![]() |
Rıfat Araz Şiirleri Ah Bağdat, Bağdat!.. Günün mü, ömrün mü, bahtın mı kara?.. Aldın, can evinden binlerce yara!. Canlar dayanır mı bu âh u zâra? Bu devrân ağlar mı, güler mi Bağdat?!.. Musul’dan, Kerkük’ten öz sesim gelir. Necef’ten, esrârlı nefesim gelir. Sende dil açmağa hevesim gelir; Anasız bir kuzu, meler mi Bağdat?!.. Ateş mi yağıyor, ahir zaman mı? Kerbela toprağı sızlayan kan mı? Peygamber evladı yaslı reyhan mı?!.. Al al goncaların, solar mı Bağdat?!.. Dert, dertleri sarmış, od evi, barkı; Masum bakışlarda endişe, korku!.. Ne zaman dağılır, bu zulmün çarkı? Bu hüzün, mermeri, deler mi Bağdat?!.. Bir ince ağıttır bu can pazarı; Kara kışa döndü, gönül baharı... Neyledin o eşsiz cennet diyârı?! Eller, gül balanı beler mi Bağdat?!.. Bu kopan fırtına, o kumdan bulut; Ebabil taşında, kırık bir umut!.. Kan rengine döndü ateşle, barut; Çilen, bir cihâdı biler mi Bağdat?!.. Rıfat Araz |
Allah Diyor... Allah Diyor... Bir sevdânın ocağında; Dilim Allah Allah diyor!.. Kalbin vuslât durağında; Hâlım Allah Allah diyor!.. Kim anlar ki bu şaşkını? Cana kurmuş aşk çarkını!.. Çağladıkça gül aşkını; Selim Allah Allah diyor!.. Garip kulum çok acım var; Kim sorar ki ne sancım var?!.. Mevsim mevsim, diyâr diyâr; Gülüm Allah Allah diyor!.. Hasret doldu aşk sarayım; İnler durur yanık nayım!.. Bir ömürdür günüm, ayım; Yılım Allah Allah diyor!.. Bende rüyâ, bende gerçek; Takvâ ister kutsal emek!.. Seçtim, aldım çiçek çiçek; Balım Allah Allah diyor!.. Yerler gökler dağlar, taşlar; Hakk’tan yana döner işler!.. Ey sonsuza uçan kuşlar; Yolum Allah Allah diyor!.. Rıfat Araz |
Aşk Ocağında Aşk Ocağında Aynam düştü bu devrâna; Umut doğdu garip cana!.. Bir âlemi açtın bana; Öz canımı sır eyledin!.. Resûl’üne, berât verdin; Selam verdin, salat verdin!.. Mi’râç sundun, vuslât verdin; Gül kokulu yâr eyledin!.. Can yeşerdi izden ize; Hızır İlyas geldi söze!.. Sevgi sundun özden öze; Bu aşk ile nûr eyledin!.. Hayran oldum bu nizâma; Gönül girdi ihtimama!.. Lâyık mıyım bu ikrâma? Ezel ebet var eyledin!.. Hâl içinde sordum dünü; Göz yaşımla sardım günü!.. Hayra dönsün işin sonu; Bin derdimi bir eyledin!.. Seher senin, akşam senin; Menzil, mâna, merâm senin!.. Zaman, mekân, makam senin; Bir gönülde yer eyledin!.. Rıfat Araz |
Ben Kulunum İlâhî Ben Kulunum İlâhî Menzil verdin yolum, izim, yönüm var; Aşkın ile oda yanan günüm var!.. Bulut bulut yağan içli yanım var; Gafûr sensin, ben kulunum İlâhî!. Bedenime bir ruh veren sen oldun; Has bahçeme, güller seren sen oldun!.. Aşk derdini duyan, saran sen oldun; Kebîr sensin, ben kulunum İlâhî!.. Gören gönül yol eridir bir kula; İdrâk verdin delil ola, dil ola!.. Kerem eyle bu kör nefsim yol bula; Gaffâr sensin, ben kulunum İlâhî!.. Sana bağlı, her nefesin her izi; Elif elif nûr yüklenir can özü!.. Mâ’rifetle bal eyledin bu sözü; Cebbâr sensin, ben kulunum İlâhî!.. Ne kudrettir bunca denge, bu düzen? Ne hikmettir her bir şekil, her desen?.. Hesabımı ölçen, tartan, gören sen; Settâr sensin, ben kulunum İlâhî!.. Sana akan bir umut var içimde; Nedâmetin çarkı döner suçumda!.. Aşktan gayri ne var ağır göçümde?.. Kadîr sensin, ben kulunum İlâhi!.. Rıfat Araz |
Bilmem Bilmem Aşkın ile bir hoş oldum; İlki bilmem, sonu bilmem!.. Neye baksam, seni buldum; Yönü bilmem, yanı bilmem!.. Her hâl ile yandı yürek; Dağ yükümde bin bir emek!.. Ömür bir çark, zaman elek; Ten öğünür, canı bilmem!.. Safta döndü, doldu gönül; Müptelâdır güle bülbül!.. Budur, böyle erkân, usûl; Sevgimiz var, kini bilmem!.. Yâ Rab, sende her kararım; Gönül arar, ben ararım!.. Ötede mi ilkbaharım?.. Dünü bilmem, günü bilmem!.. Tâ ezelden bu hâldayım; Sana gelen bir yoldayım!.. Bir bîçâre akıldayım; Malı, mülkü, şanı bilmem!.. Menzil menzil, kubbe kubbe, Sebep, bağlı bir sebebe! Ne sevdâdır iner kalbe; Unuttum ben, beni bilmem!.. Rıfat Araz |
Bir Gönül Yap Bir Gönül Yap Ey bir güle bağlı gönül, Aşk oduyla dağlı gönül; Hâle n’oldu halvet ile, Söz dokudun hikmet ile!.. Ey ney gibi dağlı gönül; Gün solmasın gaflet ile!.. Öz dolmasın nefret ile, Bir gönül yap himmet ile!.. Kaç çileden geçip geldin? Hayrı şerden seçip geldin!.. Kuş misâli uçup geldin; Âb-ı hayat içip geldin!.. Ey gül yüzü bağlı gönül, İçi dışı dağlı gönül!.. Derde düştün zahmet ile; Kulluk eyle gayret ile!.. Ey aşk ile bağlı gönül, Aç esrârı hayret ile!.. Sevgi yoğur rahmet ile, Gir menzile vâhdet ile!.. Bakma dünya varlığına; Düşme gönül darlığına; Gel imânın birliğine; Sarıl Hakk’ın dirliğine!.. Rıfat Araz |
Bir Vecdin Sonunda Bir Vecdin Sonunda Kim anlar, kim açar can esrârını? Kim duyar, bu aşkın intizârını?.. Okuyup bir ömrün, son kararını; Yol aldım bir sonsuz bahara böyle!.. Ölmeden ölmeyen bu sırrı bilmez; Hilkâtin elinde öz söze gelmez!.. Bir gönül yapmadan, bir gönül olmaz; Ben nasıl giderim, bir yâra böyle?.. Marifet, hakîkat bir özge hâldir; Bildiğin bilmemek zûldür, vebâldir!.. Emanet, sırtımda çözmek muhâldir!.. Yüklendim diyârdan diyâra böyle!.. Toprakla yoğruldum, nûr ile oldum; İbretle sınandım damladım, doldum!.. Tefekkür mülkünde, ben beni buldum; Donandım, bir ince efkâra böyle!.. Aşkımla büyüdü bu ahde vefâ; Bir ömre sığmadı bu şevk, o safâ!.. İçimi oydukça çektiğim cefâ; Naklettim yükümü, pazara böyle!.. Çarkında beş vakit öğünür günüm; Yarınım doldukça, boşalır dünüm!.. Yâ Rab, kerem eyle açılsın önüm; Yazıldım hükm olan karara böyle!.. Rıfat Araz |
Böyle Garip Böyle Garip Kadir Mevlâ’m, sırrımı çöz; Tefekkürde kaldı bu öz!.. Ezel yandı, yansın bu köz; Ağzım dilim kuru geldim!.. Sende hüküm, sende felâh; Tövbem ile erir günâh!.. Benliğimi sardı bu âh; Kaç kez öldüm diri geldim!.. Ecel ile girdim yola; Tenden öğüt ala ala!.. Can ver çilem sevgi dola; Aşk odundan arı geldim!.. Yâ Rab, bitsin bu intizâr; Her sevdiğin seninle var!.. Aç kapını, böyle naçâr; Böyle garip biri geldim!.. ‘Kader’ dedin verdin başa; Şaşıp kaldım dolan boşa!.. Kaç vadide dağdan, taşa; Sana aktım duru geldim!.. Açıp dursun imân gülüm; Gül içinden geçti yolum!.. Tut elimden aciz kulum; Öz nefsimden beri geldim!.. Rıfat Araz |
