![]() |
Cezmi Ersöz Şiirleri Aşk ve Yurtsuzluk Usul usul azalıyordu sevgisi, kalbi soğuyordu... Aynı masada, yanyana oturuyorduk, ellerinden tutuyordum... Akıntıya kapılmış bir çiçek gibi bilmediğim, bilmediği uzaklıklara doğru gidiyordu... Öyle acı çekiyordu ki sevgisinin azalmasından... Seni artık özlemiyorum, eskisi gibi içimi acıtmıyorsun, bu benim için ne büyük acı biliyor musun, derken sesi titriyordu. Dalından kopmuş bir çiçek gibi unutulmuş denizinde usul usul sürükleniyordu... Sevgimiz yurtsuz kalmıştı şimdi... Can çekişen bir hastayı ölümüne hazırlar gibi, nefesimi tutmuş saçını okşuyordum durmadan... Sevgisi, yaralanmış çocukluğumuzu ve dünyayı değiştirmeye yetmemişti. Hayal kanatları yanmış sevgisini öksüz kalan sevgime kattım. Sevgisi biterken gözlerime son bir kere baktım. İnanmıştı çektiğim ızdıraba... Son anda sarıldı bana: Hadi, sen de benimle gel, birlikte karışalım kayboluşa, dedi. Yapamam, dedim, istesem de yapamam. Bu sevginin ömrünü beklemeliyim... Bu sevginin beni götürdüğü yere kadar gitmeliyim... İçimde sırrın, kimseye benzemezliğin sızısı, yarım kalan yolculuğun aşk yüzlü çocuğu var... Sevgisi soğurken son tesellisi, son kıskançlığı, son umudu bu olmuştu... Kaynak: Yok Karşılığı Yüzünün Cezmi Ersöz |
? ? Ne zaman yüzüne baksam yalnızlığın o mutlu gerilimi O öksüz göl hızla derinleşir biliyorum, acılarım hiç bitmeyecek, bu öyle bir yeşil Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum ikimizi de aşar, o kapının ardındaki masal bense yüreğimin bu hallerinden korkar, kalırım bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi geçip giden yüzlerine bakar kalırım Ömrün kısalığı çarpar camlara ateş hızla yayılır içerilere Akşam olur, evler dolar boşalır acıyla erir, yüzüne aşık çocuk Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum İkimizi de aşar, o kapının ardındaki masal... Cezmi Ersöz |
Aşta Yarın Yoktur Sevgili Aşta Yarın Yoktur Sevgili Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar Bu yolculukta artık para, tarifeler Beklentiler, randevular, taksitler, iş, Anneler ve korkular yoktur Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan başka bir ışığa teslim olur, Daha derinden anlamaya başlar, bilgeleşir Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur Hem dışındadır dünyanın, hem de tam ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin yakılan Yoksun adamın hissettikleri de onunladır, Yitirdikleri de... New York'ta, bir sokakta, Kartondan kulübesinde yaşayan kadının Çıplak yalnızlığı da Her şey onunladır, ona emanettir sanki, Ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de... Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, Kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla Hiçbir kitabın yazamadığı hakikatlere daha yakınızdır, İnan... Kim demiştir hatırlamıyorum, Aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, O yoğun aşık olduğum yıllarda, Gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla Bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, İnsanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan O derin sancının acısına ortak olsunlar diye... Aşk çok eski bir şeydir sevgili Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, Hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır Kimselere veremez sevgisini, Kimselere derdini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, Oysa Çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup Vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devrilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın Tüm insanlara yayılması gibi... İşte şimdi biz de sevgili, Ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, Soluğu evlerde alacağız, Ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkularını taşıyorsak, Başkaları da bizim korkularımızı taşıyacak, Yenilgimizi, umutsuzluğumuzu... Birazdan sabah olacak... Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, İş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa bizim için geçerliyse Aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım... Hadi güne hazırlan, Yaşadıklarımızı unutmaya çalış Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, Sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, O yaban ağrısını geri alacak Bunlar olurken içimiz bir an Üşüyecek, Sonra geçecek... Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak... Aşkta yarın yoktur sevgili... Cezmi Ersöz |
Bir Daha Uyanmazdın Bir Daha Uyanmazdın Martıların sana doğruyu söyleyecekti Arzu tramvaylarına binmeseydin Acıların seni yeni bir şehre götürecekti Yürüyüşüne vurulmasaydın... Tuhaf, ele geçmez, tehlikeli bir hayvandın Şehrin yaban adamları sana öyle bakmasaydı uyur, bir daha uyanmazdın... Cezmi Ersöz |
Ellerin Vitrinin Dışında Nasıl Da Sıcak Ellerin Vitrinin Dışında Nasıl Da Sıcak Beyza’ya Ellerinden utanıyorsun. Benim umutlu olmaktan utandığım gibi... Gösterişli bir vitrin gibisin. Ağladığını bir tek sen biliyorsun Ağladıkça daha da ışıldıyor sahipsiz güzelliğin. Bense hep yoldayım. Evim hiç olmadı. Kaçıyorum... Sahipsiz güzelliğin verdiği acıdan kaçıyorum. Kaçmaktan kaçıyorum. Hiçbir şey istemiyorum. Belki utandığın ellerini sadece... Ellerin vitrinin dışında, nasıl da masum sıcak. Alışmamışım mutlu olmaya ben, Ellerini vitrine koyup, kendimden kaçıyorum... Cezmi Ersöz |
Gel Gel Biliyorum, konuşucak birşeyimiz yok Ama yine de gözlerini al gel Elindeki yarayı, suskunluğunu, acemiliğini Beni biri severse inanmam Seni biri severse utanırsın Bilmediğin bir hastalığa acımak gibi bile olsa gel Biliyorum konuşacak bir şeyimiz yok Ama ıstırabım sende, mutlaka al da gel... Cezmi Ersöz |
Gözlerime Bak, Kır Beni Gözlerime Bak, Kır Beni Soğuktan korkarsan küflenmiş gümüşle kaplanır bedenin Kendine kışkırtılırsın çiçekli mağarayı unutursan. Sana ikindi odaları yok anarşist ruhunu taşıyamazsan Kalbin gözlerini örterse flamalar düşer yerinden Yüzeyde kalır sevgin kendini abartırsan... Yağmurdan korursan sedeflerini kısalır ve karışır yollar. Haksız olur hep güneşe uçan kız kumların altında saklı kalır benlerin. Şımart içindeki sızıyı büyüklerin erişemeyeceği o yerde kal. Bırak içindeki kuş sadece ellerinle konuşsun... Kendini dokunulmaz bir güzel bulursan büyükler erişir sana Eğer irkilirsen yılanların çığlığından dünyayı kabullenirsin; dünya ki sıkıntı, kasvet, zehir...günaşırı intihar... Hadi önce benimle başla, gözlerime bak, kır beni yoksa...yoksa 'çaylar içine buz gibi akar' Cezmi Ersöz |
Hayallerini Yak Evi Isıt Hayallerini Yak Evi Isıt Sevgim seni yurduna getirdi: tuzak ev,dilsiz baba,yenik anne... İşte hepsi bu... Hayallerini yak,evi ısıt. Gideceğin en büyük oda arka odan. İçerden sesleri geliyor annenle babanın, yanlış ilişkiler ayaklarını yerden kesiyor. Artık biliyorsun çarpınca duvara ne kadar acıyacağını kalbinin. Sevgim seni yurduna getirdi... Arkadaşların çok uzaklara gitti. Sevmeden seviştiler özgürlük adına Kaptırmadan kendilerini hiçbir şeye, bütün hazları tattılar. Sense evinde kaldın, acıları gömme töreninde. Katı kuralların vardı, tutucuydun onlara göre. Döndüler sonra birer birer sana sordular yine de kaderlerini. neydi yaşamak, neydi hayatın anlamı... Bütün yanlış ilişkiler seni yurduna getirdi. Artık biliyorsun yere düşünce ne kadar acıyacağını kalbinin. Sevgim seni yurduna getirdi... Cezmi Ersöz |
İyi Kalpli Günahkar İyi Kalpli Günahkar İyi kalpli günahkar Kanaatkar ve şakacı bir gece lambası gibisin... Yanıyorsun sevişmelerin en koyusunda, Sönüyorsun binlerce bilmeceyle. Dışarıda mağrur, gizemli, yasakçı... İçeride sevecen, başıboş, ahlaksız. İyi kalpli günahkarları Aydınlatan bir gece lambası gibisin... Kendi yangınına aşık... Cezmi Ersöz |
Kalbini Bir Issızlığa Emzirirsin Kalbini Bir Issızlığa Emzirirsin İncitir tenini Kim olursa olsun sevişmek, İncitir yüzleri olmayan bedenlerin Kimsesiz hazları... Çarmıha gerilmiş ruhlar Döner boşluğun çarkında. Bir elin burada, bu aşksız zamanlarda, Bir elin yorgun kalbinde, Döner bir gün döner diye beklersin, Tenini incitmeden kalbinin kapısını açacak el, Eldeki incetilmiş büyü, sabır, yangın... Beklersin, beklersin... Beklerken, Kalbini bir ıssızlığa, umut dolu bir yokluğa emzirirsin... Cezmi Ersöz |
Kalp Ağrısı Kalp Ağrısı İşte yine başbaşayız içimin acısı Yine birlikteyiz Ver elini Sus ve ne olur incitme beni Ey kalbimin ağrısı Ver elini Çıkalım seninle soluksuz kalmadan sessizce Bu karanlık ve uğultulu ormandan İçimin acısı, kalbimin ağrısı, aşkım İşte yine başbaşayız Ver elini Sus ve ne olur incitme beni... Cezmi Ersöz |
Kendini Saklama Çiçekleri Kendini Saklama Çiçekleri Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle içinde güvensizlik ağaçları küstüm otları kendini saklama çiçekleri Özlem kirlibir kan gibi yüreklerimizi boğmasın yalnızlık karanllık bir orman gibi çökmesin içimize diye Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk seninle... Cezmi Ersöz |
Kim Oldugunu Bilmedigim Birine... Kim Oldugunu Bilmedigim Birine... Yasemin’e Karşılıksız aşkının zehrini taşıyordu bana Kokusu sinmişti inatçı ruhuma, kitalarıma, ellerime... Öyle çok öpüşürdük ki, Agzının tadıyla yerdim yemeklerimi... Öylesine inanıyordu ki dünyadaki son aşkla beni sevdigine, Bir gün ansızın korkunç bir özlem duymaya başlamıştım Kim oldugunu bilmedigim birine... Şimdi agzımda karşılıksız aşkın o aç tadı... Karşımda o... Yine hüzünlü, yine yenik... Ama eşitiz artık, Damarlarımızda karşılıksız aşkın o zehirli kanı... Cezmi Ersöz |
Kurtlarla ve Annenle Dans Et Kurtlarla ve Annenle Dans Et İnsanın annesini sevmesi kendisini sevmesi değil midir aslında Kendi hayalgücünü ve o korkunç düşlerini Saatinin içini aç, annen sana bakacak Öp anneni, tanrıyı anımsa Beslenme çantana koymayı unutma karakutunu Kurtlarla ve annenle her sabah dans et Kurtlarla ve annenle her akşam dans et... Sen oradasın Yazılmamış bir şiir gibi... Saf ve masum Bütün öfkem bu sana Başeğmem ve sonsuzca arzulamam... Cezmi Ersöz |
Sakat Süvarinin Karısı Sakat Süvarinin Karısı Meğer çoktan dökülmüş aynalardan sırlar, çoktan yayılmış kanser kokusu apartman boşluklarına ve karanlık pencerelerde eski bir çığlık gibi yaşıyormuş kadınlar... Yoksa der miydim anneme küstah bir şaşkınlıkla, bırak artık bu beklemeleri, diye çünkü güzel günler geride kaldı, beklenen o güzel günler O da biliyordu oysa bahtsız kadınlar kabilesinde ölümün sıradan günlere paylaştırıldığını, felaketlerin basit sezgilerle farkedilip yürek ağrılarını dindirdiğini. Nitekim vazgeçmişti artık ipekli kumaşlar dikip sakat süvariyi beklemekten... Konuştuk uzun uzun -balolar, danslar, şenlikler ve Cumhuriyet... Sonra başını açmasını söyledim ona durdu... düşündü... ve karanlık anlamları bırakarak ardından incecik bir yalnızlık gibi sokaklara çıktı, hatırladı kendini... ürperdi... Akşamdı... Bizim gibi adamlar haber verdi ölüsünün Mercan Karakolu'nda bekletildiğini. Başörtüsünü ve amelelere Harb-ı Umumiyi anlatan sakat süvariyi kahveden aldım. Ne babamın polislere anlattığı dokunaklı anılar, ne de kirli deniz kokan saçları tanık oldu ölümüne... Onun ölümü ne kanser, ne kocası, ne komşular... Ölümü, elimde buruşturduğum bu başörtü bu baş... bu örtü... bu baş... bu örtü... bu baş... bu örtü... Cezmi Ersöz |
Savruk Yılların Soldurduğu Bedenime Dokun Savruk Yılların Soldurduğu Bedenime Dokun Nilgün Marmara’ya Sevgi en solgun mevsiminden geçiyor belki de ve biterken bir kahramanlık çağı bu kanlı operayı seyrettiğim alevlerle gölgelenmiş aynadan kendime tutkun ayrılıyorum. Loş ışıkların altında birbirlerine kırık dökük aşk öyküleri anlatan orospu mesihlerden geçerken... Bu artık son kez dokunuşum akşamın parmak uçlarına. Ey uyumlu şizofrenler hüzünlü benciller bağışlayın bana bu akşamı... Kimsesiz çocukların gözlerinde seyrettiğim bu akşamı. Birkaç randevu için beklettiğim intiharım ve umudun kan kıyısından gelen kadın için bağışlayın. O esirgeyen gülüşü ve köpüklü eşarbıyla gelirdi çünkü umudun kan kıyısından gelirdi. Ve artık cüzzamlı çocukların yüzlerini okşayan elleri savruk yılların soldurduğu bedenime dokunsa kaygılanmazdı... Sevgi en solgun mevsiminden geçiyor belki de çünkü dönemem bir sokak köpeği gibi zehirlediğim yalnızlığıma... Ve karşılıksız acılarda boğulurken gülüşüm beni sana gittikçe bağlayan utancına sakla hüznünü, bana çirkinliğimden ve tarihimden uzak bir ölüm getir... özentisiz ve kendine hayran olmayan bir ölüm gözlerin ve sesin kadar kesin olan bir ölüm... En solgun mevsiminden geçiyor sevgi unut beni unut, belki de terk ettiğin son cehennemdir bu. Ve akşam... yoksul anıları aydınlatırken ansızın sesine vurulan kör bir kemancı kadar ince ve dokunaklı olan bu akşam başka kıyılarda güneşlenen bir alacakaranlık olsam da savruk yılların soldurduğu bedenime dokun Sesini bağışla bana dağılan hayatıma bu akşamı bağışla... Cezmi Ersöz |
Senin Gemin Camdan Sevgili Senin Gemin Camdan Sevgili Duydum ki yine umudunu kesmişsin insanlardan, dostluklardan... Duydum ki yine acımaya başlamışsın kendine... Yolunu kimselerin bilmediği, bilmek de istemediği sevginin o hayal ülkesinde birilerini beklerken çok üşümüşsün... İnsan ancak kendisine sevgili olabilir, diyormuşsun. Şimdi artık yollarda ve binbir hayalin peşinde sürüklediğin ve yıprattığın sevgine minnet borcunu ödeyecekmişsin... Acıyan sevgini şımartacak, onu örtülere saracakmışsın. Onu kendini güçlü ve korunaklı olduğunu hissetmediğin hiçbir yerde ortaya çıkarmayacakmışsın... Sevgini yırtıcı bir kuş gibi yetiştiriyormuşsun. En iyi savunmanın saldırı olduğunu ve yokolmamak için yoketmek gerektiğini öğretiyormuşsun ona... Ona onu, sabırlar, merhametler ve inceliklerle değil, hazlar, hayranlıklar