![]() |
Mehmet Demir Şiirleri Ah!.. İçten içe çekilen derin bir Ah!.. Bir dünya dolusu derde, En güzel izah... Kaçırılmış fırsatlarda Pişmanlığın ifadesi, Güçsüzlüğün, öfkeli sesi, Acının şiddetli haykırışı, Kaybetmenin öfkesi... Ah ki Ah!.. Ne günlerdi o günler... Herkes, yaşanmamış bir tarihi dinler. Hep dünler, hep dünler Akla gelmez nedense hiç bugünler... Ah, Ah!.. Şimdi genç olacaktık Neler yapmazdık neler... Dün adına söylenen olmadık bahaneler. Sanki hiç genç olunmamış gibi... Genç iken neydik ki, şimdi neyiz Sanki geçmişimizden başka bir şeyiz... Ah!.. O koltukta Şimdi ben otursaydım... Git otur o zaman, neden buradasın? Aslında sen de farkındasın Olmayacak bir şeye tuttuğun yasın Acısını kimselerden çıkarmayasın. Ah’larla, vah’larla tüketiriz ömrümüzü Ah, şöyle bir arabam olaydı! Ah, böyle biri beni bulaydı! Ah, dostlarım yanımda kalaydı! Hayat ne kolaydı... Ah çektiklerimiz dünlerde kaldı Biz bugündeyiz Dünler öyle veya böyle yaşandı gitti Kimi mutlu bıraktı, kimi perişan etti Ama dünler iyi ki vardı İyi ki yaşandı Dünümüz olmasaydı Bugün olmazdı... Mehmet Demir |
Allahım Allahım Sen Rahman’sın, kulunu korur kollarsın Başımız darda olsa medet yollarsın Sen Rahim’sin, hatamı sen bağışlarsın Rahmetini bizlerden esirgeme Allah’ım Sen Hâlik’sin evreni inşa edensin Sen Halim’sin kuluna şefkat verensin Sen Adil’sin her şeyi mutlak görensin Rahmetini bizlerden esirgeme Allah’ım Şekür’sün, nimetine şükredilensin Her daim dilimizde zikredilensin Evrenin efendisi, sahibi sensin Rahmetini bizlerden esirgeme Allah’ım Ellerim sana açık, senden dilerim Sen yüzüm güldürürsen ancak gülerim Verdiğin nimetlere hep şükrederim Rahmetini bizlerden esirgeme Allah’ım Sen Mucib’sin, duama cevap verirsin Ne kadar kusurum var, bir bir bilirsin Aczimi, melalimi tek sen görürsün Rahmetini bizlerden esirgeme Allah’ım Vatanıma, yurduma gözün dikmişler Halkımın arasına nifak ekmişler Milli değerlerimi bir bir yıkmışlar Rahmetini bizlerden esirgeme Allah’ım Duam şu ki Ya Rabbim: bilinç ver bize Bölünmesin vatanım, gelmesin dize Görürsün halimizi, gerek yok söze Rahmetini bizlerden esirgeme Allah’ım... Mehmet Demir |
Arlanırım Arlanırım Esef-i ahvalimi demeye arlanırım Dide-giryan olmuşum, gülmeye arlanırım Bunca aç bî-çârenin gözüne bakıp bakıp Rabbimin nimetinden yemeye arlanırım Belâ-yı nâgâhından korkarım yaratanın Na-zekât servetimle ölmeye arlanırım Halk şetve-i şitada da’s-ı irtiaddayken Ben hırkatın içinde kalmaya arlanırım Bi-çâreler taşlarda secde ediyor iken Postların üzerinde kılmaya arlanırım Bi-hâne harab olup şükrederken garipler Ar eder, huzuruna gelmeye arlanırım Azaptayken muhtaçlar acz-i hûcud içinde Asûde-i kera’ya dalmaya arlanırım Perişanlık içinde hamd ederken kulların Bense isnak içinde olmaya arlanırım Âlem fakr-ü sefalet, bezm-i perişân iken Huzur içinde nefes almaya arlanırım Hakikat nârı ile yanıyorken yürekler Ben cehennem harıyla yanmaya arlanırım Allah’ın aşkı ile dil-teşneyken gönüller Ben meta-ul gurura kanmaya arlanırım Tahayyürdeyim hâlâ, demeye arlanırım Humret-i hicabımdan gülmeye arlanırım. Mehmet Demir |
Aşkı Acılar Besler Aşkı Acılar Besler Aşkı büyülü kılan Sanma düşler, hevesler Özlemler hayat verir Aşkı acılar besler. Mehmet Demir |
Atalardan Kalan Atalardan Kalan Arnavudu, kürdü, lazı çerkezi Ayırmadan kucaklarım herkesi Bölmek istiyorlar nedense bizi Bu vatan toprağında yatan atamdır Burası, atalardan kalan vatandır Beraberce verdik onca şehidi Bayrağıma kanın veren kim idi Gidip bakın, Çanakkale şahidi Bu vatan toprağında yatan atamdır Burası, atalardan kalan vatandır Arabı, Acemi, Türkü, Çeçeni Yurdumun toprağında doğup, göçeni Kardeşimden ayırmak mümkün mü beni Bu vatan toprağında yatan atamdır Burası, atalardan kalan vatandır Yüzyıllardır yaşadık alevi, Sünni Bu ayırım nedendir inançlı, ümmi Müslüman’dı, Musevi’ydi ya da İsevi Bu vatan toprağında yatan atamdır Burası, atalardan kalan vatandır Toprağım bir, tarihim bir, atam bir Şehitlikte vatan için yatan bir Bayrağımı omzunda tutan bir Bu vatan toprağında yatan atamdır Burası, atalardan kalan vatandır Kilimlerin nakışında dokundu Türkülerin ezgisinde yakındı Tarihimin sayfasında okundu Bu vatan toprağında yatan atamdır Burası, atalardan kalan vatandır. Mehmet Demir |
Ayaklar Ayaklar Ayaklar var taşımaz yaşlı bedeni Ayaklar var götürmez yola gideni Ayaklar var yorulur, yaştır nedeni Yürümekten usanmış ayaklar vardır Ayaklar var atletik, yarışır durur Ayaklar var sportmen, iyi top vurur Ayaklar var bakımlı kendini korur Tırnakları boyanmış ayaklar vardır Ayaklar var yerlere basmaz tabanı Ayaklar var özyurdu bilir yabanı Ayaklar var soğuktan çekilir kanı Her çileye dayanmış ayaklar vardır Ayaklar var yıllardır basmaz toprağa Ayaklar var hasrettir kuru yaprağa Ayaklar var enerjik, tırmanır dağa Dağ bayır meraklanmış ayaklar vardır Ayaklar var fedadır aziz vatana Ayaklar var saygısız, şehit yatana Ayaklar var kirlidir, giren utana Burayı vatan sanmış ayaklar vardır Ayaklar var narindir, nazende gezer Ayaklar var iridir, topuğun ezer Ayaklar var her gün su içinde yüzer Çamurlarda yıkanmış ayaklar vardır Ayaklar var bastığı yeri farketmez Ayaklar var yurdunu ölse terketmez Ayaklar var bir adım ileri gitmez Bataklığa saplanmış ayaklar vardır. Mehmet Demir |
Ayrılık Zamanı Ayrılık Zamanı Ayrılık zamanı çatınca, inan Dökülen yaşlarım sel gibi geldi Yaslara boğarak gittiğin zaman Burası yabancı el gibi geldi Söylemeye dilin nasıl vardı ki Hoşçakal deyişin "öl!" gibi geldi Yokluğun içimi öyle sardı ki Hasretin binlerce yıl gibi geldi Son defa sarılmak isterken sana Kollarım kırılmış dal gibi geldi "Elveda" deyince bu dünya bana Sanki kupkuru bir çöl gibi geldi. Mehmet Demir |
Bensizliğe Alış Annem Bensizliğe Alış Annem Ayrılığın vakti bugün Bensizliğe alış annem İçime kor çöktü bugün Bensizliğe alış annem Eremedik bir murada Kavuştuğumuz sırada Sen orada ben burada Bensizliğe alış annem İncitmekten çekinirim Uzaklara bakınırım Sensizlikten yakınırım Bensizliğe alış annem Yüzün gülse benim güler Hasretin içimi deler Ayrılık türküsü çalar Bensizliğe alış annem Ben gelemem oralara Ben bağlandım karalara İyileşmez yaralara Bensizliğe alış annem Ben yolumu arıyorum Uçan kuştan soruyorum Sensizliği sarıyorum Bensizliğe alış annem Üzerimde kara bulut İçerimde söndü umut İstiyorsan sen de unut Bensizliğe alış annem. Mehmet Demir |
