![]() |
|
Kayıt ol | Yardım | Üye Listesi | Ajanda | Bugünki Mesajlar | Arama |
Tarih Tarih dersi ödevleri,Tarih ödevleri... |
![]() | ||
![]() ![]() |
| LinkBack | Seçenekler |
![]() | #2 (permalink) |
S.Moderators ![]() ![]() Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910 Rep Puanı:11076 Rep Gücü:20 RD: ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ettiği Teşekkür: 47 464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi : | ![]() 11- Baysungur Bey Sultan Yakub'un ölümü üzerine yerine, çocuk yasta olan üç oglundan Baysungur, devlet ileri gelenleri ve bazi boy beyleri tarafindan hükümdar ilân edildi. Ancak ülkenin baska taraflarinda da, diger boy beyleri baska sehzadeleri hükümdar ilân ettiler. Bu sebeple ülke içerisinde karisikliklar basladi. Baysungur taraftarlari kisa sürede bu karisikliklari önlediler. Bu sirada, genç hükümdarin atabegi olan Sufî Halil, kendisine rakip olan umerânin bir kismi ile bazi sehzâdeleri öldürterek devlet idaresine hakim oldu. Ancak bu durum fazla uzun sürmedi. Onun idaresini istemeyen emirlerin bir çogu Diyârbekir valisi Süleyman Biçen ile anlasarak Sufi Halil'i maglûp ettiler ve onu yakalayarak öldürdüler. Bu olaydan sonra Süleyman Biçen Bey Baysungur'a atabey oldu. Ancak, emirlerin bir kismi, Alincak kalesinde hapis bulunan Uzun Hasan'in torunu Rüstem Mirza etrafinda toplanarak onu hükümdar ilân ettiler. Süleyman Bey bu kuvvetler üzerine yürüdüyse de maglup olarak Diyarbekir'e kaçti. Bu gelismeler üzerine Sultan Baysungur, annesi tarafindan dedesi olan Sirvan Sahi Ferruh Yesar'in yanina giderek ona sigindi (1492). Diyarbekir'e kaçmis olan Süleman Biçen ise yakalanarak öldürüldü. 12- Rüstem Bey Baysungur'un Sirvan Sahi'na siginmasindan sonra Akkoyunlu Devleti'nin basina Rüstem Bey geçti. Bes yil kadar devletinin basinda kalan Rüstem Bey'in hükümdarligi dönemi karisikliklarla doludur. Öncelikle saltanati tekrar elde edebilmek ümidinde olan Baysungur, kardesi Hasan Bey ile birlikte harekete geçti ise de yakalanarak öldürüldü. Daha sonra Isfehan valisi ile Gilan hükümdari isyan ettiler, ancak bu isyan da kisa sürede bastirildi. Bu isyanlardan sonra Rüstem Bey Safevîler ile mücadeleye giristi. Sultan Yakub zamaninda kendilerine büyük bir darbe indirilen Safevî müridleri, Ali b. Haydar'in etrafinda toplanarak yeniden teskilâtlanmaya baslamislardi. Bir kisim Karakoyunlu boylarini da maiyyetine katan Ali, devlet kurmak için harekete geçti. Ancak ona bu firsati vermek istemeyen Akkoyunlular, onu agir bir yenilgiye ugratarak öldürdüler(1493). Rüstem Bey'in karsisina, Akkoyunlu tahtini ele geçirmek için yeni bir rakip daha çikti. Ugurlu Mehmed'in oglu ve Fatih Sultan Mehmed'in kizindan torunu olan Ahmed Bey, dayisi Osmanli hükümdari II. Bayezid'den aldigi yardimlarla Rüstem Bey üzerine harekete geçti. Rüstem Bey, Ahmed Bey'e karsi çikti ise de, emirlerinden birçogunun kendisine hiyanet etmesi sebebiyle yenilerek öldürüldü (1496). 