|
Kayıt ol | Yardım | Üye Listesi | Ajanda | Bugünki Mesajlar | Arama |
Belirli Gün ve Haftalar Genel Bilgi Belirli gün ve haftalarla ilgili genel bilgiler.Belirli gün ve haftalar ile ilgili genel bilgiler... |
| LinkBack | Seçenekler |
10.11.08, 23:34 | #2 (permalink) |
S.Moderators Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910 Rep Puanı:11076 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 47 464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi : | Istiklal Marşı (12 Mart 1921) İSTİKLAL MARŞI (12 MART 1921) Bir istiklal marşı daha yazılmasın diye dua etmiş Akif Allah’a Yemin ettik hep milletçe vallaha Dirliğimiz düzenimiz bozulmayacak. Bir istiklal marşı daha yazılmayacak Milli değerleri bilmek,geçmişteki büyükleri tanımak ve onların hatıralarını yad etmek bir vazifedir .Genç nesillerin iyi yetişmesi,millet hayatında yeni değerlerin ortaya çıkması milli duygu ve şuurun ayakta tutulması ancak bu vazifenin yerine getirilmesiyle mümkündür. İstiklal savaşının en çetin günlerinde; Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın Kimbilir belki yarı belki yarından da yakın. Mısralarıyla ümit ve kuvvet veren odur. İstiklâl Marşımızın kabulünün 86. yıldönümünü, bu sene değişik duygularla kutluyoruz.. Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunan iç ve dış düşmanlar, gün içinde yaşadığımız onca olumsuz olay, kokuşmuşluk, yüzsüzlük, hırsızlık ve ahlaksızlığın kol gezdiği sokaklar moralimizi epeyce bozuyor. Türküm demekten utananlar, ecdadımızın kanı ile suladığı topraklarda ülkemizi parçalama hesapları yapıyorlar İstiklal Marşımız, yurdumuzun düşman işgaline uğradığı felaket günlerinde hazırlandı. Saldırgan düşmana karşı Anadolu’da tutuşan heyecanı koruyacak; vatan sevgisini ve inancı canlı tutacak bir marşın hazırlanması düşüncesi, Genel Kurmay Başkanı İsmet (İnönü) Paşa dan geldi. İsmet İnönü böyle bir marşın Fransız ordusunda mevcut olduğunu ve bizim ordumuz için de faydalı olacağını Milli Eğitim Bakanlığına iletti. Milli Eğitim Bakanlığı da bu düşünceyi benimseyip bir yarışma düzenledi. Beğenilen güfte için 500 lira ödül verilecekti. Yarışma için 734 şiir gönderildi. Bir kurulca bunlar titizlikle incelenip 6 tanesi ayrıldı. Ama hiçbiri beğenilmedi; marş olacak değerde bulunmadı. O zaman Burdur Milletvekili olan Mehmet Akif’in para ödülünden rahatsızlık duyduğu için yarışmaya katılmadığı öğrenildi. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi şairin Meclis’teki sıra arkadaşı Balıkesir Milletvekili Hasan Basri Bey’in yardımını istedi. Hasan Basri Bey bundan sonrasını şöyle anlatıyor: ‘‘Akif Bey’in yanımda olduğu bir zaman,elime bir kağıt parçası alarak,onun dikkatini çekecek bir tarzda yazmaya başladım. - Ne yazıyorsun? - Marş…İstiklal Marşı yazıyorum. - Yahu sen ne adamsın? Seçilecek şiire para ödülü verileceğini bilmiyor musun? içinde para olan bir işe nasıl katılıyorsun? - Yarışma kaldırıldı? Seçilecek şiire ne para verilecek, ne de her hangi bir ödül. Milli Eğitim Bakanı bana güvence verdi. - Ya, o halde yazalım. Aşağıdaki detayları çoğunuz biliyorsunuzdur Mehmet Akif Ersoy beyin “İstiklal Marşı” kabul edilince ödül olarak 500 lira kendisine uzatılmış. O zamanın parasıyla hayli değerli bir meblağ. Sayın Ersoy, “Ben bu parayı almam” demiş. “Ama almak zorundasınız” demişler. “Mecbursam, bir hayır kurumuna bağışlıyorum” demiş Ve almamış… Bu teklif kendisine yapılırken, üzerinde arkadaşından ödünç almak zorunda kaldığı bir palto, cebinde de arkadaşından borç almak zorunda kaldığı 2,5 lira bulunuyormuş. Otel parası olmadığından da bir dergahta kalıyormuş. Bu eseri yazabilmek için sadece iki sayfa kağıdı varmış. Bir sayfaya temiz kopyası çekileceği için tek yaprak yetmemiş. Şiirin bir bölümünü mecburen dergahın duvarına yazmış. İstiklal Marşı ile ilgili olarak bakın neler söylüyordu, İstiklal Marşı Şairimiz: "O günler ne samimi, ne heyecanlı günlerdi. O şiir milletin o günkü heyecanının bir ifadesidir. Binbir facia karşısında bunalan ruhların ıstıraplar içinde halas dakikalarını beklediği bir zamanda yazılan o Marş, o günlerin kıymetli bir hatırasıdır... O şiir bir daha yazılamaz, o'nu ben de yazamam. O'nu yazmak için o günleri görmek, o günleri yaşamak lazım. O şiir artık benim değil, milletin malıdır. Benim, millete en kıymetli hediyem budur. Allah bir daha bu millete bir İstiklal Marşı yazdırmasın." Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.” “Ey bu vatanın kurtuluşu için milletimizin maddi ve manevi varlıkları için savaşan arkadaş; merak etme, endişelere kapılıp üzülme, yurdumun düşman işgal ve zulmü altında, akşam karanlığı çökmüş göklerinde, gün batımının kızıl şafakları içinde bir alev gibi süzülüp dalgalanan al bayrağımız yere inmeyecek, daima yüksekte kalacak ve onun alevleri, bu topraklardaki son bir ocak yandıkça ve canlı tekbir kişi kalana değin sönmeyecek ve daima yaşayacaktır. (Mehmet Ertuğrul Düzdağ’dan)” Bütün okullarımızda okuduğumuz İstiklâl Marşı bir iman tazelemektir. Dinamizmdir. Türk dilinin en güzel örneğidir. Muhtevası ve duyguları harikadır. Fazilet ve medeniyeti öne çıkarmaktır. Ümittir ve aydınlığa yol almaktır. İstiklal Marşı tefekkürdür, ruhtur, heyecandır, hikmettir. Şanlı mazimizdir, Kahramanlık destanımızdır, heybetli kimliğimizdir. Dik bir duruştur. Özgürlüğün simgesidir. Milli mutabakattır. Maneviyat sembolüdür. Kararlılık, yurtseverlik, özgürlük aşkı ve çağdaşlıktır İstiklâl Marşımız. Mehmet Âkif Ersoy diyordu ki “ Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırtmasın.” Ama Mehmet Âkif Ersoylar hep olsun. MEHMET AKİF ERSOY “ Toprakta gezen gölgeme, toprak çekilince, Günler şu heyülayı da ergeç silecektir, Rahmetle anılmak, ebediyet budur amma, Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir.” Mehmet Âkif Ersoy’a gelince, örnek şahsiyettir. 1920 yılı ocak ayında Mehmet Akif, Kuvayi Milliye’ nin Ege’ deki merkezlerinden Balıkesir’ e gider. Akif burada halktan aradaki ayrılık nedenlerini kaldırmalarını,düşmanlara karşı birleşilmesini isteyip,halkı yurt savunmasına çağırır. “Artık burada duracak zaman değildir,gidip çalışmak lazım, bizim tarafımızdan halkı tanvire ihtiyaç varmış, çağırıyorlar, mutlaka gitmeliyiz” diyen Akif meclisin açıldığı günlerde Ankara’ ya gelir.Meclisin önünde Akif’le karşılaşan Mustafa Kemal “ Sizi bekliyordum efendim, tam zamanında geldiniz.” der. Akif Ankara’ ya geldiğinde Anadolu iç isyanlarla karşı karşıyadır. Kurtuluş Savaşı sürerken Akif Kastamonu camilerinde yaptığı konuşmalarda Müslümanların birliğe, düşmana karşı savaşmaya ve mücadeleye çağırır. Bu konuşmaların yayımlandığı dergi ve gazeteler Anadolu’ nun bütün illerinde, sancaklar ve kazalardaki idarecilerle toplantı yerlerinde okutturulur. Kitaplar,broşürler şeklinde yeniden basılarak cephelere, köylere dağıtılır. 24 Aralık 1920’ de Kastamonu’ dan Ankara’ ya gelen Mehmet Akif ve Eşref Edip, Mustafa Kemal tarafından davet edilirler. İstasyondaki çalışma yerinde bir saat kadar süren bir görüşmeden sonra Mustafa Kemal şöyle der: “Kastamonu’ daki vatanpervane mesainizden çok memnun oldum.Sevr Muahedesi’ nin memleket için ne kadar feci bir idam hükmü olduğunu Sebilürreşat kadar hiçbir gazete memlekete neşretmedi. Manevi cephemizin kuvvetlenmesine Sebilürreşat’ ın büyük hizmeti oldu.İkinize de bilhassa teşekkür ederim. İmân ve âhlak sahibidir. Mert ve sarsılmaz bir karakterdir. Milletin ta kendisi bir insandır. Toplumun derdini kendine dert edinmiş bir sanatçıdır. Halkın duygu ve düşüncesiyle donanmış bir yapıdır. İstikbâli bütün refahıyla arzu eden bir mütefekkirdir. Dizeleri yumrukları gibi vurucu bir sporcudur. Yol göstericidir. Düşünce adamı, fikir önderidir. Mehmet Âkif Ersoy iyi bir aile babasıdır, hisli bir eştir, iddialı bir güreşçidir. Örnek bir akademisyendir. Fedakar bir milletvekilidir. Cömert, mükrim ve çetin ceviz bir dosttur. Azimli, vefalı, mütevazi vakur, cesur, mahcup, mukavim, yalnız, daima okur ve okutur, taassuba, cehalete, sapıklığa sonuna kadar düşman, müstağni, sözde ve özde gerçek Müslüman kahraman Türk milliyetçisi, yiğit bir memleket sever, Müslümanlara islamı yeniden okutmaya çalışan entelektüel ahlak sahibi bir sanatçıdır. His ve fikirleri milletin ve tarihin birer motifi ve tezyiniydi. Gitme, ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım: Elemim bir yüreğin kari değil, paylaşalım: Sanat anlayışı tıpkı Yunus Emre gibi hak yolunda halk ile beraber olmaktır. Türk edebiyatında toplum için sanat akımının başlıca temsilcilerinden sayılan Mehmet Akif için şiir, inanç ve düşüncelerini açıklayıp yaymak, mücadelesini sürdürmek için bir vasıtadan ibarettir. "Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim İnan ki, her ne demişsem görüp de söylemişim Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek Sözün odun gibi olsun, hakikat olsun tek" Akif, Osmanlı coğrafyasıyla bugünkü Türkiye, Türk Dünyası ile İslam Dünyası, İslam düşünce hayatı ile aramızdaki büyük tarihi bağdır. O, yeni nesillerce en çok tanınması gereken yakın tarih şahsiyetlerinin başında yer almaktadır. Şiirleri ile verdiği mesajlar her devirde dikkate alınması, rehber kabul edilmesi gereken çaptadır: "Girmeden tefrika bir millete düşman giremez Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez" "Sahipsiz olan bir memleketin batması haktır. Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır" Akif, gönülden konuşulacak bir insandır ve sadece Milli Mücadelenin etkin bir hatibi ve şiir yazarı olarak değil bu sosyal adaleti de içinde yaşayan çok değerli bir insandı. Hep fakirlerin ve yoksulların yanında idi. Onların ızdıraplarını terennüm etmişti. "Geçen akşam eve geldim, dediler ki, Seyfi Baba hastanmış yatıyormuş, Nesi varmış acaba..." diye başlar. . Evinde kandili yanan fakir bir adamı ziyarete gitmişti. Yüreği parçalanmıştı. "Şuna birkaç kuruş bıraksam da, ihtiyaçlarını giderse" diye düşünmüştü. Cebinden kesesini çıkartıp baktığında, bir akçe bile bulamamıştı. Ondan sonra Akif, şu güzel şeyi söyler: "Ya hamiyetsiz olsaydım, ya param olsaydı." Birinci Dünya Savaşı sırasında düşman ordularının işgal ettiği Türk topraklarında halka yaptıkları zulmü görünce Batı’nın bu vahşetini en ağır dille eleştirmiş ve Batıyı medeniyetin beşiği gibi görenlere en sert lisan ile hücum etmişti. İşte Âkif’i haksız yere medeniyet düşmanı ilan eden ünlü şiirinden bazı mısraları: “Medeniyet” denilen vahşete lanetler eder, Nice yekpare kesilmiş de sırıtmış dişler! Bakmayın hem tükürün çehre-i murdarımıza Tükürün belki biraz duygu gelir ârımıza. Bir karakter Abidesi Olarak Mehmet Âkif Akif. «haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır inancındaydı. Haksızlığa tahammül ettiği ve hele yaltaklanarak menfaat peşinde koştuğu görülmemişti. Veteriner İşleri Müdür Yardımcısı görevini üstlendiği yıllarda Veteriner İşleri Müdürünün bir haksız karar ile azledilmesi üzerine görevinden istifa etti. Kendisine bu hareketinin sebebi sorulduğunda başkasına yapılan haksızlığa tahammül etmesinin mümkün olmadığını söylüyordu. “Arkadaşıma yapılan haksızlık bana yapılmış demektir” diye 20 yıllık memuriyetine tereddütsüzce veda etmişti. Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam. Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir, aşığım istiklale Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale Yumuşak başlı isem, kim demiş uysal koyunum. Kesilir belki fakat, çekmeye gelmez boynum! Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim Adam “aldırmada geç git” diyemem; aldırırım Çiğnerim çiğnerim Hakkı tutar kaldırırım. . Dostluk Anlayışında Doruklaşan Âkif Hiç kimse Âkif’in verdiği sözden döndüğünü, hangi şartlarda olursa olsun sözünden bir sapma gösterdiğini görmemişlerdi. Yakın arkadaşı Şair Mithat Cemal görevinden istifa ettiği ilk günlerde ziyaret eder. Balkan harbinin yaşandığı zor günlerde Âkif, geçimini sağlayacak yeni bir iş bulmuş değildir. Yakın dostlarından Mithat Cemal Kuntay anlatıyor . «Balkan Harbi başlarken, Akif Bey, yegane geçim yolu olan resmi memuriyetinden istifa etti. Kirada oturduğu evine, bir cuma günü gittim. Beş çocuğundan başka, dört çocuk daha vardı. - Bunlar kim? dedim. - Çocuklarım! dedi. Sonra anlattı Âkif, Baytar Mektebinde iken bir arkadaşıyla anlaşmışlar. Kim önce ölürse, çocuklarına sağ kalan baksın! » demişler. Arkadaşı vefat etmiş Mehmet Akif'te, verdiği söze bağlı kalarak anlaşma hükmünü yerine getirmiş. Mithat Cemal devam ediyor; - Halbuki o zamanlar, Akif Beyin beş parası yoktu; fakat beş çocuğu vardı! - «Bir söz, ya ölüm veya ona yakın bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir” dedi Verdiği öğütler içinde zaman zaman dünyanın ahvalini, zaman zaman gelişen tekniği ve bilimi esas alır. Cehaletin en büyük felâket olduğunu belirtir. Bir baksana gökler uyanık, yer uyanıktır. Dünya uyanıkken uyumak, maskaralıktır. Eyvah bu zilletlere sensin yine illet, Ey derd-i cehalet sana düşmekle bu millet, Bir hâle getirdin ki: Ne din kaldı, ne nâmûs, Ey sine-i İslâm’a çöken kapkara kâbûs. Ey hasm-ı hakiki seni öldürmeli evvel Sensin bize düşmanları üstün çıkaran el. Ey millet uyan ! Cehline kurban gidiyorsun. “İslâm’ı da batsın” diye tutmuş yediyorsun. Allah’tan utan. Bâri bırak dini elinden. Gir leş gibi topraklara kendin gireceksen. Lâkin ne demek bizleri Allah ile iskât ? Allah’tan utanmak da olur ilm ile... Heyhat! Akif,halkımızın uyanması,gerilikten kurtulması ,yenilikleri görmesi,ileri bir duruma gelmesi meselesini bütün eserlerinde dile getirmiştir. Yıllarca,asırlarca süren uykudan artık, silkin de:muhitindeki zulmetleri yak yık bir baksana gökler uyanık yer uyanıktır dünya uyanıkken uyumak maskaralıktır. Bir parça kımıldan,diyorum,mahvolacaksın, Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz Davranmayacak kimse bu meydana atılmaz. Müstakbeli bul,sen de koşanlarla bir ol da. Büyüklere hürmetsizliği anlatan; Zamane………………..gördün ya hepsi besmelesiz……… Ne saygı var ne haya var.Eğer bizim işimiz, Bu kaltabanlara kalmışsa vay benim başıma! …………….. Bunun yaşında iken biz büyüklerin yanına, Okur da öyle girer,hem ayakta beklerdik. Yine gençlerdeki yanlış davranışları eleştiren, Bu züppeler acaba hangi cinsin efradı Kadın desem ,geliyor arkasından erkek adı; Hayır,kadın değil,erkek desem nedir o kılık? Gençliğe önerileri; Deden ne türlü yaşarmış……..Adamsan öyle yaşa. Zebunkeş Avrupa bir hak tanır ki:kuvvettir. Donanma ordu yürürken muzafferen ileri Üzengi öpmeye hasretti Garbın elçileri! …….. Ecdadını ,zannetme,asırlarca uyurdu; Nerden bulacaktın o zaman eldeki yurdu? Üç kıtada,yer yer kanayan izleri şahit. Sahipsiz olan memleketin batması haktır Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır. Lafı bol,karnı geniş soyları taklit etme; Sözü sağlam,özü sağlam adam ol,ırkına çek. Şudur cihanda benim en beğendiğim meslek; Sözün odun gibi olsun hakikat olsun tek. Zulmü alkışlayamamam ,zalimi asla sevemem Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem …….. Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam. 12.03.2007 Çiğneri,çiğnenirim,hakkı tutar kaldırırım. ZAFER ERDAL EDB.ÖĞR --------------Tualimforum İmzam-------------- Aksini Belirtmediğim Takdirde Yazdığım Konular ALINTIDIR Liseler - Anadolu Liseleri - Fen Liseleri Anaokulu - İlköğretim Sınav Soruları ve Ders Notları |
Tags |
12, 1921, istiklal marşının kabulü 12 - 1921, istiklal marşının kabulü ile ilgili genel bilgi, istiklal marşının kabulü konulu genel bilgi, kabulu, marsinin, mart, İstiklal |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
İstiklal Marşının Uyak Düzeni - İstiklal Marşının Ölçüsü | SERDEM | Türkçe-Edebiyat-Dil Bilgisi | 1 | 30.05.19 16:40 |
İstiklal Marşı ile İlgili Kompozisyon - İstiklal Marşının Kabulü Konulu Kompozisyon | Nokia | Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Kompozisyonlar | 4 | 01.03.17 15:31 |
İstiklal Marşı ile İlgili Özlü Sözler - İstiklal Marşının Kabulü Konulu Özlü Sözler | Nokia | Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Özlü Sözler | 3 | 01.03.17 15:30 |
12 Mart İstiklal Marşı’nın Kabulü Hakkında Bilgi | Okyanus | Belirli Gün ve Haftalar Genel Bilgi | 0 | 27.02.13 14:51 |
İstiklal Marşı’nın Kabulü (12 Mart 1921) | SERDEM | Tarih | 0 | 05.05.12 14:37 |