Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 47
464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi
:
Dil Bilgisinin Bölümleri A. DİL BİLGİSİNİN BÖLÜMLERİ Bir dili, seslerinden kelime gruplarına ve cümlelerine varıncaya kadar bütün yönleriyle inceleyen, bunların kurallarını belirleyen bilim dalına dil bilgisi veya gramer denmektedir. Bütün bilim dalları gibi geniş bir araştırma alanı olan dil bilgisi de kendi içerisinde bölümlere ayrılmıştır. Dil bilgisinin bölümlerinden; 1. Ses bilgisi (fonetik) : Dilin seslerini, bunlar arasındaki ilgileri, ses olaylarını; 2. Yapı bilgisi (morfoloji) : Kelime ve kelime çeşitlerinin köklerini, eklerini, yapısını ve görevini; 3. Cümle bilgisi (sentaks) : Kelimelerin birbirleriyle olan ilgilerini ve cümleleri; 4. Anlam bilgisi (semantik) : Kelime ve kelime gruplarının anlamlarını, dildeki anlam olaylarını; 5. Köken bilgisi (etimoloji) : Kelimelerin kaynağını, hangi dilden alındığını, inceler. Dilin bölümlerini, kesin çizgilerle sınırlamak mümkün olmadığı gibi bunları birbirinden tamamen bağımsız olarak değerlendirmek de imkânsızdır. Özellikle anlam bilgisi, köken bilgisi ve yapı bilgisinin birbiriyle iç içe olması sebebiyle; anlam bilgisi ve köken bilgisi, yapı bilgisinin içinde değerlendirilir. Dil bilgisinin genellikle ses bilgisi, yapı bilgisi ve cümle bilgisi olarak üç bölümde incelenmesinin sebebi de budur. Dil bilgisi ve dil bilimi terimleri ayrı kavramları ifade ettiği için bu terimlerini birbirinin yerine kullanmamaya dikkat etmek gerekir. B. SES BİLGİSİ Ses bilgisi (fonetik); bir dilin seslerini, boğumlanma noktalarını, boğumlanma özellikleri vb . bakımından inceleyen dil bilimi koludur. Ses : Bir dil bilgisi terimi olarak ses; dilin parçalanamayan en küçük birimidir, temel taşıdır. Dilin, seslerden meydana gelen bir varlık olduğu, dilde asıl olanın konuşma olduğu, yazının sonradan ortaya çıktığı hatırlanırsa sesin dilin temelini oluşturmadaki önemi daha kolay kavranacaktır. Yalnız başına anlamı olmayan sesler birleşerek heceleri, heceler birleşerek kelimeleri, kelimeler de bir araya gelerek cümleyi oluşturur. Seslerin oluşumu : Konuşma sesi, akciğerlerden itilen havanın; nefes borusu, gırtlak, ağız boşluğu ve burundan geçerek dışarı çıkarken çıkış yolu üzerindeki organların (hançere, boğaz, ses telleri, küçük dil, geniz, damak, dil, dişler, burun kanalı, dudaklar) birbirine yaklaşıp uzaklaşması, daralıp açılması, yatık veya dik şekiller alması sonucunda oluşur. İnsan hançeresi tarafından belli bir kalıba dökülerek çıkarılan konuşma sesi dışındaki sesler, işlenmemiş, ham seslerdir. İnsan hançeresinin imkânları sınırlı olduğu için ancak sınırlı sayıda şekilli ses çıkarılabilir. Çeşitli dillerdeki seslerin birbirine benzerliği yanında bazı sesler, bazı diller veya diller grubu için tipiktir: Türkçe için ı, ñ (nazal n), ö, ş, ü; Arapça için ayın ve dad gibi. “ç, ı, ö, ş, ü” Türkçeye özgü harfler olduğu için