![]() |
Egemen Berköz Şiirleri Basit Bir Yalnızlık da Yeterdi Basit bir kareli defter de yeterdi Samatya istasyonunu anlatmak için akşamı beklerken beklerken parçalanmış umutları biraz önce yağmur yağmış o istasyon hüzün dağıtırken uzaktan bakanlara bile kıyı yolundan geçenlere ve yolculara ki hüznün kendisidir biraz şairdir akşama doğru anlayışla bakar istasyon şefi hafif gülümseyerek ve aldırmaz bile ve birden gün geçer aldırmaz tirenlerle yolcularla yüklerle biletlerle pasolarla geçer gün ve Egemen Berköz evine döner Kupkuru yüreği hüzünden hatboyu kırık dökük ev içlerinden akşama doğru bir gün bir kadın çamaşır asarken memelerini görmüştür bir gün don fanile bir adamı sabah sabah pilav yerken bir gün her gün çocuklar görmüştür kirli ve arsız bir gün her gün insanlar biletler istasyon memurları ve bir gün Egemen Berköz evine döner Sabah midesi bozuk öğlen fasulye kılçıklı bir parti satranç oynamış iki metin yazmış Pavese'den birkaç sayfa okumuş birkaç çıplak kadın resmi bakmış pencerede birkaç dal ağaç ve birkaç ondört onbeşinci kat uzaklarda rüzgarda perde uçuşmuş durmuş sonra aklında kaktüsleri sonra Ben Shahn'nın ve Amerika'nın insanları sonra Töbder'in ve Türkiye'nin insanları sonra çantasında bir ufak yeni sonra elinde bir küçük kavun sonra içinde kıpırdanan bir şeyler Egemen Berköz evine döner Tirenden inip istasyondan çıkıp istavritlere kolyozlara bir göz atıp tırmanır Mütesellim yokuşunu tırmanır Ünal apartmanının merdivenlerini düşünür ta beşinci kat onaltı numaranın kapısına kadar düşünür basit bir kareli defter de yeterdi basit bir kareli defter de... Egemen Berköz |
Beyaz Kaçan Beyaz Kaçan Yalnızlığı kurşunluyor geçmiş gün kendime bakıyorum. Duvara tebeşirle çiziyorum testiyi mavi testi, gözleri trahomlu esmer bir çocuk gibi geliyor gece. Lambam yanıyor. Testi ve su. Usu taş evlerin, ne anlatıyor çobanların ezgileri yatağımda bir kadın sessizliği. Şu ovanın toprakları bomboş, şu bodur ağaç beyaz çiçeklerle kalakalmış. Yalnızlığı kurşunluyor geçmiş gün kendime bakıyorum tüylü kalpaklar dağlar ve uzun bıyıklarıyla, hüznüme katılıyor atlılar günden koparak. Beyaz çiçeklerle ağaç kalakalmış. Testilerle su dökünülen sabaha karşı bacası tüten bir ev demektir alışmak, siyah saçlı bir kadınla sevişmiş gibi yaparak. Yere kilimler seriliyor, çay buruk insanları uzakdoğunun ve afyon götüren tüylü kalpaklar dağlar ve tüfek sesleriyle günden koparak, insanlar karanlık. Duvara tebeşirle yazıyorum. Testi. Su. Yalnızlık. Belki kalakalmış bomboş ovada beyaz çiçeklerle ağaç, ağaç çocukluk. Kendime bakıyorum, ne anlatıyor Rut tepesi, yalnızlığı anlatıyor Rut tepesi. Rut tepesi afyon. Duvara tebeşirle yazıyorum. Afyon. Kendime bakıyorum. Afyon... Egemen Berköz |
Kapana Kapana Seni kırmızı gibi, şiirlerimle bir susturmak istiyorum seni, bir yosun gibi yoksul Baraba suyunda çocukluğumun ezik türküsü ey çocukluğumun ey bulunmayası gömü seni nasıl nasıl yaşıyorum. Yalnızım, dayanamıyorum, uzak denizler geliyor usuma seni kırmızı gibi, coşkumun ortasında (seni?) kuruyorum, neler kuruyorum belki bir yılgıyı, belki küçük bir gizi unutuyorum, unutuyorum. Aşka varmayalı kapılar kapanır oldu yüzüme bu insanlar, bilmem, bu uzak dağ sesleri neden bozar oldu dengemi sazının tellerine dokunur mu gibi, bir ezgi mi, dallanıyorum insanlara gidiyorum, gidiyor muyum çocukluğumu belki, belki çocukluğumu unutuyorum, unutuyorum. seni kırmızı gibi, şiirlerimle bir susuyorum, haykırıyorum... Egemen Berköz |
Sensin Sensin Ne kadar gençsin Dünya güzelisin Topraksın. Çiğli, yumuşak, ot kokusu Ağaçlar arasından bir yokuşsun, soluk kesen Denize inersin, coşkusun Bir telefonsun, kısık Bir habersin, taze Bembeyaz bir kağıtsın, bekleyen Dünyasın Kavgam Dinginliğim... Egemen Berköz |
Sığınak Sığınak Göğü kahverengileştiren bir çocuk sizi coşkuya itecek. Sobayı yaktıktan sonra anılar ölüler evinden on beş dakika. Öğretmen garip. Kaçak. Babası nasılsa ölen bir çocuk ağlayacak. İsterse değil. En büyüyü bozan içgüdü biliyorum elbet bir gün kuşların bana da konacak. Köy uyuyacak. Kaçak bir yanılsamadan sonra kasım ayı ve sabah unutup göğü kahverengi ve yarıda dizelerimi yazık! Köy uyuyacak. Uzakta kalmış şehir ve göğü kahverengileştiren sesim. Daha saatler var nasılsa kasım ayına ve sabaha ve hâlâ bitmedi patika ve bir bayram fişeği gibi kalbim ve büyüyü bozan içgüdü ardımda. Köy uyuyacak. Kaçak daha saatler var tükenmez suskuya. Gel gel dönüşür sesim elbet bir gün anıya. İşte benim yavaşlar yavaşlar günler acımız köy uyuyunca... Egemen Berköz |
Ya Ben mi Ben Ya Ben mi Ben Kirlibeyaz yüzünde rüzgarın Öfkemi dinlendiriyorum. Giysilerim. Takvimin sonu. Demirci topal ve sarışın anlıyorum. Anlıyorum. temellerine su sızan evleri uzak kenti getiren günüme günüme yaşlı bir ağacı ağacı. Dağda kar çoğaldıkça kuzeyi kapatan dağda daha esmer buranın çocukları İstanbul daha uzak ve bir ırmak tavrıyla kesiyor yolumu dere ve her sözün başında kökleri kemirilmiş, buğday tarlada çürümüş, tütün ya ben mi, ben ne güzel ah özlemin çoğaldıkça kar dağda. Dağda kar çoğaldıkça uzak bir gök iner gününe ve gözlerinin içine vurur kırpışan ateşi yalnızlığımın ya ben mi, ben temellerine su sızan evler için yalnız o evler için... Egemen Berköz |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:08 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2