Puanı:1030
Rep Gücü:0
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 4
3 Mesajına 3 Kere Teşekkür Edlidi
:
Ot Yiyen Kaplan
Genç kaplan kafesinde, demir parmaklı
klar ardında, sinirli ve hızlı adımlarla gidip geliyordu. Nedense bugün yüreğini sanki dikenli tel halatıyla sıkıyorlardı. Bu kafese kapatıldığından beri güneş birçok kereler doğup batmıştı. Bir aylık ya vardı ya yoktu. Ormanda
gezintiye çı
ktığı gün avcılar yakalayıp bu hayvanat bahçesine satmışlardı. Daha o zamanlar boyu irice bir kedi boyu kadardı. Zamanla gelişip güçlendi. Kafesi dar değildi,ama o burada yaşamak istemiyordu. Özgür olmak, adını bile unutmaya başladığı,
hayali gözlerinin önünden gitmeyen ormana kavu
şmak
, hayatı
na kendisi yön vermek istiyordu. İnsanlar akın akın geliyorlar, kafesin önünde durup dakikalarca, hayranlık dolu bakışlarla kendisini seyrediyorlardı.
O ak
şam
üstü ziyaretçilerin azaldığı
zamanda bakıcı kafesi temizleyip, yıkadı. Akşam yemeği olarak yarım koyunu kafesin içine bıraktı. Kapıyı kilitledi, gitti. Bakıcısı kapıyı kilitleyip giderken, genç kaplanın beyninde bir şimşek çaktı. Kilidin yuvasına oturuşu ve anahtarın çevrilirken çıkardığı ses alışılmışın dışındaydı. Oldukça hassas kulakları onu yanıltmıyorsa, kapı tam olarak kilitlenmemişti. Kafese bırakılan eti yedikten sonra, her zamanki voltalarına başladı.
Ziyaretçiler tekrar çoğ
almaya başladılar. İnsanlar akşam yemeklerini yemişler, eğlenmek, dinlenmek için parklara, bahçelere gidiyorlardı. Genç kaplanın yüreğini saran sıkıntı gitmiş, gitmiş kilidin anahtar deliğinde sıkışmış kalmıştı. Gece yarısı, biraz da şansı yardım ederse, kafesten kaçıp ormanına, özgürlüğüne koşmayı deneyecekti.
Hava iyice kararmış
, vakit gece yarısını geçeli çok olmuştu. Görünürde kimseler yoktu. Genç kaplan güçlü
pençeleriyle kapı
ya
hı
zla
ası
ldı.
Tam olarak kilitlenmemi
ş
kapı
açı
lıverdi. Kafesten süratle dışarı fırladı.
Sağ
yola saptı. Bu yol ilerdeki ağaçlıkta son buluyordu. Kafeste gidip gelmek, dışarıda koşmaya benzemiyordu. Oldukça yorulmuştu.
Durup dinlendikten sonra hayvanat bahçesi duvarı
ndan atladı. Ormana doğru koşarak karanlıklarda kayboldu.
Genç kaplan dağ
lar, tepeler aştı, soğuk sulardan içti. Üç gün üç gece sonra, sabah güneş doğarken, daha çok küçükken yakalanıp götürüldüğü büyük ormana vardı. Özgürdü artık, içi içine sığmıyordu.
Ne
şeli
ne
şeli
yürürken karnı
nın
acı
ktığını
hissetti. Kaçtığı
ndan beri heyecandan üç gündür bir şey yememişti. Sadece su içmişti. Kafeste sabah akşam bakıcısı et getirirdi. Avcılar yakalama
dan önce annesi beslerdi. Fakat bu uçsuz bucaksı
z ormanda yaşam çok farklıydı. Şimdi ne annesi vardı, ne bakıcısı vardı. Kafesten kaçmadan önce düşünemediği bir şeydi b
u: Ne ile karnı
nı doyuracaktı?