internet ortamında bunlara en çok benzeyen harfler (c, i, o, s, u) kullanılmaktadır. Ancak Türkçe harfleri destekleyen yeni programlar da yavaş yavaş yaygınlaşmaktadır. Her dilin kendine özgü sesleri vardır. Çocukken, dillenme devresinde işitilen sesler yavaş yavaş taklit edilmeye başlanır ve hançere buna göre olgunlaşır. Bu dönem geçtikten sonra sesleri şekillendirmek güçleşir. Dilsiz veya lâl dediğimiz kişilerin konuşamama problemi işitme engelli olmalarından kaynaklanmaktadır. Bunlar, duyamadıkları için sesleri taklit yoluyla biçimlendirme becerisi gösteremezler. Yabancı bir dil, olgunluk döneminde öğrenilirken de o dile ait seslerin tam manasıyla çıkarılamamasındaki sebep budur. Mahallî ağız özelliklerini, ilköğretim çağında edebî dile ve yazı diline uydurma işi tamamlanmazsa sonraki yıllarda bu iş oldukça zorlaşacak ve bunun için özel bir gayret gerekecektir. SES - HARF ILGISI VE ALFABE : Sesin yazıdaki işareti, harftir. Türkçede ses ile harf arasında birebir ilgi vardır. Bir ses yazıda bir harfle gösterilirken, bir harfin okunuşunda da bir ses çıkarılır. Yani a, b, c, d gibi sesler yazıda birer harfle gösterilir. Almanca’daki ş sesinin, yazıda sch harfleriyle gösterilmesi gibi bir durum Türkçede yoktur. Meselâ, Türk kelimesinde T-ü-r-k olmak üzere dört ses, dolayısıyla dört harf vardır. Dilde esas olan sestir. Aynı ses, farklı alfabelerde farklı harflerle gösterilebilir. Değişen ses değil, harftir. Köktürk alfabesinden bugün kullandığımız alfabeye gelinceye kadar değiştirdiğimiz her yazı sisteminde aynı sesi başka başka şekillerle yazmamız, dilin temelinin ses olduğunu gösteren güzel bir örnektir. Bir dile ait seslerin yazıdaki işaretleri olan harflerinin belli bir sıraya konmuş bütünü alfabe adını alır. Alfabe terimi, α (alfa), β (beta) harfleriyle başlayan Yunan alfabesinin ilk iki harfinden ortaya çıkmıştır. Arap alfabesinin ilk harfi (elif), ikinci harfi (ba) olduğu için eski yazıda elifba terimi tercih edilmiştir. Bugün bazı dilciler, aynı mantıktan yola çıkarak alfabe yerine abece terimini kullanmaktadırlar. Milletlerin öğretim ve yayın hayatında kullandıkları ve resmen kabul ettikleri yazı sistemi, resmî alfabe adını alır. Resmî alfabelerde şekil kalabalığını ortadan kaldırmak için çoğu zaman birbirine yakın sesler birleştirilerek harf sayısı en az seviyeye indirilir, kolaylık sağlanmaya çalışılır. Dolayısıyla resmî alfabeler, dildeki bütün sesleri göstermezler. Dil uzmanları, dilin bütün seslerini göstermek için resmî alfabede bulunmayan ilave işaretleri de içine alan zenginleştirilmiş alfabe kullanırlar. Bu alfabeye ilmî alfabe, çeviri yazı alfabesi veya transkripsiyon alfabesi denir. Transkripsiyon alfabesi, bütün sesleri gösterme imkânı tanıdığı için özellikle çevri yazıda ve ağız araştırmalarına ait metinlerde kullanılır. İlmî yazıların bazılarında ise transkripsiyon yerine transliterasyon kullanılır. Transliterasyon, yabancı yazıların