07.03.12, 21:17
#1 (permalink )
Kullanıcı Profili Moderator
Kullanıcı Bilgileri Üyelik tarihi: Mar 2008
Nerden: Erzurum
Mesajlar: 7.017
Konular: 5376
Puan Grafiği Rep Puanı:8872
Rep Gücü:112
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 353
264 Mesajına 784 Kere Teşekkür Edlidi
:
Girişimcilik Haftası ile İlgili Kompozisyon - Girişimcilik Haftası Konulu Kompozisyon Girişimcilik Haftası ile İlgili Kompozisyon - Girişimcilik Haftası Konulu Kompozisyon Tarihteki en eski girişimcilerden biri Marco Polo'dur. Marco Polo, gezgin-maceracı-tacir olarak gittiği ülkelerdeki sermaye sahipleriyle (bugünün risk sermayesi sahiplerinin öncüleri) getirdiği malları satmak üzere sözleşmeler imzalardı. Asıl sermaye sahibi pasif bir risk yüklenici durumundayken maceracı-tacir ticarette etkin rol oynayan, bütün fiziksel ve duygusal yükü taşıyandı. Maceracı-tacir, tüm malı sattığı ve yolculuğu tamamladığında kârın %75'ini sermaye sahibine, %25'ini de kendine ayırırdı. Orta çağlarda girişimci sözcüğü büyük üretim projelerini yöneten kişiler için kullanılan bir sözcüktü. Bu büyük üretim projelerinde girişimci bir riske girmek yerine genellikle ülkenin yöneticileri veya büyük sermaye sahipleri tarafından sağlanan kaynakları kullanıyor, projelerini bu şekilde gerçekleştiriyordu. 17. yüzyıl, girişimciyle "risk" kavramının tekrar beraber anıldığı dönemin başlangıcıdır. Girişimci, bir hizmeti yerine getirmek ya da öngörülen ürünleri sağlamak üzere ülkenin yönetimiyle sözleşmeye dayalı bir düzenlemeye girişen kişiydi. Bu sebepten ötürü sözleşme kapsamında yapılan iş sonucunda doğan kâr veya zarar tamamen girişimciye aitti. 18. yüzyılda sermaye sahibi ile sermayeye ihtiyaç duyan arasındaki fark ortaya çıktı. Bu durumda girişimciler sermaye sağlayanlardan (günümüzün risk sermayesi sahipleri) ayrılmaya başladı. Risk sermayesi sahipleri, öz sermaye kaynaklarından yatırımlarına yüksek getiri sağlamak için risk içeren yatırımlar yapan kişi ya da kurumlardır. Öte yandan girişimciler sermaye kullanıcılarıdır. Sermaye sahipleriyle girişimcilerin arasındaki farkı ortaya çıkaran en önemli nedenlerden biri de Batı'da hızla gerçekleşen Sanayi Devrimi'ydi. Bu dönemde gerçekleştirilen icatların çoğu, dünyadaki değişimlere tepki niteliğindeydi. El konan kraliyet mallarından sermaye elde eden İngiliz vatandaşı Eli Whitney ile elektrik ve kimya alanlarında deneyler yapmaküzere özel sermayeden faydalanan, (Sırp asıllı bilim adamı Nikola Tesla'nın icatlarını çalmakla ünlü) ABD vatandaşı Thomas Edison bu dönemin iki önemli girişimcisidir. Edison ve Whitney sermaye sağlayıcısı (risk sermayesi sahipleri) değil girişimci (sermaye kullanıcıları) idiler. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında ise girişimciler şirket yöneticileri gibi düşünülüyor ve çoğunlukla ekonomik bir bakış açısıyla değerlendiriliyorlardı. (Hisrich, Peters, Shepherd, 2005): "Kısaca ifade edilirse, girişimci bir atılımı kazanç için düzenler ve işletir. İşin işleyişi sırasında tüketilen malzemeler, kullanılan toprak, istihdam ettiği kişisel hizmetler ve gerek duyduğu sermaye için cari fiyatlar öder. Bunlara atılımı planlama,düzenleme ve yönetme konularındaki kendi karar yetkisini, becerisini ve dehasını katar. Girişimci aynı zamanda önceden görülemeyen veya kontrol edilemeyen koşullar sonucu oluşacak kâr ve zarar olasılığını da kabul eder. Bütün harcamaları yaptıktan sonra işletmenin geriye kalan net gelirini kendine alır." 20. yüzyılın ortalarında da "yenilikçi olarak girişimci" kavramı ortaya atılmıştır (Hisrich, Peters, Shepherd, 2005): "Girişimcinin işlevi üretim modelini bir icattan yararlanarak veya daha genel olarak yeni bir mal üretmek, ya da var olan bir malı yeni bir yolla üretmek, yeni bir malzeme kaynağı sunmak, yeni bir mal sunum kanalı açmak, yeni bir endüstriyi düzenlemek yoluyla denenmemiş bir teknololjik yöntemden yararlanarak ıslah etmek ya da devrimselleştirmektir."