Konu
:
Fosillerin Dili
Tekil Mesaj gösterimi
30.08.10, 02:36
#
4
(
permalink
)
Kullanıcı Profili
SERDEM
S.Moderators
Kullanıcı Bilgileri
Üyelik tarihi: Mar 2008
Mesajlar: 7.687
Konular: 6910
Puan Grafiği
Rep Puanı:11076
Rep Gücü:20
RD:
Teşekkür
Ettiği Teşekkür: 47
464 Mesajına 935 Kere Teşekkür Edlidi
:
--->: Fosillerin Dili
FOSİLLERİN DİLİ-4
Lucy fosilleri:
Lucy 1974 yılında Amerikalı antropolog Do-nald Johanson ve Tom Gray tarafından bulunan ünlü fosilin adı-dır.
Australopithecus hakkındaki bir diğer önemli bulgu ise, bu canlıların ellerini günümüz maymunlarında olduğu gibi yürüme amaçlı kullandıklarının anlaşılmasıdır.
Maymunlar el parmaklarının boğumlarının üzerine basarak dört ayaklı bir yürüme modeli kullanırlar. Parmak boğumu yü-rüyüşü (knuckle walking) adı verilen bu yapı, maymunlar ile in-sanlar arasındaki büyük yapısal farklardan biridir.
2000 yılında Australopithecus fosillerinin en ünlüsü olan Lucy üzerinde Richmond ve Strait adlı iki evrimci bilim adamı tarafın-dan yapılan iskelet incelemeleri ise, araştırmayı yapan bu iki ev-rimciyi şaşırtan bir sonuç ortaya koymuştur.
Lucy'nin el yapısı, aynen günümüzün maymunları gibi dört ayaklı knuckle walking yapısındadır. Nature dergisinde detaylı sonuçları yayınlanan bu bulgu hakkında Strait'in bir röportajda yaptığı yorum dikkat çekicidir:
-Lucy'i çıkarıp baktım ve o da ne! Klasik parmak boğumu yürüyücülerinin (knuckle walkers) morfolojisiyle tamamen aynıydı.
Birçok evrim taraftarı bilim insanı Lucy'nin insanla maymunsu ataları arasındaki ara geçiş formu olduğunu iddia etmişse de iler-leyen yıllarda yapılan incelemeler Lucy'nin sadece nesli tükenmiş bir maymun türü olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Evrim teorisi taraftarları her ne kadar Lucy fosilini ısrarla in-sanların atalarından birisi olarak takdim etselerde Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard ve Liverpool Üniversitesin-den Fred Spoor gibi konunun uzmanlarından dünyaca ünlü üç anatomistin yaptığı detaylı incelemeler sonucunda Lucy'nin, in-sanın atası olmayacağını, dik yürüyemeyen, günümüz maymun-ları ile benzer özellikle sahip, soyu tükenmiş bir maymun türü olduğunu göstermiştir.
Lucy Australopithecus afarensis maymun türünün daha ön-ce bahsedilen tüm özelliklerini üzerinde taşımaktadır. Diğer ifade ile tam bir maymundur.
Adı geçen bilim adamlarının verdikleri bilgiye göre Milenyum Adamı Lucyden çok daha yaşlı olmasına rağmen dik yürüyebil-mekte, çene ve diş yapısı ise insana benzemektedir.
Nitekim ünlü Fransız bilim dergisi Science et Vie, Mayıs 1999 sayısında bu konuyu kapak yapmış Elveda Lucy başlığını kulla-narak Australopithecus türü maymunların insanın soyağacından çıkarılması gerektiğini yazmıştır.
Orrorin Tugensis fosilleri:
2000 yılında bulunan ve Milen-yum Adamı olarak anılan Orrorin tugensis ise on iki küçük fosil bulgusuna dayandırılan bir türdür.
Kalıntıları bulan Fransız araştırmacılar bu türün iki ayak üze-rinde yürüyen canlılar olduğunu iddia etmelerine rağmen bu gö-rüş evrimciler arasında bile yaygınlık kazanmış değildir.
Çoğu evrimci bunun iki ayak üzerinde yürüyen bir tür olama-yacağını düşünmektedir.
Orrorin tugensis fosilinin insanımsı olduğunu kabul etmek isteyen evrimcilere ise halletmeleri gereken çok büyük bir sorun beklemektedir.
Orrorin tugensis fosilini insanımsı kabul etmeleri durumunda defalarca propagandasını yaptıkları Lucy fosilini çöpe atmak zo-runda kalacaklardır.