Berat Geceleri Berat Geceleri Berat, sınıf geçmektir, bir karne almak demek Berat, diplomasıdır geçen koca bir yılın Berat, yüreklerdeki kiri yıkamak demek Berat, ödülü demek Kur’an okuyan dilin Berat, karşılamaktır gelecek Ramazanı Berat, yaratıcının nuru ile yıkanmak Berat gecelerinde rahmet kaplar her yanı Berat, ibadetlerle, tövbelerle aklanmak Berat, üzerimize inmesi merhametin Berat, bir kurtuluştur günahlardan, azaptan Berat, kaplamasıdır kâinatı rahmetin Berat, içmek demektir hidayet denen kaptan Berat, tescil olması müminliğin, kulluğun Berat, ermek demektir hidayete, rahmete Berat, işaretidir yüreklerde bolluğun Berat, hak kazanmaktır şefkate, merhamete Berat, bilânçosudur yapılan hayırların Berat, bir yıla ait defterin kapanması Berat, üzerimize saçılması nurların Berat, yarına yeni bir sayfa açılması Berat, bu kandil günü rahmetle ödüllenmek Berat, Ramazanlara sevinçle varmak demek Berat, Yaratıcı’nın nuruyla şereflenmek Berat, en sevgiliden bir şefaat beklemek Berat, parlamasıdır abdestli uzuvların Berat, şifa demektir imanlı yüreklere Berat, kurtuluşudur namaz kılan kulların Berat, kerem demektir tespih eden dillere Berat, secdeye konan o pak alna taç demek Berat, müminlerine Rabbinin ödülüdür Berat, yüreğimize sürülen ilaç demek Berat gecelerimiz bize bayram günüdür. Mehmet Demir |
Boşuna Boşuna Kul sıkıştığında yetişir Hızır Hızır yetişmiyorsa vardır bir kusur Yüreğin maddeye olmuşsa esir Mevla’dan beklemen boşuna dostum Duaların Mevla’ya ulaşır mutlak Rabbim duamızı dinler muhakkak Duana cevap yoksa sen kendine bak Mevla’dan beklemen boşuna dostum Alnını secdeye değdirmiyorsan Sıkışınca Mevla’yı çağırmıyorsan Caminin kapısından hiç girmiyorsan Mevla’dan beklemen boşuna dostum. Mehmet Demir |
Bu Yol Nereye Çıkar Bu Yol Nereye Çıkar Her mevsim hırçınlığın benden çıkarır Her rüzgar savurur beni ordan oraya Her bela üzerime gelir, bana sürtünür Her acı beni üzer, her azap beni yıkar Her terslik beni bulur, her kasvet bana çöker Desin bana birisi, bu yol nereye çıkar?.. Her güneş sıcaklığın üstüme vurur Her yağmur ıslaklığın bende dindirir Her köpek dişlerini önce bana gösterir Her uğursuzluk benimle, her kem göz bana bakar Her bela benle gezer, her ateş beni yakar Desin bana birisi, bu yol nereye çıkar?.. Her kavgalı yumruğunu bana indirir Her kızgın heyecanın bende söndürür Her laf yapan bana der, beni kandırır Her beceriksizlik benimle, beni bulur her sakar Yağmur yağmayı görsün, ilk benim damım akar Desin bana birisi, bu yol nereye çıkar?.. Mehmet Demir |
Çürüyen dostluklar Çürüyen dostluklar "Ey! Yürekleri kürüyen dostluklar Nerede, Çıkarsız yürüyen dostluklar Ey! Tükenen, çürüyen dostluklar! Bu şiirim size, bu sitem size!.. Ne yazık ki dostluklar Çıkarla geldi dize..." Ayakların sağlamsa, zorsa bileğin Omuzlarında taşır bütün dostların Arzuların emirdir, varsa dileğin Köşe bucak bekleşir bütün dostların Başarılıysan eğer ticaretinde Ararlar seni her dost cemiyetinde Dostunu, ahbabını ziyaretinde Hasretle kucaklaşır bütün dostların Eğilirler önünde, saygılıdırlar Kusur olacak diye kaygılıdırlar Size hitap ederken duyguludurlar Her fırsatta koklaşır bütün dostların Arar bulurlar sizi işi düşünce Sizden iyisi yoktur hemen koşunca Bırakmazlar peşini uzaklaşınca Yanınıza yaklaşır bütün dostların Eliniz bir an dara düşmeye görsün İşiniz az da olsa şaşmaya görsün Şansınız elinizden kaçmaya görsün Bir anda uzaklaşır bütün dostların Sevdiklerin çarçabuk unutur seni Tüm dedikodulara olursun konu Hele bir de geçince borcunun günü Karşınızda dikleşir bütün dostların İtibarın şerefin yiter bir anda Küçümseyen de çıkar, seni kıran da Dostuna ihtiyacın olduğu günde Çekinir, duraklaşır bütün dostların Mehmet, sana ne desem artık nafile Dostlarını iyi seç, öyle çık yola Gayret et sen, işlerin düzelsin hele Yanında çörekleşir bütün dostların. Mehmet Demir |
Değildir Değildir Marifet ellerdedir, telde değildir Ozanlık yürektedir, dilde değildir Yaşlanan bedeninde, ömründe sanma Olgunluk akıldadır, yılda değildir İyilik yağmuruna şemsiye açma İçtenlikle kucakla, sevgiden kaçma Vuslat şurda dururken ayrılık saçma Güzellik gül verende, gülde değildir Azmin ateşini yak, söndürme sakın Çıtanı yükseğe koy, indirme sakın Yeter diye kendini kandırma sakın Sıcaklık alevdedir, külde değildir Böbürlenme kimseye, ne oldum deme Adil ol ve kimsenin hakkını yeme Her şeye gücüm yeter diye söyleme Azamet yaratanda, kulda değildir Küçük görme kimseyi, mütevazı ol Mevlam ne verdiyse ona razı ol Mücrimin eli kolu, gören gözü ol Meziyet arıdadır, balda değildir Gösterişten uzak dur, harislik etme Yarış tutma kimseyle, hasislik etme Babanın parasına vârislik etme İtibar yürektedir, çulda değildir Bu sana öğüdümdür, iyice dinle Ne edersen dünyada o gelir senle Yolum dümdüz diyerek boşa güvenme Keramet yolcudadır, yolda değildir. Mehmet Demir |
Dile Gelir Hasretimiz Dile Gelir Hasretimiz Kimi kez kabarır yüreğim birden Biriken gözyaşım sığmaz mendile Hasretin acıyla vurduğu yerden Yaş olur, dökülür ve gelir dile Dertlerim içimde sır olur kimi Kimi kez yaralar dünün özlemi Akmadan kuruyan gözlerin nemi Taş olur, dökülür ve gelir dile Aşkımız sonsuza uzansın diye Şarkılarda hayat kazansın diye Bir udun telinden çıkan ezgiye Eş olur, dökülür ve gelir dile. Mehmet Demir |
Diller Diller Diller var yılan gibi sokar insanı Diller var olmadık an sürçer lisanı Diller var bir sözüyle dondurur kanı Bir çift tatlı söz bilmeyen diller var Dil yarası çekerim ben, yıllar var Diller var yabancıdır kendi diline Diller var dirlik vermez evde geline Diller var inkâr eder saldırır dine Duaları eksilmeyen diller var Dil yarası çekerim ben, yıllar var Diller var gönül alır bir iki sözle Diller var biri noksan, ikisi fazla Diller var bir kelime çıkar bin nazla Bir selamı esirgeyen diller var Dil yarası çekerim ben, yıllar var Diller var şehidine ağıtlar yakar Diller var can dostuna içini döker Diller var yüreklere acılar eker Bülbüller gibi şakıyan diller var Dil yarası çekerim ben, yıllar var Diller var bal dökülür her kelimeden Diller var gönül kırar, hatır bilmeden Diller var ki konuşur durur yılmadan Konuşmaktan sıkılmayan diller var Dil yarası çekerim ben, yıllar var Diller var yüreğini okşar her sözü Diller var ki doldurur içine sızı Diller var kükrer durur, titretir bizi Dinlemekten bıkılmayan diller var Dil yarası çekerim ben, yıllar var Diller var zikir eder durur rabbini Diller var dua ile geçer her günü Diller var saçar sanki içinden kini Her sözünde küfür dolu diller var Dil yarası çekerim ben, yıllar var Diller var sevgi saçar, yürek doldurur Diller var iftirayla ocak söndürür Diller var bir sözüyle seni kandırır İki lafı çekilmeyen diller var Dil yarası çekerim ben, yıllar var. Mehmet Demir |