Gönül ile Gönül ile Tahtın mı var, tacın mı var; Gizli, açık suçun mu var?.. Ecel ile göçün mü var; Niye böyle daldın gönül?.. Var’ı varda derk eyledin; Her kaygıyı terk eyledin!.. Bir imânı berk eyledin; Bu deryâya saldın gönül!.. Tefekkür et, bu sırrı aç; Söz incini âleme saç!.. Nice canlar sana muhtaç; Dost elini aldın gönül!.. Hakk’tan geldi bu yanık ses; Hak uğruna derdin nefes!.. Güle dönsün her bir heves; Hâl erişti oldun gönül!.. Fıtrâtımı sende seçtim; İz’ânımı sende geçtim!.. Bir derdim var sana açtım; Bu dert ile doldun gönül!.. Umudum ol yetem yâra; Hasret oydu içim yara!.. Dağlar gelsin ardın sıra; Canı canda buldun gönül!.. Rıfat Araz |
Gönül Yakarışları Gönül Yakarışları Aşkınla kaynadım aşkınla taştım; Bu aşkla duruldum, bu aşkta şaştım!.. Yâ Rab, aciz kulum kapına düştüm; Himmet ver, hikmet ver, necat ver bana!.. Takva libâsında elem var, kan var; Hasreti aşk kokan bir sıcak can var!.. Edeple kıvrandı inceldi efkâr; İdrâk ver, iz’ân ver, gayret ver bana!.. Bende niyet, amel, bende zarar, kâr. Bendedir gittiğim o sonsuz diyâr!.. Nefsimi okşayan riyâdan kurtar; İhlâs ver, nusret ver, fırsat ver bana!.. Her mâsum duygumu sarmış bir acı; Bîçâre derdimin sensin ilâcı!.. Kerem et içimde dinsin bu sancı; İrfân ver, ihsân ver, rahmet ver bana!. Lütfunla ben seni seninle bildim; Sana secde ettim, sana eğildim!.. Asrın çarmıhına böyle gerildim!.. Sabır ver, sebat ver, takat ver bana!.. Yâ Rab, bir sevdâ ver hep seni anan; Tevhît ocağında yandıkça yanan!.. Bir âb-ı hayattan sonsuza kanan; Nimet ver, ecir ver, vuslât ver bana!.. Rıfat Araz |
Güldü Böyle Güldü Böyle Yüzüm döndüm dosttan yana; Dosttan geldi bu dert bana!.. Meylim, düştü gülistâna; Gül dokundu, güldü böyle!.. Çeken bilir sevdâ nedir... Sevgi varken, kavga nedir?.. Gönül, gizli bir haznedir; Bir deryâdır, doldu böyle!.. Tâ Adem’den izimiz var; Arşa yüklü özümüz var!.. Ervâh ile sözümüz var; Bilen bildi, oldu böyle!.. Çark misâli döner zaman; Yalan dünya, vermez aman!.. Nice sır var, ayan beyan; Beni, benden aldı böyle!.. Aşkla duydum, aşkla varım; Aşktan başka yok ki kârım!.. Beni yakan her efkârım; Oddan oda saldı böyle?.. Ne huy, ne dil, ne ırk, ne renk; Sevgi ile doğdu âhenk!.. Bir sevdâ ki âleme denk; Can, canânı buldu böyle!.. Rıfat Araz |
Güldür Ölüm Güldür Ölüm Gönül ile gül çağında; Gonca tutmuş daldır ölüm!.. Kevser akan dost bağında; Dosta açan güldür ölüm!. Can neylesin haset, gurur? Aşkla erir cümle kusur!.. Kul olana sonsuz huzur; Olmayana zûldür ölüm!. Bir umuttur arş burcunda; Her soluğun, baş ucunda!.. İhrâm giymiş nûr içinde; Hâlden doğan hâldir ölüm!.. Hani dünya benim diyen; Taht devirip, taçlar giyen?.. Bazen gizli, bazen ayan; Bir esrârlı yoldur ölüm!.. Gâh sevinçtir, gâh da hüzün; Bir dost için bayram, düğün!.. Gafillere, zorlu bir gün; Alev alev seldir ölüm!.. Ömür işler ölüm bilen; Ölüm arar ömür bulan!.. Her bir nefsi sorup gelen; Gündür, aydır, yıldır ölüm!.. Rıfat Araz |
