tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Cezmi Ersöz Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/12215-cezmi-ersoz-siirleri.html)

Josephine 17.08.08 04:22

Cezmi Ersöz Şiirleri
 
Aşk ve Yurtsuzluk

Usul usul azalıyordu sevgisi, kalbi soğuyordu...
Aynı masada, yanyana oturuyorduk, ellerinden
tutuyordum... Akıntıya kapılmış bir çiçek gibi
bilmediğim, bilmediği uzaklıklara doğru gidiyordu...
Öyle acı çekiyordu ki sevgisinin azalmasından... Seni
artık özlemiyorum, eskisi gibi içimi acıtmıyorsun, bu
benim için ne büyük acı biliyor musun, derken sesi
titriyordu.

Dalından kopmuş bir çiçek gibi unutulmuş denizinde
usul usul sürükleniyordu... Sevgimiz yurtsuz kalmıştı
şimdi...
Can çekişen bir hastayı ölümüne hazırlar gibi,
nefesimi tutmuş saçını okşuyordum durmadan...
Sevgisi, yaralanmış çocukluğumuzu ve dünyayı
değiştirmeye yetmemişti.
Hayal kanatları yanmış sevgisini öksüz kalan sevgime
kattım. Sevgisi biterken gözlerime son bir kere
baktım. İnanmıştı çektiğim ızdıraba...

Son anda sarıldı bana:
Hadi, sen de benimle gel, birlikte karışalım
kayboluşa, dedi.
Yapamam, dedim, istesem de yapamam. Bu sevginin
ömrünü beklemeliyim...
Bu sevginin beni götürdüğü yere kadar gitmeliyim...
İçimde sırrın, kimseye benzemezliğin sızısı, yarım
kalan yolculuğun aşk yüzlü çocuğu var...

Sevgisi soğurken son tesellisi, son kıskançlığı, son
umudu bu olmuştu...

Kaynak: Yok Karşılığı Yüzünün

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:23

?
 
?

Ne zaman yüzüne baksam
yalnızlığın o mutlu gerilimi

O öksüz göl hızla derinleşir
biliyorum, acılarım hiç bitmeyecek, bu öyle bir
yeşil

Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum
ikimizi de aşar, o kapının ardındaki masal
bense yüreğimin bu hallerinden korkar, kalırım
bir hız trenine bindirilmiş küçük bir çocuk gibi
geçip giden yüzlerine bakar kalırım

Ömrün kısalığı çarpar camlara
ateş hızla yayılır içerilere

Akşam olur, evler dolar boşalır
acıyla erir, yüzüne aşık çocuk

Ne zaman gözlerinin içine baksam, biliyorum
İkimizi de aşar, o kapının ardındaki masal...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:24