okunuşları dikkate alınmadan harf harf aktarılması, harf çevirisi demektir. Uyarı: Q, x, w harfleri Türkiye Türkçesinde olmadığı için bunlar Türkçe kelimelerin yazımında kullanılmamalı; “ve” yerine & işareti asla tercih edilmemelidir. C. TÜRKİYE TÜRKÇESİNDEKİ SES OLAYLARI Kelimelerde zamana ve sahaya bağlı olarak sürekli değişmelerin, gelişmelerin olması dilin canlılığının bir göstergesidir. Dil durağan değil, dinamik bir yapıya sahiptir. Dilin söz varlığını oluşturan kelimelerdeki sesler, heceleri ve kelimeleri oluştururken tarihî süreç içerisinde düşerler, yer değiştirirler, türerler, başka seslere benzerler. İşte bütün bunlar, ses olayları başlığı altında incelenir. Dilde ses olayları, çeşitli sebeplerden kaynaklanır. Bunlardan başlıcaları aşağıda özetlenmiştir: Ses Olaylarının Sebepleri : 1. Dilin ses özellikleri: Türkçede kelime sonunda b, c, d, g sesleri olmadığı için Arapça kitâb kelimesi Türkçeye kitap şeklinde geçmiştir. Uzun ünlü olmadığı için de â ünlüsü kısalarak normal a’ya dönüşmüştür. 2. Başka seslerin etkisi: Bazı sesler, yanlarındaki diğer seslere etki ederek onları kendilerine benzetirler, değiştirirler. Meselâ, anbar kelimesindeki b sesi, yanındaki n’ye etki ederek onu, kendisi gibi dudak ünsüzü olan (m) yapmıştır. Böylece kelime, ambar şekline dönüşmüştür. Yaşıl kelimesinin yeşil’e dönüşmesinin sebebi, y ve ş seslerinin inceltici etkisidir. 3. Vurgu: Türkçede orta hece vurgusu genellikle zayıf olduğu için bu hecedeki ünlüler bazen daralır bazen de düşerler: Tasarıla> tasarla, besileme> besleme, yalınız > yalnız vb . gibi. 4. Zayıf sesler: ğ, h, ı, l, n, r, y, z sesleri zayıf sesler olduğu için bazı ses olaylarına sebep olurlar: ağabey > âbi, hastahane > hastane, pek iyi > peki, bir daha> bi daha, soğan> soan, uğur> uur, ınanmak > inanmak. 5. Söyleyiş güçlüğü ve kakofoni: Bazı seslerin yan yana gelmesi söyleyiş güçlüğüne veya kakofoniye sebep olur. Bu durumda bazı ses olayları olur: büyükcek > büyücek, küçükçük > küçücük, ufakcık > ufacık. Ses olaylarının sebebini, dildeki en az emek yasasına bağlamak mümkündür. D. TÜRKÇEDE SESLER VE SINIFLANDIRILMASI 1 Kasım 1928’de kabul edilen resmî alfabede Türkiye Türkçesinin sesleri 29 harfle (a, b, c, ç, d, e, f, g, ğ, h, i, ı, j, k, l, m, n, o, ö, p, r, s, ş, t, u, ü, v, y, z) gösterilmektedir. Ancak Arapçadan, Farsçadan ve batı dillerinden Türkçeye girerek Türkçeleşen kelimelerdeki sesler de bu sayıya eklendiğinde Türkiye Türkçesinde kullanılan seslerin sayısı 40’a yaklaşmaktadır. Yukarıdaki transkripsiyon alfabesi, bu konuda bir fikir verecektir. Türkçede olmayan sesler çıkarıldığında bu sayının azalacağı muhakkaktır. Resmî alfabede, dilde kolaylık sağlama sebebiyle birbirine yakın seslerden tek harfle gösterilenleri kapı - kelebek; hayâĺ - halı; gezi - galip - kapağı - bebeğe; seni - senin elini gibi kelimelerin söylenişinde sezmek mümkündür. Örneklerde, koyu yazılan seslerin birbirinden farklı sesler olduğuna dikkat edi¬niz. Sesler, ses geçidinin açık veya kapalı olmasına göre ünlü (sesli, vokal) ve ünsüz (sessiz, konsonant) olmak üzere ikiye ayrılır: ÜNLÜLER : Oluşumları sırasında herhangi bir takıntıya uğramayan, sedalarını sadece ses tellerinin titreşiminden alan seslerdir. a, e, ı, i o, ö, u, ü Türkçedeki ünlülerdir. Bu sesler, dört ölçüye göre sınıflandırılır: 1. Oluşum noktalarına göre: Ağzın gerisinde, dilin arka tarafında oluşan a, ı, o, u sesleri art (kalın) ünlülerdir. Dilin öne sürülmesiyle ağzın ön kısmında oluşan e, i, ö, ü sesleri de ön (ince) ünlülerdir. 2. Dudakların durumuna göre: Oluşumunda dudakların yuvarlak şekil aldığı, büzülmeye uğradığı o, ö, u, ü sesleri yuvarlak ünlülerdir. Oluşumunda dudakların açık kaldığı a, e, ı, i sesleri düz ünlülerdir. 3. Ağız boşluğunun durumuna göre: Oluşumu sırasında ağız boşluğunun geniş olduğu a, e, o, ö sesleri geniş; ağız boşluğunun dar olduğu ı, i, u, ü sesleri dar ünlülerdir. 4. Sesin süreklilik derecesine göre: Söylenişi sürekli olan ünlüler uzun ünlülerdir. Söylenişi bir anda (kısa sürede) olan ünlüler kısa ünlülerdir. Türkiye Türkçesinde uzun ünlülere (ā, ê, î, ū, û) Arapça ve Farsçadan dilimize giren kelimelerde rastlanır. Yakut ve Türkmen Türkçelerinde görülen uzun ünlüler ise ana Türkçeden kalmadır. Türkiye Türkçesindeki ünlüler kısadır. Ünlüleri bir tabloda şöyle gösterebiliriz: Düz Yuvarlak Geniş Dar Geniş Dar Art (kalın) A I O U Ön (ince) E İ Ö Ü ÜNSÜZLER Oluşumları sırasında ses yolunda (ses telleri, küçük dil, dil, damak, dişler ve dudaklarda) bir engelle karşılaşan, takıntıya uğrayan seslerdir. Oluşum noktalarının çokluğu sebebiyle bütün dillerde ünsüzlerin sayısı ünlülerden fazladır. Türkçede de alfabede gösterilen 29 sesten 21’i ünsüzdür. (b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z) Ünsüzler, takıntılı sesler olduğu için tek başlarına söylenemezler, tek başlarına hece ve kelime olamazlar. Dillerdeki ünsüz sesler, tek başlarına söylenemediği için önüne veya arkasına bir ünlü getirilerek telaffuz edilirler: ef, el, es, en; ce, de, fe, ge gibi. Dilimizdeki ünsüz sesler ise, tek tek söylenirken Türkçenin ses özelliği ve yapısı dikkate alınarak be, ce, çe, de, fe, ga, ge, ha (he, hı), je, ka (ke), le, me, ne, pe, re, se, şe, te, ve, ye, ze şeklinde söylenmelidir. N harfini en, m harfini em, h harfini aş veya eyç, s’yi es, r’yi ar şeklinde okumak yanlıştır. Özellikle Türkçe kısaltmaları okurken buna dikkat etmek gerekir. Türkçe olmadığı için BBC kısaltması bi bi si; CNN kısaltması si en en şeklinde okunabilir ama Has Bilgi Birikim kısaltmasını (HBB) eyç bi bi; Nergis Televizyonu kısaltmasını (NTV) en ti vi; Türkiye kısaltmasını (TR) ti ar; televizyon kısaltmasını (TV) ti vi şeklinde söylemek de yanlıştır. Ünsüzler, tonlu - tonsuz oluşlarına göre, temas derecelerine göre ve oluşum noktalarına göre sınıflandırılır: 1. Tonlu - tonsuz oluşlarına göre: Oluşumları sırasında ses tellerini titreştiren b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z sesleri tonlu (sedalı, yumuşak); bunların dışında kalan ve ses tellerini titreştirmeyen ç, f, h, k, p, s, ş, t sesleri tonsuzdur. Tonlu ünsüzlerin tonsuz ünsüzler içinde karşılığı olanlar vardır. Bunlar aşağıdaki tabloda alt alta gelecek şekilde gösterilmiştir. l m n r y ünsüzlerinin ise tonsuz karşılıkları yoktur. Bunlar ayrı bir grup oluşturlar. 2. Temas derecelerine göre: b, c, ç, d, g, k, p, t ünsüzlerinin oluşumu sırasında işleyen organlar birbirine tam temasla hava yolunu kapatarak, geçit vermedikleri için bu sesler, akciğerden gelen havanın, önüne çıkan engeli aşmasıyla (patlamayla) oluşur. Hışırtı veya fısırtı halinde sürekli olarak söylenemeyen bu sesler, süreksiz (patlayıcı) ünsüzlerdir. f, ğ, h, j, l, m, n, r, s, ş, v, y, z ünsüzlerinin oluşumu sırasında ise ses yolundaki organlar birbirlerine tam temas etmezler. Hava akımının geçişi için az çok bir aralık olur. Bu sesler, hışırtı veya mırıltı (ssss..., şşşşş..., mmmm...,) şeklinde sürekli söylenmeye uygun olduğu için sürekli ünsüzler olarak adlandırılır. İçinde sürekli ünsüzlerin bulunduğu (peçete, çaput, ketçap, açıkta gibi) bazı sözlerde, söz öbeklerinde çıkakları yakın seslerin art arda gelmesi sonucu söyleyişin güçlüğe uğraması kulağı rahatsız eder. Buna kakofoni de denir. Bu tarzdaki kelimeler, bestelenmeye pek uygun değildir. Tonlu - tonsuz oluşlarına göre ve temas derecelerine göre ünsüzleri bir tabloda şöyle gösterebiliriz: Süreksiz Sürekli Tonsuz (sert, sedasız,) p ç t k f h s ş Tonlu (yumuşak, sedalı) b c d g v ğ z j l m n r y 3. Oluşum noktalarına göre ünsüzler: Ünsüzler, ses yolundaki oluşum yerlerine göre önden arkaya doğru da sınıflandırılır. Ünsüzler, tek tek dikkatli bir şekilde söylenirse, bunların nerede ve nasıl oluştukları pratik bir biçimde tespit edilebilir. E. TÜRKÇENİN SES ÖZELLİKLERİ 1. Türkçeyi diğer dillerden ayıran özelliklerin başında ses uyumları gelir. Türkçede dört çeşit ses uyumu vardır: a. Büyük ünlü uyumu (Kalınlık-incelik, artlık-önlük uyumu) Kelimedeki ünlülerin, artlık-önlük (kalınlık-incelik) bakımından gösterdiği uyumdur. Türkçe kelimelerde art (kalın) ünlü (a, ı, o, u) taşıyan heceleri, art ünlülü; ön (ince) ünlü (e, i, ö, ü) taşıyan heceleri de ön ünlülü heceler takip eder: anlayışınızdan, soyunuz; sevgisiyle, güzelliğinizden. Örneklere dikkat edilirse Türkçe bir kelimedeki ünlülerin hepsi ya art ya ön olmaktadır. Bu sebeple Türkçe kelimeler, art sıradan ünlü taşıyan kelimeler ve ön sıradan ünlü taşıyan kelimeler olmak üzere iki gruba ayrılır. Art sıradan ünlü taşıyan kelimelere art ünlülü; ön sıradan ünlü taşıyan kelimelere ön ünlülü ekler gelmesi bu uyum sebebiyledir: ordu-lar, yiğit-ler; sor-gu, bil-gi. Türkçede artlık-önlük uyumu her devir ve her sahada çok sağlam olduğu hâlde, aşağıda sıralanan bazı istisnaları vardır: Aslî şekilleri artlık-önlük uyumuna uyduğu hâlde çeşitli ses olaylarıyla uyum dışında kalan kelimeler: elma < alma, anne < ana, dahi <takı, hani < kanı, hangi < kangı, inanmak < inanmak, kardeş < karındaş, şişman < şışman. -daş, -ken, -ki, -layın /-leyin, -mtırak, -yor ekleri : dindaş, azken, çokken, iyiyken, yoldaki, onunki, akşamleyin, sabahleyin, yeşilimtırak, biliyor. b. Küçük ünlü uyumu (düzlük-yuvarlaklık uyumu) Türkçe kelimelerdeki ünlülerin düzlük-yuvarlaklık bakımından gösterdiği uyumdur. Düzlük uyumu: Kelimenin ilk hecesindeki düz ünlüyü (a, ı / e, i) son¬raki hecede düz ünlü takip eder: açık, sıcak; sevgi, ince. a → a, ı e → e, i ı → ı, a i → i, e Yuvarlaklık uyumu: Kelimenin ilk hecesindeki yuvarlak ünlüleri (o, u, ö, ü), sonraki hecede dar yuvarlak (u / ü) veya düz geniş ünlülü heceler (a / e) takip eder: oduncular, unutulmayanlar, gözlerin, gülümse. o → u, a ö → ü, e u → u, a ü → ü, e Açıklamaya dikkat edilirse o ve ö ünlülerinin kelimenin sadece ilk he¬cesinde bulunabileceği anlaşılır. Özellikle dudak ve diş-dudak ünsüzleri (b, m, p, f, v) avuç, çamur, karpuz, kavun, kavurma, yağmur gibi örneklerde de görüldüğü gibi yuvarlaklaşmaya sebep olurlar. Bu uyum, kalınlık-incelik uyumu kadar sağlam değildir. Anadolu ağızlarında bu gibi kelimeler düzlük - yuvarlaklık uyumuna uydurulur: avıç, çamır, karpız, kavın, kavırma, yağmır. Uyarı: Türkçe kelimelerde a, ı düz ünlülerinden sonra e, i düz ünlüleri; o, u yuvarlak ünlülerinden sonra ö, ü yuvarlak ünlüleri gelemez. “Anne, elma gibi kelimeler kalınlık-incelik uyumuna uymaz ama düzlük-yuvarlaklık uyu¬muna uyar.” açıklaması yanlıştır. Ünlü uyumlarında bir ünlü, kendinden bir önceki ünlüye uymaktadır. Meselâ, sormadı kelimesinde o’dan sonra a’nın gelmesi yuvarlaklık uyumuyla; a’dan sonra ı’nın gelmesi düzlük uyumuyla ilgilidir. Birleşik kelimelerde, ünlü uyumları aranmaz: delikanlı, gecekondu, Bakırköy, demirbaş, hanımeli, yelkovan. c. Ünsüz uyumu Türkçe kelimelerde tonlu (sedalı) ünsüzler (b, c, d, g, ğ, j, l, m, n, r, v, y, z) tonlu ünsüzlerle; tonsuz (sedasız) ünsüzler (ç, f, h, k, p, s, ş, t) tonsuz ünsüzlerle yan yana gelebilir. Buna ünsüz uyumu veya ünsüz benzeşmesi denir. aş-çı, at-kı, iş-çi, taş-tan, Türk-çe. d. Ünlü-ünsüz uyumu Türkçe kelimelerde art damak ünsüzlerinin art (kalın) ünlülerle (a, ı, o, u); ön damak ünsüzlerinin ön (ince) ünlülerle (e, i, ö, ü) aynı hecede bulunmasından ortaya çıkan bir uyumdur. Yani, a, ı, o, u ünlüleri g, k, ĺ ünsüzleriyle; e, i, ö, ü ünlüleri ġ, k, l ünsüzleriyle aynı hecede bulunmazlar. Bozgun, kuzgun, kapı, kırağı, tatlı; görüntü, gezi, güneşlik kelimelerinin söylenişine dikkat edilirse g, ğ, k, l seslerinin buradaki örneklerde aynı sesler olmadığı sezilebilir. 2. Türkçede o, ö ünlüleri (-yor eki dışında) sadece ilk hecede bulunur. İlk hece dışında o, ö sesleri olan kelimeler yabancı asıllıdır: balkon, biyografi, fizyoloji, konsol, konsültasyon, monitör, otomobil, profesör, traktör. 3. Türkçede uzun ünlü yoktur. İçinde uzun ünlü bulunan kelimeler yabancı asıllıdır: câhil, mâvi, millî, nâhoş, perîşân, şâir, târîh, vazîfe. Bazı ses olaylarıyla ortaya çıkan â < ağa, âbi < ağabey, pekî < pek iyi, ile vârolmak, yârın kelimeleri istisnadır. 4. İnce a ve ince l sesleri yoktur: harften, hakikate, saati, sıhhatli, şefkâtini; alkollü, hâlâ, hayâl, normalde, plân. Örneklere dikkat edilirse kelimelere getirilen eklerin ünlü uyumuna uymadığı görülür. 5. Arapçadaki ayın ve hemze sesleri, Türkçede olmadığı için bunlar söylenmez, düşürülür. Bu seslerden önce ünlü olması durumunda ünlü, uzun okunur: bāzen, mānā, mēmur, şāir,tēsir, yâni. Arapçadan alınan kelimelerdeki ayın ve hemze kesme işaretiyle gösterilir. Ancak anlam karışıklığı olmayacak kelimelerde bunların kesmeyle yazılmasından -son zamanlarda- vazgeçilmiştir: san’at, ma’nâ, meb’ûs, me’mûr, neş’e, te’sîr, te’sîs > sanat, mana, mebus, memur, neşe, tesir, tesis. 6. Dilimizde iki ünlü yan yana gelmediği için ünlüyle biten kelimeler, ünlüyle başlayan ekler aldığı zaman araya y koruyucu ünsüzü girer: iki - y - e, soru - y - u, bekle - y - en, söyle - y –ecek. Yan yana iki ünlünün bulunduğu kelimeler alınmadır: aile, ait, fail, fiil, muamele, şair, şiir, reis vb . gibi. 7. Türkçe bir hecede ancak bir ünlü bulunur. Aynı hecede iki ünlünün bulunduğu kelimeler alınmadır: kau-çuk, kua-för, koo-peratif, sua-re. 8. Kelime kökünde ikiz ünsüz (şedde) yan yana bulunmaz: dikkat, himmet, şedde, bakkal, dükkan, millet, teşekkür. Anne (<ana), belli, bellemek, elli (<elig) kelimeleri istisnadır. 9. Kelime kökünde ikiden fazla ünsüz yan yana gelmez: Elektrik, kontrol, quartz, sfenks, strateji, thyssen...gibi kelimeler batı kaynaklı dillerden alınmadır. Türkçe, sertlik gibi örneklerde yan yana gelen üç ünsüzden ikisinin kelime köküne, üçüncüsünün eke ait olduğuna dikkat ediniz. 10. Türkçe heceler ve kelimeler iki ünsüzle başlamaz: blok, bravo, grup, klâsik, kral, kontrat, spor, stop, stres, plâj, program, tren,...gibi kelimeler, başka dillerden alınmadır. Ağızlarda bu iki ünsüz arasında bir ünlü türetilir: kıral, sipor, tiren,... 11. Türkçede kelime başında c, ğ, l, m, n, ñ, r, z sesleri bulunmaz. Çocuk dili kelimeleriyle (cici, mama, meme, ninni,...) nine ve ne ile ne’den yapılan kelimeler (nasıl (<ne asıl), ne, neden, nere, nereden, nereye, nice, niçin, nine, nitelik kelimeleri istisna oluşturur. Alınma kelimelere örnekler: cam, can, cehennem, lâf, limonata, lira, makine, marul, [bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.][bubirreklamdirdikkatealmayiniz.]l, naylon, nohut, numara, reçel, romantik, rol, vakum, vaziyet, vazo, zaman, zarar, zor, zeytin. 12. Türkçe kelimelerin sonunda b, c, d, g ünsüzleri bulunmaz. Alıntı kelimelerdeki bu sesler sert karşılıkları olan p, ç, t, k ünsüzlerine çevrilir: Ahenk (< âheng), fert (< ferd), ihraç (< ihrâc), kitap (< kitâb), kalp (<kalb), levent (< levend). Kelimenin ünlüyle başlayan bir ek alması hâlinde sert ünsüzler yumuşayarak eski şekline döner: ihtiyâc > ihtiyaç > ihtiyacı; mektûb > mektup > mektuba, reng > renk > rengi gibi. Ad, sac, od, öd gibi kelimeler istisnadır. 