İrfâna Düştüm İrfâna Düştüm Ma’nâ âleminde, vefâ yolunda; Aşk ile elendim bir cana düştüm!.. Gönül vecde geldi cezbe hâlında; Derdime gül bastım, dermâna düştüm!.. Gurbet, gam bendini bende mi kurdu?.. Mevlâ’m emaneti sırtıma vurdu!.. Her katrem ‘hû’ dedi, duruldu, durdu; Kaynadım, çağladım devrâna düştüm!.. Duydum can özümde ney’in zârını; Özünden ayrılmış buldum varını!.. Başımda gördükçe nefsin dârını; Ölmeden hesaba, mizâna düştüm!.. Ömrüm, kula döndü bir hak uğruna; Hasret odu düştü gülün bağrına!.. Girdim ibret ile âlem seyrine; Hayretten süzüldüm, hayrana düştüm!.. Ey gönül, dost için yüzümüz var mı? İhlâs ocağında, közümüz var mı?.. Bu sesler, ahenkler özge diyâr mı? Bir aşkın elinden mestâne düştüm!.. Takvâyla inceldi bu içli sözüm; Edep dergâhında, tutuştu közüm!.. Bir zikrin nûruna kandıkça özüm; Sınandım irfandan, irfana düştüm!.. Rıfat Araz |
Münâcât II Münâcât II I Bir aşkın ışık yüklü kervânına katıldım; Varlık huşû içinde tevhîdin nağmesinde!.. Bahtımın ellerinde, ilden ile atıldım; Yanan yüreğim kaldı, ebedîn çeşmesinde!.. II Yâ Rab sisler mi sarmış gökleri, yeryüzünü?.. Ölüm, hayat iç içe, rüyâ içinde rüyâ!.. Tâ Adem’den bu yana açmadı can özünü; Hasretin gözyaşında arınan yalan dünya!.. Âlemlerin özü mü, nûrunla can bulan can? Kudret elinle verdin bu eşsiz saltanatı!.. Bir sevdâ ocağında nasıl devreder devrân? Nasıl fehmeder insan, bu mükemmel san’atı?!.. Ahde vefâ eyledim, sözüme özüm kefil; Öteler ötesini tutsun bu aşk, bu umut!.. Halvete düştü gönül, benliğim bende değil; Bir ummana gark oldum ne sınır var, ne boyut!.. Sana açtım elimi, "oku" dedin, okudum; Her zerremin esrârı bir âlemdir içimde!.. Bir ömrü soluk soluk, ilmik ilmik dokudum; Yıkanan yüreğimdir, kan ağlayan göçümde!.. Sesim, sözüm zikrinle yağarken ufuklarda; Niyâzım kanatlanır, secdede arşa değer!.. Her acıya taş basan, gam yüklü doruklarda; Nice can, can yoluna baş koyar, boynun eyer!.. Hakîkat ikliminden söken her bir seherin; Al tülüne beledim derdimin ağrısını!.. Emânetin içimde, sırtımdadır Mahşerin; Bezm-i elest’te duydum,vuslâtın çağrısını!.. III Bir tutsam aşk elinden nura dolmuş geceyi; Bitmeyen çilelerde ben dedim, benden kaçtım!.. Bir çözsem, çözebilsem can denen bilmeceyi; Bu sevdâ çöllerinde kök saldım, çiçek açtım!.. IV Çağların derdi sinmiş gül yüzlü âh u zâra; Bu hicrân ocağında erisin onca zulüm!.. Nerden, nasıl giderim özlediğim diyâra?!.. Bir gönül coğrafyası doğranmış dilim dilim!.. İçi yanmış gözeden, kandım, yandıkça kandım; Bu mudur âb-ı hayat, bu mudur ölmez ölüm?!.. Yâ Rab, senin kapında yalnız sana dayandım; Kadere mahkûm olmuş can özümde bin düğüm!.. Sen ey Kerem sahibi, rızânla ümitlendim; Denk eyledim yükümü büyük hesap gününe!.. Bu kulluk ekseninde rahmına kilitlendim; Yoksa can dayanır mı bu gönül sürgününe!?.. Yâ Rab bildim sen varsın her solukta, her seste; Gafletin bedeli mi başıma çöktü zaman!?.. Bir ömrü ötelere bağlayan her nefeste; Kul