Aşta Yarın Yoktur Sevgili
 
Aşta Yarın Yoktur Sevgili

Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili
O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır.
Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur.
Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar
Bu yolculukta artık para, tarifeler
Beklentiler, randevular, taksitler, iş,
Anneler ve korkular yoktur
Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili.
İnsan başka bir ışığa teslim olur,
Daha derinden anlamaya başlar, bilgeleşir
Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur
Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur
Hem dışındadır dünyanın, hem de tam ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin yakılan
Yoksun adamın hissettikleri de onunladır,
Yitirdikleri de...
New York'ta, bir sokakta,
Kartondan kulübesinde yaşayan kadının
Çıplak yalnızlığı da
Her şey onunladır, ona emanettir sanki,
Ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili,
Kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla
Hiçbir kitabın yazamadığı hakikatlere daha yakınızdır,
İnan...
Kim demiştir hatırlamıyorum,
Aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye.
Belki de bu yüzden ilk gençliğimde,
O yoğun aşık olduğum yıllarda,
Gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla
Bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır,
İnsanları uykularından uyandırmak isterdim.
Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan
O derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili
Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer
Sevdiğimiz insanların çocuklukları da...
Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer
Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider,
Hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır
Kimselere veremez sevgisini,
Kimselere derdini anlatamaz, evlere kapanır...
Bazen denizler kıyılar çeker insanı.
İnsan bu kapılmayı anlayamaz,
Oysa
Çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup
Vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu.
Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devrilir başka insanlara...
Bir insanın yaptığı bir hatanın
Tüm insanlara yayılması gibi...
İşte şimdi biz de sevgili,
Ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp,
Soluğu evlerde alacağız,
Ya da denizler, kıyılar çekecek bizi.
Nasıl biz başkalarının korkularını taşıyorsak,
Başkaları da bizim korkularımızı taşıyacak,
Yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...
Birazdan sabah olacak...
Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler,
İş, anneler ve korkular başlayacak...
Bunlar varsa bizim için geçerliyse
Aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili.
Birbirimizi kandırmayalım...
Hadi güne hazırlan,
Yaşadıklarımızı unutmaya çalış
Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü,
Sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel,
O yaban ağrısını geri alacak
Bunlar olurken içimiz bir an Üşüyecek,
Sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...
Aşkta yarın yoktur sevgili...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:26

Bir Daha Uyanmazdın
 
Bir Daha Uyanmazdın

Martıların sana doğruyu söyleyecekti

Arzu tramvaylarına binmeseydin
Acıların seni yeni bir şehre götürecekti

Yürüyüşüne vurulmasaydın...
Tuhaf, ele geçmez, tehlikeli bir hayvandın

Şehrin yaban adamları sana öyle bakmasaydı uyur, bir daha uyanmazdın...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:27

Ellerin Vitrinin Dışında Nasıl Da Sıcak
 
Ellerin Vitrinin Dışında Nasıl Da Sıcak

Beyza’ya

Ellerinden utanıyorsun.
Benim umutlu olmaktan utandığım gibi...
Gösterişli bir vitrin gibisin.
Ağladığını bir tek sen biliyorsun
Ağladıkça daha da ışıldıyor sahipsiz güzelliğin.
Bense hep yoldayım. Evim hiç olmadı. Kaçıyorum...
Sahipsiz güzelliğin verdiği acıdan kaçıyorum.
Kaçmaktan kaçıyorum.
Hiçbir şey istemiyorum.
Belki utandığın ellerini sadece...
Ellerin vitrinin dışında, nasıl da masum sıcak.
Alışmamışım mutlu olmaya ben,
Ellerini vitrine koyup, kendimden kaçıyorum...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:28

Gel
 
Gel

Biliyorum, konuşucak birşeyimiz yok
Ama yine de gözlerini al gel
Elindeki yarayı, suskunluğunu, acemiliğini
Beni biri severse inanmam
Seni biri severse utanırsın
Bilmediğin bir hastalığa acımak gibi bile olsa gel
Biliyorum konuşacak bir şeyimiz yok
Ama ıstırabım sende, mutlaka al da gel...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:29

Gözlerime Bak, Kır Beni
 
Gözlerime Bak, Kır Beni

Soğuktan korkarsan
küflenmiş gümüşle kaplanır bedenin
Kendine kışkırtılırsın
çiçekli mağarayı unutursan.
Sana ikindi odaları yok
anarşist ruhunu taşıyamazsan
Kalbin gözlerini örterse
flamalar düşer yerinden
Yüzeyde kalır sevgin
kendini abartırsan...

Yağmurdan korursan sedeflerini
kısalır ve karışır yollar.
Haksız olur hep güneşe uçan kız
kumların altında saklı kalır benlerin.

Şımart içindeki sızıyı
büyüklerin erişemeyeceği o yerde kal.
Bırak içindeki kuş sadece ellerinle
konuşsun...

Kendini dokunulmaz bir güzel bulursan
büyükler erişir sana
Eğer irkilirsen yılanların çığlığından
dünyayı kabullenirsin;
dünya ki
sıkıntı, kasvet, zehir...günaşırı intihar...

