tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Tahsin Saraç Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/13644-tahsin-sarac-siirleri.html)

Josephine 31.08.08 22:54

Tahsin Saraç Şiirleri
 
Aramızdaki

Sevgilim sevgilim
Kuzey sanrısı gibidir
Geceyi beşe filan böler
Sonra ayılar hüzünden ölmez
Sevgilim sevgilim
Açlıktan ölür onlar

İşte bundan ötürü
Hüznü artık bir ayıya bıraktım
Sevgilim sevgilim
Bir ayıya
İster ormanda kullansın
İster buzdağında

Hayatın kutlu olsun sevgilim
Ki sana değişe değişe aktım
Kimi zaman bir japon gibi uykusuz kaldım
- Uykusuz kalır mı onlar bilmem aslında -
Sevgilim sevgilim
Bir orman gibi çoğal aramızda
Şehirden bir çocuk olarak şurda burda
Bir sabuntozu markasında köpürerek
Çınarın tutsaklığını
Ve menekşenin tutsaklığını
Ve menekşenin sevincini yaşa
Sevgilim sevgilim
Hüzüne yer var hayatımızda...

Tahsin Saraç

Josephine 31.08.08 22:55

Biliyor musun?
 
Biliyor musun?

Biliyor musun?
Aşk şiiri yazmaktan bıktım
Bir gün şöyle bir baktım
Yazdığım bütün şiirler öyle
Bir sarsılma, nedir bu
Bir otuz aşk şiiri daha
Kendimi hiç suçlamadım

Peki o zaman ben neden
Dereceler sokayım koltuğumun altına
Ateşim varsa zaten
Ey gözleri maden
Çünkü aşk bir suçlamadır
Sonuna kadar yaşanmamışsa
Bir bardak birada yeni bir deniz
Ve yağmur
Eski bir denizde yeni bir ada
Yaşanmamışsa

Sözgelimi Galata'dan Afrika'ya gidiyordum
Korsanları kralları ve bazı ülkeleri
Ve bütün madenleri
Ve kendi sonumu
İyi görmüyordum sonunda
Her türlü madeni
Elimde bir sürü kağıtla
Hazırladım kendimi...

Tahsin Saraç

Josephine 31.08.08 22:56

Bir Ölümsüz Yalnızlığa Şimdi Otağ Kurdum
 
Bir Ölümsüz Yalnızlığa Şimdi Otağ Kurdum

Islanır bir orman yağmurunda şimdi uzak
O bir suskun mavide ışıyan ilk sevimiz.
Kalacak tüm karanlığıma karşın belki tek
Yalnız seni uyuduğum şu ılık gece.

İlk soluğunca evrenin bir serinlik
Serpilir yirmi çağlar ötesinden çölümüze
Kaç ölümler aştık da vardık ancak işte
Bir ölümsüz yalnızlığa şimdi otağ kurduğumuz...

Tahsin Saraç

Josephine 31.08.08 22:57

Dudakların Gül Şenliği
 
Dudakların Gül Şenliği

Bir bahar kaçkını yeşil
Tomurcuklar seni bende

Sarı sıcak güneşler ışır
Aykırı güzel o dişlerinde

Dudakların, gül şenliği
Öpüşmeye giriştiğinde

Taş uyanır, yatak kişner
Ateş harmanı dişiliğinde

Soğuk bir Kars gecesinde gürül gürül
Yanan bir soba gibisin içimde...

Tahsin Saraç

Josephine 31.08.08 22:57

Güvercin Kasapları
 
Güvercin Kasapları

Yel ulur kar tozdurur bir kış
Yazı yabanda şu sıra içimiz.
Oysa sevmelerin ustasıyız biz
Bir de alçaklıklarla kavganın.
Alıcıkuş kesiliriz ve de ense kökünde
Göğsümüzdeki o sıcak güvercini
Kara dirgen elleriyle
Boğmaya kalkışanların.

Neden, güvencin kasapları, barışımıza kan bularsınız
Öyle kötüsünüz ki
İki gözden dört ölüm bakarsınız.

Tabanca gibidir tabanca
Sevgilenmemiz de vuruşmamız da
Ya yürek dalında patlar
Ya da bir alın çatında.
Ne ki çok kez dalaşmaktansa
Acıdan yükünü tam almış
Güçlü bir katır gibi
Vururuz yalnızlık yokuşumuza.

Neden yolunuz bu denli ıramış güzellikten
Öyle bataklıksınız ki
Bir çiçek düşü bile geçmemiş içinizden...

Tahsin Saraç

Josephine 31.08.08 22:58

İçerden Işıyabilmek
 
İçerden Işıyabilmek

Senin gözlerin mavi
Nerden ve ne sürem baksan
Yıkanır göğün çividi.

Bir filinta genç asılmış gibi acılı bir gece
Bir dağ ozan öldürülmüş gibi allak bullak.
Kanara kaçkını bir susku
Uyusam, kirlenecek uyku.

Ve yakılmış kitap külü döküklüğünde bir duygu
Çiçek ezmiş pis bir pabuç gibi umursamaz, kör.
Işığın kötücül bir uru
Lamba, bir en deligöz namlu.