oldu dile düştü, bu sırattan ince can?!.. Rengini gülden alan, bu sessiz gözüm yaşı; Hicretin bestesidir yaralı goncalarda!.. Zamanın ellerinde mum oldu sabır taşı, Can ipliğim tutuştu bitmeyen gecelerde... Yâ Rab nasıl, nerdeyim, ezelde kaldı izim; Fırtınalar içinde bu billûr can şişesi!?.. Düşmüşüm bir kuyuya solmuş betim, benizim; Kan kokan gömleğimde kıyâmet endişesi!.. V Aşkınla yanar canım, nabzımın kıyamında; Bu sevgim öyle öksüz, bu sevdâm öyle yetim!.. Yalnızlık nasıl büyür her günün akşamında; Garibim tut elimden ey var eden, ey Kerim!?.. VI Akıp giden zamandan bir gül düşer, her akşam; Gam iner, gam yüklenir bu gönül pazarında!.. Nerde yerdeki tahtlar, göklerdeki ihtişam?.. Kaç devrin nefesi var, Mesih’in can darında!?.. Dört yanımı kuşatan ateşgâhın odu mu? Kana dolmuş yüreğim, kanıyor gül dalında!.. Bu nefsimden ağır yük, bir ömrün feryâdı mı? Nice tufânlar kopar, bir damla can yolunda!.. Tâ kalbime uzanmış, Hubel’in taş elleri; Benliğimi kaybettim ocağımda, ilimde!.. Aradım yıllar yılı uyuyan güzelleri; Çağların gün olduğu, tevhit kokan gülümde!.. Nasıl sarmış asrımı onca sis, bunca duman?.. Dinmeyen bir ağıttır, ayaz vurmuş gülzârım!.. Merhamet eyle yâ Rab, kalmadı derde derman; Sel almış can evimde, kışa döndü baharım!.. Sana ayandır halim, gören sen, bilen sensin; Vuslâtın özlemi var umut sinmiş özümde!.. Olan sen, olduran sen, can senin, alan sensin; Kan revân içindeyim, kayboldum öz izimde!.. Yâ Rab gözümden sızan acım mı, günâhım mı?!.. Yüreğim köze döndü, güle dönsün bu hayat!.. Gökleri oyan âhım, ötede felâhım mı?.. Öteye bende gider, bende dönen kâinat!.. Rıfat Araz |
Na’t Na’t Derin isyânlar sinmiş çöllerin rüzgârına; Yağmalanmış edebin, erdemin son kervanı!.. Bir can; nasıl yüklenir, nasıl taşır yarına, Ömrün boş ellerinde taşa dönmüş zamanı?!.. Kaç devrin fırtınası bitmeyen zorlu çile; İhtiras ateşinde putlaşmış nice yurtlar!.. Kumları yakan âha, dayanmaz dağlar bile; Hubel’in taş kalbinde, kan kesilmiş umutlar!.. Kurumuş adaletin dalları yaprak yaprak; Ezelî bir sevdânın kışa dönmüş yazında!.. Boz bulanık duygular; vefâ renginden uzak, Titrer kızgın çöllerin dinmeyen ayazında!.. Bir ibret sırrı iner ebabil kanadından; Sarılır yedi gökle âlemlerin merkezi!.. Tâ Âdem’den bu yana, sekiz cennet katından; Tevhîdin nûru sızar, Mâhşer’e yansır izi!.. II Halil’in gül duâsı, Mesih’in müjde gülü; Hilkâtin süt buharı yârına yükseliyor!.. Yoğurmuş, şekil vermiş, renk vermiş kudret eli; Bu ne güldür, kokusu, ötelerden geliyor!?. III Bir bir döşendi âlem yerde, göklerde şölen; Seherin al ufkunda söker hakîkat nûru!.. Çöktü Kisra Sarayı, Sâve’ de durdu düzen; Melekler tebşîr eder arza dolan huzuru!.. Özlemin güzel huyu; nûr içinde yanan nûr; Hikmetin tecellisi irfâna düştü gönül!.. Bir kavrulmuş sinede, çölü yeşerten yağmur; Hıra’nın halvetinden, devrâna düştü gönül!.. "Oku!" Allah adıyla, "Oku!", "Oku!" Ey Resûl!.. Mübârek bir gecede ilk vahiy, ilk liyâkat... Vahdete giden yolda