|
Kayıt ol | Yardım | Üye Listesi | Ajanda | Bugünki Mesajlar | Arama |
Belirli Gün ve Haftalar Genel Bilgi Belirli gün ve haftalarla ilgili genel bilgiler.Belirli gün ve haftalar ile ilgili genel bilgiler... |
| LinkBack | Seçenekler |
15.03.08, 09:07 | #2 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Mar 2008 Nerden: Erzurum
Mesajlar: 7.017
Konular: 5376 Rep Puanı:8872 Rep Gücü:112 RD: Ettiği Teşekkür: 353 264 Mesajına 784 Kere Teşekkür Edlidi : | Cumhuriyet Bayramı Cumhuriyet Bayramı Cumhuriyet Bayramı her yıl 29 Ekim’de ulusça, kıvançla kutladığımız bir milli gündür.Bu günde yurdumuzun hemen her yerinde ve okullarımızda törenler düzenlenir, konuşmalar yapılır, şiirler okunur ve şölenler verilir. Bugün bizim için önemli ve değerli bir gündür.Çünkü bugünde, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet kurulmuş ve insanlar Cumhuriyetle birlikte özünde var olan özgürlük ve eşitlik gibi unsurları kavramıştır.Cumhuriyet bir halk yönetimi şeklidir.Cumhuriyt yönetiminde egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.Zaten ulu önder Atatürk’ün de dediği gibi : “ Türk ulusunun yaradılışına ve yaşantısına en uygun olan yönetim şekli Cumhuriyettir.”Atatürk bu sözüyle, Türk ulusuna yakışan yönetimin Cumhuriyet olduğunu belirtmiştir.Çünkü Cumhuriyet bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik gibi kavramları içinde barındırır.Bağımsızlık , özgürlük ve eşitlik Türk ulusunun önem verdiği unsurlar olduğu için, Türk ulusu ancak bir Cumhuriyet yönetim şekliyle yönetilebilir.Cumhuriyete kavuşmamız tabiki de kolay olmamıştır.Çünkü atalarımız uzun yıllar bu uğurda savaşıp, kanlarını ve canlarını vermişlerdir. Onlar bu uğurda korkusuzca savaşıp bizlere rahat, huzurlu ve mutlu bir toplum bırakmamak için ellerinden geleni yapmışlardır.Biz Cumhuriyetle huzura, rahata ve mutlu bir yaşama kavuştuk.Bu yüzden atalarımızın bizlere bıraktığı Cumhuriyetin anlam ve önemini kavramak için her yıl 29 Ekim’de kıvançla bu milli bayramı kutlar, ulusça seviniriz. Unutmayalım ki! CUMHURİYET bizim için en büyük bayramdır. Kübra VATAN Gümüşova İlköğretim Okulu 8.Sınıf Öğrencisi Düzce ( Alıntı ) --------------Tualimforum İmzam-------------- Belirli Gün ve Haftalar Genel Bilgi Belirli Gün ve Haftalar Konuşma Metinleri Belirli Gün ve Haftalar Şiirleri Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Özlü Sözler Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Resimler Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Kompozisyonlar Nokia |
15.03.08, 09:08 | #3 (permalink) |
Moderator Üyelik tarihi: Mar 2008 Nerden: Erzurum
Mesajlar: 7.017
Konular: 5376 Rep Puanı:8872 Rep Gücü:112 RD: Ettiği Teşekkür: 353 264 Mesajına 784 Kere Teşekkür Edlidi : | Cumhuriyet Nasıl İlan Edildi Cumhuriyet Nasıl İlan Edildi *Aşağıda cumhuriyetin ilanını meclis muhabiri olarak izlemiş bir yazarımızın anısını okuyacaksınız. O günlerde bütün gazeteciler ve halk merakta idi. Bir yenilik var… Fakat bu nedir ? Bir türlü belli olmuyordu. Ben o zamanlar Öğüt Gazetesinde çalışıyordum. Meclisin bütün toplantılarına devam ediyordum. Atatürk Çankaya'da kendisine konuk olan arkadaşlarına Cumhuriyet'i ilan etmenin zamanı geldiğini, bildiriyor. Bunun için anayasada değişiklik yapmak gerektiğini açıklıyordu. 28 Ekim 1923 günü konukları gittikten sonra İsmet İnönü ile birlikte anayasada ne gibi değişiklikler yapılacağını görüştüler. 