19.08.08, 12:50 | #22 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Işıklarla Oynamayın Işıklarla Oynamayın başımı döndürüp bakamıyorum nasıl kaldı gerilerde onca yıl karanlık bir gömüklüğü düşte geçmiş gibiyim tatmadığım bir içkiyi bir akşam afrikasal bir törende içmiş gibiyim birdenbire kan yağmurlu bir bulut birdenbire kan kokulu bir duman şaşkınlıktan gemileri yakmış gibiyim ışıklarla oynamayın-dedim ben size yararı yok karanlıkta sürek avının dedim ben size yanlış kalemlere kayar elleri yazıcıların tutanaklar yanlış yazar dedim ben size karanlığı az kullanın-kirliler kokar birgün birgün yanar bu ışıklar sırıtır suratlarınız kirlilere sığınmayın-dedim ben size yararı yok oynaşmanın törensel aklıklarda kaçın kaçabilirseniz uzak sulara ışıklarla oynamayın-dedim ben size... Hasan Hüseyin Korkmazgil |
19.08.08, 12:51 | #23 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Karagün Dostu Karagün Dostu biliyorum matarada su torbada ekmek ve kemerde kurşun değil şiir ama yine de matarasında su torbasında ekmek ve kemerinde kurşun kalmamışları ayakta tutabilir biliyorum şiirle şarkıyla olacak iş değil bu dalda narı tarlada ekini kızartmaz güvercin gurultusu ama yine de diler arasında bıçak gibi parlar kavgada şiirin doğrultusu göz güzü görmez olmuş tek bir ışık bile yok yürek bir yaralı şahindir döner boşlukta belki bir şiir belki bir şiir kırıntısı çalar kapımızı umutsuz karanlıkta yoklar yüreğimizi iğilir yaramıza dağıtır korkumuzu ve karşı tepelerden gürül gürül bir kalk borusu... Hasan Hüseyin Korkmazgil |
19.08.08, 12:53 | #24 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Karıma Altıncı Evlilik Yıldönümü Armağanı Karıma Altıncı Evlilik Yıldönümü Armağanı Silahımsın başım havalarda gezerim en yıkık günlerimde bile atımsın ölümü çiğnetmedin düşmanıma karanlıkta kurşun yağarken üstüme karımsın dölümü paylaşan tarlamsın benim kollarımda uyuttuğum geceler seni göğsüne sığındığım geceler senin öfkemi bir tabanca gibi denediğim geceler sende kulaç atmışçasına Kızılırmak'ta yorulup düştüğüm geceler senden ve ilk görüyormuşum gibi baktığımda gözlerine kızıltı sonbaharlar alabulut yazlar tiren tiren yolculuklar seni ben ekmek paramız olmadığı günlerde de gördüm, yiğittin seni ben korkunun kara tırnaklı titrek elleri bileklerime bir hayalet gibi sarıldığı günlerde de gördüm, yiğittin seni ben zorlayıp o peygamber köşkünün kapılarını hücreme temiz çamaşır ve sigara ve selam yolladığın günlerde de gördüm, yiğittin bir çift ateş karanfil bir dost kitap ve bir bardak su gibi beklediğin günler de oldu hasta yatağımın baş ucunda yiğittin soframızda kuş sütü balık yumurtası yoksa da işçi ellerinin tadı aydın gözlerinin balı var ne zaman kekik koksa gül koksa çamaşırlarım elma erik ceviz zeytin portakal anam koksa çamaşırlarım ucuz çamaşırlarım ucuz sabunlarda ellerini anımsarım ellerin canım karım ellerin yaban güllerine mısralara pırnallara değen ellerin ellerin canım karım ellerin iki taştan bir un eden ellerin ve göller bölgesi'nin gül bahçelerinden gül toplar gibi haziranda şafakta çetin kitaplardan bal toplayan ellerin canına okumuşlar ekmeğimizin zincire yatırmışlar delikanlı günlerimizi kan etmişler ellerimizi kan etmişler düşlerimizi canım gülüm kan gayrı bize ölüm yok kavgayı şiiri ve seni çok seviyorum... Hasan Hüseyin Korkmazgil |
19.08.08, 12:54 | #25 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin Himalayaların tepesine tırmanmak güç ama mümkün Okyanusu aşmak da güç ama mümkün Ay'a ulaşmak da öyle Ama mümkün değil işte Bülbülün eti için öldürüldüğü bir ülkede sanatı zincire vuranlara meram anlatmak Öt kuşum Öt kuşum Öt güzel kuşum Eller ne derse desin ben sana vurulmuşum... Kaynak: Varlık, 1085, 1 Şubat 1998 Hasan Hüseyin Korkmazgil |