can buldu erkân, usûl; Gönül gözünde döndü, doldu, koca kâinat!.. Mi’râç’ta derdiğin gül, ezelî maksûdun mu?! İdrâki aşıp giden o imânla uyandım!.. Âs’manı oyan sada, Bilâl’ın, Davût’un mu?.. Yâsir’ le, Sümeyye’ yle dağlandım, ben de yandım!.. IV Gözleri perdeleyen bir avuç kum sesinde; Hicretin, umut yüklü o derin hüznü mü var?!.. Güvercin yuva yapmış bir bahar nefesinde; Bir örümcek ağında, kıvranır koca inkâr!.. V Yesrib, cehdin gözyaşı, vefânın vuslât yeri; Bir demet secde gülü halkalanmış sımsıcak!.. Kaynaşmış aynı safta yerle göğün erleri; Bedir, ilk kutlu sefer; Bedir, arşa sığınak!.. Uhut’ta gül kanamış, gül dalında yanan var; Gül matemi karışmış göklerden gelen âha!.. Hâlâ gül şerbetinden âb-ı hayat kanan var; Gül hüznü kalkan mıdır, o en büyük günâha?!.. Hendek’te dökülen ter, eğerken kubbeleri; Bir bir söker taşları kalplere inen yağmur!.. Nabızlardan silinir gafletin darbeleri; Yazılır, âyet âyet, can özüne sinen nûr!.. Kim koydu aşk odunu bu yüreğin harcına; Şevk onda, âhenk onda, ondadır gül umudu?!.. Hayber’ de Hamd sancağı dikildi can burcuna; Kapladı yerle göğü sonsuz rahmet bulutu!.. Billûr parmaklarından hayretle kandı Ensar; Muhâcir sende tuttu bir ömrün hesâbını!.. Kâ’be’nin yüreğine, işledin damar damar; Okudun Hakk nûrunda, bir gönül kitabını!.. VI Kaderin hâs bağında, menzilim cana düştü; Kapıldım vecd içinde o gülün ruhsârına!.. Sevdâmız gül bezendi, bugüne, düne düştü; Sabânın nefesinde bir yol buldum yarına!.. VII Ey âlem-i ervâhta varlığı saran İsmet; Ufuklarda kızarır gül açar nice mü’min!.. Sırtındaki o hassas, o en ince emanet; Yerden, göklerden ağır, yâ Muhammed, yâ Emin!.. O dal, o kul mührüne, nasıl durdu, dayandı? Erenler arşta buldu, bu aşkın cevherini!.. Suya hasret sahrâda; kananlar, yine yandı, Marifet çeşmesinin çağlayan iksirini!.. Süsledin her emeli sevginle desen desen; Şefâat pınarından Kevser sundun her cana!.. Yarıldı ayın bağrı, yıkıldı köhne düzen; Mucize kaynağından gül damıttın dört yana!.. Bu tutuşmuş ocakta kızarmış kor gibiyim. Hangi candır dokunan merhâmet tezgâhında?!.. Pervaneyim çevrende, çözülmez sır gibiyim; Yer, gök ehli şevk ile döner kıblegâhında!.. Yâ Hatemü’l Enbiyâ, iki cihân serdârı; Her sesin, her sözünde varlığın esrârı var!.. Ey âlemin ışığı, secdenin son baharı; Tuttuğum gül dalında, güllerin ebrârı var!.. İnce bir âhenk midir çölde siyah bir çiçek?! Takvâ peteklerini doldurdun kubbe kubbe!.. Tefekkür doruğunda hayat bulan her dilek; Ya sabrın göz yaşıdır, ya da içli bir tövbe!.. Nefsinde kan olur mu bu güle bend olanın?!.. Canında can kalır mı, can deyip, can bulanın?!.. Ey özü sultan olan, bir sultana baş eğen; Ey başı yerde iken gönlüyle arşa değen!.. Ey Allah’ın Habib’i, âlemin özü ey can; Senin aşkınla döner, aşkınla yanan cihân!.. Rıfat Araz |
