Beşiktaş Bombayı Patlattı!

**Jaguar** · 04.05.10, 17:59

BJK Futbol A.Ş.’den Açıklama

Beşiktaş Futbol Yatırımları Sanayi ve Ticaret A.Ş, İMKB'ye gönderdiği yazıda Portekizli futbolcu Ricardo Quaresma'nın transferi için görüşmelere başlandığını duyurdu. Şirketten yapılan açıklama şöyle:
"İtalya futbol takımlarından Inter’in oyuncusu Ricardo Quaresma’nın transferi konusunda kendisi ve kulübü ile görüşmelere başlanmıştır.

Beşiktaş bombayı patlattı!

Kartal'dan Aslan'a misilleme çalım

Ezeli rakipler arasındaki transfer yarışı bu sezon erken başladı.

Beşiktaş, Hakan’la söz kesen G.Saray’ın kalesine gol atmak için Aykut Erçetin’e teklif götürdü. Sezon sonu sözleşmesi sona erecek gurbetçi kaleci de düşünmek için süre istedi!

Ezeli rakipler arasındaki transfer yarışı bu sezon erken başladı. Habertürk'ten Erhan Telli'nin haberine göre, Beşiktaş’ta sezon sonu mukavelesi sona erecek olan Hakan Arıkan’ın Galatasaray’la söz kesmesi Siyah- Beyazlılar’ı harekete geçirdi. Daha önce Gökhan Zan’ı Cimbom’a kaptıran Kartal’ın Hakan Arıkan’a misilleme olarak Sarı-Kırmızılı eldiven Aykut Erçetin’e teklif götürdüğü ortaya çıktı. Aykut’la yeni sezon öncesinde sözleşme uzatmak isteyen G.Saraylı yöneticiler, son haftaların başarılı ismini imza için henüz ikna edemedi. Hakan Arıkan’ın transfer haberine oldukça bozulan Aykut’un önce “Artık yedek beklemek istemiyorum” diyerek oynama garantisi talep ettiği, kendisine bu konuda güvence verilememesi üzerine de düşünmek için süre istediği öğrenildi.

TEKLİF CAZİP

İşte bu gelişmelerin ardından Beşiktaş’ın devreye girdiği kaydedildi. Aykut Erçetin’in kulübüyle sözleşme uzatmamasının ardında yatan gerçeğin Siyah-Beyazlı takımdan aldığı transfer teklifi olduğu öğrenildi. Siyah-Beyazlı yönetimin Aykut’a oldukça cazip bir öneri ile geldikleri ve kendi ellerinden Hakan Arıkan’ı kapmaya hazırlanan ezeli rakipleri Galatasaray’a karşı bu kozu kullandıkları belirtildi. İki kalecinin durumlarının da önümüzdeki günlerde netleşmesi bekleniyor.

Futbol Takımımız, Manisaspor maçının hazırlıklarını sabah yaptığı antrenmanla sürdürdü. Basına kapalı yapılan idman yaklaşık 1,5 saat sürdü.
Antrenmana sakatlıkları bulunan ve tedavilerine devam edilen Yusuf Şimşek, Ferrari, Holosko ve İbrahim Toraman katılmadı.
Sivok, Nobre, Ekrem Dağ ve Tabata, takımdan ayrı koşu çalışması yaptılar.
Teknik Direktörümüz Mustafa Denizli yönetiminde gerçekleştirilen antrenman taktik çalışmalarla geçti. İdmana koşularla başlayan ardından pas çalışmaları ve küçük oyunlar yapan Takımımız, çift devreli taktik maçla antrenmanı tamamladı.
Takımımız hazırlıklarını yarın (5 Mayıs) saat 10.30'da basına açık yapacağı idmanla sürdürecek.

Rüştü Reçber ile Çok Özel
04.05.2010 14:43

Beşiktaş Dergisi'nin Mayıs sayısına konuşan tecrübeli kalecimiz Rüştü Reçber, "Çocuklarımızın iyi bir hayat kurduğunu görmek istiyorum” dedi. Takımımızın ve ülkemizin başarılı eldiveni Rüştü Reçber, özel hayatının kapılarını bu röportajımızda araladı. Başarılı oyuncumuz, eşiyle nasıl tanıştığından, bütün dünyası olan çocuklarıyla nasıl vakit geçirdiğine kadar her şeyi sizler için anlattı.
Rüştü Reçber, yeşil sahalarda hem futbolu hem de davranışlarıyla nasıl ki örnek bir futbolcuysa, özel yaşamında da örnek bir eş ve örnek bir baba. İşte başarılı file bekçimizle, bu kez futbol dışındaki hayatını konuştuk. Rüştü Reçber, tüm sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
Antrenmanın olmadığı bir gün neler yaparsın?
Genelde eşim ve çocuklarla ailece zaman geçiririz. Çocuklar ne yapmak istiyorsa, hoşuna giden şeyler neyse onları yapmaya çalışırız. Kızım on; oğlum üç yaşında. O nedenle istekleri birbirinden çok farklı oluyor. Genelde kızımın istek ve arzuları neyse, ona göre hareket ediyoruz.
Kızının nasıl istekleri oluyor?
Sinemaya ya da gezmeye gitmek, bir yerlerde oturmak isteyebiliyor. Tenis ve basketbol oynuyoruz. Üç yaşındaki oğlum da erkek olduğu için arabalara çok düşkün. Onun binebileceği küçük arabaların olduğu yerlere gidiyoruz. Onun en büyük zevki de arabayla gezmektir.
Çocuklar uyuduğunda ya da olmadığında nasıl zaman geçiriyorsunuz?
Arkadaşlarımızla program yapabiliyoruz. Ya bizim evde ya arkadaşımızın evinde ya da dışarıda ailece arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Ailecek görüştüğümüz arkadaşlarla sinemaya gidiyoruz. Bu 2-3 haftada tekrar eden bir olaydır. Yine 2-3 haftada bir arkadaşlarımızla yemeğe çıkıyoruz.
Hangi tür filmleri seviyorsun?
Benim film anlayışım biraz farklı. Ben çocuk filmlerini oturup zevkle izleyebilirim. Ama genelde macera ya da mitoloji tarzı filmleri seviyorum.
Favori bir filmin var mı?
Mesela son günlerde eşimle izleyip keyif aldığımız en güzel film Avatar oldu. Hikayesiyle de, görsel efektleriyle de insanın düşüncelerini zorlayan bir film. Teknolojiyi kullanarak çok güzel bir film yapmışlar gerçekten.
Hayatın bir film olsaydı, nasıl olurdu?
Bir köy yerinde doğan çocuk, oranın şartlarına uyarak yaşam tarzını benimsemiş, okumaya çalışan, bir yandan da sporla ilgilenen, en sonunda “spor mu, okul mu” sorusuna sporu seçen, neticesinde o köyden çıkıp buralara kadar gelen bir süreç olurdu.
Kaç yaşına kadar köyde büyüdün?
Altı yaşıma kadar köydeydik. Sonra ilçemize taşındık. 17 yaşıma yani liseyi bitirene kadar orada yaşadım. Üniversite sınavlarına girdim. Ama ya bir okula devam edecektim ya da sporu tercih edecektim. Ben futbolu seçtim. 17 yaşımda Burdur’a gittim. İnsanın kişiliğinin tam olarak oturmadığı, sorumluluklarının ne olduğunu tam bilemediği, hayat şartlarının zor olduğu bir yaşta tek başıma Burdur’a gittim. Burdur’da bir yıl kaldıktan sonra Antalyaspor’a geldim. Oradan da İstanbul’a…
Elbette futbolcu olmak için yetenek çok önemli ama maalesef her yetenekli futbolcu senin gibi istikrarlı ve başarılı bir kariyere sahip olamayabiliyor. Sen bugün Türkiye’nin en iyi kalecilerinden biri olmanı neye borçlusun?