Duvar delen bir bungunluk, ama içim yeşil başak
Bin demire baskın işte benim evrensığmazlığım.
Ak bir alın, silen korkuyu
Bir sevgi, ışıyan tan boyu.

Senin gözlerin kara
Nerden ve ne sürem baksan
Yıldız ağar karanlığa.

Tahsin Saraç

Josephine 31.08.08 22:59

Kıyıdaki Elmaya Bir Ses
 
Kıyıdaki Elmaya Bir Ses

Ey canımın güftesi, eylülün ikinci haftasıydı o sıra
Bana gülümseyerek getirdiğin bir bardak suydu o sıra

Hatırla denize hiç bakmadık çünkü kıyısındaydık
Bir elma kendi kendine büyür dururdu o sıra

Bir kıyı ikindisiyle bir elma öyle kendiliğinden
Büyürler bir öfkenin ya da bir dağın yanısıra

Bir kıyının beslerliği bir elmadan ayrılmaz gibi ama
Elma soğuk bir kış akşamında bile yenir ısıra ısıra

Bir öfkeyi diriler durmadan elma, ovadan gelir
Elbet küfelerle sandıklarla hüzünlerle ardısıra

Ey geçmişten gelen konuk, sonsuz düğmelerimi tut
Yerlerini yadırgayan sonsuz iliklerin adına

Ey canımın güftesi, denize hiç bakmadık, hatırla
Tek pencereli bir odada elma yedik ısıra ısıra

Elmanın topraktan süzdüğü gemilerin denizlerde gezdiği
Bir tatildi, bir geçiştirmeydi, yalnızlıktı bir kusura

Neydi, ne doğruydu, nerden vardık yakışmıyor konuşmak bize
Öyle barışlar okuyup yalnızlığı yaşamak kara kara

Ey canımın güftesi, ey penceresi bütün sıkıntılarımızın
Bizim babalarımız neden ölürlerdi hatırla sıra sıra

Bu söylediğim iyi bir şarkıdır elle bile hatırlanır
Yani şu, ateş ve deniz buluşurlar bir limanda arasıra

Yani şu, elma yenir ve balık durmaz kaçar
Ama yenilmezler artık buluştukları sıra...

Tahsin Saraç

Josephine 31.08.08 23:00

Otuzüç Menekşe
 
Otuzüç Menekşe

Bir morlukta alabora oldu gök
Tan söktü
Güneş dik doruklara konan bir öpücüktü.

Yürüyordu
Yürüyordu değil, sürülüyordu
Bir ak ölüme suçsuzlar, öbek öbek;
Korkunç bir önseziyle tanık tepeler
Utançtan eriyip küçülüyordu.
Yatağında sütlü kahve içerken
Karıcığı kırıtarak geçerken
Paşa orasını kaşıdı derken.

Otlar daha bir diridir şu an
Koyak daha bir can kokulu.
Öte yandan süngü, candarma, namlu
Bir de o paşadan gizli buyrultu;
Bir alçaklık göz kesilmiş, namludan
Gelincik yüreklere nişan alıyordu.
At üstünde geçer başkent sırtından
Ülkeyi kurtarmış derler yağıdan
Daha bir yağı mı olurmuş ondan?

Göz bağlı, diz bağlı, dil bağlı
Sıralandı yanyana otuzüç karaltı
Ve nişancılar çöktü.
Şu ılık dağ yellerinde sabahın, mermiler
Bir kılıç komutla, yağmurca boşanıp
Koca çınarları biçti yere döktü.
Ne horoz sesi, ne ezan, ne koyun
Ala bir acılıkta tüm doğa suskun
Bitti demir ağırlığı uykusuzluğun.

Bu dağ ne kıyımlar görmüştür bu dağ
Bu yöre ne açlıklar, kavgalar, kanlar...
Ve bu su, ne canlar almıştır bu su
Ne gelinler yutmuş, ne taylar, boğalar...
Ama bu kan var ya, otuzüç damla kan
Varan şu otuzüç sıcak pınardan
Akıp ezgi ezgi artık çağlara
Onu tüm kirlerinden arıtıyordu.
Buyurdu ölenler: kin tutulmaya
Son bula bu acı, bu kan, bu kıya
Mutlulukta yaşana koyun koyuna.

Bir kızılda alabora oldu gök
Gün söktü
Ve otuzüç menekşe günle boyun büktü...

Tahsin Saraç

Josephine 31.08.08 23:01

Sevgiyi Boyutlandırmak
 
Sevgiyi Boyutlandırmak

Göl kıyısında gölü esenlemekle başladık
Öpüştük bir
Ölü suda maviyi uyandırdık.

Sözü geçersiz kılan bir uçuk sevgilenmede
Suskunluğu
Yeni oylumlarla uyandırdık.

Kars kaşarı kalçaların ve verimcil göğüslerinle
En kara soğuklara karşı bile
Tandırdık.

Tüm yasakları şöyle en özünden yaşayıp
Seninle
Günahı uyandırdık.

Bir yaygı gibi yaydığım o gül güzelliğinde
Seviştik
Sevgiyi boyutlandırdık...

Tahsin Saraç


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:57 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2