Neyleyim... Neyleyim... Çile çektim deli gönlüm yol bula; Bir mecrada, taşıp gitti neyleyim?!.. Aşkın mânâ deryâsında durula; Kubbe kubbe, aşıp gitti neyleyim?!.. Ham gevherim işlenirken sarrafta; Yüreğimi, unutmuşum tavafta!.. Ben dönerim, cihân döner bu safta!.. Aklım aşkla şaşıp gitti neyleyim?!.. Bir sevdâ ki dünya, ahret gidecek; Bu hasretim, nefes nefes bitecek!.. Kulluk gerek, her an nefsi güdecek; Ârif, böyle pişip gitti neyleyim?!.. Mevlâ’m, bana bir ruh verdi nûrundan... Cümle mahlûk, can bulmaz mı sûrundan?.. Tecelliden vecde gelen Tûr’undan, Kul, ne hâla düşüp gitti neyleyim?!.. Söze ilhâm, sel sel olup gelende, Gönül bendi, damla damla dolanda; İki cihan, menzilimiz olanda, Her bir emel, coşup gitti neyleyim?!.. Tâ yüreğe, bir dağ bastı bu mühür; Yoktan varı, var edene bin şükür!.. Böyle bir haz, böyle bir şevk bir ömür; Aşk derdimi, deşip gitti neyleyim?!.. Rıfat Araz |
Selâm Olsun Selâm Olsun Canda bir yâr hasretini; Çekenlere selâm olsun!.. Kalbe zikrin lezzetini; Ekenlere selâm olsun!.. Âlem döner can üstüne; Rahmet iner an üstüne!.. Gözyaşını tan üstüne; Dökenlere selâm olsun!.. Ömür kat kat menzil, durak; Gâh bulanık, gâhi berrak!.. Gün misâli şafak şafak; Sökenlere selâm olsun!.. Günüm kahır, gecem çile; Derdim nasıl gelsin dile?!.. Bir gönülden bir gönüle; Akanlara selâm olsun!.. Nefsim ister zevk ü sefâ; Bilmez nedir cevr ü cefa!.. Gül ahdine kılıp vefâ; Kokanlara selâm olsun!.. Gülüm ince, gülüm narin; Gül bezenir gökle zemin!.. Can özünden derin derin; Bakanlara selâm olsun!.. Rıfat Araz |
Seni İster Seni İster Aşkın odu alsın beni; Ben duyayım bende seni!.. Sorup durdum bu düzeni; Seni ister bu can seni!.. Tende yanıp can bulayım; İkrâr verdim, yol alayım!.. Sana lâyık kul olayım; Seni ister bu can seni!.. Erişti mi gül zamanı; Gül açmaz mı kulun canı?.. Sensin alan her bir yanı; Seni ister bu can seni!.. Günâhım var büyük, küçük; İçim oyuk, boynum bükük!.. Tövbe kapın her an açık; Seni ister bu can seni!.. Zaman senin, mekân senin; Hakim sensin, fermân senin!.. Senin nefhân, bu can senin; Seni ister bu can seni!.. Sensiz özüm, sözüm mü var; Yazım, kışım, güzüm mü var?.. Yalvarmaya yüzüm mü var? Seni ister bu can seni!.. Rıfat Araz |
Tövbekâr Oldum Tövbekâr Oldum Yâ Rab bu aşk bende, benimle her an; Aşk ile can buldum, canda var oldum!.. Bu zorlu nefsime neyledi zaman?.. Bazen kışa döndüm, kâh bahar oldum!.. Tevhîdin nûruyla, var ettin canı; Ufkuna nakşettin eşsiz fermânı!.. Tedbirden, takdire dönen her sonu; Tefekkür ettikçe tövbekâr oldum!.. Kader levhâsında, ince bir sır var; Bir ömre sığmadı, aşk denen esrâr!.. Âlemi sardıkça bu derin efkâr; Yanmış ney misâli, âh u zâr oldum!.. Ezelden ebede bu şevk, bu heves; Firdevs’den, Mevâ’dan, Naim’den bir ses!.. Kutsal emanete yüklü her nefes; Dal, budak saldıkça, lalezâr oldum!.. Hüzün tezgâhında, süsledin gülü; Yardın, pâk eyledin mümin gönülü! Sebepler içinde her tevekkülü; Sezdikçe hem gizli, aşikâr oldum!.. Yâ Rab yakın sensin, ben benden uzak; İçimde, iç içe binlerce tuzak!.. Ey gönül geç nefsi, benliği bırak; Kim demiş âlemde bahtiyâr oldum?!.. Rıfat Araz |