Hadi önce benimle başla,
gözlerime bak, kır beni
yoksa...yoksa
'çaylar içine buz gibi akar'

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:30

Hayallerini Yak Evi Isıt
 
Hayallerini Yak Evi Isıt

Sevgim seni yurduna getirdi:
tuzak ev,dilsiz baba,yenik anne...
İşte hepsi bu...
Hayallerini yak,evi ısıt.
Gideceğin en büyük oda arka odan.
İçerden sesleri geliyor annenle babanın,
yanlış ilişkiler ayaklarını yerden kesiyor.
Artık biliyorsun çarpınca duvara ne kadar
acıyacağını kalbinin.
Sevgim seni yurduna getirdi...

Arkadaşların çok uzaklara gitti.
Sevmeden seviştiler özgürlük adına
Kaptırmadan kendilerini hiçbir şeye,
bütün hazları tattılar.
Sense evinde kaldın,
acıları gömme töreninde.
Katı kuralların vardı,
tutucuydun onlara göre.

Döndüler sonra birer birer
sana sordular yine de kaderlerini.
neydi yaşamak, neydi hayatın anlamı...

Bütün yanlış ilişkiler seni yurduna getirdi.
Artık biliyorsun yere düşünce ne kadar
acıyacağını kalbinin.
Sevgim seni yurduna getirdi...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:31

İyi Kalpli Günahkar
 
İyi Kalpli Günahkar

İyi kalpli günahkar
Kanaatkar ve şakacı bir gece lambası gibisin...
Yanıyorsun sevişmelerin en koyusunda,
Sönüyorsun binlerce bilmeceyle.
Dışarıda mağrur, gizemli, yasakçı...
İçeride sevecen, başıboş, ahlaksız.
İyi kalpli günahkarları
Aydınlatan bir gece lambası gibisin...
Kendi yangınına aşık...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:31

Kalbini Bir Issızlığa Emzirirsin
 
Kalbini Bir Issızlığa Emzirirsin

İncitir tenini
Kim olursa olsun sevişmek,
İncitir yüzleri olmayan bedenlerin
Kimsesiz hazları...
Çarmıha gerilmiş ruhlar
Döner boşluğun çarkında.
Bir elin burada, bu aşksız zamanlarda,
Bir elin yorgun kalbinde,
Döner bir gün döner diye beklersin,
Tenini incitmeden kalbinin kapısını açacak el,
Eldeki incetilmiş büyü, sabır, yangın...
Beklersin, beklersin...
Beklerken,
Kalbini bir ıssızlığa, umut dolu bir yokluğa emzirirsin...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:33

Kalp Ağrısı
 
Kalp Ağrısı

İşte yine başbaşayız içimin acısı
Yine birlikteyiz
Ver elini
Sus ve ne olur incitme beni

Ey kalbimin ağrısı
Ver elini
Çıkalım seninle soluksuz kalmadan sessizce
Bu karanlık ve uğultulu ormandan

İçimin acısı, kalbimin ağrısı, aşkım
İşte yine başbaşayız
Ver elini
Sus ve ne olur incitme beni...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:34

Kendini Saklama Çiçekleri
 
Kendini Saklama Çiçekleri

Biz aşk bahçemizi küçük tuttuk
seninle
içinde güvensizlik ağaçları
küstüm otları
kendini saklama çiçekleri
Özlem kirlibir kan gibi yüreklerimizi
boğmasın

yalnızlık karanllık bir orman gibi
çökmesin içimize diye

Biz aşk bahçemizi küçük
tuttuk seninle...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:36

Kim Oldugunu Bilmedigim Birine...
 
Kim Oldugunu Bilmedigim Birine...

Yasemin’e

Karşılıksız aşkının zehrini taşıyordu bana
Kokusu sinmişti inatçı ruhuma, kitalarıma, ellerime...
Öyle çok öpüşürdük ki,
Agzının tadıyla yerdim yemeklerimi...
Öylesine inanıyordu ki dünyadaki son aşkla beni sevdigine,
Bir gün ansızın korkunç bir özlem duymaya başlamıştım
Kim oldugunu bilmedigim birine...
Şimdi agzımda karşılıksız aşkın o aç tadı...
Karşımda o...
Yine hüzünlü, yine yenik...
Ama eşitiz artık,
Damarlarımızda karşılıksız aşkın o zehirli kanı...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:37

Kurtlarla ve Annenle Dans Et
 
Kurtlarla ve Annenle Dans Et

İnsanın annesini sevmesi
kendisini sevmesi değil midir
aslında
Kendi hayalgücünü ve o korkunç
düşlerini
Saatinin içini aç, annen
sana bakacak
Öp anneni, tanrıyı anımsa
Beslenme çantana koymayı unutma
karakutunu
Kurtlarla ve annenle her sabah
dans et
Kurtlarla ve annenle her akşam
dans et...
Sen oradasın
Yazılmamış bir şiir gibi...
Saf ve masum
Bütün öfkem bu sana
Başeğmem ve sonsuzca
arzulamam...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:38

Sakat Süvarinin Karısı
 
Sakat Süvarinin Karısı

Meğer çoktan dökülmüş
aynalardan sırlar,
çoktan yayılmış kanser kokusu
apartman

boşluklarına
ve karanlık pencerelerde
eski bir çığlık gibi yaşıyormuş
kadınlar...

Yoksa der miydim anneme
küstah bir

şaşkınlıkla,
bırak artık bu beklemeleri, diye
çünkü güzel günler geride kaldı,
beklenen o güzel günler
O da biliyordu oysa
bahtsız kadınlar kabilesinde
ölümün

sıradan günlere paylaştırıldığını,
felaketlerin basit sezgilerle farkedilip
yürek ağrılarını dindirdiğini.
Nitekim vazgeçmişti artık
ipekli kumaşlar dikip
sakat süvariyi beklemekten...
Konuştuk uzun uzun
-balolar, danslar, şenlikler ve
Cumhuriyet...
Sonra başını açmasını
söyledim ona

durdu... düşündü...
ve karanlık anlamları
bırakarak ardından

incecik bir yalnızlık gibi
sokaklara çıktı,

hatırladı kendini... ürperdi...
Akşamdı... Bizim gibi adamlar
haber verdi

ölüsünün Mercan Karakolu'nda
bekletildiğini.
Başörtüsünü
ve amelelere Harb-ı Umumiyi
anlatan

sakat süvariyi kahveden aldım.
Ne babamın polislere anlattığı
dokunaklı anılar,
ne de kirli deniz kokan
saçları tanık

oldu ölümüne...
Onun ölümü ne kanser,
ne kocası,

ne komşular...
Ölümü, elimde buruşturduğum
bu başörtü

bu baş... bu örtü...
bu baş... bu örtü...
bu baş... bu örtü...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:39

Savruk Yılların Soldurduğu Bedenime Dokun
 
Savruk Yılların Soldurduğu Bedenime Dokun

Nilgün Marmara’ya

Sevgi en solgun mevsiminden
geçiyor belki de
ve biterken bir kahramanlık çağı
bu kanlı operayı seyrettiğim
alevlerle gölgelenmiş aynadan
kendime tutkun ayrılıyorum.

Loş ışıkların altında
birbirlerine kırık dökük
aşk öyküleri anlatan
orospu mesihlerden geçerken...

Bu artık son kez dokunuşum
akşamın parmak uçlarına.

Ey uyumlu şizofrenler
hüzünlü benciller
bağışlayın bana bu akşamı...

Kimsesiz çocukların gözlerinde
seyrettiğim bu akşamı.

Birkaç randevu için beklettiğim intiharım
ve umudun kan kıyısından gelen kadın
için bağışlayın.