Böyle dü
şünüp yürürken, ilerdeki otlukta bir geyik gördü. Geyik, arada s
ı
rada etrafına bakınıp tekrar ot yemeğe başlıyordu. Geyik, aniden koşmaya başladı. Aynı anda yan taraftaki çalılıktan iki kaplan fırladı. Biraz
sonra geyiğ
in
önüne iki kaplan daha çı
kınca
geyik dört yandan sarı
lmı
ştı. Belli kaplanlar geyiği yakalamak için tuzak kurmuşlardı. En iyi savunma hücumdu. Cesur geyik, son bir gayretle ileri atıldı. Kendisine en yakın kaplana sivri boynuzlarıyla müthiş bir kesme vurdu. Kaplan kanlar içinde sı
rtüstü yuvarlandı. Hafif yana döndü. Önündeki ikinci kaplana da ay
nı
şekilde vurmak istedi. Fakat
tutturamadı
. Peşinden gelen diğer
kaplanlar da yeti
şmişti. Geyik,
ne kadar kuvvetli olursa olsun, üç tane kaplanla ba
ş
etmesi olanaksı
zdı. Kaplanlar
, güçlü pençeleriyle vurarak geyiğ
i yere yuvarladılar ve
öldürüp yediler. Daha sonra çekilip gittiler.
Genç kaplan, olduğ
u yerde donmuş kalmıştı. İnanılmaz gözlerle bakıyor
du. Gördüğ
ü bir vahşetti. Fakat
orman kanunları
böyleydi. Zayı
f daha kuvvetliye yem oluyordu.“ Demek ki ” dedi, “ kaplanlar böyle karı
nlarını doyuruyorlarmış. Ben
de kaplan olduğ
um
a göre benim de canlı
ları avlayıp yemem lazım. Ben karnımı
doyurmak için diğ
er hayvanları
öldüremem. Kimse beni öldürmeye alış
tırmadı. Öldürmeyi bilmiyorum ve öldürmenin gerekliliğine inanmıyorum. Geyik
ot yiyerek besleniyordu. Gücü kuvveti yerindeydi. Ot yiyen hayvanlar güçlü oluyormu
ş. Başka çarem yok, ya
aç kalacağım ya da ot yiyeceğ
im. Varsın
“ kaplan ot yer mi “ varsı
n
“ ot yiyen kaplan olur mu “ desinler.
Aradan bir ay geçti. Ot yiyen kaplan ormanda aradığı
huzuru bir türlü bulamadı. Kaplanlar onu aralarına kabul etmişlerdi ama ormandaki yaşam ot yiyen kaplana ters geliyordu. Neden geyik, karaca, tavşan gördüklerinde aniden saldırganlaşıyorlardı. Onlar öldürmek için programlanmışlardı, yaşamak için öldürmek zorundaydılar. Bu tarafta bir kaplan ot yiyerek yaşıyordu, bunu da düşünmek lazımdı.
Ot yiyen kaplan bir gün ormanda gezerken karşısına bir tavşan çıktı. Tavşanın kendisini görüp de kaçmamasına şaşırdı. Hayret, tavşan üstüne doğru geliyordu. Kenara çekilmek istedi, çekilemedi. Ayakları tutulmuştu. Tavşan, ot yiyen kaplana çarpıp sırtüstü düştü. Daha sonra yattığı yerden doğrulup onun yüzünü elledi, yanaklarını okşadı. “ Sen ot yiyen kaplan mısın? “ diye sordu. Ot yiyen kaplan gık diyemedi. Dili damağına yapışmıştı.
Tav
şan: “ Tabii can
ı
m, sen ot yiyen kaplansın. Ağzın öteki kaplanlar gibi kan kokmuyor. Bak ot yiyen, şöhretin kulağıma kadar geldi. Sen ormana alışamazsın, hayvanat bahçesine dönmelisin. Duyduğuma göre, kaplanlar senin gözlerinin önünde bazı hayvanları öldürüp, seni de öldürmeye alıştırmak isterlermiş. Eğer öldürmeye alışamazsan kaplanlar seni öldürürler. Sen beni dinle ve çek git buralardan “ dedikten sonra yürüyüp gitmek isterken az ilerdeki bir çukura düştü. Ot yiyen kaplan tavşanı çukurdan çıkardı ve onun yüzüne dikkatle bakınca göz çukurlarının boş olduğunu gördü. Gözleri yoktu bu tavşanın. Kör bir tavşan diye geçirdi içinden. Onu sırtına bindirdi ve yuvasına götürüp bıraktı.
