Antalya Ağıtları
ELİF BACI NİNNİSİ
Elif Bacı, Göktepe Yaylası'nın en güzel kadınıydı. Kocası askere gitmişti. Kundağındaki oğlu Ali ile obada yalnız başına kalıvermişti. Göktepe Yaylası'na güz geldimi, göç başlar. O yılın güzünde de, konu komşu hep beraber göçe hazırlanıyordu. Sabahın tez vaktinde yola çıkacaklardı. Elifte gözü olan Çil Hacı, bunu fırsat bildi. Elife bir oyun etti. Kara bulutlara bakıp bakıp,
"Sağanak bastırsa, halimiz nice olur" diye obayı geceden göçürdü. Elifi yaylanın başında yalnız koydu. Niyeti kötüydü. Elifin sabah tez vakit, oğlunu alıp garip başına yollara düşeceğini biliyordu. "İşte o zaman.." diye, bıyık altından gülüyor, ellerini oluşturuyordu Çil Hacı.
Elif Bacı, sabah obanın göçtüğünü görünce şaşkına döndü. Başına bir iş geleceğini sezdi. Olsa olsa Çil Hacı'nın oyunuydu bu. Anlamakta gecikmedi.
Yükünü, sarı deveye vurdu. Ali'nin kundağını, beşiğini de*venin üstüne sardı. Kendi önde, devesi arkada, bayırdan aşağı vurdu, yürüdü. Irz düşmanı Çil Hacı'nın eline düşmemek için gittiği yol, başka bir yoldu. Bir yandan gök gürlüyor, bir yan*dan da deli dolu yel savuruyor, bir yandan dizine koymayan çalı-çırpı, diken her yanını çizip kanatıyordu. Elif Bacı, Ali'*nin beşiğine bir göz atıyor, "Dayan yavrum..." diyordu ama, onu can evinden vuran acı gerçeği nice sonra fark etti. Ali'nin sesi soluğu çıkmıyordu. "Acep nesi var?..." diye sarı deveyi çöktürünce bir de ne görsün?
Beşik boş...
Hemen yükünü derede, deveyi bayırda bıraktığı gibi, gel*diği yollardan çılgın gibi geri dönüverdi. Kara bulutlar patladı. Yağmur boşandı. Elif Bacı dövüne dövüne Ali'yi arayıp buldu ama, nafile....
Kundağı bir dala asılmış, körpecik vücudunu akbabalar çoktan paylaşıvermişlerdi.
İşte Elif Bacı Ninnisi, bu acı olayın üzerine yakılmış bir ağıttır.
1)
Sarı çizmem elimde kaldı
Iltarımı sorman belimde kaldı.
Allahım bebek Ali'mi aldı.
Ben Ali'mi dalda koydum da nenni...
Gözlerimi yolda koydum da nenni...
Allahından bul emi Çil Hacı,
Neme gerekti, o gün Pazarcı?
Oğlunu verdi de, namus vermedi Elif Bacı.
Ben Ali'mi dalda kodum nenni.
Gözlerimi yolda kodum da nenni...
2)
Bir ananın ölen çocuğu ardından yaptığı yas
(Ormana Kö*yü - Akseki)
Ağlarım oğlum özümden
Esme esen, yağma yağmur
Kanlar domurdu gözümden
Koz dibinde Esadım var
Ben de ayrıldım Allahım
Hoşundu tifo derdi hoşundu
Pek çok sevgili kuzumdan
Gel git yavrum ayakların üşüdü
Pek sevdiğim bal bülücüm
Hepisinin içinde sevgisi baş idi.
Yanakları al bülücüm
Anan sensiz duramayacak
Öpmeye kıyamazken
Oyalanma gel bülücüm
Sevmeye doyamazken
Yitirdim güzel bülücüm
Toprağa döşediğim bülücüm.
Deydi mi ki nazar bülücüm
Durmaz anan aklını bozar bülücüm.
3)
Gelin kız kardeşe ağıt:
Ah'!.. Ah!..
Çattılar kazan taşını
Bozdular gelin başını
Ayırdılar benden kardeşimi
Sala sesini duydunuz mu?
Beni nere teslim ettin
Ufacıkken boynumu büktün
Kaybettiğim benim anam
Gayri ana dayanamam
Şimdiden sonra halim yaman.
Bir gelin yitirdik gördünüz mü?
Kardeşimden ayırmaya kıydınız mı?
Yorumdum dostlar yorumdum
Çifte kurşunla vuruldum
Kardeşimden ayrıldığımdan
Ben kaderime darıldım
Bir gelin yitirdik gördünüz mü?
Kardeşimden ayırmaya kıydınız mı?
4)
Başka bir ağıt:
Öldüm Allah yana yana
Çıktığım merdiveni ine ine
Ben bu kaderi ne işleyeyim
5)
Eşini askerde kaybeden bir kadının ağıtı:
Yukarı mahallede yanan evim
Bitlis'teki kalan beyim
Sandıkçı Ahmet benim beyim
İstanbul'un baş ustası
Olmuş Bitlis'in hastası
Askerde kalan beyim
İrafa kabımı dizemedim
Orta yere kilim yazamadım
Yük yığıp karşında bakmadım
Eline bir su dökemedim
Eline peşkir veremedim
Çarşıya yollayıp ardından
Bakamadım beyefendim.
6)
Annesini kaybeden bir kızın ağıdı.
Ana deyen yorulur mu?
Karlı dağlar ayrılır mı?
Hiç anasız durulur mu?
Durmam anam durmam
Kalkıp ben ele varamam
Gayri ben seni göremem
Ben anasız kuzu oldum
Anam öleli sarardım soldan
Övey ananın elinde
Ben de köşelerde kaldım
Anacığım beni kime koydun gittin
Beni nere teslim ettin
Ufacıkken boynumu bükün