24.08.08, 07:13 | #32 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Ölürsem Ölürsem Ölürsem mezarımın taşı olmasın Bu dünyada bir yeri yoktu desinler Kimsenin gözlerine yaşlar dolmasın Zaten bu ömür ona çoktu desinler Ölürsem beni dostlar öldürdü bilin Ağlamayın peşimden dostlarım, gülün Gelmesin cenazeme bir Allah kulun Yoktu kimi kimsesi, tekti desinler Her Allahın gününde acı çekerim Kaderin zulümüne boyun bükerim Azrailin önüne kendim çıkarım Ölümden bir korkusu yoktu desinler Kapatın toprağımı, örtün üstümü Görmek istemiyorum bir tek dostumu İşte bütün dünyaya çektim restimi Ölürken de kafası dikti desinler. Mehmet Demir |
24.08.08, 07:14 | #33 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Paraname Paraname Para öyle bir şey ki, geçmesin ele Gözün tok bile olsa şaşarsın dostum Ne kadar inkar etsen, yok desen bile Değişirsin mutlaka, beşersin dostum Elinde olmayınca taşımaz değer Bulunca, sen de dersin: doğruymuş meğer Ceplerin de, kasan da dolunca eğer Saydıkça paraları coşarsın dostum Paran varsa düşmezsin kedere, gama Hiç aldırış etmezsin gelecek zamma Bakma bugün incesin, narinsin ama Yarın paran olunca şişersin dostum Geçilmez artık masan börekten, baldan Her lafını açarsın paradan, maldan Düşe kalka yürüyüp geçtiğin yoldan Artık dev adımlarla koşarsın dostum Senden medet beklese yalvaran gözler Ne için burkulur, ne yüreğin sızlar Günahına girince onbeşlik kızlar Kırk yıllık karını da boşarsın dostum İmkansız kelimesi sökmez paraya İlaçtır, iyileşmez her tür yaraya Hangi işte girerse ismi araya Aşılmaz tepeleri aşarsın dostum Sadece emret yeter, hemen masanda Sekreterin, müdürün hemen odanda Bir şeyden çakmasan da, anlamasan da Tez zamanda hepsinde pişersin dostum Söyletme artık beni paran var gibi Herhal böyle olmamız biraz zor gibi Ağalar, beyler gibi, krallar gibi Ancak paran olursa yaşarsın dostum. Mehmet Demir |
24.08.08, 07:15 | #34 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Sansür Sansür Düşündüklerini söyleyebildiğin kadar özgürsün Kalemin, yazabildiği kadar ağır Yazabildiklerin kadar özgürsün. Hele bir serbest bırak o kalemi Nefretini püskürsün! Dilin, söyleyebildikleri kadar keskin Nefret edebildiğin kadar ancak Yüreğindeki kin Nefesin nefret kokuyor, lakin Çıkarabildiğin ses kadar gürsün! Başın, diyebildiklerin ölçüsünde dik Yazdıkların, yazabildiklerin kadar sivri Söylediklerin, söyleyebildiklerin kadar tesirli Dilin söyleyemedikleri ölçüsünde kirli Elin titriyorsa yazarken, dilin tedbirli Yaşadığın yıllar kadar ömürsün Omuzların, taşıyabildikleri kadar güçlü Gözlerin, göremedikleri kadar suçlu Yürüyebildiğin yere kadar cesursun Yürüyebileceğin yer kadar Cesaretin hüküm sürsün! Yüreğin katlanabildiği acılar kadar nâr Yüreğine katlanabildiğin acılar sığar Duymak istemediklerine kulağın duvar, Görmek istemediklerine sansürsün! Sabrın, sabredebildiğin ölçüde var Yüreğindeki dar, Sabredemediğin noktada başlar Acı, canını acıttığı vakit acıdır Canının acımadığı kadar nankörsün! Can, sanırsın ki yaşadığın sürece candır Seni vurmadı diye acı, sen kendini kandır Demek ki acı, ancak seni bulduğu zamandır Sen o vakte kadar dur! Aç yüreğini, yüreğin acı görsün O vakte kadar belli ki körsün! Vatan, verebileceğin can kadar vatan Bayrak, dökebileceğin kan kadar kırmızı Özgürlükse o bayrağın yıldızı Ancak düşündüğünü yazabildiğin ölçüde hürsün Yırt at o yazdığın saçmalıkları Çöpçüler süpürsün! Mehmet Demir |
24.08.08, 07:16 | #35 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Sokakların Kimsesiz Çocuğu Sokakların Kimsesiz Çocuğu Sokak çocuklarına "Çocuğum, sen bu sokaklarda kendi haline büyürsün Bense, seni gördükçe kendimden utanır, küçülürüm" Ben sokakların kimliksiz çocuğuyum, Ben, bu sokakların görünmez yüzü. Yüzümde sefaletin eksilmeyen izi ve yüreğimde adını bile bilmediğim bir sızı... Ben, sorumsuz vicdanların utancıyım ve gönülsüz bakışların ucundaki sancıyım. Ben dünyayı sadece bu sokaklarda tanıdım Sokaklar dışındaki bir yaşama yabancıyım. Ben bu sokakların kimsesiz ve kimliksiz yurttaşıyım Çocuklu ailelerin korkulu düşü, Polisin, zabıtanın sevimsiz işi ve herkesin kurtulmak istediği Zararlı bir kişiyim ben... Herkes kurtulmak istiyor benden ya, Ben herkesten çok istiyorum kurtulmayı da Mümkün olmuyor. Ben de sıcak bir yuva özlüyorum Sıcak bir çorba, temiz giysiler, Güzel ayakkabılar, rahat bir yatak... Kim özlemez... Yatağım kaldırımlardır benim Bir taştır, başımı koyduğum yastık çoğunca Gökyüzünü çekerim üzerime yorgan diye geceleri Yarenlik eden bana, kimi zaman ya bir sokak köpeğidir Ya bir sokak kedisi, Ya da benim gibi bu sokaklardan kimliksiz birisi... Yıldızlarla dostum sadece Bir de gece parıldayan Ay’la Sadece onlar gülümser bana, yüzümü onlar güldürür Çoğu geceleri onların sıcaklığıyla ısınırım. Sanırlar ki, zevkten kokluyorum ben bu tineri Çıkaramadığım için kafamdan, Durmadan beni kemiren örümcekleri ve unutmam için Yıllardır çektiğim katlanılmaz çileleri... Tutunacak ne bir dalım oldu bugüne dek, Ne de özlem duymaya cesaret edebileceğim bir şey... Geri getirebilecek en küçük bir umut olsaydı yitirdiklerimi Tutunurdum ve bırakmazdım yakaladığım umudun yakasını. Ama benim umudum kalmadı ki, Kaç umut eskittim bu sokak aralarında, bir bilseniz Her umudun tükenişinde, halimi görseydiniz... Kimsenin benden umudu kalmamışken Ben nasıl umut beslerim, Nasıl süslerim dünyamı, hayallerimle... Soğuğun en acısını benim ciğerlerim tanır Bu sokaklar kaç ciğeri tüketti bugüne dek, kim bilir?.. Çocukluğu yaşamadan büyüdüm sokaklarda Çocuk gibi görünsem de hiç çocuk olamadan... Ben çocuk oldumsa da, Kimse benim çocuk olduğumun farkında olmadı. Daha doğrusu kimse benim farkımda bile olmadı ki, Çocuk olduğumun farkında olsun. Ben oyuncakları sadece çöplerde gördüm Kırılmış, bozulmuş oyuncakları... Henüz kırılmamış olanlarını ise ben kırdım!.. Hayat beni nereye savurduysa ben oralara savruldum Yazın kızgın güneşlerinde ve kış ayazlarında kavruldum. Kiminde, bu sokaklarda dilendirildim, Kiminde, cadde başlarında duran arabaların camını sildim, Kâğıt mendil sattım kiminde üç kuruş ekmek parası için Ama kazandığım her defasında dövülerek alındı elimden Az kazandım diye bir de dayak yedim, horlandım Bu yetmedi, hırsızlığa zorlandım... Ben, karnımı doyurmaya bile kendim için çalmadım. Ama hırsız damgası yemekten kurtulamadım, Kurtulamadım kapkaççı, yankesici olmaktan... Sokaklarda en çok yaşayanımız yirmisindedir. Biçilen ömrümüz bu kadar bizim. Şimdi ben, ömrümün belki de yarısındayım Bir o kadar daha yaşayabilir miyim bilemem Zaten böyle yaşayacaksam, fazla yaşamak da istemem Eğer soğuk, açlık ve sefalet öldürememişse hâlâ beni, Ya da bir çete kurşununa hedef olup da gitmemişsem Bir gün, ya bir bıçak darbesi ya da bir şişin göğsümü delmesiyle veda ederim. Her gün, bir başka nedenle ölümün gelmesini beklerim. Sanırım tek kurtuluşum da bu. Bu yüzden tek umudumdur ölüm. Ya bir çöplükte bulurlar cansız bedenimi bir gün Ya bir köPage Rankingü altında, günler sonra... Kimse hatırlamaz zaten beni Hiç kimse de duymaz öldüğümü Zaten kaydım da yok ki nüfusta Bir yerlere ölüm kaydımı bile düşmezler bu yüzden. Bir gün, bir köşe başında kimliksiz yatan Bir çocuk cesedi görürseniz, o benim. Siz arkanızı dönüp gidin, alınmam. Ben alıştım terk edilmeye, görmezden gelinmeye Benim en mutlu günümdür o gün, üzülmeyin Ardımdan, ölmüş de kurtulmuş deyin. Ben zaten öyleyim... İzmir Mehmet Demir |
24.08.08, 07:17 | #36 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Sus!.. Sus!.. Sustuğum gün Sen konuşma Bozulmasın büyüsü sessizliğin... Sustuğum gün Suskunluğumdan sanma, Hele dil bizmezliğimden hiç değil; Konuşmak neye yarar kimi zaman... Sustuğum gün Konuşacak sözüm olmadığı Ya da kalmadığı Ya da sözlerin Hiç bir anlam taşımadığı demek değil... Kimi zaman Konuşmamak, Susmak, Hele de konuşmaya susayacak kadar Susmak gerek. Sustuğum gün Sen konuşma Sakın konuşma!.. Bir susmak, bin konuşmaktan Daha çok şeyler söyler yerinde... Yerinde, Bin söylemden daha etkilidir bir susmak. Sustuğum gün bil ki Suskunluğum konuşmaktadır Hatta haykırmaktadır avaz avaz Öyle bir sus, öyle bir sus ki Duysun herkes sessizliğinin sesini Duysun herkes suskunluğunun avazını Sadece konuşmak anlatmaz ki niyazını Bir sus ki Duyulsun suskunluğun!.. Öyle bir susalım ki hep birden Suskunluğumuzun nidası yükselsin gökyüzüne Sarsın yeryüzünü sessizliğimiz İşitsin duymayan kulaklar sessizliğimizi Öyle bir işitsin ki Yürekleri hoplasın suskunluğumuzdan Sanmasınlar ki sessizliğimiz Duyarsızlığımızdan Aman bir sus!.. Binlerce sus!.. Sus!.. Mehmet Demir |
24.08.08, 07:18 | #37 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Tövbe Tövbe Yine yüzümüz kara, huzura geldik Rabbim Dünya nimetlerini bizimdir bildik Rabbim Bütün günahımızla kapını çaldık Rabbim Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Affedilmez hatalar işledik düşünmeden İsyan ettik kimi kez, farketmeden, bilmeden Günahlardan arındır, henüz vakit dolmadan Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Mazlumların hakkını yedik, şimdi pişmanız İstemeden kötü söz dedik, şimdi pişmanız El uzattık harama, günah ettik pişmanız Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Dostlarımızı üzdük, hatır, gönül bilmedik Namaz, niyaz unuttuk, huzuruna