Ertesi gün kör tav
şan
ı
yuvasında ölü olarak bulan ot yiyen kaplan gözyaşlarını tutamadı. Şimdiye kadar kör tavşana dokunmayan kaplanlar onu ot yiyen kaplanın sırtında giderken görünce kıskanmışlar ve öldürmüşlerdi. Ot yiyen kaplanın yüreği nefretle doldu. Bu kadarı da fazlaydı artık. Ne istemişlerdi garip bir tavşandan. Son sürat koşarak kaplanların arasına dalan ot yiyen kaplan otuzdan fazla kaplana rest çekti. “ Kör tavşanı öldürmek kolay, sıkıysa gelin beni de öldürün. “
Kaplanların beklediği buydu zaten. Ot yiyen kaplanı çileden çıkarıp üstlerine saldırtacaklar sonra parça parça edeceklerdi. Evdeki hesap her zaman çarşıya uymazdı. Aniden ortalık karardı ve şiddetli bir yağmur başladı. Şimşekler çakıyor, yıldırımlar düşüyordu. Kaplanlar sağa - sola kaçıştılar ama ot yiyen kaplan kaçmadı. Sırılsıklam oluncaya kadar bekledi. Yarım saat sonra yağmur dindi. Güneş açtı, ortalık aydınlandı. Ot yiyen kaplan gece yarısına kadar oralarda gezindi. Gelen giden olmadığını görünce beklemekten bıkıp uzaklaştı gitti. Orman işi buraya kadardı. O, şimdi hayvanat bahçesine dönmeye kararlıydı.
Birkaç gün sonra sabaha kar
ş
ı
bakıcısı onu kafesin önünde beklerken buldu. Ot yiyen kaplan biraz sonra kafese girecek ve bakıcısı kapıyı üstüne kilitlerken, “ Kilit yeni değişti, bir daha kaçma numarasına kalkışamazsın, çünkü artık imkansız “ demesine karşılık, içinden “ Yuvam burası, ben kafes kaplanıyım. Hem istesem de ormana gidemem. Bana göre değilmiş orası “ dedi.
İki ay sonra kafesine dişi bir kaplan getirilince yüreği kıvançla doldu genç kaplanın. Eş oldular birbirlerine ve kaynaşıverdiler. Gün döndü, günler döndü, zaman geçti ve iki tane yavruları oldu. Neşelendi, mutlandı, huzur doldu yüreği ve genç kaplan artık kafesinde, demir parmaklıklar ardında sakin ve yavaş adımlarla gidip geliyordu.
Yazan: Serdar Yı
ldırım ( 2-5-1994 ) - Bursa ( 132 Cümle )
Serdar Yıldırım Kullanıcısına bu mesajı için teşekkür eden üyeler:
tualim
Tags
kaplan
,
ot
,
yiyen
«
önceki Konu
|
sonraki Konu
»
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor.
(0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
Seçenekler
Yazdırılabilir şekli göster
Sayfayı E-Mail olarak gönder
Yetkileriniz
You
may not
post new threads
You
may not
post replies
You
may not
post attachments
You
may not
edit your posts
BB code
is
Açık
Smileler
Açık
[IMG]
Kodları
Açık
HTML-Kodları
Kapalı
Trackbacks
are
Açık
Pingbacks
are
Açık
Refbacks
are
Açık
Forum Rules
Benzer Konular
Konu
Konuyu Başlatan
Forum
Cevaplar
son Mesaj
Kaplan İsminin Anlamı ve Açıklaması - Kaplan Adının Anlamı ve Açıklaması - Kaplan İsm
Kartal
Erkek Bebek İsimleri ( Erkek Bebek Adları )
0
03.12.12
16:59
Rüyada Kaplan Görmek - Rüyada Kaplan Görmek Açıklaması ve Yorumu - Kaplan Rüya Tabiri
Tarot
H-I-İ-J-K-L-M ile Başlayan Rüya Tabirleri
0
13.11.12
23:27
Hasip Kaplan Biyografisi - Hasip Kaplan Hayatı - Hasip Kaplan Kimdir?
Başak
Siyasetçilerin Hayatı ( Biyografisi )
0
28.06.11
14:55
Meral Kaplan Resimleri -Meral Kaplan - Meral Kaplan Fotografları
Okyanus
Ünlülerin Resimleri
0
22.10.09
12:23
Yusuf Kaplan Biyografisi,Yusuf Kaplan Hayatı,Yusuf Kaplan Yaşamı,Yusuf Kaplan Kimdir?
İpek
Diger Ünlülerin Biyografileri
0
25.06.09
13:09
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat:
11:54
.
-- English (US)
-- Tr
İletişim
-
www.tualimforum.com
-
Arşiv
-
Kullanım sözleşmesi
-
Yukarı git
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2
LinkBack
LinkBack URL
About LinkBacks
Bookmark & Share
Digg this Thread!
Add Thread to del.icio.us
Bookmark in Technorati
Tweet this thread