Çünkü Orrorin Tugensis bulan araştırmacılar, bu türün morfo-lojik olarak Homo genusuna Australopit- hecinelerden, yani Lucy'nin de dahil olduğu Australo- pithecus Afarensis ve A. Anamensis türlerinden daha yakın olduğunu ileri sürmektedirler.
Araştırmacılar evrimin gerilemiş olamayacağını savunmakta ve Australopithecus genusunun insan soy ağacından çıkarılma-sını talep etmektedirler.
Bir bakıma Orrorin Tugensis insan soy ağacını içinden çıkıl-maz bir şekilde karmaşıklaştırmakta, evrim teorisi taraftarlarını çıkmazlara sokmaktadır.
St W573 fosili:
Fransız ve Kenyalı bilim adamlarının Kenya'-nın Baringo bölgesinde en az 6 milyon yıllık olduğunu tahmin ettikleri bir fosil buldular.
Fosili bulan bilim adamları bu fosilin yarı insan yarı maymun ara format özellikleri taşıdığını, insanın bugüne kadar bulunan en eski atasına ait olduğunu, 1974 yılında bulunan ve insanın atası olarak lanse edilmeye çalışılan Lucy isimli fosilden 3.2 milyon yıl daha yaşlı olduğunu belirtmekteydiler.
Evrim teorisi taraftarlarının yeni bulunan bu fosile böylesine önem vermelerinin nedeni daha önce bulunan Milenyum Adamı taşılından da daha yaşlı olmasıdır. Çünkü daha önce bulunan ve insanın atalarından birisi olarak lanse edilen Lucy fosili, Milen-yum adamı fosilinden daha genç olmasına rağmen evrimci ölçü-ler baz alındığından daha az gelişkindir. Diğer ifade ile evrim gerçekleşmemiştir.
Lucy’in, yeni bulunan Milenyum Adamı fosilinden daha genç olmasına rağmen daha az gelişkin olması evrim teorisi taraftarla-rına güç durumda bırakmıştır.
Buna karşılık evrim teorisi taraftarları türler arasındaki evrimin farklı oluşabileceğini, bu nedenle Milenyum Adamının Lucy’den daha gelişkin olduğunu öne sürerek durumu kurtarmaya çalış-mışlarsa da bu çabaları boşuna gitmiş görünmektedir.
Evrim teorisi taraftarları her ne kadar Lucy fosilini ısrarla in-sanların atalarından birisi olarak takdim etseler de Lord Solly Zuckerman ve Prof. Charles Oxnard ve Liverpool Üniversitesin-den Fred Spoor gibi konunun uzmanlarından dünyaca ünlü üç anatomistin yaptığı detaylı incelemeler sonucunda Lucy'nin, in-sanın atası olmayacağını, dik yürüyemeyen, günümüz maymun-ları ile benzer özellikle sahip, soyu tükenmiş bir maymun türü olduğunu göstermiştir.
Lucy Australopithecus Afarensis maymun türünün daha önce bahsedilen tüm özelliklerini üzerinde taşımaktadır. Diğer ifade ile tam bir maymundur.
Adı geçen bilim adamlarının verdikleri bilgiye göre Milenyum Adamı Lucy’den çok daha yaşlı olmasına rağmen dik yürüyebil-mekte, çene ve diş yapısı ise insana benzemektedir.
Nitekim ünlü Fransız bilim dergisi Science et Vie, Mayıs 1999 sayısında bu konuyu kapak yapmış Elveda Lucy başlığını kulla-narak Australopithecus türü maymunların insanın soyağacından çıkarılması gerektiğini yazmıştır.
Aynı dergide St W573 kodlu yeni bir Australopithecus fosili bulgusuna dayanarak yazılan makalede, şu cümleler yer almak-tadır:
-Yeni bir teori Australopithecus türünün insan soyunun kökeni olmadığını söylüyor...
St W573'. incelemeye yetkili tek kadın araştırmacının vardığı sonuçlar, insanın atalarıyla ilgili güncel teorilerden farklı; hominid soyağacını yıkıyor. Böylece bu soyağacında yer alan insan ve doğrudan ataları sayılan primat cinsi bü-yük maymunlar hesaptan çıkarılıyor. Australopithecuslar ve Homo türleri (insanlar) aynı dalda yer almıyorlar. Homo tür-lerinin (insanların) doğrudan ataları, hâlâ keşfedilmeyi bekli-yor.
Ardipithecus Ramidus Kaddaba fosili:
2001 yılında, California Üniversitesi antropologlarından Haile Selaisse Etiyop-ya'da Ardipithecus Ramidus Kaddaba ismini verdiği bir fosil buldu. Evrim taraftarlarınca hemen bir ara format olarak ilan edil-di.
Bu fosil kesin bilimsel bulgulara ulaşılamamasına rağmen ta-mamen önyargılara dayalı olarak ilkel insan türü diye yorumlan-mış ve evrim soy ağacının boş kaldığı düşünülen bir yerine yer-leştirilmesi uygun görülmüştü.
Bu fosilin evrim teorisi taraftarlarının zaman içinde bulmayı umdukları yarı insan, yarı maymun bir yaratık olduğu öne sürülü-yor; konusunda yeterli araştırmaların yapılıp yapılmadığı, yeterli bilimsel bulguların olup olmadığı göz ardı edilerek evrimci acele-ciliğiyle bu fosilin insan evriminin çok önemli bir parçasıymış gibi kamuoyuna sunuluyordu.
Sunuluyordu ama kısa bir zaman sonra adı geçen fosille ilgili bilgilerin birbirleriyle çeliştikleri fark edilecek, evrim taraftarları bir kez daha derin bir hüsrana uğrayacaklardır.
Bulunan son fosil hakkında birçok çelişki söz konusudur. Her ne kadar evrim teorisi taraftarları bu yeni fosili insan ile şempan-zeler arasındaki zincirin bir halkası olarak tanıtsalar da bilimsel araştırmanın sonuçları onların bu beklentilerinden çok daha fark-lıdır.
Evrim teorisi taraftarları söz konusu fosil ile ilgili olarak şu sorulara yanıt verememektedirler.
1.Bulunan kemikler birbirinden kilometrelerce uzaktadır ve farklı tarihlerde bulunmuştur. Aynı canlıya aitse niçin ve neden bu kadar uzaklarda bulunmaktadır?
Bulunan fosil yedi kemik parçasından ve 4 dişten oluşmakta-dır.
Time dergisi, tek bir ayak parmağı kemiğini göstererek, bu kemik canlının iki ayak üzerinde durduğunu gösteriyor iddiasında bulunmaktadır ama bu ayak parmağı kemiğinin, diğer kemikler-den 16 km ileride bulunduğu belirtilmektedir. Aynı canlıya aitse niçin 16 km uzakta bulunsun?
Nature'daki orijinal rapor incelendiğinde daha da vahim bir durumla karşılaşılmaktadır.
Bu raporda, Ardipithecus'un kemiklerinin aslında 1997 yılın-dan itibaren 5 farklı bölgeden 11 farklı insanımsı örneğinden top-landığı açıklanmaktadır.
Time dergisinin söz konusu ettiği ayak parmağı kemiği ise 1999 yılında bulunmuştur ve diğer bulunan kemiklerden de 0.6 milyon yıl daha gençtir. Yani tüm bulunan kemikler aynı canlıya ait değildir ve hatta aynı dönemde yaşayan canlılara da ait değil-dir.
2. Fosilin diş yapısı insanın evrimi ağacı açısından çelişkiler içermektedir.
Ardipithecus Ramidus Kaddaba morfolojik açıdan Tim White'ın 1992 yılında bulduğu Ardipithecus Ramidus isimli fosil ile benzerlikler taşıdığı için Ardipithecus grubundan sayılmıştır. Ancak, fosilin diş yapısı bu gruplandırma için önemli bir çelişki oluşturmaktadır. Çünkü bulunan fosil, 1992 yılında bulunan fosil-den 1,5 milyon yıl daha yaşlıdır.
Ancak Time dergisinde de belirtildiğine göre, 4,4 milyon yıllık Ramidus’un dişleri 5.8 milyon yıllık Kadabba’nın dişlerinden daha fazla maymunsu özellikler göstermektedir. Yani genç olan fosilin dişleri yaşlı olana göre daha çok maymunsu özelliğe sahiptir. Oysa evrim teorisine göre, zaman ilerledikçe maymunsu özellik-ler giderek kaybolmalı, insani özelikler çoğalmalıdır.
Evrim teorisi taraftarlarınca önemsiz bir bilgi gibi aktarılan bu gerçek, söz konusu maymun-insan sıralamasının tutarsızlıklarla dolu olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
Antropoloji profesörü ve Arizona State Universitesi’nde İnsan Kökenleri Enstitüsü direktörü olan Donald Johanson, bu konuda yapılan önyargılı sınıflandırmayı şöyle ifade etmektedir:
-5.5 milyon yıllık fosilleri 4.4 milyon yıllıklarla aynı türle-rin üyeleri olarak yanyana koyduğunuzda, bunların bir ağaç üzerindeki ince dallar olabileceklerini dikkate almazsınız. Herşey düz bir çizgide olmaya zorlanmıştır.
3. Bu canlı soyu tükenmiş bir şempanze türüdür. Bazı evrim-ciler Ardipithecus'un insanlar ve şempanzeler arasındaki zincirin bir halkası olduğunu kabul etmektedirler. Ancak Henry Gee bu fosilin insandan çok şempanzeye benzediğini belirtmektedir.
Science dergisinin 13 temmuz 2001 tarihli sayısında söz ko-nusu fosille ilgili yayınlanan yazıda ise George Washington Üni-versitesi'nden Bernard Wood'un şu yorumuna yer verilmektedir:
-Bu bulguyu insan veya şempanze atası kategorilerinden birine sıkıştırma zorunluluğu hissetmek bir hatadır.
Time dergisinde ise Wood'un şu sözlerine yer verilmektedir:
-Bu bir hominid ata ya da şempanze ata olarak sınıflandı-rılması mümkün olmayan bir yaratığın ilk örneğidir. Fakat bu onu her ikisinin de ortak atası yapmaz. Sanırım kuyruğu bu eşeğin üzerine tutturmak çok zor olacak.
Evrim teorisi taraftarları genelde soyu tükenmiş maymun tür-lerini insan ile şempanze arasındaki zincirin bir parçası olarak göstermeye çalışırlar.
Kuyruksuz maymunun Latince karşılığı olan pithecus eki ile isimlendirilen bu canlılar, aslında türü tükenmiş kuyruksuz may-munlardır ve insanın hayali evrimi için hiçbir delil teşkil etmezler.
İnsanın atası olarak belirtilen fosiller gerçekte soyu tükenmiş şempanzelerdir. Örneğin en ünlü pithecus örneği olan Lucy'nin (Australopitpecus afarensis) şempanzelerle aynı büyüklükte bir beyni vardır, kaburgaları ve çene kemiği şempanzelerinkiyle aynı şekildedir, kolları ve bacakları canlının bir şempanze gibi yürü-düğünü göstermektedir. Hatta leğen kemiği de şempanzelerinki gibidir.
Sonuç olarak, söz konusu Ardipithecus Ramidus Kadabba fosili de Nature dergisinde de belirtildiği gibi şempanzeye ben-zemektedir ve insanın kökeni ile hiçbir ilgisi yoktur.
Nature dergisinin kıdemli editörü Henry Gee tarafından der-ginin 12 Temmuz 2001 tarihli sayısında yazılan Return to the Planet of Apes başlıklı makalede, bu kalıntılardan yola çıkarak böyle bir tanımlamanın tartışmalı olacağı belirtilmiştir.
Henry Gee'nin adı geçen eleştirisinde böyle yeni bir alt-türün tanımlanmasının yanlış olacağı özellikle belirtilmektedir. Buna rağmen, tamamen evrimci ön yargılara dayalı olarak bu fosil ilkel insan türü diye yorumlanmış ve evrim soyağacında boş kaldığı düşünülen bir yere yerleşmesi daha uygun görülmüştür.
Henry Gee'nin eleştirisinde, söz konusu evrimci yorumların neden gerçekleri yansıtmadığı da açıklanmıştır.
Gee, bu kemiklere bakıldığında, bu canlıların yaşam stilleri ve davranışları hakkında pek çok ihtimalden bahsedilebileceğini, ancak bunların hiç bir şekilde bilim açısından tatmin edici izahlar olamayacağını da şöyle belirtmektedir:
-Öne sürülecek bu ihtimallerin tatmin edici olup olama-yacağı ise başlı başına bir sorundur.
Etiyopya'da bulunan ve Ardipithecus ramidus kaddaba ismi verilen fosil için 13 Temmuz 2001 tarihli Science dergisinde Paris Doğa Tarihi Müzesi'nden Brigitte Senut'un şu yorumu aktarılıyor-du:
-Son buluntular hominid evriminin yolu ve zamanlaması ile ilgili bugüne kadar kabul edilmiş düşüncelere karşı çıkı-yor.
SERDEM
Açık Profil bilgileri
SERDEM - Özel Mesaj gönder
SERDEM - Daha fazla Mesajını bul