gelmedik Fitne, fesat ürettik, dedikodu ürettik, Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Rızkını döke saça israf edip tükettik Bütün güzellikleri vurup, kırıp yok ettik İnsanlar arasına nifak tohumu ektik Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Baş çevirdik mazluma, garipleri hor gördük Aç yatarken komşumuz, zengin sofralar kurduk Gidip meyhanelerde içip içip kudurduk Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Ne kadar tövbe etsek, gaflete yenik düştük Ne şerden uzak durduk, ne de günahtan kaçtık Dünya malına kanıp Hak yoldan uzaklaştık Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Bu güruhla huzura gelmeye yüzümüz yok Eğer sen affetmezsen gidecek yerimiz yok Yalnız sana sığındık, bir başka kapımız yok Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Sen kulunu kayırır, af edersin biliriz Ne günah işlesek de yine sana geliriz Bir kez daha el açıp, affetmeni dileriz Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim Kapattık gözümüzü, olduk birer kör Rabbim Nasıl pişmanız şimdi, halimizi gör Rabbim Günahkâr kullarına bir şans daha ver Rabbim Kabul et tövbemizi, biz nadim olduk Rabbim. Mehmet Demir |
24.08.08, 07:19 | #38 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Unuttun Artık Unuttun Artık Ne bir telefon açıp hal hatır sordun Ne bir mektup gönderip gönlümü aldın Ne bir haber yolladın, ne kendin geldin Unuttun artık beni, unuttun artık Hani çok seviyordun, ayrılamazdın Onun için gittin de tek satır yazdın Ne çabuk bıktın benden, ne çabuk bezdin Unuttun artık beni, unuttun artık. Mehmet Demir |
24.08.08, 07:20 | #39 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Vakıa Vakıa (Vakıa suresinin mealine sadık kalınarak yazılmıştır) Biliyor musun? O bildik akıbet O kızılca kıyamet koptuğunda – ki bu kesin, Kalacak mı, bu da yalandır diyecek kadar nefesin? Arzın, çatırdayıp da dağılışında, Dağın taşın un ufak yayılışında, Her yerin toza, toprağa boğuluşunda sen nerdesin? Toprağın derinliklerinde mi? Göklerin serinliklerinde mi? Başın arşa yükseldi mi o gün? Yoksa toprağın ta dibine mi saplandın? Ne sandın? O inanmışlar – ki mükâfatıdır o gün inanmışlığın... Onlar kavuşacaklar tabi, daim cennet mekânlarına Ya senin aldanmışlığın? Kalacak mı sandın inkâr edenlerin yanlarına? Onlar rabbinin yanındaydı zaten, Mekânları da bu yüzden O’nun yanı. Rabbi asla aldatmadı onları. Onların cennet oldu mükâfatları. Siz, dünyada sürerdiniz saltanatları Onlar sabrederlerdi. Ebedi bir cennet oldu sabredenlerin kârı. Siz inkâr ederken onlar iman etmişlerdi Şimdi de inkâr etsenize bütün bu olanları... Siz dünya nimetine tamah ederken Söylerken her sözünüzde inkârı Bir mi tutacak sandınız onlarla, sizin gibi günahkârı? Şimdi, mücevherlerle işlenmiş tahtlar üstünde oturmak onların hakkı Cennetin bütün nimetleri onlar için var Hatırlar mısın, dünyadayken hep senindi bunlar. Onlara ikram edilecek gümüş sürahilerde meyler Cennetten türlü türlü meyveler... Üstelik ne baş ağrısı var, ne sarhoşluk Her yer alabildiğine hoşluk... Etraflarında her dediğini yapan uşaklar Ne kötü