13- Ahmed Bey Boyunun ve kollarinin kisaligi ve sismanligi sebebiyle Göde lâkabiyla meshur olan Ahmed Bey Akkoyunlu tahtina oturur oturmaz isyanlar bas gösterdi. Bunun üzerine Ahmed Bey isyancilara sert davranarak onlari öldürmeye basladi. Ancak Isfehan tarafinda çikan bir isyani bastirmak için giristigi harekâtta kendisi de öldürüldü. Saltanati bir sene kadar sürdü. Göde Ahmed Bey'in öldürülmesinden sonra Akkoyunlu Devleti hemen hemen parçalanma noktasina geldi. Emirlerin her biri Akkoyunlu sehzâdelerinden birisini ayri ayri yerlerde hükümdar ilân ettiler. Böylece Akkoyunlu Devleti içerisinde siddetli bir karisiklik basladi. Bu mücadeleler sirasinda pek çok emir öldügü gibi, Yezid'de hükümdar ilan edilmis olan Mehmed Mirza da öldürüldü. b- Akkoyunlular'in Parçalanmasi ve Yikilisi Bu karisiklik içerisinde parçalanmak üzere olan Akkoyunlu Devleti Yakub Bey'in oglu Murad ile Elvend Bey arasinda taksim edildi (1501). Bu paylasmada Irak-i Arab, Irak-i Acem, Fars ve Kirman ülkeleri Murad'da kalirken, Azerbaycan, Erran ve Diyarbekir bölgesi de Elvend Mirza'nin idaresine verilmisti. Akkoyunlu Devleti'inin parçalanmaya yüz tuttugu bu dönemde Safevîler Azerbaycan'da güçlü bir devlet olarak ortaya çikiyordu. Erdebil Seyhi'nin oglu olan ve agabeyi Ali'nin Akkoyunlular tarafindan öldürülmesinden sonra Safevîlerin basina geçen Ismail, babasinin müridlerini etrafina toplayarak her geçen gün biraz daha güçlenmeye basladi. O, Akkoyunlularin dahili mücadelelerinden de istifade ederek ülke içerisinde rahatça dolasma imkanini buldu ve Erzincan'a gelip burada teskilâtlanmaya basladi. Bu sirada Osmanli padisahi II. Bayezid'in Modon ve Koron'un fethi ile mesgul bulunmasi dolayisiyla Osmanli teb'asindan da binlerce kisi Erzincan'a gelerek müridleri Ismail'e katildilar. Akkoyunlu Devleti içerisindeki Karakoyunlu cemaatleri ile Anadolu'nun muhtelif yerlerindeki Osmanli ve Dulkadirlilara tabi boy ve oymaklarin Erzincan'daki seyhlerinin etrafinda toplanmasi neticesinde Safeviler oldukça güçlendiler. Ismail, önce Sirvan Sahi Ferruh Yesar üzerine yürüyerek onu öldürdü (1501). Safevi seyhi Ismail bundan sonra Akkoyunlu topraklarina saldirmaya basladi. Bunun üzerine Elvend Mirza kuvvetleriyle Safevîlerin üzerine yürüdü. Nahcivan yakinlarindaki Sürûr mevkiinde karsilasan iki ordudan Elvend Mirza'nin kuvvetleri kalabalik olmasina ragmen Akkoyunlular yenildiler. Akkoyunlu ordusunun büyük bir kismi ile beylerden bir çogu savas meydaninda öldürüldüler. Bu savas neticesinde Azerbaycan Safevîlerin eline geçti. Akkoyunlular'i bozguna ugratan Sah Ismail Tebriz'de sahlik makamina oturarak Safevî Devleti'ni resmen kurdu (1501). Sah Ismail karsisinda agir bir yenilgiye ugrayarak kuvvetlerinin bir çogunu kaybeden Elvend Mirza Erzincan taraflarina çekilerek asker toplamaya basladi. Ancak onun Erzincan taraflarinda bulunmasi Sah Ismail'in pek hosuna gitmedi. Çünkü Anadolu'dan gelen Sah Ismail taraftarlarinin yollari kesilmis oluyordu. Bu sebeple Sah Ismail, Sarikaya mevkiinde bulunan Elvend Bey üzerine yürüdü. Elvend Mirza ve askerleri ise mukavemete cesaret edemeyip Tebriz'e dogru çekildiler. Sah Ismail onlarin Tebriz