O esirgeyen gülüşü ve köpüklü eşarbıyla
gelirdi çünkü
umudun kan kıyısından gelirdi.

Ve artık cüzzamlı çocukların yüzlerini
okşayan elleri
savruk yılların soldurduğu bedenime
dokunsa kaygılanmazdı...

Sevgi en solgun mevsiminden
geçiyor belki de
çünkü dönemem bir sokak köpeği gibi
zehirlediğim yalnızlığıma...

Ve karşılıksız acılarda boğulurken gülüşüm
beni sana gittikçe bağlayan utancına sakla
hüznünü,
bana çirkinliğimden ve tarihimden uzak
bir ölüm getir...
özentisiz ve kendine hayran olmayan
bir ölüm
gözlerin ve sesin kadar kesin olan
bir ölüm...

En solgun mevsiminden geçiyor sevgi
unut beni unut, belki de terk ettiğin son
cehennemdir bu.

Ve akşam... yoksul anıları aydınlatırken
ansızın sesine vurulan kör bir kemancı
kadar
ince ve dokunaklı olan bu akşam
başka kıyılarda güneşlenen bir
alacakaranlık olsam da
savruk yılların soldurduğu bedenime dokun

Sesini bağışla bana
dağılan hayatıma bu akşamı bağışla...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:40

Senin Gemin Camdan Sevgili
 
Senin Gemin Camdan Sevgili

Duydum ki yine umudunu kesmişsin insanlardan,
dostluklardan... Duydum ki yine acımaya başlamışsın
kendine...
Yolunu kimselerin bilmediği, bilmek de istemediği
sevginin o hayal ülkesinde birilerini beklerken çok
üşümüşsün...
İnsan ancak kendisine sevgili olabilir, diyormuşsun.
Şimdi artık yollarda ve binbir hayalin peşinde
sürüklediğin ve yıprattığın sevgine minnet borcunu
ödeyecekmişsin...
Acıyan sevgini şımartacak, onu örtülere saracakmışsın.
Onu kendini güçlü ve korunaklı olduğunu hissetmediğin
hiçbir yerde ortaya çıkarmayacakmışsın...
Sevgini yırtıcı bir kuş gibi yetiştiriyormuşsun.
En iyi savunmanın saldırı olduğunu ve yokolmamak için
yoketmek gerektiğini öğretiyormuşsun ona...
Ona onu, sabırlar, merhametler ve inceliklerle değil,
hazlar, hayranlıklar ve kıskanç ilgilerle
besleneceğini vadediyormuşsun.
Her gece uyumadan önce arkasında Che Guevera’nın resmi
olan aynanla konuşuyormuşsun: Bir sen varsın önemli
olan, bir sen varsın gerçek olan... Hem onca acıya
rağmen hala güzelim...
Ve artık kendime yasaklıyorum başkalarına acımayı ve
hayatın acısını...
Aynadaki nefesinin buğusunu görüyorum buradan.
Gözlerinle gözgöze gelemediğim için tutup aynadaki
buğuyu öpüyorsun.
Yaralı kendini öpüyorsun...
Çekmeceden cüzdanının çıkarıp içindeki kredi
kartlarını seyrediyorsun zoraki bir hayranlıkla.
İçinde sevgini sakladığğın kaleyi daha da
güçlendirmeyi geçiriyorsun aklından.
Kredi kartlarını yalıyorsun dilinle ve onların zehirli
tadını içine akıtıyorsun.
Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen ölüm
çığlıklarına alıştırmak istiyorsun kendini böylece.
Hem senden güçsüzlerin ölümü, hem bu ölümleri gizleyen
ve bütün katliamları anında temize çeken teknolojinin
zehirli tadı sarıyor şimdi sevginin yaralarını.
Bankamatikten her para çektiğinde kulağına gelen
çocukların ve kimsesizlerin ölüm çığlıklarına
dayanamadığını hissettiğin anlar, senin için hayatta
sadece annenin babanın ve kardeşlerinin önemli
olduğunu söylüyorsun kendine ve akşam iş dönüşü onlara
hediyeler alarak evine dönüyorsun...
Ve eskiden, sevgini bir kalenin ardına saklamadan önce
sadece kendi çocuklarını sevenleri kınadığını unutmak
içinse bu defa başkaları değil kendin kanatıyorsun
sevgini.
Sonra küçük, tüylü bir köpek almak istiyorsun kendine.
Köpegi severken, kucaklarken sana acımasızlık eden
dostlarının, seni sevginin o hayal ülkesinde yıllarca
bekletip düşlerini ve ömrünü çalan sevgililerin
yüzleri geçsin istiyorsun karşından.
Onların yüzleri geçtikçe sahibin olduğun için senden
başka kimseyi sevmeyecek ve bağlanmayacak olan
köpeğine daha da sıkıca sarılmak istiyorsun, öpüp
koklamak.
Kendini öper gibi, yaralı ve belki de artık hiç
iyileşmeyecek olan kendini.
Hiç iyileşmeyeceğini artık kendinden bile
saklayamadığın böyle anlarda para kazanmak istiyorsun,
iş kurup daha çok para kazanmak.
Böyle anlarda bir kalenin ardında gizlediğin herşeye
yanlışlarla dolu olsa da senden izler taşıyan tarihine
bile düşman oluyorsun.
Seni bu hale getirenlerle bir olup bu belki de artık
hiç iyileşmeyecek yaralı kendini yoketmek
istiyorsun... Sonra yorgun düşüyorsun... Artık
dinlenmek istiyorsun. Yarına daha dinlenmiş ve
korkularından kurtulmuş olarak uyanmak istiyorsun...
Ve uykuya dalmadan önce vitrinlere bıraktığın
dalğınlığın geliyor aklına...Kendine bir kez daha
acıyorsun ve bu yüzden pahalı bulup da almadığın
giysileri almaya karar veriyorsun.
Bu pahalı giysiler sayesinde ilgilerin kölesi değil,
ilgilerin merkezi olmayı istiyorsun.
Bu giysiler sayesinde sızlayan sevgilerini örtmek,
örtmek, örtmek istiyorsun. Görünmez olmak istiyorsun.

Oysa senin gemin camdan sevgili...
İşte güçlü balığın güçsüz balığı yokettiği kanlı
denizin her tarafından seni görebiliyorum...
Sadece ben değil dost düşman herkes uykuya daldığını
görebiliyoruz buradan.
Çünkü senin gemin camdan sevgili.
Sıkıntından yediğin tırnaklarının kenarlarını...
Korkulu bir rüya gördüğünde birden silkinişini...
Yaralı sevgini korumak için aldığın onca kötücül
karara rağman nasılsa hep masum kalan sayıklamalarını
görüp duyuyorum buradan...
Kaleni ve kalenin ardında sakladığın yaralı sevgini.
Boşuna saklama sevgini. Senin gibiler hiç örtünemez
sevgili...
Seni bu kanlı deniz ve düşmanların da dostların da
hemen tanır.
Ya benzerini bulup gidersin buralardan.
Ya da seni yokederler sevgili...
Herkes gibi ve herşeyi bilerek yaşamaszın sen
Senin gibiler örtünemez...
Bu kanlı denizde senin gemin camdan sevgili...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:41

Sevinçsiz Anılar
 
Sevinçsiz Anılar

Ölümüm kandil olacak,
Akşamlar akşamlar akşamlar olacak
Ben bu acılı baloda
Maskesini yitirmiş seferi şair
Ben inançsız yolcu
Bütün istasyonlarda
Kanlı rütbeler takılacak omuzuma
Bir kuşluk vakti dalgın atların hıncını düşünürken
Sen "Yalnızlığın bahçesini sulamış olacaksın"
Ve gidiyorum...
Dudaklarımda bir nergis tadı
Bak, kar izleri örttü bile,
Kendini iyi koru, bu kış çok uzun sürebilir.
Anılarım tutkularıma bağlıydı bilirsin
Artık pişmanlık olsa da olur olmasa da.
Ne olursun sen hep böyle kal
Varsın ellerim ellerinsiz kalsın.
"Ölümüm kandil olacak,
akşamlar akşamlar akşamlar olacak..."

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:44

Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine
 
Şehirden Bir Çocuk Sevdin Yine

Savruk yılların soldurdugu bedenime dokun
Yine masum hırslarını sevdanın ateşinde
yaktın,
şehirden bir çocuk sevdin yine
Ah! seni ona taşıyan çocuk ayakların
işte geliyorsun,
haylaz, vefalı ellerin şehrin
dalgalarını okşuyor
Ah! seni ona taşıyan gözlerindeki susuzluk
şehirden bir çocuk sevdin yine...

Omuzuna astıgın çantanı görüyorum buradan.
Havai taragin, komik anahtarlıkların, yarım rujun, yoksul fihristinden her harften iki-üç isim, uçurumda sahipsiz birkaç tokan, gözyaşlarınla parçalanmış mendillerin.

Yaktın masum hırslarını geliyorsun
oysa bir bilsen, seni ona taşıyan şehir
saçını bagladıgın iple bile alay ediyor
Ah! bir bilsen herkes tetikte;
sense böyle hesapsız, böyle sevinçle

Ah! bir bilsen
sadece güzelligin tutuyor acımasızlıgın
kapılarını

Yaktın masum hırslarını geliyorsun,
Şehirden bir çocuk sevdin yine...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:45

Tenindeki Kutsal Mum
 
Tenindeki Kutsal Mum

En ayıp sözcüklerle soyardım bedenini,
Düşlerimin teriyle kirletir,
En sabırsız, en iştahlı, en yabancı yanımla girer,
Arzularımın kanıyla kirletirdim onu.

Oysa kötülendikçe, kirlendikçe yüreğinden
Işımaya başlayan
Hissettiğim en kırılgan bedendi seninkisi

Biterdi sonra her şey...
Asıl serüveni başlardı bedeninin,
Çekilir bir köşeye seyrederdik...

Ayıp, kirli, kötü
Ne varsa,
Teninin içindeki pencerelerde yanan kutsal bir muma dönüşürdü...
Çekilir bir köşeye seyrederdik...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:47

Yalnızlık Kurdu
 
Yalnızlık Kurdu

Şimdi sen gideceksin, git*
Güzelliğini, ulaşılmazlığını al ve git.
Bırak beni eski kısımda
Yarınımı götür.
Gençliğin o yara almaz bencilliğine git.
İçinde gitgide büyüyen o yalnızlık kurdunu
Güzelliğine dadanan o hastalıklı hüznünü
Bırak ve git...
Kibirli arzularına, altın gölgedeki kusursuz yüzüne...
Yıllar sonra yaşayacağın
Unutuluşları, o acımasız kışları bırak ve git...


* Cemal Süreya’nın "Aşk" adlı şiirindeki bir dizeye gönderme...

Cezmi Ersöz

Josephine 17.08.08 04:49

Yok Karşılığı Yüzünün
 
Yok Karşılığı Yüzünün

Senin sana rağmen bir yüzün var
Herkesin ilk aşkına benzeyen
Beklemek kadar acı, anlamak kadar zor
Nedensiz ölümlerin suskunluğu gibi
Yok karşılığı yüzünün...

Senin sana rağmen bir yüzün var
Herkesin ilk aşkına benzeyen
Yakınlaştıkça imkansız uçurumlar
Nedensiz hayatların o büyük acısı gibi
Yok karşılığı yüzünün...

Cezmi Ersöz


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 12:20 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Optimization by vBSEO 3.6.0 RC 2