Bizim yaptığımız iş çok zor. Hem bedenen, fiziksel olarak hem de zihinsel olarak çok yoruluyorsunuz. Kısıtlı bir döneminiz var. Belki kaleciler için biraz daha farklı ama maksimum 10-15 yıl bu işi yapabiliyorsunuz. Bu süre içerisinde dikkat etmeniz gereken önemli noktalar var; beslenme, uyku, aile yaşantısı, çevreye ya da ortama değil de kendi koyduğun kriterlere göre yaşamak gibi… Ben bunlara dikkat etmeye çalıştım. Bir de erken yaşta evlenmem büyük bir avantaj oldu. Evlilik, hem kutsal hem de fedakarlıklarla yürütülen bir kurum. 22-23 yaşımda evlendim. Evlilik, düzenli bir hayatım olmasını ve düzenli bir sosyal çevre edinmemi sağladı. Belki futbolcu olarak bizim çevremizde çok üst seviyedeki insanlar olmaz ama aile hayatına karıştıktan sonra bu seviyeyi yakalayabiliyorsunuz. Bütün bu saydıklarımın yanında tabii ki çalışmak, varsa bir yeteneğiniz onu korumak, iyi değerlendirebilmek çok önemlidir. Hele ki büyük bir takıma geldiğiniz zaman… Büyük takıma gelmek günümüzde çok kolaylaştı ama önemli olan kalabilmek ve kaldığınız zaman üzerine koyarak devam ettirebilmek.
Eşinle nasıl tanıştınız?
Antalya’da bir cafede tanıştık. Fenerbahçe’ye transfer olduğumun yazıydı. Cafeyi işleten arkadaşımla oturuyordum. İçeri Işıl girdi. Arkadaşım da Işıl’ı tanıyormuş. Ona kim olduğunu, neler yaptığını sordum. Işıl da üniversitede okuyormuş. Masamıza çağırdı ve birlikte çay içip sohbet ettik.
Ne kadar süre sonra evlendiniz?
İki yıl sonra… Ben İstanbul’da futbol hayatıma devam ettiğim, o da Antalya’da üniversitede okuduğu için arada hiç görüşemedik. En fazla 5-10 kere telefonla konuşmuşuzdur. İki yıl sonra Antalya’da kendisini tekrar görünce evlenmek istedim.
Nasıl böyle bir karar verebildin?
Hani derler ya, insan birini ilk gördüğünde kanı kaynar, duygularının sıcak olduğunu ya da bu benim için uygun bir eş diye düşünür. Benim de öyle oldu.
Eminim çok şaşırmıştır…
Evet, şaşırdı. Hem daha küçüktü hem de daha okuyordu. Nitekim aileler tanıştı, söz, nişan derken 1997’de evlendik.
Çocuklar hayatında neleri değiştirdi?
Evlendiğiniz zaman zaten farklı bir hayat tarzına geçiyorsunuz. Düzenin olduğu, sorumlulukların arttığı bir yaşam tarzı evlilik. İki farklı karakter olduğu için iki kişinin birbirine fedakar davranması gerekir. Orta yolda buluşursunuz. Çocuklar olunca da otomatik olarak sorumluluk çok daha artıyor. Çünkü onların geleceğini, onlar için neler yapabileceğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Bununla beraber özel hayatınız da kısıtlanıyor. Çocuklar olunca “Hadi bu akşam arkadaşlara gidelim” diyemiyorsunuz. Ama sonuçta çocuk, aileyi bütünleştiren, ailenin tamamen birbirine kenetlenmesini sağlayan bir öğe.
Onların geleceği için nasıl hayaller kuruyorsun?
Benim ve eşimin ilk düşüncesi, iyi bir eğitim almaları. Hem okulda hem de aile içinde… Ailesine, çevresine, daha doğrusu ülkesine faydalı bir birey olarak onları yetiştirmeyi hedefliyoruz. Bu yönde çaba sarf ediyoruz. Az önce de dediğim gibi kız on yaşında. Yavaş yavaş genç kızlık adımları atmaya başlayacak. Şu an yapıyoruz ama gün gelecek genç bir kız olduğunda da onunla bir yerlere, belki de bir eğlence mekanına gideceğiz. Gerçi hele şöyle bir ortamda kız çocuğu babası olmak çok zor. Bu zorlukları hem vereceğimiz aile terbiyesiyle hem de okulda alacağı iyi bir eğitimle gidermeye çalışacağız.
Her kız gibi sanırım o da annesinden daha çok sana düşkün…
Küçüklüğünden beri güzel bir baba-kız ilişkimiz var. Gerçi bütün baba-kız ilişkileri farklı olur derler, ki doğrudur. Kız çocuğu olan birçok arkadaşım var. Ama ne olursa olsun bazı durumlarda babasıyla paylaşmadığı şeyleri anneleriyle paylaşırlar. Bu 4 yaşında da böyleydi, 10 yaşında da böyle. Ama baba-kız ilişkisinde sevginin, aşkın başka bir türünü yaşıyor insan.
Nasıl yaşlanmak istiyorsun?
Bundan sonra nerede yaşayacağımızı etkileyecek en önemli faktör, çocukların eğitimi. Onların eğitim durumuna göre belki biz yer değiştireceğiz. Ama şöyle diyebilirim, eşimle ve çocuklarımla yaşlanmak isterim. Tabii ki doğanın kanunu, çocuklar ayrılmak durumunda kalacaklar. Onların güzel bir evliliklerinin olmasını, çocukların olacağını, bizim de dede olacağımızı hayal ediyorum. Ama en önemlisi, çocuklarımızın iyi bir hayat kurduğunu görmek istiyorum.