yönüne gittigini ögrenince geri döndü. Bunun üzerine Tebriz'e çok yaklasmis olan Elvend Mirza, Hemedan yolu ile Bagdad'a kaçti. Bundan sonra hükümetini ele geçirmek için mûcadeleye devam eden Elvend Mirza basarili olamadi. Yalnizca Diyarbekir bölgesinin küçük bir kismina hakim olan Elvend Mirza 1504 yilinda vefat etti. Elvend Bey'i bertaraf eden Sah Ismail, bu defa Akkoyunlu Sultan Murad üzerine yürüdü. Murad, Hemedan yakininda Alma-Kulagi denilen yerde Sah Ismail kuvvetlerini karsiladi. Ancak yapilan savasta büyük bir maglubiyete ugrayarak kendisi güçlükle kaçti. Askerlerinin bir çogu ile emirleri ise öldürüldüler. Sah Ismail bu zafer ile Irak-i Acem, Fars ve Kirman'i devletine katmayi basardi (1503). O, daha sonra Diyârbekir çevresini de eline geçirerek bütün Akkoyunlu ülkesine sahip oldu. Sah Ismail'e maglup olduktan sonra önce Suriye'ye kaçan Sultan Murad daha sonra Dulkadir-oglu Alaüddevle Bozkurt Bey'e iltica etti. Bu sirada Alaüddevle'nin kizlarindan birisi ile evlenen Murad, buradan Osmanli ülkesine giderek Yavuz Sultan Selim 'in hizmetine girdi. Yavuz Sultan Selim'in Çaldiran seferine de katilan Sultan Murad, sefer dönüsünde bir miktar kuvvetle beraber Diyârbekir'in fethi için görevlendirildi. Ancak Sah Ismail'in Urfa valisi olan Eçe Sultan Kaçar, emrindeki az bir kuvvetle Murad üzerine gelerek onu bozguna ugratti. Yapilan savasta Murad Bey de öldürüldü ve kesik basi Sah Ismail'e gönderildi (1514). Böylece son Akkoyunlu hükümdarinin da ortadan kalkmasi ile Safeviler bütün Akkoyunlu topraklarina sahip oldular. Sah Ismail, yalniz Akkoyunlu hanedanini ortadan kaldirmakla kalmamis, Akkoyunlulara tabi olan bütün boy ve oymaklari da merhametsizce öldürmüstür. Onun katliamindan kaçip kurtulabilen Akkoyunlu boylari ise Memlûk-lular'a, Dulkadirlilar'a ve Osmanlilara' siginmislardir. Akkoyunlu Devleti'nin yikilmasindan sonra Anadolu'da yasayan Akkoyunlu ulusu, görünüste Osmanli Devleti'ne bagli olmakla beraber, XVI. yüzyildan baslayarak Celâli isyanlarina genis ölçüde katilmislardir. II- TESKILâT VE KÜLTÜR XV. yüzyilda siyasî bir birlik kurarak Dogu Anadolu, Irak ve Iran'a hakim olan ve Uzun Hasan'in hükümdarligi zamaninda en genis sinirlarina ulasan Akkoyunlu Devleti; örgütlenme, yönetim, düsünce yapisi ve sosyal hayat bakimindan Anadolu ve Iran'da kurulmus olan Müslüman-Türk devletlerinin etkisi altinda kalmistir. Bu devletin teskilâti, esas itibariyle Karakoyunlu Devleti'nin teskilâti gibi Celâyirliler Devleti teskilâtina ve dolayisiyla Ilhanlilarinkine dayanir. Hükümdarin seçilmesinde sülale ileri gelenleri ile ulusun reisleri söz sahibi idiler. Hükümdar ayni zamanda ulusun da basiydi. Akkoyunlu hükümdarlari seçimle basa gelirlerdi. Hükümdarlarin simge olarak çetr ve beyaz renkte sancaklari vardi. Paralarinda Sultan ünvanini kullanirlardi. Sehzâdeler, diger Türk devletlerinde oldugu gibi, gençlik çagina geldikleri zaman bir vilâyetin idaresine tayin olunurlar ve atabeyleri ile birlikte bu bölgeyi idare ederlerdi. Vilayetlerin idaresi validen sonra kadi ve subasilara birakilmisti. Kadilar ser'i islere bakarlar ve kisiler arasindaki hukuki davalari hallederlerdi. Vilâyetin bütün askeri ve inzibati islerinden ise Subasilar sorumlu idiler. Akkoyunlu Devleti'nin saray örgütü baslangiçta Ilhanlilar ve Timurlularinkine benzemekle beraber daha sonralari Selçuklu ve Osmanli tarzinda gelismistir. Uzun Hasan, büyük fetihlerden sonra Istanbul'daki Osmanli sarayi ölçülerinde bir saray yaptirmis ve çagdasi olan Fatih Sultan Mehmed gibi bir teskilât kurmustur. Akkoyunlu sarayindaki memuriyetler Anadolu beyliklerinde görülen rikâbdar, tesrifatçi, çasnigîr, mirahur, kusçu, muhasip, hazinedar, nekkareci, Sarabdar, Ferras gibi ünvanlardan olusmaktaydi. Selçuklularda oldugu gibi Akkoyunlularda da yönetim islerinin yürütüldügü makam Büyük Divan idi. Divan reisine Sahib-i Divan denilmekte olup bir mühre sahipti ve gereken belge ve kararlari bununla mühürlerdi. Bundan baska divanda "sahib" denilen vezirlerle, her biri bir nezarete karsilik gelen teftis, tugra, istifa (maliye), adl ve arizî divanlarinin nazirlari, kazasker ve pervaneci bulunurdu. Bunlardan baska bazi büyük boy beyleri ile sülaleye mensup beyler de divanin tabii üyesi idiler. Bu beylerin en büyügü olan Emir-i a'zam hükümdarin katilmadigi seferlerde baskomutanlik görevi yapardi. Valilikler, sülale mensuplarina ve emirlere verilir. Bunlar da ellerinde bulunan topragin gelirine göre asker beslerlerdi. Akkoyunlu Devleti'nde, ordunun temeli yaya ve atli kuvvetlerden olusuyordu. Süvari birlikleri, Bayindirlilar basta olmak üzere çesitli boylardan seçilir ve sayilari 30.000'i bulurdu. Uzun Hasan bu birliklere, Osmanlilar'da oldugu gibi kasaba ve köylerden alinan piyade azablarini da katti. Çerik adini tasiyan ve eyalet valilerinin emrinde topraga bagli olan timarli sipahiler de devletin kurulmasinda ve yükselmesinde büyük yararliliklar göstermistir. Bunlardan baska deveci, yamci, ra'denbaz, bâzbâz, kusçu ve parsci gibi zümreler de Akkoyunlu ordusunda yer almaktaydi. Akkoyunlu devletinde, ordu emirlerinin ilân ve duyurulmasi, askerin çagrilmasi ve toplanma yerlerinin ilânini "Tavaci" adi verilen askeri memurlar yapardi. Bunun yaninda tavacilar, bütün askerleri bir deftere kaydeder ve böylece asker sayisi her zaman bilinirdi. Hassa askerleri maaslarini divandan alirlar, azablar ve çeriklere ise yalnizca harp zamanlarinda maas ödenirdi. Uzun Hasan Bey'in toprak örgütü ve timarli sipahiler hakkindaki yasalari "Hasan Padisah Kanunlari" olarak taninmis olup, çiftçiden, esnaftan, san'atkârdan ve tüccardan alinan vergilerin adil bir sekilde tarh ve tahsil edilmesi için meydana getirilmisti. Hatta Hasan Bey bütün örfi vergilerin kaldirilmasini istemisse de mülkî ve askeri idarecilerin itirazlari ile karsilasinca bunu gerçeklestirememistir. Hasan Bey'in kanunnâmesi Osmanlilar tarafindan bir müddet, Safevîler tarafindan da uzun müddet kullanilmistir. Bu kanunnâme, Akkoyunlu Türkmen Devleti'nin Islâm malî hukuk tarihine yaptigi önemli bir hizmettir. Akkoyunlular zamaninda bilim ve fikir hayati da önemli ölçüde