Tekil Mesaj gösterimi
Alt 30.08.10, 02:37   #5 (permalink)
Kullanıcı Profili
SERDEM
S.Moderators
 
SERDEM - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910
Puan Grafiği
Rep Puanı:11076
Rep Gücü:20
RD:SERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond reputeSERDEM has a reputation beyond repute
Teşekkür

Ettiği Teşekkür: 47
464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi
:
Standart --->: Fosillerin Dili

FOSİLLERİN DİLİ-5


Dmanisi Kafatası fosilleri: Gürcistan’ın başkenti Tiflis yakın-larında Dmanisi bölgesinde şimdiye kadar 3 kafatası fosili bulun-du ve bu fosiller evrim taraftarları arasında bir bomba etkisi yaptı.
Her biri insana ait özellikler gösteren, yaklaşık 1,8 milyon yaşındaki bu fosillerden en son keşfedileni, kafatası hacminin küçüklüğü nedeniyle evrimciler açısından son derece büyük so-runları da beraberinde getirdi.
Etiyopya'da bulunan ve bir önceki bölümde anlatılan Ardipithecus ramidus kaddaba ismi verilen fosil için 13 Temmuz 2001 tarihli Science dergisinde Paris Doğa Tarihi Müzesi'nden Brigitte Senut'un şu yorumu aktarılıyordu:
-Son buluntular hominid evriminin yolu ve zamanlaması ile ilgili bugüne kadar kabul edilmiş düşüncelere karşı çıkı-yor.
Nature dergisinde ise aynı fosil için:
-İnsanın evrim tarihi karmaşık ve çözülmemiş. Yeni bu-lunan fosil ile daha büyük bir karmaşıklığa sürüklenmiş gibi görünüyor ifadeleri kullanıldı.
Konuyla ilgili açıklamada bulunan evrim taraftarlarından her biri, aynı fosiller için farklı yorumlarda bulunuyor ve bir yandan da bu fosilin bugüne kadar insanın evrimi hakkında kabul edilen bir-çok inancı yıktığını itiraf ediyor.
Bunlardan biri olan Harvard Üniversitesi'nden Daniel Lieberman bu kafatası fosillerinin, ilk insanların Afrika'dan göç etmeleri ile ilgili genel düşünceleri altüst edeceğini tahmin ediyor.
Science dergisinde ise üç kafatası fosili için şu yorum yapıl-mış:
-Hepsi bir arada incelendiğinde, Dmanisi kafatasları ata-larımızın Afrika’yı daha önce, evrimin daha önceki evrelerin-de, yani tahmin edilenden çok daha önce terk ettiğini göste-riyor. Ancak Dmanisi kalıntıları insanın evrimi ağacında tam olarak nereye uyuyorlar? Ve bir veya birkaç türü mü temsil ediyorlar? Bu sorular bir tartışmanın başlamasını ateşliyor.
Evrim taraftarları bulunan kafataslarının nasıl sınıflandırıla-cağı, evrimin öngördüğü hayat ağacının neresine konulacağına bir türlü karar verememektedirler. Her biri ayrı bir fikir öne sür-mektedir.
Bu konuda Science dergisi:
-Ekip, yeni kafatasını önceki iki kafatası gibi Homo erectus olarak sınıflandırıyor.
Aslında yeni kafatasının bazı özellikleri H. habilis'e ben-ziyor.
Rightmire; aslında diyor, eğer araştırmacılar bu fosilleri ilk olarak bulsalardı, o zaman bunları H. habilis olarak sınıf-landırırlardı.
Yani Rightmire'e göre, bu fosilin Homo Erectus olarak sı-nıflandırılmasının nedeni, bu fosille aynı bölgede bulunan diğer fosillerin Homo Erectus olarak sınıflandırılmış olma-sından başka bir şey değil. Bu ifadeler, fosillerin tamamen ev-rimcilerin isteklerine, önyargılarına ve beklentilerine göre tanım-landığının en açık göstergelerinden biridir.
Amerikan Doğa Tarihi Müzesi antropologlarından Ian Tattersall ise, yeni fosilleri ne Homo erectus ne de Homo habilis olarak sınıflandırıyor ve şöyle diyor:
-Bu örnek, ilk insanın özelliklerinin neler olduğunu tekrar gözden geçirmemiz gerektiğinin altını çiziyor.
National Geographic Dergisi ise, yeni fosili Kafatası Fosili Afrika'dan Çıkış Teorisine Karşı Geliyor başlığı ile duyurdu.
Söz konusu Bu makalede, Gürcistan’daki araştırmayı yürüten ve söz konusu fosili bulan David Lardkipanid- ze'nin şu ifadeleri-ne yer veriliyor:
Dmanisi’de bulunan hominidler arasındaki farklılık, bun-ların gerçekte kim olduklarını anlamayı zorlaştırmaktadır. Bu farklılık bilim adamlarını, Homonun anlamını tekrar düşün-meye zorlamaktadır.
Aynı kazı ekibinde bulunan ve aynı zamanda Kuzey Texas Üniversitesi'nde arkeolog olan Reid Ferring ise bu konuda şunla-rı söylüyor:
-Dmanisi fosili, o dönemde var olmasını beklediğimiz herhangi bir insan grubundan çok daha farklı özellikler gös-termektedir.
Bu fosiller hakkında farklı yorumlar getiren evrimciler sadece bu kadarla sınırlı değil.
New York City Üniversitesi’nden Eric Delson, Pennsylvania State Üniversitesi’nden Alan Walker, Michigan Üniversitesi’nden Milford Wolpoff gibi evrimciler de, fosil hakkında farklı görüşler öne sürmektedir.
Bu karmaşıklığın nedeni bulunan fosilden sonra yaşamış olan Lucy gibi bazı maymun türlerinin evrimsel ölçülere göre bu fosilden daha geri olmasıdır. Diğer ifade ile yüz binlerce yıl önce yaşamış bir canlı yüz binlerce yıl sonra yaşamış bir başka canlı-dan daha gelişkindir. Bu da canlıların zaman içinde kademeli evrimleşip geliştiklerini öngören evrim teorisiyle birlikte yine ev-rim teorisinin öngördüğü yaşam ağacı şemasını alt üst etmesi; bulunan bu yeni fosilleri evrim şemasında konacak yer buluna-mamasıdır.
Bu durum zaten yeterince karmaşık olan hayat ağacı şema-sını daha da karmaşıklaştırmakta adeta içinden çıkılmaz bir hale getirmekte, bu gerçekte evrim teorisini savunan çevrelerce de kabul edilmektedir.
Bu güne kadar bulunan ve burada da ele alınan fosillerin ta-mamına bakıldığında, maymunla ortak bir atadan evrimleşen; yavaş, yavaş insana doğru yükselen bir evrim şemasının olma-dığı açıkça görülür. Şemada izah edilemeyen tam bir karmaşa vardır.
BBC'nin internet sayfasında bu fosille ilgili haberde yayınla-nan şemada da bu karmaşa vurgulanmıştır.
Karmaşık insanımsı soy ağacı olarak verilen şemada hiçbir düzenli gelişme olmadığı, aksine tüm fosil bulgularının birbirle-rinden tamamen ilgisiz özelliklere sahip oldukları görülmektedir.
Özellikle paleontoloji dalında, her yeni bulgu evrim teorisine yeni bir çelişki daha getirmektedir. İnsanın evrimi için bir şema belirleyen evrimciler, gerçekte maymun ile insan arasında bir ata bulunmadığından soyu tükenmiş farklı maymun türlerine ve in-san ırklarına ait fosilleri suni ve bilim dışı yollarla karıştırıp, art arda dizerek şemalarına uygun hale getirme çabasındadırlar.

Nebraska Adamı fosili: 1922'de, Amerikan Doğa Tarih Mü-zesi müdürü Henry Fairfield Osborn, Batı Nebraska'daki Yılan Deresi yakınlarında, Plieocen Dönemine ait bir azı diş fosili bul-duğunu açıkladı.
İddiaya göre bu diş insan ve maymunların ortak özelliklerini taşımaktaydı. Bu konuyla ilgili çok derin bilimsel tartışmalar baş-latılmıştı. Bazıları bu dişi maymunlarla insanlar arasında bir ara format canlısı olan Pithecanthropus Erectus olarak yorumluyor-lar, bazıları ise bunun insana daha yakın olduğunu söylüyorlardı. Büyük tartışmalar yaratan bu fosile sonunda Nebraska adamı lakabı verildi. Bilimsel adı da Hesperopithecus Haroldcook II ol-du.
Bir çok otorite fosili bulduğunu iddia eden Henry Fairfield Osborn'u destekledi. Gerçekte ne olduğu tam bilinmeyen tek bir dişe bakılarak Nebraska adamının kafatası ve vücudunun re-konstrüksiyon resimleri çizildi. Hatta daha da ileri gidilerek Nebraska adamının eşinin, çocuklarının ve tümünün birlikte do-ğal ortamda ailece resimleri yayınlandı.
Daha ilginç olanda söz konusu diş fosilini inceleyen bazı ev-rim taraftarı bilim adamının, ilk insanların ergenlik yaşını yaşa-madıklarını iddiasını ortaya atmalarıdır.
Bütün bu senaryolar tek bir dişten üretilmişti. Evrim teorisi taraftarları hiçbir bilimsel veriye dayanmadığı için hayalhanele-rinde ürettikleri açıkça belli olan bu adamı öylesine benimsediler ki, William Bryan isimli bir araştırmacı tek bir azı dişine dayanıla-rak bu kadar peşin hükümle karar verilmesine karşı çıkınca, bü-tün şimşekleri üzerine çekti.
Fakat bu ara evrimcilerin hiçte hesaplarında olmayan, hiç beklemedikleri bir gelişme oldu.
1927'de azı dişinin iskeleti ve diğer parçaları bulundu. Fakat bulunan parçalar, dolaysıyla azı dişi maymunlarla ya da insanlar-la uzaktan yakından bir alakası olmayan Prosthennops isimli yabani Amerikan domuzunun soyu tükenmiş bir cinsine aitti. So-nuçta büyük tantanalarla ortaya atılan, evrimin en güçlü kanıtla-rından biriymiş gibi gösterilen; boy, boy aile resimleri çizilen Hesperopithecus haroldcook II ve ailesinin tüm çizimleri ise ale-lacele bilimsel literatürden çıkarıldı.
Şüphesiz ki hiç bir bilimsel bulguya dayanmadığı halde tek bir diş fosiline bakarak, günümüzden milyonlarca yıl önce yaşamış olan canlıların anatomileri, sosyal yaşantıları, duruşları, yürüyüş-leri hakkında senaryolar üretebilmek için çok geniş bir hayal gü-cüne ihtiyaç vardır.
Gördüğümüz ve anladığımız kadarıyla bu hayal gücü evrim teorisi taraftarlarında bol, bol bulunmakta, onlarda bu meziyetle-rini taassuba varan bir inançla bağlı oldukları teorilerinin propa-gandası yapma yönünden kullanma fırsatını kaçırmamaktadırlar.
Bu uzun ve yorucu çalışmalarımız sırasında fark ettiğimiz bir başka gerçek ise evrim teorisi taraftarları tarafından fosil kalıntı-larına dayanılarak yapıldığı ileri sürülen rekonstrüksiyon çizimle-rinin bilimsel gerçekleri arayıp bulma yerine, evrim teorisi ideolo-jisinin gereklerine uygun olarak tasarlanmaya çalışılmasıdır.
Harvard Üniversitesi antropologlarından David Pilbeam:
-Benim uğraştığım paleoantropoloji alanında daha önce edinilmiş izlenimlerden oluşmuş teori, daima gerçek verilere baskın çıkar derken bu gerçeği vurgulamaktadır.
Evrim teorisinin 20. yüzyıldaki en önemli savunucularından biri olan Ernst Mayr:
-Homo sapiens'e (günümüz insanına) uzanan zincir ger-çekte kayıptır diyerek bu gerçeği kabul eder.
Paleoantropoloji hakkındaki önemli bir kitabın yazarı olan William Fix ise, şu yorumu yapar:
-İnsanın kökeni hakkında hiçbir şüphe duymamamız ge-rektiğini söyleyen hala sayısız bilim adamı vardır, ancak tek eksiklikleri bir delillerinin olmamasıdır...
Söz konusu örnek ve diğer pek çok benzeri bilimsel skandal bize göstermektedir ki, evrim teorisi svunucularının insanın kö-keni hakkındaki iddiaları, fosilleri taraflı yorumlayarak ürettikleri senaryolara dayalıdır ve tamamen hayal güçlerinin bir ürünüdür.
Evrim teorisi savunucuları tarafından fosil kalıntılarına daya-nılarak yapıldığı ileri sürülen rekonstrüksiyonlar da, gerçekte ta-mamen evrim ideolojisinin gereklerine uygun olarak tasarlanır.
Sözgelimi, söz konusu yazıda olduğu gibi bir diş fosili bulan bir evrimci bunu evrimci beklentilerine ve önyargılarına uygun olarak yorumlar.
Harvard Üniversitesi antropologlarından David Pilbeam, be-nim uğraştığım paleoantropoloji alanında daha önce edinil-miş izlenimlerden oluşmuş teori, daima gerçek verilere bas-kın çıkar derken bu gerçeği vurgulamaktadır. (Sahtekârlıklar bölümüne bakınız)
SERDEM isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla