![]() |
Hünkar Dağlı Şiirleri Ben Hep Seni Düşünürüm Sen uyurken rahat, gevşek Ben hep seni düşünürüm Sarar seni yorgan, döşek "Ben hep seni düşünürüm" Duru sular gibi yüzün Karanlıkla gelir hüzün Gece boyu ve gündüzün "Ben hep seni düşünürüm" Aş başında, iş başında Yaz biterken kış başında Unutulmak telaşında "Ben hep seni düşünürüm" İftar etsem orucumu Ovalarım avucumu Dama atıp pabucumu "Ben hep seni düşünürüm" Yağmur yağıp ıslanırken Bir ağaca yaslanırken Türkülerle seslenirken "Ben hep seni düşünürüm" Sıra beklerken durakta Parklardaki oturakta Daldan düşen her yaprakta "Ben hep seni düşünürüm" Düzde gezsem, yokuş çıksam Bir şey yapsam veya yıksam Üşüyüp de ateş yaksam "Ben hep seni düşünürüm" Işık görsem pencerede Hicran sarsa perde perde Kayalar'ın o derede "Ben hep seni düşünürüm" Çay, kahve, kola içerken Bayiden bilet seçerken Site'den gelip geçerken "Ben hep seni düşünürüm" Girer çıkarım Ruşen'e Girer gibi bir gülşene Ne zaman uğrasam Şen'e "Ben hep seni düşünürüm" Güçsüzlerin Bahçesi'nde Yersizliğin pençesinde Emel'in şakrak sesinde "Ben hep seni düşünürüm" Çiçeklerden gülü görsem Sonu olmaz yolu görsem Benim gibi deli görsem "Ben hep seni düşünürüm" Yaklaşır bana mezarım Taşına şiir yazarım Senden yanadır nazarım "Ben hep seni düşünürüm" Hünkâr Dağlı |
Ağır Ol Molla Desinler Ağır Ol Molla Desinler Bak evladım! ''besmele''yle, ilk adımı attın şu an Zihnin açık olsun daim, yardım etsin yüce ''Rahman'' Edeb ile erkan ile, devam eyle ömür boyu Ağır ol molla desinler, demesinler (ne afacan!) Öğretmene saygılı ol, onu benden ileri bil ''Bir harf öğretenin kırk yıl, kölesi''dir Ebu'l-Hasan Her gün yeni bir şevk ile git okula; orda ise Yalnız orada bulursun, bütün dertlerine derman Öğrenmenin ne zamanı, ne de sonu yoktur evlat! ''Beşikten mezara kadar'' ilim öğrenmeli insan Yılmamalı, bıkmamalı; yükün ağır olsa bile Dirgene dayanmayana dar gelir koskoca harman Her bilgiyi öğren amma; kullanma her bildiğini Zararlı, faydasız ilim; ilgisiz bilgiden aman! ''İlim okumak ma'nisi, ibret almadadır ancak'' Nakış nakış, oya gibi işlenmeli beyin, vicdan ''Kalem kılıçtan keskindir'', kitaplar delinmeyen zırh Bilim, ufuk çizgisidir; vardıkça kaçan küheylan Okuldur bu küheylanın yetiştiği büyük hara Öğretmenin elindedir kamçı, dizgin, eyer, palan ..........(üstüne söz söylemenin sonu yok bu mübareğin ..........asırlardır uğraşılır, konuşulur zaman zaman) Bak evladım! ''besmele''yle ilk adımı attın şu an Hayırlı olsun başlangıç, hayır olsun bütün zaman Hünkâr Dağlı |
Anılardan Pasajlar Anılardan Pasajlar Bu şehrin içinde ve bir zamanlar Ne aşklar yaşanmış, haberin var mı? Şehir Şen'miş ve Ruşen'miş, bahtiyar Şehir şimdi o günleri arar mı? Gönlüm bir değirmen, sevgi öğütür Ya suyunu kesme, ya taşı götür Bu şehrin parkları az şey mi görmüş! Sımsıkı sarılmış hırslı bedenler Banklar, oturaklar muhabbet örmüş Şehir şimdi üzgün; nerde sevenler? Gönlüm anı dolu, arzu doludur Seni arıyorum.. Arayan bulur! Hünkâr Dağlı |
Arayış Kurbanı Olmamalı Arayış Kurbanı Olmamalı Neden bilmem bana her şey karışık Ufuk alacalı, günü seçemem Yollar sapa, sular taşkın; geçemem! Dağları dolanıp varılmaz Ay'a Bu gönül ya hasta veyahut âşık! Dağları dolanıp varılmaz Ay'a Çıkınım azıksız, el ayak sus pus! Ben; bin kargaşanın içinde mahpus Acep istediğim serbesti midir? Hevesler kanatlı, mantığım yaya Acep istediğim serbesti midir? Hayvanca yaşamak fani hayatı Fuhş edebiyatı, uçkur sanatı Arayış kurbanı olmamalıyım Kahreden arayış elemi midir? Arayış kurbanı olmamalıyım Aslında hazırdır ölçüm, mihengim Gayrı belli olsun benim de rengim Muazzam nizamın enginliğine Dalmalı, boşlukta kalmamalıyım Muazzam nizamın enginliğine Dalıp, teslimiyet hazzı yürüsün İnancı kavile, isyan çürüsün Her taraf kasırga boş dalı tutma! Gir müstakim yolun güvenliğine Her taraf kasırga boş dalı tutma! Yanarsın, nedamet beş para etmez Mahluğun kudreti her şeye yetmez İnkârı mümkünsüz bir "Kaadir" vardır Sen; aciz, biçare.. Sakın unutma! İnkârı mümkünsüz bir "Kaadir" vardır Tesadüfleri de yaratan O'dur Gün olur, âleme mizan kurulur Mü'min seyyieden yanar, paklanır "Muhakkak müşrikler pistir, murdardır"* Mü'min seyyieden yanar, paklanır Eni sonu görür izzet ü ikram Bundan gayrı eder ebedi bayram Kâfirin nasibi sınırsız azab Düşündükçe yüreğim yumaklanır! Gönül; hevesleri kırar, aklanır... * Ey İman Edenler! Muhakkak ki müşrikler pistirler.. (Tevbe-28) Hünkâr Dağlı |