1923 yılının Ekim ayının yirmi dokuzuncu Pazartesi sabahı idi. Güneşli bir hava. Samanpazarı ve Karaoğlan'dan insanlar sel gibi meclise doğru akıyordu. Kalpaklı, başlıklı, fesli erkekler ve bunların arasında kadınlar, meclisin karşısındaki Millet Bahçesi'ne meydana toplanmışlardı. Halk Millet Meclisinin kararını merakla bekliyordu. Birçokları tanımadıkları milletvekillerine yaklaşıyor, haber soruyordu. Güneş battı. Karanlık bastı. Buna rağmen halk dağılmıyordu. Hepimiz sabırsızlıkla bir haber bekliyorduk. Meclisin dar kapısından bir milletvekili çıktı. Orada bulunan gazeteciler, hepimiz milletvekilinin etrafını çevirdik. Milletvekili : - Şu dakika içerde pek mutlu ve tarihsel kararlar veriliyor, dedi. Dışarıya sızan haber bu kadardı. Akşam saat on sekiz kırk beş'ti Millet Meclisi oturumu açıldı. Donuk bir ışık. Sağda dinleyicilere ayrılmış bir yer, solda gazeteciler balkonu, ortada okul sıralarında oturmuş milletvekilleri, Atatürk yok. Bütün milletvekilleri sıkışık bir durumda oturuyorlardı. Bu sessizlik içinde İsmet İnönü : Anayasanın birinci maddesinin "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Türkiye Devletinin hükümet şekli cumhuriyettir" biçiminde değiştirilmesi için görüşme açılsın dedi. Değiştirilmesi istenen başka maddeler de vardı. Değişiklik isteği üzerine birçok milletvekili söz aldı. Heyecanlı konuşmalar yapıldı. Bu sırada milli şair Mehmet Emin Yurdakul söz alarak orada bulunanları "Yaşasın Cumhuriyet" diye bağırmaya davet etti. Bütün milletvekilleri tek bir vücut gibi harekete geçti, ayağa kalktılar. Gün görmüş gaziler, generaller, kalemleriyle, kılıçlarıyla bu memlekete hizmet etmiş kahramanlar dimdik durdular. Sonra hep bir ağızdan "Yaşasın Cumhuriyet" diye bağırdılar. Anayasa değişikliği görüşmeleri tamamlandıktan sonra değişiklik isteği oya sunuldu. Bütün eller "kabul" diye kalktı. Türkiye devletinin cumhuriyet olduğunu belirleyen değişiklik oy birliği ile kabul edildi. Saat sekiz buçuktu. Bu dakikadan itibaren Türkiye Devleti'nin adı Cumhuriyet olmuştu. Bu cumhuriyete bir başkan seçmek gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanlığı seçimine 158 milletvekili katıldı. Ankara milletvekili Gazi Mustafa Kemal Cumhurbaşkanlığına seçildi. Bu anda Kemal Atatürk meclis salonunda göründü. Alkışlar arasında kürsüye çıktı. Herkes Atatürk'ü dinliyordu. Konuşmasını bitirdiği zaman uzun uzun alkışlandı. Gök gürültüsünü andıran alkışlar arasında Atatürk yerine oturdu. Halk meclisin önünde bekliyordu. Cumhuriyetin ilanını ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanı seçildiğini duyunca coştu. Bu arada 101 pare top atıldı. Top sesleri Türk ulusuna cumhuriyeti ilan ediyordu. Türk ulusu, yıllardan beri hasretini çektiği egemenliğe ve cumhuriyete kavuşmuştu. Enver Behnan ŞAHPOLYO ( Alıntı ) --------------Tualimforum İmzam-------------- Belirli Gün ve Haftalar Genel Bilgi Belirli Gün ve Haftalar Konuşma Metinleri Belirli Gün ve Haftalar Şiirleri Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Özlü Sözler Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Resimler Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Kompozisyonlar Nokia |
01.10.09, 23:46 | #4 (permalink) |
