Kalbin mi, Mantığın mı Sesini Dinlemeli?
Hepimizin gün içinde ortalama on bin kez karar verdiğimizi biliyor musunuz? Elbette, bütün hepsi hayati önem taşımıyor.
Yaşamın içinde sık sık seçim yapmak zorunda kalıyoruz. Bazen kalbimizin peşinden gidiyoruz, bazen mantığımızın sözünü dinliyoruz. Son derece basit olan kararların yanı sıra, tüm yaşamımızı değiştirecek kararlar almak zorunda da kalıyoruz.
Sizde kararlarınızı içinizden geldiği gibi verenlerden misiniz? Hatta bu yüzden, aklın yörüngesinden çıkamayanlar tarafından suçlandığınız oldu mu? Siz bu durumda rahatlıkla gülümseyip geçebilirsiniz çünkü bilim adamları, kalbin sesini dinlemenin de seçimler üzerinde çok büyük etkisi olduğunu ispatladılar. Duygularımız iyi kararlar vermemizde vazgeçilmez bir rol oynuyor.
İnsan yaşadığı olayların sonuçlarını kendince tahlil eder. Yaptığı tercihlerin hangisinin kendine faydalı, hangisinin zararlı olduğunu zaman geçtikten sonra gözlemleme şansına sahip olur. Böylece bilinç altımızda fark etmediğimiz bir başvuru kaynağı oluştururuz. Bir karar vermemiz gerektiğinde, beynimiz hemen eski tecrübelerini yardıma çağırır ve içinde bulunduğu durumla kıyaslama yapar.
Bir seçim yapmanız gerektiğinde, hani birden içinize bir kurt düşer ya? Anlayamadığınız garip bir sıkıntınız olur. Hatta, vücudunuz, karın ağrısı, dizlerin titremesi gibi, biyolojik tepkiler vererek aslında sizi uyarıyordur. İşte bütün bu işaretler, bilinçaltında daha önce depolanan tecrübelerin sonunda yapılan kıyaslamanın simgeleridir. Yani, bedeniniz ve sezgileriniz, önceden buna benzer bir takım olaylar yaşadığınızı ve sonucunda pişmanlık duyduğunuzu hatırlatmaya çalışıyordur.
Unutmayın ki, bu sinyaller çok önemlidir. Göz ardı etmek, sizi yanlışa sürükleyebilir. En doğru olan mantığın ve kalbin ortak aldığı karaları uygulamaktır. Çoğunlukla sonucunun çok önemli olaylara sebep olmayacağı durumlarda, kalbin sesini dinlemek doğru seçimdir. Ancak sadece sezgilerle seçim yapılamayacak bir olayın içindeyseniz, mutlaka aklın ve kalbin uyuştuğu bir yol bulmaya çalışın. Aşkın acısını çekenler, genellikle içlerinden gelen sesi dinlemediklerini söylerler. Aslında birisini gördüğümüz anda, sezgilerimiz ve mantığımız bir olup bize doğru sinyali yollarlar. Nedense hepimiz kendimizi kandırmaya biraz meyilliyizdir. O sesi duymamak ya da bedenimizin yolladığı işaretleri görmemek için elimizden geleni yaparız. Oysa bir dinlemeyi öğrensek!
Aşkın hayatınızda önemli bir yeri varsa, kendinizi yorucu ve umut kıran tecrübelerden uzak tutmak istiyorsanız, kalbinizin ve aklınızın birlikte verdiği kararları duymayı öğrenin. Bazen bir güzel göz, hoş bir söz uğruna harcanan bir ömür olabiliyor. Gerçekten içinizde sizi hep daha iyi ve güzele götürecek bir ses var, kulak verin!