Diyormuş Diyormuş Aşkımız ölümsüz, bitmez sanırdım Oysa hiç aldırış etmem diyormuş Çarçabuk kalbinden atmaz sanırdım 'Gönlümde bir dakka tutmam' diyormuş Önceki günlerin hatırı varmış Şimdiyse içini bir nefret sarmış Beni lanetlermiş, bana kızarmış 'Ölse, mezarına gitmem' diyormuş Bana sevgisini yitirmiş artık Bu iş bu kadarmış, bitirmiş artık Ne dostluk, ne aşk, ne hatırmış artık 'Semtine bir adım atmam' diyormuş 'Kapımda kul köle olacaksa da Aşkımdan sararıp solacaksa da Sürünecekse de, ölecekse de Dönüp bir yüzüne bakmam' diyormuş. Mehmet Demir |
Dualarım Seninle Dualarım Seninle Kaç zamandır şefkatinden öksüzüm Gece rüyalarıma gel babacığım İçime akıtırım dolunca gözüm Boşalır yüreğime sel babacığım Kimsenin sevgisiyle yerin dolmuyor Babasızlık nasıl şey kimse bilmiyor Gittiğinden beri yüzüm gülmüyor Bana rüyalarımda gül babacığım Yokluğunda geceler benim sırdaşım Yıldızlarla arkadaş, Ay’la kardeşim Senin hasretinden dinmiyor yaşım Geceleri gözümü sil babacığım Bir gece gelip de son ver mateme Girmek zor geliyor sensiz bir eve Yüreğimi kavuran sönmez aleve Yetmiyor serptiğim kül babacığım Yetiştiğimi görmen kısmet olmadı Yüreğimdeki acı hâlâ dinmedi Kanmadı yüreğim, sana kanmadı Sensiz geçen her gün yıl babacığım Sağlığında doyamadım sevgine Her gece gel baba, bana gel yine Yalnız kalma, dualarım seninle Seni çok sevdiğimi bil babacığım. Mehmet Demir |
En Güzel Şey En Güzel Şey Kızım Dicle'ye Yalan değil, Sen doğduğunda, Kızın oldu dedikleri zaman içim burkulmuştu. Çünkü hep oğlum olacak diye bekliyordum sen doğana dek Ama verdiklerinde kucağıma seni Dünyalar benim olmuştu. Gerçi hiç tatmadım bir oğlan babası olmayı ya Sen de hiç aratmadın doğrusu... Ben senin hep o poz verir gibi duruşunu sevdim Sonra uzun saçlarını sağa sola savuruşunu İçinde hiçbir zaman sevgi eksik olmayan güleç bakışını... Sen benim yokluk anlarımın bereketi, Hayata küsüp, suskunluğa büründüğüm zamanların hareketi Yüreğimden vurulduğum günlerin, tek saadeti oldun. Sen olmasan belki de tutunamazdım hayata yeniden Tükenmişliğimde beni sen harekete geçirdin. Hırçındın, asiydin, pervasızdın o zamanlar Kural tanımazdın, yerinde duramazdın... Yüreğinin bir yerlerinde hâlâ o küçüklüğünün pervasızlığı olsa da Sen benim içi merhamet dolu, yüreği tertemiz Kalbi yumuşacık kızımsın. Sen başımın akı, yüreğimin sızısısın Sen babasının biricik kuzususun. Afacan ve hazırcevaptın önceleri Durmadan sorular sorardın. Soruların, büyümüş de küçülmüş dedirtirdi insana Her şeyi merak eder, sürekli ama sürekli bir şeyler sorardın Bazen zorlanırdık cevap verirken sana Öyle sorular sorardın ki... Hem öylesine de sormazdın sorularını Ciddi ciddi sorular sorardın Her şeyi ama her şeyi sorardın Cevabını almadan bırakmazdın yakamızı Her sorunun cevabı, yeni bir soru olarak dönerdi geriye. Bazı sorularınla da gülmekten kırardın bizi ya Yine de cevabını isterdin. Çok titizdin, gerçi hâlâ da öylesin ya Üzerine dökülen bir damla suya bile tahammül edemezdin. Hemen çıkarmak isterdin üzerindekileri Neredeyse günde beş kez üzerini değiştirirdi annen. Kimseyle anlaşamazdın önceleri Kimse de senden hoşlanmazdı Çünkü doğru bildiğini, doğrudan söylerdin herkesin yüzüne Aslında sevmedikleri sen değildin, senin doğrularındı... En çok bu huyunu severdim senin Yüreğinde yapmacıklık yoktu çünkü Sözünü kimseden sakınmaz, Sevmediğine, seni sevmiyorum derdin. Herkes senden hoşlansın diye kimseye yalakalık etmezdin Sevecekseniz, beni böyle sevin derdin sanki. Yüreğin öyle büyük, öyle büyük ki Bazen, o kadar sevgiyi yüreğinin neresine sığdırıyorsun, merak ederim Merhametinin sınırı yok çünkü Bazen bir kelebeğe acırsın, bir gün sonra ölecek diye Bazen bir çiçeğe... Bir gün hiç unutamam, Atı kamçılıyor diye nasıl kavga etmiştin faytoncuyla. İnsanların yürekleri bu kadar pas tutmuşken Yaşarken hiç tanımadığın birine Öldükten sonra yas tutan bir güzel yüreğin var senin. Herkese evladı güzel gelir ya Senin, yüreğinin güzelliği vurmuş yüzüne... Sevdiğin zaman yüreğinin içiyle seversin ya, Birini defterden sildiğinde de, Yüreğinin bir tarafında izini bile bırakmazsın. Senin, içi neyse dışı o olan haline bayılıyorum. Haksızlıklara karşı duruşuna, Fikrinin kavgasını verişine... Kimse anlayamasa da seni, Ben seni çok iyi anlıyorum kızım Varsın, aynı şeyleri düşünmüyorsun diye Seni sevmeyenler sevmesin Varsın, doğruculuğun yüzünden Senden hoşlanmayanlar hoşlanmasın Varsın, senin merhametini birileri istismar etsin... Ama sen asla kimseyi istismar etme kızım Sen hiç doğruluktan ayrılma ve hiçbir zaman Birileri senden hoşlanmayacak diye Doğru bildiklerini söylemekten çekinme. Senin o güzel bakışların, yüreğinin bakışlarıdır. Yüreğindeki o hırçınlık, çirkinliği kabul edemeyişindendir. Yüreğin hiç kirlenmesin Yüreğini dolduran o sevgi ve merhamet tükenmesin Eminim, Sevginin bu kadar bol olduğu bir yer Asla kirlenmez. İstemem sana kimsenin nazarı değsin Sen bana Rabbimin bahşettiği en güzel şeysin. Mehmet Demir |
Gibisin Gibisin Bir şiir gibi derin Bir nehir gibi serin Sanki dönecek yarın Gibisin şimdi Bir çavlan gibi çılgın Bir yaprak gibi solgun Bin azap ile yılgın Gibisin şimdi Sonbahar gibi kuru Bir pınar gibi duru Sanki bin pişman biri Gibisin şimdi Bir alev gibi yanar Az bir sevgiye kanar Eski günleri arar Gibisin şimdi. Mehmet Demir |
Göle Maya Çalmak Göle Maya Çalmak Zannetmeyin hep böyle asıktır yüzüm İnsanların sahtece gülüşündendir Kırıcı davranışım, öfkeli sözüm İki yüzlü, riyakar oluşundandır Kapanmışsam içime, kaçıp milletten Niyetim sakınmaktır dertten, illetten Değil mi ki hepsi de kemikten, etten Mutlaka bir musibet buluşundandır Selam vermekten bile çekinir olmam Herkesten böylesine sakınır olmam İnsanlardan bu denli yakınır olmam Hiç ummadık bir kara çalışındandır Hırs, ihtiras yüzünden, para yüzünden Yeminler bile içse döner sözünden En yakın dostu bile, en temizinden Karşında düşman diye görüşündendir Sır vermeye gelinmez kimseye asla Ne kimseyle dost ol, ne sırtını yasla Aklını kaybettiren, çıldırtan sesle İpini orta yere serişindendir Fikrinse, sende kalsın, sakın söyleme Söz etmişsen birine, geçme eyleme Ola ki birisine bir bel bağlama Sap gibi ortalıkta kalışındandır Akıl ermez insana neylesen, mehmet Güneş diye umarsın, bulursun rahmet Senin bunca sızlanman ve bunca zahmet Hocanın göle maya çalışındandır. Mehmet Demir |
Gözler Gözler Gözler var, baktığında yakar kor gibi Gözler var, gözlerime bakın der gibi Gözler var, ışıl ışıl, yanar dür gibi Yağmur gibi boşalan yaşlı gözler var Gözler var, yüreğini okşar insanın Gözler var, çarpılırsın, kaynaşır kanın Gözler var, ürkütücü, titrer her yanın Uzaklara bakınan yaslı gözler var Gözler var, hasret ile bekleşir durur Gözler var, ne durulur, ne yaşı kurur Gözler var, görülmeyen her şeyi görür Görmemekten yakınan paslı gözler var Gözler var, merhamet ve acıma bilmez Gözler var, kasılmıştır, bir kere gülmez Gözler var, inatçıdır, imana gelmez Renkten renge boyanan süslü gözler var Gözler var, fıldır fıldır, her yöne döner Gözler var, yorulmuştur, gün olur söner Gözler var, karanlıkta gün gibi yanar Etrafına bakmayan paslı gözler var Gözler var, yeşil yeşil, nazar değdirir Gözler var, bakışıyla hüküm giydirir Gözler var, belalıdır, cana kıydırır Kitap gibi okunan hisli gözler var. İzmir Mehmet Demir |
Hayallerimle Varım Hayallerimle Varım Sokak çocuklarına Ben hayallerin insanıyım Hayal kurmak benim işim Ben, hayallerim olmasa yaşayamam. Her gün hayallerimi büyütürüm ben Öyle büyür, öyle büyür ki hayallerim Kaplar evreni... Çocukları hayal ederim en çok Daha doğmadan ölen çocukları, Aç, çıplak, geleceksiz, yarınsız çocukları... Hayal ederim de içim burkulur Kopar yüreğim, gözlerim yaşlarla dolar Utanırım!.. Hele o sokaklarda kalan Hele o köPage Rankingü altlarında sabahlayan Hele o tiner koklayan, kapkaççılık yaptırılan Zavallı çocukları... Arlanır, yerin dibine girerim Sorumlu hissederim kendimi Hayallerimde onlara kucak açarım Onların yüreklerini parlatır, gönüllerini okşarım... Onlara baba olurum hayallerimde Olmayan babaları olurum. Doyurur, yüreklerine sevgi doldururum. Eğitirim onları, yüreklendiririm Hayata hazırlarım, iş veririm onlara Mesleklendiririm... Onlar geleceğimiz, yarınlarımız bizim. Yoksa nasıl bakarız yarınlara güvenle? Okula gidemeyen çocukları hayal ederim Ayakkabı boyayan, kağıt mendil satan, Araba camı silen, üşüyen, titreyen, Bir ekmek parası için dilenen çocukları... Oldum olası yaralar yüreğimi İçimi burkar çocuklar. Hepsini birer birer toplayasım gelir sokaktan Alıp birer birer yedirip, giydirip tertemiz Koklayasım gelir. Ama biz korkuyoruz ki onlardan Çekiniyoruz, bize zarar vermesin diye Niye?.. Onları bu hale biz koymadık mı? Biz sorumlu değil miyiz onlardan? Bu görev bize düşmez mi?.. Hep üzülür, hep acırız ama hep kaçarız nedense. Hepimiz birinin elinden tutsak Alıp birisini okutsak... Bir tane kalır mıydı sokakta? Biz bu kadar yüreksiz miyiz? Bu kadar sorumsuz mu? Birini bile kurtarsak kârdır Benim hayallerim çocuklardır... Kalbim çocuklarla dopdolu Hayallerimde hep çocuklar var. Ben hayallerin insanıyım Hayal kurmak benim işim Ben çocukları sadece hayallerimde severim Onların başını okşadığımı hayal ederim. Onları hayallerimde koklar Hayallerimde büyütür beslerim. Ama çocuklar yine açtır, çıplaktır, muhtaçtır Ben hayallerimden çıkamam Hayaller güzeldir Ben hayallerimde mutluyum Ben hayallerimle varım... Ben hayallerimde gerçekten koparım Gerçeklerden korkarım Ben hayallerin insanıyım Hayal kurmak benim işim En güzel hayali ben kurarım Ben büyütürüm hayalleri en çok Benim hayallerimin sınırı yok!.. Alır bütün çocukları lunaparka götürürüm Onlarla birlikte binerim atlıkarıncaya Dönme dolapta onlarla birlikte dönerim Ben hayallerimi çocuklara adadım Ben hayallerimde ta ana rahminde sahip çıkarım çocuklara Onlar hastalandığında yanlarında ben varım Üşüdüklerinde ben örterim üstlerini Ben alırım ayakkabılarını, üstlerini ben giyindiririm Gece korktuklarında ben olurum yanlarında Onlara en güzel masalları anlatırım Dertlerini bana söylerler, duygularını ben paylaşırım Benim hayallerim büyüktür Benim hayallerim sınırsızdır Önü açık hayaller kurarım Öyle hayaller kurarım ki; Tek bir çocuk kalmaz sokaklarda, köPage Rankingü altlarında Okula gitmeyen tek bir çocuk bırakmam. Hayallerimde çocuklar dövülmez benim Onları sevgiyle büyütürüm Hoş görürüm kusurlarını Eğitirim, öğretirim doğruyu, güzeli Yüreklerine sevgi tohumu ekerim. Dedim ya Benim hayallerim büyüktür Güzeldir benim hayallerim Ben hayallerimle varım... Mehmet Demir |
Hoş Seda Hoş Seda Hiç kimseyi kırma ki, adın anılsın İçin kan ağlasa da, gözlerin gülsün Kusurun üstünü ört, senle gömülsün Akıbetin, semaya bir gün vedadır Baki olan kubbede hoş bir sedadır Buz etme kimselere, hoşgörü göster Gönül tatlı bir sohbet, güler yüz ister Yüz çevirme kimseye, muhtaca ses ver Akıbetin, semaya bir gün vedadır Baki olan kubbede hoş bir sedadır Kalbini mühürleme, vicdanını aç Sevgini ifade et, en güzel ilaç İnsanlık anlayışa, sevgiye muhtaç Akıbetin, semaya bir gün vedadır Baki olan kubbede hoş bir sedadır Dostunu, akrabanı unutma sakın Merhamet et, mazluma şefkatle bakın Gurura yakalanma, akıbet yakın Akıbetin, semaya bir gün vedadır Baki olan kubbede hoş bir sedadır Esirgeme selamı Allah kulundan Ayrılma iyilikten, sevgi yolundan Düşkünlere el uzat, çek, tut kolundan Akıbetin, semaya bir gün vedadır Baki olan kubbede hoş bir sedadır Dünyada anılacak bir isim bırak Sonsuz olan var mıdır, gökkubbeye bak Yaptığın iyiliktir baki kalacak Akıbetin, semaya bir gün vedadır Baki olan kubbede hoş bir sedadır. Mehmet Demir |
Kaldırımlar Kaldırımlar Kaldırımlar sokağa atılan ilk adımdır Kaldırımlar uzayan yolların arkadaşı Kaldırımlar umuda açılan bir kapıdır Kaldırımlar yollarda kalanların gözyaşı Kaldırımlar tekdüze bir hayatın törpüsü Kaldırımlar çilesi yaşlanan bedenlerin Kaldırımlar sefilce geçen ömrün öyküsü Kaldırımlar şahidi en umutsuz günlerin Kaldırımlar tükenmek bilmeyen yolun adı Kaldırımlar gecesi, sabahı bahtsızların Kaldırımlar sokakta dolan ömrün miadı Kaldırımlar yatağı, yastığı yurtsuzların Kaldırımlar kucaklar sokakta kalanları Kaldırımlar barınak evsiz, ocaksızlara Kaldırımlar doyurur aç, muhtaç olanları Kaldırımlar götürür uçsuz bucaksızlara Kaldırımlar selamlar evvela sabahları Kaldırımlar yolcular insanları evine Kaldırımlar kapatır her akşam kapıları Kaldırımlar karşılar insanı yeni güne Kaldırımlar haykırır isyanın avazını Kaldırımlar parlatır yüreklerin pasını Kaldırımlar ısıtır gecenin ayazını Kaldırımlar işitir dertlinin niyazını Kaldırımlar hamalı binlerce dert yükünün Kaldırımlar feryadı tükenmeyen sürgünün Kaldırımlar tanığı yüz binlerce öykünün Kaldırımlar taşıyor yorgunluğunu günün Kaldırımlar çilekeş bir ömrün yoldaşıdır Kaldırımlar acının, sefaletin sırdaşı Kaldırımlar yetmeyen bir günün telaşıdır Kaldırımlar tükenmiş umudun sabır taşı. Mehmet Demir |
Kızıma Mirasım Kızıma Mirasım Kızım Deniz'e Kızım sakın ha deme sen ne biçim babasın Ben hâlâ ayaktayım, şimdi sen uykudasın Kulaklarım çınladı, beni düşledin kesin Ürküp çağırsan şimdi ulaşmaz bana sesin Şimdi senden ayrıysam bana hiç kızma yavrum Yanında olmayınca kimseyi üzme yavrum Senin için didinip, senin için koşuyor Senin için uykusuz, işimle uğraşıyor Senin yarının için bugünü zorluyorum Senin istikbaline kendimi horluyorum Bugün anlamasan da yarın mutlak anlarsın Bugün ben burda isem, yarın burda sen varsın Sizler büyürken bizler yaşlanıp gideceğiz Bulunduğumuz yeri size terk edeceğiz Ancak, gitmeden önce bir şeyler yapmalıyım Sana çok değerli bir miras bırakmalıyım Bu mirası sakın ha parayla ölçmeyesin Sana öğütlerimi dikkatle dinleyesin Bugün ben senin için uğraşır, didinirim Yarın sen de ben gibi olacaksın, bilirim Kızım, ancak şunu bil: Para saadet değil Kimsenin elindeki kimseye medet değil Para ancak yarının güvencesi olursa Ve alın teri ile kaynağını bulursa Bir işe yarar ve sen mutlu olabilirsin Gerçek saadeti tek böyle bulabilirsin Kızım ancak şunu bil: Bu dünya baki değil Her şeye boyun eğme, yalnız doğruya eğil Bildiğin doğru yoldan sakın ola ayrılma Engeller olsa bile sen sen ol, asla yılma Azimli ol, dürüst ol, namuslu ol, cesur ol Ama dikkatli yürü, düzgün zannetme her yol Yılanları ez ama dokunma mazlumlara İyi seç dostlarını, kendin gibi dost ara Kızım, demeyesin ki: Ne de çok akıl verdin Sen de evladın olsa, aynısını söylerdin Peki, diyeceksin ki: Sen yaptın mı bunları? Yıllar olgunlaştırır zamanla insanları Yaptıkları hatalar dizilir perde perde Peşinden düşünürler, ararlar, hata nerde? Onlar bulduklarında olan olmuştur, ancak Hata yapılacak ki doğrusu bulunacak Biz de hatalar yaptık ve tecrübe edindik Sen hata yapma diye doğrusunu öğrendik Ve kızım senden ayrı, gece vakti, uykusuz Saat bilmem kaç olmuş, yazıyorsam, kuşkusuz Yarın sana güzel ve mutluluk dolu ortam Ne kuşkulu bir bakış, ne bir kasvet, ne bir gam Güzel bir gelecekle, bir baba tecrübesi Bırakmak için yavrum, işte bunların hepsi Olsun sana mirasım Tutuluyorken yasım. Mehmet Demir |
Memedim Memedim Bütün şehitlerimiz ve ailelerine Gökyüzünde kara kara bulut dizilmiş Anaların gözlerinden yaşlar süzülmüş Yaş diye kan akıtsan geri gelir mi? Genç yaşında insan böyle ölür mü? Can Memedim Can Memedim Üstün başın kan Memedim Neden gittin uzaklara Bekliyorum, dön Memedim Daha henüz sevdamıza doymadan Başımızı bir yastığa koymadan Duramadın kahpe kurşun, Yiğidime kıymadan!.. Koç Memedim Koç Memedim Kabullenmek güç Memedim Seni şehit eden kurşun Başına bir taç Memedim Başımı dizlerine yaslayamadan Kınalı kuzuları besleyemeden Koklamadan bir kez olsun gülümü Kahpe kurşun layık gördü ölümü Ah Memedim Ah Memedim Halimiz eyvah Memedim Nasıl verdik topraklara Seni bu sabah Memedim Yüreğimde yanan alev söner mi? Deyin bana, giden geri döner mi? Sizin yüreğiniz böyle yanar mı? Gözlerimde yaş kalmadı, dökülsün Koca dünya üzerime yıkılsın Çekilecek acı mı bu çekilsin. Yan Memedim Yan Memedim Sen şehidim san Memedim Kelle hesabı sayıldı Verdiğin her can Memedim Dayanır mı yüreğim bu azaba Kahpe kurşun nasıl geldin gazaba Nasıl aldın ellerimden gülümü Neden verdin bana bunca zulümü Bu ne kader Bu ne alın yazgısı Yanık oldu aşkımızın ezgisi Ay yıldızlı bayrağın elinde gittin Şahadet kelimesi dilinde gittin Daha baharının yılında gittin Bitsin bu savaş, bu vahşet, bu kan Görmüyor musunuz, ölenler insan. Mehmet Demir |
Mutluluk Mutluluk Mutluluk sizce nedir Alıp satılır şey mi Gösterin, deyin: budur Elle tutulur şey mi Her yerde bulunur mu Parayla alınır mı Kıymeti bilinir mi Yoksa atılır şey mi Bir tarifi var mıdır Kazanılsa kâr mıdır Oynanan kumar mıdır Kolay ütülür şey mi Gidince aranır mı Gelmekte direnir mi Peynir gibi yenir mi Yoksa yutulur şey mi Islanınca kurur mu Bozulmadan durur mu Kolaylıkla erir mi Çaya katılır şey mi Bulunmaz kumaş mıdır Çıkılmaz yamaç mıdır Varılmaz amaç mıdır Sizce yitilir şey mi Adı var kendi kayıp Bilmemek büyük ayıp Ömür boyu arayıp Sonra itilir şey mi. Mehmet Demir |
Nafile Nafile Hep sana özlem duyup hep seni özlemiştim Gün olur beni anar, bana gelir demiştim Gittiğin günden beri yıl edip günlerimi Gelirsin umuduyla yolunu gözlemiştim Her gece, her uykuda sen girdin düşlerime Acımı ortak ettim dökülen yaşlarıma Ömür geçtikten sonra şimdi "geldim" diyorsun Ne faydası var artık, ak doldu saçlarıma Mazide buruk yıllar, amaçsız günler önde Ne sendeki gençlik var, ne eski arzu bende Boş boş bakacak artık gözlerim gözlerine Mutlu oluruz sanma birleştiğimiz günde Eski sıcaklığıyla kaynaşamaz kanımız Körpe aşıklar gibi titremez bir yanımız Boşuna yormak derim yaşlanan gönülleri Önceki tadı olmaz, olmaz mutlu anımız Bırak, hatıralarla yaşasın kalplerimiz Dünkü sıcaklığıyla dursun gönüllerimiz Bu sevgi sonsuza dek saklı kalsın sevgilim Yine özlem duyarak aksın gönüllerimiz Hasretlerle büyüyen bu sevgi bize yeter Bin yıl geçse, hayalin yine gözümde tüter Bırak söndürmeyelim bu sevda ateşini Bu aşkın tohumları belki ahrette tutar. Mehmet Demir |
Namaz Namaz Namaz ruha nur demek İmanına sur demek Şeytanlara dur demek Mekâna uğur demek Temizlenen kir demek Allah'ı zikir demek Yanan yürektir demek Namaz, Allah bir demek Namaz kulun miracı Derdimizin ilacı İmanın asıl gücü Kulun alnının tacı Yarının tek güvenci Ahiretin kıvancı Meleklerin sevinci Namaz en güzel inci Müslümanlığın başı Kabirde can yoldaşı Kulun ekmeği aşı Mazlumun sabır taşı Namaz kulun gözyaşı Mü'minin asıl işi Ahiretin güneşi Kurtulur kılan kişi Namaz fazilet demek Kullara nimet demek Borç demek, zimmet demek Allah'tan himmet demek Sırat ve cennet demek Sonsuz merhamet demek Allah'tan rahmet demek Namaz bereket demek Namaz dinin direği Kul olmanın gereği Rabbimizin dileği Mü'minin geleceği Günahların küreği Ahrette giyeceği Arındırır yüreği Namaz cennet çiçeği Kabrimizin kandili Cennet bağının gülü İbadetin makbulü Şemsiyedir din günü Dinmez dertlerin külü Sevapların en bolu Namaz huzurun yolu Namazda sevap dolu Namaz cana can demek Rabbine aman demek Eksilmez iman demek En ulvi zaman demek Huzurdaki an demek Cennette mekân demek Okunan Kur'an demek Aşk içinde yan demek Kirden arınmak demek Şerden korunmak demek Rabbe görünmek demek Hakka sığınmak demek Cennete konmak demek Rahmetle yunmak demek Nurla yıkanmak demek Dertten sakınmak demek Namaz lütuftur bize Namaz yağan nur bize. Mehmet Demir |
Nerdeyim Nerdeyim Kaç zamandır sevinçlerden uzağım Rüzgârların savurduğu yerdeyim Geçiverdi bir çırpıda en güzel çağım Güneşlerin kavurduğu yerdeyim Sevgiye ayırdığım bir gün olmadı Dosta akrabaya zaman kalmadı Zannettim ki ömrümün vakti dolmadı Irmakların durulduğu yerdeyim Şimdi eskisi gibi görmüyor gözüm Gittikçe kabarıyor içimde sızım Etrafım kalabalık ama yalnızım Direncimin kırıldığı yerdeyim Yüreğimde fırtına esmiyor artık Kulağımda uğultu susmuyor artık Hararetimi sular kesmiyor artık Hesapların sorulduğu yerdeyim Şimdi baş başbaşayım yalnızlığımla Boğuşup duruyorum günahlarımla Bitip tükenmeyen hesaplarımla Yüreğimin kor olduğu yerdeyim Şimdi koca ömrün hasat zamanı Nasıl ayıracağım sapla samanı Titrer durur bedenimin her yanı Hakikatın var olduğu yerdeyim. Mehmet Demir |
Ölüm Ölüm Ölüm hicret etmektir, ebedi saadete Ölüm, sevgilimize vuslatın diğer adı Ölüm terhis olmaktır, varmaktır selamete Ölüm, ahir evvelde ömrün dolan miadı Ölüm bir yolculuktur hakikat ülkesine Ölüm bir tezkeredir azaplardan, kurtuluş Ölüm tabi olmaktır Rabbinin "Gel!" sesine Ölüm bir final değil, hakikatte varoluş Ölüm terk etmek değil, Hak yoluna uzanmak Ölüm gülden ayrılıp, konmak gül bahçesine Ölüm yaratıcının rahmetini kazanmak Ölüm layık olmaktır Rahman'ın sevgisine Ölüm artık ayrılık vaktinin vurduğu an Ölüm emanetlerin terkidir sahibine Ölüm vadenin dolup, zamanın durduğu an Ölüm sığınmak demek Rabbin merhametine Ölüm, hasatı demek beyhude geçen ömrün Ölüm, büyük sınavın süresinin dolması Ölüm, vade dolunca kapının çaldığı gün Ölüm, bitmez işlerin ötelerde kalması Ölüm bir akıbettir, alnımıza yazılan Ölüm faniden çıkıp, bâkîye intikaldir Ölüm bir cism-i terktir, bizi ölümsüz kılan Ölüm etten sıyrılan asıl ruhani haldir Ölüm azap değildir, azaplardan kurtuluş Ölüm gömülmek değil sadece topraklara Ölüm, bir ölüm değil, farklı boyutta doğuş Ölüm zor bir ayrılık değil, kurtulmuşlara Ölüm, götürememek yanında kırık iğne Ölüm terk etmek demek, neyi varsa dünyada Ölüm, nasıl geldiysen öyle gitmektir yine Ölüm bir paydos demek, beklenmedik bir anda. Mehmet Demir |
Ölürsem Ölürsem Ölürsem mezarımın taşı olmasın Bu dünyada bir yeri yoktu desinler Kimsenin gözlerine yaşlar dolmasın Zaten bu ömür ona çoktu desinler Ölürsem beni dostlar öldürdü bilin Ağlamayın peşimden dostlarım, gülün Gelmesin cenazeme bir Allah kulun Yoktu kimi kimsesi, tekti desinler Her Allahın gününde acı çekerim Kaderin zulümüne boyun bükerim Azrailin önüne kendim çıkarım Ölümden bir korkusu yoktu desinler Kapatın toprağımı, örtün üstümü Görmek istemiyorum bir tek dostumu İşte bütün dünyaya çektim restimi Ölürken de kafası dikti desinler. Mehmet Demir |
Paraname Paraname Para öyle bir şey ki, geçmesin ele Gözün tok bile olsa şaşarsın dostum Ne kadar inkar etsen, yok desen bile Değişirsin mutlaka, beşersin dostum Elinde olmayınca taşımaz değer Bulunca, sen de dersin: doğruymuş meğer Ceplerin de, kasan da dolunca eğer Saydıkça paraları coşarsın dostum Paran varsa düşmezsin kedere, gama Hiç aldırış etmezsin gelecek zamma Bakma bugün incesin, narinsin ama Yarın paran olunca şişersin dostum Geçilmez artık masan börekten, baldan Her lafını açarsın paradan, maldan Düşe kalka yürüyüp geçtiğin yoldan Artık dev adımlarla koşarsın dostum Senden medet beklese yalvaran gözler Ne için burkulur, ne yüreğin sızlar Günahına girince onbeşlik kızlar Kırk yıllık karını da boşarsın dostum İmkansız kelimesi sökmez paraya İlaçtır, iyileşmez her tür yaraya Hangi işte girerse ismi araya Aşılmaz tepeleri aşarsın dostum Sadece emret yeter, hemen masanda Sekreterin, müdürün hemen odanda Bir şeyden çakmasan da, anlamasan da Tez zamanda hepsinde pişersin dostum Söyletme artık beni paran var gibi Herhal böyle olmamız biraz zor gibi Ağalar, beyler gibi, krallar gibi Ancak paran olursa yaşarsın dostum. Mehmet Demir |
Sansür Sansür Düşündüklerini söyleyebildiğin kadar özgürsün Kalemin, yazabildiği kadar ağır Yazabildiklerin kadar özgürsün. Hele bir serbest bırak o kalemi Nefretini püskürsün! Dilin, söyleyebildikleri kadar keskin Nefret edebildiğin kadar ancak Yüreğindeki kin Nefesin nefret kokuyor, lakin Çıkarabildiğin ses kadar gürsün! Başın, diyebildiklerin ölçüsünde dik Yazdıkların, yazabildiklerin kadar sivri Söylediklerin, söyleyebildiklerin kadar tesirli Dilin söyleyemedikleri ölçüsünde kirli Elin titriyorsa yazarken, dilin tedbirli Yaşadığın yıllar kadar ömürsün Omuzların, taşıyabildikleri kadar güçlü Gözlerin, göremedikleri kadar suçlu Yürüyebildiğin yere kadar cesursun Yürüyebileceğin yer kadar Cesaretin hüküm sürsün! Yüreğin katlanabildiği acılar kadar nâr Yüreğine katlanabildiğin acılar sığar Duymak istemediklerine kulağın duvar, Görmek istemediklerine sansürsün! Sabrın, sabredebildiğin ölçüde var Yüreğindeki dar, Sabredemediğin noktada başlar Acı, canını acıttığı vakit acıdır Canının acımadığı kadar nankörsün! Can, sanırsın ki yaşadığın sürece candır Seni vurmadı diye acı, sen kendini kandır Demek ki acı, ancak seni bulduğu zamandır Sen o vakte kadar dur! Aç yüreğini, yüreğin acı görsün O vakte kadar belli ki körsün! Vatan, verebileceğin can kadar vatan Bayrak, dökebileceğin kan kadar kırmızı Özgürlükse o bayrağın yıldızı Ancak düşündüğünü yazabildiğin ölçüde hürsün Yırt at o yazdığın saçmalıkları Çöpçüler süpürsün! Mehmet Demir |
Sokakların Kimsesiz Çocuğu Sokakların Kimsesiz Çocuğu Sokak çocuklarına "Çocuğum, sen bu sokaklarda kendi haline büyürsün Bense, seni gördükçe kendimden utanır, küçülürüm" Ben sokakların kimliksiz çocuğuyum, Ben, bu sokakların görünmez yüzü. Yüzümde sefaletin eksilmeyen izi ve yüreğimde adını bile bilmediğim bir sızı... Ben, sorumsuz vicdanların utancıyım ve gönülsüz bakışların ucundaki sancıyım. Ben dünyayı sadece bu sokaklarda tanıdım Sokaklar dışındaki bir yaşama yabancıyım. Ben bu sokakların kimsesiz ve kimliksiz yurttaşıyım Çocuklu ailelerin korkulu düşü, Polisin, zabıtanın sevimsiz işi ve herkesin kurtulmak istediği Zararlı bir kişiyim ben... Herkes kurtulmak istiyor benden ya, Ben herkesten çok istiyorum kurtulmayı da Mümkün olmuyor. Ben de sıcak bir yuva özlüyorum Sıcak bir çorba, temiz giysiler, Güzel ayakkabılar, rahat bir yatak... Kim özlemez... Yatağım kaldırımlardır benim Bir taştır, başımı koyduğum yastık çoğunca Gökyüzünü çekerim üzerime yorgan diye geceleri Yarenlik eden bana, kimi zaman ya bir sokak köpeğidir Ya bir sokak kedisi, Ya da benim gibi bu sokaklardan kimliksiz birisi... Yıldızlarla dostum sadece Bir de gece parıldayan Ay’la Sadece onlar gülümser bana, yüzümü onlar güldürür Çoğu geceleri onların sıcaklığıyla ısınırım. Sanırlar ki, zevkten kokluyorum ben bu tineri Çıkaramadığım için kafamdan, Durmadan beni kemiren örümcekleri ve unutmam için Yıllardır çektiğim katlanılmaz çileleri... Tutunacak ne bir dalım oldu bugüne dek, Ne de özlem duymaya cesaret edebileceğim bir şey... Geri getirebilecek en küçük bir umut olsaydı yitirdiklerimi Tutunurdum ve bırakmazdım yakaladığım umudun yakasını. Ama benim umudum kalmadı ki, Kaç umut eskittim bu sokak aralarında, bir bilseniz Her umudun tükenişinde, halimi görseydiniz... Kimsenin benden umudu kalmamışken Ben nasıl umut beslerim, Nasıl süslerim dünyamı, hayallerimle... Soğuğun en acısını benim ciğerlerim tanır Bu sokaklar kaç ciğeri tüketti bugüne dek, kim bilir?.. Çocukluğu yaşamadan büyüdüm sokaklarda Çocuk gibi görünsem de hiç çocuk olamadan... Ben çocuk oldumsa da, Kimse benim çocuk olduğumun farkında olmadı. Daha doğrusu kimse benim farkımda bile olmadı ki, Çocuk olduğumun farkında olsun. Ben oyuncakları sadece çöplerde gördüm Kırılmış, bozulmuş oyuncakları... Henüz kırılmamış olanlarını ise ben kırdım!.. Hayat beni nereye savurduysa ben oralara savruldum Yazın kızgın güneşlerinde ve kış ayazlarında kavruldum. Kiminde, bu sokaklarda dilendirildim, Kiminde, cadde başlarında duran arabaların camını sildim, Kâğıt mendil sattım kiminde üç kuruş ekmek parası için Ama kazandığım her defasında dövülerek alındı elimden Az kazandım diye bir de dayak yedim, horlandım Bu yetmedi, hırsızlığa zorlandım... Ben, karnımı doyurmaya bile kendim için çalmadım. Ama hırsız damgası yemekten kurtulamadım, Kurtulamadım kapkaççı, yankesici olmaktan... Sokaklarda en çok yaşayanımız yirmisindedir. Biçilen ömrümüz bu kadar bizim. Şimdi ben, ömrümün belki de yarısındayım Bir o kadar daha yaşayabilir miyim bilemem Zaten böyle yaşayacaksam, fazla yaşamak da istemem Eğer soğuk, açlık ve sefalet öldürememişse hâlâ beni, Ya da bir çete kurşununa hedef olup da gitmemişsem Bir gün, ya bir bıçak darbesi ya da bir şişin göğsümü delmesiyle veda ederim. Her gün, bir başka nedenle ölümün gelmesini beklerim. Sanırım tek kurtuluşum da bu. Bu yüzden tek umudumdur ölüm. Ya bir çöplükte bulurlar cansız bedenimi bir gün Ya bir köPage Rankingü altında, günler sonra... Kimse hatırlamaz zaten beni Hiç kimse de duymaz öldüğümü Zaten kaydım da yok ki nüfusta Bir yerlere ölüm kaydımı bile düşmezler bu yüzden. Bir gün, bir köşe başında kimliksiz yatan Bir çocuk cesedi görürseniz, o benim. Siz arkanızı dönüp gidin, alınmam. Ben alıştım terk edilmeye, görmezden gelinmeye Benim en mutlu günümdür o gün, üzülmeyin Ardımdan, ölmüş de kurtulmuş deyin. Ben zaten öyleyim... İzmir Mehmet Demir |
Sus!.. Sus!.. Sustuğum gün Sen konuşma Bozulmasın büyüsü sessizliğin... Sustuğum gün Suskunluğumdan sanma, Hele dil bizmezliğimden hiç değil; Konuşmak neye yarar kimi zaman... Sustuğum gün Konuşacak sözüm olmadığı Ya da kalmadığı Ya da sözlerin Hiç bir anlam taşımadığı demek değil... Kimi zaman Konuşmamak, Susmak, Hele de konuşmaya susayacak kadar Susmak gerek. Sustuğum gün Sen konuşma Sakın konuşma!.. Bir susmak, bin konuşmaktan Daha çok şeyler söyler yerinde... Yerinde, Bin söylemden daha etkilidir bir susmak. Sustuğum gün bil ki Suskunluğum konuşmaktadır Hatta haykırmaktadır avaz avaz Öyle bir sus, öyle bir sus ki Duysun herkes sessizliğinin sesini Duysun herkes suskunluğunun avazını Sadece konuşmak anlatmaz ki niyazını Bir sus ki Duyulsun suskunluğun!.. Öyle bir susalım ki hep birden Suskunluğumuzun nidası yükselsin gökyüzüne Sarsın yeryüzünü sessizliğimiz İşitsin duymayan kulaklar sessizliğimizi Öyle bir işitsin ki Yürekleri hoplasın suskunluğumuzdan Sanmasınlar ki sessizliğimiz Duyarsızlığımızdan Aman bir sus!.. Binlerce sus!.. Sus!.. Mehmet Demir |
Tövbe Tövbe Yine yüzümüz kara, huzura geldik Rabbim Dünya nimetlerini bizimdir bildik Rabbim Bütün günahımızla kapını çaldık Rabbim Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Affedilmez hatalar işledik düşünmeden İsyan ettik kimi kez, farketmeden, bilmeden Günahlardan arındır, henüz vakit dolmadan Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Mazlumların hakkını yedik, şimdi pişmanız İstemeden kötü söz dedik, şimdi pişmanız El uzattık harama, günah ettik pişmanız Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Dostlarımızı üzdük, hatır, gönül bilmedik Namaz, niyaz unuttuk, huzuruna gelmedik Fitne, fesat ürettik, dedikodu ürettik, Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Rızkını döke saça israf edip tükettik Bütün güzellikleri vurup, kırıp yok ettik İnsanlar arasına nifak tohumu ektik Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Baş çevirdik mazluma, garipleri hor gördük Aç yatarken komşumuz, zengin sofralar kurduk Gidip meyhanelerde içip içip kudurduk Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Ne kadar tövbe etsek, gaflete yenik düştük Ne şerden uzak durduk, ne de günahtan kaçtık Dünya malına kanıp Hak yoldan uzaklaştık Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Bu güruhla huzura gelmeye yüzümüz yok Eğer sen affetmezsen gidecek yerimiz yok Yalnız sana sığındık, bir başka kapımız yok Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Sen kulunu kayırır, af edersin biliriz Ne günah işlesek de yine sana geliriz Bir kez daha el açıp, affetmeni dileriz Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Kapattık gözümüzü, olduk birer kör Rabbim Nasıl pişmanız şimdi, halimizi gör Rabbim Günahkâr kullarına bir şans daha ver Rabbim Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim. Mehmet Demir |
Unuttun Artık Unuttun Artık Ne bir telefon açıp hal hatır sordun Ne bir mektup gönderip gönlümü aldın Ne bir haber yolladın, ne kendin geldin Unuttun artık beni, unuttun artık Hani çok seviyordun, ayrılamazdın Onun için gittin de tek satır yazdın Ne çabuk bıktın benden, ne çabuk bezdin Unuttun artık beni, unuttun artık. Mehmet Demir |