S.Moderators Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910 Rep Puanı:11076 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 47 464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi : | --->: Cumhuriyet Bayramı ( Genel Bilgi ) 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Cumhuriyet Bayramı, 29 Ekim 1923'te Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)'nin Cumhuriyeti ilan etmesinin kutlandığı, Türkiye'nin resmî bayramlarından biri. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılması ve Ulusal Kurtuluş Savaşı sonrası, M. K. Atatürk'ün önderliğinde Türkiye Devleti'nin bir cumhuriyet olduğu 29 Ekim 1923'te ilan edilmiştir. Cumhuriyet öncesi Osmanlı Devleti, hüküm sürdüğü 624 yılda 36 padişah tarafından yönetilmiştir. Son padişahı Vahdettin'dir. Padişah, şah, kral, hakan, sultan gibi tek kişiye dayalı yönetim sistemine "mutlakiyet" denir. Mutlakiyet yönetiminde egemenlik kayıtsız şartsız tek bir kişidedir. Mutlakiyetle yönetilen ülkelerde zamanla ülkeyi yöneten tek kişiye yardımcı olsun diye meclis kuruldu. Meclis üyeleri halkın dileklerini yöneticiye duyurur, yasa tasarısını hazırlardı. Bu yasa taslakları yönetici tarafından benimsendiğinde yasalaşırdı. Bu yönetim biçimine "meşrutiyet" denir. Meşrutiyette meclisin yetkileri sembolik düzeyde olabileceği gibi, bir cumhuriyetteki kadar geniş de olabilir. Osmanlı Devletinde 1876 ve 1908 yıllarında iki kez meşrutiyet ilan edilmiştir. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Meşrutiyet'in ilanından 6 yıl sonra, 1914'te başladı. Bu savaşa dünyanın belli başlı devletleri katıldı. Dört yıl süren savaş, İttifak Devletleri'yle birlikte Osmanlı İmparatorluğu'nun yenik sayılmasıyla sonuçlandı ve Osmanlı toprakları İngiltere, Yunanistan, Fransa, İtalya gibi devletler tarafından işgal edildi. Cumhuriyetin ilanı Mustafa Kemal ATATÜRKMustafa Kemal Paşa, Osmanlı hükümeti tarafından, bölgede düzeni sağlaması için Osmanlı Devleti'nin bir gemisi ile, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a gönderildi. Ülkenin çoğu ilinde kongreler düzenledi. "Tek bir egemenlik var, o da Milli egemenliktir. Ülkeyi, yine ulusun kendi gücü kurtaracaktır." ilkesiyle, yurdun her tarafından gelen ulus temsilcileri (milletvekilleri), 23 Nisan 1920 günü Ankara'da Büyük Millet Meclisi'nde toplandı. Meclis, Mustafa Kemal Paşa'yı "Meclis Başkanı" olarak seçti. Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde Büyük Millet Meclisi, Türk Kurtuluş Savaşı'nı başlattı. Halk ve düzenli ordular düşmana karşı savaş verdiler, omuz omuza mücadele ettiler. Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanmasını takiben 1 Kasım 1922'de TBMM saltanatı lağvetti. Padişah Vahdettin "vatan haini" ilan edildi ve yurdu terk etti. 24 Temmuz 1923 tarihinde, İsviçre'nin Lozan şehrinde, Lozan Üniversitesi'nde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileri ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika, SSCB ve Yugoslavya temsilcileri tarafından Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile yeni bir devletin temelleri atılmıştır. Fakat, devletin yönetim biçimi henüz belirlenmemiştir. İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, 11 Ağustos 1923'te ilk toplantısını yaptı. 13 Ekim 1923'te Ankara başkent ilan edildi. Atatürk; egemenliğin ulusa dayandığı bir sistem olan cumhuriyet yönetiminin ilanı için hazırlıklar yapmaya başladı. 28 Ekim 1923 akşamı yakın arkadaşlarını Çankaya'da yemeğe çağırdı. Onlara, "Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz." dedi. 29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti. Böylece, Türkiye devletinin yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, adı "Türkiye Cumhuriyeti Devleti" olarak belirlendi. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, ilk "Cumhurbaşkanı" oldu. Cumhuriyetin ilanı, yurtta sevinç ve coşku ile karşılandı. Cumhuriyette Atatürk'ün de söylediği üzere, "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur." Ulus, kendini yönetme yetkisini, kendilerine temsil eden milletvekilleri aracılığı ile kullanır. Cumhuriyet yönetiminde, yurttaşın seçme ve seçilme hakkı vardır. Seçilen temsilciler, yasaları tasarlar ve yöneticileri ulus adına denetler. Ulus, seçimle yöneticileri seçebilir. Bayram kabul edilmesi 29 Ekim 1923'te TBMM, Teşkilât-ı Esasiye Kanunu'nda (1921 Anayasası) yaptığı değişiklikle, devletin yönetim biçimini "cumhuriyet" olarak ilan etti. Bu ilan, aynı gece atılan 101 pare top ile kutlandı. 1924 yılında, "cumhuriyetin ilanı" şenliklerle kutlandı. 2 Şubat 1925'de, Hariciye Vekaleti'nce (Dışişleri Bakanlığı) düzenlenen bir kanun teklifinde 29 Ekim'in bayram olması önerildi.[1] Bu öneri metninde "Medeni ülkelerden her biri kendisi için millî bayram olmak üzere tek bir gün kabul etmiştir. Her millet bu şekilde belirlediği günü, resmî özel gün sayarak yalnız o günü gerek ülke içinde, gerek dış temsilciliklerinde millî törenle icra eder... Yabancılara da kutlattırılması gereken, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve milletimizin resmî özel gününü öteki medeni ülkeler gibi bir gün olarak belirlemek lazımdır. O gün ise cumhuriyetin ilanı günü olan 29 Ekim'den başkası olmamalıdır."[1] dendi. Bu teklif Meclis Anayasa Komisyonu tarafından incelendi ve 18 Nisan 1925'te karara bağlandı. 19 Nisan'da bu teklif TBMM tarafından kabul edildi. 628 sayılı bu kanun ile 29 Ekim, 1925'ten itibaren "bu gün", ülke içinde ve dış temsilciliklerde bayram olarak kutlandı. 628 Numaralı kanun metni: Madde 1 - Türkiye dahil ve haricinde devlet namına yapılacak bayram merasimi cumhuriyetin ilan edildiği 29 teşrinievvel günü icra edilir. Madde 2 - İşbu millî bayram merasiminin icrasiyle sair bayramlarda icra olunacak merasimin tarzı İcra Vekilleri Heyeti'nce tayin olunur. Madde 3 - Bu kanun neşri tarihinden muteberdir. Madde 4 - Bu kanunun icrasına İcra Vekilleri Heyeti memurdur. Cumhuriyet sonrası 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı günü, bütün resmî daireler, özel işyerleri ve eğitim kurumları resmî tatildir. Tatil, her yıl 28 Ekim günü, saat 13:00'de başlar. Ulusal bir bayram olan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, günümüzde de her yıl resmî törenlerle kutlanır. Stadyumlarda kutlama törenleri düzenlenir. 29 Ekim günü tüm okullar, meydanlar süslenir, çeşitli etkinlikler yapılır. Okullarda şiirler okunur, marşlar söylenir. Cumhuriyetle ilgili oyunlar, sergiler, paneller halka açık olarak düzenlenir. Çoğu yurttaş, kutlama amacıyla evlerine kırmızı-beyaz Türk Bayrağı'nı asar. Cumhuriyet, yurttaşların seçme ve seçilme hakkının olduğu bir yönetimdir. Ulus temsilcilerinin kabul ettiği yasalarla ülkenin yönetilmesidir. Cumhuriyet yönetiminde söz ulusundur. Cumhuriyeti korumak, kollamak, yaşatmak her Türk vatandaşının ödevidir. --------------Tualimforum İmzam-------------- Aksini Belirtmediğim Takdirde Yazdığım Konular ALINTIDIR Liseler - Anadolu Liseleri - Fen Liseleri Anaokulu - İlköğretim Sınav Soruları ve Ders Notları |
01.10.09, 23:47 | #5 (permalink) |