19.08.08, 12:56 | #26 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Kocabebek Kocabebek bu demir divriği dağlarından ben söktüm ulan ben söktüm bu namlu divriği demirinden ben döktüm ulan ben döktüm bu ak bileklerde bu kara kelepçe ben dövdüm ulan ben dövdüm ben dövdüm ateşlerde bu kelepçeyi bu biçimi bu demire ben verdim şimdi kaysı çiçekleri tozutur geçer şimdi şarap düşer kızgın bağlara şimdi sevdiğimi alır giderler güz oturur gözlerime dağlar uy varalım diyelim ki heeeey diyelim nakışçana duralım korolarla diyelim heeeeey diyelim heeeeey yıkılır bu düzmeceler yıkılır köPage Rankingüler kurulur aydınlıklara gelir birgün kaşla göz arasında en gizli tomurcukların ucunda gelir ekmeksiz evin yalnızlığında kınasız parmakların bakışlarında uykusuz gecelerin ardında gelir halaylarla çıkalım korolarla duralım heeeeey diyelim heeeeey bu namlu divriği dağlarından bu candarma benim kapıbir komşum bu türkü benim türküm çoğalır kanayarak kelepçemin karasında bir ak güvercin ustam kessin ellerimi benim çocuk ellerimi dağlar uy uy dağlar... Kaynak: Kavel Hasan Hüseyin Korkmazgil |
19.08.08, 12:57 | #27 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Koçero - Vatan Şiiri Koçero - Vatan Şiiri keklik serer palazını tenha kayalıklara uçurur korkusunu kara diken savurur tohumunu kurtulur korkusundan orda bir dağ orda bir taş bir pınar dağ ardında taş ardında pınarlı bir kara mavzer bıyıkları kartallıda başı yağlıklı durur dimdik bakar dimdik bakar barışlı bir güvercin pır pır eder ucunda namlusunun "tutam yar elinden tutam çıkam dağlara dağlara!" koçero hep durur orda dağlarda ben türkçe anlatamam o kürtçe anlatamaz farsça çıkmaz doruklara koçero hep durur orda dağlarda ey elleri mis kokulu sabunlarla kurtulan beyler şimdi siz içebilir misiniz kendi sıcak kanınızı altun taslarda geçirebilir misiniz şu yağlı ipi kendi güzel ellerinizle o güzel boynunuza ve şakıyormuşçasına kafeste kanaryanız bakıp bakıp zindanlı akşamlara yudumlayabilir misiniz soğutulmuş içkinizi? dolaşıyor akşam yelinin büyücü parmakları çankaya'nın gençirisi kavaklarının gümüşlü yapraklarında önce yaprak sonra dal sonra dallar ipil ipil küme küme kavakları çankaya sırtlarının çalar gibi bir gizli piyanoda sonsuzluğun şarkısını ve saksıda soluk alan belkide bir camgüzeli bir fesleğen bir kaktüs tutuşurken ormanlar oylum oylum savrulurken kül ve kerpiç rüzgarda! ey elleri mis kokulu sabunlarla kurtulan beyler almış kanlı gömleğini nere gider bu türkü sarınmış kıl şalvara nerden gelir bu ağıt? yığdım kitapları dağ dağ çağırdım nemrutu karanlığıma bir kucak yeşil yoncayla geldi nemrut öptü ıslak gözlerini aç öküzümün gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin silah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı imdatlara saldırmayın basmayın düğmelere yürekleri hoplatmayın güzel beyler hanımlar zor ve çetin bir ağıttır koçero bir gelin ağlar onu ben ağlıyamam bıyıkları çengel çengel bir kardaş ağlar acılı bir bacı ağlar bağrıyanık bir ana ben ağlıyamam! ince bir ay batar gider karadağın ardında dolanır kerpiç damı ince bir rüzgar irkiltir bir gece kuşu osmanlı karakollarının duvarlarını bir elinde kanlı mendil bir elinde kara mavzer kimse bilmez nerde nasıl taptaze bir sımsıcak bir gencecik bir ölüdür o bir selamdır sımsıcak varamamış dostuna varamamış koçero "leb-i derya" şu saltanat şu konaklar şu saraylar şu köşkler bu bereket bu bolluk bu çılgınca hovardalık gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! kırkbin köyden birer kişi göcüyor