Arz-ı Hâl Arz-ı Hâl Bir özür beyanı değilse de bu Sen yine de affet! Simsiyah gecenin orta yerinde Parlak bir yıldız olup, Sipsivri geliyorsan üstüme! Ve açılıyorsa gözlerim, Kapanmayasıya.. Dur orda, insaf et! Bunca hıncına rağmen Yine de affet! ”Biz bir taneyiz” zirvelerinde Kayıp gitmişsem ellerinden; Buz kalıbı gibi! Sensizliğin ateşiyle yaklaşma Mecbura şartlanmış, Özür beyanı ile eritme de Sevgi sıcağınla yok et Gör güzelliğini, Affet! Hasretinden Her gün ayakta karşılıyorsam Güneşin doğuşunu Ancak senli zamanların yadı Ayak uydurabiliyorsa Sabahların aydınlığına Yüzüme çarptığım buz gibi sular Hemen de kuruyorsa Ve acıkmışlığım sadece sensen Özür beyanı olmasın Kahvaltı fidyem Güçlü sensin, idrak et Sen yine de aç koma Affet! İş, güç, talim.. En meşgul vakitlerimde Geçmişten ve duygulardan En uzak olduğum zamanlar Bir cümle, bir kelime, bir mimikle Geliyorsan yanıma kadar Ve ben taş taşısam bile Tebessüm edebiliyorsam Al birazını sırtımdan, Yükümü hafiflet Gençsin; Durdur zamanı özür olmadan Sen yine affet! Denemekle varılmıyor her yere Yaklaşsam bile Dışlayamamışsam seni benliğimden Olanlara rağmen Zulmüm geri tepti herhalde Ve sen hala dipdiri İçimdeysen.. Gayrı hüküm sana geçti muhakkak Sür saltanatını, devam et İster vur yerlere burnum üstüne, İstersen öldürmeye kıyam et Özür beyanıyla sevgi alınmaz Bil ki sen sensin Ya seversin, ya seversin! Ya da yırt kalbini inkar et Sevmesen bile Affet! Hünkâr Dağlı |
Arzu Edersen Arzu Edersen Gönül sarayının kapısındayım Arala be afet, arzu edersen! Ya temelli hapset yahut kalbini Kirala be afet, arzu edersen! Bulaşmaya görsün sevda adama Odur en bahtiyar, ona acıma Terk edip gitsen de ölmem ben ama Yarala be afet, arzu edersen! Mantığa muhalif olsa da bazan Aslanı devirir zarif bir ceylan Tut ki ben bir avım, ya da bir kurban Parala be afet, arzu edersen! Nedir bu temayül ve neden, hayret! Daha başlangıçta yakıyor hasret Önce gül, sonra naz ve sonra sabret Sırala be afet, arzu edersen! Işık ol gönlüme, zulmeti dağıt Dinsin, yüreğimden boşalan ağıt Sen bir karakalem, ben beyaz kâğıt Karala be afet, arzu edersen! Hünkâr Dağlı |
Asker Uğurlaması Asker Uğurlaması Dün küçüktün, bugün büyüdün oğul! Haydi, oğul haydi! Güle güle git Bu günlerin için büyüttüm seni Haydi, oğul haydi! Güle güle git Çocuklar vatanın bağında gülmüş Er kişi olmuşsun, bak çağın gelmiş Er olan erliğin askerde bilmiş Haydi, oğul haydi! Güle güle git Sabrına itaat, gayreti ekle Sen gidip sınırda nöbeti bekle Ara sıra bizi mektupla yokla Haydi, oğul haydi! Güle güle git Biz uyurken vatan sana emanet Er olan yurduna etmez hıyanet Öğren vazifeni, göster metanet Haydi, oğul haydi! Güle güle git Deden ve ben güldük, sen de gülesin Bu görev kutsaldır bunu bilesin Tezkereni alıp geri gelesin Haydi, oğul haydi! Güle güle git. Hünkâr Dağlı |
Ayrılık Hasreti Ayrılık Hasreti Ayrılık hasreti vurdu bağrıma Neden ayrı düştük, bilemiyorum! Sen yoksun sevdiğim, gönlüm virane Üzüntüm çoğalır, gülemiyorum! . Gönlüm ateş sanki, kor gibi yanan Hasret mızrak mızrak, vermiyor aman Derdimle baş başa kaldığım zaman Akar gözüm yaşı, silemiyorum.. Gittiğin gün dünya zındana döndü Ümidin, hayalin ziyası söndü İdrak paramparça, duygu bölündü Bir türlü kendime gelemiyorum! . Hıçkırır yüreğim firkât yasında Gönlüm kürek çeker, gam deryasında Muhabbet düşünde, aşk rüyasında Arıyorum seni, bulamıyorum.. Hünkâr Dağlı |
Babam'a Babam'a Günü güne, ayı yıla ekledin Bitmedi ah! Bizim için çırpınış Belki de çok el kapısı bekledin Hep çalıştın; hiç durmadan, yaz ve kış Ömrümüzde tok yaşadık sayende Çıplaklığın utancını duymadık Belki üzdük, belki kırdık.. Bak sende Saçta siyah, dizde derman koymadık Her babada fedakârlık var amma Bizim için senin yerin bambaşka Büyüdükçe zor geliyor adama Takdir dolu yas tutuyor bu aşka Babam benim mutlu ol sen, hakkın bu! Ya Rabbi! O rahat etsin biraz da Eksik etme başımızdan sen O'nu Yalvar yakar biz ve anam niyazda. Hünkâr Dağlı |
Başlasa Gündüz Başlasa Gündüz Gece; Her taraf ufuksuz, Her taraf durgun Gölgesiz karaltılarla dolu ortalık Ölüm ağırlığınca çökmüş karanlık Etrafta sükûn, Sessiz kalabalık! Odam; Her şey darmadağın! Konuşurlar kelimesiz, hecesiz Dört duvardan özge dört canavardır Üstüme gelmeye ahdleri vardır An geçmez işkencesiz! Mübarek, sanki mezardır Ben; Gözlerim faltaşı, El ayak düşmüş Tek bir seğrime yok, kaskatı bir yüz Uykuyla kavgalı, huzurdan öksüz Başına binlerce soru üşüşmüş! Gayrı ufuklardan başlasa gündüz... Hünkâr Dağlı |
Bayramlar Bayram Olacak Bayramlar Bayram Olacak A. Karakoç'a Evet, sen haklısın! Bu bayram değil Bayramlar acaib, bayramlar sefil Lakin toplansa da bin Ebu Cehil Gönül kal’asını iman alacak Yine bu bayramlar "bayram" olacak Kunduradan mahrum o güzel kızlar Yamalı yiğitler dava omuzlar Analarda güm güm atar nabızlar Hanelerden keder, dert kaybolacak Yine bu bayramlar "bayram" olacak On bir aya sultan olur Ramazan Gönülleri basar sevinç, heyecan Bu canlar bu yola oldukça kurban Son Türkeli yine İslam kalacak Yine bu bayramlar "bayram" olacak Döner sürgündeki babayiğitler Ayıklanır baştan pireler, bitler Bayramı Noel’e çeviren itler Aczinden "irtica" zili çalacak Yine bu bayramlar "bayram" olacak Kıymeti bilinir kutsal mahpusun Denilir: «içilen kanları kusun» Adından ürkenler arın, namusun Medeni zinadan tüm kurtulacak Yine bu bayramlar "bayram" olacak Yoksulun azığı zenginden hayır Din emretmiş; zekat, sadaka, fıtır Eğer verilmezse zorla alınır Yine fakirlerin yüzü gülecek Yine bu bayramlar "bayram" olacak Daha çizeceğiz özlü resimler Yine göreceğiz güzel mevsimler Olmayanı bayram yazan takvimler Ya yakılacaktır, ya yırtılacak Ya da bu bayramlar "bayram" olacak. Hünkâr Dağlı |