bir söz, ne kırıcı bir kelam Yalnızca selam var, ya selam!.. Hakkıdır onların, mükâfatıdır Halis amellerinin kârıdır Ne mutlu onlara ki iman ettiler Ebedi saadeti zaten hak ettiler. Çünkü yemediler dünyada yasak meyveden Harama el uzatmadılar, Aşlarına haram katmadılar. Şimdi ağaç gölgelikleri onların... Yasak yok artık onlara yemeden Şimdi onlara sunulacak sonsuz meyveden Siz, sadece dünyada bildiniz makamı, şânı Şimdi onlara sunuldu cennetin tüm ihtişamı. Siz mutluluğu arıyordunuz şehvette En güzel eşler onların ahirette Hani dünyadaki safahatiniz? Bakın, şimdi ne haldesiniz... Diliniz inkârdaydı her dem Diyordunuz ki: "Cennet burasıdır, Önemli olan insanın iyi yaşamasıdır. Dünyada yediğin kârdır, eğlendiğin kâr Sadece yaşanacak tek bir dünya var. Ölünce öldün, gittin, gömüldün Madem öyle, zevkle geçmeliydi yaşadığın her gün." "Kim gitti de gördü" diyordunuz, İşte gördünüz! Şimdi ateştesiniz Yüreğinizin narına, içtiğiniz suyun harı kâr eder mi? Hani aydınlıktı dünyanız Hani parlayan neonlarınız nerde? Şimdi büsbütün karanlıklardasınız. Hani inkârınız? Rabbiniz demişti size: Bir gün toplanacaksınız! O gün geldi işte, toplandınız Şimdi neden bu telaşınız? Dünyada yediklerinize karşılık Cehennemde bekliyor sizi zakkumlarınız Yiyebildiğiniz kadar yiyin Madem aldınız cehennemde yerinizi İştihayla doldurun midelerinizi Üzerine afiyetle için kaynar sulardan, çölde suya hasret develer gibi Bu en büyük ziyafet size Zamanında inanmazdınız madem rabbinize. Şimdi hesap günüdür: Söyle şimdi, kim yarattı seni? Kendin yarattın sanmıyor muydun küçük dünyanı Kendini de mi sen yaratmıştın? Doğan çocuğun da mı senindi? Sen mi vermiştin ona canı? Şimdi öğrendin mi asıl yaratanı? Nasıl getirmişse seni dünyaya, şimdi de öyle aldı canını Ve o yüzden hesaptasın şimdi. Bu yüzden yaratanını iyi tanı! Sen, bu toprak da benim diyordun Tohumu da ben attım toprağa Toprakta biten başaktan yaprağa, benim sanıyordun Sen yarattın sanıyordun arpayı, buğdayı "Ben var ettim bunları, o halde yaratan da benim" diyordun. Şimdi anladın mutlak, ama dün hep öyle söylüyordun. Ya o yağmurlar yağmasaydı? Yağmuru da mı sen yağdırdın? Rabbin o rahmeti indirmeseydi toprağa Toprak can verebilir miydi yaprağa? Böyle tatlı içebilir miydin suyunu? Doldurabilir miydin sularla kuyunu? O ateşi de mi sen var etmiştin? Madem ki sen yarattın bu ateşi, Gel söndür o zaman seni yakacak olan bu cehennem ateşini de. Ağacı da mı sen yaratmıştın? Senin kafan bu kadar mı dar? Gözlerin bu kadar mı kör? Bu ne inkâr, Önüne serilmiş nimetleri görmeyecek kadar? Şimdi öğrendiysen eğer yaratanını O halde rabbini iyice tanı Her daim O’nu tesbih et! Her daim O’nu tenzih et! Hiç senin sandığın gibi değil! Rabbinin yeminidir – ki vakit vakit inen Kur’an adına yemindir bu O kitap ki levh-i mahfuzdadır, Âlemlerin Rabbi indirmiştir onu, Kirli ellerinizle dokunamazsınız, Çünkü İlahi kelamdır o! Gerçi siz onu da küçümsemiştiniz, bunlar şiir demiştiniz... Yoktu zaten şükrünüz, Bunu da yalan saymaktı teşekkürünüz. Can boğaza dayandığında mı tefekkürünüz? Evet, rabbin yemin vermiştir – ki eğer inanmışlardansa Ceza görmeyeceklerdendir o Rabbine yaklaşandır, cennete koşandır... O cennet ki, içi bolluk ve rahatlık... Hiç bir yerde yoktur benzeri, eşi Ne kutlu kişidir o, ne mutlu kişi... Zaten cennete varmak değil miydi yaşarken düşü Selam sana ey mü’min, cennetine hoş geldin Artık buralar senin... Yok, hala inkârdaysan eğer, Ve hala sapkınlıklardaysa aklın, Hala değişmemişse niyetin, Cehennemin seni bekliyor ve kızgın sularla ziyafetin Hakikat olan şu ki: Gerçekten işin çetin!.. Mehmet Demir |
24.08.08, 07:21 | #40 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Varlığın Varlığın Bakışlarımın uç noktasındaki gizem ve gözlerimde biriken nemdir. Yüreğime ansızın çöküveren bir elem Varlığında, yokluğuna duyulan özlemdir Bastırılmasıdır duyguların her defasında ve susturulması, söylenecek bütün sözlerin Yaşarken tutulan yası ömrün Ruhumun bedenime eziyeti ve seni seviyor olmamın diyeti varlığın. Damgalanmış bir yürekten süzülen hayatın Prangaya vurulmuş bir sevdaya çekilen kanı Yokluğunun bir diğer adı Sensizlikle dolan bir ömrün miadı Her nefeste yokluğunu yaşamanın buruk tadı İsyanımın çığlık çığlığa haykırışı Söz geçiremediğim gözyaşlarımın Yüreğime seller gibi akışıdır Apansız yüreğime saplanan bir kılıç darbesi Karanlığın kulaklarımdan gitmeyen o korkunç sesi Sözlerin artık anlamını yitirdiği Kelimelerin kifayetsiz kaldığı andır Beynimin ta orta yerine sıçrayan kan Damarlarımdan bir türlü çıkamayan bu can ve yüreğimden bir an dahi eksilmeyen hicrandır. Yaşamak istemediğim sefil bir hayatın inadı Artık uçamayan bir kuşun kırık kanadı ve tükenmiş bir ruhu taşıyan bu cansız beden... Bilmiyorum, yaşamın bendeki ısrarı neden? Yaşıyorken ölmeyi gördüm yeterince ben Görmek istemedikçe baktığım Duymak istemedikçe duyduğum Bakmak istemedikçe gördüğüm ve çözmek istedikçe daha bir dolanan koca bir kördüğüm. Yetmediyse seni seviyor olmanın diyeti Bitirmek için biraz daha ver eziyeti Hafif kalıyor olmalı ki bana verdiği ceza Eza üstüne eza... Varlığın bu kadar dar ediyorsa dünyamı Yokluğun kim bilir nasıl bir azap Yüreğim varlığında ki düşmüşse böyle bitap Yokluğunu bana hiç göstermesin Rab! Mehmet Demir |
Tags |
demir, mehmet, mehmet demir, mehmet demir seçme şiirler, mehmet demir seçme şiirleri, mehmet demir şiir, mehmet demir şiirleri, siirleri |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Mehmet Gençsoy Şiirleri - Mehmet Gençsoy Şiir - Mehmet Gençsoy Seçme Şiirleri | Josephine | Türk Şairlerin Şiirleri | 15 | 24.06.20 17:32 |
Şehit Mehmet Demir İlköğretim Okulu Çankırı - Çankırı Şehit Mehmet Demir İlköğretim O | Pelince | Anaokulu - İlköğretim | 0 | 27.09.14 22:12 |
Birsu Demir Biyografisi - Birsu Demir Kimdir - Birsu Demir Hayatı - Birsu Demir Yaşam | Serap | Türk Sinema Sanatçılarının Hayatı ( Biyografileri ) | 0 | 09.09.14 22:05 |
Mehmet Fuat Demir İlköğretim Okulu Savur Mardin - Savur Mehmet Fuat Demir İlköğretim | Pelince | Anaokulu - İlköğretim | 0 | 27.07.11 22:28 |
Mehmet Halit Demir Hayatı(Biyografisi) | Başak | Siyasetçilerin Hayatı ( Biyografisi ) | 0 | 10.12.08 17:29 |