ve kıskanç ilgilerle besleneceğini vadediyormuşsun. Her gece uyumadan önce arkasında Che Guevera’nın resmi olan aynanla konuşuyormuşsun: Bir sen varsın önemli olan, bir sen varsın gerçek olan... Hem onca acıya rağmen hala güzelim... Ve artık kendime yasaklıyorum başkalarına acımayı ve hayatın acısını... Aynadaki nefesinin buğusunu görüyorum buradan. Gözlerinle gözgöze gelemediğim için tutup aynadaki buğuyu öpüyorsun. Yaralı kendini öpüyorsun... Çekmeceden cüzdanının çıkarıp içindeki kredi kartlarını seyrediyorsun zoraki bir hayranlıkla. İçinde sevgini sakladığğın kaleyi daha da güçlendirmeyi geçiriyorsun aklından. Kredi kartlarını yalıyorsun dilinle ve onların zehirli tadını içine akıtıyorsun. Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen ölüm çığlıklarına alıştırmak istiyorsun kendini böylece. Hem senden güçsüzlerin ölümü, hem bu ölümleri gizleyen ve bütün katliamları anında temize çeken teknolojinin zehirli tadı sarıyor şimdi sevginin yaralarını. Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen çocukların ve kimsesizlerin ölüm çığlıklarına dayanamadığını hissettiğin anlar, senin için hayatta sadece annenin babanın ve kardeşlerinin önemli olduğunu söylüyorsun kendine ve akşam iş dönüşü onlara hediyeler alarak evine dönüyorsun... Ve eskiden, sevgini bir kalenin ardına saklamadan önce sadece kendi çocuklarını sevenleri kınadığını unutmak içinse bu defa başkaları değil kendin kanatıyorsun sevgini. Sonra küçük, tüylü bir köpek almak istiyorsun kendine. Köpegi severken, kucaklarken sana acımasızlık eden dostlarının, seni sevginin o hayal ülkesinde yıllarca bekletip düşlerini ve ömrünü çalan sevgililerin yüzleri geçsin istiyorsun karşından. Onların yüzleri geçtikçe sahibin olduğun için senden başka kimseyi sevmeyecek ve bağlanmayacak olan köpeğine daha da sıkıca sarılmak istiyorsun, öpüp koklamak. Kendini öper gibi, yaralı ve belki de artık hiç iyileşmeyecek olan kendini. Hiç iyileşmeyeceğini artık kendinden bile saklayamadığın böyle anlarda para kazanmak istiyorsun, iş kurup daha çok para kazanmak. Böyle anlarda bir kalenin ardında gizlediğin herşeye yanlışlarla dolu olsa da senden izler taşıyan tarihine bile düşman oluyorsun. Seni bu hale getirenlerle bir olup bu belki de artık hiç iyileşmeyecek yaralı kendini yoketmek istiyorsun... Sonra yorgun düşüyorsun... Artık dinlenmek istiyorsun. Yarına daha dinlenmiş ve korkularından kurtulmuş olarak uyanmak istiyorsun... Ve uykuya dalmadan önce vitrinlere bıraktığın dalğınlığın geliyor aklına...Kendine bir kez daha acıyorsun ve bu yüzden pahalı bulup da almadığın giysileri almaya karar veriyorsun. Bu pahalı giysiler sayesinde ilgilerin kölesi değil, ilgilerin merkezi olmayı istiyorsun. Bu giysiler sayesinde sızlayan sevgilerini örtmek, örtmek, örtmek istiyorsun. Görünmez olmak istiyorsun. Oysa senin gemin camdan sevgili... İşte güçlü balığın güçsüz balığı yokettiği kanlı denizin her tarafından seni görebiliyorum... Sadece ben değil dost düşman herkes uykuya daldığını görebiliyoruz buradan. Çünkü senin gemin camdan sevgili. Sıkıntından yediğin tırnaklarının kenarlarını... Korkulu bir rüya gördüğünde birden silkinişini... Yaralı sevgini korumak için aldığın onca kötücül karara rağman nasılsa hep masum kalan sayıklamalarını görüp duyuyorum buradan... Kaleni ve kalenin ardında sakladığın yaralı sevgini. Boşuna saklama sevgini. Senin gibiler hiç örtünemez sevgili... Seni bu kanlı deniz ve düşmanların da dostların da hemen tanır. Ya benzerini bulup gidersin buralardan. Ya da seni yokederler sevgili... Herkes gibi ve herşeyi bilerek yaşamaszın sen Senin gibiler örtünemez... Bu kanlı denizde senin gemin camdan sevgili... Cezmi Ersöz |
Sevinçsiz Anılar Sevinçsiz Anılar Ölümüm kandil olacak, Akşamlar akşamlar akşamlar olacak Ben bu acılı baloda Maskesini yitirmiş seferi şair Ben inançsız yolcu Bütün istasyonlarda Kanlı rütbeler takılacak omuzuma Bir kuşluk vakti dalgın atların hıncını düşünürken Sen "Yalnızlığın bahçesini sulamış olacaksın" Ve gidiyorum... Dudaklarımda bir nergis tadı Bak, kar izleri örttü bile, Kendini iyi koru, bu kış çok uzun sürebilir. Anılarım tutkularıma bağlıydı bilirsin Artık pişmanlık olsa da olur olmasa da. Ne olursun sen hep böyle kal Varsın ellerim ellerinsiz kalsın. "Ölümüm kandil olacak, akşamlar akşamlar akşamlar olacak..." Cezmi Ersöz |
Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine Savruk yılların soldurdugu bedenime dokun Yine masum hırslarını sevdanın ateşinde yaktın, şehirden bir çocuk sevdin yine Ah! seni ona taşıyan çocuk ayakların işte geliyorsun, haylaz, vefalı ellerin şehrin dalgalarını okşuyor Ah! seni ona taşıyan gözlerindeki susuzluk şehirden bir çocuk sevdin yine... Omuzuna astıgın çantanı görüyorum buradan. Havai taragin, komik anahtarlıkların, yarım rujun, yoksul fihristinden her harften iki-üç isim, uçurumda sahipsiz birkaç tokan, gözyaşlarınla parçalanmış mendillerin. Yaktın masum hırslarını geliyorsun oysa bir bilsen, seni ona taşıyan şehir saçını bagladıgın iple bile alay ediyor Ah! bir bilsen herkes tetikte; sense böyle hesapsız, böyle sevinçle Ah! bir bilsen sadece güzelligin tutuyor acımasızlıgın kapılarını Yaktın masum hırslarını geliyorsun, Şehirden bir çocuk sevdin yine... Cezmi Ersöz |
Tenindeki Kutsal Mum Tenindeki Kutsal Mum En ayıp sözcüklerle soyardım bedenini, Düşlerimin teriyle kirletir, En sabırsız, en iştahlı, en yabancı yanımla girer, Arzularımın kanıyla kirletirdim onu. Oysa kötülendikçe, kirlendikçe yüreğinden Işımaya başlayan Hissettiğim en kırılgan bedendi seninkisi Biterdi sonra her şey... Asıl serüveni başlardı bedeninin, Çekilir bir köşeye seyrederdik... Ayıp, kirli, kötü Ne varsa, Teninin içindeki pencerelerde yanan kutsal bir muma dönüşürdü... Çekilir bir köşeye seyrederdik... Cezmi Ersöz |
Yalnızlık Kurdu Yalnızlık Kurdu Şimdi sen gideceksin, git* Güzelliğini, ulaşılmazlığını al ve git. Bırak beni eski kısımda Yarınımı götür. Gençliğin o yara almaz bencilliğine git. İçinde gitgide büyüyen o yalnızlık kurdunu Güzelliğine dadanan o hastalıklı hüznünü Bırak ve git... Kibirli arzularına, altın gölgedeki kusursuz yüzüne... Yıllar sonra yaşayacağın Unutuluşları, o acımasız kışları bırak ve git... * Cemal Süreya’nın "Aşk" adlı şiirindeki bir dizeye gönderme... Cezmi Ersöz |
Yok Karşılığı Yüzünün Yok Karşılığı Yüzünün Senin sana rağmen bir yüzün var Herkesin ilk aşkına benzeyen Beklemek kadar acı, anlamak kadar zor Nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi Yok karşılığı yüzünün... Senin sana rağmen bir yüzün var Herkesin ilk aşkına benzeyen Yakınlaştıkça imkansız uçurumlar Nedensiz hayatların o büyük acısı gibi Yok karşılığı yüzünün... Cezmi Ersöz |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:20 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2