Ben mi? Ben mi? Ne sevdaya gücüm var, ne aşkdan bigâneyim Şeş cihet arasına sıkışmış, biçareyim Gayretim yok vuslata, firkat imiş nasibim Yerim yok bu ellerde.. bir garib avareyim! Mamur konaklar ister; sevgili, barınmaya Özenmedim cihana.. Issızım, viraneyim Hoş vakit murad etse çeker yudumlar beni Sevgilinin elinde dolu bir piyaleyim Geçici heveslerin yorgunuyum, erenler! Kısa saadetlerden baygınım, mestâneyim Vız gelir cevr-i canan, üşenmem gafletinden Dönerim biteviye; çarhında seyyareyim Kavuşmak olmasa da sevgiliye ölmeden Korkmam ben bu ateşten.. Ümitsiz pervaneyim Bu sevda sıracası sarmış cümle bedenim Timsalim derd-i aşka, hicrane nişaneyim Aldırmam gülüp geçsin; ağyar, istihza ile! Ben bu sevda uğruna abdalım, divaneyim Ne Mecnunum sahrada, ne dağ başında Ferhad Konuşur yâr u ağyar.. Dillerde efsaneyim! Dehre ferman olsun ki boş değil bu alaka! Benzeri yok aşkımın.. Ben; benim, yegâneyim... Hünkâr Dağlı |
Ben Sallamam Ben Sallamam Ben salmam dilimi öyle başıboş! Her döndüğünü söylemesin alabildiğince Ya sana zarar verirse.. Ben sallamam dilimi öyle! Sen rahat ol, olabildiğince Hatta emin. Kayıtsız kalma hakkını kullan, Görmezden gel istersen Ya da reddet; itekle gitsin! Hatta çamur atmanın keyfini sür Karalamanın küçüklüğünü, İhanetin düşüklüğünü yaşa Ben tutarım dilimi, Çevirmem senden yana Sen, gerçekten özgürsün.. Ben salmam elimi öyle hoyrat! Her uzandığına değmesin Ya sana çarparsa, ayarsız.. Ben sallamam elimi öyle! Sen irkilme, sakin ol Hatta emin. Dik durma hakkını kullan, İtiraz etmenin keyfini sür Hatta biraz dayılan! İstersen zırh kaplat üstünü, başını Temasın zevkini unut, Seni benden mahrum tut Ben tutarım elimi, Uzatmam senden yana Sen gerçekten serbestsin.. Ben salmam yüreğimi öyle her yere! Her vardığına girip kalmasın Ya seni bunaltırsa, darda koyarsa.. Ben sallamam yüreğimi öyle! Sen sıkma canını, serin ol Hatta emin. Aldırmama hakkını kullan, Sere serpe kayıtsız ol istersen Hatta tamamen duygusuz kal Kendine mekanik bir sağlamlık edin! Taş kalpli ol en azından, Ya da usandır da nazından, "Ben kazandım" diye sevin Ben tutarım yüreğimi, Bırakmam senden yana Sen, zaten bendesin... Hünkâr Dağlı |
Bestekâr Bestekâr Bir ilahi hikmet tecellisidir Şu ihtiyar dünya döner, aheste! Sanki bu nizamı ters çevirecek Nafile bir gayret, telaş; herkeste! Endişe içinde, suratlar asık Kiminde dert mide, kiminde kasık Kimisi kart yobaz, kimi de fâsık Toparlanamadık aynı adreste Sen bu kargaşada duru su gibi Berrak bir ışıltı, görünür dibi Hüner ve sevgiden alıp nasibi Sanki bir bülbülsün; altın kafeste Terbiye, tefekkür, hakiki sohbet Tanrı vergisidir insana, elbet! Ruhunda güzellik var demet demet Elinde çiçekler, gül.. deste deste En güzel musiki, manalı sesin Beğendiği sensin, hemen herkesin Keşke şu Dağlı'ya bir görünesin Sonsuza dek sürsün bu mahur beste... Hünkâr Dağlı |
Bir Uğraşının Hikayesi Bir Uğraşının Hikayesi I. Hayır, aşk mücadele değil! Yeter artık boşu boşuna uğraşma O, ilk göz göze geldiğimizde başladı telaşe Seferberlik zamanı tedirginliğini Yükleyip bakışlarına, en keskin Ve en ihtiyat zabiti süngüsünde Vurdun ya yüreğime Büyüdü sevda çınarı o ışıklarla Kökleri ulaştı en ücra hücrelere Sökemezsin, yıkamazsın, kesemezsin Görmezden gelme baltalarıyla savaşma Yeter artık, uğraşma! II. Hayır, aşk mücadele değil! O, ilk "bu kadar yeter" isyanında Dut yaprakları arasında, ipekböceği gibi Devam ediyordun Işığa koşan pervane misali Ve en anafor caziben Döndürüp duruyordu etrafında İlk vuslat vaktinde, hayretle "Sen miydin o" diyordun Teferruat benden başka her ne varsa Acele etme, böyle sırnaşma Yeter artık, uğraşma! III. Hayır, aşk mücadele değil! O ilk ellerini tutuğumdaki cereyan Marşına basılmış motor gibi ateşledi Bir günebakan gibi döndüm yönümü Gayrı sen güneşsin Ve en alacalı zamanlar bile Çeviremezsin yüzümü Görünmese de kıyamete kadar baki güneş Su yürüdü bir kerre en ücra dallara Aşk batağı bu çıkamazsın, dolaşma Yeter artık, uğraşma! IV. Hayır, aşk mücadele değil! Boşuna mı eziyetti Küçük parktaki kaçamak buluşmalar Kırlangıç zikzağında giderdik Aç kurt gözü keskinliğinde dolaşırdı bakışlar İyice yanaşıp, yan yana oturduğumuzda Kof muydu, sağlama yaslanma rahatlığı Şubat ayazı mıydı beni tir tir titreten Yüreğimin silkelemesidir mutlaka Ve en saadetli heyecanlarla Her yerinle ritim tutardın bu sallantıya Darmadağın etseler de küçük parkı Yükselse yerinde bir beton yığını Kelebek kanadında titreyişler Kaskatı durmaya çalışma Yeter artık, uğraşma! V. Hayır, aşk mücadele değil! Evet, çok riski vardı birlikteliğimizin Tetikteydi ekmek dağıtan kapılar Bir gören olsa, bir duyan olsa Barınamazdık gökkubbenin altında Sığınıp tanrının merhametine Ve bir avuç kum atıp üstüne nöbetçilerin Geçer giderdik mayınların arasından Fıldır fıldır bakan gözlerden kurtulup, Geçince "baraj" sınırını Tavşanlar gibi çalılar arasına sokulurduk Üniformalıların düdüklerinden Tıpır tıpır etse de yüreğimiz Koca koca sopaların gölgelerine rağmen Denerdik her fırsatta, derleme-toplamayı Çoban ateşi yakardım açığa, yağmur yağarken Üstüne yapışmış elbisenin kıvrımlarında Alevlerin ritmiyle dolaşırdı gözlerim Mecusi tapınağı gibiydi dağ, bayır Hiç sönmedi ateş İsine, dumanına bulaşma Yeter artık, uğraşma! VI. Hayır, aşk mücadele değil! Onlarca mübareze peydah oldu bu meydanda Nice serbülend pehlivanlar çıktı da, Hiç kaale almadım ben Yüreğim çeviriyordu bileğimi En zülfikar sevdaya hasım mı olur Deve yürüyüşüydü belki de yolculuğumuz Ve en paha biçilmez hazine bu kervanın yükü Nice harami saldırsa da sağdan, soldan Ne darboğazlar, ne uzun çöller Yol boyu tükenmez azığı, bitmez suyu Varıp ulaşacak menzil-i maksuda Devireceğim bütün silahşorları upuzun Gördüğün serapların ardına aşma Yeter artık, uğraşma! VII. Hayır, aşk mücadele değil! O, ilk güneşimin tutulmasında Zifiri zulmetlerde kaldım da, umarsız Işık edindim kendime, dişlerimin gıcırtısından Bir bakmalık yakındaydı, biliyordum Yine de görmüyordum, göstermiyordun Ömrünü tüketemez geyikler bu şehirde Etle besleniyorlardı, kızıyordum Sağmal inek çobanı mıydın sen Döke-saça süt taşıyordun öte yakaya Tepedeki taşa yaslanmış, taş gibi duruyordum Çönelerin fitne-fücurundan Toprağı sıkıyordum, otları eziyordum Baştan mı belliydi bu ağılın dağılacağı Boş yere taşları üst üste diziyordun Az geri dur, bu kadar yanaşma Yeter artık, uğraşma! VIII. Hayır, aşk mücadele değil! Göçmen kuşların ardına takılıp, Çekip gitmiştim güneye doğru Belki de tutup götürdüler elsiz-ayaksız Heyula gibi aramıza girdi sıradağlar Bol kıvrımlı uzaklıkların ardında kaldı umut Nefti bir kalabalığın arasında, Durmadan kuzey türküleri çığırıyordum Ve her gece yıldızları alıp karşıma, Senden haber soruyordum En hasret duygular yükleyip ışıklarına Ve en titrek selamlar salıyordum Sen, göç etmeyen serçeler gibi Kar eşeliyordun Döneceğimden o kadar emin değildin de Niye baharı bekliyordun Kuzey tutkunu bir serseriydim ben Kar vardır orda hala, etraf bembeyazdır Temizdir, bulanmamış düşlerim kadar Ya da güneşin pırıltılarına uyup damlalar Özlem ninnileri çalan sazdır Halbuki hoyrat kaçamaklar sinsice Tuz-buz edip kardan adamları Kuzeyi baştan başa çamurla boyuyordun Ve bilmeden ne yaptığını, inadına Yer değiştiriyordun Bilmediklerinle kucaklaşma Yeter artık, uğraşma! IX. Hayır, aşk mücadele değil! Bir daha tutulduydu güneş, hem de ay Asfaltların katılığı eklendi, karanlığın karasına Ebleh yüzlerde mesafelerin sakalları Kara bir çadırdı; beyaz güvercinleri hapseden Üstüme üstüme geldi koskoca şehir Kaçıp büyük büyük binaların arkasına, Küçücük bir kulübeye sığıştırdım heveslerimi Daracık bir çile hane sayıp dünyayı, Topladım çırpınan kanatlarımı Olmayanı görmek zaten muhal ya Lakin gözleri kapalıyken de görüyor insan Yedi tepeli şehrin en yüksek tepesinden Hep bu tarafa bakıyordun Ne kadar tecrübe etsen Burdan kopamıyordun Hiç telaşe etmedin mi kale kapılarında Aslına rücu etmek elzemdi, biliyordun Benliğine sataşma Yeter artık, uğraşma! X. Hayır, aşk mücadele değil! O, ilk geri döndüğün zaman Kaçıncı bahardı, o en güzel bahar Bütün dalını, yaprağını yeniden açıyordun Sıkıştırılmış muştular uçuştu etrafa İhya etmeye yettiydi, kaporası bile Süt kuzularının salınması, Nehrin denize varması gibi doymanın tadındaydık Ahmak ıslatan yağıyordu saadet Ne kadar aydınlıktı İskele Sokağı'nın başı Daracık odalarda haz ikram ediyordun Ampulsüz aydınlıkları yaşıyorduk geceler boyu En zevkli çıtırtılarla, Huzur ısınıyorduk Ve en zahmetli günlerin maişetini güdüyorduk Yedi tepeli şehirde mi alıştıydın lükse Cepkenimin boş cebindeki söküğü Ve "bazlama" pişirirken terlediğin huzuru Mekanik bir konfor acılığına bıraktın Rahmet ve zahmet tedirginliği, Kararsızlığın sürüncemesine takılıp gitti Daha rahat meylinin kasisleri Ahengi eskitti Sertçe yağan kar kapatırken İskele Sokağı Sen hala, "yaz bitmedi" diyordun Mevsimlerin seyrine karışma Yeter artık, uğraşma! XI. Hayır, aşk mücadele değil! Ne de çok tutulur bu güneş, Niye kararır ikide bir okyanusların yüzü Silindiği yetmedi üstüne yazılan yazının Bütün buzları eritti, yok etti ihanet Tek damla bile su kalmadı zannettim o sıra Diz boyu kan olmalıydı etraf, Boğuluyordum Bir katre yaş çıkmasa da gözlerimden Cayır cayır bir yangınla Ağlıyor, ağlıyordum Kafamdaydı en dargın nedametler Ve en kanlı parçalanmışlıkta yüreğim "Ey Tanrım, değseydi bari" Ve "Ey kahpe dünya!" diyordum Hayat uçup gitmişti bedenimden Kendi sınırlarımda uzatılmış bir cenazeyim Zannediyordum Bu kadar yanaştın da bu kanıya, Tam mührü basarken kaçırdın altından Artık istersen ömrün boyunca dene Yeniden doldurdu sevda, denizleri damla damla Bu yelkenli varacak o limana Bir bardak suda fırtına koparmanın alemi ne Gayrı durulma zamanı Lök gibi bir asudeliğe mecbur Ve hayat harmanının hasadına memuruz Şimdi iş vakti, sıvışma Yeter artık, uğraşma! XII. Hayır, aşk mücadele değil! Hep istediğiniz gibi sürmez bu devran En umulmadık vakitte gelir yağmur kuşları Dağılır serseri kurşunlar sağa-sola, Çürür çok katlı pastalar İnip-çıkmaktan bitkin düşersin nihayet Dolanma bu ormanın kralı emniyetinde Sabır taşır karıncalar ufak ufak "Fındık kırma"ya da muhtaç değil miyiz Hep mi kaldırım taşlarını sayacağım Bir de bakarsın, bir deli boran olur Yırtılır en sağlam yamacın bağrı Yanıp tutuşmaya başlarsın farkında olmadan Tükenir biri kapanınca diğeri açılan kapılar Banknotların üstüne oturur, ağlarsın Sırf gitmiş olmak için ayrılacağım Yakarım gemileri, boğazı geçdikten sonra Boşluğun kütlesi çöreklenir kalır da önüne "Neden" diye sorarsın Sorumsuzluk neymiş anlarsın Dolap beygiri gibi dolaşma Yeter artık, uğraşma! XIII. Hayır, aşk mücadele değil! Birlikte boyamalıyız geleceği, olduğu kadar -Katılmak ve denk gelmektir aşk- En uyumlu renklerde görünecek manzara Ve en yakışık çiftte, bir var Hiç görülmedi nağmenin bunca ahengi Bize çalacak enstrümanlar, keyifle -Suların biteviye denize koşmasıdır aşk- Ne kadar zevk varsa, hepsini alacağız Capcanlı gönül sükuneti dolduracak çevreyi Başımın üstünde taşıyacağım gaileni, Yüreğimdeki kadar -Razı olmak ve katlanmaktır aşk- Acıkmış bebelerin memeye höykürdüğünce Koşup, yapışacağız teslimiyete -Önceden tespit edilmiş yazgıdır aşk- Alternatifi yok, böyle istemiş Tanrı! Göstereceğiz aleme; sevda neymiş -Bir olmak, birde durmaktır aşk- Sen bana yegânesin nazlı yar Gayrı dur, boş yere koşma Yeter artık, uğraşma! Hünkâr Dağlı |
Biz Hep Burdayız Biz Hep Burdayız Ey gönül! beyhude gezip dolaşma Cadde pislik dolu, sokak rezalet Asrın işretine değme, bulaşma Evvel hoş ise de, sonu nedamet Gir ulu mabede, eriş huzura Şehir yansa bile orası serin Hepimiz muhtacız bir parça nura Şu mübarek safta bana yer verin Otur şadırvanın nurlu taşına Temizle üstünden gaflet kirini Eli-yüzü yıka, mesh et başına Sıyır at nefsini; kır zincirini! Dinle ezan sesi hiç eksik değil Felaha çağırır günde beş defa Kıyam et nefsine, rükuya eğil Mutmain olup gör; ne haz, ne sefa.. Selam ile gönül, bitir işini Bil ki ''bir duvarın tuğlaları''yız Eğ, niyaz et.. sonra dikip başını Yürü metanetle.. biz hep burdayız... Hünkâr Dağlı |
Bize Hep Gurbet Bize Hep Gurbet Zamanın birinde, durup dururken Bir sefere çıktık; hazırlık yoktu Ne geçmiş maziydi, ne ati erken Senin zamanların soluk soluktu Kim kimi kandırdı bu zor sefere Bende az kabahat yok değil hani! Nedir bu sahrada bu dağ, bu dere Senin tavırların hepten yabani Bir soru üstünde sen duruyordun Benim sorduklarım zaten cevaptı Herhalde hep vaha uyduruyordun Ya da uçtuğumuz düştü, seraptı.. Böyle zalim midir bu insafsız yol Ya hiç arkası yok, ufuktan uzak Ya da dik yamaçlar, uçurumlar bol Ve.. her ümidinin arkası tuzak Eminim ki asla bitmeyecek bu Bize hiç sıla yok, bize hep gurbet Yan yanayken özlem berbat doğrusu Her ikimizi de yakacak hasret!.. Hünkâr Dağlı |
Böylece! Böylece! Uzak diyarlarda gece yarısı Ben hala ayakta, hala uyanık Gurbet ızdırabı, mide ağrısı Ve çaresizlikten yüreğim yanık Geceler ufuksuz, şafak ağarmaz Gün doğsa da beni heyecan sarmaz Özlem nar-ı zerdüşt; sönmez, kararmaz Eve vardığıma olmazsa tanık Ümidi katleder bedbin kaygılar Bitkin bedenimi hasret sargılar Özlem bu nizamı kınar, yargılar Sebebi ne, bu davada kim sanık? Beklerim.. Beklemek sıra dağ gibi Gözlerim ufukta bir çerağ gibi Özlem kandillerde yanan yağ gibi Fitil şişmiş, vuslat yolu tıkanık... Hünkâr Dağlı |
Böyledir Bu Gönül Böyledir Bu Gönül Bu kadar vefasız olduğun halde Girip, hala ne var benim gönlüme Lakin sen de gitsen hepten ıssızdır Kim göçer, kim konar benim gönlüme Hüzüne sözcüyüm bunca senedir Bu tahammül müdür, şikâyet midir? Doyum denilen şey, aşk denen ecir Gelir, azar azar benim gönlüme Tattığım hazların hepsi de yarım Ya sükût, ya firkat bütün efkârım Sevda çarşısında sergi açarım Kurulur bir pazar, benim gönlüme Dert alıp zevk satan var mı dünyada Pazarlık mı olur hep bedavada Mecburiyetlerin patlar havada Bir fırtına kopar benim gönlüme Hiç mi yanlış çıkmaz bence tespitler Hala tekrar eder bizim ahitler Kanadı kırılmış topal ümitler Gelir, yuva yapar benim gönlüme Elim erişmiyor gayrı her yere Ne yara kurudu, ne bitti çare Önü kesilmeyen yüzlerce dere Biteviye koşar benim gönlüme Ay yüzün gördüğüm vakitten beri Ne tam akıllıyım, ne de serseri Sevda denizinin vuslat feneri Bir söner, bir yanar benim gönlüme Koyuna uzaktan hoş gelir kaval Bu sonuçsuz sevda, bitmeyen masal Ummana gömülen küçük bir sandal Nihayet bir mezar benim gönlüme... Hünkâr Dağlı |
Bu Gidişin Sabahı Bu Gidişin Sabahı Sabahın o tatlı serinliğini Hiç mi yaşamadın buluğdan beri Uykuda geçirdin bu kadar fecri Bilmedin uykunun derinliğini Kuşluk vakitleri yıkandı yüzün Ufkun alacası kandırdı seni Camına tırmandı devedikeni Çiçek açmasını bekledin güzün Öğle sıcağında yola çıkılmaz Şu kafatasımız buzdolabı mı? Tecrübe ettiğin sur kalıbı mı? Kaç kez tekrar ettin yine yıkılmaz İkindi gölgesi olsa da ömür Gün batar üstüne, durduramazsın Hiç mi attığını tam vuramazsın Gözünü diktiğin geceye yürür Yarasalar ile dolu ortalık Akşamın hüznünü atayım derken Kanı görmedin mi senden emerken -Bu gidişin sabahı yok, olamaz- İliklerimize doldu karanlık... Hünkâr Dağlı |
Bu Şehir 1 Bu Şehir 1 Yabancıyım burda, böyle tanıyor Hiç kol-kanat germez bu şehir bana Bak gözlerim cayır cayır yanıyor Bir damla su vermez bu şehir bana Hep üstüme, hep üstüme yürüdü Kan gelir, içimi duman bürüdü Yere çala çala sırtım çürüdü Hasır bile sermez bu şehir bana Hedef oldu sinem nice pençeye Satmadım sevdamı üç-beş akçeye Yıllardır bakarım bağa, bahçeye Tek dal çiçek dermez bu şehir bana Üflese yıkılır, değse göçerim Kalkarım, tırmanıp suru geçerim Aslında ben ne istese seçerim Hiç bir şey önermez bu şehir bana... Hünkâr Dağlı |