kırkbin kişi kırkbin köyden onar kişi göçüyor yarım milyon ya ellişer yüzer kişi? göçüyor milyon milyon vatanda vatan güzel beyler hanımlar kusuyor bütün köyler insanlarını kusuyor kasabalar baştanbaşa bütün ülke kusuyor insanını! bu eziklik bu hırçınlık güzel beyler hanımlar bu sınırsız tedirginlik acaba nerede biter? nasıl başlar acaba şenlikli günleri bu toprakların? bulacak bir gün elbet yatağını bu nehir durulup dinginleşecek birgün elbet bu nehir ve çocuklar oynaşacak mutlu çocuklar anacan sularında bu mutlu nehrin! koçero bir dağ çekirgesinin gecede irkilmesidir bir belirsiz karanlıktan bir belirsiz karanlığa irkilip uçmasıdır bir dağ çekirgesinin bir kurdun kaçmasıdır kendi karaltısından yamaçtan bir taşın yuvarlanması bir pınarın durup durup akması bir çift gözün karanlığa bakması şimşeklerin uzak uzak çakmasıdır dağlarda bir mavzerin yanlışlıkla patlamasıdır bir geyiktir koçero sekerken taştan taşa kırılmış bilekleri tırnakları kekik nane ve menekşe kokulu tırnakları rüzgarlı suçsuz bir geyik avcılar yakalarsa mezedir eti köpekler kovalarsa diş kırasıdır bir okul piyesidir koçero açış konuşmalıdır ve halaylı türkülüdür müsamere derler adına oralarda kaymakamlı savcılı ve çavuşludur biletlidir ve yoksullar yararınadır festivaldir sosyetede modada son buluşlar en taze ilişkiler gürültülü boşanmalar gürültülü birleşmeler hele bir de balesi ve operası "ey vatan" aryası bir de saygıdeğer prensesin saygıdeğer oynaşının ardından telli sazlar ardından yaylı sazlar ardından vurmalılar çekmeliler ve üfürmeliler ardından "kuğu gölü" ardından "fındık kıran" hemencecik candarmalar ve ardından "haydutlar"ı siller'in köroğlu'nun narası: "yine de hey hey!" ve ardından çocukları gülmekten kırıp geçiren çağdaş banka reklamları! candarmalar geçirince kelepçeyi zinciri bileklerine karıncanın poz verince bir fukara karınca en komprador basın aynalarına aşka gelir kompütürler aşka gelir telefonlar telsizler ve doyum noktasına sosyete nunni! o zaman işte çelenk o zaman işte tören alkış bando ve rap rap donanır bayraklarla bankalar sigortalar ve uygunsuz işyerleri bilcümle ve kadehler kadehler ki ses verir yıldızlardan! gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! koçero bir oyundur yazılır yazılır bitmez koçero bir oyundur oynanır oynanır bitmez vurur onu candarma vurur onu candarma durmadan vurur ama o bitmez o hep durur öyle orda bıyıkları kartallıda göğsü çapraz fişeklikli gözleri beş yaşında kolları nuh nebi'den bir elinde kanlı mendil bir elinde kara mavzer pır pır eder bir güvercin ucunda namlusunun o hep öyle durur orda taş ardında rüzgarda! muhtara sorarsanız bizim serseri veli marabaya sorarsanız işini bilmemiş deli köylüye sorarsanız ekmeksiz garibin teki çocuklara sorarsanız yüce dağlar aslanı aslan koçero kimsesize sorarsanız hükümet bilir onu candarmaya sorarsanız devletin dağlarda silah çatması vurguncuya sorarsanız yolkesici yağmacı soyguncuya sorarsanız devletin acizliği sağcıya sorarsanız siktiret pezevengi solcuya sorarsanız "ferman padişahın dağlar bizimdir" istanbullu inanır ki boğazda kaşalottur ankaralı sanır ki temele dinamittir izmirlinin düşlerinde şaşkın köpek balığı antalyalı her gece gergedan görür düşünde erzurum'da kol başıdır erzincan'da deli daylak pir sultan yoldaşıdır sivas'ta bir "kılıcı kanlı" van'da mardin'de bir gözükanlı kaçakçı ah koçero vah koçero koçero eyvah! gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! patron gazetelerinde yüksek tirajdır koçero hükümet programlarında bir "nakl-i yekun" kapitalist dış basında nobel'lik bir roman politik sürtüşmelerde bir yılan hikayesi diplomata sorarsanız turistik bir serüven kaymakama sorarsanız "ahval-i adiye"den sosyeteye sorarsanız eğlenceli bir briç sorarsanız bezirgan filimciye gişelik bir senaryo sorarsanız bürokrata atatürk'ün gardrobuna tükürmüş biri hümaniste sorarsanız fransızca bilmeyen montenyi'den anlamıyan mitologya tragedya hümanizma helenizma hiçbirinden çakmayan bir yörüktür koçero! ne anlar rönesanstan ne anlar restorasyondan? bir bazlama bir uçkur üç telli bir zımbırtıdır koçero! sanki sırası mıydı dağlara tırmanmanın demokratik tragedyayı uçuklatmanın sanki sırası mıydı! müfrezeler yürümüş dağ dağ ve dere dere kesmiş geçitleri korkunun silahları bir tükenmez sermayedir koçero haksız yönetimlere! gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin silah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı koşturmayın şifreleri telefonları basar gibi tuz yarama basmayın düğmelere yürekleri hoplatmayın güzel beyler hanımlar paralar girsin diyedir kalantör kasalara toprak sömürülsün diyedir orta çağlarda ışıksız kalsın diyedir bir koca ülke karanlıkta boğazlaşsın diyedir güzel yüzlü insanlar fabrikalar işçi yesin para kussun diyedir kıyılar yağmalansın ormanlar çiftlikleşsin bankalar yağ bağlasın tekeller et bağlasın holdingler palazlansın ortaklıklar göbeklensin bu rüzgar böyle essin bu değirmen böyle dönsün bu çuvallar böyle dolsun diyedir koçero'nun dağlarda medetsiz yalnızlığı! gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin yeni değil bu hikaye bu oyun eski oyun! ah koçero vah koçero koçero eyvah! bir akşam birdenbire bir can çıkar dağlara bin kardaş bin acı bin ana bin kerpiç bin harman bin açlık bin yenge bin emmi bin dayı bin zulüm bin acı ve bin karanlık bir akşam birdenbire çıkar dağlara bıyıkları terlememiş bin çocuk bin aşık bin deli bin meczup bin ekmeksiz bin işsiz bin suçsuz kıl şalvar kurtlu çarık naldöken mazıkıran dervişçatlatan itburnu koyakgülü ahlatçalısı bir akşam birdenbire çıkar dağlara çökelekler yoğurtlar arpa bazlamaları yalnayaklar gömleksizler dayanaksızlar munzur'lar çilo'lar palandöken'ler dersim'ler tunceli'ler bingöl'ler tunceli'de mercan'lar ağrı bereketleri tahtalı'lar toroslar ve binboğa'lar bir akşam birdenbire çıkar dağlara turistik bir gösteridir dağlara çıkmak örneğin ağrı'lara alpler'e sübhan'lara ant'lara himalaya dağlarına derin asya'nın klimancaro'nun tropik karlarına turistik bir gösteridir dağlara çıkmak! gelgör ki böyle yazmıyor bizim burda kitaplar turistik diye göstermiyor dağları turist diye vermiyor dağlara çıkanları bir sürekli çıplaklıktır koçero bir sürekli açlıktır bir sürekli haksızlıktır koçero bir sürekli itilmişlik koçero bir vazgeçiştir koçero bir ilgisizlik bin yıllık yoldan gelir üstübaşı kan içinde yorgun bir dilekçedir bir arzuhal koçero bir tanrı selamıdır alınıp verilmemiş görülmemiş bir hacettir koçero çiğnenilip geçilmiş ve sorulmamış upuzun bir eyvahtır upuzun bir pişmanlık bir ünlemdir koçero sığmaz okul kitaplarına erzurum yaylasından erzincan çukuruna ve tecer dağlarından harran cenderesine bir uzun masaldır ki koçero dağların dağlara yaslandığı yerde anlatılır geçitlerin geçitlere küstüğü oyaklarda benek benek anlatılır nakış nakış anlatılır bıçak bıçak kurşun kurşun ve türkü türkü! göğsü çapraz fişeklikli bıyıkları kan içinde bir kara mavzerdir koçero yatar türkülerde upuzun ağıtlarda fidan fidan koçero bildirir hal-u ahvalini dört mevsim tanrısına bildirir divanına şaşırtılmaz adaletin: "arkam sensin kalam sensin dağlar hey!" gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! koçero bir vatandır yaşanılır boydan boya koçero bir vatansızlık bir dağlaşmış yalnızlıktır koçero mavzerleşmiş bir haksızlık yanıtsız bir dilekçe! ben türkçe anlatamam o kürtçe anlatamaz farsça çıkmaz doruklara! gocunmayın güzel beyler hanımlar kan bulaşır ellerime ben anlatamam! Hasan Hüseyin Korkmazgil |
19.08.08, 12:59 | #28 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Kötü Nokta Kötü Nokta seni öpüyorum ilk kayısıyı koparır gibi dalından sabah serinliğinde ürperiyorum sonra yeniden öpüyorum yeniden ürperiyorum ve bakıyorum çoktan gelip geçmiş kayısı mevsimi uzaklarda yaprak döküyor uzandığım dal resmini yapsam diyorum o ürpertinin şarkılara döksem diyorum o ürpertiyi kış geçsin, çiçeklensin, yeniden kayısıya dursun ağacım ak gemilerle dönsün uzaklardan beklediklerim sarılara koştukça elim çıldırıyorum fırtınalar getiriyor belalı yaşım siz yoksunuz artık ey kaçmalarımın sıradağları son yavrusunu çoktan doğurdu ardına düştüğüm geyik gittigider kulaçlarım hırçın sularında nehirlerin kaldım kitaplar mezarlığında siz yoksunuz artık ey göçmen bakışlı sabahlarım silahlarım can çekişiyor akşam alacasında bu uzun yağmurlarda ayvalar şimdi büyütüyor geçen yazdan sülün bir aşkı korkuyorum sessiz ayrılıklardan korkuyorum bu sarı yağmurlardan kucaklarında kış meyvalarıyla bu kadınlar korkutuyor beni, bu bir ayrılık dallarda unutulmuş vişnelerin mor yalnızlığı... Hasan Hüseyin Korkmazgil |
19.08.08, 13:00 | #29 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Masal Kokusu Masal Kokusu Ben bu kapıları bir bir açarım açmasına ama kırarım Şehzadelerle gitti ölü devin altın anahtarları Masallara dönük yüzlerinizde o hiç eksilmeyen kaygu O donuk maviliği masal cennetlerinin Bırakın işte gözleriniz alın işte yumruklarınız ama siz aptalsınız aptalsınız Birgün masallaşırsam görün işte cüceliğimi Aktıkca büyüyen sulardı benim şarkılarda aradıklarım Ben bu kapıları bir bir kırarım kırmasına ama siz korkaksınız Daha çocuk bile değilsiniz siz Devler çizersiniz altın sarayların kapılarına sonra durup ağlarsınız ağlarsınız Bu kan sizin kanınız , evet ama ya siz kimsiniz Neden böyle yorgunsunuz neden böyle aldatılmış Alıcıkuşlar döner ürpertili etlerınize Mumyaların gölgesinde piramitler dikersiniz Atı otu iti eti bırakıp gerçek saraylarda sürülerle kaçarsınız kaçarsınız Aktıkça büyüyen sulardı benim şarkılarda aradıklarım... Hasan Hüseyin Korkmazgil |
19.08.08, 13:01 | #30 (permalink) |
Beta Üye Üyelik tarihi: Feb 2008 Nerden: Adana
Mesajlar: 5.415
Konular: 1058 Rep Puanı:2028 Rep Gücü:0 RD: Ettiği Teşekkür: 46 73 Mesajına 92 Kere Teşekkür Edlidi : | Nurhak Nurhak Dört bir yana haber salsam, Öldü desem inanır mı? Dağlar bana geri verin Kadir'imi, Sinan'ımı... Jandarma kurşunu çaldı, Canımı tenimden aldı Nurhak'a abide kaldı Dağlar aldı selamımı... Nurhak sana güneş doğmaz, Uçan kuşlar yuva kurmaz Dökülen kan, yerde kalmaz Soracağız hesabını... Böyle kalır sanma devran, Yola devam eder kervan Öldü Sinan, doğdu Sinan Omuzladı silahını... Hasan Hüseyin Korkmazgil |
Konuyu Toplam 10 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 10 Misafir) | |
| |
Benzer Konular | ||||
Konu | Konuyu Başlatan | Forum | Cevaplar | son Mesaj |
Hasan Hüseyin Korkmazgil Biyografisi,Hasan Hüseyin Korkmazgil Hayatı | Sude | Şairlerin Hayatı ( Biyografileri ) | 0 | 18.06.09 22:55 |
Hasan Hüseyin Korkmazgil'in Hayatı | Başak | Şairlerin Hayatı ( Biyografileri ) | 0 | 01.11.08 04:52 |
Amenna ( Hasan Hüseyin Korkmazgil ) | Josephine | Şairlerden Seçme Şiirler | 0 | 19.08.08 13:45 |
Bakma Turaç ( Hasan Hüseyin Korkmazgil ) | Josephine | Şairlerden Seçme Şiirler | 0 | 19.08.08 13:44 |
Acılara Tutunmak ( Hasan Hüseyin Korkmazgil ) | Josephine | Şairlerden Seçme Şiirler | 0 | 19.08.08 13:42 |