Umut Ekseninde Umut Ekseninde Kadir Mevlâ’m, güç ver bana; Aşkın odu indi cana!.. Ney misâli yana yana; Sesim dört bir yana düştü!.. Seni anmak oldu işim; Bu hâl ile hoştur başım!.. Bilinmeze attın taşım; Beni bulmak bana düştü!.. Toprağımı suda, yelde; Aşkla kardın bu şekilde!.. Söz kudreti yüklü dilde; Gönül aynam cana düştü!.. Her bir zerrem, dolu dolu; Senden sana çıkar yolu!.. Bu âlemin garip kulu; Gün içinde güne düştü!.. Gecem gamda, günüm âhta; Bu dert ile can felâhta!.. Bir ilâhî nazârgâhta; Baş eğildi öne düştü!.. Terk eyledim, her bir terki; Aşk var iken nedir korku?.. Âhım, uyandırır halkı; Son umudum sana düştü!.. Rıfat Araz |
Vuslat Dedi Vuslat Dedi Yâ Rab kulum, geldim sana; Aşk yazıldı bu fermâna!.. Bir çilede yana yana; ‘Sabır’ dedi, oldu gönül!.. Nasıl diner bu dert, bu gam? Hüznüm artar her bir akşam!.. Sekiz cennet, makam makam; ‘Umut’ dedi, doldu gönül!.. Nefsim arza atmış ağı; Sökülmez mi hırsın bağı?.. Bu gurbetin, hasret çağı; ‘Biter’ dedi, daldı gönül!.. Ten, aşk ile mâ’rifette; Can neylesin hakikatte!.. Bir ilahî adalette, ‘Hesap’ dedi, soldu gönül!.. Hakk’tan aldı, halka verdi; Nefsi, yerden yere serdi!.. Şükür, gizli sırra erdi; ‘Hikmet’ dedi, bildi gönül!.. Budur ömrün ayı, yılı; Yüküm nerde, neyle dolu?.. Tefekkürde bulup yolu; ‘Vuslât’ dedi, güldü gönül!.. Rıfat Araz |
Vuslât Yakarışları Vuslât Yakarışları Yâ Rab, bir aşk verdin bana; Yanıp durdum Sen’den yana!.. Canı kurban dedim Sana; Rahîm Sen’sin, rahmet Sen’in!.. Ezel ebet devletin var; Her zerrede, kudretin var!.. Ne tükenmez servetin var; Rezzâk Sen’sin, nimet Sen’in!.. Benden yakın oldun bana; Hangi yüzle dönem Sana?!.. Akıl yetmez bu devrâna; Kâdir Sen’sin, kudret Sen’in!.. Gelen gider, giden gelmez; Can Sen’indir bu can ölmez!.. Onca sırrı çözen olmaz; Hakîm Sen’sin, hikmet Sen’in!.. Şükrü bulduk varlık ile; Sabrı gördük darlık ile!.. Edep derdik erlik ile; Rahmân Sen’sin, izzet Sen’in!.. Kalp, adınla Sen’i okur; Okudukça bir aşk dokur!.. Elimdedir verdiğin nûr; Samed Sen’sin, himmet Sen’in!.. Rıfat Araz |
Yakarış Eşiğinde Yakarış Eşiğinde Aşk ile elendim, aşkla sınandım; Bana, tutunacak dal ver İlâhî!.. Emanet yüküne, aşkla dayandım; Bana menzil göster, yol ver İlâhî!.. Çaresi özünde bîçare miyim? Aklını, kaybetmiş divâne miyim?.. Bu gönül nûruna, pervâne miyim? Bana, od içinde gül ver İlâhî!.. Bu aşktır dost diyen, dostla eğleşen; Sevgiyi sevgiyle seven, paylaşan!.. Bir içli yürektir, suyla söyleşen; Devrine yağmur ver, sel ver İlâhî!.. Hakîkat sırrını açtın, bu canda; Okudum, ben beni iki cihânda!.. Bildim seni bende, benden yakında; Bana basiret ver, hâl ver İlâhî!.. Âhım var içimi âh ile oyan; Acım var, acıma merhemi koyan!.. Seni tesbih eden, derinden duyan; Bir ses ver, nefes ver, dil ver İlâhî!.. Bu hüzün ne zaman indi yüzüme? Asrın vebâli mi bindi dizime?.. Dünyadan ukbâya dönen özüme; Şefâ’at kapından, el ver İlâhî!.. Rıfat Araz |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:15 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2