Bu Şehir 2 Bu Şehir 2 Bu şehir bize küçük gelecek!.. İhanet kesti yağmurları; Yıkanmıyor caddeler Sokaklar satıcı pisliği dolu Boşuna çıkma bulvara Kaldırım çiğneyemez yüksek topuklar Gözlerin çakılıp neon lambalara Ne bakacak, ne görecek Bu şehir bize küçük gelecek!.. Bu şehir bize dar gelecek!.. Hıyanet kuruttu ağaçları; Yaprak döktü bütün parklar Vitrinleri kütük dolu çarşının Ve bir çift siyah göz, Kararacak küller arasında Adımlarımız sığmayıp çarşafa Ne gidecek, ne dönecek Bu şehir bize dar gelecek!.. Bu şehir bize az gelecek!.. Nedamet uyuttu asrın bebeklerini Zifiri karanlık kundaklarımız Mezarlıkta sıra taşlar; Önünü keser rüzgarların Bilmem nasıl salınacak sitede Gecekondu endamın Avuçla boş böğrünü cüzdan yerine Ne yetecek, ne bitecek Bu şehir bize az gelecek!.. Bu şehir bize sıkıcı gelecek!.. Atalet doyurmuş insanları Bir adım gayret yok huzura doğru Gündoğumundaki köpek uykusu; İştahını açar çakalların Boşuna yutkunma miden bozulur Yağmurda ıslanmayı sevemedin ömür boyu Seyreyle cam kenarından Ne bakacak, ne dönecek Bu şehir bize sıkıcı gelecek!.. Bu şehir bize gülünç gelecek!.. Sefalet parlıyor kadın gözleri Mart kedisi gibi ortalıkta, Farelerle dans eder Delik-deşik asfaltlar ne hacet arabaya Nasırına mı bastılar gözlerin doldu Yüz yıkamak için midir küvetler Asansörde kaldın ya sen Ne çıkacak, ne inecek Bu şehir bize gülünç gelecek!.. Hünkâr Dağlı |
Bu Şehir 3 Bu Şehir 3 Şu Ankara şehri, şu koca başkent Hiç beş para etmez sen yoksan eğer Sen ordayken bana öyle gelir ki Değiştirsek onu cennete değer Sensin bu şehirin en güzel gülü Seninle mest eder şehir gönülü Şu fâni dünyanın nefis ödülü Bana bahşedilen yegâne eser Sen aydınlatırsın sokaklarını Sen yeşerttin parkın yapraklarını Saçının telini, tırnaklarını Bütünüyle sensin bence muteber Meftunum bu şehre sen varsın diye Bozmam adresimi ararsın diye Sen tam bana göre bir yarsın diye Sırf senin adındır bildiğim ezber Şehir ve sen canım, bütün günümsün İstikbâlim sensin, sen hem dünümsün Sağım, solum, yanım, arkam, önümsün Şehirden bana ne! Bana sen yeter... Hünkâr Dağlı |
Cenk Duası Cenk Duası Yüce tanrım! Dizildik biz önünde Aşağı düşürme dik başımızı Gayrı dindir akan gözyaşımızı Zafere eriştir kavga gününde Tekbir sesleriyle kutlu akında Her yiğit kendini ileri attı Sıçrayıp geçtiler ateşten hattı Beklenen zaferi getir yakında El açıp Allaha dua ederiz Silinsin tüm alınlardan karalar Bir zaferle kapatılsın yaralar Bu duayla kalkıp cenge gideriz... Hünkâr Dağlı |
Çağrı Çağrı Hüzünle sarardı ümid goncası Daha açamadan solsun mu dersin Başucunda şifa, çaresiz hasta Edeb ve mantıkla ölsün mü dersin Akıl pazarına çekme gönlümü Menfaat kaygısı kesmez önümü Bir tebessüm için seçen ölümü Gül yüzüne kurban olsun mu dersin Lezzet aramadım günlük heveste İçtenliğim mahcub durur, kafeste Sen varsın aldığım her dem nefeste Firakın sinemi delsin mi dersin İstemem kuru bir gönül oyunu Sen sensin be gülüm! Bilirim bunu İstemem düşmanca biterse sonu Keşke belasını bulsun mu dersin Mecburunum kötü yorma herşeyi Gönül sırça saray, kırma şişeyi Muhabbet bezminde görsek neşeyi Az da bizden taraf gelsin mi dersin Esrar perdesini arala gayrı Kendini bir dinle çevrenden ayrı Dostluktur insanın insana hayrı Gayrı yüzlerimiz gülsün mü dersin... Hünkâr Dağlı |
Çekerim Üstünden Çekerim Üstünden Çekerim üstünden bakışlarımı Mutlu ol prenses, bensiz de olsa Aşka inanmadın.. Evet inanma! Belki de doğru bu; kızma, utanma! Ne çıkar bir gonca açmadan solsa Kaldır gözlerini endişen yersiz Çekerim üstünden bakışlarımı Zaten pırıltı yok, gözlerim fersiz Başım hafif eğik; belki üzgünüm Benim yarınım yok, olmadı dünüm Vebal mi? zahirde benimdir mutlak Lakin isteyerek düşer mi yaprak Çekerim üstünden bakışlarımı Sevgim yüreğimde müebbet hapis Çağın insanına hükmeder nefis Genç, güzel, güçlüsün.. Gayen olacak Hayatı, her şeyi gırgıra almak Devam et yılmadan, engeller biter Çekerim üstünden bakışlarımı Sen iste, sen iste, sen iste yeter! Gerek yok bilmeye ne oldu, neden Belki de istedin bu aşkı, "rağmen" Her şeyi, her şeyi iste.. Hakkın var Yüreğim yansa da sonsuza kadar Çekerim üstünden bakışlarımı! Hünkâr Dağlı |
Çığlık Çığlık Kırdı, -Narin bildiğim- sarılan kollar beni Yönüm gurbete dönsem, bırakmaz yollar beni Bıktım bu dikenlerden; uzandığım her yerde Görmeye tahammülsüz bağdaki güller beni Ne haldeyim bilmezler, tanıyan kullar beni! Hünkâr Dağlı |
Dağ Yerinde Durdukça Dağ Yerinde Durdukça Sevda hengâmesinde berbad eyler yar beni Vazgeçmeye yeltensem, yuhalar ağyar beni! Yazar arzuhâlimi, bıçak sırtı bakışlar Kınından sıyrılmışa eyleme duvar beni Perçinledi aczimi soru işaretleri Zar-ı figân-ı kaygı sarıp sarmalar beni Gururum eşiğinde eski bir pöstekidir Duvara tırmandırır senden bir nazar beni Zafiyet teşhisinde uykusuzluk illeti Geceleri korkular ayakta tutar beni Toplayıp yıldızları gözlerinin içine Çerağ-ı ümid-i aşk.. Korkarım yutar beni Bu hesabın hâkimi mutlak sensen, meğerki Adl-i Nuşirevanca, bu işten kurtar beni Kumandam kilitlenmiş bu sevda hedefine Saptıramaz rotamdan, bozamaz ayar beni Elhak bir dağa çarptı; infilak kaçınılmaz! Dağ yerinde durdukca.. İhtimal anar beni... Hünkâr Dağlı |
Daha Herşey Bitmedi Daha Herşey Bitmedi Pembe bir gurubun letafeti Hoş dokunuşlarla sıvazlar önce Rehavete sarınır bütün beden Uzanır dimağın sükûnetle Haz duyarak gevşer el ve ayaklar Süzülür gözlerin, meyletmez bakışa Toplanır günebakanlar, kapanır dışa Kendiliğinden gelir yasaklar Daha bu saadet hazmedilmeden Batmış olur güneş, değişir renkler Suyu kesilir zevk çeşmesinin Işıkla beraber yavaş, usulca Geri çekilir saadet ve haz Hafifçe sallanırsın biraz Bronz bir grilik buz keser önünde Ürperirsin, üşümeye ramak kalır Gözlerin tutunacak bir yer aramaktadır Hangisi nedir? Kestiremezsin Sağa-sola seğirtirsin kısa kısa Hep tereddüt, hep çekince Bitiyor dürtüsü aklından geçince Zınk diye çakılır kalırsın Birdenbire çöker üstüne gece İliklerine sokulmaktadır karanlık Bigâne olmaya kalksan bir anlık Acı dürter zehir gibi Bütün bedene yayılır da işkence Hiç kımıldamadan put gibi durursun Çaresizlikten kudurursun Her taraftan siyah yağar, doldurur Ve her şey bu siyahta kaybolur Tam bitti artık zamanındayken Serin bir yel gelip çarpar yüzüne İncecik bir pırıltı titreşir önce Yeniden uyanır yüreğin Ağarma başlar doğudan azar azar Gayrı ihtiyari de olsa, o yana dönünce Şafak atar ufukta, Şafak atar yürekte.. Ve en kılcal damarına kadar Uzanır hayat yine, yeniden Güneş serper ışıklarını cömertçe Alır, dirilirsin Tad olur, doyum olur, hırs olur Suyun ışıltısını, kuşun kanat sesini Tekerin gıcırtısını, menekşenin rengini Her şeyi, herşeyi kucaklar, gerilirsin Dinamik bir patlamaya can atarcasına Azmine biraz da şevk katarcasına Canlılık büyür alabildiğine Gerekenlere verilirsin Ve bilinmez bu ne kadar sürer Bir de bakarsın uzun uzun olmuş gölgeler Boşalmış bir çuvalcasına Yerlere serilirsin.. Daha her şey bitmemiştir hâlbuki Daha her şey bitmedi!.. Hünkâr Dağlı |
Davetiye Davetiye Gel ey canan, cevr eyleme; bir beni yar eyle gel Yâd ellerle ülfet olmaz, terk-i ağyar eyle gel Reva mıdır mah yüzünü, saklamak sevgiliden Âşık-ı sadıktan utan, hicab et, ar eyle gel Şimdiye dek geldiklerin bana fayda etmedi Önde gelmiş olsan bile yine tekrar eyle gel Kınanmazmış mecnunluğu aşığın vuslat içün Gel çekinme, gel utanma.. Sevgin izhar eyle gel Yok, bilmesin ahvalini hiç kimse, kendin bile Guruba dal, subha karış; cismi esrar eyle gel Senin derdin ile asla gözüm uyku görmüyor Ne var terk et gafletini, dil-i bidar eyle gel Cevrin ile bi-nihaye, gece gündüz boşalan Gözyaşıma bedel olsun; zülfünü tar eyle gel Kavuşmadan öldüğümde inlemek neye yarar Pişmanlığı hatırda tut, peşinen zar eyle gel Hayaline yüz tutuben hasbıhal olsa bile.. İsterim ki nazlı canan, arz-ı didar eyle gel Âdetidir güzellerin, tebessüm dağıtalar Goncalar açsın yüzünde, gamze nisar eyle gel Ayrı düşme bu sevdadan, dolan dur çevresini Pervane ol; gönlü nara at, giriftar eyle gel Sana hemcins olduğundan utansın tüm Leylalar Mürvetinden cümlesini.. Var, haberdar eyle gel... Hünkâr Dağlı |
Dede'me Dede'me Kör bir gece içimizden ayrılıp Çıkıp gittin, ebediyen; sensize Günahınla cehennemde kavrulup Sevabınla cennettesin; sonsuza.. Haber saldık akrabana, geliniz Son kere görmeye geldiler seni Bu âlemden ayrılıyor, biliniz Kapandı gözleri, kurudu teni Son defa temizlen diye yıkadık Salanı verdiler minarelerden Namazını kılıp, dua okuduk Sıyrıldın dünyadan, viranelerden Doğduğundan beri günleri sayıp Bir taşa yazarak başına diktik Daracık, derince çukura koyup Ve sonra toprakla üstünü örttük. Hünkâr Dağlı |
Değişen Birşey Yok Değişen Birşey Yok Değişen bir şey yok bu şehirde Yine Karapürçek'ten doğmada sabah güneşi Bekçiler karakola yöneldiğinde Başlar dolmuş ve otobüs seferleri Yalnız uyandığım vakitler, kuş sesleri nerede Hala değişen bir şey yok bu şehirde Değişen bir şey yok bu şehirde Sokaktaki hoparlör ve klakson gürültülerini Acı fren sesleri durdurabiliyor ancak Üstünüze yapışsa da elbiseniz Gecekonduda da giyen var aynı ayakkabıyı Yine kabzımalların insafında beslenmemiz Artık gözlerde arıyoruz yeşili Çok farklı değil meclis ve mahalle kahvemiz En az üç öğün yutuyoruz acıyı Hiç mi açılmayacak bu perde Hala değişen bir şey yok bu şehirde Değişen bir şey yok bu şehirde Kalenin karşısındaki tepeden Taşlar yuvarlanır bazı zamanlar Kulenin karşısındaki binada Çığlıklar bölüyor şuh kahkahaları Üç-beş kişi okuryazar daracık odalarda Terminal ve istasyon Doymadı asırlardır hüzüne ve sevince Ben yine türkü çığırıyorum aklıma estikce Sen orda öylece dur, göğsünü ger de Hala değişen bir şey yok bu şehirde... Hünkâr Dağlı |
Dehlize Dalmak Dehlize Dalmak Yakın aramızda olan uzaklık Gönül köPage Rankingüsünü kur da geçelim Büyüklere saygılı ol ufaklık Hafifce boynunu bur da geçelim En güzel öten kuş bülbüldür derler Yine de kanarya bakar, beslerler Bizim yolumuzda çok engebeler Var ya, farkındayız.. dur da geçelim Layığını bulmak her zaman zordur El altındakiler bir parça hordur Altının var ise sarrafa bozdur Menfaati yere vur da geçelim İçten pazarlıklı ahbabın varsa Ondan bil ayağın düzde kayarsa Bu yarışta hedef, sona kadarsa Şimdi erken, öbür turda geçelim Zalim meziyeti hafife almak Kolay mı hayatta ayakta kalmak Kaderde var ise dehlize dalmak Bırak karanlığı nur da geçelim... Hünkâr Dağlı |
Denemek Denemek Düzde gezmek sana pek yaramadı Var yarın başına, atla aşağı Canım ne olacak, macera olsun! Boynuna bir kemend.. Devir şu dağı Dibi görünmeyen suya girilmez Kim demiş, gidip gör; dibinde ne var? Belki hazineler orda saklıdır Gerçi biliyorsun ordan dönülmez Fakat ne gam ola.. Denemek de kar! Bırak artık dalı.. Hazan mevsimi Savrulan yapraklar olursa gazel Sen, neden yerlerde sürünmeyesin Üstünde dolaşsın meçhul ayaklar İnle; çıtır çıtır.. O ses de güzel! Kim bilir neler var, gir şu ormana Arkanda kalanlar.. Ne yapan yapsın! Bir kaç gün, bir kaç ay, belki bir kaç yıl Gezer, dolanırsın.. Ve eğlenirsin Kanadın kırılır, yaralanırsın Bunca zevki görüp, tatdıktan sonra Dert değil, isterse tilkiler kapsın!.. Hünkâr Dağlı |
Dertli'ye Nazire Dertli'ye Nazire Çekme kendin zillete; tut nefsini, zindâne çek At elinden mey-i câmı; tesbih-i mercâne çek Meclis-i vaızda ey can! Dürr-ü gevher saçılur Koyma elden, koyma dilden.. Zikr-ü tesbih cane çek Meclis-i işrette ey saf! Gönlü mahzun eyleme Kalma şeytan mahbesinde, al başın bir yane çek Pir-i mugan, şuh-u saki akçeye hizmet eder Verme nakit, kalma borçlu.. Onları hicrâne çek Pembe hissin, mor hayalin, sahte zevkın menba'ı Taşmadan taşraya bunlar tut başın, urgane çek Amma lazım yapmak içün bunları pek er kişi İtimadın varsa çağır, er dile, meydâne çek Dağlı; yardım eyleyesün cümle Dertli kullara Etme ihmal hemşerim gel bizleri dermâne çek... Hünkâr Dağlı |
Dibace-i Serancam Dibace-i Serancam Bir haber yolladım sevdiceğim'e "Boş yere hayaller kuramam" dedi Bir yuva kuralım senle ikimiz "Ben sana yar diye varamam" dedi Deli gönlüm sevda derdine yandı Sevdiğim ellerin sözüne kandı Bana bend'olmayı esaret sandı "Sizin evinizde duramam" dedi "Dönsün, benden başka kapıya baksın Nice güzelleri koluna taksın Kabaran gönlünü ateşe yaksın Ben senin yaranı saramam" dedi "Şakıyan bülbüller dert ile ötse Bağımda gül değil dikenler bitse Benim derdim ile kaybolup gitse Ardına düşüp de aramam" dedi... Hünkâr Dağlı |
Dost'a Mektuplar 1 Dost'a Mektuplar 1 Aziz Dostum, mektubunu okudum Başlangıcı acı, sonu üzüntü Okudukça zora koştu zihnimi Başlangıcı acı, sonu üzüntü Selamsız, sabahsız satır dizmişsin Anladım ki; hayatından bezmişsin Bir de ağlamaklı şiir yazmışsın Başlangıcı acı, sonu üzüntü Dedin ki: "murada olmadım visal Verilmez haklarım, olsa da yasal Hayatım hikâye veyahut masal" Başlangıcı acı, sonu üzüntü Neşeyle yiyemem bir öğün aşı Bağımda eğlenmez muhabbet kuşu Nihayet seninki bir âşık işi Başlangıcı acı, sonu üzüntü... Hünkâr Dağlı |
Dost'a Mektuplar 2 Dost'a Mektuplar 2 Bu acı, Bu dert, Bu özlem, Dostum! Bir ömürce sürecek Bunca geçse zaman, Bunca ezse de çevre, Bunca "olmaz" dese akıl Bıkıp usanmayacak gönlüm. Bu aşk, Bu arzu, Bu istek, Dostum! Bir zerre eksilmeyecek Ah! Ne çare, yanarım Hep yanarım.. Rahat bulmasam da asla İsterim bu yangını, ararım... Hünkâr Dağlı |
Dost'a Mektuplar 3 Dost'a Mektuplar 3 Aziz Dostum, mektubuna cevaptır Senden gelen her şey benim baş tacım Diyorsun ki, medet! "Tarağım da yok" Velâkin tarumar bak kendi saçım İyiyi, kötüden çekip ayırsam Menfaatten yana seni kayırsam Bir zengin sofrayla karnın doyursam Nerde kaldı! Önce ben kendim açım Sevdiğin güzelle bulsam aranı Güzel görün diye silsem karanı Himmet edip Dostum, sarsam yaranı Lâkin bana fayda etmez ilacım Yön verelim desek şu zanlarına Sakın uyma gönül fermanlarına Karşı dursak senle düşmanlarına Fakat gizli durur asırlık öcüm Baharı olmadık kış yok demişler Ayağa değmedik taş yok demişler Şu başa gelmedik iş yok demişler Ele gitti işte özbeöz bacım Aziz Dostum, sakın darılma bana Aklını çevirme hepten bu yana Yani ki nasihat veremem sana Daha kendim nasihate muhtacım... Hünkâr Dağlı |
Döner İkinci de Evet Merakı (Akrostiş) Döner İkinci de Evet Merakı (Akrostiş) Didem'e Dur gülüm, hayatın sonunu bekle İkinci kez için gelmeyeceksin ki Davran yaşamaya arzu, istekle En küçük ümitle, en büyük şevkle Mutluluğa açıl, solmayacaksın ki Dert yağsa sürekli denizler taşmaz İnci tükenir mi okyanuslarda Dermansız dert olmaz, ölüm bulaşmaz Ecel hata yapmaz, vaktini şaşmaz Merhamet aranmaz bu hususlarda Durma orda öyle, atıl ileri İşte hazır sana, bir yığın çiçek Dönmek mümkün değil, gidilmez geri Ellerinle bitir güzel eseri Mümkün olan her şey yeterli gerçek Davet bekliyorsan yaşamak için İlk nefeste sana verilen neydi Denk getirmek için çabala, didin Elbet aşacaksın hadi, aferin Mecburiyetlerin sona ereydi! Dost acı söylermiş, ne dedim bilmem İyi ya da kötü, bitti sözlerim Deniz taşsa bile, kuma eğilmem En uzağı, yani ufku gözlerim Mesud bir Didem'i bekler, özlerim... Hünkâr Dağlı |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 16:28 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2