S.Moderators Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910 Rep Puanı:11076 Rep Gücü:20 RD: Ettiği Teşekkür: 47 464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi : | Cumhuriyet Türkiye'sine Bir Bakiş CUMHURİYET TÜRKİYE'SİNE BİR BAKIŞ Yirminci yüzyılın başında, hattâ Cumhuriyet'in kurulduğu yıllarda, Türkiye'nin bir ucundan öteki ucuna, tarımda karasaban dönemi yaşanıyordu; Türkiyede traktör, İlaçlama âleti, ziraî ilâç, kimyevî gübre üretilmiyordu; köylümüz bunları kullanmayı bilmiyordu. Tarım teknolojisi bin yıl öncekinden pek farklı sayılmazdı. Cumhuriyet döneminde, nüfusumuz 10 milyon civarından 50 milyonun üstüne yükseldiği halde, Türkiye halkı 1923'tekinden daha iyi besleniyorsa, bunu bilim ve teknolojideki ilerlemelere ve artan üretim gücüne borçluyuz. Cumhuriyetten bu yana nüfusu beş katına yakın artış gösteren Türkiye'nin, bu süre içinde, buğday üretimini sekiz katına yakın arttırabilmesi (ve başka tarımsal üretim alanlarında ayni gelişmelerin görülmesi) sayesindedir ki, Türkiye bugün kendi nüfusunu besleyebilecek sayılı dünya ülkeleri arasında bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin kurulduğu günlerde, ülkede sanayi teknolojisi Batı Avrupa'nın XIX. yüzyılın başında ulaştığı teknolojiden bile geri idi. 1915 yılına ait istatistik bilgilerine göre, elektrik gücü kullanan tesisler son derecede azdı ve bunlara sadece bir iki şehirde rastlanabilirdi. Ülke, elektrik çağ! şöyle dursun, buhar çağına bile tam olarak geçmiş sayılmazdı. Dereler üzerinde kurulup su gücü ile dönen basit değirmenler, sanayi sektörünün önemli bir kesimini oluşturuyordu. Çeşitli üretim kollarında, işyeri başına düşen ortalama işçi sayısı 2 veya 3'ten ibaretti. Hiçbir faaliyet kolunda ortalama işçi sayısı 5'in üstüne çıkmıyordu, iş yerleri, genellikle, "küçük zanaat" kategorisine giren atölyelerden ibaretti. Üstelik, irili ufaklı bu iş yerlerinin üçte ikiden fazlası Türk'lerin mülkiyetinde değildi. Yurt içi pamuklu dokuma tüketiminin yüzde 2'si yerli fabrika, yüzde 23'ü el tezgâhları ve yüzde 75'i ithal ürünleriyle karşılanıyordu. İthal edilen pamuklu dokuma ürünleri, yerli fabrika üretiminin 38 katı civarında idi. İleri Avrupa teknolojisi, Anadolu'un el dokumacılığını da yavaş yavaş yok ediyordu. Türkiye pamuk üretimine elverişli bir ülkedir. Fakat Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda, insanımızın doğduğu zaman sarıldığı, yaşadığı sürece giydiği ve öldüğü zaman kefenlendiği bezlerin çoğu Türkiye'de üretilmiyordu. Kaput bezi, Anadolu'nun pazar yerlerinde "Amerikan bezi" diye satılıyordu. Birçok yurttaş için, sırtına mintan, ölüsüne kefen bezi bulmak büyük sorundu. Atatürk'ün Sümerbank bez fabrikalarıyîa başlattığı Türk dokuma ve konfeksiyon sanayii, bugün kaliteli ürünleriyle, Türk müteşebbislerinin, teknik elemanlarının ve işçilerinin başarılı çalışmalarıyla, Avrupa ve Amerika pazarlarında rahatça rekabet edebilir hale gelmiştir. Dönüm başına elde edilen pamuk miktarındaki büyük artış da, tarım teknolojisinde ve sulamadaki ilerlemenin sonucudur. 1920'lerin Türkiyesinde, şeker üretecek bir tek fabrika yoktu. İklim sarfları şeker pancarı üretimine elverişli olan Türkiye, şekerini Rusya'dan, Orta Avrupa'dan getirirdi. Bugün, Türk köylüsü şeker pancarı üretiminde, dönüm başına sağlanan verim bakımından dünyanın en ileri ülkeleri düzeyine erişebilmiştir; bugün ülkemizde yalnız şeker pancarı ve şeker değil, bir şeker fabrikasını kurabilmek için gerekli olan makina ve cihazlar da üretilmektedir. Cumhuriyet döneminin başlarında, köylümüz, kullandığı kazmanın, küreğin sapını ağaçlardan kesip yontar, fakat bunların ucuna takacağı çok basit bir çelik parçası için yabancı ülkelerin mamullerini arardı. Bundan otuz yıl önce bile, Türkiye'de traktör sayısı yok denecek kadar azdı. Ülkemizde traktör, kamyon, otomobil, otobüs üretilmesi şöyle dursun, bu araçların en basit parçalan bile yapılamıyordu. Kısa bir süre öncesine kadar tarlalarına traktör girmeyen