Nefes alındığında;
Diyafram kasılır. Göğüs boşluğu ve akciğerler genişler. Akciğerler içinde hava basıncı düşer ve dışardan hava alınır.
Nefes verildiğinde ;
Diyafram kası gevşer ve kaburgalar aşağı iner. Göğüs boşluğu daralır. Akciğerlerdeki hava dışarı çıkar.
Vücudu oluşturan tüm hücreler yaşamlarını sürdürmek için bir dizi kimyasal işlemler yaparlar, bu işlemlere METABOLİZMA denilmektedir. Metabolik işlemler esnasında her hücre oksijen ve glikoz kullanır; karbondioksit ile diğer atık maddeleri üretir:
( Glikoz ) C6H1206 + 6 O2 ® 6 CO2 + 6 H2O + Enerji
Görüldüğü gibi kimyasal işlemlerin olabilmesi için oksijene gereksinim vardır. Ayrıca hayati organlara ( kalp, beyin gibi ) birkaç dakika oksijen gitmediği takdirde hücrelerde hasar oluşmaktadır.
Soluduğumuz hava normalde % 21 oksijen, % 78 azot, % 1 oranında diğer gazları içermektedir. Biz soluduğumuz havada bulunan % 21 oranındaki oksijenin sadece % 5-6 sını kullanırız.
Oksijen yokluğunda görülebilecek sorunlar:
0 -1.dakikada kardiyak hassasiyet ( aritmi vb.)
1 -4. � beyinde hasara eğilim
4 -6. � beyin hasarı başlar
6 -10. � beyin hasarı artar
10 + � geri dönüşsüz beyin hasarı
Oksijenin atmosferden alınıp hücrelere iletilmesi iki sistemin iyi çalışmasına bağlıdır; 1- solunum sistemi, 2- dolaşım sistemi dolaşım) Solunum yolu, solunum, dolaşım veya kalp fonksiyonlarında oluşabilecek herhangi bir bozukluk beyin hasarı veya ölümle sonuçlanabilir.
2-DOLAŞIM SİSTEMİ:
Alınan besinleri ve oksijeni hücrelere ulaştıran ve artık maddeleri dokulardan uzaklaştıran sisteme dolaşım sistemi denir.
arterler, arterioller, kapiller, venüller ve venlerden oluşan birbirine bağlı tüplerin oluşturduğu karmaşık bir sistemdir.
Kalp, bu sistemin içinde, itici bir güç olarak merkezde yer almaktadır. Kan, kalbin oluşturduğu basınçla tüm vücudu dolaşır. Kalp, yaklaşık olarak kişinin yumruğu büyüklüğünde, içi boş, kastan oluşan bir organdır. Septum denilen bir duvarla ortadan sağ ve sol olarak önce ikiye, bunlar da tekrar üst ( atrium→kulakçık ) ve alt ( ventrikül→karıncık ) olmak üzere ikiye bölünür; toplam dört boşluktan oluşur.
Vücuttan dönen kirli kan sağ kulakçığa, sağ kulakçıktan sağ karıncığa geçer, sağ karıncıktan da temizlenmek üzere pulmoner atardamarlarla akciğerlere taşınır. Akciğerlere ulaşan kan CO2 - O2 değişiminden sonra pulmoner toplardamarlar vasıtası ile vücuda pompalanmak üzere sol kulakçığa, oradan sol karıncığa geri taşınır, sol karıncıktan da aorta vasıtası ile vücuda dağıtılır. Kulakçık ile karıncık (Atrium ile ventrikül) arasındaki akışlar, geri dönüşe izin vermeyen kapaklar tarafından kontrol edilmektedir. Kanın geri dönüşünü önleyen bu sistemler sayesinde dolaşım sistemi tek yönde hareket ederek normal akışını sürdürür (arter:atardamar; kapiller:kılcaldamar; ven: toplardamar).
3-BOŞALTIM SİSTEMİ:
Kandaki zararlı maddelerin dışarı atılmasına boşaltım sistemi denir. Kan böbrekte süzülür
- Böbrekler idrar atar. (su, mineral, üre v.s.)
- Akciğerler karbondioksit ve su atar.
- Safra kesesi safra tuzlarını atar.
- Ter bezleri; su, mineral, üre, laktik asit v.s. atar.
Böbrek
Böbrek dıştan içe doğru kabuk, öz ve havuzcuktan oluşur. Böbrekte görev yapan temel birim nefrondur. Nefron, bir böbrekte yaklaşık bir milyon tanedir.
Nefron
Böbreğe giren böbrek atardamarı, damar yumağını (Glomerulus) oluşturur. Kan basıncı ile buradan süzülen sıvı bovvman kapsülüne ae>.r.e>r
Glomerulus
- İki sıralı hücrelerden oluşur.
- Büyük proteinler ve kan hücreleri dışındaki maddeler süzülür.
- İki atardamar arasındadır.
- Tatlı su balıklarında gelişmiş, (büyük) tuzlu su balıklarında gelişmemiştir, (küçük)
- Madde verilir, alınmaz.
Bovvman Kapsülü
- Tek sıralı hücrelerden oluşur.
- Süzüntüyü alır.
Boşaltım Kanalcığı
- Kılcal damarlarla sarılıdır.
- Geri emilim olur.
- Geri emilim aktif taşıma ve difüzyonla olur.
- Besin monomerleri proksimal tüpte geri emilir.
- Su ve mineraller henle kulpundan geri emilir.
- Distal tüpte salgılanma olur.
Boşaltımda Kullanılan Hormonlar
ADH (Antidiüretik Hormon^ Vücudun su ihtiyacına bağlı olarak, idrarla fazla su atımını önler.
Aldosteron Atılacak mineral miktarını düzenler.
Böbreğin Görevleri
- Metabolizma artıkları ve zehirli maddeleri uzaklaştırmak.
- Organizmanın su dengesini ayarlamak.
- İyon dengesini korumak.
- Kan plazmasının osmotik basıncını ayarlamak.
- Kan pH’ını dengelemek. (7, 4)
4-HAREKET SİSTEMİ: İskelet ve kaslar hareket sistemini oluşturur.
İskelet:
•Dik durmamızı sağlar.
•Hareket etmemizi sağlar.
•İç organlarımızı korur.
•Vücudumuza şekil verir.
•Kan yapımında yardımcı olur.
iskelet (veya kemik) sistemleri ile, kasların meydana getirdiği bir sistemler
bütünüdür. Canlı, bu sistemlerin oluşturduğu olanaklar ile bulunduğu ortamda yer değiştirebilir ve hayati ihtiyaçlarını giderebilir. Canlının bulunduğu ortamda yer değiştirmesi ve istenilen hareketleri yapması, mekanik bir olayın varlığını ortaya koyar. Bununla birlikte, hareket sisteminin önemli komponenti olan kaslar aracılığı ile, yüzün görünüşünde (mimik) bazı değişiklikler yapılabildiği gibi, insanın konuşması veya nefes alabilmesi de bir fonksiyonun varlığını ortaya koyar. Dikkat edilirse, bütün bu faaliyetler, hareket sisteminin önemli bir kısmını oluşturan kaslar tarafından gerçekleştirilir.
İnsan vücudunun çatısını (destek yapısını) iskelet sistemi oluşturur. Bu sistem fonksiyonel olarak düşünüldüğünde, kendi içerisinde; kemikler, eklemler ve bağlardan oluşmuştur.
Bunların yanısıra, değişik yapılarda ve çeşitli eklemlerde yer alan ve çeşitli görevler yüklenmiş olan kıkırdakları da unutmamak gerekir. Çoğu zaman, eklemi oluşturan kemiklerin, artiküle eden yüzleri, ince kıkırdak bir tabaka ile örtüldüğü gibi, özellikle birbirlerine uyum sağlamayan eklem yüzeyleri arasında kıkırdak yapıdan oluşmuşelastiki elemanlar yer alır.
Özel yapıdaki bu kıkırdak oluşumlar ile eklem yüzeyleri birbirlerine uygun bir hale getirilir.
Böylece fonksiyon içerisinde uyumlu bir bütünlük oluştururlar. Yukarıda belirtilen ve iskelet sisteminin önemli kısımlarını oluşturan yapılar, hareket sisteminin pasif elemanlarıdır. Halbuki, hareketin olabilmesi için belirli bir kuvvete ihtiyaç vardır. Bu işlem, hareket sistemi içerisinde önemli bir komponent olarak yer alan kas yapı tarafından sağlanır. Böylece kaslar, hareket sisteminin aktif elemanlarını oluştururlar. Kasların çalışması ile ortaya çıkan kuvvetlerin ilgili kemiklere aktarılmasında kirişler (bağlar) önemli görevler yüklenmişlerdir.
Bunlarla birlikte, kasları bazen oldukça ince bazende kalın yapılar halinde (fonksiyonel olarak) saran örtülerde vardır (fasciae). Kaslar, sahip oldukları kirişler aracılığı ile eklemlere kadar uzanırlar ve ortaya çıkan kuvvetler de yine bu kirişler üzerinden ilgili kemiklere aktarılır. Aynı zamanda, karşılıklı ekleyapan kemikler de, fonksiyonel olarak uyumlu bir organizasyon içerisine girmiş bulunurlar.
Vücut ağırlığının yaklaşık olarak %50-70 kadarını hareket sistemini oluşturan elemanlar meydana getirir. Bu sistemin beslenmesi ile ilgili olan, kan damarları ve linfa sistemi de önemli görevler yüklenirler. Kasların innervasyonları (uyarılmaları) sinir sistemi tarafından sağlanır ve istenen hareketler böylece ortaya çıkar
5-SİNDİRİM SİSTEMİ:
Ağız, yutak, yemek borusu, mide, on iki parmak bağırsağı, ince ve kalın bağırsaklar sindirim sistemi organlarıdır. Karaciğer ve pankreas salgıladıkları su ile sindirime yardımcı olur.
Sindirim sistemi mekanik (fiziksel) ve kimyasal sindirim olarak ikiye ayrılır. Mekanik (fiziksel) sindirim cinsel molekülleri kücük moleküllere ayırmaktır. Kimyasal sindirim ise besinleri en küçük yapı taşına kadar ayırmaktır. Sindirim sistemi, sindirim borusu (sindirim kanalı) ile sindirim bezlerini içeren, çok hücreli hayvanlarda yiyeceğin vücuda alınımı, sindirilmesi, gerekli besin ve enerjinin absorbe edilmesi ve atık maddelerin vücuttan atılması ile ilgilenen organ sistemidir.
Sindirim sistemi ve sindirim borusu hayvandan hayvana belirli oranda değişiklik gösterir. Örneğin bazı hayvanlar çok odalı midelere sahiptirler.
Çoğu Antik Çağ ve Orta Çağ anatomistleri mide, bağırsaklar gibi sindirim sistemi organları hakkında kabaca doğru fikirlere sahipti. Yine de bu yanlış ve hatta bir bakıma absürd fikirler ortaya atılmadı anlamına gelmez. Örneğin Rönesans'ın önemli bilgin ve sanatçısı Leonardo da Vinci sindirim sisteminin solunum sistemine yardım ettiği fikrine sahipti. Sıkışan bağırsakların, içlerinde üretilen sıvılaşmış havayla, diyaframı yukarı doğru ittiğine ve böylece diyaframın akciğerlere basınç uyguladığına inanmaktaydı. Sindirim sisteminin ve sindirim sistemi organlarının insan için önemi eski çağlardan beri bilinmektedir.