ÇOCUKLARDA KONUŞMA BOZUKLUKLARI
İnsanlar arasındaki iletişimin en etkili yolu konuşmadır. Duyma, konuşma ve lisan sözel iletişimin temel elemanlarıdır. Bu 3 elemandan herhangi birindeki aksama konuşma , bozukluğuna yol açabilir. Konuşma bozukluğu çocukların çevreleriyle ilişkilerini bozduğu gibi , çok ciddi psikolojik sorunlara da neden olabilir.
Konuşmanın ilk alıştırmaları doğduğumuz gün ağlama ve sızlanmalarla başlar. Ağlarken konuşma, dil ve çene hareketlerini öğrenmiş oluruz. Üçüncü ayla birlikte kumru gibi ses çıkarma anlamına gelen cıvıldama dönemine gireriz. Bu dönemde gerçek dille alakalı olmayan, öğrenilmemiş , çevresel etkenlerden ve işitme duyusundan bağımsız olan sesler çıkarırız.
İlk çıkan sesler genellikle anlamsızdır, ancak geleceğin anlamlı sözcüklerinin temelidir. Altıncı ayda hecelemeye, 9 ayda ritmik sesler çıkarmaya (ma-ma) ve iki heceyi bir arada kullanmaya başlarlar.(ma-ma , da-da gibi). 40. haftayla birlikte heceler birleşir ve anlam kazanmaya baslar.(baba, dede gibi). Normal gelişim gösteren çocuklar iki yasında konuşmaya başlarlar. Bu yasta 80-100 civarında sözcüğü anlayan çocuk , ilk basit cümlelerini kurmaya başlar. 3 yasında çocuk anlamlı ve düzgün cümleler kurar ,kendini daha iyi ifade eder ve yabancılarla anlaşabilmeye başlar.
Çocuk 18-24 aylar arasında arka arkaya 2-3 anlamlı kelime söylemeye başlar. Normal gelişim evrelerine göre 2 yas çocuğunun konuşmaya başlamış olması beklenir. 2 yasındaki çocuk, cümleler kuramayabilir ancak arka arkaya 2-3 anlamlı kelime söyleyemiyorsa , iste o zaman endişelenip, bir uzmana müracaat etmeliyiz. Çocuğa 0-6 yas döneminden itibaren gelişim kontrollerinin yapılması çok önemlidir. Anne-babalar çocuklarının konuşma problemi olup olmadığını ancak 18 ayda fark edebilirlerken bir uzman bunu 8-10 aylar arasında fark edip , dil gelişim terapisine başlayabilir.
Hiç konuşamayan çocukta önce ne düşünülür?
İşitme sisteminin normal çalışması, doğru konuşma için gerekli ilk noktadır. Konuşmanın öğrenilmesi için çocuğun sözcükleri duyması gerekir.
Araştırmalar işitme kaybı şüphesi ile teşhis konulması arasında gecen sürecin ortalama 6 ay olduğunu gösteriyor. Yine araştırmalar göstermiş ki işitme kaybı tanısı ne kadar gecikirse, konuşma yetisi o kadar problemli olur. Ağır işitme kaybı olan çocuklarda konuşma kusuru oluşmaması için teşhis erken konmalı ve çocuk 6 aylık olmadan işitme cihazı kullanmaya başlamalıdır. 1998‘den beri her yeni doğana İŞİTME TARAMA TESTİ yapılması bilimsel kurullar tarafından önerilmiştir. Doğum sonrası işitme tarama testlerinin yapıldığı hastaneler de doğan çocuklar da normal konuşma oranı daha yüksektir.
Yeni doğanda doğumsal işitme kayıplarını artıran risk faktörleri
• Çocuğun prematüre dogması ( < 34 hafta dan önce ve < 2000 kg ) düşük
• Hamilelikte geçirilen viral enfeksiyonlar,
• Doğum sonrasında uzun sureli solunum sıkıntısı ,
• Doğum sırasında 4-5 dakika beyine kan gitmeme durumu
• Ototoksik (iç kulağa zararlı ) ilaç kullanımı.
Bir çocuk konuşmaya başladıktan sonra suskunlaşır ve konuşamaz hale gelirse iki temel nedeni düşünmek gerekir.Bu iki temel nedenden biri organik diğeri psikolojiktir. Merkezi sinir sistemini ilgilendiren tüm hastalıklara ve organik–nörolojik (mental gelişim bozukluğu ) bir hastalığa ikincil olarak konuşma bozukluğu ortaya çıkabilir. Bir diğer önemli neden ise psikojenik olduğunu dile getirdiğimiz ruhsal travmalardır. Şiddete maruz kalma, şiddete tanık olma, fiziksel kötüye kullanıma takiben böyle bir suskunluk ortaya çıkabilir. Bazen belirgin olarak görülmeyen, travmatik bir etkisi olmayacağı düşünülen aile içi sorunlar ya da çatışmalara bir tepki olarak da çocuk suskunlaşabilir.. Çünkü çocukta konuşmayı reddetme bir çeşit tepkidir.
Çocuğa bakan bakicinin fazla konuşmaması, çocukla yakın çevresinin az konuşması ve yeterince ilgilenmemesi de bu durumu açıklayabilir. Son senelerde televizyon karsısında geçirilen surenin artması da çocuğu suskunluğa iten bir diğer önemli faktördür. Konuşma becerisini desteklemenin en iyi yolu , anne ve babaların bebekleri ile sürekli konuşması, ve bir şeyler anlatan kişi durumda olmalarıdır. Anne ve babalar çocukları ile doğduğu günden başlayarak sürekli ve anlaşılabilir telaffuz ile konuşmalıdır. Bebeğin ilk hecelediği, algılama yeteneğinin geliştiği dönemlerde, bu desteğin çok dikkatli verilmesi gerekir. Doğru konuşma için ısrarcı olmamak, çatışmayı önlemek ve yanıt alınmadığı zaman yorumsuz kalmayı tercih etmek önemlidir. Anne ve baba paniklemeden çocuğa uyarıcı bir cevre oluşturup ,onu desteklediği takdirde bu gecikme kısa surede aşılabilir. Sabır ve ilgi doğru desteğin en önemli unsurlarıdır. İyi bir konuşma modeli oluşturabilmemiz için acık , yavaş, anlaşılabilir konuşumu beden dilimizi ifade eden jestlerle desteklemeliyiz.
Konuşma bozukluğu olan çocuklarda psikolojik faktörleri düşünürken çocuk psikiyatrisinde “İletişim bozuklukları” baslığı altında yer alan tanıları da dikkate almak gerekir. Bu tanılardan biri olan “Sözel Anlatım Bozukluğu”nda çocuk kelime Bilgisi, zamanların doğru kullanımı karmaşık cümle kurulması ve kelimelerin hatırlanmasında beklenenin altında bir yeterlilik gösterir. Bu durum çocukluk cağında herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Daha önce söylediğim gibi, travmaya yada nörolojik bozukluğa takiben yada gelişimsel olabilir. Diğer bir tanı “Karışık Dili Algılama –Sözel Anlatım Bozukluğu”dur. Hem dili anlama da , hem de sözel anlatımda bozukluk bulunmaktadır. Bu iki bozuklukta da kesin nedenler bilinmemekle beraber merkezi sinir sistemi hasarları, yine merkezi sinir sisteminin gelişimindeki bozukluklar neden olarak düşünülmektedir.
Genetik faktörler üzerinde de durulmakla birlikte tümüyle psikolojik nedenli de olabilir. Ayrıca bazı sesleri çıkarmada zorluk olusturan « Fonolojik Bozukluk » ve kekelemede diğer üzerinde durulması gereken iletişim bozukluklarındandır. Çok dikkat edilmesi gereken ruhsal rahatsızlık “Otistik Bozukluk” tur. Otizm, hiperaktivite ve dikkat dalgınlığı, down sendromu, zeka geriliği durumlarında ortaya çıkan konuşma bozuklukları ve öğrenme güçlükleri için çocuk psikologlarından yardim alınmalıdır. Çocukların beklenen yas düzeyine uygun konuşma ve iletişim becerilerinin olmadığı durumlarda, anatomik bir kusuru dışlamak için bir KBB uzmanının değerlendirmesi, başka bir organik –nörolojik bozukluğu dışlamak için bir çocuk doktoru yada çocuk nörologunun değerlendirmesi ve herhangi bir fiziksel yada organik neden bulunmadığında çocuk psikiyatrisine başvurulması gerekmektedir. Çocuğu konuşmaya yada tüm dikkati bunun üzerine yoğunlaştırarak çocuğa yaklaşmak yerine, sorunun ne olduğu ve nasıl çözülebileceğine ilişkin bir uzmana danışmak her zaman tercih edilmesi gereken yoldur.
OPR.DR. YUSUF ŞENER-ALMAN HASTANESİ KULAK BURUN BOĞAZ HASTALIKLARI UZMANI
Kaynak:almanhastanesi.com