Türkiye, bugün -teknoloji transferi yoluyla da olsa- ihtiyacı bulunan traktörleri büyük ölçüde yurt içinde üretebilmektedir. Kamyon ve otomobil yapabilen, bazı Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine motorlu araçlar ihraç edebilen Türkiye, arîtk yirminci yüzyılın başındaki, hattâ ortalarındaki Türkiye değildir. Bugün, büyük kapasitede üç ve orta boyda birçok demir-çelik tesisine sahip olan Türkiye, artık demiryollarının yalnız raylarını değil, vagonlarını, hattâ lokomotif-lerini üretebilecek düzeye gelmiştir. Kimyevî gübre, petro-kimya sanayilerini kurmuştur. 1923'te, hattâ daha sonraları, bir torba çimento, basit bir musluk veya birkaç metre su borusu bile imâl edemeyen Türkiye, bugün her çeşit inşaat malzemesini üretmekte, bir kısım ürünlerini yurt dışına satabilmektedir. Bir torba çimento yapamadığı için çimentoyu İngiltere'den, fayansı ispanya'dan, bir tabaka cam üretemediği için pencere camını çeşitli Avrupa ülkelerinden getiren Türkiye, bugün, çimentoyu da, fayansı da ihraç eden, ürettiği camları Avrupa ve Amerika'da pazarlayabilen bir ülke haline gelmiştir. 1923'te bir devlet binası, bir hastahane inşa edilirken, yalnız demiri, çimentoyu, sıhhî tesisat malzemesini, boyayı, kiremiti vb. değil, mühendisi, ustayı ve kalifiye işçiyi bile dışardan getirmeğe mecbur olan Türkiye, bugün dış ülkelerde büyük bayındırlık işlerinin, dev inşaatların yapımını yüklenebilmededir. Öğrencilerin elindeki basit bir kurşunkalemi, silgiyi, kitap ve defter kâğıdını üretemeyen; yalnız dikiş makinasını değil, dikiş ipliğini bile yapamayan; sofradaki bardağı, tabağı, çay-kahve fincanını bile dışardan almağa mecbur olan Türkiye artık geçmişte kalmıştır. Cumhuriyet kurulduğunda elektrik üretimi sıfıra yakın olan; bir tek köyünde bile elektrik bulunmayan; hattâ iki veya üçü hariç, bütün il merkezleri elektriksiz olan Türkiye, bugün bütün illerini enterkonekte elektrik şebekesine bağlayabilmiş, bütün ilçelerini elektriğe kavuşturmuş; hattâ illerinin bir çoğunda elektriksiz köy bırakmamıştır. Türkiye'nin her köşesini elektrik enerjisine kavuşturma yolunda büyük mesafe alınmıştır. Sadece, bazı alanlardan birkaç örneğini verdiğimiz ve saymakla bitmeyecek olan bütün bu ilerlemeler yeterli midir? Kesinlikle hayır!... Cumhuriyet dönemine girerken Türkiyenin hareket noktası çok gerilerde idi. Bilim, teknoloji ve eğitim alanında, ileri ülkelerle aramızda büyük bir uçurum vardı. Bilim, teknoloji ve çağdaşlaşma hamlesine 1632' de tahta geçen Birinci Petro ile başlayan Rusya, hatta Osmanlı devletinden ayrılan Balkan ülkeleri bile, bu alanlarda Osmanlı devleti ile kıyaslanamayacak kadar ilerde idiler. Çağdaşlaşma hamlesine 1860'larda başlayan Japonya, Osmanlı devletinden farklı olarak, millî bütünlüğe sahip bir ülke idi; çağdaşlaşma atılımını başlattığı sırada parçalanma değil, yükselme yolunda bulunuyordu; istilâ tehditlerinden uzaktı. Tarih boyunca, dünyada, yabancı istilâsına ve hırsına en çok hedef olan bölge Osmanlı devletinin bulunduğu bölge iken, Japonya, çağlar boyunca dünyanın en az istilâ görmüş köşesinde yer almıştı. Resmî bir devlet dininin bulunmayışı, dinin devlet işlerine karışmaması ve çağdaşlaşmaya en küçük ölçüde karşı c'ıkmaması, Japonya'nın bir başka özelliği idi. Belki de en önemli fark olarak Japonya, daha 1918 de öğrenim çağındaki çocukların % 98'ini okula kavuşturmuş bulunuyordu. Halbuki, 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti, çocuklarının % 90'ı okuldan yoksun bir ülke devralmıştı; Üsteliki eğitimden yararlanır gibi görünen çok sınırlı sayıdaki evlâtlarımızın büyük çoğunluğu da, çağdaş bilim ve eğitimle hiç ilgisi olmayan medreselere deyam eder durumda idiler. Aşağıda göreceğimiz üzere, Cumhuriyet kurulduğunda, her alanda olduğu gibi eğitim alanında da hareket noktası çok gerilerde idi. Düşününüz ki, bütün Türkiye'de liselerin dokuzuncu, onuncu, onbirinci ısınıflarında okuyan öğrencilerin sayısı sadeee 1247'den ibaretti... Hiçbir alanda yeterli sayıda yetişmiş eleman yoktu. 1911 Trablus ve 1912'deki Büyük Zafer'e kadar, Türk Milleti, üç ayrı kıt'ada ve pek çok cephede âdeta aralıksız savaşmağa mecbur kalmıştı. Cumhuriyet yönetimi, bir uçtan bir uca harap, insangücü kaynakları erimiş, üstelik Osmanlı döneminin dış borçlarının bir kısmını ödemeğe mecbur, yoksul ve bitkin bir ülke devralmıştı. Kurtuluş Savaşı destanı bu şartlar içinde yaratılmıştı. Türk Milleti,; bilim ve teknoloji atılımını da, bu güçlükler içinde başlatmağa mecburdu. Bütün bu gerçekler ve güçlükler göz önünde tutulursa, Türkiyenin Cumhuriyet döneminde yaptığı atılımın önemi ye değeri daha iyi anlaşılır. Hareket noktasının ne olduğu iyi bilinirse, Türkiye Cumhuriyetinin sağladığı başarılar küçümsenemez. Ancak, Atatürk Türkiyesinin evlâtları, sağlanan başarıyı hiçbir şekilde yeterli göremezler. Önümüzde,aşılması gerekli çetin ve uzun yollar bulunduğunu da bilmelidirler. Atatürk'ün, daha Cumhuriyetin Onuncu yılında söylediği gibi "az zamanda çok ve büyük işler yaptık" diye sevinsek bile, hemen bu cümlenin ardından büyük önderin söylediği şu sözleri de hatirlamamız gerekir: "Fakat yaptıklarımızı asla yeterli görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak meeburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve en medenî ülkeleri seyiyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü çağdaş medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız... Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekîdir. Çünkü Türk milleti, millî birlik ve beraberlik içerisinde güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meş'ale, müsbet ilimdir". Bilim ve teknoloji yarışının hızlanarak sürüp gittiği dünyamızda, Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençlere düşen görev bu bilim meş'alesine sahip çıkmaktır. Hiç şüphe yok ki, Cumhuriyet gençliği, Atatürkün ne derecede elverişsiz şartlar içinde ne kadar büyük güçlükleri aştığını hatırlayarak, onun engin yurtseverliğinden ve aydınlık düşüncelerinden ilham alarak, çağdaş bilim ve teknolojiye egemen olacak, en çetin güçlükleri yenecektir. Turhan Feyzioğlu Atatürk Araştırma Merkezi Üyesi --------------Tualimforum İmzam-------------- Aksini Belirtmediğim Takdirde Yazdığım Konular ALINTIDIR Liseler - Anadolu Liseleri - Fen Liseleri Anaokulu - İlköğretim Sınav Soruları ve Ders Notları |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Cumhuriyet Bayramı İle İlgili Resimler-29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Resimleri | Başak | Belirli Gün ve Haftalar ile İlgili Resimler | 12 | 20.10.16 22:24 |
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile İlgili Öğrenci Konuşması - Cumhuriyet Bayramı | Güllü | Belirli Gün ve Haftalar Konuşma Metinleri | 3 | 17.10.16 23:53 |
Cumhuriyet Bayramı E-Kartları - Cumhuriyet Bayramı ile İlgili Kartlar | Okyanus | E-Kart | 3 | 27.10.15 13:18 |
Tıp Bayramı ( Genel Bilgi ) | Nokia | Belirli Gün ve Haftalar Genel Bilgi | 0 | 15.03.08 10:56 |
Türk Dil Bayramı ( Genel Bilgi ) | Nokia | Belirli Gün ve Haftalar Genel Bilgi | 0 | 15.03.08 08:37 |