gelismis idi. Özellikle Uzun Hasan Bey devrinde ilim ve fennin yayilmasina çok önem gösterilmis, bu amaçla ülkenin her yaninda medrese, imâret ve diger hayir müesseseleri yaptirilmistir. Uzun Hasan ve ogullari Halil ve Yakub Beyler Iran, Irak, Mavaraünnehir ve Türkistan'daki bilgin ve san'atkârlari saraylarina davet ederek onlari himaye etmislerdir. Uzun Hasan'in davet ettigi bilginlerin basinda gelen meshur matematikçi ve astronom Ali Kusçu, hacca gitmek üzere Tebriz'den geçtigi sirada Uzun Hasan Bey'in rica ve israri ile orada kalmisti. Yine uzun süre Akkoyunlularin sarayinda kalarak onlar adina kitap yazan bilgin ve sair Celaleddin Devvanî, felsefe konularini içeren Ahlâk-i Celâlî ile Uzun Hasan dönemindeki askeri durumu anlatan Arznâme adli eserlerini Uzun Hasan'a ithaf etmistir. Ayrica Hasiye-i Kadîme ve Risâle-i Adâlet adli eserlerini ise övgülerini gördügü Halil ve Yakub Beyler adina yazmistir. Uzun Hasan Bey'in medreselerinde bu âlimlerden baska Tahranli Mevlâna Ebû Bekir, yüksek riyâziyatçi olan Mahmud Can, alim ve edip Kadi Muslihiddin Isa ve sonradan Osmanlilarin hizmetine geçecek olan ve mühim görevlerde bulunan Idris-i Bitlisî gibi âlimler hizmet etmislerdir. Akkoyunlu Devleti zamaninda imar faaliyetlerine de önem verilmis, hanedan mensuplari ile büyük beyler çok kisa süren zamanlarinda gerek Anadolu'da ve gerekse Iran'da cami, medrese, kervansaray, hastahane, türbe ve saray gibi pek çok eser meydana getirmislerdir. Ancak bu eserlerin çogu günümüze ulasmamistir. Bunun sebebi ise yalnizca zamanin tahribi degil, bilhassa Safevilerin, Akkoyunlular'in yaptirmis oldugu ictimaî eserleri plânli bir sekilde yikmalaridir. Akkoyunlular zamanindaki bayindirlik müesseseleri, özellikle Uzun Hasan ve onun ogullari zamaninda basta Tebriz olmak üzere ülkenin pek çok yerinde insa edilmistir. Hükûmet merkezinin Tebriz'e tasinmasindan sonra Sahib-abad mahallesinde büyük bir saray, Uzun Hasan Camii, büyük bir hastahane ve Nasriye medresesi gibi eserler yapilmistir. Bunlardan baska Uzun Hasan'in Mardin'de yaptirdigi hastahane, ashane ve misafirhane; Tercan'daki cami ile Tebriz'deki Kayseriye Çarsisi, Bayindir Bey'in Ahlat'taki imaret, medrese, cami ve hamami gibi eserleri sayabiliriz. Akkoyunlularin ilk merkezi olan Diyarbakir'da da Hoca Ahmed'in 1489 yilinda yaptirdigi Ayni Minare Camii, Cihangir'in oglu sultan Kasim'in yaptirdigi Seyh Matar Camii bulunmaktadir. Mardin'de bulunan Sultan Kasim (Kasimiye) Medresesi de bu devrin önemli yapilarindindir. Akkoyunlu hükümdari Yâkub Bey devrinde onun himayesi ile minyatür sanati da büyük bir gelisme göstermistir. Akkoyunlulardaki bu minyatür gelenegi Safevî devleti zamanindaki minyatürler üzerinde derin tesirler birakmistir. Kaynak: Osmanli tarihi --------------Tualimforum İmzam-------------- Aksini Belirtmediğim Takdirde Yazdığım Konular ALINTIDIR Liseler - Anadolu Liseleri - Fen Liseleri Anaokulu - İlköğretim Sınav Soruları ve Ders Notları |
![]() | ![]() |
![]() |
Tags |
akkoyunlular |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |