DİLİN KÖLELİĞİ Bir zamanlar ormanda bir papağan yaşarmış, Her gün konuşur durur, coşar ve de taşarmış. Yalnız onun kusuru dedikodu, gıybetmiş, Bu sebepten ne kadar dost, arkadaş kaybetmiş. Her gün bir olay olur, her gün kusur işlermiş, Sonra da 'Bu dert neden başıma geldi?' dermiş… Ömrü hapiste geçmiş bizim şu gevezenin, Hakkında konuşurmuş ulu orta herkesin… Bazen ona çatarmış, bazen buna çatarmış, Her şeyi birbirine karıştırır katarmış… Ama bunun acısı çıkarmış biraz sonra, Düşermiş bay papağan her sözü ile dara. Bir gün bu durumunu bilge tavusa sormuş, Derdi içini yakan bir alevmiş, bir kormuş… "Hayatım kölelikle geçti ey bilge tavus, Beni bu hâle söyle düşüren hangi husus…" Böyle yakınmış durmuş bay papağan sitemle, Nedir benim kusurum ve bunun çaresi ne? Bilge tavus dinlemiş onu pek uzun zaman, Sonra ona derdini güzelce etmiş beyan. Demiş: "Senin kusurun çok konuşmak arkadaş, Onun için ömrünce sana dert olmuş yoldaş." Böyle kusurların da çaresi tek bildiğim, Boş konuşmamak ancak, konuşmak hikmet, ilim. Hele hele sırrını başkasına söylersen Esir olmaktan asla kurtulmazsın dostum sen… Eğer hikmetli bir söz yoksa söyleyeceğin, Sus, konuşma, hayırsız sözler etmesin dilin. Böyle anlar dilini hapset ağzın içine, Düşme bir ömür asla dilin köleliğine. Mehmet Erdoğan