Vakıa Vakıa (Vakıa suresinin mealine sadık kalınarak yazılmıştır) Biliyor musun? O bildik akıbet O kızılca kıyamet koptuğunda – ki bu kesin, Kalacak mı, bu da yalandır diyecek kadar nefesin? Arzın, çatırdayıp da dağılışında, Dağın taşın un ufak yayılışında, Her yerin toza, toprağa boğuluşunda sen nerdesin? Toprağın derinliklerinde mi? Göklerin serinliklerinde mi? Başın arşa yükseldi mi o gün? Yoksa toprağın ta dibine mi saplandın? Ne sandın? O inanmışlar – ki mükâfatıdır o gün inanmışlığın... Onlar kavuşacaklar tabi, daim cennet mekânlarına Ya senin aldanmışlığın? Kalacak mı sandın inkâr edenlerin yanlarına? Onlar rabbinin yanındaydı zaten, Mekânları da bu yüzden O’nun yanı. Rabbi asla aldatmadı onları. Onların cennet oldu mükâfatları. Siz, dünyada sürerdiniz saltanatları Onlar sabrederlerdi. Ebedi bir cennet oldu sabredenlerin kârı. Siz inkâr ederken onlar iman etmişlerdi Şimdi de inkâr etsenize bütün bu olanları... Siz dünya nimetine tamah ederken Söylerken her sözünüzde inkârı Bir mi tutacak sandınız onlarla, sizin gibi günahkârı? Şimdi, mücevherlerle işlenmiş tahtlar üstünde oturmak onların hakkı Cennetin bütün nimetleri onlar için var Hatırlar mısın, dünyadayken hep senindi bunlar. Onlara ikram edilecek gümüş sürahilerde meyler Cennetten türlü türlü meyveler... Üstelik ne baş ağrısı var, ne sarhoşluk Her yer alabildiğine hoşluk... Etraflarında her dediğini yapan uşaklar Ne kötü bir söz, ne kırıcı bir kelam Yalnızca selam var, ya selam!.. Hakkıdır onların, mükâfatıdır Halis amellerinin kârıdır Ne mutlu onlara ki iman ettiler Ebedi saadeti zaten hak ettiler. Çünkü yemediler dünyada yasak meyveden Harama el uzatmadılar, Aşlarına haram katmadılar. Şimdi ağaç gölgelikleri onların... Yasak yok artık onlara yemeden Şimdi onlara sunulacak sonsuz meyveden Siz, sadece dünyada bildiniz makamı, şânı Şimdi onlara sunuldu cennetin tüm ihtişamı. Siz mutluluğu arıyordunuz şehvette En güzel eşler onların ahirette Hani dünyadaki safahatiniz? Bakın, şimdi ne haldesiniz... Diliniz inkârdaydı her dem Diyordunuz ki: "Cennet burasıdır, Önemli olan insanın iyi yaşamasıdır. Dünyada yediğin kârdır, eğlendiğin kâr Sadece yaşanacak tek bir dünya var. Ölünce öldün, gittin, gömüldün Madem öyle, zevkle geçmeliydi yaşadığın her gün." "Kim gitti de gördü" diyordunuz, İşte gördünüz! Şimdi ateştesiniz Yüreğinizin narına, içtiğiniz suyun harı kâr eder mi? Hani aydınlıktı dünyanız Hani parlayan neonlarınız nerde? Şimdi büsbütün karanlıklardasınız. Hani inkârınız? Rabbiniz demişti size: Bir gün toplanacaksınız! O gün geldi işte, toplandınız Şimdi neden bu telaşınız? Dünyada yediklerinize karşılık Cehennemde bekliyor sizi zakkumlarınız Yiyebildiğiniz kadar yiyin Madem aldınız cehennemde yerinizi İştihayla doldurun midelerinizi Üzerine afiyetle için kaynar sulardan, çölde suya hasret develer gibi Bu en büyük ziyafet size Zamanında inanmazdınız madem rabbinize. Şimdi hesap günüdür: Söyle şimdi, kim yarattı seni? Kendin yarattın sanmıyor muydun küçük dünyanı Kendini de mi sen yaratmıştın? Doğan çocuğun da mı senindi? Sen mi vermiştin ona canı? Şimdi öğrendin mi asıl yaratanı? Nasıl getirmişse seni dünyaya, şimdi de öyle aldı canını Ve o yüzden hesaptasın şimdi. Bu yüzden yaratanını iyi tanı! Sen, bu toprak da benim diyordun Tohumu da ben attım toprağa Toprakta biten başaktan yaprağa, benim sanıyordun Sen yarattın sanıyordun arpayı, buğdayı "Ben var ettim bunları, o halde yaratan da benim" diyordun. Şimdi anladın mutlak, ama dün hep öyle söylüyordun. Ya o yağmurlar yağmasaydı? Yağmuru da mı sen yağdırdın? Rabbin o rahmeti indirmeseydi toprağa Toprak can verebilir miydi yaprağa? Böyle tatlı içebilir miydin suyunu? Doldurabilir miydin sularla kuyunu? O ateşi de mi sen var etmiştin? Madem ki sen yarattın bu ateşi, Gel söndür o zaman seni yakacak olan bu cehennem ateşini de. Ağacı da mı sen yaratmıştın? Senin kafan bu kadar mı dar? Gözlerin bu kadar mı kör? Bu ne inkâr, Önüne serilmiş nimetleri görmeyecek kadar? Şimdi öğrendiysen eğer yaratanını O halde rabbini iyice tanı Her daim O’nu tesbih et! Her daim O’nu tenzih et! Hiç senin sandığın gibi değil! Rabbinin yeminidir – ki vakit vakit inen Kur’an adına yemindir bu O kitap ki levh-i mahfuzdadır, Âlemlerin Rabbi indirmiştir onu, Kirli ellerinizle dokunamazsınız, Çünkü İlahi kelamdır o! Gerçi siz onu da küçümsemiştiniz, bunlar şiir demiştiniz... Yoktu zaten şükrünüz, Bunu da yalan saymaktı teşekkürünüz. Can boğaza dayandığında mı tefekkürünüz? Evet, rabbin yemin vermiştir – ki eğer inanmışlardansa Ceza görmeyeceklerdendir o Rabbine yaklaşandır, cennete koşandır... O cennet ki, içi bolluk ve rahatlık... Hiç bir yerde yoktur benzeri, eşi Ne kutlu kişidir o, ne mutlu kişi... Zaten cennete varmak değil miydi yaşarken düşü Selam sana ey mü’min, cennetine hoş geldin Artık buralar senin... Yok, hala inkârdaysan eğer, Ve hala sapkınlıklardaysa aklın, Hala değişmemişse niyetin, Cehennemin seni bekliyor ve kızgın sularla ziyafetin Hakikat olan şu ki: Gerçekten işin çetin!.. Mehmet Demir |
Varlığın Varlığın Bakışlarımın uç noktasındaki gizem ve gözlerimde biriken nemdir. Yüreğime ansızın çöküveren bir elem Varlığında, yokluğuna duyulan özlemdir Bastırılmasıdır duyguların her defasında ve susturulması, söylenecek bütün sözlerin Yaşarken tutulan yası ömrün Ruhumun bedenime eziyeti ve seni seviyor olmamın diyeti varlığın. Damgalanmış bir yürekten süzülen hayatın Prangaya vurulmuş bir sevdaya çekilen kanı Yokluğunun bir diğer adı Sensizlikle dolan bir ömrün miadı Her nefeste yokluğunu yaşamanın buruk tadı İsyanımın çığlık çığlığa haykırışı Söz geçiremediğim gözyaşlarımın Yüreğime seller gibi akışıdır Apansız yüreğime saplanan bir kılıç darbesi Karanlığın kulaklarımdan gitmeyen o korkunç sesi Sözlerin artık anlamını yitirdiği Kelimelerin kifayetsiz kaldığı andır Beynimin ta orta yerine sıçrayan kan Damarlarımdan bir türlü çıkamayan bu can ve yüreğimden bir an dahi eksilmeyen hicrandır. Yaşamak istemediğim sefil bir hayatın inadı Artık uçamayan bir kuşun kırık kanadı ve tükenmiş bir ruhu taşıyan bu cansız beden... Bilmiyorum, yaşamın bendeki ısrarı neden? Yaşıyorken ölmeyi gördüm yeterince ben Görmek istemedikçe baktığım Duymak istemedikçe duyduğum Bakmak istemedikçe gördüğüm ve çözmek istedikçe daha bir dolanan koca bir kördüğüm. Yetmediyse seni seviyor olmanın diyeti Bitirmek için biraz daha ver eziyeti Hafif kalıyor olmalı ki bana verdiği ceza Eza üstüne eza... Varlığın bu kadar dar ediyorsa dünyamı Yokluğun kim bilir nasıl bir azap Yüreğim varlığında ki düşmüşse böyle bitap Yokluğunu bana hiç göstermesin Rab! Mehmet Demir |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:11 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2