Estergon Kalesi/Türk Tarihinden Hikayeler Estergon Kalesi
Kanuni Sultan Süleyman'ın Padişahlığı döneminde ve 1543
yılında elimize geçen Estergon Kalesi Sancakbeyli haline
getirilerek Budin Beylerbeyliği'ne bağlanmıştı. Ancak kale,
bundan yaklaşık elli yıl sonra Alman, Leh, Çek ve
İtalyanlardan oluşan 80 bin kişilik bir haçlı ordusu
tarafından kuşatıldı. Bu sırada Estergon Kalesi'nde yalnızca
beş bin Türk askeri bulunuyordu.
Durum gerçekten çok kötüydü ve yardım alma ihtimali de
yoktu. Düşmanın teslim olma teklifi Estergon muhafızı Kara Ali
Bey tarafından kabul edilmedi. Kara Ali Bey ve yanındakiler,
"Biz Rumeli gazileriyiz; kelle verir, kale vermeyiz!"
diyorlardı.
Bu inancı taşıyan er kişilerin savunduğu kaleyi düşürmek
elbette kolay olamazdı. Nitekim kuşatmanın uzaması, düşman
askerlerini yöneten kumandanları çılgına çevirdi ve
askerlerini kırbaçlatmaya başladılar, Bu durumu gören Kara Ali
Bey yüksek bir sesle bağırdı:
- "Şu mel'un kumandan yere düşürülürse, kafir askerlerinin
hepsi geri dönecektir. Kim onu vurursa, kendisine dilediği
verilecektir!"
Bunun üzerine Osman isimli bir yiğit "Ya Allah" diyerek
tetiği çekti ve düşman kumandanını yere serdi. Ancak ne var ki
bu arada kale kumandanı Kara Ali Bey de şehid oldu. O'nun
yerine kumandayı, o sırada kalede bulunan Anadolu Beylerbeyi
Lala Mehmed Paşa aldı. Ancak, kalede kıtlık ve susuzluk
başladığı için yapılacak fazla bir şey yoktu.
Kalede bulunan tarihçi Peçevi İbrahim Efendi durumu şöyle
özetliyordu:
- "Sanıç etrafında hararetinin şiddetinden ıslak
mermerleri yalayan ve bir damla su için can veren elsiz -
ayaksız yaralıların inlemeleri yürekleri sızlatıyordu."
İçerdeki durum gerçekten elem vericiydi. Bu arada Yeniçeri
askerinin ayaklanması herşeyi alt - üst etti. Artık teslim
olmaktan başka çare yoktu. Aralarında, Anadolu Beylerbeyi Lala
Mehmed Paşa'nın da bulunduğu esirler Tuna nehrindeki gemilere
bindirilerek Vişegrad'a götürüldüler.
Estergon Kalesi'nin elden çıkması ve orada verilen
şehidler bütün milleti yürekten yaraladı ve işte, nesilden
nesile söylene gelen Estergon türküsü o günlerin hatırasını
hâlâ canlı tutuyor:
Estergon Kalesi subaşı durak
Kemirir içimi bir sinsi firak
Gönül yâr peşinde yâr ondan ırak
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Yâr peşinde koşar kara bahtlıyım
Estergon Kalesi subaşı hisar
Baykuşlar çağırışır, bülbüller susar
Kâfir bayrağını burcuna asar
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Bu ateşle yanar kara bahtlıyım
Estergon Kalesi subaşı kale
Göklere ser çekmiş burçları hele
Biz böyle kaleyi vermezdik ele
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Estergon'u vermiş kara bahtlıyım.
Evet... "Kara bahtlılar" Estergon'u gözyaşları içinde
düşmana vermişlerdi ama onu geri almaya da ahd etmişlerdi.
Başvezirlik ve kumandanlık görevine tayin edilen Lala
Mehmed Paşa, kalenin elden çıkışından on yıl sonra bu defa
fetih için Estergon önlerindeydi. 29 Ağustos 1605 yılı günü
başlayan kuşatma bir ay sürdü ve kale 29 Eylül ele geçirildi.
Artık yaralar sarılmış, kaybedilen dosta kavuşulmuştu.
Estergon Kalesi bundan sonra 78 yıl daha Osmanlı hudut
boylarının müdafaasını yapan bir mücahid gibi görev yaptı.
Kale, üstümüzde kara bulutların dolaşmaya başladığı günlerde,
1683 yılında içimizde silinmez hatıralar bırakarak elimizden
çıktı ve bizleri boynu bükük bıraktı. Onun için biz hâlâ o
türküyü söylüyor, Estergon'u unutmuyoruz, unutamıyoruz:
Estergon Kalesi subaşı durak
Kemirir içimi bir sinsi firak
Gönül yâr peşinde yâr ondan ırak
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Yâr peşinde koşar kara bahtlıyım... --------------Tualimforum İmzam-------------- |