13. Türkçede f, h, j, v sesleri bulunmaz: Fal, film, filiz, fizik; hakikat, hamur, havlu, jeton, jüri, pijama, plâj; vicdan, vida gibi kelimeler alınmadır. Yabancı dillerden alınan kelimelerde görülen j sesi halk ağzında c olarak söylenir. Türkçe kelimelerdeki v sesi, ya b’den, ya g/ğ’dan değişmiştir ya da vur- örneğinde olduğu gibi türemiştir: öfke (<öbke), yufka (< yubka); dahi (< takı), han (< kan), hatun (< katun), hani (< kanı); ev (< eb), var- (< bar-), ver- (< bir) döv- (< döğ-) vur- (<ur-), ev (< eb). 14. Hece ve kelime sonunda, aşağıdaki ünsüz çiftleri dışında ünsüz grupları bulunmaz: -lç, -lk, -lp, -lt: ölç; ilk, kalk; alp, kulp; alt, bunalt, salt. -nç, -nk, -nt: dinç, genç, gülünç, sevinç; denk; ant, kunt. -rç, -rk, -rp, -rs, -rt: sürç, burç; bark, görk, Türk; sarp, serp; sars, pars, ters;art, kart, kurt, ört, yırt, yurt,yoğurt. -st: ast, üst. Aşk, arş, çift, disk, felç, film, fötr, harf, lüks, misk, modernizm, popülizm, risk, şevk, tolerans gibi kelimeler, Türkçenin bu ses özelliğine uymayan alınma kelimelerdir. Arapçadan ve batı dillerinden alınan kelimelerden bu ses özelliğine uymayanlar, araya bir ünlü getirilmek suretiyle Türkçeye uydurulmuştur. Bunlara ünlüyle başlayan bir ek veya kelime gelirse türetilen ünlüler düşer: akıl (< akl) - aklı, fikir (<fikr) - fikre, ömür (<ömr) - ömrü, seyir (<seyr) - seyret-, şükür (< şükr) - şükretmek; film (< film), lüküs (< lüks), moderin (< modern). 15. “ı” ünlüsü Türkçeye özgüdür. Batı dillerinin pek çoğunda, Arapçada ve Farsçada ı yoktur: Çıkış, ılık, sıcak, yıldırım, yıldız gibi kelimeler Türkçedir. 16. Tabiat taklidi kelimeler için ses özellikleri açısından herhangi bir sınırlama yoktur. Bunlar hangi sesle başlarsa başlasın, içinde hangi ses bulunursa bulunsun Türkçe kabul edilir: dank, fıs fıs, fingirti, fiskos, fokurtu, hışırtı, hoppala, horultu, lak lak, lıkır lıkır, melemek, miyavlamak, oh, öf, püf, püfür püfür, rap rap, şırıl şırıl, vıdı vıdı, vızır vızır, zırıl zırıl, zonklamak. 17. Çocuk dili kelimelerinde de ses özellikleri aranmaz: baba, bibi, cici, dede, lala, kaka, nene, mama, meme,... Türkçeye, diğer dillerden giren kelimelerin pek çoğu bu ses özelliklerinden birine veya birkaçına uymaz. Dolayısıyla Türkçenin ses özelliklerini bilenler, sözlüğe bakmadan kelimenin Türkçe olup olmadığını (tesadüfen uyanlar dışında) kolaylıkla anlayabilirler. Aşağıdaki kelimeler, karşılarında sıralanan sebeplerden dolayı Türkçe değildir: Vilâyet : 1. Ünlü uyumu yok. 2. â uzun ünlüsü var. 3. v sesi var. Monitör : 1. Başta m sesi var. 2. Ünlü uyumu yok. 3. İlk heceden sonra ö sesi gelmiştir. Heyecân: 1. h sesi var. 2. Ünlü uyumu yok. 3. Uzun ünlü var. Mürâcaat : 1. Ünlü uyumu yok. 2. Başta m sesi var. 3. İki ünlü yan yana gelmiştir. 4. Uzun ünlü var.